Çözüldü Rabb'inin Dilemesi Mustesna' (Hud 108) Ne Anlam İfade Eder?

Horasan Fedaisi Çevrimdışı

Horasan Fedaisi

Hayye ale'l-cihad
İslam-TR Üyesi
"Said olanlara gelince; gökler ve yer durdukça ebedî olarak cennettedir. Rabbinin dilemesi müstesna. Arkası kesilmeyen, sürekli bir armağandır." (11/Hûd, 108 meali)

'Rabbinin dilemesi mustesna' bu Âyette ne anlam ifade eder?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
يَوْمَ يَأْتِ لَا تَكَلَّمُ نَفْسٌ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۚ فَمِنْهُمْ شَقِيٌّ وَسَع۪يدٌ ﴿١٠٥
فَاَمَّا الَّذ۪ينَ شَقُوا فَفِي النَّارِ لَهُمْ ف۪يهَا زَف۪يرٌ وَشَه۪يقٌۙ ﴿١٠٦
خَالِد۪ينَ ف۪يهَا مَا دَامَتِ السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُ اِلَّا مَا شَٓاءَ رَبُّكَۜ اِنَّ رَبَّكَ فَعَّالٌ لِمَا يُر۪يدُ ﴿١٠٧
وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا فَفِي الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا مَا دَامَتِ السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُ اِلَّا مَا شَٓاءَ رَبُّكَۜ عَطَٓاءً غَيْرَ مَجْذُوذٍ ﴿١٠٨

105- O gün hiçbir nefs O'nun izni olmadan konuşmaz. Onlardan kimi şaki (bedbaht), kimi ise said (mutlu)dur.
106- Şakilere gelince, Onlar ateştedir. Onların orada bir soluk verme ve soluk almaları vardır ki!
107- Orada gökler ve yer durdukça ebedi kalacaklardır. Ancak Rabb'inin dilediği şey mutesna. Şubhesiz Rabb'in dediğini hakkıyla yapandır.
108- Mutlulara gelince, Onlar da cennettedirler. Gökler ve yer durdukça orada ebedi kalacaklar. Ancak Rabbi'nin dilediği şey mustesna. Bu mukâfat, ardı arkası kesilmeyip devam edecek ilâhî bir lutuftur. (Hud suresi)

"Ancak Rabb'inin dilediği şey mustesna":

Cehennem halkı hakkında zikredilen istisna hususunda 7 görüş vardır:

Birincisi: O, şefaat sayesinde cehennemden çıkacak muvahidler hakkındadır. Bunu da ibn Abbas ile Dahhak, demişlerdir.

İkincisi: O yapmayacağına dair yapılan istisnadır; mesela: Vallahi Seni döveceğim, ancak bunu yapmayacağım dersin, ama Onu dövmede
kararlısın. Bunu da Ferra zikretmiştir.
Ebu Salih’in ibn Abbas’tan "ancak Rabb'inin dilemesi mustesnadır” sözünde naklettiği şey de budur; Allah Onların orada ebedi kalmalarını dilemiştir.
Zeccac da şöyle demiştir: Bunun faydası şudur: Eğer O dileseydi Onlara merhamet ederdi, ancak Bize Onların cehennemde ebedi
kalacaklarını bildirmiştir.

Üçüncüsü: Mana şöyledir: Onlar orada ebedi kalacaklardır, ancak Allah Teala ateşe emreder, ateş de Onları yer ve bitirir, sonra da Onları
yeniden yaratır. İşte istisna o duruma dönüktür. Bunu da ibn Mes'ud, demiştir.

Dördüncüsü: "İlla" siva (başkası) manasınadır; maana raculun illa Zeydun, dersin ki, yanımızda Zeyd’den başka bir adam vardır, demektir. Buna göre mana şöyledir: Orada gökler ve yer durduğu sürece kalacaklardır, ancak Rabb'inin dilediği sonsuzluk ve fazlalıktan başka. Bu da Ferra’nn tercihidir.
İbn Kuteybe de şöyle demiştir: Bunun bir benzeri de konuşurken şöyle demendir: Seni bu evde oturtacam, ancak Senin istediğin hariç. Sen istersen daha fazla oturturum, demektir.

Beşincisi: Onlar kabirlerinden kalkıp mahşere gittikleri zaman kıyamet şartları içindedirler; istisna da hesabta bekledikleri zamandandır.
Bu durumda mana şöyledir: Orada gökler ve yer durduğu sürece kalacaklardır, ancak hesab için bekledikleri miktar hariç.
Bunu da Zeccac zikretmiştir.
İbn Keysan da şöyle demiştir: İstisna Onların dünyada ve berzahta beklemelerine ve hesab için durmalarına
dönüktür.
İbn Kuteybe mana da şöyledir, demiştir: Orada cehennemde ve cennette gök ve yer devam ettiği sürece kalacaklardır,
ancak Ondan Rabb'inin Onlar imar etmek için dünyaya gönderdiği süre hariç. Sanki O, göğün ve yerin devamını Arabların kullandığı
manaya almıştır. Göklerle yer sonlu olsa da böyle derler.
Dilemeyi de onların devamından istisna etmiştir. Çünkü cennet ve cehennemlikler bir zamanlar gök ve yer devam ederken dünyada idiler; cennette veya cehennemde değillerdi.

Altıncısı: İstisna onların cehennemde hıçkırmalarına dönüktür; ancak Rabb'inin zikredilmeyen azab türleri hariç. Daha Onlar için Rabb'inin dileyip de zikretmediği azablar vardır.

Yedincisi: "illa" "kema = gibi" manasınadır, şu ayet de ondandır:
"Geçmişte olduğu gibi atalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın" (Nisa: 22). Bunu da Salebi, demiştir.



Cennet halkı hakkındaki istisna üzerinde de 6 görüş vardır:

Birincisi: Bu, yapmadığı şey üzerine istisnadır.

İkincisi: "İlla" "siva” manasınadır.

Üçüncüsü: O, hesab için beklemelerine ve kabirde kalmalarına racidir.

Dördüncüsü: O: Rabb'inin Onlar için zikredilmeyen nimetlerini arttırması hariç, manasınadır.

Beşincisi: "illa" “kema = gibi" manasınadır. Bu görülerin izah yukarda geçti.

Altıncısı: İstisna muvahhitlerden cehennemde kalanların beklemelerine dönüktür, sonra cennete girdirilirler. Bunu lbn Abbas, Dahhak
ve Mukatil, demilşerdir. O zaman ebediyetten yapılan istisna Müslümanların ateşte kalmaları üzerinde olmuş olur. Sanki şöyle
demiştir: Ancak Rabb'inin günahkarları cennete çıkarması hakkında dilemesi ve günahkarlardan dilediğini bir süre için ateşe atması
hariç.
Kurralar "suidu" üzerinde ihtilaf etmişlerdir: İbn Kesir, Nafi, Ebu Amr, İbn Amir ve Ebu Bekir de Asım'dan rivayet ederek sin’in fethi ile
"seidu” okumuşlardır. Hamze, Kisai ve Hafs da Asm dan rivayet ederek sin’in zamm ile (suidu) okumuşlardır ki, ikisi de lugattır.
(İmam Ebu'l Ferec Cemaluddin Abdurrahman Ali İbn Muhammed Cevzi, Zâdu'l Mesir fi İlmi't Tefsir, C. 3 , Sf: 154 - 156)



Mes'ut olanlar ise cennettedirler. Gökler ve yer durdukça Onlar orada kalacaklardır. Ancak, Rabb'inin dilemesi mustesnadır. Bu Onlara, Rabb'lerinin hiç eksilmeyen bir nimetidir. (Hud 108)

Bu âyet-i Kerimede de, gökler ve yer durdukça müminlerin cennette kalacakları beyan edilmekte ancak, Allanın dilemesinin muuuustesna olduğu bildirilmektedir. Bu istisnadan" neyin kastedildiği hakkında şunlar söylenmektedir:

a- Mûminlerin günahkârları, günahları kadar cehennemde yanacaklardır. İşte cehennemde geçecek olan bu süre, cennette devamlı kalmalarından istisna edilen süredir.
b- Bu istisna, âyetin sonunda belirtilen "Hiç kesilmeyen nîmetlerdir".
c- Bu istisnadan maksad, mûminlerin kabirde veya dünyada geçirdikleri zamandır. Zira mûminler bu zaman zarfında fiilen cennette. yaşamamışlardır. (Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 4/52
5 Hud suresi 108. ayet)
 
Üst