Suriye’de Muhalifler aynı anda Esed, İran, Hizbullah, Rusya ve YPG ile savaşmaya 5 yıldır devam ediyor. Savaşın bu kadar uzun sürmesinde dünyanın dört bir yanından Suriye’ye cihad şuuru ile gelen Müslüman savaşçıların etki ettiği muhakkak. Batı’nın deyimiyle onlara “yabancı savaşçılar” denilse de, aslında bir ideal için hicret eden mücahidler oldukları muhakkak. Karşı taraftaki İran’ın birçok ülkeden topladığı Şii paralı askerler gibi maddi bir hedef ya da zorunlu bir askerlik sebebiyle bulunmuyorlar Suriye’de. Bu şuur ve azimden dolayı da savaşta en ön saflarda onları görüyoruz onları.
Gazeteci-yazar Selahaddin Dağıstan, Suriye’deki asrın savaşına katılan Nusret Cephesi’nin Türk mücahidi Ebu Abdullah ile bir röportaj gerçekleştirdi. İsimleri “yabancı savaşçılar” olsa da, bir halkın İslami kurtuluş mücadelesine katkıda bulunmak için hicret eden Ebu Abdullah’ın aslında bizlere hiç de “yabancı” olmadığını göreceksiniz…
* * *
Soru: Es Selamu Aleykum. Öncelikle bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için Allah razı olsun. Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ebu Abdullah: Ve Aleykum Selam Rahmetullah. Bismillah, Elhamdulillah, vesselatu vesselamu ala rasulillah amma ba’d:
Adım Ebu Abdullah. 25 yaşındayım. İlahiyat fakültesi ikinci sınıf öğrencisiyken okulu bıraktım. Zaten isteyerek başlamadığım üniversite hayatını Suriye’deki Cihadın başlamasıyla noktalamaya karar verdim. Evli ve bir çocuk babasıyım.
Soru: Ne zamandan beri Suriyede Mücahidlerin safında savaşıyorsunuz?
Ebu Abdullah: İlk olarak 2013 yılında Suriye’ye geldim. İki aylık bir eğitimden geçtikten sonra operasyon bölgelerine gittim. İlk katıldığım operasyonda dizimden yaralandım ve Türkiye’ye geçmek zorunda kaldım. Bir sene sonra tekrar Suriye’ye kardeşlerimin yanına geçtim. Ve hala aynı şekilde kardeşlerimle Allah’ın izniyle İslam düşmanlarına karşı Cihad ve Ribat bölgesindeyim.
Soru: Sizi Cihada yönelten sebep ne oldu? Neden Cihad etmeyi üniversite okumaktan daha üstün görüp Cihada çıktınız?
Ebu Abdullah: Evvela Allahu Teala’nın şu ayeti kerimesini okuyupta Cihad’a çıkmamak imkansızdı benim için. Çünkü Allahu Teala ayette: “Size ne oluyor da, Allah yolunda ve ‘Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu beldeden çıkar, bize bir dost ver, bize katından bir yardım ver.’ diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğruna savaşmıyorsunuz?” (Nisa Suresi 75)
Evet Cihada çıkmama ilk sebep olan bu ayet. Ayrıca Allah’ın dininde en zirve amelin Cihad olması, Allah yolunda şehid olan kişinin kul hakkı hariç tüm günahlarının affediliyor olması beni Cihada yönelten başlıca diğer sebepler… Üniversite meselesine gelecek olursak, bende okuyup herkes gibi meslek sahip olmayı isterdim. Ama Allah’ın dini ayaklar altında ezilirken, Müslümanlar kıyma gibi doğranırken ve kardeşlerimiz bizden yardım beklerken bir Müslüman nasıl olur da sadece dünyevi çıkarlarını düşünüp ahireti kenara atabilir. Mümkün değil bu.
Soru: Suriye’de İran ve Hizbullah askerlerinin morali nasıl? Siz muhacir savaşçılarla karşılaştırdığınızda İran ve Hizbullah’ın paralı askerleri ile ne farklarınız var?
Ebu Abdullah: Sizin de dediğiniz gibi bunlar hep paralı askerler. Bunlarin ilk derdi ceplerini nasıl dolduracakları. Fakat her ne kadar bizim gibi olmasa da bunlarda bir itikad uğruna savaşıyorlar. Lakin Allah’a hamdolsun özellikle güney Halep’te hergün onlarca leş ile geri dönüyorlar. Anlayacağınız şuan hezimete uğramış bir şekildedir. Eskiden daha fazla sebat ediyorlardı Mücahidlerin karşısında. Şuan ufak bir saldırıda dahi hemen fareler gibi kaçış yolunu seçiyorlar.
Soru: İran’daki mollalar bu savaşın başından beri gençlerine “Esed’e katılın, destek verin” çağrısı yapıyor. Türkiye’deki Sünni cemaatleri ve hocaların Muhaliflere destek konusunda yetersiz kaldığını düşünüyor musunuz?
Ebu Abdullah: Batıl davaların mollaları, liderleri hep kendi batıl davalarına destekçi konumundadır. Ama bizim Sünni alimlerimiz, hocalarımız hala “en büyük cihad ya nefisle cihaddır” diyorlar, ya da kalem cihadıdır, diyorlar. Müslümanlarin zulme uğraması tecavüze uğraması onları hiç üzmüyor, etkilemiyor! Halbuki sorsak bunlara, “Suriye’de katledilenler Müslüman kardeşleriniz değil mi” diye, hepsinin vereceği cevap malum. Öyleyse kardeşlerimizin yardımına koşmak için daha neyi bekliyoruz? Türkiye’deki Ehli Sünnet hocalarımızdan İranlı mollaların yaptıklarını bekliyoruz. Hergün eleştirdikleri İranlı mollalar bugün Suriye’de Esed saflarında sahada iken, bizim Ehli Sünnet hocalarımız ne haldedir, kendilerine bu soruyu sorsunlar.
Soru: Şam hadislerini hepimiz biliyoruz. Şam topraklarında gördüğünüz ve sizi derinden etkileyen bir anınızı paylaşabilir misiniz?
Ebu Abdullah: Evet Şam diyarı Allah ve Resulünün (sav) övdüğü mübarek bir belde.Mücahidler hepsi hayır mevzusunda adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Bu konuyla ilgili bir anımı anlatayım kardeşliğin ne seviyede olduğunu görebilmemiz açısından çok önemli.
Ben yaralandığım zaman bir nevi muhasarada kaldık. Biran evvel olduğumuz yerden benim çıkarılmam lazımdı. Zira çok kan kaybediyordum. Bütün kardeşler seferber oldu beni çıkarmak için. Ama çıkaracakları yolu düşman Kanas’ı görüyordu ve beni çıkaracak kişi kendisini riske atmış olacaktı. Buna rağmen tüm kardeşler “Ben çıkaracağım” diyordu. Nihayetinde iki parmağı olmayan bir abi yoğun ısrar üzerine o Kanas ateşlerine rağmen beni çıkardı. Bu olay beni çok derinden etkiledi.
Soru: Suriye’de hergün eşiniz ve evladınız ile bombalar altındasınız. İsteseniz Türkiye’ye döner, sıradan bir yaşantı yaşabilirdiniz. Buna rağmen Şam topraklarını tercih ediyorsunuz. Birileri kaçarken birilerinin gitmesinin sebebi nedir? Allah ayaklarınızı sabit kılsın inşallah.
Ebu Abdullah: Dediğiniz gibi bizde Türkiye’de sıradan bir hayatı tercih edebilirdik. Peki bu hayat sürse sürse ne kadar sürer? Sonrası gene ölüm değil mi? Böyle bir hayatın sonucunda Rabbimiz bizden hesap sormaz mı, demez mi niye Cihad etmediniz, onca küfür zulüm gördüğünüz halde? Biz Müslümanların zulme sessiz kalma gibi bir lüksümüz yok. Belki hergün bombalar altındayız ama inanın kafamız çok rahat .Ölümden korkmuyoruz! Biliyoruz ki buradaki herangi bir ölüm bile senin ismini şehisler kervanına yazdıracak. Allah Resulü (sav) hicret eden mücahid için atının ayağı sürçse ve ölse şehid olur diyor. O yüzden burası bize Türkiye’den daha sevimli. Kaçan insanlara gelince bizim onlar için söyleyeceğimiz her nereye giderlerse gitsinler ölüm yazıldığı vakitte gelecek, ne bir an önce ne de bir an sonra. Siz nasıl bir ölümü seçtiğinizi belirliyorsunuz. Ya izzetli bir şekilde cihad ederken ya da zelil bir hayat yaşarken. Ötesi yok..
Soru: Peki sizi Nusret Cephesi saflarında savaşmaya iten sebepler nelerdir? Niye diğer gruplar değil de Nusret Cephesi?
Ebu Abdullah: Neden Nusret Cephesi? Çünkü Nusret Cephesi’ne baktığımızda savaşın ilk başlarından beri nerede Müslümanlar daha çok zorluk altındaysa oraya yardıma ilk koşan grup Nusret Cephesi’ydi. Ayrıca Tağutlar karşısında tavizsiz duruşu, ümmette kabul görmüş alimlerin sözlerine itibar edip onlara gereken saygıyı göstermesi, dış destek almayıp, eğer dış destek alırsa onlara göre hareket etmek zorunda kalacağını bilip onlardan yüz çevirip sadece Allah’a tevekkülle yoluna devam ettikleri ve vasat çizgide oldukları için Nusret Cephesi saflarında savaşmayı tercih ettim. Yine de şunu belirtmek isterim. Allah’ın şeriatı için fisebilillah cihad eden tüm cemaatler kardeşimizdir, hepsiyle omuz omuza savaşıyoruz.
Soru: Suriyede Mücahidlerin moralleri nasıl? Biliyorsunuz Rusya’nın Suriye’ye girişiyle beraber Mücahidler ciddi sıkıntılar yaşamıştı.Son durum nedir şuanda?
Ebu Abdullah: Evet Rusya’nın Suriye’ye müdahalesiyle Suriye ordusu bazı kazanımlar elde etti. Bazı yerleri ele geçirdiler. Fakat son zamanlarda Rusya’nın yardımlarına rağmen Mücahid kardeşlerimiz gerek güney Halep’te olsun, gerek Hama’nın banliyölerinde olsun bazı bölgeleri özgürleştirdiler. Hizbullah ve İran’a çok büyük darbeler vurdular. Sizler de medyada görüyorsunuz hergün onlarca Hizbullah militanı gülerek geldikleri Suriye’den tabutlar içinde ülkelerine dönüyorlar. Elhamdulillah bu gelişmeler sayesinde Mücahidlerin moralleri gayet yüksek ve Allah’ın vaadinin gerçekleşmesi için yollarına devam etmektedirler.
Soru: Türkiye’de sol örgütler başta Kobane olmak üzere PKK’nın Suriye kolu PYD’nin olduğu bölgelerde askeri eğitim alıp Türkiye’de terör eylemleri yapıyor. Suriyeli sivil halk Türkiye’ye sığınmak için sınırı geçemezken PKK’nın bu kadar rahat sınırı geçmesi nasıl oluyor? PKK’nın Suriye’deki hedefi ve gidişatı nasıl? Siz Muhaliflerin PKK ile çatışması ne durumda?
Ebu Abdullah: Bildiğiniz gibi Suriye’de PKK / PYD’yi destekleyen Avrupa ülkeleri var, bu nedenle finans sıkıntısı yaşamıyorlar. Türkiye ile çok geniş bir sınırları var ve kazdıkları tüneller ile rahatça giriş çıkış yapıyor, Türkiye’de yapacakları sivil katliamlar için adam ve cephane sokabiliyorlar. Mücahidlerin PKK’ye olan tavrı ise açık ve net. Bütün muhalif gruplar PKK ile savaşıyorlar. Bizlerde gerek onlara karşı ribat olsun, gerek ağır silahlarla operasyonlar olsun bir çok bölgede çatışma içindeyiz. Bunlar Kürtlerin temsilcisi olduklarını söylüyorlar. Bunlar olsa olsa küfrün temsilcisi olabilirler! Kürtlere en büyük zararı bunlar vermiştir. Şu an Nusret Cephesi safındaki çok sayıda Kürt mücahid vardır ve PKK’ya karşı İslam yolunda savaşmaktadırlar. İnşallah PKK gibi seküler gruplar Mücahidlerin eliyle tarihin çöplüğüne gomülecekler.
Soru: Son olarak Türkiye’deki kardeşlerinize neler söylemek istersiniz?
Ebu Abdullah:Türkiye’deki kardeşlerimize şunu söylemek istiyorum. Biz onları Allah için çok seviyoruz. Dünya hayatına aldanıp Cihad amelinden ayrı kalmaları bizi derinden üzüyor. Zira Cihad ameli şuan kapımıza kadar gelmiş. Evden çıkan bir insan 24 saat içinde Cihad sahalarında olabiliyor. Bu da Allah’ın bize bir lütfu. Kardeşlerime nasihatim odur ki Cihad sahaları bu kadar yakınken geri durmasınlar. Zira ele geçen bu fırsat yarın elden gidebilir. Allah’ın bize ihtiyacı yok ama bizim Allah’a ihtiyacımız var. Eğer Cihad etmez isek Allah’a nasıl hesap veririz?
Soru: Bize vakit ayırdığınız için Allah razı olsun. Allah sizleri korusun ve Esed rejimi ve işbirlikçileri karşısında zafer haberlerinizi ümmete müjdelesin.
Ebu Abdullah: Allah sizden de razı olsun, medya alanında çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Küresel Analiz / Özel Haber
selahaddin dağıstan 2016-05-20