ÖLÜYE KUR'AN (KABİR BAŞINDA) OKUNMASI
Kabir başında ölüye Kur'an okuma ve sevabını bağışlama hakkında pek çok görüşler vardır. İhtilaflı olan bir mesele hakkında bugün sonuca vardırmak mümkün görünmemektedir.
İlim adamları " kabir başında Kur’an okumanın hükmü" hususunda üç farklı görüş ortaya koymuşlardır:
" Mekruhtur ; sakıncası yoktur ; defin esnasında sakıncası yoktur , definden sonra mekruhtur "
İmam-ı Azam Ebu Hanife, Malik ve bir görüşe göre Ahmed gibi mekruh olduğunu söyleyenler şöyle derler:
"Çünkü bu muhdes’tir (sonradan çıkmış bir bid’attir.) Bu hususta da sünnet varid olmuş değildir. Kıraat de namaza benzer. Kabirlerin yanında namaz ise yasaklanmıştır, kıraat de böyledir."
Muhammed b. el-Hasen ve bir rivayete göre de Ahmed gibi, sakıncası yoktur, diyenler de İbn Ömer (RadıyALLAHu anhuma)dan nakledilen şu rivayeti delil göstermişlerdir:
İbn Ömer (RadıyALLAHu anh) defnedileceği vakit kabrinin başında Bakara suresinin ilk âyetleri ile son âyetlerinin okunmasını tavsiye etmişti. Muhacir’lerden birisinden de Bakara suresinin okunmasını vasiyet ettiği de nakledilmiştir.
Sadece defin zamanında mahzur yoktur (ki bu Ahmed’den gelen bir rivayettir) diyenler de bu konuda İbn Ömer ve muhacirlerden birisinden nakledilen rivayeti delil alırlar.
Bundan sonra kabirlerin başlarında nöbetleşe Kur’an okumaya gelince; bu mekruh’tur. Çünkü bu konuda sünnet varid olmuş değildir, selef’ten herhangi bir kimseden de asla böyle bir şey nakledilmemiştir. Bu görüş konu ile ilgili her iki delili de bir arada değerlendirdiğinden ötürü, diğerlerinden belki de daha güçlüdür.
Konuyla ilgili zikredilen meşhur sözler , zayıf ve sahih hadisler ile alimlerin görüşlerini aktarmaya çalışacağız.
Hüsnü Aktaş'ın (Yusuf Kerimoğlu) bir gazetede "Kabir başında Kuran okumaya" delil olarak verdiği bir cevapta ;
" Rasul-u Ekram (s.a.v.)'in: "-Her kim kabristana girer de Yasin Suresi'ni okursa, o gün ALLAHu Teala (cc) kabirdekilerin azablarını hafifletir. Okuyana da oradakilerin sayısınca sevap verilir."
(İbn-i Abidin- Reddu'l Muhtar Ale'd Durri'l Muhtar- İst: 1983 C: 3 Sh: 503) hadis-i şerifi, bunun delilidir."
Hadis diye zikredilen sözün kaynağı olarak bir hadis alimin kitabı değil , Hanefi mezhebinin Osmanlı devletinin son zamanlarında fıkıh kitabı olan İbn Abidin olması hayli düşündürücüdür. Zira hiç bir sahih hadis kitabında iddia edilen bu söz muhaddislerce sahihlenerek senediyle beraber kitaplarına alınmamıştır.
Bu söze sarılarak delilim var diye ortaya düşenler evvela bu sözün senedinin sahihliğini ispatlamaları , ravi ve sıhat derecelerini bahsi geçen hadis aliminin adıyla birlikte kitabının adını bildirmeleri üzerlerine borçtur.
Aynı kitabın aynı sayfasındaki şu ifadeleri hadis diye savunduğu sözün altına not olarak düşememesi de niyetini ortaya koymuştur :
"Yalnız İmam Malik ile Şafii , sırf bedeni olan namaz ve Kur'an okumak gibi ibadetleri istisna etmişlerdir. Onlara göre bunların sevabı meyyite ulaşmaz ." (İbn-i Abidin- Reddu'l Muhtar Ale'd Durri'l Muhtar- İst: 1983 C: 3 Sh: 503)
Yukarıdaki mezkur hadis hakkında Prof. Dr . vehbe Zuhayli'nin dört Mezhebe göre yazılmış bulunan İslam Fıkhı Ansiklopedisi isimli eserinin 3. cilt sayfa 89- 90 ve 91'de Kabirleri Ziyaret Etmek başlıklı yazısının altında şunlar bildirilmiştir :
Hanefiler :
Esah olan görüşe göre, erkek ve kadınlar için kabir ziyareti mendubudr. Çünkü İbni Ebu Şeybe'den rivayet edildiğine göre:
"Peygamber (a.s.) her yılın başında Uhud'daki şehitlerin kabirlerine gelir ve şöyle derdi:
"Sabrettiğiniz şeylere mukabil sizlere selâm ve selâmet! Dünyanın en güzel neticesi budur!"
Yine Peygamber (a.s.) ölüleri ziyaret etmek için Baki mezarlığına çıkar ve şöyle derdi:
"Ey muminler yurdunun sakinleri! Selâm size. Bizler de inşâALLAH sizlere kavuşacağız. ALLAH tealâ'dan bizim ve sizin için afiyet, ahiretle ilgili korku ve sıkıntılardan selâmet ve sıyanet dilerim."
Yine Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Ben size kabir ziyaretini yasaklamıştım. Şimdi ise ziyaret edin. Çünkü kabir ziyareti size ölümü hatırlatır." (Muslim Ebu Hurayra'den rivayet etmiştir. Tirmizî dışındaki dört Sünen sahibi yine bunu sahih isnatlarla rivayet etmişlerdir. Muslim Sahih'inde Ebu Hurayra'den şu rivayeti nakletmiştir.
"Rasulullah (a.s.) anasının kabrini ziyaret etti kendisi ağladı çevresindekileri de ağlattı. Sonra söyle buyurdu: Rabbimden anam için İstiğfar etmeyi istedim, izin vermedi. Kabrini ziyarete izin istedim, verdi. Kabirleri ziyaret edin, zira bu size ölümü hatırlatır.")
Bir rivayete göre "Âhirati hatırlatır."
"Enes'ten rivayet edildiğine göre, Rasulullah (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Her kim kabristana girer de Yâsin'i okur ve sevabını ölülere bağışlarsa, o gün ALLAH tealâ onların azabını hafifletir. Kendisinin de bu kabristandaki Ölüler sayısınca sevabı olur".
(Bahr-i Raik'de bu hadisi zikredilmiştir. Zeylaî'nin rivayeti şöyledir: "Okuyan kimse için orada bulunan ölülerin sayısınca sevab vardır." Doğrusu bu hadis zayıftır.)
Cumhurun Görüşü :
İbret almak, ALLAH'ı hatırlamak için erkeklerin kabir ziyareti mcnduptur. Kadınların kabir ziyaretine gitmeleri ise mekruhtur. Kadınların kabirleri ziyaret etmeleri önce yasaklanmıştı , sonra bu yasak neshedildi. Çünkü Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Size kabir ziyaretini yasaklamıştım. Bundan sonra ziyaret edin." Bir rivayette de: "Çirkin söz söylemeyin." buyrulmuştur.
Kadınlar ziyaret ederken erkeklerin içine karışmamalıdir. Kâfirlerin kabirlerini ziyaret etmek mubahtır.
Ziyaret vakti konusunda İmam Malik şöyle demiştir : "Bana ulaşan haberlere göre, ruhlar kabirlerin civarındadır." Kabir ziyareti için belirli bir gün tahsis edilmiş değildir. Cuma gününün ziyaret için tahsis edilmesinin sebebi, bu günün faziletli ve ziyaretler için müsait olmasıdır.
Kabir ziyaretinin kadınlar hakkında mekruh olmasının sebebi, kalpleri yufka ve musibetlere tahammülleri az olduğundan ağlayıp feryadu figan ederken seslerini yükseltme ihtimâli bulunmasıdır. Ama haram değildir. Muslim, Ummu Atiyye'den şöyle naklediyor: "Kabir ziyareti bize yasaklandı, fakat kesin olarak haram kılınmadı."
Kadınların ziyaretlerinin mekruh oluşunun dayandığı delil:
"ALLAH tealâ kabirleri ziyaret eden kadınlara lanet etsin."
(Tirmizi demiştir ki: Bu hadis sahihtir. Nesei dışında beş imam da bunu rivayet etmişlerdir) hadisidir.
Fakat Malikîler şöyle demişlerdir :
Bu hüküm genç kadınlar içindir. Yaşlı ve erkeklerin kendilerine rağbet etmeyeceği kadınlar ise hüküm bakımından erkekler gibidir. Kabirde yemek, içmek, gülmek, çok konuşmak, yine yüksek sesle Kur'ân okumak ve bunları âdet edinmek de mekruhtur.
Müslümanların kabirlerini ziyaret edenler için önce selâm vermek, sonra Kur'an okumak ve dua etmek mustehabdır.
Ölünün yüzü cihetine dönerek selam verilir. Bunun için Peygamber (a.s.)'in kabirlere çıktıkları zaman ashabına öğrettiği selâmı söyler.
"Ey mu'minler ve müslümanlar diyarının ahalisi, sizlere selâm olsun. İnşaALLAH, biz de sizlere katılacağız. ALLAH'tan bize ve size âfiyet dilerim"
(Muslim, Cenâiz, 104; İbn Mâce, Cenâiz, 36).
Tirmizi'nin İbn Abbâs'tan rivayetinde Rasulullah bir defasında Medine mezarlığına uğradı ve onlardan tarafa dönerek şöyle dedi:
"Ey kabirler ahâlisi, size selâm olsun! ALLAH bizi ve sizi mağfiret eylesin. Sizler, bizden önce gittiniz, biz de sizin ardınızdan (geleceğiz)" (Tirmizi, Cenâiz, 58, 59).
Kabir ziyareti sırasında mezarda namaz kılınmaz. Kabirler asla mescid edinilmez. Kabre karşı da namaz kılmak mekruhtur. Kabirlere mum dikmek ve yakmak caiz değildir (Muslim, Cenâiz, 98; Ebû Dâvud, Salât, 24; Tirmizî, Salât, 236).
Boş yere para harcandığı için, ya da kabirlere tazim için buralarda mum yakılmasını Hz. Peygamber yasaklamıştır. Kabrin üzerine oturmak ve mezarları çiğnemek mekruhtur (Muslim, Cenâiz, 33; Tirmizi, Cenâiz, 56).
Konuyla ilgili olarak hadis denilerek iddia edilen benzer bir sözde şöyledir :
من زار قبر والديه كل جمعة ، فقرأ عندهما أو عنده [ يسن ] ؛ غفر له بعدد كل آية أو حرف
"Her kim baba ve annesinin kabrini her cuma ziyaret eder, o ikisinin veya babasının yanında Yâsin (suresini) okur ise, her âyet ve harfin sayısınca günahları avfolunur"
(İbn Adiy (1/286), Ebu Nuaym, Ahbâr el-Asbahân (2/344-345)
Zayıf Hadistir.
Râvilerinden olan Amr b. Ziyâd’ın hadis uydurduğunu ed-Dârekutnî ve İbn Adiy zikreder. Dolayısıyla İbn Adiy mezkûr rivâyet hakkında; « batıldır bu isnâd ile bir aslı yoktur » der.
İbnu’l-Cevzi kitabında bu rivâyeti zikreder. (el-Mevdûât (3/239) Bu rivâyet, kabirlerde Kur’ân okumanın mustahab olduğuna delil olarak getirilir. Ancak sahih sünnette bunu destekleyen hiç bir delil yoktur. Sahih sünnete göre, kabir ziyaretlerinde meşru olan, onlara selâm vermek ve ahireti hatırlamaktır.
Bu rivâyet, kabirlerde Kur’ân okumanın mustahab olduğuna delil olarak getirilir. Ancak sahih sünnette bunu destekleyen hiç bir delil yoktur. Sahih sünnete göre, kabir ziyaretlerinde meşru olan, onlara selâm vermek ve ahireti hatırlamaktır.
Rasulullah'a (s.a.v.) atfedilen bu (söz) Hadis uydurmadır.
Ravilerinden olan Amr b. Ziyad’ın hadis uydurduğunu Hadis alimi ed-Darekutni ve İbn Adiy zikreder.
İbn Adiy mezkur rivayet hakkında; "batıldır , bu isnad ile bir aslı yoktur" der. İbnu’l-Cevzi [el-Mevduat (3/239)] kitabında bu rivâyeti zikreder.
Muslim ve diğerlerinin rivayet ettikleri hadiste Aişe (r.anha), ALLAH Rasuluna (s.a.v) kabir ziyareti esnasında ne söyleyeceğini sorar, O da şöyle söyle der:
"Bu diyarın mumin ve muslüman olan ehline selam olsun, ALLAH bizden öncekileri ve sonrakileri affetsin. ALLAH’ın izniyle bizler de sizlere ulaşacağız."
Evet Aişe validemiz kabir ziyareti esnasında ne söyleyeceğini sorar, ALLAH Rasulu (s.a.v)’da ona duayı öğretir.
Fatiha, Yasin surelerini veya üç tane İhlas suresi okuyacağını öğretmemiştir. Bu surelerin okunması meşru olsaydı ALLAH Rasulu (s.a.v) bunu gizlemezdi. Eğer Allâh Rasulu (s.a.v) bunlardan bir şey öğretmiş olsaydı munakaşalar , ihtilaflar olmaz net olarak bizlere ulaşırdı.
Başka bir SAHİH hadiste şöyle geçer :
"Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, çünkü şeytan Bakara suresinin okunduğu evden kaçar."
(Muslim (2/188); Tirmizi (4/42)
Diğer bir hadiste:
"Evlerinizde namaz kılın, kabirlere çevirmeyin."
(Muslim (2/187)
ALLAH Rasulu (s.a.v), mezarlıkların , kabirlerin namaz kılıp kuran okunacak yerler olmadığını bildirmiş, onun için de evlerde Kur’an okunmasını ve nafile namaz kılınmasını teşvik etmiştir. Evlerin, Kur’anın okunmadığı kabirlere çevrilmesini de yasaklamıştır.
Sunen’in sahibi Ebu Davut şöyle der:
"Ahmed’e kabirde Kur’an okunması hakkında soruldu, o da ‘okunmaz’ dedi " [Mesâil (s.158)].
Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye şöyle der:
" Şafii’den bu konu hakkında bir söz sabit değildir, bu da onun kabristanda Kur’an okunmasını bid’at saydığı içindir " [Sıratul- Mustakim (s.182)].
İmam Malik şöyle der :
" Bunu yapan birisini bilmiyorum, dolayısıyla sahâbe ve tabii’nin bunu yapmadığı ortaya çıkar ".
Diğer taraftan Hallal’ın rivayetinde, Abdullah İbn Ömer’in definden sonra kabri başında Bakara suresinin başı ve sonunun okunmasını vasiyet ettiğine dair gelen eser sabit değildir. Sahih saysak bile, ona has bir fiildir.
Peygamberimizden (s.a.v.) konu hakkında böyle bir şey bize ulaşmamıştır. Bundan dolayı bu delil olamaz.
Yine İbn Ebi Şeybe’nin zikrettiği başka bir eserde, Şa’bi şöyle der:
"Ensar ölünün yanında Bakara suresini okurlardı "
Senedindeki Mucalid b. Saad yüzünden rivâyet zayıftır. Ayrıca İbn Ebi Şeybe rivayete şu başlığı koymuştur ; "Ölüm döşeğinde iken hastanın yanında ne söyleneceği babı ".
Diğer taraftan Hallal ve Deylemi’nin rivâyet ettikleri uydurma bir rivayette :
"Her kim kabristana uğrar ve Kul HuvALLAHu Ahad’ı on bir kere okur, ecrinide ölülere bağışlar ise, ölülerin sayısı kadar ona sevab verilir."
ez-Zehebi, İbn Hacer, es-Suyuti ve İbn Arrak rivayetin uydurma olduğunu söylemelerine rağmen, Tahtavi, Meraki’l-Felâh’ın üzerine yazdığı haşiyede bu uydurma rivayeti kabristanda Kur’an okunacağına dair delil getirmesi oldukça garipsenmiştir.
Sahih bir hadis-i şerifte Rasulullah (s.a.v.) kabirde azab görmekte olan bir ölü için şöyle yapmıştır :
Abdullah ibn Abbas'ın (r.anh) aktardığı bir hadisi şerifte :
Rasulullah (s.a.v.) (bir gün) iki kabre uğradı ve: "(Bunlarda yatanlar) azab çekiyorlar. Azabları da büyük bir günahtan değil" buyurdular.
Sonra sözlerine şöyle devam ettiler: "Evet! Biri, nemimede (laf getirip götürmede) bulunurda. Diğeri de idrar sıçrantısına karşı korunmazdı."
Aleyhissalatu vesselam sonra yaş bir hurma dalı istedi, ikiye böldü. Birini birinin üzerine dikti, birini de öbürünün üzerine dikti.
Sonra da: "Belki bunlar yaş kaldıkça azabları hafifler" buyurdular.
(Buhari, Vudu 55, 56, Cenaiz 82, 89, Edeb 46, 49; Muslim, Taharet 111, (292); Tirmizi, Taharet 53, (70); Ebu Davud, Taharet 11, (20, 21); Nesai, Taharet 27, (1, 28-30)
Konuyla ilgili olarak Prof. Dr. Vehbe Zuhayli'nin 4 mezhebe göre "İslam Fıkıh Ansiklopedisi" kitabından 3. cilt sayfa 16-17 den " Ölen Kişinin Yanında Kur'an Okumak " Başlığı altındaki alimlerin görüşlerini aynen aktaracağım.
"Malikîlere göre: Sünnet diye ölüm anında Kur'ân okumak mekruhtur. Bunun gibi, öldükten sonra ve kabir üzerine Kur'ân okumak da mekruhtur. Çünkü bu selefin amellerinden değildir. Fakat sonradan gelen alimler, Kur'ân okuyup, zikir yapıp da bunların sevabının ölüye verilmesinde bir beis bulunmadığı, inşaALLAH bunun sevabının ölüye verileceği kanaat ve görüşündedirler.
Cumhura göre: "Yâsîn" okumak mendubtur. Çünkü hadiste: "Ölülerinize (Yasin) okuyun." buyurulmuştur.
Hanefiler ve Şafıîlerin sonradan gelen bazı âlimleri Ra'd suresinin de okunmasını güzel görmüşlerdir. Çünkü Cabir (r.a.) demiştir ki: "Rad suresini okumak, kişinin ruhunun kolayca ayrılmasına yardımcı olur."
Yasin okumanın hikmeti, bu surede kıyamet ahvâli ve Öldükten sonra dirilme konularının zikredilmesidir. Ölmek üzere bulunan kişiye bu sureler okunursa, yeniden bu durumları hatırlama imkânı doğar."
Mezheb imamlarının ve alimlerin görüşlerinin "ölülerinize okuyun (Yasin) " hadisi şerifini " ölmek üzere olanlara" diye anladıklarını görmüş olmaktayız.
Mezar Yanında Yapılan Şeyler Üç Türlüdür
1 - Kabirlerin Yanında Yapılması Meşru Ve Helal Olan Şeyler:
Belli bir mezar tayin etmemek ve özellikle bir mezar için yolculuğa çıkmamak şartıyla herhangi bir kabrin yanında ölümü düşünmek ve ibret almak maksadıyla Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem'in sünnetine uygun olarak kabirleri ziyaret etmek helal ve sevaptır.
2 - Haram Olan Ve Şirke Sebeb Olabilecek Olan Şeyler:
Mezarlara el sürmek, kabirde yatanların yüzü suyu hürmetine ALLAH'tan bir şey istemek, kabrin yanında namaz kılmak, onların üzerine bina inşa etmek, kabirleri aydınlatmak büyük şirke sebep olabileceği için haramdır.
3 - Büyük Şirke Düşüren Şeyler:
Kabirde yatanlardan yardım istemek, onlardan medet ummak, dünya ve ahiretle ilgili şeyler istemek insanı İslam dininden çıkaran büyük şirklerdendir.
Böyle yapan kişi ister ölünün kendisi yapabildiğini inansın ister ölünün ALLAH katında bir vasıta olduğunu inansın fark etmez, kafir olur.
ALLAH-u teala Kur'an-ı Kerim'de, muşriklerin taptıkları putlar hakkında şöyle dediklerini bizlere bildiriyor:
"Bizi ALLAH'a daha çok yaklaştırsınlar diye onlara ibadet ediyoruz." (Zumer: 3)
"Bunlar ALLAH katında şefaatçilerimizdir." (Yunus: 18)
Doktor; Yaralı Gencin Şehadet Anını Anlatıyor
[GULYARASI]7642[/GULYARASI]
KABİRDEKİ , ÖLÜ MÜ YOKSA DİRİ Mİ ?
Tasavvuf kültüründe şöyle bir inanç söz konusudur :
Allah dostu evliya kimselerin ölmeyeceğini çünkü Allahın Kurandaki “şehidlere ölüler demeyin zira onlar diridirler ve Rableri katında rızıklanmaktadırlar” (Bakara 154, Âl-î İmran 169) ayetini kanıt gösterirler.
Bu iddiaya üç yönden cevap veririz.
1_ : Allah Azze ve Celle Peygamberleri için bile ölüm kelimesini kullanmış, onların öleceklerini, öldüklerini birçok ayette zikretmiştir.
Misal olarak ; “Biz senden önce de hiçbir beşere ebedilik vermedik. Şimdi sen ölürsen sanki onlar ebedi mi kalacaklar.”[Enbiya 34]
“Suleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. [Sebe’14]
“Size gelen peygamberlerden bir kısmını yalanlarken, bir kısmını da öldürüyordunuz.” [Bakara 87]
“Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır.” [Âl-î İmran 185]
Durum böyle iken bütün mahlukat ölümlü olduğu ve peygamberler de öldüğü halde bu zavallılar kabirlerde kimlerle konuşuyorlar acaba ?
İlla da onlar ölmedi diyorlarsa, diri ve güçlü kuvvetli şifa veren evliyalarını niçin gömüyorlar toprağa ?
2_ : Şehidlere ölüler demeyin demek Allah onları diriltti ve cennet nimetlerini ikram etti demektir.
Burada şehidliğe teşvik ve onun makamının övülmesinden başka, o şehidlerden yardım dileneceğine dair hiçbir anlayışa yer yoktur. Nice şehidler biliyoruz ki onlar da herkes gibi birer insandı ve olağanüstü kerametler göstermez, birilerine şifa ve bereket vermezlerdi. Hayatta iken insanların yardımına yetişemeyen, onlara rızık ve evlat veremeyen, hastalıklara şifa veremeyen aciz insan öldükten sonra da asla bunlara güç yetiremez. Bu inanışlar İslamın şiddetle reddettiği şirktir.
3_ : Şehid Allah yolunda öldürülen kimseye verilen isimdir. Oysa onların yardımını, şifasını, bereketini, şefaatını dilendikleri yatırların neredeyse hiçbirisi savaş yüzü görmemiş çilehanelerinde ömür tüketmiş, kaygısız kimselerdir.
İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak da cihaddır lakin o sahte veliler kalpleriyle konuştukları için ya da gûyâ batınî ilim bildikleri için(!) kimse onların seviyesinde olamamış ve onların halinden bir şey anlamamıştır.
İşte bu yüzden onlar kendilerinden istifade edilmeden ölmüşlerdir.
Evliyalık demek falanca tarikatın şeyhi olmak, ölünce postu oğluna bırakmak, insanların dini hassasiyelerini istismar ederek saltanat kurmak demek değildir.
Evliya; Allah’ın emir ve yasaklarına riayet eden, din adına konuştuğu ve yaptığı her şeyi Kur’andan ve sahih sünnetten isbat eden, din kardeşlerinin hayrı için gecesini gündüzüne katan, gerekirse Allah için canını veren fedakar mü’minlerin vasfıdır. Bu vasıfları taşıyan her mü’min velidir, Allah dostudur ve onun hiçbir keramet göstermesi de gerekmez.
Zira cennetle müjdelenen sahabelerin veya dört halifenin hangi kerametini biliyorsunuz.
(Muşriklere) de ki: Allah'tan başka tanrı saydığınız şeyleri çağırın! Onlar ne göklerde ne de yerde zerre ağırlığınca bir şeye sahibdirler. Onların buralarda hiçbir ortaklığı yoktur, Allah'ın onlardan bir yardımcısı da yoktu. (Sebe 22)
Oysa post düşkünü riyakarlar adına uydurulan gûya kerametler saymakla bitmez.
Abdullah ibn-î Muberak der ki: Sünnet üzere yaşayıp ölerek Allah’ın huzuruna gitmek her Müslüman için bir keramettir (şeref ve seçkinliktir).
Türbelerde yatan kimselerin ölmediğine inanmak, onların ibadet ettiğine, savaşa gittiğine inanmak tamamen batıl ve asılsız hurafelerin dine bulaşmasından kaynaklanmaktadır. Bakarsınız ki bir türbenin kapısında su ibriği doldurulmuş, yanına havlu asılmış; ölü kalkıp abdest alsın diye!
Oysa Allah Azze ve Celle Kur’anda Peygamberimiz (s.a.v.) ‘e hitaben “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr 99) buyurmaktadır. Yani ölüm geldiği andan itibaren ibadet imkanı yoktur, mükellefiyet sona ermiştir.
Şu inanca bakın ki bir ölü üzerindeki yüzlerce kilo ağırlığındaki sandukanın altından kalkıp abdest uzuvlarını yıkayabiliyor! Oysa onu başkaları yıkayıp gömmüştü toprağa!
Yok eğer ruhu çıkıyor, bedeni orada kalıyor ise ruhun abdest alması için su getirmek ne garip iştir. Yahut Uhud’da, Bedir’de şehid olan sahabelerden kalkıp abdest alır diye hangisinin başına su kabı bırakıldı.
Bunlar bu meseledeki ayet ve hadisleri bilerek düşünen aklın kabul etmeyeceği yönlerden sadece birkaçı. Bu inanışların hiçbir ayete ve hadise dayanmadığını, tamamen aykırı ve safsata olduğunu bilseler tövbe etmezler mi acaba ?
Cehalet insana neler yaptırmaz ki ?
İlacın, sobanın, yüksekten düşmenin tehlikelerini bilmeyen bir çocuğu düşünün. Aklı ermemek veya öğrenmemiş olmak bilmeden birçok tehlikeye atıverir insanı.
Bir de bu cehaleti körükleyen sapkın fırkalar, bu işten dünyalık elde eden mel’unlar hesaba katılırsa, dinini saf menbaından almamış, o menbaı hiç aramamış insanın hali nice olur.
Kabristanda Kur'ân Okumak :
Kabristanda ölüler için Kur'ân okumanın mekruh olup olmadığı hakkında fukahanın farklı görüşleri vardır:
İmam Şafiî'ye göre mustehabdır. Çünkü ölü bundan yararlanır.
Muhammed bin Hasan da aynı görüştedir.
Ahmed bin Hanbel'e göre, bunda bir sakınca yoktur.
İmam Ebû Hanîfe ile İmam Mâlik'e göre, bu hususta bir sünnet vârid olmadığından tenzihi kerahet vardır.
(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/88)
Ölüye Veya Kabrin Üzerine Kur'an Okuma
El-Hallal'ın arkadaşı Abdulaziz senediyle Enes (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
Kim kabristan'a girse ve Yasin suresini okusa, Allah ordaki yatanların yükünü hafifletir. Ve o ölüler sayısınca oha hasenat yazılır.
Kurtubî dedi ki: «Ölülerinize Yasin sûresini okuyunuz» hadisi iki manâya muhtemeldir:
1- Sekerâta girenlere...
2- Kabirde yatan Ölülere...
Ben diyorum: Kitab'ın başında geçtiği gibi Cumhûr-u Ulemâ birinci görüştedirler.
İbn-i Abdulvâhid el-Mukaddesi ise ikinci görüşü savunmuş. Şâfiiler'in muteahhirininden olan Muhibb-i Taberi, hadisi umumi tutarak her iki görüşün de kast edildiğini söylemiştir.
Gazali'nin «İhyâ»sında, Abdulhakk'ın «el-Âkibe»sinde Ahmed b. el-Hanbel'den nakledildiğine göre şöyle demiştir:
Kabristana girdiğiniz zaman Fatiha, mauzeteyn ve ihlâs sûrele*rini okuyunuz, sevabını ölülere hediye ediniz. Çünkü okumanın sevabı onlara kavuşur.
Kurtubî demiş ki: Okuyan- için kıraatin sevabı, ölü için de dinlemenin sevabı vardır. Bunun için rahmet ona da kavuşur.
Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:
«Kur'an okunduğu zaman dinleyiniz ve sesinizi kesiniz, umulur ki rahmet edilesiniz.» (A'raf 204 )
Allah'ın kerem ve rahmetinden uzak değil ki: Kıraetin ve dinlemenin de sevabını birden ona kavuştursun veya o işitmeden ona okunan ve hediye edilen kıraetin sevabını ona kavuştursun. Sadaka ve duanın sevabı ona kavuştuğu gibi...
Hanefi Kadihan'ın Fetavâsında şöyle denilmiştir:
«Kim kabirlerin yanında Kur'an okusa eğer Kur'an sesiyle onlara unsiyet vermek istiyorsa okuyabilir. Eğer o niyetle okumasa istediği her yerde okuyabilir. Çünkü Allah her yerde işitir.»
(İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 521-525)
KABİRDE YATANA DUA ETMEK
Rasulullah, tevhid-iman-salih amel üzerine ölmüş ashabının üzerine, cihadda şehid düşenlere, ölen sahabilere dualar etmiştir. Rasulullah (s.a.v.) :
“Kardeşiniz için mağfiret dileyiniz ve ona sebat verilmesi için dua ediniz, çünkü şu anda ona soru sorulacaktır.”
(Ebu Davud-Hakim-Albani sahih demiştir)
Ölünün defini bitince Rasulullah (s.a.v.) şöyle derdi :
“Allah’ım ! Onu bağışla ve hak üzere sabit kıl.”
(Ebu Davud-Ahmed)
Kabir başında ölüye Kur'an okuma ve sevabını bağışlama hakkında pek çok görüşler vardır. İhtilaflı olan bir mesele hakkında bugün sonuca vardırmak mümkün görünmemektedir.
İlim adamları " kabir başında Kur’an okumanın hükmü" hususunda üç farklı görüş ortaya koymuşlardır:
" Mekruhtur ; sakıncası yoktur ; defin esnasında sakıncası yoktur , definden sonra mekruhtur "
İmam-ı Azam Ebu Hanife, Malik ve bir görüşe göre Ahmed gibi mekruh olduğunu söyleyenler şöyle derler:
"Çünkü bu muhdes’tir (sonradan çıkmış bir bid’attir.) Bu hususta da sünnet varid olmuş değildir. Kıraat de namaza benzer. Kabirlerin yanında namaz ise yasaklanmıştır, kıraat de böyledir."
Muhammed b. el-Hasen ve bir rivayete göre de Ahmed gibi, sakıncası yoktur, diyenler de İbn Ömer (RadıyALLAHu anhuma)dan nakledilen şu rivayeti delil göstermişlerdir:
İbn Ömer (RadıyALLAHu anh) defnedileceği vakit kabrinin başında Bakara suresinin ilk âyetleri ile son âyetlerinin okunmasını tavsiye etmişti. Muhacir’lerden birisinden de Bakara suresinin okunmasını vasiyet ettiği de nakledilmiştir.
Sadece defin zamanında mahzur yoktur (ki bu Ahmed’den gelen bir rivayettir) diyenler de bu konuda İbn Ömer ve muhacirlerden birisinden nakledilen rivayeti delil alırlar.
Bundan sonra kabirlerin başlarında nöbetleşe Kur’an okumaya gelince; bu mekruh’tur. Çünkü bu konuda sünnet varid olmuş değildir, selef’ten herhangi bir kimseden de asla böyle bir şey nakledilmemiştir. Bu görüş konu ile ilgili her iki delili de bir arada değerlendirdiğinden ötürü, diğerlerinden belki de daha güçlüdür.
Konuyla ilgili zikredilen meşhur sözler , zayıf ve sahih hadisler ile alimlerin görüşlerini aktarmaya çalışacağız.
Hüsnü Aktaş'ın (Yusuf Kerimoğlu) bir gazetede "Kabir başında Kuran okumaya" delil olarak verdiği bir cevapta ;
" Rasul-u Ekram (s.a.v.)'in: "-Her kim kabristana girer de Yasin Suresi'ni okursa, o gün ALLAHu Teala (cc) kabirdekilerin azablarını hafifletir. Okuyana da oradakilerin sayısınca sevap verilir."
(İbn-i Abidin- Reddu'l Muhtar Ale'd Durri'l Muhtar- İst: 1983 C: 3 Sh: 503) hadis-i şerifi, bunun delilidir."
Hadis diye zikredilen sözün kaynağı olarak bir hadis alimin kitabı değil , Hanefi mezhebinin Osmanlı devletinin son zamanlarında fıkıh kitabı olan İbn Abidin olması hayli düşündürücüdür. Zira hiç bir sahih hadis kitabında iddia edilen bu söz muhaddislerce sahihlenerek senediyle beraber kitaplarına alınmamıştır.
Bu söze sarılarak delilim var diye ortaya düşenler evvela bu sözün senedinin sahihliğini ispatlamaları , ravi ve sıhat derecelerini bahsi geçen hadis aliminin adıyla birlikte kitabının adını bildirmeleri üzerlerine borçtur.
Aynı kitabın aynı sayfasındaki şu ifadeleri hadis diye savunduğu sözün altına not olarak düşememesi de niyetini ortaya koymuştur :
"Yalnız İmam Malik ile Şafii , sırf bedeni olan namaz ve Kur'an okumak gibi ibadetleri istisna etmişlerdir. Onlara göre bunların sevabı meyyite ulaşmaz ." (İbn-i Abidin- Reddu'l Muhtar Ale'd Durri'l Muhtar- İst: 1983 C: 3 Sh: 503)
Yukarıdaki mezkur hadis hakkında Prof. Dr . vehbe Zuhayli'nin dört Mezhebe göre yazılmış bulunan İslam Fıkhı Ansiklopedisi isimli eserinin 3. cilt sayfa 89- 90 ve 91'de Kabirleri Ziyaret Etmek başlıklı yazısının altında şunlar bildirilmiştir :
Hanefiler :
Esah olan görüşe göre, erkek ve kadınlar için kabir ziyareti mendubudr. Çünkü İbni Ebu Şeybe'den rivayet edildiğine göre:
"Peygamber (a.s.) her yılın başında Uhud'daki şehitlerin kabirlerine gelir ve şöyle derdi:
"Sabrettiğiniz şeylere mukabil sizlere selâm ve selâmet! Dünyanın en güzel neticesi budur!"
Yine Peygamber (a.s.) ölüleri ziyaret etmek için Baki mezarlığına çıkar ve şöyle derdi:
"Ey muminler yurdunun sakinleri! Selâm size. Bizler de inşâALLAH sizlere kavuşacağız. ALLAH tealâ'dan bizim ve sizin için afiyet, ahiretle ilgili korku ve sıkıntılardan selâmet ve sıyanet dilerim."
Yine Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Ben size kabir ziyaretini yasaklamıştım. Şimdi ise ziyaret edin. Çünkü kabir ziyareti size ölümü hatırlatır." (Muslim Ebu Hurayra'den rivayet etmiştir. Tirmizî dışındaki dört Sünen sahibi yine bunu sahih isnatlarla rivayet etmişlerdir. Muslim Sahih'inde Ebu Hurayra'den şu rivayeti nakletmiştir.
"Rasulullah (a.s.) anasının kabrini ziyaret etti kendisi ağladı çevresindekileri de ağlattı. Sonra söyle buyurdu: Rabbimden anam için İstiğfar etmeyi istedim, izin vermedi. Kabrini ziyarete izin istedim, verdi. Kabirleri ziyaret edin, zira bu size ölümü hatırlatır.")
Bir rivayete göre "Âhirati hatırlatır."
"Enes'ten rivayet edildiğine göre, Rasulullah (a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Her kim kabristana girer de Yâsin'i okur ve sevabını ölülere bağışlarsa, o gün ALLAH tealâ onların azabını hafifletir. Kendisinin de bu kabristandaki Ölüler sayısınca sevabı olur".
(Bahr-i Raik'de bu hadisi zikredilmiştir. Zeylaî'nin rivayeti şöyledir: "Okuyan kimse için orada bulunan ölülerin sayısınca sevab vardır." Doğrusu bu hadis zayıftır.)
Cumhurun Görüşü :
İbret almak, ALLAH'ı hatırlamak için erkeklerin kabir ziyareti mcnduptur. Kadınların kabir ziyaretine gitmeleri ise mekruhtur. Kadınların kabirleri ziyaret etmeleri önce yasaklanmıştı , sonra bu yasak neshedildi. Çünkü Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: "Size kabir ziyaretini yasaklamıştım. Bundan sonra ziyaret edin." Bir rivayette de: "Çirkin söz söylemeyin." buyrulmuştur.
Kadınlar ziyaret ederken erkeklerin içine karışmamalıdir. Kâfirlerin kabirlerini ziyaret etmek mubahtır.
Ziyaret vakti konusunda İmam Malik şöyle demiştir : "Bana ulaşan haberlere göre, ruhlar kabirlerin civarındadır." Kabir ziyareti için belirli bir gün tahsis edilmiş değildir. Cuma gününün ziyaret için tahsis edilmesinin sebebi, bu günün faziletli ve ziyaretler için müsait olmasıdır.
Kabir ziyaretinin kadınlar hakkında mekruh olmasının sebebi, kalpleri yufka ve musibetlere tahammülleri az olduğundan ağlayıp feryadu figan ederken seslerini yükseltme ihtimâli bulunmasıdır. Ama haram değildir. Muslim, Ummu Atiyye'den şöyle naklediyor: "Kabir ziyareti bize yasaklandı, fakat kesin olarak haram kılınmadı."
Kadınların ziyaretlerinin mekruh oluşunun dayandığı delil:
"ALLAH tealâ kabirleri ziyaret eden kadınlara lanet etsin."
(Tirmizi demiştir ki: Bu hadis sahihtir. Nesei dışında beş imam da bunu rivayet etmişlerdir) hadisidir.
Fakat Malikîler şöyle demişlerdir :
Bu hüküm genç kadınlar içindir. Yaşlı ve erkeklerin kendilerine rağbet etmeyeceği kadınlar ise hüküm bakımından erkekler gibidir. Kabirde yemek, içmek, gülmek, çok konuşmak, yine yüksek sesle Kur'ân okumak ve bunları âdet edinmek de mekruhtur.
Müslümanların kabirlerini ziyaret edenler için önce selâm vermek, sonra Kur'an okumak ve dua etmek mustehabdır.
Ölünün yüzü cihetine dönerek selam verilir. Bunun için Peygamber (a.s.)'in kabirlere çıktıkları zaman ashabına öğrettiği selâmı söyler.
"Ey mu'minler ve müslümanlar diyarının ahalisi, sizlere selâm olsun. İnşaALLAH, biz de sizlere katılacağız. ALLAH'tan bize ve size âfiyet dilerim"
(Muslim, Cenâiz, 104; İbn Mâce, Cenâiz, 36).
Tirmizi'nin İbn Abbâs'tan rivayetinde Rasulullah bir defasında Medine mezarlığına uğradı ve onlardan tarafa dönerek şöyle dedi:
"Ey kabirler ahâlisi, size selâm olsun! ALLAH bizi ve sizi mağfiret eylesin. Sizler, bizden önce gittiniz, biz de sizin ardınızdan (geleceğiz)" (Tirmizi, Cenâiz, 58, 59).
Kabir ziyareti sırasında mezarda namaz kılınmaz. Kabirler asla mescid edinilmez. Kabre karşı da namaz kılmak mekruhtur. Kabirlere mum dikmek ve yakmak caiz değildir (Muslim, Cenâiz, 98; Ebû Dâvud, Salât, 24; Tirmizî, Salât, 236).
Boş yere para harcandığı için, ya da kabirlere tazim için buralarda mum yakılmasını Hz. Peygamber yasaklamıştır. Kabrin üzerine oturmak ve mezarları çiğnemek mekruhtur (Muslim, Cenâiz, 33; Tirmizi, Cenâiz, 56).
Konuyla ilgili olarak hadis denilerek iddia edilen benzer bir sözde şöyledir :
من زار قبر والديه كل جمعة ، فقرأ عندهما أو عنده [ يسن ] ؛ غفر له بعدد كل آية أو حرف
"Her kim baba ve annesinin kabrini her cuma ziyaret eder, o ikisinin veya babasının yanında Yâsin (suresini) okur ise, her âyet ve harfin sayısınca günahları avfolunur"
(İbn Adiy (1/286), Ebu Nuaym, Ahbâr el-Asbahân (2/344-345)
Zayıf Hadistir.
Râvilerinden olan Amr b. Ziyâd’ın hadis uydurduğunu ed-Dârekutnî ve İbn Adiy zikreder. Dolayısıyla İbn Adiy mezkûr rivâyet hakkında; « batıldır bu isnâd ile bir aslı yoktur » der.
İbnu’l-Cevzi kitabında bu rivâyeti zikreder. (el-Mevdûât (3/239) Bu rivâyet, kabirlerde Kur’ân okumanın mustahab olduğuna delil olarak getirilir. Ancak sahih sünnette bunu destekleyen hiç bir delil yoktur. Sahih sünnete göre, kabir ziyaretlerinde meşru olan, onlara selâm vermek ve ahireti hatırlamaktır.
Bu rivâyet, kabirlerde Kur’ân okumanın mustahab olduğuna delil olarak getirilir. Ancak sahih sünnette bunu destekleyen hiç bir delil yoktur. Sahih sünnete göre, kabir ziyaretlerinde meşru olan, onlara selâm vermek ve ahireti hatırlamaktır.
Rasulullah'a (s.a.v.) atfedilen bu (söz) Hadis uydurmadır.
Ravilerinden olan Amr b. Ziyad’ın hadis uydurduğunu Hadis alimi ed-Darekutni ve İbn Adiy zikreder.
İbn Adiy mezkur rivayet hakkında; "batıldır , bu isnad ile bir aslı yoktur" der. İbnu’l-Cevzi [el-Mevduat (3/239)] kitabında bu rivâyeti zikreder.
Muslim ve diğerlerinin rivayet ettikleri hadiste Aişe (r.anha), ALLAH Rasuluna (s.a.v) kabir ziyareti esnasında ne söyleyeceğini sorar, O da şöyle söyle der:
"Bu diyarın mumin ve muslüman olan ehline selam olsun, ALLAH bizden öncekileri ve sonrakileri affetsin. ALLAH’ın izniyle bizler de sizlere ulaşacağız."
Evet Aişe validemiz kabir ziyareti esnasında ne söyleyeceğini sorar, ALLAH Rasulu (s.a.v)’da ona duayı öğretir.
Fatiha, Yasin surelerini veya üç tane İhlas suresi okuyacağını öğretmemiştir. Bu surelerin okunması meşru olsaydı ALLAH Rasulu (s.a.v) bunu gizlemezdi. Eğer Allâh Rasulu (s.a.v) bunlardan bir şey öğretmiş olsaydı munakaşalar , ihtilaflar olmaz net olarak bizlere ulaşırdı.
Başka bir SAHİH hadiste şöyle geçer :
"Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, çünkü şeytan Bakara suresinin okunduğu evden kaçar."
(Muslim (2/188); Tirmizi (4/42)
Diğer bir hadiste:
"Evlerinizde namaz kılın, kabirlere çevirmeyin."
(Muslim (2/187)
ALLAH Rasulu (s.a.v), mezarlıkların , kabirlerin namaz kılıp kuran okunacak yerler olmadığını bildirmiş, onun için de evlerde Kur’an okunmasını ve nafile namaz kılınmasını teşvik etmiştir. Evlerin, Kur’anın okunmadığı kabirlere çevrilmesini de yasaklamıştır.
Sunen’in sahibi Ebu Davut şöyle der:
"Ahmed’e kabirde Kur’an okunması hakkında soruldu, o da ‘okunmaz’ dedi " [Mesâil (s.158)].
Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye şöyle der:
" Şafii’den bu konu hakkında bir söz sabit değildir, bu da onun kabristanda Kur’an okunmasını bid’at saydığı içindir " [Sıratul- Mustakim (s.182)].
İmam Malik şöyle der :
" Bunu yapan birisini bilmiyorum, dolayısıyla sahâbe ve tabii’nin bunu yapmadığı ortaya çıkar ".
Diğer taraftan Hallal’ın rivayetinde, Abdullah İbn Ömer’in definden sonra kabri başında Bakara suresinin başı ve sonunun okunmasını vasiyet ettiğine dair gelen eser sabit değildir. Sahih saysak bile, ona has bir fiildir.
Peygamberimizden (s.a.v.) konu hakkında böyle bir şey bize ulaşmamıştır. Bundan dolayı bu delil olamaz.
Yine İbn Ebi Şeybe’nin zikrettiği başka bir eserde, Şa’bi şöyle der:
"Ensar ölünün yanında Bakara suresini okurlardı "
Senedindeki Mucalid b. Saad yüzünden rivâyet zayıftır. Ayrıca İbn Ebi Şeybe rivayete şu başlığı koymuştur ; "Ölüm döşeğinde iken hastanın yanında ne söyleneceği babı ".
Diğer taraftan Hallal ve Deylemi’nin rivâyet ettikleri uydurma bir rivayette :
"Her kim kabristana uğrar ve Kul HuvALLAHu Ahad’ı on bir kere okur, ecrinide ölülere bağışlar ise, ölülerin sayısı kadar ona sevab verilir."
ez-Zehebi, İbn Hacer, es-Suyuti ve İbn Arrak rivayetin uydurma olduğunu söylemelerine rağmen, Tahtavi, Meraki’l-Felâh’ın üzerine yazdığı haşiyede bu uydurma rivayeti kabristanda Kur’an okunacağına dair delil getirmesi oldukça garipsenmiştir.
Sahih bir hadis-i şerifte Rasulullah (s.a.v.) kabirde azab görmekte olan bir ölü için şöyle yapmıştır :
Abdullah ibn Abbas'ın (r.anh) aktardığı bir hadisi şerifte :
Rasulullah (s.a.v.) (bir gün) iki kabre uğradı ve: "(Bunlarda yatanlar) azab çekiyorlar. Azabları da büyük bir günahtan değil" buyurdular.
Sonra sözlerine şöyle devam ettiler: "Evet! Biri, nemimede (laf getirip götürmede) bulunurda. Diğeri de idrar sıçrantısına karşı korunmazdı."
Aleyhissalatu vesselam sonra yaş bir hurma dalı istedi, ikiye böldü. Birini birinin üzerine dikti, birini de öbürünün üzerine dikti.
Sonra da: "Belki bunlar yaş kaldıkça azabları hafifler" buyurdular.
(Buhari, Vudu 55, 56, Cenaiz 82, 89, Edeb 46, 49; Muslim, Taharet 111, (292); Tirmizi, Taharet 53, (70); Ebu Davud, Taharet 11, (20, 21); Nesai, Taharet 27, (1, 28-30)
Konuyla ilgili olarak Prof. Dr. Vehbe Zuhayli'nin 4 mezhebe göre "İslam Fıkıh Ansiklopedisi" kitabından 3. cilt sayfa 16-17 den " Ölen Kişinin Yanında Kur'an Okumak " Başlığı altındaki alimlerin görüşlerini aynen aktaracağım.
"Malikîlere göre: Sünnet diye ölüm anında Kur'ân okumak mekruhtur. Bunun gibi, öldükten sonra ve kabir üzerine Kur'ân okumak da mekruhtur. Çünkü bu selefin amellerinden değildir. Fakat sonradan gelen alimler, Kur'ân okuyup, zikir yapıp da bunların sevabının ölüye verilmesinde bir beis bulunmadığı, inşaALLAH bunun sevabının ölüye verileceği kanaat ve görüşündedirler.
Cumhura göre: "Yâsîn" okumak mendubtur. Çünkü hadiste: "Ölülerinize (Yasin) okuyun." buyurulmuştur.
Hanefiler ve Şafıîlerin sonradan gelen bazı âlimleri Ra'd suresinin de okunmasını güzel görmüşlerdir. Çünkü Cabir (r.a.) demiştir ki: "Rad suresini okumak, kişinin ruhunun kolayca ayrılmasına yardımcı olur."
Yasin okumanın hikmeti, bu surede kıyamet ahvâli ve Öldükten sonra dirilme konularının zikredilmesidir. Ölmek üzere bulunan kişiye bu sureler okunursa, yeniden bu durumları hatırlama imkânı doğar."
Mezheb imamlarının ve alimlerin görüşlerinin "ölülerinize okuyun (Yasin) " hadisi şerifini " ölmek üzere olanlara" diye anladıklarını görmüş olmaktayız.
Mezar Yanında Yapılan Şeyler Üç Türlüdür
1 - Kabirlerin Yanında Yapılması Meşru Ve Helal Olan Şeyler:
Belli bir mezar tayin etmemek ve özellikle bir mezar için yolculuğa çıkmamak şartıyla herhangi bir kabrin yanında ölümü düşünmek ve ibret almak maksadıyla Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem'in sünnetine uygun olarak kabirleri ziyaret etmek helal ve sevaptır.
2 - Haram Olan Ve Şirke Sebeb Olabilecek Olan Şeyler:
Mezarlara el sürmek, kabirde yatanların yüzü suyu hürmetine ALLAH'tan bir şey istemek, kabrin yanında namaz kılmak, onların üzerine bina inşa etmek, kabirleri aydınlatmak büyük şirke sebep olabileceği için haramdır.
3 - Büyük Şirke Düşüren Şeyler:
Kabirde yatanlardan yardım istemek, onlardan medet ummak, dünya ve ahiretle ilgili şeyler istemek insanı İslam dininden çıkaran büyük şirklerdendir.
Böyle yapan kişi ister ölünün kendisi yapabildiğini inansın ister ölünün ALLAH katında bir vasıta olduğunu inansın fark etmez, kafir olur.
ALLAH-u teala Kur'an-ı Kerim'de, muşriklerin taptıkları putlar hakkında şöyle dediklerini bizlere bildiriyor:
"Bizi ALLAH'a daha çok yaklaştırsınlar diye onlara ibadet ediyoruz." (Zumer: 3)
"Bunlar ALLAH katında şefaatçilerimizdir." (Yunus: 18)
Doktor; Yaralı Gencin Şehadet Anını Anlatıyor
[GULYARASI]7642[/GULYARASI]
KABİRDEKİ , ÖLÜ MÜ YOKSA DİRİ Mİ ?
Tasavvuf kültüründe şöyle bir inanç söz konusudur :
Allah dostu evliya kimselerin ölmeyeceğini çünkü Allahın Kurandaki “şehidlere ölüler demeyin zira onlar diridirler ve Rableri katında rızıklanmaktadırlar” (Bakara 154, Âl-î İmran 169) ayetini kanıt gösterirler.
Bu iddiaya üç yönden cevap veririz.
1_ : Allah Azze ve Celle Peygamberleri için bile ölüm kelimesini kullanmış, onların öleceklerini, öldüklerini birçok ayette zikretmiştir.
Misal olarak ; “Biz senden önce de hiçbir beşere ebedilik vermedik. Şimdi sen ölürsen sanki onlar ebedi mi kalacaklar.”[Enbiya 34]
“Suleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. [Sebe’14]
“Size gelen peygamberlerden bir kısmını yalanlarken, bir kısmını da öldürüyordunuz.” [Bakara 87]
“Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır.” [Âl-î İmran 185]
Durum böyle iken bütün mahlukat ölümlü olduğu ve peygamberler de öldüğü halde bu zavallılar kabirlerde kimlerle konuşuyorlar acaba ?
İlla da onlar ölmedi diyorlarsa, diri ve güçlü kuvvetli şifa veren evliyalarını niçin gömüyorlar toprağa ?
2_ : Şehidlere ölüler demeyin demek Allah onları diriltti ve cennet nimetlerini ikram etti demektir.
Burada şehidliğe teşvik ve onun makamının övülmesinden başka, o şehidlerden yardım dileneceğine dair hiçbir anlayışa yer yoktur. Nice şehidler biliyoruz ki onlar da herkes gibi birer insandı ve olağanüstü kerametler göstermez, birilerine şifa ve bereket vermezlerdi. Hayatta iken insanların yardımına yetişemeyen, onlara rızık ve evlat veremeyen, hastalıklara şifa veremeyen aciz insan öldükten sonra da asla bunlara güç yetiremez. Bu inanışlar İslamın şiddetle reddettiği şirktir.
3_ : Şehid Allah yolunda öldürülen kimseye verilen isimdir. Oysa onların yardımını, şifasını, bereketini, şefaatını dilendikleri yatırların neredeyse hiçbirisi savaş yüzü görmemiş çilehanelerinde ömür tüketmiş, kaygısız kimselerdir.
İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak da cihaddır lakin o sahte veliler kalpleriyle konuştukları için ya da gûyâ batınî ilim bildikleri için(!) kimse onların seviyesinde olamamış ve onların halinden bir şey anlamamıştır.
İşte bu yüzden onlar kendilerinden istifade edilmeden ölmüşlerdir.
Evliyalık demek falanca tarikatın şeyhi olmak, ölünce postu oğluna bırakmak, insanların dini hassasiyelerini istismar ederek saltanat kurmak demek değildir.
Evliya; Allah’ın emir ve yasaklarına riayet eden, din adına konuştuğu ve yaptığı her şeyi Kur’andan ve sahih sünnetten isbat eden, din kardeşlerinin hayrı için gecesini gündüzüne katan, gerekirse Allah için canını veren fedakar mü’minlerin vasfıdır. Bu vasıfları taşıyan her mü’min velidir, Allah dostudur ve onun hiçbir keramet göstermesi de gerekmez.
Zira cennetle müjdelenen sahabelerin veya dört halifenin hangi kerametini biliyorsunuz.
(Muşriklere) de ki: Allah'tan başka tanrı saydığınız şeyleri çağırın! Onlar ne göklerde ne de yerde zerre ağırlığınca bir şeye sahibdirler. Onların buralarda hiçbir ortaklığı yoktur, Allah'ın onlardan bir yardımcısı da yoktu. (Sebe 22)
Oysa post düşkünü riyakarlar adına uydurulan gûya kerametler saymakla bitmez.
Abdullah ibn-î Muberak der ki: Sünnet üzere yaşayıp ölerek Allah’ın huzuruna gitmek her Müslüman için bir keramettir (şeref ve seçkinliktir).
Türbelerde yatan kimselerin ölmediğine inanmak, onların ibadet ettiğine, savaşa gittiğine inanmak tamamen batıl ve asılsız hurafelerin dine bulaşmasından kaynaklanmaktadır. Bakarsınız ki bir türbenin kapısında su ibriği doldurulmuş, yanına havlu asılmış; ölü kalkıp abdest alsın diye!
Oysa Allah Azze ve Celle Kur’anda Peygamberimiz (s.a.v.) ‘e hitaben “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr 99) buyurmaktadır. Yani ölüm geldiği andan itibaren ibadet imkanı yoktur, mükellefiyet sona ermiştir.
Şu inanca bakın ki bir ölü üzerindeki yüzlerce kilo ağırlığındaki sandukanın altından kalkıp abdest uzuvlarını yıkayabiliyor! Oysa onu başkaları yıkayıp gömmüştü toprağa!
Yok eğer ruhu çıkıyor, bedeni orada kalıyor ise ruhun abdest alması için su getirmek ne garip iştir. Yahut Uhud’da, Bedir’de şehid olan sahabelerden kalkıp abdest alır diye hangisinin başına su kabı bırakıldı.
Bunlar bu meseledeki ayet ve hadisleri bilerek düşünen aklın kabul etmeyeceği yönlerden sadece birkaçı. Bu inanışların hiçbir ayete ve hadise dayanmadığını, tamamen aykırı ve safsata olduğunu bilseler tövbe etmezler mi acaba ?
Cehalet insana neler yaptırmaz ki ?
İlacın, sobanın, yüksekten düşmenin tehlikelerini bilmeyen bir çocuğu düşünün. Aklı ermemek veya öğrenmemiş olmak bilmeden birçok tehlikeye atıverir insanı.
Bir de bu cehaleti körükleyen sapkın fırkalar, bu işten dünyalık elde eden mel’unlar hesaba katılırsa, dinini saf menbaından almamış, o menbaı hiç aramamış insanın hali nice olur.
Kabristanda Kur'ân Okumak :
Kabristanda ölüler için Kur'ân okumanın mekruh olup olmadığı hakkında fukahanın farklı görüşleri vardır:
İmam Şafiî'ye göre mustehabdır. Çünkü ölü bundan yararlanır.
Muhammed bin Hasan da aynı görüştedir.
Ahmed bin Hanbel'e göre, bunda bir sakınca yoktur.
İmam Ebû Hanîfe ile İmam Mâlik'e göre, bu hususta bir sünnet vârid olmadığından tenzihi kerahet vardır.
(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/88)
Ölüye Veya Kabrin Üzerine Kur'an Okuma
El-Hallal'ın arkadaşı Abdulaziz senediyle Enes (Radıyallahû anh)'dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
Kim kabristan'a girse ve Yasin suresini okusa, Allah ordaki yatanların yükünü hafifletir. Ve o ölüler sayısınca oha hasenat yazılır.
Kurtubî dedi ki: «Ölülerinize Yasin sûresini okuyunuz» hadisi iki manâya muhtemeldir:
1- Sekerâta girenlere...
2- Kabirde yatan Ölülere...
Ben diyorum: Kitab'ın başında geçtiği gibi Cumhûr-u Ulemâ birinci görüştedirler.
İbn-i Abdulvâhid el-Mukaddesi ise ikinci görüşü savunmuş. Şâfiiler'in muteahhirininden olan Muhibb-i Taberi, hadisi umumi tutarak her iki görüşün de kast edildiğini söylemiştir.
Gazali'nin «İhyâ»sında, Abdulhakk'ın «el-Âkibe»sinde Ahmed b. el-Hanbel'den nakledildiğine göre şöyle demiştir:
Kabristana girdiğiniz zaman Fatiha, mauzeteyn ve ihlâs sûrele*rini okuyunuz, sevabını ölülere hediye ediniz. Çünkü okumanın sevabı onlara kavuşur.
Kurtubî demiş ki: Okuyan- için kıraatin sevabı, ölü için de dinlemenin sevabı vardır. Bunun için rahmet ona da kavuşur.
Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:
«Kur'an okunduğu zaman dinleyiniz ve sesinizi kesiniz, umulur ki rahmet edilesiniz.» (A'raf 204 )
Allah'ın kerem ve rahmetinden uzak değil ki: Kıraetin ve dinlemenin de sevabını birden ona kavuştursun veya o işitmeden ona okunan ve hediye edilen kıraetin sevabını ona kavuştursun. Sadaka ve duanın sevabı ona kavuştuğu gibi...
Hanefi Kadihan'ın Fetavâsında şöyle denilmiştir:
«Kim kabirlerin yanında Kur'an okusa eğer Kur'an sesiyle onlara unsiyet vermek istiyorsa okuyabilir. Eğer o niyetle okumasa istediği her yerde okuyabilir. Çünkü Allah her yerde işitir.»
(İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları: 521-525)
KABİRDE YATANA DUA ETMEK
Rasulullah, tevhid-iman-salih amel üzerine ölmüş ashabının üzerine, cihadda şehid düşenlere, ölen sahabilere dualar etmiştir. Rasulullah (s.a.v.) :
“Kardeşiniz için mağfiret dileyiniz ve ona sebat verilmesi için dua ediniz, çünkü şu anda ona soru sorulacaktır.”
(Ebu Davud-Hakim-Albani sahih demiştir)
Ölünün defini bitince Rasulullah (s.a.v.) şöyle derdi :
“Allah’ım ! Onu bağışla ve hak üzere sabit kıl.”
(Ebu Davud-Ahmed)