Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Pantalon Paçalarının Uzunluğu Meselesi

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
RİYAZU'S SALİHİN : İMAM NEVEVİ


Bölüm 119:
Giyeceklerin Uzunluk ve Kısalık Ölçüleri ve Kibir İçin Giyilen Giysi Şekilleri
Konya Yayıncılık ; Abdullah Parlıyan. Sayfa 365 - 370 arası

1 / 791. İbni Ömer radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Allah Taâlâ kibirlenip büyüklük taslayarak elbisesinin eteğini yerde sürüyen kimsenin kıyamet gününde yüzüne bakmaz. ”
Bunun üzerine Ebû Bekir:
Yâ Rasûlallah! Dikkat etmediğimde benim de elbisemin eteği yerde sürünüyor, dedi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Şubhesiz sen bunu büyüklük taslamak için yapmıyorsun buyurdular.
[Buhârî, Libâs 2, Fezâilu’s–sahâbe 5; Muslim, Libâs 43–44. Ebû Dâvûd, Libâs 25]

3 / 792. Ebû Hurayra (radıyallahu anh)’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Allah, büyüklük taslayarak elbisesinin eteklerini yerde sürüyen kimsenin kıyamet gününde yüzüne bakmaz.”
(Buhârî, Libâs 1, 5; Muslim, Libâs 43 (Ayrıca 617 numaralı hadisin kaynakları)

* Kibirli kimse de kıyamet günü yüzüne bakılmayacak kimselerden olacaktır.[Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 251]

4 / 793. Ebû Hurayra radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Elbisenin topuklardan aşağı olan kısmı ateştedir.”
[Buhârî, Libâs 4. Ebû Dâvud, Libâs 27]

*Büyüklük taslama ve kendini beğenme büyük ruhi hastalıklardan olup Allah’ın rahmetinden ve bağışlamasından mahrumiyete ve cehenneme girmeye sebeb olur.
[Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 251]

5 / 794. Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Üç sınıf insan vardır ki, Allah Teâlâ kıyamet gününde onlarla konuşmaz, onların yüzüne bakmaz ve kendilerini temize de çıkarmaz. Onlar için can yakıcı bir azâb vardır.”
Hadisin râvisi diyor ki:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu sözünü üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Ebû Zerr (r.anh) :
Ziyana uğradılar ve zarar ettiler; onlar kimlerdir yâ Rasûlallah? dedi.
Rasûl–u Ekram şöyle buyurdu: Elbisesinin eteğini yerde sürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve ticaret malını yalan yere yeminle satmaya çalışan kimsedir.”
Muslim’in bir başka rivayetinde: Kaftanını sürüyen denilmiştir. (Aynı numaralı hadisin, aynı yerde bir başka tarikidir)
(Muslim, Îmân, l71; Ebû Dâvûd, Libâs 25; Nesâî, Buyû 5)

6 / 796. İbni Ömer radıyallahu anhuma’dan rivâyet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Uzatılabilecek elbiseler, izar, gömlek ve sarıktır. Kim bunlardan birini büyüklük taslayıp çalım satmak için uzatırsa, Allah Teâlâ kıyamet gününde o kimseye bakmaz.”
[Ebû Dâvûd, Libâs 27; Nesâî, Zînet 104; İbni Mâce, Libâs 9.]

8 /797. Ebû Hurayra radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam, elbisesinin eteklerini yerde sürüyerek namaz kılıyordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
– “Git abdest al!” buyurdu. O da gidib abdest alıp geldi. Peygamber ona tekrar:
– “Git abdest al!” diye emretti. Bunun üzerine orada bulunanlardan bir kişi:
Yâ Rasûlallah! Niçin ona abdest almasını emrettiniz de sonra sustunuz? diye sordu.
Rasûl–u Ekram de:
“O, elbisesini yerde sürüyerek namaz kılıyordu. Şubhesiz ki Allah, elbisesinin eteğini yerde sürüyen kimsenin namazını kabul etmez” buyurdular.
[Ebû Dâvûd, Libâs 25; Ebû Dâvûd, Salât 83; Ahmed İbni Hanbel, Musned, V, 379]

10 / 799. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Bir müslümanın güzelce giyinmesi, elbisesinin eteklerinin, baldırlarını örtecek şekilde olmasıyladır. Elbisesini topuklarına kadar uzatmasında bir günah yoktur. Topuklardan aşağıda olan kısım ise ateştedir. Allah, büyüklük taslayarak elbisesinin eteğini yerde sürüyen kimsenin yüzüne bakmaz.”
[Ebû Dâvud, Libâs 26; İbn Mâce, Libâs 8; Muvatta, Libâs 12]

11 / 800. İbni Ömer radıyallahu anhumâ şöyle dedi:
Elbisemin etekleri topuklarımdan aşağı sarkmış vaziyette Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in huzuruna uğramıştım. Rasûl–u Ekram:
Abdullah, elbisenin eteklerini yukarıya kaldır! buyurdular. Ben de hemen kaldırdım. Sonra:
Biraz daha kaldır! buyurdu, ben biraz daha kaldırdım. Ondan sonra elbisemin Rasûl–u Ekrem’in tasvib ettiği şekilde olmasına daima dikkat etmişimdir.
Topluluktan biri:
Nereye kadar kaldırmıştın? diye sordu.
İbni Ömer: Baldırlarımın yarısına kadar kaldırmıştım, diye cevab verdi.
[Muslim, Libâs 47]

11 / 801. İbni Ömer radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Bir kimse, kendini beğendiği için elbisesini yerde sürürse, Allah kıyamet gününde o kimsenin yüzüne bakmaz.”
Bunun üzerine Ummu Seleme:
Kadınlar eteklerini nasıl yapacaklar? diye sordu.
Rasûl–u Ekram:
– “Onlar bir karış aşağı uzatırlar buyurdu.
Ummu Seleme: O durumda ayakları açılır, dedi.
Peygamber Efendimiz: – “Öyleyse bir arşın uzatırlar, daha fazla uzatamazlar buyurdular.
[Ebû Dâvûd, Libâs 36; Tirmizî, Libâs 9. Nesâî, Zînet 105; İbni Mâce, Libâs 15]

RİYAZU'S SALİHİN

Bölüm 119:
Giyeceklerin Uzunluk ve Kısalık Ölçüleri ve Kibir İçin Giyilen Giysi Şekilleri
Konya Yayıncılık ; Abdullah Parlıyan. Sayfa 365 - 370 arası

119
119



****************************************


BÜYÜK HADİS KULLİYATI


Cem'ul Fevaid
min Cami'il-usul ve Mecma'iz-Zevaid
İz Yayıncılık; 4. Cilt, Sayfa 284 -287 arası
İmam Muhammed Bin Muhammed Bin Suleyman er-RUDANİ

KİBİR, RİYA VE (DİĞER) BÜYÜK GÜNAHLAR

8080- Ebû Saîd ile Ebû Hurayra (radiyallahu anhumâ)'dan:
Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu :
"Allah buyuruyor: 'İzzet benim gömleğim, kibriyâ ise benim ridâmdır. Bu ikisinde her kim benimle mucadele ederse ona azab ederim'."
[Muslim. Ebû Dâvud ise yalnız Ebû Hurayra'den.]
(Bu hadisi Muslim, Birr, 136, sf: 2023 ve Ebû Dâvud (4090), Selmân Ebû Muslim el-Ağarr an Ebî Hurayra (ve Ebî Saîd) asl-ı senedi ile tahrîc ettiler)

8081- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu :
"Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez."
Bir adam dedi ki: "Fakat kişi, elbisesinin ve pabuçlarının güzel olmasını ister."
Şöyle buyurdu: "Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir, Hakkı inkar edib insanlara üstten bakmaktır."
[Muslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud.]
(Bu hadisi Muslim (îmân 147-9, s. 93), Ebû Dâvud (4091) ve Tirmizî (1998), İbrâhîm an Alkame an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler)

8082- Amr bin Şuayb, babasından, o da dedesinden (radiyallahu anh):
Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu :
"Kıyamet gününde kibirli kişiler, zerre kadar küçük adamlar seklinde haşrolunacaktır. Her taraflarından zillet ve miskinlik akacaktır. Cehennemdeki 'Bulaş' adında bir zindana sürüleceklerdir. Üzerlerine alev alev ateş yükselecek. Ayrıca Tinetu'l-habâl denilen Cehennem ehlinin irinlerinden içirileceklerdir."
[Tirmizî]
(Bu hadisi Tirmizî (2492), Süveyd b. Nasr an İbni'l-Mubârak an Muh. b. Aclân an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi)

8083- Ebû Hurayra (radiyallahu anh)'dan: Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu :
"İnsanlar, ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdatlarıyla övünmekten vazgeçerler ya da Allah katında, burnuyla pislik yuvarlayan mayıs böceğinden daha adi bir dereceye düşerler. Allah Teâlâ sizlerden cahiliye kibrini temizledi. Artık kişi, ya muttâki bir mu'mindir ya da şaki (bedbaht) bir fâcirdir. İnsanların tümü Adem'in çocuklarıdır. Âdem ise topraktan yaratılmıştır."
[Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tirmizî]
(Bu hadisi Ebû Dâvud (5116) ve Tirmizî (3955-6), Hişâm b. Sa'd an Saîd b. e. Saîd (an ebîhî) an Ebî Hurayra asl-ı senedi ile tahrîc etti ve Tirmizî "an ebîhî" senedinin diğerinden daha sahîh olduğunu söyledi.)

8084- Ebû Hurayra (radiyallahu anh)'dan:
"O, Bahreyn emîri iken, bir adamın entarisini yerde sürüdüğünü görünce ayaklarıyla yere hızla vurdu ve şöyle dedi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
'Allah, kıyamet gününde böbürlenerek entarisini yerde sürüyenlerin yüzüne (rahmet nazarıyla) bakmaz'."
(Muh. b. Ziyâd) dedi ki: Ebû Hurayra Medine'ye (Mervan tarafından) görevli tayin edilmişti. Sırtında odun getirir, çarşıya gelir ve 'Haydi emîre yol açın!' derdi. Hatta onun bu halini insanlar heyecanla seyrederlerdi."
[Mâlik, Buhârî ve aynı lafızla Muslim.]
(Bu hadisi Mâlik (libâs 10, s. 914) ve Buhârî (libâs 5/1, VII, 34), Mâlik an Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile; Muslim ise (libâs 48, s. 1653), Şu'be an Muh. b. Ziyâd an Ebî Hurayra asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Hadisin yakın mânâsı ile başka tarikleri de vardır.)

