Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Namazın Farzları Nelerdir? Sunnetlerin Terki Durumunda Namazın Sıhhati Nedir?

E Çevrimdışı

ehli sunnet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
1. lutfen namazin farzlarini anlatirmisinin?

2. namazin sunnetlerini bilerek veya bilmeyerek yerine getirmesek namaz kabul olurmu?

3. Selefi bir bilginden duymustum. Fitneye mahal vermemek icin, ayriliga ve gayriliga sebep vermemek icin diyanetin atadigini mahalle camisinde cemaatin onemi ve fitneye firsat vermemek icin namaz kilinur dedi. Bu dogrumu?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Namazın Farzları :

Hanefîler:

Rukunleri aslî ve zâid olmak üzere iki kısma ayırmışlardır. Aslî rükün, âciz kalma hâlinde, yükümlünün omuzundan tam olarak düşen rukûndür. Aciz kalan mükelleften, bu ruknûn bedelini de yerine getirmesi istenmez. Yani aslî rukûn, yükümlünün âciz olması durumunda bedelsiz olarak omuzundan düşen rükündür. Zâid olan rukne gelince bu, bazı durumlarda yükümlü muktedir de olsa omuzundan düşer. Meselâ kıraat gibi. Kıraat, Hanefîlere göre namazın rukûnlerinden biridir. Bununla beraber İmama uyan kişi; şeriat koyucunun, İmama uyanın okumasını yasaklaması nedeniyle bu ruknu yerine getirmez.
Bu anlattıklarımızı özetleyecek olursak diyebiliriz ki: Namazın sahîh olmasının kendisine dayalı olduğu şeyler, namazın bölümleridir. Ki bunlar da dört tanedirler. Son kâdede teşehhud miktarı beklemek de buna eklenir. Kuvvetli görüşe göre son kâ'de zâid rukûndür. Yine bazı unsurlar da vardır ki, namazın içinde bulunmalarına rağmen namazın bölümleri sayılmazlar. Kıraat gibi... Kıraat, namazda kıyam esnasında yerine getirilen bir husus olması dolayısıyla olsa bile namazın içine dâhil değildir. Buna namazın devam şartı da denilebilir. Namaz dışında bazı hususlar da vardır ki, bunlara namazın sıhhat şartları denir. Hanefîlere göre üzerinde görüş birliği sağlanan namaz rükünleri, ister aslî olsun, ister zâid olsun dört tanedir: Aslî rukûnler; kıyam, rukû ve secdedir. Zâid rukûn ise sadece kıraattir. Bu dört rükne namazın aslı gözüyle bakılır. Şöyle ki: Bir kişi muktedir olmakla birlikte bu rukûnlerden birini terk edecek olursa namazı edâ etmiş sayılmaz. Bu kişiye, namazı kılmış gözüyle bakılamaz.
Yine bazı hususlar da vardır ki; namazın sahîh olması için bunların yerine getirilmesi zorunludur. Ama buna rağmen namazın dışında bulunurlar.

Bunlar da iki kısma ayrılırlar:
1. Namazın mâhiyeti dışında olanlar :
Ki bunlar da hadesten ve necasetten temiz olma, avret yerini kapama, kıbleye yönelme, vaktin girmesi, niyet ve iftitah tekbiridir. Diğer ibâdetlerde olduğu gibi bunlar da namaza başlamanın sahîh olması için gerekli şartlardır.
2. Namazın içinde olmakla birlikte namazın aslından olmayan bazı hususlar da vardır ki, bunları şöylece sıralayabiliriz:
Kıyam esnasında kıraat. Rukûya kıyamdan sonra gitmek. Secdeye de rukûdan sonra gitmek. İşte bunlar, namazın devam etmesinin sıhhat şartlarıdır.
Hanefîler, bazen bunlara farz da demektedirler. Tabiî farz derken şartı kastetmektedirler. Son kâ'deye gelince, burada teşehhud miktarı oturmak, kendi icmâ'larına göre farzdır. Ancak bunlar, bunun aslî veya zâid bir rukûn olduğu hususunda kendi aralarında görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Kuvvetli görüşlerine göre bu, zâid bir rukûndür. Zîrâ bu yerine getirilmeksizin de namazın mâhiyeti gerçekleşebilir.
Diyelim ki adamın biri namaz kılmamaya yemin ederse, başını secdeden kaldırdıktan sonra oturmasa bile yeminini bozmuş olur. Zîrâ bu durumda kâ'deye varmaksızın da namazın mâhiyeti gerçekleşmiş olmaktadır. Namaza zıt bir şeyle, meselâ birisine selâm vermek veya birisiyle konuşmak gibi işleri yapmakla namazdan çıkmaya gelince bu, namazı temelli ibtal eder. Çünkü bazı Hanefîler, son ka'deyi namazın farzlarından saymışlardır. Ama en doğrusu, bunun vâcib olduğudur.

Malikiler dediler ki:

Namazın farzları on beş tanedir:
1. Niyet.
2. İftitah tekbiri.
3. Nafilelerde değil de farzlarda iftitah tekbiri için ayağa kalkmak. Çünkü nafile kılacak olan kişi, ayağa kalkmaya gücü yetse bile oturarak iftitah tekbirini alırsa namazı sahîh olur.
4. Fatihayı okumak.
5. Yine farz namazda olunduğunda Fâtiha'yı ayakta okumak.
6. Rukû'a gitmek.
7. Rukû'dan kalkmak.
8. Secdeye gitmek.
9. Secdeden kalkmak.
10. Selâm vermek.
11. Selâm miktarı oturmak.
12. İki hareket arasında sükûn.
13. Rukû ve secdeye giderken ve bunlardan kalkarken tâ'dîl-i erkâna riâyet etmek.
14. Namazı edâ ederken tertîbe riâyet etmek.
15. İmama uyarak namaz kılanın İmama uymaya niyet etmesi.
Bu anlatılanlar Mâliki ve Hanefîlerin bu farzlardan dört tanesinde ittifak ettiklerini ortaya koymaktadır. Bu farzlar şunlardır:
1. Muktedîr olan kişinin kıyamda durması.
2. Rukû.
3. Secde.
4. Kıraate gelince

Hanefîler derler ki: Farz olan illâ Fâtiha'yı okumak değil de, herhangi bir sûreyi okumaktır.
Mâlikîler derler ki: Kıraattan maksat, Fâtiha'yı okumaktır. Namaz kılmakta olan bir kişi, kasıtlı olarak Fâtiha'yı terk ederse namaz kılmış olmaz. Bu hususta Şâfiilerle Hanbelîler, Mâlikîlere muvafakat etmişlerdir. Nitekim bu husus, onların mezheblerinde de açıklanmıştır.

Şâfiîler:

Namazın farzlarını on üç tane olarak belirlemişlerdir. Bunlardan beş tanesi sözlü farzlar, sekiz tanesi de fiilî farzlardır. Sözlü olanları şunlardır:
1. İftitah tekbiri.
2. Fâtiha'yı okumak.
3. Son teşehhud.
4. Teşehhudden sonra Peygamber (s.a.v.) Efendimize salât getirmek.
5. Birinci selâm.
Fiilî farzlara gelince bunları da şöylece sıralayabiliriz:
1. Niyet.
2. Farz namazı kılmakta olan kişinin muktedîr olması hâlinde kıyamda (ayakta) durması.
3. Rukûa gitmek.
4. Rukûdan kalkarken tam doğrulmak.
5. Birinci ve ikinci secde.
6. İki secde arasında oturmak.
7. Son kâ'de.
8. Rukunler arasındaki sıraya uymak.
İki hareket arasındaki sukûna (Tum'anînet) gelince bu, rukûun, rukûdan kalkarkan tam doğrulmanın, secdenin ve secdeden sonra tam doğrulmanın yerine getirilmesi bakımından zorunlu olan bir şarttır. Kuvvetli olan görüşe göre bu, zâid bir rükün değildir.

Hanbelîler:

Namazın farzlarını on dört tane olarak belirlemişlerdir. Bunları şöylece sıralayabiliriz:

1. Farz namazları kılarken ayakta durmak.
2. İftitah tekbiri.
3. Fatiha okumak.
4. Rukûa varmak.
5. Rukûdan kalkmak.
6. Tâ'dîl-i erkâna riâyet etmek.
7. Secdeye gitmek.
8. Secdeden kalkmak.
9. İki secde arasında oturmak.
10. Son teşehhud.
11. Son teşehhud ve iki selâm için oturmak.
12. Fiilî rukûnlerin her birisinde tum'anînete riâyet etmek.
13. Farzlar arasındaki tertîbe riâyet etmek.
14. Namazın sonunda sağa ve sola selâm vermek.
(Abdurrahman Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı- I, Çağrı Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 1993: 281-283)



Namazın Sünnetleri

Daha önceleri de anlatıldığı gibi Hanbelîlerle Şâfiîler, sünnet ile mendub, mustehab ve tatavvu'un aynı anlama geldikleri, bunları işleyenin sevâb kazanacağı, terkedeninse âhirette hesaba çekilmeyeceği hususunda ittifak etmişlerdir.
Namazın sünnetlerinin tümümü veya bir kısmını terk eden kişiye âhirette Cenâb-ı Allah hesâb sormaz. Yalnız terketmekten ötürü bunları İşleme savâbından mahrum olur. Ki bu hususta Mâlikîler de bu iki mezhebe muvafakat etmişlerdir.
Yalnız Mâlikîler, sünnetle mendub, mustehab ve tatavvu'un ayrı anlamlara geldiklerini kabul etmişlerdir. Daha önceki bahiste de mezheblerin bunları, ne anlamda ele aldıklarını anlatmıştık. Şunu da söylemekte yarar vardır ki; Müslüman bir kimsenin sünnetleri hafife almaması îcâb eder. Zîrâ namazdan maksat, kâinatı yaratan Yüce Allah'a yaklaşmaktır. Buna göre sünnetleri yapmakta kesin ve mutlak faydalar vardır. Bu faydaların başında cehennem azabından kurtulmak, cennet nimetlerinden istifade etmek gelmektedir. Bu durumda aklı başında bir kimsenin, namazın sünnetlerini hafife alıp terk etmesi doğru olmaz. Bunları terk eden sevâbdan yoksun kalır. Yoksunluğun da bir ceza olduğu, aklı başında kimselerce bilinen açık bir husustur. Çünkü sevâbtan yoksun olan, cennet nimetlerinden tam olarak yararlanamaz. Mükellefin şeriat koyucu tarafından konulan emirleri farz olsun sünnet olsun yerine getirmesi önemli hususlardandır. Adamın biri çıkıp da, “Şeriat koyucu namaz fiillerinin bir kısmını farz, bir kısmını da zorunlu olmayan unsurlar olarak belirlemiştir. Bunun sebebi nedir?” diyecek olursa kendisine verilecek cevâbımız şu olacaktır:
Merhametlilerin en merhametlisi olan Yüce Allah, kullarının yükünü hafifletmek dilemiş, bu nedenle onları sayısız nimetlere kavuşturmak ve sonsuz sevablara nail etmek için bazı fiilleri yapıp yapmamakta kendilerini serbest bırakmıştır. Eğer bu fiilleri kendi istekleriyle terk ederlerse sadece sevâbtan yoksun kalırlar. Cehennem azâbıyla da azablandırılmazlar. Bu da insanların omuzlarından sıkıntı ve güçlükleri kaldıran İslâmiyet'in en güzel ve en mükemmel bir yönünü yansıtmaktadır. Böylelikle de insanlar, güzelliğe rağbet edecek, iyiliklere de imreneceklerdir.

(Abdurrahman Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı- I, Çağrı Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 1993: 325-326)


CAMİ İMAMLARININ ARKASINDA NAMAZ KILMAK (Kılabilmek)

 
Üst Ana Sayfa Alt