Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Rafıza

E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
RÂFIZA

Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in imametini kabul etmedikleri için bunlara, Râfıza (terk edenler/ terk ediciler)denilmiştir. Bunlar, Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) Ali b. Ebî Tâlib'in ismini açıklayarak hilafete tayin ettiği ve bunu açıkça söyleyip ilan ettiği hususunda ittifak ederler. Onlara göre sahabenin çoğu, Hz. Peygamberin vefatından sonra, Ali'ye uymayı terk etmek suretiyle sapıklığa düşmüşlerdir, imamet, ancak nass ile tayin ve tevkif yoluyla olur. İmamet akrabalığı gerektirir. İmamın takiyye durumunda, imam olmadığını söylemesi caizdir.

Râfızîlerin hepsi hükümlerde içtihadı kaldırmışlardır. İmamın, insanların en üstünü “efdal” olması gerektiğini iddia ederler. Ali (r.a.)’in bütün işlerinde isabet ettiğini ve onun dinî konuların hiçbirinde hata etmediğini iddia ederler. Ancak "Ebû Kâmil'in taraftarları olan Kâmiliyye fırkası, bir taraftan Ali'ye uymadıkları için insanları diğer taraftan da hakkını aramadığı için Ali'yi kâfir saymıştır. Bunlar, zalim imamlara karşı ayaklanmayı kabul etmezler ve isyanın nass ile tayin edilmiş bir imam bulunmaksızın mümkün olmadığını söylerler.

RÂFIZÎ GRUPLAR
Râfıza fırkaları, Kâmiliyye hariç, yirmi dört fırkadır. Bunlara, Ali b. Ebî Tâlib'in imamete nass ile tayin edildiğine inandıkları için Îmâmiyye denilmiştir.

1. Kat'iyye:

Birinci fırka Kat'iyye'dir, Musa b. Cafer b. Muhammed b. Ali’nin ölümüyle imameti kesintiye uğrattıkları için bunlara Kat'iyye ismi verilmiştir. Şia'nın çoğunluğu, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in, Ali b. Ebî Tâlib'i imamete nass ile tayin ettiğini ve onu kendisinden sonra bizzat ve ismini belirtmek suretiyle halife olarak atadığını, Ali'nin de oğlu Hasan b. Ali'yi, Hasan b. Ali'nin kardeşi Hüseyin b. Ali'yi, Hüseyin b. Ali'nin oğlu Ali b. el-Hüseyin'i, Ali b. el-Hüseyin'in oğlu Muhammed b. Ali'yi, Muhammed b. Ali'nin oğlu Cafer b. Muhammedi, Cafer b. Muhammed'in oğlu Mûsâ b. Cafer'i, Mûsâ b. Cafer'in oğlu Ali b. Musa'yı, Ali b. Musa'nın oğlu Muhammed b. Ali b. Musa'yı, Muhammed b. Ali b. Musa'nın oğlu Ali b. Muhammed b. Ali b. Musa'yı, Ali b. Muhammed b. Ali b. Musa'nın Samarrâ'da bulunan oğlu Hasan b. Ali b. Muhammed b. Ali b. Musa'yı, Hasan b. Ali'nin oğlu Muhammed b. el-Hasan b. Ali'yi nass ile imamete tayin ettiğini iddia ederler. Onlara göre Muhammed b. el-Hasan b. Ali gâibdir ve beklenen mehdîdir. Nitekim onun ortaya çıkacağını, zulüm ve zorbalıkla dolu olan yeryüzünü adaletle dolduracağını iddia ederler.

2. Keysâniyye:

İkinci fırka Keysâniyye'dir. Keysaniyye’de kendi içinde on bir fırkaya ayrılır. Muhtar ayaklanıp Hüseyin b. Ali'nin öcünü almak istediği ve Muhammed b. el-Hanefiyye’ye uymaya çağırdığı için bunlara Keysâniyye denilmiştir; çünkü ona Keysân da deniliyordu. Onun, Ali b. Ebî Tâlib'in (r.a.) azatlı kölesi olduğu söylenir.

Keysâniyye'nin birinci fırkası, Râfıza'dan ikinci fırkadır. Bunlar, Ali b. Ebî Tâlib'in, oğlu Muhammed b. el-Hanefıyye'yi imamete nass ile tayin ettiğini, çünkü Basra'da sancağı ona verdiğini iddia ederler.

3. Üçüncü Fırka/Grup:

Keysâniyye'nin ikinci fırkası Râfıza'dan üçüncü fırkadır. Bunlar, Ali b- Ebî Tâlib'in, oğlu Hasan b. Ali'yi, Hasan b. Ali'nin, kardeşi Hüseyin b. Ali'yi, Hüseyin b. Ali'nin de kardeşi Muhammed b. Ali'yi (Muhammed b. el-Hanefiyye) imamete nass ile tayin ettiğini iddia ederler.

4. Kerbiyye:

Keysâniyye'nin üçüncü fırkası Râfıza'dan dördüncü fırkadır. Bunlar, Ebû Kerb ed-Darîr'in taraftarları olan Kerbiyye'dir. İddialarına göre, Muhammed b. el-Hanefiyye Radvâ dağında yaşamaya devam etmektedir. Sağında bir aslan, solunda bir kaplan bulunmakta ve onu korumaktadır; ortaya çıkacağı zamana kadar sabah ve akşam yiyecekleri kendisine gelmektedir. Bunlar, onun insanlardan gâib olarak bu hale yaşamasının sebebinin, başkasının bilemeyeceği, Allah'ın bir tedbiri olduğunu iddia ederler. Şair Küseyyir de bu görüştedir. Nitekim bu hususta şunları demiştir:

Bilin ki, Kureyş'ten Hakk'ın valileri olan imamlar,

Tam dört kişidir:

Ali ve evlâdından üçü ki,
Onlar torunlardır; yoktur onlarda gizli bir şey.
Bir torun, iman ve iyilik torunudur;
Bir torunu Kerbela kaybetmiştir.
Bir torun ise, ölümü tatmayacaktır.

Önünde sancak olan süvarilere komutanlık edinceye kadar, Radvâ dağında gâib olmuştur, Bir zaman insanlara görünmeyecektir, yanında bal ve su vardır…

5. Beşinci Fırka/Grup:

Keysâniyye'nin dördüncü fırkası Râfıza'dan beşinci fırkadır. Bunlar, Muhammed b. el-Hanefiyye'nin, Abdülmelik b. Mervân'a boyun eğdiği ve ona biat ettiği için ceza olarak Radvâ dağına konulduğunu iddia edeler

6. Altıncı Fırka/Grup:

Keysâniyye'nin beşinci fırkası Râfıza'dan altıncı fırkadır. Bunlar, Muhammed b. el-Hanefiyye'nin öldüğünü, ondan sonra oğlu Ebû Hâşim Abdullah b. Muhammed b. el-Hanefiyye'nin imam olduğunu iddia ederler.

8. Sekizinci Fırka/Grup:

Keysâniyye'nin yedinci fırkası Râfıza'dan sekizinci fırkadır.

Bunlar, Ebû Hâşim Abdullah b. Muhammed b. el-Hanefiyye'den sonra, kardeşinin oğlu Hasan b. Muhammed b. el-Hanefiyye'nin imam olduğunu iddia ederler. Çünkü Ebû Hâşim ona imam olmasını vasiyetle bildirmiştir. Hasan da, oğlu Ali b. el- Hasan’a vasiyette bulunmuştur. Ali öldüğü zaman halef bırakmamıştır. Bunlar, Muhammed b. el-Hanefîyye’nin ricatını (dünyaya geri dönmesini) bekliyorlar, onun yeniden hayata döneceğini ve yeryüzüne hâkim olacağını söylüyorlar. Bunlar, bugün çölde yaşıyorlar, iddialarına göre; Muhammed b. el-Hanefiyye dönünceye kadar herhangi bir imamları olmayacaktır.

9. Râvendiyye, Rîzâmiyye ve Ebû Müslimiyye:

Keysâniyye'nin sekizinci fırkası Râfıza'dan dokuzuncu fırkadır. Bunlar, Ebû Hâşim'den sonra, Muhammed b. Ali b. Abdillah b. el-Abbâs'ın imam olduğunu iddia ederler. Şöyle derler; "Ebû Hâşim, Şam'dan dönmesi esnasında Arzu'ş-Şerât'da vefat ederken, burada Muhammed b. Ali b. Abdillah b. el-Abbâs'a vasiyette bulundu, onu imam olarak atadı. Muhammed b. Ali de, oğlu İbrahim b. Muhammed'e, İbrahim b. Muhammed de Ebu'l-Abbâs'a vasiyette bulundu. Böylece hilafet, birinden diğerine vasiyet yoluyla geçerek, Ebû Cafer el-Mansûr'a geldi. Onlardan bazıları, bu görüşten dönerek, Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) Abbâs b. Abdilmuttalib'i nass ile tayin edip, imamlığa atadığını iddia ettiler. Sonra Abbâs yerine, oğlu Abdullah'ı nass ile tayin etmiştir. Abdullah da, oğlu Ali b. Abdullah'ı nass ile imamete tayin etmiştir. Bütün bunlar, imameti Ebû Cafer el-Mansûr'a kadar ulaştırdılar. Bunlar Râvendiyye'dir.

Bu fırka Ebû Müslim konusunda ikiye ayrılmıştır: Bunlardan birincisi Rizâm isimli bir kişinin taraftarları olan Rizâmiyye fırkası, Ebû Müslim'in öldürüldüğünü iddia etmiştir. Ebû Müslimiyye denilen diğer fırka ise Ebû Müslim'in sağ olduğunu ve ölmediğini söylemiştir. Bunların, seleflerinin helal görmedikleri şeyleri, helal olarak kabul ettiklerinden bahsedilir

10. Harbiye:

Keysâniyye'nin dokuzuncu, Râfıza'dan onuncu fırka Abdullah b. Amr b. Harb'ın taraftarları olan Harbiyye'dir. Bunlar, Ebû Hâşim Abdullah b. Muhammed b. el-Hanefiyye'nin, Abdullah b, Amr b. Harb'i imam olarak tayin ettiğini ve Ebü Hâşim'in ruhunun ona hulul ettiğini iddia ederler. Sonra Abdullah b. Amr b. Harb'in yalanına vâkıf olunca, bir imam aramak üzere Medine'ye gittiler. Orada Abdullah b. Muâviye b. Abdillah b. Cafer b. Ebî Tâlib'e ulaştılar. Onlardan, Abdullah b. Cafer b. Ebî Tâlib kendisini imam kabul etmelerini istedi, onlar da bunu kabul ettiler, onun imametine inandılar ve onun imam olması konusunda vasiyet bulunduğu iddiasını savundular. Bunlar, Abdullah b. Muâviye hakkında üç fırkaya ayrıldılar. Bir fırka onun öldüğünü; diğer bir fırka, onun İsfahan dağında bulunduğunu, ölmediğini ve süvari kuvvetleriyle Haşimoğullarından insanlara komutanlık yapıncaya kadar ölmeyeceğini; diğer bir fırka ise, onun Isfahan dağında hayatta olduğunu, ölmediğini, insanların idaresini ele alıncaya kadar ölmeyeceğini ve onun Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in müjdelediği mehdî olduğunu iddia etmiştir.

11. Beyâniyye:

Keysâniyye'nin onuncu fırkası Râfıza'dan onbirinci fırkadır. Beyân b. Sem'ân et-Temîmî'nin taraftarlarının oluşturduğu bu fırka Beyâniyye adını almıştır. Bunlar, Ebû Hâşim'in, kendisinden sonra vasiyette bulunacağı yakını olmadığı için Beyân b. Sem'ân et-Temîmî'ye imam olması konusunda vasiyette bulunduğunu iddia ederler.

12. Onikinci Fırka/Grup:

Keysâniyye'nin onbirinci fırkası Râfıza'dan onikinci fırkadır. Bunlar, Ebû Hâşim Abdullah b. Muhammed b. el-Hanefiyye'den sonra Ali b. el-Hüsyin b. Ali b. Ebî Tâlib'in imam olduğunu iddia ederler.

13. Muğîriyye:

Râfıza'dan onüçüncü fırka, imameti, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den nass yoluyla Ali'ye ulaştıranlar ve Ali b. el-Hüseyin'de sona erdirenlerdir. Bunlar, Muğîre b. Saîd'in taraftarları olan Mugîriyye'dir. Ali b. el-Hüseyin'den sonra, oğlu Muhammed b. Ali b. el-Hüseyin Ebû Cafer'in imam olduğunu iddia ederler. Ebû Cafer, imamlığı Muğîre b. Saîd'e vasiyetle bırakmıştır. Bunlar, mehdî ortaya çıkıncaya kadar onu imam olarak kabul ederler. İddia ettikleri mehdî, Muhammed b. Abdullah b. el-Hasan (b. el-Hasan) b. Ali b. Ebî Tâlib'dir. Onun hayatta olduğunu. Hacir yakınlarında bir dağda yaşadığını ve ortaya çıkacağı zamana kadar orada ikamet etmeye devam edeceğini iddia ederler.

Biz, onlardan bir grubun, imameti Ali b. el-Hüseyin'e kadar götürdüklerini söylerken şunu kastediyoruz: Onlar, Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem)’in Ali'yi nass ile imamlığa tayin ettiğini, Ali'nin el-Hasan'ı, Hasan'ın Hüseyin'i ve Hüseyin'in de Ali b. el-Hüseyin'i nass ile imamete tayin ettiğini söylüyorlar.

14. Ondördûncü Fırka/Grup:

Râfıza'dan ondordüncü fırka, imameti, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den nass yoluyla Ali'ye ulaştıranlar ve Ali b. el-Hüseyin'de sona erdirenlerdir. Ali b. el-Hüseyin'den sonra, Ebû Cafer Muhammed b. Ali'nin imam olduğunu, Ebû Cafer'den sonra Medine'de ayaklanmış olan Muhammed b. Abdullah b. el-Hasan'ın imam olduğunu ve onun mehdî olduğunu iddia ederler. Muğîre b. Saîd'in imametini inkâr ederler.

15. Hüseyniyye ve Muhammediyye:

Râfıza'dan onbeşinci fırka imameti, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den nass yoluyla Ali'ye ulaştıranlar ve Ali b. el-Hüseyin'de sona erdirenlerdir. Ali b. el-Hüseyin'in, Ebû Cafer Muhammed b. Ali'yi nass ile imamete tayin ettiğini, Ebû Cafer Muhammed b. Ali'nin de Ebû Mansûr'a imam olması konusunda vasiyette bulunduğunu iddia ederler. Bunlar iki fırkaya ayrılmışlardır: Hüseyniyye denilen fırka, Ebû Mansûr'un, oğlu Hüseyin b. Ebî Mansûr'a vasiyette bulunduğunu ve kendisinden sonra onun imam olduğunu iddia eder. Muhammediyye denilen diğer fırka ise, Muhammed b. Abdllah b. el-Hasan’ın imam olduğu görüşüne meyletmiş ve onun hilafetini kanıtlamaya çalışmıştır. Bunlar Ebû Cafer'in, Haşimoğullarına değil, Ebû Mansûr'a vasiyette bulunduğunu söylemişlerdir. Nitekim Musâ (a.s), Yûşa b. Nün'un ve Harun'un çocuklarına değil, Yûşa b. Nûn'a vasiyetle bırakmıştır. Ebû Mansûr'dan sonra hilafeti, Ali'nin çocuklarına döner. Nitekim Yûşa' b. Nûn'dan sonra imamet Harun'un çocuklarına dönmüştür. Yine Musa'nın (a.s), iki batın arasında ihtilaf olmaması amacıyla, Yûşa b. Nün ve Harun'un çocuklarına değil, Yûşa b. Nûn'a vasiyette bulunduğunu söylemiştir. Bu da Yûşa'nın bu duruma hak kazandığına delalet etmektedir. Aynı şekilde Ebû Cafer de imameti, Ebû Mansûr'a vasiyetle bırakmıştır. Bunlar, Ebû Mansûr'un, "Artık ayrılık vaktim geldi. Benim yerime koyacak kimsem yok. Fakat yeri-me geçecek olan Muhammed b. Abdullah'tır" dediğini iddia ederler.

16. Nâvûsiyye:

Râfıza'dan onaltıncı fırka, imameti, Ebû Cafer Muhammed b. Ali'ye kadar ulaştırır. Ebû Cafer ise, Cafer b. Muhammed'i imamete nass ile tayin etmiştir. Cafer b. Muhammed, hayatta olup, ölmemiştir ve iş başına geçinceye kadar ölmeyecektir. O, mehdidir. Bu fırkaya Basralı Aclân b. Nâvûs denilen reislerinden dolayı Nâvûsiyye ismi verilmiştir.

17. Îsmâîliyye:

Râfıza'dan onyedinci fırka, Cafer b. Muhammed'in öldüğünü, ondan sonra oğlu İsmail b. Cafer'in imam olduğunu iddia ederler. İsmail'in, babası hayattayken öldüğünü kabul etmezler. Nitekim onlar, İsmail iş başına geçinceye kadar ölmeyecektir. Çünkü babası, onu vasiyetle imamlığa tayin etmiş ve kendisinden sonra imam olduğunu bildirmiştir, derler.

18. Karâmıta:

Râfıza'dan onsekizinci fırka, Karâmıta'dır. Bunlar Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Ali b. Ebî Tâlib'i imamlığa nass ile tayin ettiğini; Ali'nin, oğlu Hasan'ı, Hasan b. Ali'nin, kardeşi Hüseyin b. Ali'yi, Hüseyin b. Ali'nin, oğlu Ali b. el-Hüseyin'i, Ali b. el-Hüseyin’in, oğlu Muhammed b. Ali'yi, Muhammed b. Ali'nin, oğlu Cafer'i ve Cafer'in de, oğlunun oğlu Muhammed b. İsmail'i imamete nass ile tayin ettiğini iddia ederler. Muhammed b. İsmail'in bugün hayatta olduğunu, ölmediğini, yeryüzüne hâkim olmadıkça da ölmeyeceğini, zira onun önceden müjdelenen bir mehdî olduğunu ileri sürerler. Bunu, seleflerinden rivayet ettikleri ve imamların yedincisinin hayatta olduğunu bildiren haberlerle kabul ettiler.

19. Mubârekiyye:

Râfıza'dan ondokuzuncu fırka, Karâmıta hakkında anlattığımız gibi, imameti, Ali b. Ebî Tâlib'e ulaştırır ve Cafer b. Muhammed'de sona erdirir. Bunlar, imamlık konusunda Cafer b. Muhammed'in diğer çocuklarına değil, oğlu İsmâil için vasiyette bulunduğunu, İsmâîl babası hayattayken ölünce, oğlu Muhammed b. İsmail'in imam olduğunu iddia ederler. Bu gruba, Mübarek isimli reislerine nispetle Mubârekiyye denir. Muhammed b. İsmail'in öldüğünü, bu nedenle imamlık yetkisinin kendisinden sonra çocuklarında olduğunu iddia ederler.

20. Sumeytiyye:

Râfıza'dan yirminci fırka olan Sumeytiyye, daha önce anlattığımız fırkalarda olduğu gibi, imameti Ali'den başlatarak, Cafer b. Muhammed'de sona erdirir. Cafer'den sonra, Muhammed b. Cafer'in imam olduğunu, ondan sonra da imametin onun çocuklarına geçtiğini iddia ederler. Bunlar, reisleri Yahya b. Ebî Sumeyt'e nispetle Sumeytiyye adını almışlardır.

21. Ammâriyye/Eftahiyye ve Zurâriyye/Nemîrivye:

Râfıza'dan yirmibirinci fırka, az önce görüşünü açıkladığımız fırkada belirttiğimiz gibi, imameti, Ali'den başlatarak, Cafer b. Muhammed'e kadar götürür. Bunlar, Cafer'den sonra oğlu Abdullah b. Cafer'in imam olduğunu ve oğulları içinde en büyüğünün Abdullah b. Cafer olduğunu iddia eder. Bu fırka taraftarları, Ammâr olarak bilinen reislerine mensubiyetlerinden dolap Ammâriyye ismiyle tanınır. Yine bunlara, eftah “düz taban” olan Abdullah b. Cafer'den dolayı Fathiyye de denir. Bu fırka taraftarları oldukça çok sayıya ulaşmıştır. Ammâriyye'den bir grup Zurâre'nin kendi mezheplerinden olduğunu ve bu mezhepten dönmediğini iddia etmiştir. Bu fırkadan bazıları Zurâre'nin, Abdullah b. Cafer'e bazı konularla ilgili olarak birtakım sorular yönelttiğini ve bunların cevabını alamayınca, bu mezhepten ayrılarak, Mûsâ b. Cafer b. Muhammed'i imam edindiğini ileri sürerler. Zurâre'nin taraftarları, Zurârıyye ve Temîmiyye diye anılır.

22. Vâkıfa/Memtûra ve Mûsâiyye/Mufaddaliyye:

Râfıza'dan yirmiikinci fırka, imameti, Cafer b. Muhammed'e kadar götürür. Cafer b. Muhammed'in, oğlu Mûsâ b. Cafer'i nass ile imamete tayin ettiğini, Mûsâ b. Cafer'in hayatta olduğunu, ölmediğini ve yeryüzünün doğusuna ve batısına hâkim olacağını, böylece zulüm ve zorbalıkla dolu olan yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracağını iddia eder. Bu fırkaya Vâkıfa denir. Çünkü bunlar, Mûsâ b. Cafer'de durup (vakf), onunla imamlığı bitirerek ondan ileri gitmezler. Vâkıfa muhaliflerinden bazıları, bu fırkaya Memtûra adını vermiştir. Çünkü onlardan birisi, Mûsâ b. Cafer'in ölümüyle imamları sona erdiren Kat'iyye fırkası mensuplarından Yûnus b. Abdurrahman ile tartışmış, Yûnus ona şöyle demiştir: ''Siz, benim yanımda ıslak (memtûra) köpeklerden daha değersizsiniz" Bu yüzden, onlara bu kötü lakap verilmiştir. Mûsâ b. Cafer'in imametine inananlar, onun imamlığını kabul ettikleri için Mûsâiyye; liderleri arasında güçlülüğü ile tanınan Mufaddal b. Ömer'e nispetle de Mufaddaliyye diye anılırlar. Müsâiyye'den bir grup, Mûsâ b. Cafer'in durumu hakkında tevakkuf edip, görüş belirtmediler ve şöyle dediler: “Onun ölüp ölmediğini bilmiyoruz. Bu nedenle başkasının imameti bizim için açıklanıncaya kadar ona uyarız. Eğer onun imameti gibi, başkasının imameti de bize açıklanırsa, bunu kabul eder ve ona uyarız.” Mûsâ b. Cafer'in ölümüyle imameti sona erdiren Kat'iyye'nin görüşlerini, Râfızîlerin düşüncelerini anlatmaya başladığımız yerde nakledip, izah etmiş ve açıklamıştık.

23- Ahmed b. Musa'nın İmametini iddia Edenler:

Râfıza'dan yirmiüçüncü fırka, imameti, Mûsâ b. Cafer'e kadar götürenlerdir. Bunu daha önce mütekaddimînin görüşleri arasında anlatmıştık. Ancak bu fırka taraftarları, Müsâ b. Cafer'in, oğlu Ahmed b. Mûsâ b. Cafer'i nass ile imamete tayin ettiğini kabul ederler.

24. Muhammed b. el-Hasan'ın İmametini İddia Edenler:

Râfıza'dan yirmidördüncü fırka, Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) Ali'yi imamlığa nass ile tayin ettiğini, Ali'nin de Hasan b. Ali'yi nass ile atadığını ve böylece imametin Muhammed b. el-Hasan b. Ali b. Muhammed b. Ali b. Mûsâ b. Cafer'e kadar ulaştığını iddia ederler. Bunu, Rafızî fırkalarının ilkinden bahsederken anlatmıştık. Bunlar, Muhammed b. el-Hasan'dan sonra da bir imam geleceğini ve onun dünyayı adaletle doldurarak zulmü ortadan kaldıracağını ileri sürerler. Hâlbuki öncekiler, Muhammed b. el-Hasan'ın ortaya çıkıp, zulüm ve zorbalıkla dolu olan dünyayı adaletle dolduracağını söylemişlerdir. Muhammed b. Ali b. Musa'nın imametine inanan Râfızîler, onun yaşı konusunda ihtilaf etmiştir. Babası öldüğünde o sekiz yaşındaydı. Bazıları ise o dört yaşındayken babasının öldüğünü söylemişlerdir. Râfızîler bu durumdaki birinin imamlığı ve itaat edilip edilmeyeceği hususunda iki fırkaya ayrılmışlardır. Bazıları, onun bu durumda, itaat edilmesi gereken bir imam olduğunu, imamların bilmesi gereken hükümleri ve dünya işlerinin tamamını bildiğini iddia etmişlerdir. Kendisinden önceki imamlar gibi, onu da imam olarak kabul etmek ve ona itaat etmek gerekmektedir. Bazıları da, imametin başka insanlarda değil, sadece onda olduğu anlamında imam olduğunu ve bu süre zarfında başka birinin bu makama geçmesinin doğru olmadığını iddia etmiştir. Fakat onun bu durumdayken önceki imamların kendilerinde topladıkları yetkileri kullanmasının ve insanlara imamlık yapmasının mümkün olmadığını; imamete uygun duruma gelinceye kadar geçen sürede, fıkıh, din ve maslahat ehli birinin insanlara namaz kıldırma ve hükümleri uygulama işini üzerine alması gerektiğini iddia ederler. Gulât ve İmâmiyye ile ilgili söz burada sona erdi.Ebu’l Hasan el-Eş’arî’ “Makâlatü’l-İslamiyyîn ve’h- tilâfül-Musallîn
 
Üst Ana Sayfa Alt