Peygamberimiz için değil Cübbeli için miting
Dünya Müslümanları Resulullah'a hakaret eden Batı dünyasına karşı ayağa kalkarken, Cübbeli Ahmet Hoca'nın çağrısı üzerine çok sayıda kişi Cağlayan'a toplandı. Çağlayan'daki Cübbeli duruşmasından izlenimler: Müritler alanı doldurdu. Cübbeli müritlere mesaj verdi: Tahliye etmezlerse taşkınlık çıkarmayın
2012-09-21
Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü ’nün saat 10.00’da başlaması beklenen duruşması için Çağlayan’daki Adliye Sarayı’nın önüne binlerce İsmailağa Cemaati mensubu toplandı. Cemaat mensupları sabahın erken saatlerinden itibaren meydandaki yerlerini aldı. Boynunda görevli kartı taşıyan kadın ve erkek müritler meydanı ikiye bölerek harem selamlık haline getirdi. Alana girişlerden itibaren kadınlar ver erkekler kendilerine ayrılan alanlara geçmeye başladı. Çağlayan meydanında şu anda alanda adeta bir miting havası var. Yaklaşık 100 kişilik özel görevli alana girişleri denetiliyor güvenlik sağlıyor. Bu arada Cübbeli’nin mesajlarını içeren 7 maddelik bir broşürün de dağıtımına başlandı. Broşürde polise saygılı olunmasını isteyen Cübbeli, tahliye edilmemesi halinde taşkınlık çıkarılmaması için uyarıda bulundu. Cübbeli 7 maddelik mesajının sonunda “Çünkü biliniz ki bir yaprak bile Allah-u Teala’ın izni olmaksızın asla dalından yere düşmez” yazdı.
Cemaat mensupları, bu arada atkı ve bandanalarla mesajlar vermeyi de ihmal etmedi. Kadınların alınlarında “Hepimiz Cübbeliyiz” yazılı bandanalar bulunurken, erkeklerin de “Yalnız değilsin Ahmet Mahmut Ünlü ” yazılı atkılar taşıdıkları görüldü
Bu arada sabahın erken saatlerinden alanıın etrafına birçok hoparlör yerleştirildi ve ses sistemi kuruldu. Bu ses sisteminin kitleyi yönlendirmek için kullanıldı.
Meydanda ayrıca bir de ileri gelenler için protokol tribününe benzeyen kürsü oluşturuldu. Bu kürsünün önünde bir grup kollarında “görevli” bandı taşıyan cemaat mensubu etten duvar oluşturarak güvenlik sağladı.
Duruşmayı izlemeye gelenleri karşılamak üzere hazır bulunan organizatörlerin, hava durumunu da hesaba kattıkları görüldü. Bunun en güzel örneği yağışın başlaması nedeniyle hemen dağıtılan yağmurluklar oldu. Bu arada cemaat mensuplarının ellerinde çok sayıda Türk bayrağı taşıdıkları da görüldü. Ayrıca alanın muhtelif yerlerine koli koli de su yerleştirildi.
Cemaat de bu arada kendi içinde ilçe ilçe toplanarak gelmiş olduklarını ellerindeki Lüleburgaz, Gaziosmanpaşa Sarıgöl Cemaati gibi dövizlerle işaret etti. Meydanın muhtelif yerlerine de afişler asılmaya başladı. İlk asılan afişlerin üzerinde “Ahmet’e yardın edene duacıyız -Mahmut Efendi Hazretleri/Esenler ve üzerinde Cübbeli’nin fotoğrafları bulunan “seni çok seviyoruz” afişi olduğu görüldü. Cemaatin fotoğrafçıları ise toplanan kalabalıkları grup grup fotoğraflamaya başladı. Güvenlik kuvvetleri de meydana adeta mitinge gelir gibi geldi. Meydanın civarında şu anda 30 civarında polis midibüsü ile çok sayıda TOMA aracı hazır bulunuyor.
Cübbeliden 7 maddelik broşür
Bu arada alanda Cübbeli’nin mesajlarını içeren 7 maddelik bir broşürün dağıtılmasına başlandı. “Çünkü biliniz ki bir yaprak bile Allah-u Teala’ın izni olmaksızın Asla dalından yere düşmez” cümsesiyle biten broşürdeki 7 maddelik mesajlar şöyle sıralandı:
1. Provokasyona yol açacak hal ve hareketlerden uzak durun
2. Emniyet güçlerine zorluk çıkarmayın
3. Herhangi bir kişi, kurum ve kuruluş hakkında slogan atmayın
4. Kişi, kurum ve kuruluşları hedef alan pankartlar açmayın
5. Provokasyon yapabilecek gruplara, şahıslara dikkat edip uyarıda bununun
6. Şüpheli gördüğünüz şahısları, paketleri emniyet güçlerine bildirin.
