Her ne kadar el-İhtiyar'da kaynaksız olarak zikredilse de, böyle bir hadisin sahih olarak varlığına ulaşamadık.
Allâme Seyyid Ahmed Tahtâvî; “Sizden biri namazda kaç rekat kıldığına dair şubheye düşerse, namaza yönelsin (kıldığını az kabul edip geri kalan rekatları kılmaya devam etsin)” rivâyeti hakkında, bu rivâyeti Hanefi alimlerinin “İlk defa şubheye düşenler” için kabul edildiğine vurgu yapılarak, bu kaydın hadis değil, yorum olduğuna işaret edilmiştir. (Allâme Seyyid Ahmed Tahtâvî, Hâşiyetu’t Tahtâvî alâ Merâki’l-Felâh, 387)
Namazda Kaç Rekat Kıldığını Şaşıranın Yapması Gereken:
Hanefîlere göre, rekat adedinde şubhe eden kimseye bu hal ilk defa arız olmuşsa, namazını iade eder. Evzaî, Şa'bî, İbn Abbâs, İbn Ömer ve İbn Amr'ın da bu görüşte oldukları rivayet edilmektedir. Bunlar, Taberânî'nin el-Mu'cemu'l-Kebîr'de Ubâde b. Sâmit'ten rivayet ettiği şu hadise dayanırlar:
''Namazın kaç rekat kıldığını hatırlayamayan bir kimsenin ne yapacağı, Rasûlullah (s.a.v.)'a soruldu. Peygamber:
"Namazını iade etsin, (sonunda da) oturarak iki defa secde yapsın" buyurdu.
(Taberânî'nin el-Mu'cemu'l-Kebîr'; ez-Zeylaî, Nasbu'r-Râye li-Tahrîri Ahâdîsi'l-Hidâye, 2, 173)
Yine Taberânî'nin Meymûne bint Sa'd'den rivayet ettiği ve aynı mânâyı ifade eden hadis de bu görüşün delillerindendir.
Bir kimse namazında şubhelenerek üç mü, yoksa dört mü kıldığını hatırlamasa, eğer bu yanılma durumu kişinin başına ilk defa gelmişse, yani bu gibi şubhelenmeler o kişide devamlı bir âdet hâline gelmemişse, namazını yeniden kılmalıdır. Çünkü;
"Sizden biri namazında kaç rek’ât kıldığı hususunda şûbheye düşerse, namazını yeniden kılsın." (ez-Zeylaî, Nasbu'r-Râye li-Tahrîri Ahâdîsi'l-Hidâye, 2, 173)
İbn Ebu Şeybe de İbni Ömer'den (r.anhuma) şu hadisi rivayet etmiştir:
"Üç rek’ât mı, dört rek'ât mı, kaç rek'ât kıldığını bilemeyen kişi, kaç kıldığını hatırlayıncaya kadar namazını yeniden kılacaktır."
Çoğu kez şubhelenme durumu geliyorsa, zann-ı gâlib olan kanaatine göre namazına devam eder. Üç veya dört rek'âttan hangisi hakkında kanaati ağır basıyorsa, o tarafı tercih eder. Çünkü sık-sık vesveseye düşen bir kimsenin namazını yeniden kılmasında güçlükler vardır. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:
"Her kim namazında şubhelenirse, doğrusunu araştırsın."
(Buhari ve Muslim. Sahîhayn’da bu hadisi İbn Mes'ud'dan (r.anh) merfu olarak tahric etmişlerdir.)
Namazda şubhelenib kaç rek’at kıldığı hususunda kesin bir görüş ve kanaate varamayan kimse, ihtilâf ettiği en az rek’âtı esas alarak namazına devam eder.
Ebu Saîd el-Hudrî (r.anh) Rasûl-u Ekram (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
"Sizden bîri namazında (kaç rekat kıldığında) şubheye düşerse, şubhe edileni atsın (kılınmamış kabul etsin) ve namazım kesin bildiğine (az olana) göre tamamlasın. Namazın tamam olduğuna kesin kanaati hasıl olunca da iki defa secde yapsın. Eğer (şubhelendiği ile birlikte) namazı tamam idiyse, (ilâve ettiği) rekat ve secdeler nafile olur.
Namazı noksan idiyse, (ilâve) rekat namazını tamamlayıcı, secdeler de şeytanı rezil edici olur.."
(Muslim, mesâcid, 88; Nesâî, sehv 24; Ebu Davud, Namaz, bab 190 - 191, Hadis no: 1024; İbn Mâce, ikâme 132, 137; Dârimî, salât 174; Ahmed b. Hanbel, Ilı, 72, 83, 87; Muvatta', nida 61; Hâkim el-Mustedrak, I, 322, Dârakutnî, Sünen, I, 372; Beyhakî, es-Sunenu'l-kubrâ, II, 351; ez-Zeylaî, Nasbu’r-Râye, 2, 174)
Çünkü en azı hakkındaki bilgi kesindir. Böyle bir kimse, oturması lâzım geldiğine kanaat getirdiği her yerde oturmalıdır. Bu suretle farz veya vâcib olan oturuşu terk etmemiş, bunları yerine getirmiş olur.
Yukarıya aktardığımız rivayet ve görüşlerden anlaşılıyor ki âlimler teharri (araştırma) ve kesin olarak bilinen rekat üzerine bina konularında ihtilâf etmişlerdir.
Hanefîler bunları ayrı ayrı şeyler kabul ederken, Şafiî, Dâvûd ve İbn Hazm bunların aynı şey olduğunu söylemişlerdir. Nevevî bunun cumhurun görüşü olduğunu nakleder. Ebû Hatim ve İbn Hibbân, Hanefîlerin görüşündedirler.
Şevkânî, bu mevzuda biribirine zıt gibi görünen hadisler arasında aslında ihtilâf olmadığını, ihtilâf gibi görünen noktaların değerlendirme hatası olduğunu söyler. Şevkânî'nin sözlerinin özeti şudur:
"Bana göre az rekat üzerine binayı, kesin bilinen üzerine binayı ve doğruyu araştırmayı ifâde eden hadisler arasında zıtlık yoktur. Çünkü teharri (araştırma) lugatta, doğruya en yakın olanını istemektir. Resûlullah da bunu emretmiştir. Bir kimse araştırma ile tereddütten kurtulabilirse ne âla. Bu da ancak bir görüşün kesinlik kazanması ile mümkündür. Ama araştırma ile şekden kurtulamazsa, o zaman tereddüdünün az tarafına itibar edip namazı onun üzerine bina eder. Öyleyse bu konudaki hadisler biri birine zıt değil, birbirlerinin tamamlayıcısıdır."