Mehmed Göktaş
Özür diliyoruz Paris, bir yanlışlık oldu
Senden özür diliyoruz Paris, bir yanlışlık oldu!
Sana bu şekilde saldırıda bulunmak hiç olacak şey miydi? Nasıl olduysa oldu işte, özür diliyoruz.
Paris'i kana bulamak, Paris'te katliam yapmak, söyleyin ne demektir bu, kim kabul edebilir bunu, kim tahammül edebilir buna?
Avrupa'nın merkezi ve biricik sembolü Paris, Fransız devriminin yapıldığı, uluslara özgürlük dağıtımının yapıldığı Paris…
Felsefenin kendisinde mayalandığı, üçüncü dünyaya düşünce ve ideolojilerin ihraç edildiği Paris…
Bütün yolların varıp kendisine çıktığı güzel Paris, görebilmek için herkesin can attığı Paris…
Hiç olacak şey miydi seni böyle mateme boğmak, sana böyle siyahlar giydirmek?
Hâlbuki sen giyindirirdin dünyanın bütün varlıklı kadınlarını, sen karar verirdin dünya sosyetesinin neyi nasıl giyineceğine, hangi renge bürüneceğine.
Fakat bugün birileri seni siyahlara büründürdü ey Paris!
Bir yanlışlıktır oldu işte, senden özür diliyoruz!
Paris denilince herkesin hayaline, kafasını yukarı kaldırıp Eiffel Kulesi'ni seyreden insanlar gelirdi.
Fakat bugün Paris'te herkesin başı öne eğik, gözü yerlerde, yerlerdeki kanda, yerlerde yatan cesetlerde.
Hâlbuki ceset denilince, yerlere serilmiş cesetler denilince dünyanın gözünün önüne hep biz gelirdik, Müslümanlar gelirdi.
Bugün bir yanlışlık oldu ey Paris, özür diliyoruz.
Aslında hep biz ölüyorduk, dünyanın dört bir yanında her gün Müslümanlar ölüyordu.
Bütün dünya alışmıştı, yıllar yılı her gün Müslümanların ölümünü izlemeye.
Bizim ölüm haberlerimizin abonesiydi bütün bir dünya.
Günlük hava durumunu izler gibi bugün toprağa kaç Müslüman düştüğünü, metre kareye ne kadar Müslüman kanı döküldüğünü izleyip duruyordu ey Paris!
Fakat senin ölülerin bir başkaydı ey Paris, bütün dünya ayaktaydı, ekranlarda sadece ve sadece sen vardın, senin ölülerin vardı ey Paris!
Hatta senin kana bulandığın aynı gün biz de kanlara bulanmıştık.
Sadece Yemen'de iki ayrı noktada seksen Müslüman kanlar içindeydi, bir o kadar Müslümanın cesedi her gün olduğu gibi Irak'ta yerlere serilmişti.
Fakat hiç kimse görmedi, hiç kimse dönüp bakmadı, hepsinde değil bazı ekranlarda sadece bir alt yazı olarak geçip gittik ey Paris!
Suriye'nin olmazsa olmazıydı ceset görüntüleri, minnacık çocukların cesetlerinin görüntüleri, dünyanın merak ettiği sadece o günkü rakamlardı.
Gökten yağdırılan ölüm bombalarıyla viraneye çevrilmiş Halep sokaklarında görmeye alışmıştı Dünya toplu cesetleri.
Paris'te ne geziyordu cesetler? Ceset dediğin, özellikle toplu ceset dediğin Adeviye Meydanı'nda olurdu, ceset dediğin, Filistin'de olur, Lübnan'da olur, Keşmir'de olur, Pakistan'da olur, Bangladeş'te olur, Myanmar'da olur, Doğu Türkistan'da olur.
Bugün Paris sokaklarındaki bu kan neyin nesi, Paris'te ne geziyor bu cesetler?
Hele hele günümüz dünyasında Fransızların, Parislilerin öldürülmesi demek ne demek, olacak şey midir? Hiç görülmüş müdür?
Avrupa'nın kalbinden vurulması, tam orta yerinde saldırıya uğraması olacak şey değil.
Söylediğimiz gibi, bir yanlışlık olmuştur, özür dileriz.
Parisliler ölmezler, hele hele Paris'te asla ölmezler, Paris sokaklarında Parislilerin cesetlerinin görünmesi olacak şey değil.
Kan dediğin, ceset dediğin hep uzaklarda olur, olsa olsa Afrika'da olabilir, Cezayir'de olabilir, Parislilerin öldürdüğü insanların cesetleri.
On binlerin, yüz binlerin cesetleri Ruanda'da görülebilir, Mali'de görülebilir, Libya'da görülebilir.
Evet, bir yanlışlık oldu bugün, tekrar özür diliyoruz Paris.
Biz yine kaldığımız yerden devam ediyoruz toplu toplu ölmeye, dünyaya toplu toplu cesetler sunmaya.