8085- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu :
"Sizden öncekilerden bir adam böbürlenib eteğini sürükleyerek yürürken birden yere battı. Kıyamet gününe kadar o hâlâ yerin dibine doğru batıb gitmektedir."
[Buhârî ile Nesaî.]
(Bu hadisi Buhârî (libâs 5/3, VII, 34-5) ve Nesâî (zînet 101/1, VIII, 206), ez-Zuhrî an Sâlim an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler)

8086- Dârimî, Ebû Hurayra'den aynısını şu ekle rivayet etti:
"Elbisesi içinde bir genç ona şöyle dedi:
'Ey Ebû Hurayra! O yerlebir edilen adam böyle mi yürüyordu?'
Buna öfkelenen Ebû Hurayra ona öylesine vurdu ki az kalsın yere yuvarlanıp bir yerini kıracaktı. Sonra şunu okudu: 'Alaya alanlara karşı biz sana yeteriz'." (Hicr, 95)
(Bu hadisi Dârimî (I, 116), Abdullah b. Sâlih an Leys an İbn Aclân ani'l-Aclân an Ebî Hurayra senedi ile tahrîc etti)


8087- Cubeyr bin Mut'im (radiyallahu anh)'dan, dedi ki:
"Benim hakkımda 'sende kibir var' diyorsunuz. Ben eşeğe binmiş, (dikişsiz) kumaşı (elbise) olarak giymiş ve koyun sağmış bir kişiyim. Üstelik Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
'Kim bunları yaparsa onda kibirlenmekten bir şey kalmaz'."
[Tirmizî]
( Bu hadisi Tirmizî (2001), Alî b. ësâ an Şebâbe b. Sevvâr an İbn e. Zi'b ani'l-Kâsım b. Abbâs an Nâfi' b. Cubeyr b. Mut'im an ebîhî senediyle tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.)


8088- Ebû Hurayra (radiyallahu anh)'dan: Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu :
"Kıyamet günü olunca Allah, kulların arasında hükmetmek için inecek. Her ummet diz üstü çökecek. İlk çağırılacak olan insan Kur'ân-ı ezberleyen kişi olacak. Ondan sonra Allah yolunda öldürülen kişi. Ondan sonra ise malı çok olan kişi.
Allah, Kur'ân okuyana diyecek ki
:
'Ben sana Peygamberime indirdiğimi öğretmedim mi?'
'Evet ey Rabbim'
'Peki sana öğrettiğimle ne yaptın?'
'Gece gündüz elimden bırakmadım, devamlı okudum' diye cevab verdiğinde Allah ona: '
Yalan söyledin' diyecek;
melekler de:
'Yalan söyledin' diyecekler.
Sonra Allah ona şöyle diyecek
:
'Sen fulan ne güzel okuyor" desinler diye okudun. Nitekim de öyle oldu (dediler).'
Sonra malı çok olan adam getirilecek ve ona da soracak:
'Sana ben bol mal vermedim mi, seni kimseye muhtaç olmayacak duruma getirmedim mi?'
'Evet ya Rabbi'
'Peki o malı ne yaptın?'
'Akrabaya ikram ettim, sadakalar ve zekâtlar verdim diye cevap verince Allah ona:
'Sen yalan söyledin' diyecek, melekler de: 'Yalan söyledin' diyecekler. Sonra Allah şöyle buyuracak:
'Sen verirken falan kimse amma da cömerttir' desinler diye verdin. Nitekim de öyle denildi.'
Sonra Allah yolunda öldürülen (şehid) getirilecek ve ona da soracak:
'Sen neden öldürüldün?'
'Senin yolunda savaşırken öldürüldüm' deyince,
Allah ona
:
'Sen yalan söyledin' diyecek; melekler de: 'Sen yalan söyledin' diyecekler. Sonra Allah ona diyecek ki:
'Sen, falan adam amma da kahraman ve yiğit bir adamdır' desinler diye savaştın ve öldürüldün. Nitekim öyle de denildi.'
Ondan sonra Allah Rasûlu sallallahu aleyhi ve sellem benim dizime vurub şöyle dedi:
'Ey Ebû Hurayra! İşte o üçler var ya üzerlerine cehennem ateşi tutuşturulacak olan ilk İnsanlardır'
."
(Muslim, Tirmi/î ve Nesâî.]
(Bu hadisi Muslim (imâret 152, s. 1513-4) ve Nesâî (cihâd 22, VI, 23-4), İbn Cureyc an Yûnus b. Yûsuf an Sül. b. Yesâr an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile; Tirmizî (2382), Süveyd b. Nasr an İbni'l-Mübârek an Hayve b. Şureyh ani'l-Velîd b. ebî'l-Velîd el-Medâinî an Ukbe b. Muslim an Şufeyy el-Asbahî an Ebî Hurayra senedi ile tahrîc etti ve "hasen garîb" hükmü verdi.)


8089- Ebû Hurayra (radiyallahu anh)'dan: Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu :
"Hazen kuyusundan Allah'a sığının!"
Dediler ki: "Hazen kuyusu nedir?"
Cevab verdi:
"O, cehennemin kendisinden günde yüz kere (Allah'a) sığındığı bir vadidir."
"Peki o vadiye kimler girecektir?"
"Amelleriyle riyakârlık yapan kurra (Kur'ân okuyucu)larıdırlar."
[Tirmizî]
(Bu hadisi Tirmizî (2383), Ebû Kureyb ani'l-Muhâribî an Ammâr b. Seyf an Ebî Muân el-Basrî an İbn Sîrîn an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi)

8090- Ebû Hurayra (radiyallahu anh)'dan: Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu :
"Allah Teâlâ söyle buyurdu: Ben ortaklığa hiç ihtiyacı olmayanım. Kim bir amel işleyib de benden başkasını o amelde ortak yaparsa, onu kendi şirkiyle (ortak koşmasıyla) başbaşa bırakırım."
[Muslim]
(Bu hadisi Muslim (zuhd 46, s. 2289), Züheyr b. Harb an İsm. b. İbr. an Revh ani'l-Alâ an ebîhî an Ebî Hurayra senedi ile tahrîc etti)

8091- Ebû Hurayra (radiyallahu anh)'dan:
"Bir adam şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasulu! Bir adam bir amelde bulunur fakat gizler. Daha sonra başkalarınca görüldüğü zaman bu durumdan hoşlanır.'
Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
'Onun için iki ecir vardır. Biri gizleme ecri, diğeri de aşikâr etme ecri''."
[Tirmizî]
( Bu hadisi Tirmizî (2384), Muh. b. el-Musennâ an Ebî Dâvud an Ebî Sinân eş-Şeybânî an Habîb b. e. Sâbit an Ebî Sâlih an Ebî Hurayra senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.)

"Siz yeryüzünde Allah'ın şahidlerisiniz" hadisinden dolayı Tirmizî hadiste geçen hoşlanmayı kişilerin onu görüp hayr ile yâd etmelerinden hoşlanmak ile yorumladı. Ancak insanlar işlediği hayrı görüb kendisini beğenirler ve ona izzet ikramda bulunub saygı gösterirler niyet ve amacıyla yaparsa işte bu gösteriş (riya) olur.
Denilmiştir ki: Gizli olarak yaptığı hayır işi başkası da öğrenir ve bununla amel eder ümidi ile hoşuna giderse kendisine, amel edenlerin sevabı kadar sevap yazılır.

8092- Ebû Bekre radiyallahu anh'dan: Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu :
"Size en büyük günahları bildireyim mi? - Bunu üç kere tekrarladı- Allah'a ortak koşmak, anne babaya baş kaldırmak, dikkat edin, yalan şahidlik, yalan söz." Yaslanmıştı, doğrulub oturdu ve devamlı olarak tekrar ediyordu nihayet biz: "Keşke sukût etse!" dedik.
[Buharı, Muslim ve Tirmizî]
( Bu hadisi Buhârî (şehâdât 10/2, III, 152; edeb 6/2, VII, 70-1; isti'zân 35/1-2, VII, 138-9; istitâbetu'l-murteddîn 1, VIII, 48), Muslim (îmân 143, s. 91) ve Tirmizî (2301), Saîd el-Cüreyrî an Abdirrahman b. e. Bekre an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.)


8093- Ebû Hurayra (radiyallahu anh) 'dan: Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu :
"Yedi helak edicilerden kaçının!"
Denildi ki: "Ey Allah'ın Rasulu, onlar nedir?"
Şöyle buyurdu:
"Allah'a şirk koşmak, sihir yapmak, haksız yere insan öldürmek, yetim malı yemek, zina etmek, harb günü cebheden kaçmak, mu'min ve evli namuslu suçsuz hanımlara iftira atmak."
[Buhârî, Muslim ve Ebû Dâvud]
(Bu hadisi Buhârî (vasâyâ 23, III, 195; tıb 48, VII, 29), Muslim (îmân 145, s. 92), Ebû Dâvud (2874) ve Nesâî (vasâyâ 12, VI, 257), Sül. b. Bilâl an Sevr b. Zeyd an Sâlim Ebî'l-Gays an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.)

8094- Ubeyd bin Umeyr, babasından radiyallahu anh:
"Peygamber saîlallahu aleyhi ve sellem, bir adam kendisine büyük günahlar hakkında soru sorduğunda şöyle buyurdu:
"Onlar dokuzdur' dedi ve bunları: Şirk, sihir, insan öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, harbden kaçmak, temiz namuslu evli kadınlara iftira etmek, anne babaya isyan etmek, kıbleniz olan Beyt-i Haram'da (günah işlemeyi) sağlığınızda veya ölümünüzde helâl saymak olarak zikretti."
[Rezîn]
(Bu hadisi Ebû Dâvud (2875) ve Nesâî (tahrîmu'd-dem 3/3, VII, 89), Muâz b. Hâni' an Harb b. Şeddâd an Yahyâ b. e. Kesîr an Abdilhamîd b. Sinân an Ubeyd b. Umeyr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.)

8095- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan: Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu :
"Büyük günahlar şunlardır: Allah'a ortak koşmak, anne babaya isyan, adam öldürmek, yalan yere yemin etmek."
[Buhârî, Tirmizî ve Nesâî.]
(Bu hadisi Buhârî (eymân 16, VII, 228; diyât 2, VIII, 36), Tirmizî (3021) ve Nesâî (tahrîmu'd-dem 3/4, VII, 89), Firâs ani'ş-Şa'bî an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.)


8096- Burayde radiyallahu anh'dan: Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu :
"Büyük günahların en büyüğü; Allah'a ortak koşmak, anne babaya âsi gelmek, suyun fazlasını kesmek, boğayı (hayvanına aşırması için isteyen) kişiye vermemektir"
[Bezzâr zayıf bir isnadla.]
(Râvilerinden Sâlih b. Hayyân zayıf bir râvidir (Mecma‘ I, 105))


BÜYÜK HADİS KULLİYATI

Cem'ul Fevaid
min Cami'il-usul ve Mecma'iz-Zevaid
KİBİR, RİYA VE
(DİĞER) BÜYÜK GÜNAHLAR
İz Yayıncılık; 4. Cilt, Sayfa 284 -287 arası
İmam Muhammed Bin Muhammed Bin Suleyman
er-RUDANİ

ÂDÂB BAHSİ_


MUVATTA : MALİK BİN ENES



48 : GİYECEKLER KİTABI
Konya Yayıncılık ; Abdullah Parlıyan. Sayfa 745 - 746 arası


5. Erkeğin Elbisesini Uzatıp Sarkıtması
1638.
Abdullah b. Ömer (r.anhuma)'dan;
Rasûlullah (s.a.v.)şöyle buyurmuştur : «Kibirlenerek elbisesini yerde sürükleyen kimseye Allahu Teâlâ kıyamet gününde bakmaz (acıyıb bağışlamaz)» buyurdu.
( Sadece İmam Malik'in Muvatta'sında geçmektedir.)


1639. Ebû Hurayra'den:
Rasûlullah (s.a.v.):
«Allahu Teâlâ kıyamet gününde eteklerini büyüklenerek yerde sürükleyen kimseye (rahmet gözüyle) bakmaz.» buyurdu.
(Buharı, Libas, 5)

1640. Abdullah b. Ömer (r.anhuma)'dan: Rasûlullah (s.a.v.):
«Allahu Teâlâ kıyamet gününde büyüklük taslayarak eteğini yerde sürükleyen kimseye (rahmet gözüyle) bakmaz.» buyurdu.
(Buhari, Libas, 1; Muslim, Libas, 9)


1641. Alâ, babası Abdurrahman'dan şunları rivayet etti: Ebû Said el-Hudri'ye etekleri ne kadar uzatmalı diye sorduğumda:
«— Sana bildiğim doğru cevabı vereceğim. Rasûlullah (s.a.v.)'ı şöyle derken işittim:
«Mu'min erkeğin etekleri bacaklarının yarısına kadar inmelidir. Topuklarına kadar uzanınca da ona günah yoktur. Topuklardan aşağıda olan şey cehennemdedir. Allahü Teâlâ kıyamet gününde eteğini büyüklük taslayarak yerde sürükleyen kimseye (rahmet gözüyle) bakmaz.» buyurdu.
( Ebu Davud, Libas, 27; Muslim, Libas, 7.
Dinimize göre erkeklerin eteklerinin veya pantolonlarının yere kadar uzatılması mekruhtur. Hele bu hal kibrinden dolayı ise haramdır. Zira eteklerin fazla uzaması hem israf, hem temizliğe aykırı ve hem de normal harekete mani olur.)


MUVATTA : MALİK BİN ENES
48 : GİYECEKLER KİTABI

Konya Yayıncılık ; Abdullah Parlıyan. Sayfa 745 - 746 arası

*************************************


SUNEN-İ NESAİ



49 : SÜSLENME KİTABI
Konya Yayıncılık ; Abdullah Parlıyan. Cilt 3: Sayfa 541 - 546 arası


99- ŞALVAR GİYMEK

5230- İbn Abbas (r.anhuma)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’i Arafat’ta konuşurken işittim şöyle diyordu:
İzar (belden aşağıya örtecek peştamal) bulamayanlar şalvar giysin, ayakkabı terlik bulamayanlar da mest giysin.”
(Buhârî, Libas: 8; Ebû Davud, Libas: 30)



100- ETEK (PAÇA)LARIN UZUNLUĞU NE KADAR OLMALI?

5231- Abdullah b. Ömer (r.anhuma)’nın rivâyetine göre, Rasûlullah (s.a.v)Gurur ve kibrinden büyüklenerek elbisesini yerde sürükleyen bir adam kıyamete kadar yerin dibine batıp gidecektir buyurdu.
(İbn Mâce, Libas: 7; Ebû Davud, Libas: 30)


5232- Abdullah (r.anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kim elbisesini yerlerde sürürse -veya kibrinden dolayı elbiselerini sürüyenlere- kıyamet günü Allah onlara rahmet nazarıyla bakmaz.”
(İbn Mâce, Libas: 7; Ebû Davud, Libas: 30)


5233- Muharib (r.anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer (r.anhuma)’den işittim şöyle diyordu:
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kim kibrinden dolayı elbisesini yerlerde sürürse kıyamet günü Allah onun yüzüne rahmet nazarıyla bakmaz.”
(İbn Mâce, Libas: 7; Ebû Davud, Libas: 30)



101- ETEK (PAÇA)LARIN UZUNLUĞU NE KADAR OLMALI?

5234- Huzeyfe (r.anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
Elbisede uzunluk ölçüsü bacakların yarısına kadardır. Daha uzatmak isteyen biraz daha indirsin daha fazla uzatmak isteyen biraz daha uzatsın çünkü elbisenin topuklarda hakkı yoktur.”
(İbn Mâce, Libas: 7; Ebû Davud, Libas: 30)



102- TOPUKLARI AŞAN ETEKLER (PAÇALAR) ATEŞTEDİR

5235- Ebu Hurayra (r.anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
Topuklardan aşağıda olan elbiseler ateştedir.”
(İbn Mâce, Libas: 7; Ebû Davud, Libas: 30)


5236- Ebu Hurayra (r.anh)’den rivâyete göre,
Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
Topuklardan aşağı inen elbiseler ateştedir.”
(İbn Mâce, Libas: 7; Ebû Davud, Libas: 30)


103- ETEKLERİNİ (PAÇALARINI) UZATANLAR NEREDEDİR?

5237- İbn Abbas (r.anhuma)’dan rivâyete göre,
Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
Allah eteklerini uzatanlara rahmet bakışıyla bakmaz.”
(İbn Mâce, Libas: 7; Ebû Davud, Libas: 30)

5238- Ebu Zer (r.anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
Allah kıyamet günü şu üç kimseye ne rahmet bakışıyla bakar ne onlarla konuşur ne de onları günahlarından arındırır ayrıca onlar için acıklı bir azab ta vardır. Yaptığı iyiliği başa kakanlar, elbiselerini çok uzatanlar, yalan yeminlere mallarının satışını artırmaya çalışanlar.”
(Ebû Davud, Libas: 28; Tirmizî, Buyü’: 5)


5239- İbn Ömer (r.anhuma)’den rivâyete göre,
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
Kim kibirlenerek eteklerini, paçalarını ve sarığını yere kadar uzatır sürüklerse Allah o kimseye kıyamet günü rahmet bakışıyla bakmaz.”
(Ebû Davud, Libas: 28; Tirmizî, Büyü’: 5)


5240- Sâlim (r.anh)’in babasından rivâyete göre,
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
Kim elbisesini kibirlenerek yerlerde sürürse Allah kıyamet günü o kimseye rahmet bakışıyla bakmaz.”
Bunu duyan Ebu Bekir: “Ey Allah'ın Rasûlu! Eteğimin bir tarafını tutmaz isem sarkıyor deyince,
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
Sen eteğin kibirden dolayı uzatan kimselerden değilsin.”
(Ebû Davud, Libas: 28; Tirmizî, Büyü’: 5)


104- KADINLARIN ETEKLERİNİN ÖLÇÜSÜ NASILDIR?

5241- İbn Ömer (r.anhuma)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
Kim kibrinden dolayı eteklerini yerlerde sürüklerse Allah ona rahmet bakışıyla bakmaz.”
Bunun üzerine Ummu Seleme dedi ki: Ey Allah'ın Rasûlu kadınların etekleri nasıl olmalı?
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Erkeklerinkinden bir karış fazla uzatırlar.”
Ummu Seleme: “O zaman ayakları gözükür” deyince,
Rasûlullah (s.a.v): Öyleyse erkeklerinkinden bir arşın boyu uzatırlar bundan fazla da uzatamazlarbuyurdu.
(Tirmizî, Libas: 8; Ebû Davud, Libas: 40)



5242- Ummu Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v)’e kadınların eteklerinin uzunluğu sorulmuştu,
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştu: Erkeklerden bir karış daha uzun yaparlar
Ummu Seleme der ki: “Yine bir kısım yerleri açık kalır."
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v):
Bir arşın uzatırlar daha fazla uzatmazlar buyurdu.
(Tirmizî, Libas: 8; Ebû Davud, Libas: 40)


5243- Ummu seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) erkeklerin elbiselerinin uzunluğu konusu sorulmuştu.
Ummu Seleme de:
Ya kadınların etekleri nasıl olacak?” diye soruldu. Rasûlullah (s.a.v)’de: Erkeklerinkinden bir karış daha fazla uzatırlarbuyurdu.
Ummu Seleme: O zaman ayakları açıkta kalır deyince,
Rasûlullah (s.a.v):Erkeklerinkinden bir arşın fazla uzatırlar daha fazla da uzatmazlar buyurdu.
(Tirmizî, Libas: 8; Ebû Davud, Libas: 40)



5244- Ummu Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v)’e kadınlar eteklerini ne kadar uzatmalılar diye soruldu. Rasûlullah (s.a.v)’de:
Erkeklerden bir karış fazla buyurdu.
Ummu Seleme: “O zaman bir kısmı açık kalır” deyince,
Rasûlullah (s.a.v): “Erkeklerinkinden bir arşın daha fazla uzatırlar daha fazla uzatmazlar” buyurdu.
(Tirmizî, Libas: 8; Ebû Davud, Libas: 40)



105- DON GİYMEKSİZİN TEK PARÇA KUMAŞA BÜRÜNMEK YASAKTIR

5245- Ebu Said (r.anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) kolsuz avret mahallerini örtecek bir don giymeksizin tek parça çarşaf gibi bir şey bürünerek dizleri dikip oturmayı yasaklamıştır.
(Ebû Davud, Libas: 25; Muslim, Libas: 20)



5246- Ebu Said (r.anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v) kolsuz avret mahallerini örtecek bir don giymeksizin tek parça çarşaf gibi bir şey bürünerek dizleri dikip oturmayı yasaklamıştır.
(Ebû Davud, Libas: 25; Muslim, Libas: 20)



106- TEK PARÇA ÇARŞAF GİBİ BİR ELBİSEYE BÜRÜNEREK GİYİNMEK YASAKTIR

5247- Câbir (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v) donsuz vaziyette dizleri dikerek oturmayı ve tek parça elbiseye sarınarak donsuz giyinmeyi yasakladı.
(Ebû Davud, Libas: 25; Muslim, Libas: 20)


SUNEN-İ NESAİ
49 : SÜSLENME KİTABI
Konya Yayıncılık ; Abdullah Parlıyan. Cilt 3: Sayfa 541 - 546 arası


49- SÜSLENME KİTABI (Bölümleri)

***************************


SUNEN-İ EBU DAVUD




25. Eteği (Yerlere Doğru) Sarkıtma Konusunda Gelen Hadisler


4084... Ebu Cureyy Câbir b. Suleym'den (rivayet olunmuştur; ) dedi ki:
Halkın fikrinden (yararlanarak) döndüğü bir adam gördüm. Onun her söylediğini halk kabul ediyordu. (Halka) "Bu (zat) kimdir?" diye sordum.
"Rasulullah (s.a.v)dır" cevabını verdiler.
Bunun üzerine yanına varıb;
"Aleykesselam ey Allah'ın Rasulu; diyerek iki defa selam verdim.
"Aleyke's selam diye selam verme. Çünkü 'aleyke's selam” ölülerin selamıdır. 'Esselamu aleyke' diye selam ver" buyurdu.
Sen Allah'ın Rasulü müsün? dedim.
"Ben Allah'ın Rasulüyüm.(O öyle bir Allah'tır ki) sana bir zarar gelse de kendisine dua etsen o zararı senden giderir. Sana bir kıtlık yılı gelse de kendisine dua etsen o yılı senin için verimli hale getirir. Eğer susuz ve kıraç bir yerde yada bir çölde iken bineğin kaybolsa da kendisine dua etsen onu sana geri getirir" buyurdu.
Bana bir tavsiyede bulun, dedim.
"Kimseye sövme" dedi.
Ondan sonra ben hiçbir hür insana, köleye, deveye ve koyuna sövmedim. (Sonra tavsiyesine devamla) şöyle buyurdu:
"Hiçbir iyiliği küçümserde. (Müslüman) kardeşinle güler yüzle konuşmanı da küçümseme. (Çünkü) bu da bir iyiliktir. Eteği dizinin yarısına kadar (yukarı) kaldır. Eğer bunu kabul etmezsen topuklarına kadar(kaldır). (Fakat) eteği(ni daha aşağıya) salıvermekten sakın. Çünkü bu büyüklenme alametidir. Allah büyüklenmeyi sevmez. Eğer bir kimse sana söverse ve sende (olduğunu) bildiğin bir şeyden dolayı seni ayıplayacak olursa, sen de onda (olduğunu) bildiğin bir şeyden dolayı onu ayıplama. Çünkü bunun vebali onadır."
[Tirmizî, libas 8.9: Nesaî, zînet 17; İbn-i Mâce, libas 9; Dârimî. rikak 54; Ahmed b. Hanbel I, 380, 397, 439, 11-154, 267 492. III. 470 IV 65, 180. V, 63, 64. 79, 378.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/158-159.]


Açıklama

Bu hadis-i şerifin zahirinden kabir ziyareti esnasında ölülere ancak "Aleykesselam", "Aleykumusselam" gibi sözlerle selam verileceği manası anlaşılmakla beraber, aslında Peygamberin ölülere de aynen diriler gibi "Esslamu Aleykum" diyerek selam verdiği 3237 numaralı hadis-i şerifte ifade edilmektedir. Bineaneleyh Peygamberin ölülere selam verişi ile dirilere selam verişi arasında bir fark yoktur.
Bununla beraber Peygamber'in burada karşısında bulunan şahsa "Aleykesselam ölülerin selamıdır" buyurmakla o sırada araplarca meşhur ve yürürlükte olan ölülere selamı kastetmiş ve "Öyle Arab'larca ölü selamı olarak bilinen bu sözlerle bana selam verme" demek istemiştir.
Hadis-i şerifte duanın, kainatın tüm idaresinin Allah'a ait olduğuna, isteneni vermenin ancak Allah'ın gücü dahilinde olduğuna inanmak" gibi bazı şartlan olduğuna bu şartlara uyulduğu ve Allah'ın iradesine uygun düşüldüğü zaman duanın kabul edileceğine dair delalet vardır.

Hadis-i şerifte ayrıca şu hususlarada yer verilmiştir:

1- Erkekler için elbisenin dizin yarısında kalıp daha aşağıya inmemesi mustehab, topuklara kadar inmesi kerahetsiz olarak caiz. Topuktan da örtecek kadar aşağıya inmesi ise haramdır. Çünkü büyüklük duygusu verir. Büyüklük duygusu hissetmeden topukları örtecek kadar uzun elbise giymek ise tenzihen mekruhtur.

2- Sövmek haramdır.
3- Büyüklenmek haramdır.
4- Söven kimseye aynı şekilde söverek karşılık vermek caiz olmadığı gibi, kendisini ayıplayan bir kimseyi bir ayıbından dolayı ayıplayıp kalkmak da caiz değildir. Ancak kötü bir işi işlerken görünce ondan nehyetmek emri bil-maruf nehyi ani'l-münker konusuna girdiğinden vacibdir.
Bezlu'l-Mechud yazarının da ifade ettiği gibi; sözlü saldın veya hakarete uğrayan bir kimsenin, yalan ve iftira yoluna sapmamak ve kendisine yapılan saldırıdan daha ileri gitmemek şartıyla karşılık vermesi caizdir.
[Bezlu’l- Mechûd XVI. 410.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/159-160]


4085... (Salim b. Abdullah'ın) babasından rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (s.a.v):
"Elbisesini büyüklük taslayarak (yerlerde) sürü(yüp gezen) kimseye Allah kıyamet gününde(rahmet nazarıyla) bakmayacaktır." buyurmuştur.
Bunun üzerine Ebu Bekir(r.anh):
Benim eteğimin bir yanı da (yere) sarkıyor. Oysa benelinden geldiğince onu bundan korumaya dikkat ediyorum, dedi.
(Fahr-'i Kainat Efendimiz de):
"Sen bunu büyüklenerek yapanlardan değilsin" buyurdu.
[Buhari, fedâilu's – sahabe 5.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/160.]

4086... Ebu Hurayra (r.anh)'den şöyle dediği rivayet olunmuştur:
Bir adam eteğini (topuklarının altına kadar sartıkmış bir halde namaz kılarken Rasululah (s.a.v)(onu gördü de) kendisine, "Git, abdest al" buyurdu. (Adam gidip abdest aldı geldi. (Peygamber tekrar); "Git abdest al" buyurdu. Bunun üzerine (arada bulunan başka bıradam Hz. Peygamber'e:
Ey Allah'ın Rasulü, (namaza albestli olarak başladığı halde) bu adama niçin abdest almasını emrediyorsun, sonra da bun(un hikmetin) den bahsetmiyorsun? dedi.
(Peygamber de):
"O eteğini (topuklarının altına kadar) sarkıtmış bir halde namaz kılıyordu. Oysa yüce Allah (eteğini topuklarının altına) sarkıtmış olan bir insanın namazını kabul etmez" buyurdu.
[Ahmed b. Hanbel. IV, 68, V 379.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/160-161]


4087... Ebû Zer (r.anh)'den şöyle dediği rivayet olunmuştur:
Peygamber (s.a.v):
"Üç (kişi) vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla konuşmaz ve onlara (rahmet nazarıyla) bakmaz ve onları (günah kirlerinden) temize çıkarmaz. Onlar için acıklı bir azap vardır" buyurdu.
(Sevaplardan) eli boşa çıkan ve (amellerinden) fayda göremeyen bu kimseler kimdir, ey Allah'ın Rasulü? diye sordum.
Rasulullah (s.a.v) yukarıdaki sözünü üç defa tekrarladı.
(Ben, yine);
Ey Allah'ın Rasulü, (gerçekten) mahrumiyet ve hüsrana uğrayan bu kimseler kimlerdir? dedim.
"(Elbisesini) eteğini kibrinden dolayı topuklarının altına kadar sarkıtan (verdiğini) başa kakan, yalan yere yeminle malına sürüm sağlayandır. -Ya da facir olan kimsedir-" buyurdu. (Buradaki tereddüt raviye aittir.)
[Muslim. İman 106: Nesaî. buyu 5, zekat 69 Zinci 104; Tirnîzî buyu 5: ibn-i Mâce, ticaret, 30: Ahmed b. Hanbel, V 148, 158. 162. 168, 178.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/161-162.]


4088... Şu (bir önceki) hadisi Peygamber (s.a.v)'den Ebû Zer (r.anh) yoluyla Harşe b. el-Harr da rivayet etmiştir, ancak bir önceki rivayet daha uzundur. (Bir önceki hadisin ravilerinden Ebû Zer'a) dedi ki: "Mennan, her verdiğini başa kakan kimse anlamına gelir."
[Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/162]

Açıklama

Tercümesini sunduğumuz bu hadis-i şerifler, büyüklük duygusu vereceği için topuklardan aşağıya kadar sarkan uzun elbise giymenin haram olduğunu ifade etmektedir.
4086 numaralı hadis-i şerifte ifade edildiği üzere Peygamber, bu şekilde namaz kılmakta olan birini görünce ona abdestini yenilemesini emretmiştir.
Bezlu'l-Mechud yazarının dediği gibi, Peygamber'in o kimseye abdest almasını emretmesi, "Böyle uzun elbise giymenin abdesti bozmasından değil de, abdesti günahlara keffaret olması cihetiyle o kimsenin hissetmiş olduğu büyüklük duygusunun günahına keffaret olması içindir." denilebilir.
Bu sözü geçen hadis- i şerifte, Peygamber'in uzun elbise ile namaz kılan adama abdest almasını emrettiği halde, namazını tekrar kılmasını emretmemesi, uzun elbiseler içerisinde kılınan namazın iadesi gerekmediğine fakat büyüklerime duygusu hissetmesi sebebiye günahkar olduğuna delalet eder.
Her ne kadar hadis-i şerifte, Peygamber'in uzun elbise ile namaz kılan kimsenin kıldığı bu namazın kabul edilmeyeceği ifade buyuruluyorsa da bu söz, "Allah o kimseye ve amellerine değer vermez" gibi manalara gelmektedir. Nitekim namaz bölümünde 637 numaralı hadis-i şerifin şerhinde bu hususu ve mezhep imamlarının bu husustaki görüşlerini açıklamıştık.
Hadis-i şerif aynı zamanda Ebu Bekir (r.anh)'in faziletine, büyüklenme duygusu gibi mezmum duygulardan arınmig olduğuna da delalet etmektedir.
122 - 4087 numaralı hadis-i şerifte geçen, "Allah kıyamet gününde onlarla konuşmaz", "onlara bakmaz", onları temiz çıkarmaz" sözlerini açıklarken Bezlu'l-Mechud yazarı şöyle diyor:
1- Allah'ın onlarla konuşmamasından maksat, onlarla razı olduğu kimselerle konuştuğu gibi rızasıyla konuşmaz, bilakis gazabı ile konuşur demektir.
2- Allah'ın onlara bakmasından maksat ise, rahmeti ve rızası ile bakmaması, yani onlardan yüz çevirmesidir.
3- Onları temize çıkarmaması ise, onların günahlarını temizlememesi yani bağışlamamasıdır.
[Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/162-163]

4089... Kays b. Bışr et-Tağlibî'den rivayet olunmuştur; dedi ki: Ebu'd- Derda'nın arkadaşı olan babam bana (şunları) anlattı:
Dımişk'da Peygamber (s.a.v)'in sahabilerden İbn Hanzaliyye diye anılan bir adam vardı. Yalnız (lığı seven ve yalnız yaşayan) bir kimseydi. Halk ile az oturur kalkardı. Onun (meşguliyeti nafile) namaz{dan ibaretti bu meşguleyetini bitirince) ailesinin yanına varırdı. (Bir gün) biz Ebu'd-Derda'nın yanında iken bize uğradı.
Ebu'd-Derda (r.anh) ona: "Bize yararlı olacak ve sana zararlı olmayacak bir söz (söyle)" dedi. (Bunun üzerine İbn Hanzaliyye şunları) söyledi:
Rasulullah (s.a.v) (düşman üzerine) bir akıncı birliği göndermişti. Bir süre sonra (bu birlik savaştan) döndü. Derken bu birliğe katılanlardan bi;ri (Peygamber'in mescidine geldi ve Rasulullah (s.a.v)'ın da bulunduğu meclise oturdu. Yanında bulunan birisine Düşmanla karşılaştığımızda bizi bir görseydin! Falan kimse düşmana saldırıp "Al, bu da benden! Ben Gifarlı yiğidim!" diyerek mızrağım (düşmana) sapladı. Onun bu sözü hakkında görüşün nedir? dedi. (O adam da):
O zatın (bu sözüyle yapmış olduğu cihadın) sevabını iptal ettiği görüşündeyim, cevabını verdi.
Bu sözü bir başkası işitti ve:
Ben bu sözde bir sakınca görmüyorum,
Bunun üzerine münakaşaya başladılar. Nihayet (onların bu münâkaşasını) Rasulullah (s.a.v) duydu ve şöyle buyurdu:
"Hayret doğrusu! (Allah yolunda savaşırken) bu gibi sözler söyleyen bir müslümanın (bu savaşından gereği gibi) sevab almasına ve (dünyada) iyilikle anılmasına hiçbir engel yoktur."
Kays b. Bişr sözlerine evam ederek dedi ki: Babam daha sonra bana şunları anlattı:
Gördüm ki, Ebu'd-Derda, Peygamber'in bu sözüne (çok) sevindi, ve "Sen bunu bizzat Rasulullah (s.a.v)'dan mı işittin?" diyerek başını İbn Hanzaîiyye'ye (doğru) kaldırmaya başladı.
(İbn Hanzaliyye'de): "Evet, (duydum)" cevabını verdi. Ebu'd-Derda, ibn Hanzaliyye'ye bunu bizzat Rasulullah'dan mı duydun diyerek sormaya devam etti. Nihayet ben (Ebu'd-Derda'nın bu soruyu tekrarlarken içinde bulunduğu tevazuyu ve edebi görünce, kendi kendime) "Kesinlikle ebu'd-Derda (İbn Hanzeliyye'nin) dizlerine kapanacak" diyordum.
(Babam sözlerine devam ederek şöyle) dedi: (İbn Hanzaliyye) bir başka gün (yine) yanımıza uğradı. (Yine) Ebu'd-Derda ona:
Bize yararlı olan ve sana zararlı olmayan bir söz (söyle) dedi. O da:
Rasulullah (s.a.v.) bize: "Cihad için elinde tuttuğu ata masraf eden kimse sadaka vererek elini açıb da kapamayan kimse gibidir" buyurdu, dedi.
Başka bir gün (yine) bize uğradı.
(Yine) Ebu'd-Derda:
Bize yararlı ve sana zararlı olmayan bir söz dedi.
(O da): Rasulullah (s.a.v) bize: "
Saçları (kulak memelerinden aşağı inecek kadar) uzun, eteğide topuklarından daha aşağıya kadar sarkık olmasa Huraym el-Esedî ne iyi adamdır" buyurdu, dedi.
Bu (söz) Huraym'e ulaştı da koşup (eline) bir bıçak (aldı) ve onunla saçını kulaklarına kadar, eteğini de dizlerinin yarısına kadar kısalttı. Sonra diğer bir günde bize (yine) uğradı.
Ebu'd-Derda ona:
Bize fayda verecek ve sana zarar vermeyecek bir söz! dedi.
(O da):
Rasulullah (s.a.v)'ı (şöyle) derken işittim: "Siz (müslüman) kardeşlerinizin yanına varıyorsunuz. (Onların yanına vardığınız zaman) binek hayvanlarına güzel eğerler vurunuz ve güzel elbiseler giyininiz. Öyle ki halk içinde (vücuttaki)"ben" gibi olunuz. Çünkü Allah çirkinliği ve isteyerek çirkinleşmeyi sevmez"

Ebû Dâvûd dedi ki: (Bu cümleyi) Ebû Nuaym da Hişâm dan, "Ta ki halk arasında (vücuddaki) "ben" gibi olunuz diye rivayet etti.
[Ahmed IV- 180.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/163-165.]


Açıklama

Hadis-i şerifte söz konusu edilen olayları anlatan jbn Hanzaliyye'nin bu olayları oturarak mı yoksa ayakta mı anlattığı kesin olarak belli değildir.
Eğer oturarak anlatmış ise, "Ebu'd-Derda kesinlikle dizlerine kapanarak" anlamındaki cümlede bulunan "dizlerine" kelimesindeki zamirin İbn Hanzaliyye ile ilgili olması gerekir. Bu durumda cümle "Kesinlikle Ebu'd-Derda İbn Hanzaliyye"nin dizlerine kapanacak diyordum" anlamına gelir. Ahmed b. Hanbel'in rivayetinde bu cümle "Ebu'd-Derda onun dizlerine kapanmaya niyetlendi" anlamına gelen lafızlarla rivayet edili-ğinden biz. İbn Hanzaliyye'nin bu olayı oturarak anlattığı kanaatine vardık ve sözü geçen zamirin de İbn Hanzaliyye'ye döndüğüne hükmederek tercümeyi buna göre yaptık.
Ancak, İbn Hanzaliyye'nin bu olayı ayakta anlattığı farzedilirse, anlatılanları oturarak dinleyen Ebu'd-Derda'nın ibn Hanzaliyye'nin dizleri üzerine kapanması mümkün olmayacağından sözü geçen zamirin Ebu'd-Derda ile ilgili olması gerekir. Bu durumda sözkonusu cümle "Ebu'd-Derda kendi dizleri üzerine çöktü" anlamına gelir.
İbn Hanzaliyye, ibadete düşkün, insanlar arasına fazla sokulmaktan hoşlanmayan birisi olduğu için sözlerini bir an önce bitirip ibadetine dönmek gayesiyle konuşmasını oturmadan ayakta yapmış olması da kuvvetle muhtemeldir.
[Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/165-166]

Bazı Hükümler

1. Bir kimsenin savaş esnasında, düşmana karşı yiğitlik taslaması ve cengaverliğini ifade eden sözler söylemesi caizdir. Bunun câizliğinde selef uleması ittifak etmişlerdir.
2. Kişinin cihad için beslediği alına yaptığı masraf Allah yolunda verilmiş sadaka gibidir.
3. Bir kimsenin, söylediği sözlerin kesinlikle musbet yönde tesir göstereceğini bilmesi halinde, müslüman kardeşini içinde bulunduğu kusurlu durumdan kurtarmak maksadıyla onun kusurlarını, hakkında söylenenleri kendisine ulaştıracak kimselerin yanında söylemesi caizdir.
4. Kişinin saçlarını kulak memelerinden aşağı, eteklerini de topuklarından aşağı inecek kadar uzatması caiz değildir.
5. Kişinin toplantılara giderken güzel elbiseler giymesi, yolculuğa çıkarken binitini en güzel şekilde hazırlaması sünnettir.
[Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/166]

26. Büyüklenme Hakkında (Gelen Hadisler)

4090... Ebu Hurayra'dan rivayet olunduğuna göre; Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"İzzet ve celâl sahibi olan Allah buyurdu ki: Büyüklük benim gömleğim, ululuk da benim etekliğimdir. Kim bunlardan birinde benimle yarışmaya yeltenirse onu ateşe atarım."
[Muslim I. 136- ibn-i Mace, Zuhd I fi; Ahmed b. Hanbel 11,248, 376.414.427,442. VI. 19.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/167]


Açıklama

Rida: Bedenin belden yukarı kısmı için kulanılan elbisedir.
İzarda bedenin belden aşağı kısmı için kulanılan elbisedir.
Allah Teâlâ bu hadiste, "Kibriya benim ridamdır ve azamet benim izarındır." buyurmaktadır.
Tabii Allah giysiden pak ve nezihtir. Onun hakkında böyle bir şey de düşünülmez. Çünkü O bir cisim değildir.
Avnu'l-Mabud yazarının beyanına göre Hattabi bu cümleyi açıklarken özetle şöyle demiştir:
Bu cümlelerin manası şudur:
Kibriya yani büyüklük ve azamet Allah Subhânehu'ya mahsus iki sıfattır. Hiçbir kimse bu iki sıfatta Allah'a ortak olamaz ve hiçbir yaratığa bu sıfatları takınmaya kalkışması yakışamaz. Çünkü yaratığın şaşmaz ve kaçınılmaz sıfatı alçak gönüllülük ve küçüklüktür.
Ridâ ve İzar denilen giysi bir misal olarak kullanılmıştır. Yani bir insanın üstündeki elbiseyi aynı anda bir başkasının bürünmesi, böyece ortak olması nasıl düşüniilemiyorsa Allah'a mahsus bu iki sıfatta başka bir varlığın ortaklık taslaması da düşünülemez.

Sindî de bu hadisin izahı bölümünde Özetle şöyle der:
Hadisten maksat şudur:
Bir insanın elbisesine başkasının ortak olması nasıl düşünülmüyorsa, Allah'ın bu iki sıfatına da başkasının ortak olması, bu sıfatların başkası hakkında kullanılması veya başkasının bu sıfatlan taşıması düşünülemez. Bilindiği gibi Allah'ın rahmet ve kerem sıfatları mecazi anlamda başkaları hakkında kullanılabilir. Mesela falan adam merhametlidir, filan kişi kerem sahibidir denilir. Fakat kibriya ve azamet sıfatları böyle değildir. Mecazi anlamda da olsa başkaları bu sıfatlan takınamaz.
Hadisin zahirine göre kibriya ve azamet kelimelerinin manaları arasında bir farkın olmadığı lugat kitablarından anlaşılmaktadır. Bu itibarla bu kelimelerin manaları arasında bir farkın bulunub bulunmadığı hususunda ilim adamlarının bazısı duraklamış, bir şey söylememeyi ve görüş beyan etmemeyi tercih etmişlerdir.

Diğer bir kısım alimler şu farkın bulunduğunu söylemişlerdir:
Kibriya; Allah Teâla'nın büyüklüğü, Yaratıklar tarafından takdir edilsin edilmesin, bilinsin veya bilinmesin onun haddi zatında büyük olmasıdır.
Azamet ise, yaratıkların onun büyüklüğünü takdir ederek kabul etmiş olmasıdır.
Bu duruma göre kibriya, zatî bir sıfat mahiyetindedir, izafi değildir ve azamet sıfatından daha yüksektir. Çünkü azamet sıfatı izafidir. Yani yaratıkların takdir ve kabulü ile ilgisi bulunan bir sıfattır. Bu nedenledir ki, kibriya. bedenin üst kısmına giyilen ridaya benzetilmiş; azamet de bedenin alt kısmini örten izar'a benzetilmiştir.
[Hatiboğlu Haydar. Sünen-i ibn-i Mace tercemesi ve şerhi, X 449-450.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/167-168]


4091... Abdullah (b. Mes'ud) (r.anh)'dan rivayet olunduğuna göre;
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse cennete giremez. Kalbinde hardal (tanesi) kadar iman bulunan kimse de cehenneme girmez."
Ebu Dâvud dedi ki: (Bu hadisin) bir benzerini de el-Kasmeli, El A'meş'ten rivayet etmiştir.
[Buharı, iman'15. ikan. 35, 51. fiten. B. tevhid 36: muslim, iman 80, I48. 149. 230. 304. 326, Fiten 52; Tirmizi. Birr 61, Fiten 17: İbn-i Mace, mukaddime 9. Filen 27. Ziihd 16; Dârimi. mukaddime 7; Ahmed b. Hambel, 1451, II 164, 215. III, 56, 144. 320. IV. 151, V 983.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/168]


Açıklama

Hardal; turpgillerden, tadı sert ve yakıcı bir madde taşıyan tohumu hekimlikte kullanılan bir bitkidir. Bu hadis-i şerifin isnadında bulunan A'meş ile İbrahim ve Alkame'nin üçü de tabiî ve Kufeli olduğu gibi, hadisi Peygamberden rivayet eden Abdullah b. Mes'ud (r.anh)da Kufeli'dir.
Metinde geçen, kalbinde hardal tanesi kadar bir kibir bulunan kimse cennete giremez" ibaresinin tevili hususunda ulema ihtilaf etmişlerdir.
Ebû Suleyman Hattâbi bu ibareyi iki vecihle tevil etmiştir;
1_ Kibirden murad, imandan tekebbur etmek yani iman etmemektir. Bu halde ölen bir kimse asla cennete giremez.
2_ Maksad; cennete giren bir kimsenin kalbinde oraya girerken kibir bulunmaz demektir. Nitekim Allah Teâlâ hazretleri, "Biz onların kalble-rindeki kin ve hasedi çıkaracağız" buyurmuştur. (Hicr, 47)
Ancak Hattâbi'nin bu tevillerini Nevevi beğenmemiş; hadisin mâruf olan kibirden yani kendini başkalarından yüksek görerek onları tahkir ve hakkı bertaraf etmekten nehy için varid olduğunu söylemiş, binaenaleyh ibarenin bu te'villere hamledilerek matlub olan manadan çıkarılmaması gerektiğini bildirmiştir.
Kadı İyad ile sair alimlere göre, Hadisin manası kibirli kimse cennete giremez demektir. Nevevî de bu kavli ihtiyar etmiştir.
Bazıları; "Evet, ceza verilirse mana budur. Fakat Cenabı-ı Hakkın lütfü keremiyle o kimseyi affetmesi de caizdir. Bineâenaleyh bütün müminler ya doğrudan doğruya yahudda büyük günah işlemekte ısrar halinde ölen günahkarlardan bazıları azab gördükten sonra mutlaka cennete gireceklerdir" demişlerdir.
Hadisten murad, "kibirlilerin cennete giren ilk takva sahibleriyle birlikte giremeyeceklerini açıklamaktır" diyenler de olmuştur.
Hadisin sonunda yer alan. "Kalbinde hardal (tanesi) kadar iman bulunan kimse de cehenneme girmez" mealindeki ibarenin manası da "kafirler gibi cehenneme ebedi olarak giremez" demektir.
[Davudoğlu Ahmed, sahih-i Müslim terceme ve şerhi I 382, 383.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/168-169]



Kibir haram olan kötü huylardan birisidir. Hadisteki ifade kibirli insanın cennete giremeyeceğini anlatmaktadır. Ancak buradaki kibir, Allah'a ve Peygamber (s.a.v.)'e karşı olan kibirdir. Ahlâkî bir özellik olarak kibir, başkalarını küçük görmek ve onlarla alay etmek anlamıyla düşünülürse bu özellik insanı dinden çıkaran bir özellik değildir.



Ebu Rayhâne (r,anh), Peygamber (s.a.v.)'den şöyle rivayet etmiştir:
"Cennete kibirden hiçbir şey giremez."
Orada bulunanlardan biri şöyle dedi:
"Ey Allah'ın Rasulu! Ben, kamçımın şaklaması ve ayakkabımın sağlamlığı ile güzel görünmekten hoşlanırım, bu kibir midir?"
Peygamber (s.a.v.) : "Hayır bu kibir değildir. Allah güzeldir güzeli sever. Kibir, hakkı küçük görmek ve başı gözü ile insanlarla alay etmektir."
(Muslim, İman, 47; Ahmed b Hanbel, lV / 133-134)





4092... Ebu Hurayra (r.anh)'den rivayet olunduğuna göre; Güzel bir adam Peygamber (s.a.v)'e gelib;
Ey Allah'ın Rasulü, ben kendisine güzellik sevdirilen bir adamım. Gördüğün kadarıyla ondan bana da verilmiştir. Hatta bir kimsenin (güzellikle) benden üstün olmasını (asla) sevmiyorum, demiş. (Ebu Hurayra'nin hatırlayabildiği kadarıyla o zat); ya (güzellikte birinin) "bişirâk-i na'Iî= nalinimin tasmasını (geçmesini bile istemiyorum)” demiş; yahutta bişı's-i na'lî= nalinimin tasmasını (geçmesini bile istemiyorum)" demiş (ve sorusunu şöyle tamamlamış): "Bu kibirden midir?"
(Peygamber de şöyle) cevab verdi:
"Hayır, fakat kibir, hakkı inkâr eden ve halkı küçük gören kimse(nin yaptığı inkâr ve büyiiklenme fiilleri)dir."
[Muslim, iman 92: Tirmîzî, birr 60: Ahmed b. Hanbel 385, 427.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/169-170.]


Açıklama

Peygamber'e, güzelliği sevdiğinden ve bu hususta hiçbir kimsenin kendisini geçmesini istemediğinden bahseden ve bu halinin kibir sayılıb sayılmadığını soran zatın kimliği kesin olarak bilinmiyor. Kadı Iyad ile İbn Abdilberr bu zatın Mâlik b. Murra olduğunu iddia ederlerken, İbnu'l-Arabî, onun Ebû Reyhâne Şen'un olduğunu, Ali b. el-Medinî de Rabbi b. Amir olduğunu söylemiştir. İbn Ebi'd-Dünya. bu zatın Muaz b. Cebel olduğunu iddia edenlerin de bulunduğunu söylüyor. Abdullah b. Amr b. As ve Huraym b. Fâtik olduğunu söyleyenler de vardır.
Hadis-i şerif; güzelliği, güzel giyinmeyi ve güzel işleri sevmenin kibirle bir ilgisi olmadığını; asıl kibirin, hakkı kabulden kaçınmak ve insanları küçük görmekten ibaret olduğunu ifade etmektedir.
Gerçekte, güzel elbise giymenin kibirle ilgisi yoktur. Bilakis güzel giymek Allah'ın nimetine şükür manasına taşır. 4063 numaralı hadis-i şerifte de ifade edildiği gibi "Allah verdiği nimetin eserini kulunun üzerinde görmeyi sever."
Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmaktadır:
"Şubhesiz ki Allah güzeldir, güzelliği sever. "
[Muslim İman 148; ibn-i Mâce, duâ 10. Ahmed b. Hanbel IV 133, 134. 151.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/170.]










27. Eteğin Nereye Kadar Uzanacağı Hakkında (Gelen Hadisler)

4093... (el-Alâ b. Abdurrahman'ın) babasından rivayet edilmiştir; dedi ki:
Ben Ebû Saîd el-Hudrî'ye; eteği(n nereye kadar uzanacağını) sordum da (bana) şöyle dedi: "Bunu tam bilene sordun.
Rasulullah (s.a.v);
"Mu'minin eteğinin uzunluğu dizinin yarısı (na kadar) dır. Dizin yarısı ile topukları arasında olmasında da bir sakınca yoktur. Topuklardan daha aşağısında olan etekler ise cehennemdedir. Allah (c.c) eteğini büyüklenerek yerlerde sürükleyip gezen kimsenin yüzüne bakmayacaktır
[Buharı, libâs, 1,2,5, fedâilu's sahabe 5: Muslim, libâs 42. 43-46. 48; Tirmizî. libâs 8,9: İhtı Mâce, libâs 6.9; Muvatta, libas 9-12; Ahmed b. Hanbel. II, 5, 10, 32, 42, 44, 46. 55, 56, 60. 65. 67. 69. 74. 76. 81. 386, 397. 409.430.454.467.479, 111.5.6, 31,44.52, 97. 140. 249,249, 256] buyurdu.
[Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/171]

4094... (Salim b. Abdullah b. Ömer'in) babasından rivayet olunduğuna göre; Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"(Giysiyi aşağıya doğru) sarkıtmak, belden yukarı giyilen giyside, gömlekte ve sarıkta (da)olur. (Sadece eteklere mahsus bir şey değildir.) Allah bunların (birini giyip de) bir ucunu (yerlerde) sürükleyen kimsye kıyamet gününde bakmayacaktır."
[Buharı, libâs. 1,2,5, fedâilu's sahabe 5: Muslim, libâs 42,43-46. 48: Tirmizî, libâs 8,9; İbn Mâce, libâs 6,9; Muvatta, libas 9-12: Ahmed b. Hanbel, II. 5. 10, 32,42,44.46.55.56.60.65,67,69. 74, 76, 81, 386,397, 409,430,454.467.479. III. 5,6. 31,44,52.97, 140. 249,. 249. 256.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/171]


4095... Zeyd (Yezid)b. Ebî Sumeyye'den rivayet olunmuştur; dedi ki: Ben (Abdullah) b. Ömer'i şöyle derken işittim:
RasuluIIah (s.a.v)'ın etek için söylediği, gömlek için de (geçerlidir).
[Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/172.]

4096... Muhammed b. Ebi Yahya'dan rivayet edilmiştir; de ki: İkrime (bana) şöyle dedi:
İbn Abbas'i, İzarını giyip önden (yere doğru sarkan) uç kısımlarını ayaklarının üst tarafına değdirirken, arkasından (yere doğru sarkan) kısımlarını da (topuklarından yukarı) kaldırırken gördüm.
(Kendisine), "İzarını niçin böyle giyiniyorsun?" dedimde, Rasûlullah (s.a.v.), böyle giyerken gördüm" karşılığını verdi.
[Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/172.]

Açıklama

4093 ve 4094 numaralı hadis-i şeriflerde, elbisenin dizlerin yansına kadar uzatılıp daha aşağıya kadar uzatılmaması tavsiye edilmektedir.
4084 numaralı hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi, erkekler için elbiselerin dizlerin yarısında kalıp daha aşağıya sarkmaması mustehab, topuklara kadar inmesi kerahatsiz olarak caiz, topukları örtecek kadar aşağıya inmesi ise haramdır. Çünkü büyüklük verir. Büyüklük hissi duymadan topukları örtecek derecede uzun elbise giymek tenzihen mekruhtur.
4095 numaralı hadis-i şerifte de ifade buyurduğu üzere, Peygamber'in ölçüyü aşan etekler hakkındaki tehditkâr sözleri ölçüyü aşan gömlekler, sarıklar, zırhlar ve abalar içinde geçerlidir.
Abalar, zırhlar ve gömlekler hakkındaki ölçü aynen etekler hakkındaki ölçü gibidir. Yani gömleğin müstehap olan uzunluğu dizlerin yarısına kadardır. Topukları da içine alacak kadar uzun gömlek giymek ise haramdır.
Sarıklar hakkındaki ölçü ise 4079 numaralı hadis-i şerifin şerhinde açıkladığımız gibidir.
4096 numaralı hadis-i şerifte ise İbn Abbas'ın, eteklerini topuklara kadar indirip topukları kapatmasından kaçındığı ve Peygamberden böyle gördüğü için böyle hareket ettiğini söylediği ifade edilmektedir.
Yukarıda açıkladığımız gibi, topukları kapatmak şartıyla etekleri topuklara kadar uzun tutmak kerahatsiz olarak caizdir.
4085 numaralı hadis-i şerifte de açıklandığı üzere büyüklük duygusuna kapılmadan topukları kapatacak derecede uzun elbise giymek haram değildir. İbn Abbas'ın bu giyimi bu husuları açıklığa kavuşturmaktadır.
[Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/172-173]

SUNEN-İ EBU DAVUD



25. Eteği (Yerlere Doğru) Sarkıtma Konusunda Gelen Hadisler

Giyim-Kuşam

PANTALON PAÇALARININ UZUNLUĞU MESELESİ

DEĞERLENDİRME

Konuyla ilgili hadisleri bir bütün halinde değerlendirerek incelememiz yerinde olacaktır. Aksi taktirde her isteyen her istediği hadisi seçerek, hadisten bahsi geçen bölümlere tutunarak fikrini savunma girişiminde bulunacaktır.

Şimdi hadiste geçen vurgulamaları hadisler üzerinden madde madde sayalım :

1 / 791. İbni Ömer radıyallahu anhumâ’dan rivayet edildiğine göre,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Allah Taâlâ kibirlenip büyüklük taslayarak elbisesinin eteğini yerde sürüyen kimsenin kıyamet gününde yüzüne bakmaz. ”
Bunun üzerine Ebû Bekir: Yâ Rasûlallah! Dikkat etmediğimde benim de elbisemin eteği yerde sürünüyor, dedi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: – “Şubhesiz sen bunu büyüklük taslamak için yapmıyorsun buyurdular.
(Buhârî, Libâs 2, Fezâilu’s–sahâbe 5; Muslim, Libâs 43–44. Ebû Dâvûd, Libâs 25)



1- Hadis-i şerifte men edilen, elbisenin eteğini kibirlenip büyüklük taslayarak elbisesinin eteğini yerde sürüyen denilerek sebebini saymıştır.

2- Rasulullah (s.a.v.) hadisi şerifin devamında Ebubekir'in (r.anh) eteğinin yerde sürünmesine rağmen O'na "sen bunu büyüklük taslamak için yapmıyorsun diyerek bir vebali olmadığını söylemiştir.

Hadis-i şerif , elbisenin yerde kibirle sürünmesinin haram olduğunu beyan etmektedir. Ancak bu uzun giyimde, kibir gurur gibi niyet olmazsa haram olmadığı anlaşılmaktadır. Fakat yine de mekruh olabilir. Çünkü namaz gibi ibadetlerde elbislerin temiz olması gerekir. Yere değen elbiseler ise yerdeki necasetten dolayı kirlenir. Bu açıdan dikkat etmek gerekir.

Yine hadis-i şeriflerde geçen azab ve tehdid unsuru gurur ve gösteriş için giyenlerle necaset bulaşan elbiseler içindir. Bunlar yoksa günah olmaz. Nitekim sonraki hadis-i şeriflerde bu durum açıkça belirtiliyor.

5 / 794. Ebû Zer (radıyallahu anh)’den rivayet edildiğine göre,
Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Üç sınıf insan vardır ki, Allah Teâlâ kıyamet gününde onlarla konuşmaz, onların yüzüne bakmaz ve kendilerini temize de çıkarmaz. Onlar için can yakıcı bir azâb vardır.”
Ebû Zer : Ziyana uğradılar ve zarar ettiler; onlar kimlerdir yâ Rasûlallah? dedi.
Rasûl–u Ekram şöyle buyurdu: Elbisesinin eteğini kibirle yerde sürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve ticaret malını yalan yere yeminle satmaya çalışan kimsedir.”
(Muslim, Îmân, l71; Ebû Dâvûd, Libâs 25; Nesâî, Buyû, 5)

İlahi gazaba sebep olarak . Peygamber insanın elbisesini sürüyerek çalım satmasını ve kibirlenmesini de göstermiş ve:
"Elbisesini kibirle yerde sürüyen kimseye Allah merhamet nazarı ile bakmaz" (Muslim, Libâs, 42) buyurmuştur.

Bu hadis-i şerifler ahlâki bir kusur olan kibrin Allah nezdinde ne derece kötü kabul edildiğini anlatmaktadır. Bir başka kibir şekli olan hakka karşı büyüklenmek ise kâfirlikle bir kabul edilmiş ve lanetlenmiştir.



8082- Amr bin Şuayb, babasından, o da dedesinden (radiyallahu anh):
Allah Rasulu (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu :
"Kıyamet gününde kibirli kişiler, zerre kadar küçük adamlar (karıncalar) seklinde haşrolunacaktır. Her taraflarından zillet ve miskinlik akacaktır. Cehennemdeki 'Bulaş' adında bir zindana sürüleceklerdir. Üzerlerine alev alev ateş yükselecek. Ayrıca Tinetu'l-habâl denilen Cehennem ehlinin irinlerinden içirileceklerdir."

[Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, II, 179]

(Bu hadisi Tirmizî (2492), Suveyd b. Nasr an İbni'l-Mubârek an Muh. b. Aclân an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi)

Hadislerden anlaşılan; uzun elbise giymenin ve elbisenin eteklerini yerde sürüyerek yürümenin kibir alameti sayılmasıdır. Hadislerde men edilen aslen kibirdir. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur :
"Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez." ...... [Muslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud.]

(Bu hadisi Muslim (îmân 147-9, s. 93), Ebû Dâvud (4091) ve Tirmizî (1998), İbrâhîm an Alkame an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler)
Bir diğer hadisi şerifte ise :
8085- İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu :
"Sizden öncekilerden bir adam böbürlenib eteğini sürükleyerek yürürken birden yere battı. Kıyamet gününe kadar o hâlâ yerin dibine doğru batıb gitmektedir."
[ Buhârî ile Nesaî.]


Hadisin ifade ettiği elbise, o zamanın şartlarına göre giyilen cübbe ve entaridir. Günümüzde pantolonun paçasının uzun olması kibir alameti olmadığı gibi aksine pejmürde giyim gibi de algılanabilmektedir.

Diğer bir hadis-i şerif:

6 / 796. İbni Ömer radıyallahu anhumâ’dan rivâyet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Uzatılabilecek elbiseler, izar, gömlek ve sarıktır. Kim bunlardan birini büyüklük taslayıp çalım satmak için uzatırsa, Allah Teâlâ kıyamet gününde o kimseye bakmaz.”
[Ebû Dâvûd, Libâs 27; Nesâî, Zînet 104. İbni Mâce, Libâs 9.]

3- Bu hadisi şeriften kibirlenerek büyüklük taslamak adeti elbiselerden şu 3'ünde olabileceğini gördük. Bunlar ; izar, gömlek ve sarıktır.

Gömlek, Rida : Bedenin belden yukarı kısmı için kulanılan elbisedir.
İzar, isbal : bedenin belden aşağı kısmı için kulanılan peştemal tarzı elbisedir.
Sarık : Takke üzerine sarılır.


Bu hadis-i şeriften de anladığımız gibi Rasulullah ve ashabı zamanında şu anki giyilen pantalon bilinmiyordu. Fakat şu hadisten dolayı Şalvarın bilindiğini anlıyoruz :
5230- İbn Abbas (r.anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’i Arafat’ta konuşurken işittim şöyle diyordu:

İzar (belden aşağıya örtecek peştamal) bulamayanlar şalvar giysin, ayakkabı terlik bulamayanlar da mest giysin.”
(Buhârî, Libas: 8; Ebû Davud, Libas: 30)

Diğer hadis-i şeriften de anladığımız kibir sebeblerinden biri de saçların zülüflerinin (favori) sarkıtılması halidir.
Konuyla ilgili hadis-i şerifte:
"...... Rasulullah (s.a.v) bize: "Saçları (kulak memelerinden aşağı inecek kadar) uzun, eteğide topuklarından daha aşağıya kadar sarkık olmasa Hureym el-Esedî ne iyi adamdır" buyurdu, dedi.
Bu (söz) Huraym'e ulaştı da koşup (eline) bir bıçak (aldı) ve onunla saçını kulaklarına kadar, eteğini de dizlerinin yarısına kadar kısalttı. ....." (Ahmed IV- 180.
Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/163-165)



4- Zorlayıcı yorumlara girerek peştemal benzeri olan izarın, Pantalon olmasada belden aşağıya giyilen peştemal türü İzar'ı aynı kabul ettiğimizi varsayalım: Bu zamanda da hadiste sakınılması istenilen insanların pantalonlarını topukları da (aşık kemiği) aşarak kibir ve büyüklenmek kastı ile yerlerde sürüklemesi men edilmiştir.

Bu seferde şöyle bir farklılık ortaya çıkmaktadır.
Evet hadis-i şerifte de Rasulullahın buyurduğu gibi o dönemki insanlarda kibirlenen, büyüklük taslayan pisikolojik sorunları olan kimselerde bu tarz giyinme hasletlerinin olabileceğini anlamış oluyoruz.

Zamanımıza gelirsek; bugün bu tarz elbisenin yerleri süpürerek uzatılması , pisletilmesi kibirden değil bakımsızlık, pejmurdeliktendir. Daha çok dilenci tiplemelerinde görülen bu vaziyetler insanlar arasında öğünme değil utanıp aşağılanma durumlarından bilinmektedir.
Yine usul-u Fıkıhta bu bağlamda bir memleketteki halkın güzel ve çirkin görme anlayışları (örf), şeriata aykırı değil ise alimlerimiz delil kabul etmişlerdir.
Bugün müslümanların ve tüm insanların genel anlayışı ve kabulu elbisesini yerde sürükleyen kişinin bırakın gururlu , kibirli olması rezil olduğunda ittifak halindedir. Eğer kibir ve büyüklenerek elbisesini yerde sürüyerek gezen var ve biliniyorsa hadisteki tehdit kapsamında olacağı muhakkaktır.


Topuklara (aşık kemikleri) kadar uzunluğun olmasında bir sakınca yoktur. Bundan uzun olmasının mekruh olduğu , kibir ve büyüklenme kastı ile topukları aşarak yerlerde sürükleme ise haram olduğu hadislerin cem'inden anlaşılan sonuçtur.

4093... el-Alâ b. Abdurrahman'ın babasından rivayet edilmiştir; dedi ki:
Ben Ebû Saîd el-Hudrî'ye; eteği(n nereye kadar uzanacağını) sordum da (bana) şöyle dedi: "Bunu tam bilene sordun.
Rasulullah (s.a.v);
"Müminin eteğinin uzunluğu dizinin yarısı (na kadar) dır. Dizin yarısı ile topukları arasında olmasında da bir sakınca yoktur. Topuklardan daha aşağısında olan etekler ise cehennemdedir. Allah (c.c) eteğini büyüklenerek yerlerde sürükleyip gezen kimsenin yüzüne bakmayacaktır
[Buharı, libâs, 1,2,5, fedâilu's sahabe 5: Muslim, libâs 42. 43-46. 48; Tirmizî. libâs 8,9: İhtı Mâce, libâs 6.9; Muvatta, libas 9-12; Ahmed b. Hanbel. II, 5, 10, 32, 42, 44, 46. 55, 56, 60. 65. 67. 69. 74. 76. 81. 386, 397. 409.430.454.467.479, 111.5.6, 31,44.52, 97. 140. 249,249, 256] buyurdu.
[Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/171]


İzar'ın kibir ve büyüklenmeye yol açmayacak olan sünnet uzunluğu için şu hadis-i şerifler misal verilebilir :

Eş’as b. Suleym şöyle der:
“Halamı, amcasından şöyle naklederken işittim -Medine’de yürürken arkamdan birinin:"İzarını kaldır. Böylesi takvaya daha uygundur" dediğini duydum. Baktım ki bu kimse Allah’ın Rasûlüdür.
Dedim ki:
-Ey Allahın Rasûlü! “Bu giydiğim değersiz bir aba’dır.”
Şöyle karşılık verdi: Ben senin için örnek değil miyim?
Ona baktım, izarı baldırının yarısına kadardı.

(Tirmizi, Şemail. Sahihtir)

Şureyd der ki: Allah Rasûlu giysisini uzun tutan bir kimseyi görünce derhal yanına koşup
İzarını kaldır ve Allah’tan kork diyerek onu uyardı.
Adam: “Ben zayıfım, bacaklarımın çirkin görünmesinden korkuyorum” deyince;

İzarını kaldır. Allah’ın yarattığı herşey güzeldir buyurdu.
Bu adam daha sonra hep izarını baldırının yarısına kaldırmış olarak görüldü.
(Ahmed bin Hanbel, Musned, Sahihtir, 4/390)


4095... Zeyd (Yezid) b. Ebî Sumeyye'den rivayet olunmuştur; dedi ki: Ben (Abdullah) b. Ömer'i şöyle derken işittim:
RasuluIIah (s.a.v)'ın etek için söylediği, gömlek için de (geçerlidir).
[Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/172.]

4096... Muhammed b. Ebi Yahya'dan rivayet edilmiştir; de ki: İkrime (bana) şöyle dedi:
İbn Abbas'i, İzarını giyip önden (yere doğru sarkan) uç kısımlarını ayaklarının üst tarafına değdirirken, arkasından (yere doğru sarkan) kısımlarını da (topuklarından yukarı) kaldırırken gördüm.
(Kendisine), "İzarını niçin böyle giyiniyorsun?" dedimde, Rasûlullah (s.a), böyle giyerken gördüm" karşılığını verdi.

[Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/172.]

5- Günümüz giyisilerinden pantalonun caiz olacağına dair görüş bildiren alimlerden bazıları ve açıklamalarından misaller:

Elbisenin kibirlenme ve gururlanma niyeti taşımaksızın ve necaset bulaşmayacak şekilde uzatılması caizdir. Elbisenin uzunluğu hususunda erkekler için mustehab olan elbisenin uzunluğunun baldırların yarısına kadar olmasıdır, topuklara kadar uzatılması ise caizdir.”
(İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, 17/464)

Bu hususta orta yolu benimseyen âlimler, hadiste gelen ihtarın, elbisesini kibir için yerde sürüyenlere ve onu kibirlerini göstermek için araç haline getirenlere yapıldığını söylemişlerdir. Bu görüşü, İmam Nevevî, İbn Hacer, Şevkânî, Irâkî gibi alimler benimsemişlerdir.
Buna dayanak olarak da hadiste geçen “huyelâ-kibirli” kelimesinin hükmü takyîd ettiğini (sınırlandırdığını) dolayısıyla bütün herkesi kapsamayacağını belirtmişlerdir.

Yine Hanefî mezhebinin önemli âlimlerinden biri olan İbn-i Abidin, eserinde bu meseleyi şu şekilde ele almıştır:
Elbisenin bir kısmı vardır ki mekruhtur: Kibir için giyilen elbise gibi. Mûtad şekilde giymeksizin elbiseyi sarkıtmak yasak edildiği için tahrîmen mekruhtur.
(İbn Abidin, 15/350, Şamil Yayınları)

Malum olduğu üzere elbise bir toplumun örf ve kültürünü yansıtır. İbn Abidin de bunu temel alarak toplumun kabul ettiği elbise şeklinin dışında elbiseyi uzatmanın harama yakın manada mekruh olduğunu belirtmiştir.
Müslüman, hayatının bütün yönlerinde olduğu gibi giyim-kuşamda da orta yolu tutmalıdır.
Giydiği elbiselerle farklılık mülahazasına girmemelidir.
Başkalarına karşı elbiseyle üstünlük sağlamaya çalışmamalı, güzel ve yeni elbiseler giydiğinde gurur ve çalıma girmek yerine Rabbine verdiği nimetlerden dolayı şükran hisleriyle dolmalıdır.


Not:
İzarın baldır yarısına kadar sünnet şekilde uzunlukta olması namaza mahsus bir hal değil, genel giyim şeklidir.

***

ŞALVAR


İbn Mes’ûd (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Rabbi kendisiyle konuştuğu gün, Musa’nın üzerinde yün elbise, yünden bir külah, yün cübbe, yünden bir şalvarı vardı. Ayakkabıları ise ölmüş bir eşeğin derisindendi.”
(Tirmizi , Libas , bab 10, hadis no 1734, zayıf rivayet)

Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Humeyd’in, A’reç’den rivâyetiyle bilmekteyiz. Humeyd Ali’nin oğlu olub Kufe'lidir.

Tirmizî: Muhammed’den işittim diyordu ki: Humeyd b. Ali el A’reç’in hadisleri münker olub pek itibara alınmaz Humeyd b. Ali el A’rec el Mekkî ise Mucahîd’in arkadaşı olup güvenilen bir kişidir.


Suveyd b. Kays (r.anh)'in şöyle dediği rivayet edilir: Mahrafe el-Abdî ile birlikte Hecer'den bez alıp, Mekke'ye getirdik. Rasûlullah (s.a.v.), yürüyerek yanımıza geldi ve bizimle bir iç don pazarlığı yaptı. Orada ücretle tartan bir adam vardı.
Rasûlullah (s.a.v.) bu adama: "Tart ve (biraz) ağır tut" buyurdu
(Ebu Davud, Buyû, Bab 7, Hadis no: 3336; Tirmizî, buyu, bab 66, Hadis no: 1305; İbn Mâce, ticârât, bab 34, hadis no: 2220; Nesâî, buyü 54; Dârimî, buyü, bab 47, Hadis no: 2588; Ahmed b. Hanbel, IV, 352; Nesai, Buyu' 54 (7/250) Tayâlisî, s. 165; Müstedrak, 2/30, 4/192)

Tirmizî hadis için "Hasen-sahih" demiştir.
Bez: Âsim Efendim'nin Kamus tercemesinde bildirdiğine göre, mutlak olarak "elbise" manasına gelir. Yani insanın üzerine giydiği tüm giysiler genelde "bez" kelimesinin şumulü içindedir. Ayrıca kumaştan olan ev eşyasına da bez denilir. Bu kelime dilimize de geçmiştir. Fakat bizde daha çok, dikilmemiş, kaput, humayın gibi düz kumaşlara denilmektedir.
Hadiste, Peygamber'in satın aldığı iç donunun, getirilen bezlerin arasında sayılması, bez tabirinin dikili giysiler için de kullanıldığını gösterir.

Serâvîl: Farsçadan Arabcaya geçmiş bir kelimedir. Farsça aslı "şalvar'dır. İç donu manasına gelir. Türkçemize ise, geniş pantolon karşılığı olarak geçmiştir.

Ebû Ya'lâ'nin musnedinde ve Taberani' nin el-Mucemu'l-Evsat'ında zayıf bir sened ile Ebû Hurayra (Radıyallâhu anh)'den şu mealde bir hadîs rivayet edilmiştir :
"Bir gün Peygamber'le birlikte çarşıya girdik, manifaturacıların yanına otundu ve dört dirheme bir (şalvar) iç don satın aldı.
Ya Rasûlallah, sen iç don giyiyor musun? dedim.
Evet, seferde de, hazarda da, gece de gündüz de giyiyorum. Şubhesiz ben örtünme ile emrolundum ve bundan daha iyi örten bir şey de bulamadım, buyurdu." (Nuraddin el Heysemi, Mecmau'z-Zevâid, V, 122.)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt