Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Narsistik Kişilik Bozukluğu Nedir

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Es selamu aleykum kardeşlerim.

Konu hakkında dileyen kısa bir internet araştırması ile bilgi edinebilir. Ben bu karakter, kişilik özelliği (her ne ise) onun tarifi ile ilgilenmiyorum. Sorun şu ki, kime sorsanız (kadınlara) her birinin ya kocası, ya babası, ya abisi vs narsist(!). Bazen de anneler narsist (!) Ve bu psikolojik sorun ile ilgili, öyle yayınlar yapılıyor ki, bunlara kalsa, açıkça söyleyeyim: bu narsist bireyler komple şeytana bağlamış ve asla düzelmesi umudu olmayan, muhakkak kurtulunması veya onlardan bize zarar gelmemesi için çeşitli önlemler almamız gereken bireyler. Nereye giderseniz gidin, hangi makale veya videoyu izlerseniz izleyin, yapılan yönlendirme hep bu yönde. Şimdi, kocası, babası, abisi veya annesi narsist (!) olan birisi, onların asla değişmeyeceği, zararlarından korunmak için kurtulmak gerektiği ile ilgili bu denli yoğun yönlendirme alırsa, hem de güya uzmanlardan, söyleyin bakalım aile içi korunması gereken bağlar ne olur???

Bu arada, bu kişilik/karakter özelliği (her ne ise), evet tanıma uyan çokça insan var, gerçekten var. Ve evet, çevrelerindeki insanları mutsuz etme potansiyelleri de mevcut. Ama, çözüm onları öcü ilan edip, sürekli kaçmak, korunmak, kurtulmak için çalışmak mıdır? Bu insanlar, bizlerin ailelerinde. Saydım: baba, anne, koca, abi vs. Bunlar, eğer hoş olmayan tavırları huy edindilerse, ilk sorulacak soru: "Neden?"dir. Evet: "Neden?" Çoğunda Allah'ın kitabına karşı bir mesafeli oluş, cin musallatı gibi durumlar ve çocukluktan kalma travmaları vardır. Çözümü de, bu sebeplere göredir. Bunları dışlamak, aileden soyutlamak yerine, değil mi ki onlar sizin, siz onların ailesisiniz: onları bu huylardan kurtarmak için çabalayın, samimiyetle çabalayın. Ve dua edin, Allah'tan yardım isteyin. Kendi ailemizin içinden birkaç huysuzu bile "ailem" deyip güzellikle idare etme yolunu bile bulamayacak isek, iyileşmelerine samimiyetle destek bile olamayacak isek, bizler neyi başarabiliriz ki daha? Bizler kendimizi müslümanlar olarak adlandırıyor isek, öyle dini ne olduğu belli olmayan, verdiği öğüdün sonucunun nereye gittiğini bilmeyen psikolog vs yönlendirmeleri ile kimseye mesafe falan alma lüksümüz yok. Allah celle celaluhu aile bağlarını koruyun dedi, olay bitti.

Duyanlar duymayanlara iletsin Allah'ın izni ile, nereye elimi atsam "eşim narsist, babam narsist" vs bunaltı geldi. Narsist değil: takdir görmek istiyor, kabul görmek istiyor, saygı görmek istiyor, değer verilmek istiyor; hayatta fazlalık olmadığını, yetersiz olmadığını kabul ettirmek ve bunun ardından kendisi de bunu kabul etmek istiyor. Evet, sorun en başta kendi içlerinde. Onlara yeterince iyi olduklarını, yeterli olduklarını hissettirirseniz, çabalarını görüp teşekkür eder iseniz: yeterli görünmek için sağa sola saldırmaktan, üstün çıkmaya çalışmaktan vazgeçerler inşaAllah. Bunlara rağmen düzelmiyorsa ya rukyeliktir veya Allah'ın dinine uzaklıklarından ötürü o haldedirler. Bu durumda da ona göre tavrınızı alırsınız, ancak cidden, önemli bir kısmı: sadece hayatta kendini ispatlama ve takdir edilme ihtiyacı içindeler. Yani onlara karşı bu alınan tavırlar üzücü, cidden üzücü...
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Bu arada, ister çocuk eğitiminde, ister karı-koca, eşler arası eğitimde, ister herhangi birinin eğitiminde:

Bir huyu seviyor ve daha çok görmek istiyorsanız, muhakkak onu farkettiğinizde olumlu bir cümle ile farkettiğinizi ve memnuniyetinizi dile getirin. Misal her hangi bir iş yapıldı ise, teşekkür edin. Evet, diliniz teşekküre alışsın biraz; bundan zarar değil fayda gelir.

Kötü huyları ise, mümkün mertebe görmemeye çalışın. Olabildiğine görmemeye çalışın. Olumlu veya olumsuz, tepki vermemeye çalışın. Yokmuş gibi davranın. (Eğer muhakkak müdahele edilmesi gereken bir türde ise, kişilerin nefsine dokunmadan, saygılı bir şekilde konuşun ve olumsuz tepki alsanız bile, ses yükselterek, ikna etmeye çalışarak vs direnmeyin. Saygılı bir şekilde söyleyeceğinizi söyleyin ve kazanan pozisyonda olmak için çırpınmayın. Bazı tür tartışmaların kazananı sonradan ortaya çıkar. Hata yapan kişi uyarıldığında öfke ile tepki verse bile, saygın şekilde uyarıldı ise, tartışma sonrası aklında sadece bu kalır. O an hak vermez, ancak sonrasında sizin tavrınız zihninde yankılanıp duracağı için zamanla hak verir. "Edep, illa edep" denir ya, onun vesilesi ile...)

Erkekler, tabiatları itibari ile "üstünlüklerini ispatlamak üzere" bir yönelim içindedirler, bunu unutmayın. Hele bir de yaşça büyükseler, bu çabalarını iki ile çarpın. (Bu büyüklük mevzusu annelerde de mevcuttur) Onların karşısında üstün gelmeye çalışarak başarı elde etmeniz çok zor (yumuşak tabiatlı olanlar istisna) Onun yerine, bir eleştiri sunarken, ihtiyaç duydukları saygı ve takdir görmeyi besleyen nitelikte söze başlayın. Ardınca rahatsız olduğunuz konuyu nazik şekilde iletip, konuyu muhakkak tekrar hakkında olumlu sözlerle bitirin. Dışı olumlu sözlerle kaplı nazik bir eleştiri, insanları rahatsız etmez, etse bile çok etmez.

Bir de, geçmişte böyle şeylere dikkat edilmiyor iken, sizin değişmenizle birlikte gelecek değişimi çok çabuk beklemeyin. Zamanla olacak şeyler bunlar. İlk başta zaten samimiyetiniz sorgulanacak, nitekim tahminimce bir çok kişi böyle şeylere hiç dikkat etmiyor. Samimiyetinizi ispatladıktan sonrası ise, giderek daha kolay olacak inşaAllah.

Bu arada, akşamında yüzyüze bakacağınız insanların, gündüzünde dedikodusunu yapmayın. O günahınızın etkisi, size aile içi huzursuzluk olarak, katlanmış şekilde geri döner. Hiç bir şekilde, aile içinde olan biteni, anneniz ile bile olsa "gerekli olmadığı sürece" kimse ile paylaşmayın. Aile içinde olan aile içinde kalır. Akıl almak için paylaşacak iseniz, kesinlikle "akıl verecek nitelikte" olan birini bulun, öyle paylaşın. Nitekim, böyle durumlarda konuşmak dedikodu da sayılmıyor. (Ve sadece ilgili konu hakkında konuşun, gidip de alakalı alakasız her kusur/kabahati sıralamayın. Öylesi amacı aşar, ve yaptığınız dedikodu olur) Buna ek olarak, nerede ise her türlü şikayetinizde, aklı başında olan insanlardan alacağınız nasihat: "Sabret"tir, "Dua et"tir, "Allah'a havale et"tir. Nitekim aile içi olumsuzlukları en iyi çözen şeyler bunlardır. (İstisnalar olur, ama genel kaideyi bozmazlar) Buna göre, başkasına soracağınız soruyu, "bir başkası size sorsa ne cevap verirdiniz?" diye düşünün önce. Bu durumda sizin vereceğiniz cevap, aile içi sırrınızı anlattığınızda size verilecek cevaptır. Nitekim aklın yolu birdir ve bazı şeylerin bundan başka çözümleri yoktur. Buna göre, aklı başında birine bile olsa, dert paylaşmak çoğu kez lüzumsuz iştir.

Bu dünya hak edenlerin illaki hakkını aldığı, haksızların muhakkak bedel ödedikleri, sorunların muhakkak çözüldüğü bir dünya değil, olmak zorunda da değil. Bu dünya sınav yurdu. Ve ahiret var. Bazı şeyler bu dünyada çözülür iken, bazı şeylerin çözümü ahirete kalır. Bu yüzden Allah'a havale etmeyi bilin. Hani diyoruz ya "HasbunAllah ve ni'mel vekil: Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" Bunu söylüyorsak yeteceğini de bilmeliyiz, vekilimiz gördü isek O'na bırakmayı bilmeliyiz. Küçüğünden büyüğüne, hiç kimsenin hakkı kimsede kalmaz. "Allah'a havale ettim" dedi iseniz, cidden edin. Sözde değil, samimiyetle edin. Olacakları bekleyin. Ve hatta beklemek zorunda da değilsiniz, unutun gitsin. Nasılsa o hesapları bir Unutmayan var. Elhamdülillah. Rahatlayın, Allah'a tevekkül edin, sabredin ve size düşeni güzellikle yapın.

Allah bu yolda herkesin yardımcısı olsun.

Not: Sabrınız taşar ve hoş olmayan şekilde davranırsanız da, korkmayın hiçbir şey mahvolmadı. Kaldığınız yerden devam edin, ama tabi özür de dileyerek. Haklı olduğunuz bir konuda özür dilemek zorunda değilsiniz ve dilemeyin de zaten. Ancak, haklı olduğunuz konuda kendinizi savunurken öfke patlaması ile karşı tarafa kötü davranmak, özür sebebidir. "Hala aynı düşünüyorum, ancak bu fikrimi sana bu şekilde söylememem gerekirdi" vb şekilde bir özür yeterince onarıcıdır. Kolaylıklar dilerim.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Bir de unutmadan: yaşı büyük olanlar, bilhassa "herşeyi çok iyi bilen(!)" gelin ve damatlara karşı daha bir mesafeli olabilir. Neden derseniz: O yaşlılar, sahip oldukları bilgilere sahip olmak için yıllarını vermiş ve bir çok acı çekip, emek ortaya koymuştur. Bu gerçeğe binaen: Yeni gelin veya damat, bir çok şeyi gerçekten çok iyi bilse bile (ki çoğu bilmiyor), ortamda bir büyük varken, onun fikrini alsa, çok şey kaybetmez. Aksine saygı gördüğünü farkeden o büyüğün sevgisini kazanır. Bilgisinin ve tecrübesinin* fark edildiğini ve saygı gördüğünü bilen bir büyüğün (*ki zaman, insanlara bundan fazlasını katmıyor), karşısındakine karşı olumlu düşüncelerden başka bir duygu beslemesi düşünülemez. İstisnaları atalım kenara, birçok huysuzun tek istediği işte bu: saygı görmektir. Ve o saygıyı gördüklerinde onlardan kimseye zarar gelmez.

Tam burda bir ayet aklıma geldi:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur."

(Not: Kötülük, en güzel haslet ne ise onunla önlenir. Mesela gazaba sabır, bilgisizliğe hilim, kötülüğe af ile karşılık verilir.)

Fussilet Suresi 34. Ayet

Hatta bu ayetin insanlar üzerinde nasıl bir etki oluşturduğu ile ilgili örnek bir durum var: Benjamin Franklin etkisi... Onu araştırmayı da sizlere bırakıyorum, benden şimdilik bu kadar )
 
طالب بن عايد Çevrimiçi

طالب بن عايد

انا لله وانا اليه راجعون
Süper Moderatör
We aleykum esselam we rahmetullah abla,

MaşeAllah çok güzel konu ve gerçekten hayatımızda çokça karşılaştığımız güncel bir mesele..

Allah swt yardımcımız olsun..
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh Ummu Âişe kardeşim;
Gerçekten çok önemli, güncel ve mâlesef en yakınlarımızda bile olabilecek yaygın davranış bozukluklarından biri. Konuyu okudukça Narsistliğin tarifini araştırdım, bilgilenince, çok yakın etrafımda adını koyamadığım şikâyetlerin % 85'i ile aynı sorunlarla eşleştiğini anladım ve genel olarak uyuştuğunu algılayarak adının bu olduğunu anladım. Ve tekrar yazıya (bu konuya) dönerek çözümün, mudahale ve mucâdelenin nasıl olması gerektiğini okuyunca haklılık payını da vermiş oldum. Gerçekten de aksi, ters tepki verildiğinde tartışmalar, kavgalar oldukça büyüyor. İnşeAllah bakalım becerebilirsem bundan sonra da öyle yaklaşımda bulunmayı deneyeceğim.

Oldukça yaygın sıkıntılardan biri olan bu konuyu bu kadar güzel dile getirip çözümünü de aktardığın için Rabb'im radı olsun kardeşim. CezakAllahu hayran kesira.
 
B Çevrimdışı

Burûcc

Üye
İslam-TR Üyesi
Ve aleykümselam

Narsist bireyler ile mücadele zor evet uzmanların dediği kadar zor iyileşme süreci baya uzun zaman alıyor.

Onlara yeterince iyi olduklarını, yeterli olduklarını hissettirirseniz, çabalarını görüp teşekkür eder iseniz:

İşte bütün problem zaten burada başlıyor. Teşekkür edip etmemek sorun değil, sorun teşekkürü hak ettiğini düşünmesi bunu bir hak olarak görüyor.

Siz teşekkür ettiğiniz zaman narsist birey, "Zaten teşekkür edeceksin teşekkür etmek senin bana olan bir görevin." diye düşünüyorlar.

Yani şöyle diyeyim vahşi bir kurt düşünün size saldırmaması için yemek veriyorsunuz sonra da aaa bak çözdüm sorunu bak bana saldırmıyor diyorsunuz. (Tekrar acıkınca?) Çözüm önerileriniz de öyle teşekkür edin, saygılı olun onlara yeterince iyi olduklarını hissettirin vs. bunlar sadece o kişilerin yemeğidir, narsist duyguları beslemekten başka bir işe yaramaz.
(Sizin iyi niyetiniz narsistler için önemli değildir, Narsist birey: "Zaten bana karşı iyi niyetli olmak zorundasın." diye düşünüyor.)

Huyuna gitseniz hastalığı büyüyor, gitmeseniz tartışmaya dönüyor. Kısır döngü.

Hastalığın zor tedavi ediliyor olmasının sebebi bütün çözümleri iç dünyalarında farklı yorumluyorlar bu çözüm önerileriniz onların besini, ondan dolayı tedavisi çok zor.

Bir dostoyevski klasiği ile bitirelim.

-İnanın bana, tecrübeli bir ruh doktoruyum, Dmitri Fyodoroviç.

- Sizin tecrübeli bir doktor olduğunuz kadar ben de tecrübeli bir hastayım hanımefendi.

Tecrübeli hastalar iyileşmemek için her yolu biliyorlar. İyileşmemeyi kim ister ki diye sorabilirsiniz. Cevap: Narsistler.
 
Son düzenleme:
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Ve aleykümselam

Narsist bireyler ile mücadele zor evet uzmanların dediği kadar zor iyileşme süreci baya uzun zaman alıyor.



İşte bütün problem zaten burada başlıyor. Teşekkür edip etmemek sorun değil, sorun teşekkürü hak ettiğini düşünmesi bunu bir hak olarak görüyor.

Siz teşekkür ettiğiniz zaman narsist birey, "Zaten teşekkür edeceksin teşekkür etmek senin bana olan bir görevin." diye düşünüyorlar.