7. Tahliye olunmamam halinde sakın ola ki taşkınlık yapmayın
Talha Hakan Alp Hoca'nınCübbeli Ahmet Hoca’ya açık mektubu
Kişisel bir meselenin Cübbeli Ahmet Hoca ve sevenleri tarafından Ehli Sünnet meselesi haline getirilmesini eleştiren Talha Hakan Alp Hoca ise kişisel sayfasında konuyla ilgili bir mektup yayınladı.
Bundan birkaç ay önce burada bir beyanatta bulunmuştum. Beyanatın altına iliştirilen yorumlar seviyesiz tartışmalara yol açtı. Sayfamda bu tür polemiklerin olmasından rahatsızlık duyduğum için müdahale etmek istedim. Birkaç yorumu sildim ama baktım arkası gelecek gibi değil. Nihayet yorumları kökten engelleme imkanım olmadığı için beyanatı silmek zorunda kaldım. Bunu o gün de belirtmiştim.
O beyanat bana aitti ve bir duaydı. Duam duamdır. Bugün de arkasındayım. İsteyen ızdırabıma katılır, amin der. İstemeyen katılmaz, amin demez. İsteyen de ağız dolusu söver, hakaret eder. Hakaret de sövgü de sahibinindir, üzerime alınmam.
Anılan beyanım vesileyle Cübbeli Ahmet hoca, son mektubunda şahsıma dolaylı bir çağrıda bulunuyor. Eğer tenkit ettiğim husus kendisinde varsa düzelteceğini taahhüt ediyor. Bu satırları işte bu sözlere binaen hakkın ve uhuvvetin hatırı için yazıyorum.
Cübbeli Ahmet hocam, yıllarca kürsülerden vaaz ettiniz, yüzlerce günahkar insan vaazlarınızla tevbeye kavuştu. Bu size Allah’ın bir lütfu. Yüce Allah hem mesuliyetini hem de şükrünü ifaya sizi muvaffak eylesin.
Bundan yıllar önce de cezaevine atıldınız. Yalnız o zaman durum çok farklıydı. Ağırlıklı olarak vaazınız gerekçe gösterildi ve linç edilmek istendiniz. Allah da müminler de yanınızdaydı. O zaman mahkeme önüne gelmediler diye Müslümanlara kızmış, gücenmiş de olabilirsiniz. Ama inanıyorum ki siz bu davayı insanlar için değil, Allah için üstlendiniz, insanlar yanınızda olsa da olmasa da bu davayı bırakmazsınız. Bırakmadınız da nitekim. Yine vaazlara başladınız, yine sayenizde yüzlerce insan tevbekar oldu…
Burada şunu hakkaniyet namına dile getirmek isterim: Kürsüden dile getirdiğiniz her şeye ve kullandığınız üslubun geneline katılmadım, bugün de katılmıyorum. Yağcılık yapmaktan Allah’a sığınırım. Buna rağmen özellikle belli çevrelerden Müslümanların sizden çok hayır gördüğünü söyleyebilirim.
Ancak bugün yargılanmakta olduğunuz dava farklı. Konusu vaazlarınız değil, konusu duyduğumuzda bizi de üzen, şaşkına çeviren olaylar, ilişkiler zinciri. Ve ortada internete düşen video görüntüleri var. Bunları duyduğunda Müslümanlar reddetti, inanmadı, inanmak istemedi. Ama içlerinde şu ya da bu oranda şüpheler de oluşmadı değil. Özellikle son mahkemenizde internete yansıyan bazı görüntülerin Özbekistanlı eşinizle size ait olduğunu bizzat kendiniz belirttikten sonra kafalar daha bir karıştı.
Müslümanlar sadece size hayran olan kitleden oluşmuyor ve birçok Müslüman ciddi ciddi kafa karışıklığı yaşıyor. İddiaları gönül rahatlığıyla ne kabul edebiliyor, ne de reddebiliyorlar. Ama gerek yaptığınız beddualar gerek insanları mahkemeye çağırırken kullandığınız üslup, bu sadette okuduğunuz ayet ve hadisler ve hele etrafınızda kümelenen fanatik grupların çevreye yaydığı hava kararsız Müslümanları ağır zan altında bırakıyor.
Bir grup insan ehli sünneti sizin şahsınıza eşitlemiş durumda ve mahkemenize gelmek neredeyse ehli sünnet davasına dönüştürülmüş. İşte doğru bulmadığım ve size yakıştıramadığım nokta burası…
Hocam, Ehl-i sünnet davasıyla şahıs davanızı birbirine karıştırmış olabileceğinizi hiç düşündünüz mü? Öyle ya da böyle dava benim şahsi davam, kullandığım dile daha bir özen göstermeliyim dediğiniz oldu mu? İnsanlar bu davayı mahza din davası, ehli sünnet davası görüp de diğer Müslümanları dışlarlar, Müslümanlar birbirine girer, tefrika çıkar diye hiç düşündünüz mü? İnsanları mahkemeye çağırırken “gelene şu kadar itikaf sevabı var” şeklindeki propagandaları yaparken içiniz hiç sızladı mı?
Hiç düşündünüz mü; ortada bu kadar bilgi ve görüntü varken Müslümanlar bu suçlamaların asılsız olduğuna nasıl emin olabilecek? Bütün bunların haksız yere ve sırf ehli sünnet olduğunuz için başınıza geldiğine nasıl ikna olacak? Mahkeme önüne gelmesini beklediğiniz insanların aklında hiç mi şüphe olmayacak? Ya iddialar doğruysa, ya aslı varsa? O zaman bunca slogan, bunca öfke, diğer Müslümanlara yönelik bunca itham ne olacak? Bunun hesabını verebilecekler mi? Adınız üzerinden, bırakın umum Müslümanları, cemaatte bile iyice derinleşen ayrılığı, bölünmeyi kim neyle izah edecek, bunun vebali kimin olacak?
Birçok fanatik hayranınız, ben de dahil bir çok hocayı “neden cübbeli hocaya sahip çıkmıyorsunuz” diye kınıyor, ağır sözler söylüyor. Mustafa İslamoğlu’na, Abdulaziz Bayındır’a tenkit yazarken bizi yere göğe sığdıramayanlar bugün size karşı tavrımıza bakıyor; eğer onlar gibi sizi desteklersek ne ala, değilse yerin dibine geçiriyorlar.
Eminim bu yazdıklarımdan sonra da aynı tepkiyi verecekler, beni yerden yere vuracaklar. Ama bu dava ne benim, ne sizin, ne de onların davası. Bu dava Allah davası, bu dava hak davası. Onlar gücenecek, siz üzüleceksiniz ya da benim canım yanacak diye -hele ki açıktan bana çağrıda bulunmuşken- nasıl susabilirim!?
Sizin hasmınız değilim, sadece yanlışlarınızın yanında yer almak istemeyen ve sadece bir Müslüman olarak uyarı görevini yapmaya çalışan bir kardeşinizim. Doğrularınızda yanınızdayım, yanlışlarınızda karşınızdayım.
Fanatiklerinize diyorum ki, bir Müslümana ya da bir alime sahip çıkmak onun yapıp ettiği her şeyin arkasında olmak değildir. Hocamız ne yaptıysa yaptı, biz onun arkasındayız, diyebilir miyiz? O demek ehli sünnet demek, ona yapılan her şey ehli sünnete yapılmıştır, diyebilir miyiz? Şahsınızla ehlisünneti bu kadar bir kılan nedir? Sizin de nefsiniz olduğunu, hatalarınız ve şahsi davalarınız olabileceğini düşünemiyorlar mı?
Allah’ın dini, hani şahıslarla kaim değildi? Allah’ın dini siz ve sizin gibi birkaç hocaefendiye kalacak kadar garip mi, bu kadar sahipsiz mi? Bu imaj sizi rahatsız etmiyor mu hocam? Mahkemeye insanları çağırırken bu imaj etkili oluyor, sizi bilmem ama fanatikleriniz bu imajı tepe tepe kullanıyorlar.
Hocam, bir kardeşiniz olarak sesleniyorum size: Ayet-hadis okuyarak, Allah dostlarını gerekçe göstererek insanları mahkeme önüne çağırmaktan vazgeçin. İddiaların ne doğru olduğunu ne de asılsız olduğunu biliyoruz.
Bize fırsat verin, ne olup ne bittiğini hele bir görelim, bilelim. Bir şeyi savunacaksak bilerek savunalım. Tutanaklara geçen ifadeler, bilgiler, görüntüler hele bir incelensin bakalım. Doğru mu yalan mı bilelim.
Haklı olduğunuzdan eminseniz bu kadar telaşa zaten gerek yok. Üstelik güçlü avukatlarınız var. Hangi zamanda yaşıyoruz sonra. On binlerin sevdiği hocaefendileri bir oldu bittiyle ipe götürdükleri zamanlar çoktan geride kaldı.
Faraza mahkeme gayri adil karar verse bile insanlar sizin savunmanızı okuyup vicdanlarında en adil kararı vereceklerdir. Verilen haksız kararlarla itibarınızı kaybetmezsiniz. Allah doğrunun yanındadır, doğrularla beraberdir.
Söyleyeceğinizi söylediniz, artık Müslümanları iz’anlarıyla, vicdanlarıyla başbaşa bırakın ve adil kararı onlar versin. Suçlamalar asılsızsa yanınızda olalım, gerekli mercilere en etkin itirazları, protestoları yapalım. Eğer suçlamalar doğruysa sizin için, aileniz ve cemaatiniz için Allah’tan sabır dileyelim, hayrınız için dua edelim.
Faraza iddialar doğru çıktı. Kıyamet kopmaz ya. Günah işlediği için hiçbir mümin hiçbir mümini kınayamaz, onu yalnız bırakamaz. Hangimiz günahsızız ki, hangimiz hangimizi kınayabiliriz ki? Bizi Allah’a yaklaştıracak olan sadece kıldığımız namazlar mı? Derinden pişmanlık duyduğumuz tevbelerin Allah katında kıymeti yok mu?
Yüzde yüz haklı olsanız bile sonuçta bir âlim-bir sûfi şöyle ya da böyle ucunda kendisi olan bir dava için bu çağrıyı yapmaz. İnsanları kendi haline bırakır. Gelen gelir, gelmeyen gelmez. Hakk’a tevakkül eder.
Bir âlim, hiçbir zaman şahsını din gibi, ehli sünnet gibi hepimizin mukkaddes davasıyla özdeşleştirmez, özdeşleştirilmesine de asla göz yummaz. Doğru da olsa bu manaya gelebilecek her türlü söz ve tavırdan özellikle uzak durur. Etrafa bu havayı veren insanlarla arasına mesafe koyar, bu tuzağa düşmemeye çalışır.
Biz dualarımızla yanındayız. Ama bizim duamız adaletlidir, hakkaniyetlidir. Dualarımız inancımızın, ahlakımızın tercümanıdır.
Allah’ım, Cübbeli Ahmet hocamız ilgili suçlamalardan beriyse, bunu en iyi sen bilirisin, onu tez zamanda kurtar, bu komployu tertipleyenleri rezil eyle, perişan eyle. Eğer değilse, bu hadiseleri hakkında hayra tebdil eyle. Bu hadiseleri ne ona, ne de Müslümanlara fitne eyleme!
Son olarak etrafınızda toplanan fanatik hayran kitlesiyle ilgili de sizi uyarmak isterim. Bu insanlar haklı da olsanız, haksız da olsanız arkanızda olmaya kendilerini adamışlar. Neyin hak, hakkaniyet olduğunu, neyin haksızlık olduğunu; neyin doğru neyin yanlış olduğunu başka değil, sadece sizin sözlerinize bakarak belirliyorlar. Bu en başta sizin için büyük bir vebal, ağır bir mesuliyet. Siz yanlış yaptığınızda bu insanlara doğruyu kim söyleyecek, bu insanları kim ikna edecek? Ve bir bütün olarak meselenizi ehli sünnet davası olarak görüyorlar. Ya öyle değilse, ya iddialar doğruysa diye akıllarından bile geçirmiyor, ufak da olsa bir ihtiyat payı bırakmıyorlar. Bu konuda kararsız olan ve kendilerine katılmayan diğer Müslümanlara acımasızca yükleniyorlar.
Korkarım arkanızda hak-hakkaniyet, adalet, insaf nedir bilmez bir cemaat birikecek. Bu insanlar kafirlerden çok Müslümanların başına bela olacaklar. Bu insanlar ne sizin adınıza ne de ne de ehli sünnet adına iyi bir intiba bırakacaklar. Yazık ki bunun zararını bütün müslümanlar hissedecek ve bir gün siz de hissedeceksiniz…
Şunu da sırası gelmişken belirteyim. Mektubunuzdan anladım ki, her şeyin ulu orta konuşulmasından siz de bizar oldunuz. Haklısınız, ama unutmayın yıllardır camia içinde hususi çevrede konuşulan meseleleri kürsülere siz taşıdınız. Ve bugün sosyal medyada en etkin ve yaygın olan grup da yine sizin hayran kitleniz. Vaazlarınızın sosyal medyada kısa bir sürede yüzbinlerce insana ulaştığını keşke o zamanlar hesap etseydiniz. Yüz binlerce insanı cemaat içi mahrem meselelere ortak etmenin ne manası vardı? Umarım şimdi bunları daha bir basıretle değerlendirirsiniz.
Hocam, insanları bırakın, sadece Allah’a güvenin. Bütün Müslümanlar olarak yanınızda olalım. Ama şuurla ve basıretle. Ne bir âlimin izzetini çiğnetelim, ne de meselenin aslını astarını iyice öğrenmeden bir alime olan sevgimizden ötürü başkalarının hakkını, izzetini çiğneyelim.
İçine düştüğünüz bu zor durumdan tez zamanda kurtulmanızı kadir-i mutlak olan yüce Allah’tan diliyor, hayrınız ve hayrımız için dua ediyorum… Allah’a emanet olun…

Dünya Müslümanları Resulullah'a hakaret eden Batı dünyasına karşı ayağa kalkarken, Cübbeli Ahmet Hoca'nın çağrısı üzerine çok sayıda kişi Cağlayan'a toplandı. Çağlayan'daki Cübbeli duruşmasından izlenimler: Müritler alanı doldurdu. Cübbeli müritlere mesaj verdi: Tahliye etmezlerse taşkınlık çıkarmayın
2012-09-21
Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü ’nün saat 10.00’da başlaması beklenen duruşması için Çağlayan’daki Adliye Sarayı’nın önüne binlerce İsmailağa Cemaati mensubu toplandı. Cemaat mensupları sabahın erken saatlerinden itibaren meydandaki yerlerini aldı. Boynunda görevli kartı taşıyan kadın ve erkek müritler meydanı ikiye bölerek harem selamlık haline getirdi. Alana girişlerden itibaren kadınlar ver erkekler kendilerine ayrılan alanlara geçmeye başladı. Çağlayan meydanında şu anda alanda adeta bir miting havası var. Yaklaşık 100 kişilik özel görevli alana girişleri denetiliyor güvenlik sağlıyor. Bu arada Cübbeli’nin mesajlarını içeren 7 maddelik bir broşürün de dağıtımına başlandı. Broşürde polise saygılı olunmasını isteyen Cübbeli, tahliye edilmemesi halinde taşkınlık çıkarılmaması için uyarıda bulundu. Cübbeli 7 maddelik mesajının sonunda “Çünkü biliniz ki bir yaprak bile Allah-u Teala’ın izni olmaksızın asla dalından yere düşmez” yazdı.

Cemaat mensupları, bu arada atkı ve bandanalarla mesajlar vermeyi de ihmal etmedi. Kadınların alınlarında “Hepimiz Cübbeliyiz” yazılı bandanalar bulunurken, erkeklerin de “Yalnız değilsin Ahmet Mahmut Ünlü ” yazılı atkılar taşıdıkları görüldü
Bu arada sabahın erken saatlerinden alanıın etrafına birçok hoparlör yerleştirildi ve ses sistemi kuruldu. Bu ses sisteminin kitleyi yönlendirmek için kullanıldı.
Meydanda ayrıca bir de ileri gelenler için protokol tribününe benzeyen kürsü oluşturuldu. Bu kürsünün önünde bir grup kollarında “görevli” bandı taşıyan cemaat mensubu etten duvar oluşturarak güvenlik sağladı.
Duruşmayı izlemeye gelenleri karşılamak üzere hazır bulunan organizatörlerin, hava durumunu da hesaba kattıkları görüldü. Bunun en güzel örneği yağışın başlaması nedeniyle hemen dağıtılan yağmurluklar oldu. Bu arada cemaat mensuplarının ellerinde çok sayıda Türk bayrağı taşıdıkları da görüldü. Ayrıca alanın muhtelif yerlerine koli koli de su yerleştirildi.
Cemaat de bu arada kendi içinde ilçe ilçe toplanarak gelmiş olduklarını ellerindeki Lüleburgaz, Gaziosmanpaşa Sarıgöl Cemaati gibi dövizlerle işaret etti. Meydanın muhtelif yerlerine de afişler asılmaya başladı. İlk asılan afişlerin üzerinde “Ahmet’e yardın edene duacıyız -Mahmut Efendi Hazretleri/Esenler ve üzerinde Cübbeli’nin fotoğrafları bulunan “seni çok seviyoruz” afişi olduğu görüldü. Cemaatin fotoğrafçıları ise toplanan kalabalıkları grup grup fotoğraflamaya başladı. Güvenlik kuvvetleri de meydana adeta mitinge gelir gibi geldi. Meydanın civarında şu anda 30 civarında polis midibüsü ile çok sayıda TOMA aracı hazır bulunuyor.
Cübbeliden 7 maddelik broşür
Bu arada alanda Cübbeli’nin mesajlarını içeren 7 maddelik bir broşürün dağıtılmasına başlandı. “Çünkü biliniz ki bir yaprak bile Allah-u Teala’ın izni olmaksızın Asla dalından yere düşmez” cümsesiyle biten broşürdeki 7 maddelik mesajlar şöyle sıralandı:
1. Provokasyona yol açacak hal ve hareketlerden uzak durun
2. Emniyet güçlerine zorluk çıkarmayın
3. Herhangi bir kişi, kurum ve kuruluş hakkında slogan atmayın
4. Kişi, kurum ve kuruluşları hedef alan pankartlar açmayın
5. Provokasyon yapabilecek gruplara, şahıslara dikkat edip uyarıda bununun
6. Şüpheli gördüğünüz şahısları, paketleri emniyet güçlerine bildirin.
7. Tahliye olunmamam halinde sakın ola ki taşkınlık yapmayın
Talha Hakan Alp Hoca'nınCübbeli Ahmet Hoca’ya açık mektubu
Kişisel bir meselenin Cübbeli Ahmet Hoca ve sevenleri tarafından Ehli Sünnet meselesi haline getirilmesini eleştiren Talha Hakan Alp Hoca ise kişisel sayfasında konuyla ilgili bir mektup yayınladı.
Bundan birkaç ay önce burada bir beyanatta bulunmuştum. Beyanatın altına iliştirilen yorumlar seviyesiz tartışmalara yol açtı. Sayfamda bu tür polemiklerin olmasından rahatsızlık duyduğum için müdahale etmek istedim. Birkaç yorumu sildim ama baktım arkası gelecek gibi değil. Nihayet yorumları kökten engelleme imkanım olmadığı için beyanatı silmek zorunda kaldım. Bunu o gün de belirtmiştim.
O beyanat bana aitti ve bir duaydı. Duam duamdır. Bugün de arkasındayım. İsteyen ızdırabıma katılır, amin der. İstemeyen katılmaz, amin demez. İsteyen de ağız dolusu söver, hakaret eder. Hakaret de sövgü de sahibinindir, üzerime alınmam.
Anılan beyanım vesileyle Cübbeli Ahmet hoca, son mektubunda şahsıma dolaylı bir çağrıda bulunuyor. Eğer tenkit ettiğim husus kendisinde varsa düzelteceğini taahhüt ediyor. Bu satırları işte bu sözlere binaen hakkın ve uhuvvetin hatırı için yazıyorum.
Cübbeli Ahmet hocam, yıllarca kürsülerden vaaz ettiniz, yüzlerce günahkar insan vaazlarınızla tevbeye kavuştu. Bu size Allah’ın bir lütfu. Yüce Allah hem mesuliyetini hem de şükrünü ifaya sizi muvaffak eylesin.
Bundan yıllar önce de cezaevine atıldınız. Yalnız o zaman durum çok farklıydı. Ağırlıklı olarak vaazınız gerekçe gösterildi ve linç edilmek istendiniz. Allah da müminler de yanınızdaydı. O zaman mahkeme önüne gelmediler diye Müslümanlara kızmış, gücenmiş de olabilirsiniz. Ama inanıyorum ki siz bu davayı insanlar için değil, Allah için üstlendiniz, insanlar yanınızda olsa da olmasa da bu davayı bırakmazsınız. Bırakmadınız da nitekim. Yine vaazlara başladınız, yine sayenizde yüzlerce insan tevbekar oldu…
Burada şunu hakkaniyet namına dile getirmek isterim: Kürsüden dile getirdiğiniz her şeye ve kullandığınız üslubun geneline katılmadım, bugün de katılmıyorum. Yağcılık yapmaktan Allah’a sığınırım. Buna rağmen özellikle belli çevrelerden Müslümanların sizden çok hayır gördüğünü söyleyebilirim.
Ancak bugün yargılanmakta olduğunuz dava farklı. Konusu vaazlarınız değil, konusu duyduğumuzda bizi de üzen, şaşkına çeviren olaylar, ilişkiler zinciri. Ve ortada internete düşen video görüntüleri var. Bunları duyduğunda Müslümanlar reddetti, inanmadı, inanmak istemedi. Ama içlerinde şu ya da bu oranda şüpheler de oluşmadı değil. Özellikle son mahkemenizde internete yansıyan bazı görüntülerin Özbekistanlı eşinizle size ait olduğunu bizzat kendiniz belirttikten sonra kafalar daha bir karıştı.
Müslümanlar sadece size hayran olan kitleden oluşmuyor ve birçok Müslüman ciddi ciddi kafa karışıklığı yaşıyor. İddiaları gönül rahatlığıyla ne kabul edebiliyor, ne de reddebiliyorlar. Ama gerek yaptığınız beddualar gerek insanları mahkemeye çağırırken kullandığınız üslup, bu sadette okuduğunuz ayet ve hadisler ve hele etrafınızda kümelenen fanatik grupların çevreye yaydığı hava kararsız Müslümanları ağır zan altında bırakıyor.
Bir grup insan ehli sünneti sizin şahsınıza eşitlemiş durumda ve mahkemenize gelmek neredeyse ehli sünnet davasına dönüştürülmüş. İşte doğru bulmadığım ve size yakıştıramadığım nokta burası…
Hocam, Ehl-i sünnet davasıyla şahıs davanızı birbirine karıştırmış olabileceğinizi hiç düşündünüz mü? Öyle ya da böyle dava benim şahsi davam, kullandığım dile daha bir özen göstermeliyim dediğiniz oldu mu? İnsanlar bu davayı mahza din davası, ehli sünnet davası görüp de diğer Müslümanları dışlarlar, Müslümanlar birbirine girer, tefrika çıkar diye hiç düşündünüz mü? İnsanları mahkemeye çağırırken “gelene şu kadar itikaf sevabı var” şeklindeki propagandaları yaparken içiniz hiç sızladı mı?
Hiç düşündünüz mü; ortada bu kadar bilgi ve görüntü varken Müslümanlar bu suçlamaların asılsız olduğuna nasıl emin olabilecek? Bütün bunların haksız yere ve sırf ehli sünnet olduğunuz için başınıza geldiğine nasıl ikna olacak? Mahkeme önüne gelmesini beklediğiniz insanların aklında hiç mi şüphe olmayacak? Ya iddialar doğruysa, ya aslı varsa? O zaman bunca slogan, bunca öfke, diğer Müslümanlara yönelik bunca itham ne olacak? Bunun hesabını verebilecekler mi? Adınız üzerinden, bırakın umum Müslümanları, cemaatte bile iyice derinleşen ayrılığı, bölünmeyi kim neyle izah edecek, bunun vebali kimin olacak?
Birçok fanatik hayranınız, ben de dahil bir çok hocayı “neden cübbeli hocaya sahip çıkmıyorsunuz” diye kınıyor, ağır sözler söylüyor. Mustafa İslamoğlu’na, Abdulaziz Bayındır’a tenkit yazarken bizi yere göğe sığdıramayanlar bugün size karşı tavrımıza bakıyor; eğer onlar gibi sizi desteklersek ne ala, değilse yerin dibine geçiriyorlar.
Eminim bu yazdıklarımdan sonra da aynı tepkiyi verecekler, beni yerden yere vuracaklar. Ama bu dava ne benim, ne sizin, ne de onların davası. Bu dava Allah davası, bu dava hak davası. Onlar gücenecek, siz üzüleceksiniz ya da benim canım yanacak diye -hele ki açıktan bana çağrıda bulunmuşken- nasıl susabilirim!?
Sizin hasmınız değilim, sadece yanlışlarınızın yanında yer almak istemeyen ve sadece bir Müslüman olarak uyarı görevini yapmaya çalışan bir kardeşinizim. Doğrularınızda yanınızdayım, yanlışlarınızda karşınızdayım.
Fanatiklerinize diyorum ki, bir Müslümana ya da bir alime sahip çıkmak onun yapıp ettiği her şeyin arkasında olmak değildir. Hocamız ne yaptıysa yaptı, biz onun arkasındayız, diyebilir miyiz? O demek ehli sünnet demek, ona yapılan her şey ehli sünnete yapılmıştır, diyebilir miyiz? Şahsınızla ehlisünneti bu kadar bir kılan nedir? Sizin de nefsiniz olduğunu, hatalarınız ve şahsi davalarınız olabileceğini düşünemiyorlar mı?
Allah’ın dini, hani şahıslarla kaim değildi? Allah’ın dini siz ve sizin gibi birkaç hocaefendiye kalacak kadar garip mi, bu kadar sahipsiz mi? Bu imaj sizi rahatsız etmiyor mu hocam? Mahkemeye insanları çağırırken bu imaj etkili oluyor, sizi bilmem ama fanatikleriniz bu imajı tepe tepe kullanıyorlar.
Hocam, bir kardeşiniz olarak sesleniyorum size: Ayet-hadis okuyarak, Allah dostlarını gerekçe göstererek insanları mahkeme önüne çağırmaktan vazgeçin. İddiaların ne doğru olduğunu ne de asılsız olduğunu biliyoruz.
Bize fırsat verin, ne olup ne bittiğini hele bir görelim, bilelim. Bir şeyi savunacaksak bilerek savunalım. Tutanaklara geçen ifadeler, bilgiler, görüntüler hele bir incelensin bakalım. Doğru mu yalan mı bilelim.
Haklı olduğunuzdan eminseniz bu kadar telaşa zaten gerek yok. Üstelik güçlü avukatlarınız var. Hangi zamanda yaşıyoruz sonra. On binlerin sevdiği hocaefendileri bir oldu bittiyle ipe götürdükleri zamanlar çoktan geride kaldı.
Faraza mahkeme gayri adil karar verse bile insanlar sizin savunmanızı okuyup vicdanlarında en adil kararı vereceklerdir. Verilen haksız kararlarla itibarınızı kaybetmezsiniz. Allah doğrunun yanındadır, doğrularla beraberdir.
Söyleyeceğinizi söylediniz, artık Müslümanları iz’anlarıyla, vicdanlarıyla başbaşa bırakın ve adil kararı onlar versin. Suçlamalar asılsızsa yanınızda olalım, gerekli mercilere en etkin itirazları, protestoları yapalım. Eğer suçlamalar doğruysa sizin için, aileniz ve cemaatiniz için Allah’tan sabır dileyelim, hayrınız için dua edelim.
Faraza iddialar doğru çıktı. Kıyamet kopmaz ya. Günah işlediği için hiçbir mümin hiçbir mümini kınayamaz, onu yalnız bırakamaz. Hangimiz günahsızız ki, hangimiz hangimizi kınayabiliriz ki? Bizi Allah’a yaklaştıracak olan sadece kıldığımız namazlar mı? Derinden pişmanlık duyduğumuz tevbelerin Allah katında kıymeti yok mu?
Yüzde yüz haklı olsanız bile sonuçta bir âlim-bir sûfi şöyle ya da böyle ucunda kendisi olan bir dava için bu çağrıyı yapmaz. İnsanları kendi haline bırakır. Gelen gelir, gelmeyen gelmez. Hakk’a tevakkül eder.
Bir âlim, hiçbir zaman şahsını din gibi, ehli sünnet gibi hepimizin mukkaddes davasıyla özdeşleştirmez, özdeşleştirilmesine de asla göz yummaz. Doğru da olsa bu manaya gelebilecek her türlü söz ve tavırdan özellikle uzak durur. Etrafa bu havayı veren insanlarla arasına mesafe koyar, bu tuzağa düşmemeye çalışır.
Biz dualarımızla yanındayız. Ama bizim duamız adaletlidir, hakkaniyetlidir. Dualarımız inancımızın, ahlakımızın tercümanıdır.
Allah’ım, Cübbeli Ahmet hocamız ilgili suçlamalardan beriyse, bunu en iyi sen bilirisin, onu tez zamanda kurtar, bu komployu tertipleyenleri rezil eyle, perişan eyle. Eğer değilse, bu hadiseleri hakkında hayra tebdil eyle. Bu hadiseleri ne ona, ne de Müslümanlara fitne eyleme!
Son olarak etrafınızda toplanan fanatik hayran kitlesiyle ilgili de sizi uyarmak isterim. Bu insanlar haklı da olsanız, haksız da olsanız arkanızda olmaya kendilerini adamışlar. Neyin hak, hakkaniyet olduğunu, neyin haksızlık olduğunu; neyin doğru neyin yanlış olduğunu başka değil, sadece sizin sözlerinize bakarak belirliyorlar. Bu en başta sizin için büyük bir vebal, ağır bir mesuliyet. Siz yanlış yaptığınızda bu insanlara doğruyu kim söyleyecek, bu insanları kim ikna edecek? Ve bir bütün olarak meselenizi ehli sünnet davası olarak görüyorlar. Ya öyle değilse, ya iddialar doğruysa diye akıllarından bile geçirmiyor, ufak da olsa bir ihtiyat payı bırakmıyorlar. Bu konuda kararsız olan ve kendilerine katılmayan diğer Müslümanlara acımasızca yükleniyorlar.
Korkarım arkanızda hak-hakkaniyet, adalet, insaf nedir bilmez bir cemaat birikecek. Bu insanlar kafirlerden çok Müslümanların başına bela olacaklar. Bu insanlar ne sizin adınıza ne de ne de ehli sünnet adına iyi bir intiba bırakacaklar. Yazık ki bunun zararını bütün müslümanlar hissedecek ve bir gün siz de hissedeceksiniz…
Şunu da sırası gelmişken belirteyim. Mektubunuzdan anladım ki, her şeyin ulu orta konuşulmasından siz de bizar oldunuz. Haklısınız, ama unutmayın yıllardır camia içinde hususi çevrede konuşulan meseleleri kürsülere siz taşıdınız. Ve bugün sosyal medyada en etkin ve yaygın olan grup da yine sizin hayran kitleniz. Vaazlarınızın sosyal medyada kısa bir sürede yüzbinlerce insana ulaştığını keşke o zamanlar hesap etseydiniz. Yüz binlerce insanı cemaat içi mahrem meselelere ortak etmenin ne manası vardı? Umarım şimdi bunları daha bir basıretle değerlendirirsiniz.
Hocam, insanları bırakın, sadece Allah’a güvenin. Bütün Müslümanlar olarak yanınızda olalım. Ama şuurla ve basıretle. Ne bir âlimin izzetini çiğnetelim, ne de meselenin aslını astarını iyice öğrenmeden bir alime olan sevgimizden ötürü başkalarının hakkını, izzetini çiğneyelim.
İçine düştüğünüz bu zor durumdan tez zamanda kurtulmanızı kadir-i mutlak olan yüce Allah’tan diliyor, hayrınız ve hayrımız için dua ediyorum… Allah’a emanet olun…