Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Namazda Konuşma veya Yanlışlıkla Dört Rekatlık Namazı iki Rekat Namaz Kıldığımda Ne Yapmam Gerekir?

S Çevrimdışı

SaYFuLLaH

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Es selamu aleykum,

İkindi namazını yanlışkla 2 rekat olarak kıldım, bunu tam selam verdikten sonra fark ettim. Bu yüzden tekrar iki rekat namaz kılıp selam verdikten sonra sehiv secdesi yaptım. Uygulamada herhangi bir hata var mı? Aklıma peygamberimizin bir hadisi geldi, cemaatle namaz kılarken 4 rekatlık namazı iki rekat kılmıştı. Sonra sahabe bunu söyleyince tekrar iki rekat namaz kıldırıp (sanırım) sehiv secdesi yapmıştı diye geçiyor. Böyle yaptım ancak sonra bu hususta şüphelendiğim için yine de ikindiyi vakit çıkmadan tam kıldım.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Es selamu aleykum,

İkindi namazını yanlışkla 2 rekat olarak kıldım, bunu tam selam verdikten sonra fark ettim. Bu yüzden tekrar iki rekat namaz kılıp selam verdikten sonra sehiv secdesi yaptım. Uygulamada herhangi bir hata var mı? Aklıma peygamberimizin bir hadisi geldi, cemaatle namaz kılarken 4 rekatlık namazı iki rekat kılmıştı. Sonra sahabe bunu söyleyince tekrar iki rekat namaz kıldırıp (sanırım) sehiv secdesi yapmıştı diye geçiyor. Böyle yaptım ancak sonra bu hususta şüphelendiğim için yine de ikindiyi vakit çıkmadan tam kıldım.

Âleykum selam we rahmetullah ;

Bu konuda çeşitli görüşler olsa da, iki rekat namazı kıldıktan ve selam verdikten sonra eksik olduğunu anlamanız sebebiyle, (kimseyle) konuşmadan kalkıp iki rekat daha kılmanız namazını tamam yapmıştır.
Hadiste Rasulullah (s.a.v.)'ın konuşması, daha din tamamlanmadığı, namazların arttırılıp eksiltilebildiği içindir, fakat daha sonra
(günümüzde de) böyle bir durum söz konusu değildir. Bu sebeble eksik kıldığı namazdan sonra konuşan kimsenin, ihtiyâten namazını yeniden tam olarak kılması gerekir diyenler de olmuştur.
***
Zeyd b. Erkam (r.anh)'den; demiştir ki:
Biz namazda yanımızdaki adamla konuşurduk. Nihayet "Allah'ın huzurunda konuşmadan durunuz" (Bakara 238 âyeti) indi. Böylece susmakla emrolunduk. Konuşmaktan nehyedildik”
(Ebu Davud, Salât, Bab 173 – 174, Hadis no: 949; Muslim, mesâcıd 35; Nesâî, sehv'20; Tirmızî, mevâkît 180; Ahmed b. Hanbel, IV, 368)

Bu hadisi şerifin râvîsi Zeyd b. Erkam hicretten sonra müslüman olmuştur. Ve hadiste zikri geçen âyet Medine'de nazil olmuştur. Buna göre, müslümanlar Medine devrinde de ihtiyaç halinde namazda konuşurlardı. Bu hal, namazda konuşmayı men eden (Bakara, 238.) âyeti kerimesi ininceye kadar devam etmiştir. Halbuki "namazda selâmı iade" konusunda geçen İbn Mes'ûd hadisinden, namazda konuşmanın nesh edilişinin Mekke devrinde olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü orada İbn Mes'ûd Habeşistan'dan döndüğünde namaz kılmakta olan Rasûlullah'a selâm vermiş, fakat Efendimiz selâmı iade etmemiştir. Bu, Müslümanların önceleri namaz kılarken selâmı iade ettiklerine fakat bilâhare bunun nesh edildiğine delildir. Bu durumda üzerinde durduğumuz hadis ile adı geçen İbn Mes'ûd hadisi arasında bir tezat ortaya çıkmaktadır. Çünkü namazda konuşmanın nehyi, birisine göre Mekke'de, diğerine göre Medine'de olmuştur. Bu ihtilâfın halli babında âlimler şu mutâlayı serd etmişlerdir:

"Müslümanların Habeşistan'a gidip gelmeleri sadece Mekke devrinde olmamıştır. Hicretten sonra da bir çok defalar Habeşistan'a gidip gelenler olmuştur. Zeyd b. Erkam'ın rivayetinden de anlaşılmış oluyor ki, İbn Mes'ûd'un haber verdiği bu dönüş Medine'de olmuştur. Buna göre, hadisler arasında bir tezadın olmadığı ortaya çıkmış olur."

Hadisi şerif, namazda konuşmanın haram olduğuna delildir. Konuşmanın bilerek ya da bilmeyerek bir ihtiyaca binâen veya sebebsiz olması arasında fark yoktur. Çünkü yasaklama mutlak olarak vârid olmuştur. Hanefî, Şafiî ve Hanbelîlerin görüşü bu şekildedir.
Mâlikîlere göre; konuşma namazla ilgili bir sebebe dayanır da az olursa namazı bozmaz, aksi halde bozar.

Ebû Hurayra (r.anh)`den rivâyet edilmiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) bir gün dört rek`atlı namazı iki rek`at kılarak namazdan ayrıldı.
Zulyedeyn isimli bir kimse: “Namaz mı kısaldı yoksa unuttun mu? Ey Allah`ın Rasûlu!” dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Zulyedeyn doğru mu söylüyor” dedi.
Cemaat de: “Evet” dediler.
“Rasûlullah (s.a.v.)`de kalktı ve son iki rekatı kıldırdı ve selam verdi, sonra tekbîr alarak normal secdeleri gibi veya daha uzun bir secde daha yaptı. Sonra tekbir alarak doğruldu tekrar normal secdesi gibi veya uzun bir secde daha yaptı.”
(Tirmizi, Salat, bab 292, Hadis no: 399, mevâkît 175; Buhârî, salât 88, sehv 5, ezan 69; Muslim, mesâcid 97, 99; Nesâî, Sehv, bab 22, Hadis no: 1209; İbn Mâce, İkametu's Salat, Bab 134, Hadis no: 1214; Ebû Davud, Salat, Bab 195, hadis no: 1039, salât, Bab 188 – 189, Hadis no: 1008; Muvatta' nida 58, 60)

Tirmîzî: Bu konuda İmrân b. Husayn, İbn Ömer, Zulyedeyn`den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: Ebû Hurayra hadisi hasen sahihtir. Bu hadis hakkında alimler değişik görüşler ortaya koymuşlardır.
Kufe'lilerden bir kısmı: “Unutarak, bilmeyerek veya hangi şekilde olursa olsun konuşan kimse namazını tekrar eder.”
Bu hadisin namazda konuşmanın haram kılınışından önce olduğunu ileri sürerler.

Şâfii, bu hadisi sahih olarak kabul eder ve der ki: Bu hadis Rasûlullah (s.a.v.)`den; “Unutarak yiyen içen oruçlunun orucunu kaza etmeyeceği yiyip içtiği şeylerin Allah`ın bir rızkı olduğunu açıklayan hadisten daha sahihtir.”

Yine Şâfii diyor ki: Ebû Hurayra hadisiyle, oruçlunun bilerek ve unutarak yeme ve içmesi arasında ayırım yapmışlardır.

Hanefîler bu hadîse ve İbn Mes'ud'la Zeyd b. Erkam'ın rivayet ettikleri hadislere bakarak namazda sadece ima ve işaretin caiz, bilmeyerek ve unutarak konuşmanın namazı bozacağı görüşüne sahib olmuşlardır.

Nevevî, "namazda olduğunu unutan yahud kendini namazdan çıkmış bilen kimsenin konuşması, namazı bozmaz” der. Bu, cumhur-u ulemânın, bu meyânda Şafiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'in görüşüdür. Bunun namazı ibtal ettiğini yukarıda da işaret edildiği gibi sadece Hanefîler ve bir rivayetinde es-Sevrî söylemiştir. Hanefîler, bu hadisin neshedildiğini söylerler.

Peygamber, ashabın Zulyedeyn'in sözünü tasdik ettiğini görünce, kalkıp iki rekat daha kılmış ve selâm vermiş, daha sonra da iki defa secde etmiştir. Bu, Sehv Secdesinde selâmın secdeden evvel verilmesinin gerekli olduğunu gösterir. Sahabîlerden Sa'd b. Ebî Vakkas, Ammâr b. Yâsir, İbn Mes'ud, İmrân b. Husayn, Enes ve Muğîre b. Şûbe, tabiinden Ebû Seleme b. Abdirrahman, Hasan el-Basri, en-Nehaî, Ömer b. Abdilaziz, Abdurrahman b. Ebi Leylâ ve Sâib gibi şahsiyetler, bugün mensubu bulunan mezheblerden de Hanefîler bu görüştedirler.

Peygamberin dört rekatli bir namazın ikinci rekatından sonra selam verib bir muddet bekledikten, yerinden ayrıldıktan hatta konuştuktan sonra namazın kalanını kıldırdığını öğrenmiş bulunuyoruz.

Bu konunun mezheblerdeki durumu şöylece özetlenebilir:

İmam Şafii
'den iki görüş nakledilmiştir:
Bunlardan esah olanına göre namaza devam sahihtir. Ancak İmam Şafiî'nin namaz bâtıl olduğuna dair olan içtihadı da Şâfiîler arasında meşhurdur.

İmam Mâlik, abdest bozulmadıkça zaman ve fâsıla ne kadar uzun olursa olsun, namaza devam etmenin caiz olduğu görüşündedir.

İmam-ı Azam'a ve talebelerine göre ise, imam sehven iki rekatta selâm verirse, bulunduğu yerde yüzünü kıbleden çevirmedikçe ve insan kelâmı konuşmadıkça namazının kalanını edâ edebilir. Mescidin tamamı namaz mahalli olduğu için tek mekân hükmündedir. Dolayısıyla imam konuşmadığı müddetçe yönünü kıbleden çevirmiş de olsa, namazına devam etmesi, caizdir. Fakat camiden çıktıktan sonra yanıldığını hatırlarsa artık devam edemez. Yeni baştan kılmalıdır..

Görülüyor ki sehv konusunda Hanefîlerin içtihadı, diğer mezheblere nisbetle daha katıdır. Fakat bu namazda olması gereken huşu ve huzura daha uygundur.

Hanefiler biraz önce de temas edildiği gibi Zulyedeyn hadisinde söz konusu edilen hadisenin namazda konuşmanın mubah olduğu bir zamana rastladığını, bilâhere bunun neshedildiğini söylerler.

İmâm Ahmed: Ebû Hurayra`nın bu hadisi hakkında: "İmâm namazının tamam olduğunu tahmin ederek namazı ile ilgili bir konuda konuşur ve namazının eksik olduğunu öğrenirse namazını tamamlar. Her kim namazının noksan olduğunu bildiği halde imâma arkasından konuşursa, O kimsenin namazını yeniden kılması gerekir" diyor ve şöyle delil getiriyor:
Rasûlullah (s.a.v.) zamanında farzlar artırılır ve eksiltilebilirdi. Zulyedeyn de bundan dolayı konuşmuştur. Bugün ise böyle değildir, Zulyedeyn`in konuştuğu gibi kimse o anlamda konuşmaz, çünkü farzlar ne artırılır ne de eksiltilir.
İmâm-ı Ahmed`de yaklaşık olarak böyle demiştir.
İshâk`ta bu konuda Ahmed`in dediği gibi demektedir.


İlgili Konu:

Namazda Yer Değiştirme, Yürümenin Ölçüsü Nedir?
 
Üst Ana Sayfa Alt