Yani şöyle diyeyim vahşi bir kurt düşünün size saldırmaması için yemek veriyorsunuz sonra da aaa bak çözdüm sorunu bak bana saldırmıyor diyorsunuz. (Tekrar acıkınca?) Çözüm önerileriniz de öyle teşekkür edin, saygılı olun onlara yeterince iyi olduklarını hissettirin vs. bunlar sadece o kişilerin yemeğidir, narsist duyguları beslemekten başka bir işe yaramaz.
(Sizin iyi niyetiniz narsistler için önemli değildir, Narsist birey: "Zaten bana karşı iyi niyetli olmak zorundasın." diye düşünüyor.)

Huyuna gitseniz hastalığı büyüyor, gitmeseniz tartışmaya dönüyor. Kısır döngü.

Hastalığın zor tedavi ediliyor olmasının sebebi bütün çözümleri iç dünyalarında farklı yorumluyorlar bu çözüm önerileriniz onların besini, ondan dolayı tedavisi çok zor.

Bir dostoyevski klasiği ile bitirelim.

-İnanın bana, tecrübeli bir ruh doktoruyum, Dmitri Fyodoroviç.

- Sizin tecrübeli bir doktor olduğunuz kadar ben de tecrübeli bir hastayım hanımefendi.

Tecrübeli hastalar iyileşmemek için her yolu biliyorlar. İyileşmemeyi kim ister ki diye sorabilirsiniz. Cevap: Narsistler.
Allah radı olsun kardeşim. Ancak, sorun şu ki: bahsettiğiniz kesim, benim önerilerimin işe yaramadığı, iyi niyet ve çaba ile düzelmeyen, yukarıda da bahsettiğim gibi ya Allah'a uzaklığı ile şeytana bağlamış veya rukyelik kişiler. Sayıca çok çok çok azdırlar ve şu an şahid olduğumuz "elimi atsam bir narsiste çarpıyor" şeklinde bir zan ile toplumda bir yoğunlukları yoktur. Oysa kime sorsanız, en az birkaç yakını: güya narsist (!) (Varsa gerçek narsist tanımına uyan, o sona kalanlardır. Onların çözümü için de gereğince davranılır. Bazı kişilerde biyolojik sorun olması bile ihtimal dahilinde).

Bu yazıda değinmeye çalıştığım, belli başlı bazı "kendini beğenmiş, baskın davranış sahipleri"nin narsist olarak etiketlenmesi. Bu yanlış. Çünkü değiller. Ancak bilhassa kadınlar arasında dönen muhabbetlere bakın: "benim eşim narsist, babam narsist" diye etiketleme yapıp duruyorlar. Aile içi tutumlarına baktığımızda, eşine babasına çemkiren, "hayır benim dediğim olacak" diye direten kadınlar bunlar. Misal tatiller, alınacak eşyalar, gidilecek misafirlikler vb konularda tartışmaları çok duyuyoruz.

Kısaca eşe ve babaya (ikisi ayrı bir önemli konumda) "haram istek olmadığı sürece itaat gerektiğini" bilmeyen bu kadınlar, böyle sebeplerden tartışma başlatıyorlar. Hem de inat ile, çemkirerek. Sonra ters tepki alınca da, "kocam narsist, babam narsist" oluyor. Buna sebep olan (hem aile içi karşılıklı hakların bilinmemesi, hem de) bu denli yoğun reklamı yapılan bu davranış bozukluğu. Ben ilgi alanım gereği çok fazla sayıda psikolog, psikiyatri, yaşam koçu, sosyolog vs takip eden biriyim ve sayısız kez bu konuların işlendiğine, hem de yukarıda anlattığım gibi öcü gibi yansıtılarak işlendiğine şahid oldum. Tamam, gerçek bir narsist bulur iseniz gerçekten öcü gibi. Ama asıl sorun: öyle anlatılıyor ki belirti maddeleri, herhangi biri kendi yakınlarından bir dolu kişide derhal bu belirtileri görüp "aa, bu narsist" diye derhal etiketlemeyi basıyor. Sonra da sizin anlattığınız türde "aşırı kafası bozuk" kişilere karşı önerilen tavırları, bu eşlerine, babalarına vs karşı alıyorlar.

Hatta bakın, bu forumda da önceden bu rahatsızlığın konusu açılmış. Altta bir üyemizden gelen cevaba bakın: "Bu belirttiler bende var" Bir de bunu söylerken üzülmüş... "Abim, sen gerçek bir narsist olsan, bu yazıyı gördüğünde üzülür müydün?" diye sormak gerekti, ama soran olmamış.

Tekraren: dediğim şekilde iyi davranıldığı halde çözülmüyorsa, onları ayırıyorum.

Not: Ancak onlar için bile, kendi çapında bir umut görmekteyim. Kafirlikten ileri geliyorsa ona bir şey yapılmaz, hidayet Allah'tan. Biyolojik sebepten ise tedavisi varsa yapılır, yoksa Allah yardımcıları olsun. Rukyelik bir durum var ise, işinin ehli biri kâfi gelir. Ve işin en zor kısmı: bir çocukluk travması var ise, yakınlarından birinin ciddi desteği ile çözülür ancak. Psikolog da fayda vermez, çünkü bu kişiler psikoloğa gitmez. Kişinin yakınının bu işleri öğrenmesi (psikoloğa gidecekse kendisi gitmeli ama o zaman nasıl çaktırmayacak? Zor...) ve gereken yönlendirmeyi, o kişinin ruhu bile duymadan kendisi yapması gerekir.

Kişi yönlendirildiğini bir sezerse, işte o zaman herşey bitti, o kadar diyeyim...
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
We aleykum esselam we rahmetullah abla,

MaşeAllah çok güzel konu ve gerçekten hayatımızda çokça karşılaştığımız güncel bir mesele..

Allah swt yardımcımız olsun..

Amin ecmain ahi.
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh Ummu Âişe kardeşim;
Gerçekten çok önemli, güncel ve mâlesef en yakınlarımızda bile olabilecek yaygın davranış bozukluklarından biri. Konuyu okudukça Narsistliğin tarifini araştırdım, bilgilenince, çok yakın etrafımda adını koyamadığım şikâyetlerin % 85'i ile aynı sorunlarla eşleştiğini anladım ve genel olarak uyuştuğunu algılayarak adının bu olduğunu anladım. Ve tekrar yazıya (bu konuya) dönerek çözümün, mudahale ve mucâdelenin nasıl olması gerektiğini okuyunca haklılık payını da vermiş oldum. Gerçekten de aksi, ters tepki verildiğinde tartışmalar, kavgalar oldukça büyüyor. İnşeAllah bakalım becerebilirsem bundan sonra da öyle yaklaşımda bulunmayı deneyeceğim.

Oldukça yaygın sıkıntılardan biri olan bu konuyu bu kadar güzel dile getirip çözümünü de aktardığın için Rabb'im radı olsun kardeşim. CezakAllahu hayran kesira.

We iyyake Abdulmuizz abi. %85, işte tam olarak değinmeye çalıştığım mesele. Tam tanımı ile bu rahatsızlık bu kadar çok yok toplumda, ancak tanımlar öyle maddeleniyor ki, herkes bir çok yakınını bu şekilde etiketleyiveriyor. Hatta sizde de araştırmanız sonucu aynı tepki oluşmuş. Ben ilgi alanım gereği çokça psikoloji üzerine yayın takip ediyorum ve benimle birlikte aynı kişileri takip eden kişilerle de sık sık konuşuyorum. Özellikle bu rahatsızlık ile ilgili, toplumda çok ciddi bir yanlış bilgi yığını var. Bunun en başlıca sebebi de, bu hastalığı moda gibi heryerde dillerine dolayan psikologlar vs. Gerek makale, gerek video yayınları farketmeksizin, insanlara bu şekilde yanlışa giden yönlendirme yapmayı bilerek yaptıklarını düşünmeye başladım. Çünkü aldıkları tepkilerden, yani "Kocam narsist, babam narsist" tepkilerinden çok memnun görünüyorlar. Ya yine toplumsal, aileyi bölmeye çalışan bir çalışmanın eseri bu; veya para çok güzel, bu işten kendilerine ekmek var...

Her halükarda, böyle alanında uzman dinliyorken dahi olsa, insan bu konuda dininin ne dediğine bir bakmalı. Bu konuda olduğu gibi, hatalı yerlerde ayıkmasına vesile olur. Yoksa bir çok aile içi huzursuzluğun sebepleri arasında psikolog tavsiyeleri yer alabilir. (Oysa sözde aile içi durumları iyileştirmek için varlar)
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Aklıma rahmetli anneannem geldi. Dediğim dedik, her konuda kendi dediği olsun isteyen biriydi. Olmazsa kızardı, dili de sertti Allah rahmet eylesin )

Bu sebepten biz torunları ondan kaçardık, bilhassa ben. Şehir çocuğu olduğum için dinen ve kültüren onun beğeneceği biri değildim, tabi ki en çok bana sertti bu yüzden. Neyse, seneler sonra aynı yerde yaşamak ve sık sık görüşmek durumunda kaldık (altlı üstlü ev) Ben yine aynı ortama girmemek için elimden geleni yapıyordum ama tabi uzaklarda yaşamaya kıyasla, yine de pek başarılı olamıyordum.

Zamanla ilginç bir durumu fark ettim:

Kendi, beğenerek gelin ettiği, namazında niyazındaki gelini ile, benimle olduğundan daha kötü durumdaydı. Bildiğiniz kedi-köpek gibiydiler, ve ben niye olduğunu anlamıyordum. Hangisi ortalıkta olmasa, diğeri ötekinin dedikodusunu yapıyordu. Ama yapılan dedikodular da, yani bakıyorum, suç olan şeyler değildi ki? Gelinin yaptığı bir yemek, aldığı bir eşya veya anneannemin gelip, gelinin misafirinin yanından kalkmaması gibi olağan şeyler.

Bu şekilde geçen birkaç yıl sonra anneanneme olan uzaklığım azalmaya başladı. Ve merak: Neden onu sevmediğimi ve sevilmediğini tekrar en baştan sorgulamaya başladım. Evvela dili sertti ama bu onun huyuydu; neden bilhassa yakınlarına, bu seneler sonra bile batıyor olsun ki? Bu kabullenilebilecek bir şey. Evet, dedikodu yapıyordu, ama bana yapmayan birini gösterin. Yani baktığım zaman, sevilmemesi için hiçbir sebep yoktu.

İşte bu duygularla biraz daha fazla vakit geçirmeye başladım onunla. Ve işin altından neler çıktı: Anneannem şeker hastasıydı. Ve hamur işini patatesi çok severdi. Yengem onun sağlığı için ona bunları yapmazmış. Yengemin olmadığı gün bunu benden istemişti ) "Ama yengem senin sağlığını düşündüğü için yapmamış anneanne" diyerek onun kızgınlığını almıştım. Aynı gün, yengem yemek pişiriyorken hep kendi bildiğini yaptığını, onun fikrini hiç almadığını söylemişti. O zaman bir büyük olarak değer görme ihtiyacının olduğunu anlamıştım. Ve bunu yengemden görmediği için onu sevmediğini.

Sanırım tam o günden sonra aramız çok iyiye gitmeye başlamıştı. Bunu öğrendikten sonra... Çünkü herhangi bir tarif vs öğrenmek istesem ona soruyordum. Şu nasıl yapılıyor vs. Anlatırkenki mutluluğunu görmeniz lazımdı.

Aynısını babamda da denedim çok çok çok sonraları (onunla da sorunluyduk ve ikisi de bugün herhangi biri tarafından derhal "narsist" diye etiketlenecek türde insanlar) Ve aynısı onda da oldu. Yani bana karşı yumuşadı. Haliyle ben de ona karşı.

Birkaç çevresi tarafından narsist denilen yakınım daha var. E onlar da aynı... ?

Yani, narsist diye etiketlemek öyle kolay birşey değil. Bunlar narsist olsaydı, böyle birkaç ayrıntı ile yumuşarlar mıydı? Tekraren, gerçekten tam tanımı ile narsist birileri varsa bile, toplumun çoğu onlardan oluşmuyor. Tanımlara dikkat edip, araştırmanızı çok derince yaparsanız, bu insanların kısaca: "bunun kafası kırık" diye tabir edilecek düzeyde bir mantıksızlıkla hareket ettiklerini görürsünüz. Oysaki, dediğim gibi "birçok dediğim dedik, kendini beğenmiş" birey, sadece kendini ispat ve değer bulma derdinde. Birileri onları, itelendikleri yerde görsün istiyorlar. "Ben de varım" der gibiler hayatta. Anneannem aslında hep ipucunu verirdi ya, şimdi aklıma geldi: "eşek başımıyız biz burda" derdi sık sık )

Burada varsa bir sorun: ihtiyaçlarını net dile getirememeleridir. Güzelce duygularını ifade etseler anlardık değil mi? Ama kendileri de farkında değil ki bu duygularının. İç dünyalarında öfke olarak yansıyor bu ihtiyaçları. Ve kendileri de farkında olmadığı için kendi kendilerine düzelme olanakları pek yok. Bizlerde de varsa sorun: insanlardaki bu ihtiyacı bilmememiz. Hatta kendimizde bile mevcuttur bu ihtiyaç. Ama kendine güveni çok olmayan, küçüklükten beri aşağılanmış, hayata çok zor başlangıç yapmış kişilerde daha daha fazladır.

En baştan beri bunların hiç olmaması için ne gerekti? Bunları çok eskilerden beri bilen büyüklerin aktarımları. Birileri anlatmayınca kolay kolay farkedilir şeyler değil bunlar. Çünkü iç dünyada dönen duydular ve orası malum: hak ile batılın daimi mücadele alanı ve tastamam savaş alanı gibi, karışık. Kalpte, şeytanın vesveselerini kenara ayırarak asıl yaşanan duyguları görmek çok zor. İçten içten gelen, "duyulması arzu edilen ve nefsi örseleyen sözlerin" analiz merkezi olan kalbin duygularını tesbit etmek çok zor. Ama şu özet olarak var:

Her insanın, kendi benliği ile barış içinde olması ve dünya hayatında bir yeterlilik duygusuna sahip olması, manevi ve temel bir ihtiyaç.

Bunu bulan sakinleşir. Bunu bulamayana rehberlik ve destek gerekir. Bilhassa bu ihtiyacı yüksek oranda olan kişiler, maalesef öfke ile bunu yansıtıyorlar. Ama siz nasıl davranacağınızı bilirseniz, zamanla bu düzene girer inşaAllah. İşte tüm olay bundan ibaret.
 
B Çevrimdışı

Burûcc

Üye
İslam-TR Üyesi
Benim dediğim şeyler gerçek narsistler içindi. Sizin bu konuda ki görüşlerinize katılıyorum.

Sanırım internetin yaygınlaşması ile bu sorunlar ortaya çıkıyor. Herkes doktor, herkes alim, herkes psikolog. Onun için gelene gidene narsist damgası vuruluyor galiba.

Çağın hızla değişen duygu dünyasına adapte olan kadınlar (ki duygu söz konusu olunca kadınlar fıtrat gereği malum en öndeler) bir takım çevreler tarafından nasıl hissetmesi, nasıl düşünmesi gerektiği öğretiliyor. Kodlandığını fark eden insanlar tabi çözüm bulmakta zorlanmıyor.

Kısaca eşe ve babaya (ikisi ayrı bir önemli konumda) "haram istek olmadığı sürece itaat gerektiğini" bilmeyen bu kadınlar, böyle sebeplerden tartışma başlatıyorlar. Hem de inat ile, çemkirerek. Sonra ters tepki alınca da, "kocam narsist, babam narsist" oluyor.

Ha bu arada kadınlarında haklılık payı var. Erkeklerde çağın duygu dünyasına yabancı kalmasınlar, eşlerinin bu fitneden etkilendiğini bilip ona göre adım atsınlar. İslam dairesinden çıkarmayan her çözümü ego, nefis, kibir vs. şeyler yüzünden denememezlik etmemeliler diye düşünüyorum.

Bir erkek olarak bu gibi sorunların tetikleyicisi olarak erkekleri görüyorum.(Tabi ilk başta sistemi onu söylemeye gerek bile yok.) Kadın erkek eşitliği vs gibi saçmalıklardan ve çağın insan duyguları konusunda ki değişimlerinden iç dünyası etkilenmiş bir kadın suçlu değil hastadır. Siz nasıl anneannenizi bir hasta olarak görüp tedavi etmeye çalıştıysanız erkeklerde öyle olmalı.

Kadınlar için itaatkar bir profil çizmeniz tabi ki fıtratınızı bilmenizden ama herkes sizin ki gibi bu konuda idrak seviyesine hızla ulaşamıyor maalesef.

Velhasıl, problemi kadın erkek gibi basit bir cinsiyetçi yaklaşıma sığdırdığımı düşünmeyin. Sadece bu Psikanaliz çıktığından beri herkese bir hasta muamelesi yapılmasından ben de rahatsızım.

Allah'tan bu fitnelere karşı bizlere sabır vermesini diliyorum
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Benim dediğim şeyler gerçek narsistler içindi. Sizin bu konuda ki görüşlerinize katılıyorum.

Sanırım internetin yaygınlaşması ile bu sorunlar ortaya çıkıyor. Herkes doktor, herkes alim, herkes psikolog. Onun için gelene gidene narsist damgası vuruluyor galiba.

Çağın hızla değişen duygu dünyasına adapte olan kadınlar (ki duygu söz konusu olunca kadınlar fıtrat gereği malum en öndeler) bir takım çevreler tarafından nasıl hissetmesi, nasıl düşünmesi gerektiği öğretiliyor. Kodlandığını fark eden insanlar tabi çözüm bulmakta zorlanmıyor.



Ha bu arada kadınlarında haklılık payı var. Erkeklerde çağın duygu dünyasına yabancı kalmasınlar, eşlerinin bu fitneden etkilendiğini bilip ona göre adım atsınlar. İslam dairesinden çıkarmayan her çözümü ego, nefis, kibir vs. şeyler yüzünden denememezlik etmemeliler diye düşünüyorum.

Bir erkek olarak bu gibi sorunların tetikleyicisi olarak erkekleri görüyorum.(Tabi ilk başta sistemi onu söylemeye gerek bile yok.) Kadın erkek eşitliği vs gibi saçmalıklardan ve çağın insan duyguları konusunda ki değişimlerinden iç dünyası etkilenmiş bir kadın suçlu değil hastadır. Siz nasıl anneannenizi bir hasta olarak görüp tedavi etmeye çalıştıysanız erkeklerde öyle olmalı.

Kadınlar için itaatkar bir profil çizmeniz tabi ki fıtratınızı bilmenizden ama herkes sizin ki gibi bu konuda idrak seviyesine hızla ulaşamıyor maalesef.

Velhasıl, problemi kadın erkek gibi basit bir cinsiyetçi yaklaşıma sığdırdığımı düşünmeyin. Sadece bu Psikanaliz çıktığından beri herkese bir hasta muamelesi yapılmasından ben de rahatsızım.

Allah'tan bu fitnelere karşı bizlere sabır vermesini diliyorum

Amin ecmain ahi, aynen dediklerinizde sonuna kadar haklısınız. Genel olarak, duruma şöyle bir bakıldığında: kadında da erkekte de suç bulmak mümkün. Aynı şekilde kadında ve erkekte haklılık bulmak da mümkün. Zaten bu yüzden olsa gerek, iki taraftan geri adım atan olmadığı için tartışmalar birbiri ardınca geliyor. Yıllar yılları kovaladıkça, arada sevgi saygı namına bir şeyler de kalmamış oluyor.

Bu haklılık davasının sonu bu. Bu yüzden birisi geri adım atmak zorunda. Bu evvela kadına yakışan bir şey, ancak malum kültürel eğitim ve yaratılış bunu güçleştiriyor. Peki erkeğe atalım anlayış görevini desek, olgun ve kendine güveni tam bir erkekten başkası bunu yapamaz. Peki bu sorunlar nasıl çözülür o zaman? Eğitimle... Karşılıklı eğitimle... Farkındalık katan bir eğitimle... Bunun başka bir çözümü yok.

Ancak, bu toplumu bu hale getirenlerin takipçileri milyonlarca; ve bunlar, yayınları tıkır tıkır çevreleri ile paylaşıp daha çok yaymaya devam ediyorlar. Müslümanların gündeminde ise (en az 2-3 yıldır narsist kelimesini duyuyorum) henüz görmedim. (Daha doğrusu gündem olarak gördüm de "benim eşim narsist; aa benimki de; evet evet benimki de" şeklinde. Durumun vehameti bu.)

Buna karşılık, işte şu yukarıdaki aktardığım konuların da yayılması gerekiyor. Ancak kimin dikkatini çekti ve kimler (öncü kişiler) ele aldı bugüne dek; aldıysa bile kaç kişi "bunu herkes bilmeli" diye paylaşmıştır bilmiyorum.

Not:

Sanırım toplumun en büyük sorunlarından biri bu: bildiğini kendine saklamak. Şöyle mesajlarımızın altına "bunu 10 kişiyle paylaşırsan akşama bir mucize gerçekleşecek" veya "paylaşmazsan başına bir bela gelecek" demediğimizden olsa gerek, sofi ehlinin uydurma hadislerinin yayılma hızının kırıntısı bile olamıyoruz. Bu da ayrı bir dert...
 
Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu arada, ister çocuk eğitiminde, ister karı-koca, eşler arası eğitimde, ister herhangi birinin eğitiminde:

Bir huyu seviyor ve daha çok görmek istiyorsanız, muhakkak onu farkettiğinizde olumlu bir cümle ile farkettiğinizi ve memnuniyetinizi dile getirin. Misal her hangi bir iş yapıldı ise, teşekkür edin. Evet, diliniz teşekküre alışsın biraz; bundan zarar değil fayda gelir.

Kötü huyları ise, mümkün mertebe görmemeye çalışın. Olabildiğine görmemeye çalışın. Olumlu veya olumsuz, tepki vermemeye çalışın. Yokmuş gibi davranın. (Eğer muhakkak müdahele edilmesi gereken bir türde ise, kişilerin nefsine dokunmadan, saygılı bir şekilde konuşun ve olumsuz tepki alsanız bile, ses yükselterek, ikna etmeye çalışarak vs direnmeyin. Saygılı bir şekilde söyleyeceğinizi söyleyin ve kazanan pozisyonda olmak için çırpınmayın. Bazı tür tartışmaların kazananı sonradan ortaya çıkar. Hata yapan kişi uyarıldığında öfke ile tepki verse bile, saygın şekilde uyarıldı ise, tartışma sonrası aklında sadece bu kalır. O an hak vermez, ancak sonrasında sizin tavrınız zihninde yankılanıp duracağı için zamanla hak verir. "Edep, illa edep" denir ya, onun vesilesi ile...)

Erkekler, tabiatları itibari ile "üstünlüklerini ispatlamak üzere" bir yönelim içindedirler, bunu unutmayın. Hele bir de yaşça büyükseler, bu çabalarını iki ile çarpın. (Bu büyüklük mevzusu annelerde de mevcuttur) Onların karşısında üstün gelmeye çalışarak başarı elde etmeniz çok zor (yumuşak tabiatlı olanlar istisna) Onun yerine, bir eleştiri sunarken, ihtiyaç duydukları saygı ve takdir görmeyi besleyen nitelikte söze başlayın. Ardınca rahatsız olduğunuz konuyu nazik şekilde iletip, konuyu muhakkak tekrar hakkında olumlu sözlerle bitirin. Dışı olumlu sözlerle kaplı nazik bir eleştiri, insanları rahatsız etmez, etse bile çok etmez.

Bir de, geçmişte böyle şeylere dikkat edilmiyor iken, sizin değişmenizle birlikte gelecek değişimi çok çabuk beklemeyin. Zamanla olacak şeyler bunlar. İlk başta zaten samimiyetiniz sorgulanacak, nitekim tahminimce bir çok kişi böyle şeylere hiç dikkat etmiyor. Samimiyetinizi ispatladıktan sonrası ise, giderek daha kolay olacak inşaAllah.

Bu arada, akşamında yüzyüze bakacağınız insanların, gündüzünde dedikodusunu yapmayın. O günahınızın etkisi, size aile içi huzursuzluk olarak, katlanmış şekilde geri döner. Hiç bir şekilde, aile içinde olan biteni, anneniz ile bile olsa "gerekli olmadığı sürece" kimse ile paylaşmayın. Aile içinde olan aile içinde kalır. Akıl almak için paylaşacak iseniz, kesinlikle "akıl verecek nitelikte" olan birini bulun, öyle paylaşın. Nitekim, böyle durumlarda konuşmak dedikodu da sayılmıyor. (Ve sadece ilgili konu hakkında konuşun, gidip de alakalı alakasız her kusur/kabahati sıralamayın. Öylesi amacı aşar, ve yaptığınız dedikodu olur) Buna ek olarak, nerede ise her türlü şikayetinizde, aklı başında olan insanlardan alacağınız nasihat: "Sabret"tir, "Dua et"tir, "Allah'a havale et"tir. Nitekim aile içi olumsuzlukları en iyi çözen şeyler bunlardır. (İstisnalar olur, ama genel kaideyi bozmazlar) Buna göre, başkasına soracağınız soruyu, "bir başkası size sorsa ne cevap verirdiniz?" diye düşünün önce. Bu durumda sizin vereceğiniz cevap, aile içi sırrınızı anlattığınızda size verilecek cevaptır. Nitekim aklın yolu birdir ve bazı şeylerin bundan başka çözümleri yoktur. Buna göre, aklı başında birine bile olsa, dert paylaşmak çoğu kez lüzumsuz iştir.

Bu dünya hak edenlerin illaki hakkını aldığı, haksızların muhakkak bedel ödedikleri, sorunların muhakkak çözüldüğü bir dünya değil, olmak zorunda da değil. Bu dünya sınav yurdu. Ve ahiret var. Bazı şeyler bu dünyada çözülür iken, bazı şeylerin çözümü ahirete kalır. Bu yüzden Allah'a havale etmeyi bilin. Hani diyoruz ya "HasbunAllah ve ni'mel vekil: Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" Bunu söylüyorsak yeteceğini de bilmeliyiz, vekilimiz gördü isek O'na bırakmayı bilmeliyiz. Küçüğünden büyüğüne, hiç kimsenin hakkı kimsede kalmaz. "Allah'a havale ettim" dedi iseniz, cidden edin. Sözde değil, samimiyetle edin. Olacakları bekleyin. Ve hatta beklemek zorunda da değilsiniz, unutun gitsin. Nasılsa o hesapları bir Unutmayan var. Elhamdülillah. Rahatlayın, Allah'a tevekkül edin, sabredin ve size düşeni güzellikle yapın.

Allah bu yolda herkesin yardımcısı olsun.

Not: Sabrınız taşar ve hoş olmayan şekilde davranırsanız da, korkmayın hiçbir şey mahvolmadı. Kaldığınız yerden devam edin, ama tabi özür de dileyerek. Haklı olduğunuz bir konuda özür dilemek zorunda değilsiniz ve dilemeyin de zaten. Ancak, haklı olduğunuz konuda kendinizi savunurken öfke patlaması ile karşı tarafa kötü davranmak, özür sebebidir. "Hala aynı düşünüyorum, ancak bu fikrimi sana bu şekilde söylememem gerekirdi" vb şekilde bir özür yeterince onarıcıdır. Kolaylıklar dilerim.
Boyle bır kımseyle baya bir suredir beraber calısıyorum. Wallahi sabr taşları cadırdıyor bazen. Benden baska kımsenın tahammulu yok ona karsı. Haklı oldugu konularda desteklemekle beraber haksız oldugunda ise bu boyle degıl soyle olsaydı daha ıyı olurdu dıyorum. Tabı ates ufakta olsa sıcrıyor ama sonunda benım haklı oldugumu gorunce bakışlarından anlıyorum.
ALLAH bızı hayr uzere rızklandırsın.
Çok ceşit insan tanımakla beraber kişileri tam çözmeden bence onlarla fazla samımı olmamalı cunku ne olursa olsun bu aradakı saygıyı ortadan kaldırıp ilginç yerlere goturuyor.mesafeler iyidir.
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Oyy amma uzun yazılar, bu konuya da yarin bakayim ustte dursun diye yorum atayim.

Cocuklarda hiperaktivite ne kadar moda ise narsistlikte öyle olabilir trend manyaklik.

Benim bildigim erkek bireylerin daha cok narsist oldugu.
Aslinda hepimizi delirtmek icin forumda bi narsist yeter. Ben uğraşamam arkadaşlar şimdiden diyeyim.
Zaten psikolara da narsistler gitmez onlarin delirttikleri gider.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Oyy amma uzun yazılar, bu konuya da yarin bakayim ustte dursun diye yorum atayim.

Cocuklarda hiperaktivite ne kadar moda ise narsistlikte öyle olabilir trend manyaklik.

Benim bildigim erkek bireylerin daha cok narsist oldugu.
Aslinda hepimizi delirtmek icin forumda bi narsist yeter. Ben uğraşamam arkadaşlar şimdiden diyeyim.
Zaten psikolara da narsistler gitmez onlarin delirttikleri gider.
Erkek bireylerin daha çok narsist görülmesi (olması demiyorum, çünkü hakiki narsist tanımına birçok kişi uymuyor ama öyle sanılıyorlar) :

Erkek bireylerin toplumda ve bilhassa ailede "güçlerini ispatlamaya dair" bir tabiata sahip olmalarından kaynaklanıyor.

Erkeğin ailedeki konumuna bakarsak eğer, bundan doğal bir şey yok. Toplum içinde de aynı şekilde. Tek sorun: Bunun yanlış bir şekilde yapılması.

Bu arada toplum içindeki kısım, diğer insanlar bu kişiyi eğitmeye gönüllü olmayacağına göre: zor.

Ama aile içinde, eşler kocalarının konumunu hatırlayarak saygı ile yaklaşır, onlara ailede lider olduklarını (ki öyleler) hissettirirlerse, zaman içinde sorunlar ortadan kalkar.

İşin aslı, çocukluğumu hatırlıyorum. Dedelerimiz, onların babaları, dedeleri... Anlatılan: Elini masaya vurunca mevzuların bittiği bir otoriteye sahiplermiş (kadına vurunca demedim, masaya vurunca) Eski kadınlar bunlar şikayetçi miydi? Yoksa, eşlerinin otoriteleri ile gurur mu duyuyorlardı? Benim anlatılanlardan gördüğüm: gurur duyuyorlarmış.

Şimdi aynı yapıdaki erkekler, doğaları gereği yine benzer şekilde evde otorite sağlamaya çalışıyor. Ama bugün karşılarındaki kadınlar ne yapıyor? Onlar da otoritede söz sahibi olma peşinde. Eşleri ile yarışıyorlar. Erkek buna göz yumsa, olacak: hanım köylü. Göz yummasa, kadına kendi otoritesini tanıtamıyor. Ne yapsın? Öfkeleniyor ve kadını ezmek (kendi gücünü ispatlamak) için: her köşeden kadını haksız, kabiliyetsiz, yetersiz göstermeye çalışıyor.

Erkeği haklı göstermeye çalışmıyorum, sadece duygularının haritasını göstermeye çalışıyorum; ki bu duygulara sebep olan davranışlar düzeltilirse, sorun çözülebilir.

Bu arada yukarıda yazdım mı hatırlamıyorum, sanırım yazmadım ama yazdıysam da tekrar olsun :

Evlilikte çiftlerin bir araya gelmesi ile oluşan BİZ'in hatırı, BEN'lerden büyüktür. Taraflar BEN diye tutturacağına BİZ için çalışsa, orta yolda buluşurlar.

Ayrıca ister kadın olsun, ister erkek: hangi taraf huzur konusunda bir bilince sahipse, aileyi toparlaması gereken kişi odur. Çünkü: Bilgi/Bilinç sorumluluk doğurur. Sorumluluğu omuzlarına seve seve almayan, huzur konusunda bilinçli olduğunu da iddia etmemelidir.

Bu bilinç sahibi kişiler BİZ'in hatrını önde tutsun. BEN diye diye, kendine yapılanlara karşı intikam sevdalarına düşmesin. BİZ'i önde tutmak, yani aile birliği için gereken adımları atmak: aile huzuruna vesile olur Allah'ın izniyle.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Eş dışında, baba-çocuk veya başka tür versiyonlarda da duruma göre tavırlar takınılabilir. Kısaca bir çoğu sadece saygı elde etmeye çalışan kişiler. Ancak hayata başlangıçta yanlış yerden yola girdikleri için, daimi şekilde kötü karşılanıyorlar ve bu şekilde devam etmelerinin önü alınmazsa, tahminen ölene dek böyle giderler. Bir vesile ile düştükleri bu kısır döngünün kırılması gerek.
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Erkek bireylerin daha çok narsist görülmesi (olması demiyorum, çünkü hakiki narsist tanımına birçok kişi uymuyor ama öyle sanılıyorlar) :

Erkek bireylerin toplumda ve bilhassa ailede "güçlerini ispatlamaya dair" bir tabiata sahip olmalarından kaynaklanıyor.

Erkeğin ailedeki konumuna bakarsak eğer, bundan doğal bir şey yok. Toplum içinde de aynı şekilde. Tek sorun: Bunun yanlış bir şekilde yapılması.

Bu arada toplum içindeki kısım, diğer insanlar bu kişiyi eğitmeye gönüllü olmayacağına göre: zor.

Ama aile içinde, eşler kocalarının konumunu hatırlayarak saygı ile yaklaşır, onlara ailede lider olduklarını (ki öyleler) hissettirirlerse, zaman içinde sorunlar ortadan kalkar.

İşin aslı, çocukluğumu hatırlıyorum. Dedelerimiz, onların babaları, dedeleri... Anlatılan: Elini masaya vurunca mevzuların bittiği bir otoriteye sahiplermiş (kadına vurunca demedim, masaya vurunca) Eski kadınlar bunlar şikayetçi miydi? Yoksa, eşlerinin otoriteleri ile gurur mu duyuyorlardı? Benim anlatılanlardan gördüğüm: gurur duyuyorlarmış.

Şimdi aynı yapıdaki erkekler, doğaları gereği yine benzer şekilde evde otorite sağlamaya çalışıyor. Ama bugün karşılarındaki kadınlar ne yapıyor? Onlar da otoritede söz sahibi olma peşinde. Eşleri ile yarışıyorlar. Erkek buna göz yumsa, olacak: hanım köylü. Göz yummasa, kadına kendi otoritesini tanıtamıyor. Ne yapsın? Öfkeleniyor ve kadını ezmek (kendi gücünü ispatlamak) için: her köşeden kadını haksız, kabiliyetsiz, yetersiz göstermeye çalışıyor.

Erkeği haklı göstermeye çalışmıyorum, sadece duygularının haritasını göstermeye çalışıyorum; ki bu duygulara sebep olan davranışlar düzeltilirse, sorun çözülebilir.

Bu arada yukarıda yazdım mı hatırlamıyorum, sanırım yazmadım ama yazdıysam da tekrar olsun :

Evlilikte çiftlerin bir araya gelmesi ile oluşan BİZ'in hatırı, BEN'lerden büyüktür. Taraflar BEN diye tutturacağına BİZ için çalışsa, orta yolda buluşurlar.

Ayrıca ister kadın olsun, ister erkek: hangi taraf huzur konusunda bir bilince sahipse, aileyi toparlaması gereken kişi odur. Çünkü: Bilgi/Bilinç sorumluluk doğurur. Sorumluluğu omuzlarına seve seve almayan, huzur konusunda bilinçli olduğunu da iddia etmemelidir.

Bu bilinç sahibi kişiler BİZ'in hatrını önde tutsun. BEN diye diye, kendine yapılanlara karşı intikam sevdalarına düşmesin. BİZ'i önde tutmak, yani aile birliği için gereken adımları atmak: aile huzuruna vesile olur Allah'ın izniyle.

Bence erkekler fazla kadınsılaştı.
Düşünce yapilari da oyle
Belki de o yuzden evde esleriyle anlasamiyolardir jandbdb
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Bence erkekler fazla kadınsılaştı.
Düşünce yapilari da oyle
Belki de o yuzden evde esleriyle anlasamiyolardir jandbdb
Bu durum var evet. Öte yandan erkeksileşen kadınlar da sorun.

İşin aslı: cinsiyetlerin ne psikolojisine, ne maddi manevi ihtiyacına, kısaca: İslamdaki hak hukukuna dair bilgi yok çok kimsede. Eşitlik diye diye erkeği de, kadını da bir hal olmuş. Ve her ikisi de sorun kaynağı...
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Bu durum var evet. Öte yandan erkeksileşen kadınlar da sorun.

İşin aslı: cinsiyetlerin ne psikolojisine, ne maddi manevi ihtiyacına, kısaca: İslamdaki hak hukukuna dair bilgi yok çok kimsede. Eşitlik diye diye erkeği de, kadını da bir hal olmuş. Ve her ikisi de sorun kaynağı...

Erkekleşen kadinlar vardi zaten abla ama bu kadar kadinlaşan erkek var miydi bilmiyorum. Dusunce yapilari davraniş stilleri de oyle ozellikle genç nesilde. Yani uni çağlari filan.

Ama şöyle bir şey de var
Erkekleşen kadinlari toplum o yöne itiyor. Kadinlarin bir kismi icin erkekleşmek zorunda kaliyor.
En basiti burada bile ne kadar maskulen tarzda yazarsan yaz ki soylenmese erkek belleyecek aslinda kadinsin sen! Diye lafa giriliyor
Zira kabul etsinler ya da etmesinler
Erkek gibi davranan kadin takva diye eşleşiyor
Veyahut kaba konuşan erkek bireyin cok takvali imaji oluyor.

Bunlar janjanli haller faso fiso naylon zaten o kismi geciyorum

Bence insanlarin kavramsal ve tanimsal sorunlari var.
Kadinlarin fitratina ters sekilde hareketlere itmek ve sonra ondan kadin gibi davranmasini beklemek ya da hicbir sey yapma deyip tum sosyal hayattan uzaklastirip yalnizliga ve iş yüküne mahkum etmek.
Ben kadinlarin bu anlamda anlayabiliyorum ama erkeklerin kadinsilasmasi asiri itici.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Erkekleşen kadinlar vardi zaten abla ama bu kadar kadinlaşan erkek var miydi bilmiyorum. Dusunce yapilari davraniş stilleri de oyle ozellikle genç nesilde. Yani uni çağlari filan.

Ama şöyle bir şey de var
Erkekleşen kadinlari toplum o yöne itiyor. Kadinlarin bir kismi icin erkekleşmek zorunda kaliyor.
En basiti burada bile ne kadar maskulen tarzda yazarsan yaz ki soylenmese erkek belleyecek aslinda kadinsin sen! Diye lafa giriliyor
Zira kabul etsinler ya da etmesinler
Erkek gibi davranan kadin takva diye eşleşiyor
Veyahut kaba konuşan erkek bireyin cok takvali imaji oluyor.

Bunlar janjanli haller faso fiso naylon zaten o kismi geciyorum

Bence insanlarin kavramsal ve tanimsal sorunlari var.
Kadinlarin fitratina ters sekilde hareketlere itmek ve sonra ondan kadin gibi davranmasini beklemek ya da hicbir sey yapma deyip tum sosyal hayattan uzaklastirip yalnizliga ve iş yüküne mahkum etmek.
Ben kadinlarin bu anlamda anlayabiliyorum ama erkeklerin kadinsilasmasi asiri itici.
Aynen.

Kadını erkek gibi davranmaya iten: onun duygularını görmeden, sanki asker arkadaşı gibiymiş gibi davranan erkek aile üyeleri. Veya dışarı karşı ise: ezilmemek için güçlü görünmek zorunda hissetmeleri vs. Yetişme/yaşam tarzına göre evet bu değişimin sebebi anlaşılabiliyor.

Ama dediğin şekildeki kadın gibi davranan erkekleri ben de çözebilmiş değilim.
 
Hawkeye Çevrimdışı

Hawkeye

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Es selamu aleykum kardeşlerim.

Konu hakkında dileyen kısa bir internet araştırması ile bilgi edinebilir. Ben bu karakter, kişilik özelliği (her ne ise) onun tarifi ile ilgilenmiyorum. Sorun şu ki, kime sorsanız (kadınlara) her birinin ya kocası, ya babası, ya abisi vs narsist(!). Bazen de anneler narsist (!) Ve bu psikolojik sorun ile ilgili, öyle yayınlar yapılıyor ki, bunlara kalsa, açıkça söyleyeyim: bu narsist bireyler komple şeytana bağlamış ve asla düzelmesi umudu olmayan, muhakkak kurtulunması veya onlardan bize zarar gelmemesi için çeşitli önlemler almamız gereken bireyler. Nereye giderseniz gidin, hangi makale veya videoyu izlerseniz izleyin, yapılan yönlendirme hep bu yönde. Şimdi, kocası, babası, abisi veya annesi narsist (!) olan birisi, onların asla değişmeyeceği, zararlarından korunmak için kurtulmak gerektiği ile ilgili bu denli yoğun yönlendirme alırsa, hem de güya uzmanlardan, söyleyin bakalım aile içi korunması gereken bağlar ne olur???

Bu arada, bu kişilik/karakter özelliği (her ne ise), evet tanıma uyan çokça insan var, gerçekten var. Ve evet, çevrelerindeki insanları mutsuz etme potansiyelleri de mevcut. Ama, çözüm onları öcü ilan edip, sürekli kaçmak, korunmak, kurtulmak için çalışmak mıdır? Bu insanlar, bizlerin ailelerinde. Saydım: baba, anne, koca, abi vs. Bunlar, eğer hoş olmayan tavırları huy edindilerse, ilk sorulacak soru: "Neden?"dir. Evet: "Neden?" Çoğunda Allah'ın kitabına karşı bir mesafeli oluş, cin musallatı gibi durumlar ve çocukluktan kalma travmaları vardır. Çözümü de, bu sebeplere göredir. Bunları dışlamak, aileden soyutlamak yerine, değil mi ki onlar sizin, siz onların ailesisiniz: onları bu huylardan kurtarmak için çabalayın, samimiyetle çabalayın. Ve dua edin, Allah'tan yardım isteyin. Kendi ailemizin içinden birkaç huysuzu bile "ailem" deyip güzellikle idare etme yolunu bile bulamayacak isek, iyileşmelerine samimiyetle destek bile olamayacak isek, bizler neyi başarabiliriz ki daha? Bizler kendimizi müslümanlar olarak adlandırıyor isek, öyle dini ne olduğu belli olmayan, verdiği öğüdün sonucunun nereye gittiğini bilmeyen psikolog vs yönlendirmeleri ile kimseye mesafe falan alma lüksümüz yok. Allah celle celaluhu aile bağlarını koruyun dedi, olay bitti.

Duyanlar duymayanlara iletsin Allah'ın izni ile, nereye elimi atsam "eşim narsist, babam narsist" vs bunaltı geldi. Narsist değil: takdir görmek istiyor, kabul görmek istiyor, saygı görmek istiyor, değer verilmek istiyor; hayatta fazlalık olmadığını, yetersiz olmadığını kabul ettirmek ve bunun ardından kendisi de bunu kabul etmek istiyor. Evet, sorun en başta kendi içlerinde. Onlara yeterince iyi olduklarını, yeterli olduklarını hissettirirseniz, çabalarını görüp teşekkür eder iseniz: yeterli görünmek için sağa sola saldırmaktan, üstün çıkmaya çalışmaktan vazgeçerler inşaAllah. Bunlara rağmen düzelmiyorsa ya rukyeliktir veya Allah'ın dinine uzaklıklarından ötürü o haldedirler. Bu durumda da ona göre tavrınızı alırsınız, ancak cidden, önemli bir kısmı: sadece hayatta kendini ispatlama ve takdir edilme ihtiyacı içindeler. Yani onlara karşı bu alınan tavırlar üzücü, cidden üzücü...
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh


Bu önemli konuyu paylaştığınız için teşekkür ederim. Sorunuzu konu hakkındaki anlayışıma ve kendi deneyimlerime dayanarak yanıtlayacağım.

Öncelikle narsisizmin bir hastalık olmadığını açıklığa kavuşturmak isterim. Bir kişi bir bozukluğa sahip olmadan da narsist olabilir. Narsisizm birçok insanda (hepsinde olmasa da) bulunan bir kişilik özelliğidir. Hepimiz bazı narsisistik özelliklere sahibiz. Sağlıklı bir kişiliğe sahip bir kişi ile narsisistik bozukluğu olan bir kişi arasındaki fark, narsisistik bozukluğu olan bir kişinin, kendi hayatında ve çevresindeki insanların hayatında önemli miktarda sıkıntı ve soruna neden olan narsisistik bir kişilik özelliğine sahip olmasıdır. Dolayısıyla, narsisizmden bahsederken öncelikle kişinin davranışlarına ve davranışlarının başkaları üzerindeki etkilerine bakmalıyız. Bozukluğu tanımlayan, bu davranışın neden olduğu sıkıntı ve sorunlardır.

İki tür narsisizm vardır: büyüklenmeci narsisizm ve kırılgan narsisizm.

Büyüklenmeci narsisizm, şişirilmiş bir kendini önemseme duygusu, takdir edilme ihtiyacı, hak sahibi olma duygusu ve empati eksikliği ile karakterize edilir. Bu tür narsisizm her zaman zararlı değildir ve aslında bazı durumlarda olumlu bir şey olabilir. Örneğin, büyüklenmeci bir narsist harika bir lider olabilir çünkü zor görevleri üstlenecek özgüvene ve başkalarına ilham verecek cesarete sahiptir. Ancak, büyüklenmeci narsisistler başkaları için çok zararlı da olabilirler. Manipülatif, bencil ve başkalarının duygularıyla ilgilenmeyen kişiler olabilirler. Ayrıca kendilerini tehdit altında hissettiklerinde çok agresif ve hatta şiddet yanlısı olabilirler.*

Kırılgan narsisizm, derin bir güvensizlik duygusu, sürekli güvence ihtiyacı ve kırılgan bir öz saygı ile karakterizedir. Bu tür narsisizm genellikle büyüklenmeci narsisizmden daha zararlıdır çünkü sıklıkla anksiyete, depresyon ve hatta intihara yol açar. Hassas narsisistler genellikle sağlıklı ilişkiler sürdürmekte zorlanırlar çünkü reddedilmekten veya terk edilmekten çok korkarlar. Ayrıca çok yapışkan ve muhtaç olabilirler. Hassas narsisistler başkaları için çok zararlı olabilirler çünkü çok manipülatif ve kontrolcü olabilirler. Ayrıca çok kıskanç ve sahiplenici de olabilirler.

Başkalarına en çok zarar veren narsisizm türü savunmasız narsisizmdir. Bu, narsistlerle en sık ilişkilendirilen narsisizm türüdür. Narsistler genellikle bencil, manipülatif ve başkalarının duygularıyla ilgilenmeyen kişiler olarak tanımlanır. Ayrıca çok kıskanç ve sahiplenici olabilirler. Narsistler genellikle sağlıklı ilişkiler sürdürmekte zorlanırlar çünkü reddedilmekten veya terk edilmekten çok korkarlar. Narsistler başkaları için çok zararlı olabilirler çünkü çok manipülatif ve kontrolcü olabilirler.



Umarım yardımcı olur bu yazım.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt