Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Rafizinin Sözüne Reddiyye!

E Çevrimdışı

elcevzi

Üye
İslam-TR Üyesi
Râfizî şöyle diyor:
“İmamiyye mezhebi mensubları, seven ve sevmiyen kimselerin Ali (r.a.) hakkında naklettikleri ve sayılmayacak kadar olan faziletlerini, bunun yanında cumhurun da Ali (r.a.) hariç, başkaları hakkında rivayet ettikleri kusur ve eksiklikleri görünce, Ali'ye (r.a.) uyarak O'nu imam edindiler, başkasını da terkettiler. Biz Ali'nin (r.a.) üstünlüğüne dair ve onların (Ehl-î Sünnet) yanında da sahih olan birkaç delili zikredeceğiz ki, bunlar kıyamet gününde onların aleyhinde hüccet olacaktır. Bu delillerden bir tanesi Ebul Hasan el-Endülüsî'nin “El Cemiu beynes-Sihahissitte” adlı eserde Ümmü Seleme'den rivayet ettiği şu hadisedir:
Ümmü Seleme kendi evinde otururken:
“Ey Ehli- Beyt = Peygamber ailesi! Allah sizden sırf günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzab: 33/33) Ayet-i kerimesinin inmesi üzerine, Yâ Rasûlullah! ben ehI-i beytten değil miyim? diye sordu.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
Sen bana hayırlısın. Sen peygamberin zevcelerindensin, cevabını verdi. Ümmü Seleme devamla şöyle dedi:
Evde Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (r. Anhum) da bulunuyorlardı. Rasulullah Onları bir aba (bürgü) ile bürüdükten sonra şöyle buyurdu:
“Allahım! bunlar ehl-i beytimdir. Onların günahını affet ve tertemiz kıl!” (Tirmizi Menakıb: 60, Ahmed 1/331)
Râfizî'nin bu iddiasına şöyle cevab veriyoruz:
Her şeyden önce Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer'in (r.a.) faziletleri hakkında rivayet edilen hadisler Ali'nin (r.a.) faziletleri hakkında rivayet edilen hadislerden fazladır. Kaldı ki râfizînin cumhura atfederek sahih dediği hadislerin çoğu cumhura yapılan en açık iftiralardır. Gerçekten sahih olanlar ise onların hiç birisinde Ali'nin (r.a.) Ebu Bekir'den (r.a.) üstün olduğu belirtilmemiştir. Üstelik böyle hadîslerde başkalarının da fazilet hususunda Ali (r.a.) ile müşterek olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer'in (r.a.) faziletleriyle ilgili hadisler ise yalnız onlara hastır. Özellikle Ebubekir'in (r.a.) faziletlerine başkaları ortak edilmemiştir.
İlk üç halifeye isnad edilen eksiklik ve kusurlara gelince, bunlar ancak râfizînin yaptığı gibi, nâsibînin (Ehl-i beyte düşmanlık edenler) Ali'ye (r.a.) tevcih ettiği kötü sözleri gibidir.
Ey Râfizî!
“İmâmîler, seven ve sevmeyenler de Ali'yi (r.a.) tenzih ettikleri için O'nu imam edindiler. Başkasını da terkettiler. Çünkü başkası dediğimiz kimse hakkında imametine inanan kimseler dahi halifeliğine dil uzatmışlardır.” diyorsun.
Ey Râfizî!
Bu iddian açık bir iftiradır. Ali'ye (r.a.) muhalif olanlar onu tenzih etmemişlerdir. Üstelik Onu zemmedenler müteaddit fırkalardır. Hem de Ali'yi (r.a.) zemmeden bu fırkalar Ebu Bekir (r.a.), Ömer (r.a.) ve Osman'ı (r.a.) zemmedenlerden nisbeten daha iyidirler. Ali'yi (r.a.) zemmedenler de O'nun lehinde aşırılığa gidenlerden daha üstündürler.
Meselâ; Hâricîler (Bunlar Ali (r.a.) taraftarları ve en güçlü askerleri iken sonradan Ali'ye (r.a.) karşı çıkanlardır.) Ali'nin (r.a.) (Hâşâ!) küfrü üzerine ittifak etmişlerdir. Bununla beraber haricîler bütün müslümanların indinde Ali'nin (r.a.) ilâhlığına veya peygamberliğine inanan (sapık) ğulât-i şîadan daha iyidirler. Yine haricîler ve Ali'ye (r.a.) karşı savaşan sahabe ve tabiîn, bütün müslümanların indinde, Ali'yi (r.a.) ma'sum imam olarak kabul eden ve bu şekilde inanan râfizî İmamilerden de hayırlıdırlar.
(Haricîlerin, şiîlerden imtiyazlı oldukları bir başka nokta, onların peygamberden başkasına ma'sumiyet isnad etme sapıklığından uzak kalmalarıdır. Ali (r.a.) ile beraber oldukları zaman, Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer (r.a.) hakkındaki iyi kanaatleri, ondan ayrılmalarından sonra da devam etmiştir. Ayrıca haricîler, Ali'nin (r.a.) “Bu ümmetin en hayırlıları Ebu Bekir (r.a.), sonra Ömer'dir (r.a.)” görüşünden de ayrılmadılar. Fakat haricîler Osman'ın (r.a.)' şehid edilmesi olayında O'nunla ilgili hususlarda ve hakem olayından sonra Ali'yi (r.a.) tekfir ettikleri için sapıtmışlardır. Buna rağmen haricilerle râfizîlerin sapıttıkları konular tartılıp karşılaştırılacak olursa, haricilerin sapıklığı râfizîlerin sapıklığına karşı az görülecektir.
Bizim inancımıza göre Allah (c.c.)'ın Ali'ye (r.a.) vereceği cevabın en büyüğü bu iki sapık taifenin O'na yaptıkları iftira ve hakkındaki aşırı tutumları ve onların bu cinayetkârane aşırı davranışlarından ötürü Medine’den Irak'a hicret edip şehid oluncaya kadar sabretmesinden olacaktır.)
Hem de râfizîlerden başka Ebubekir (r.a.) ve Ömer (r.a.)'i zemmeden kimse yoktur. (Bazı hususlarda onlardan ayrılan ve hadd-i zâtında kardeşleri olan İsmailîler, Nusayrîler, Şeyhîler, Bâbîler ve Bahaîler de rafizîler gibi Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer'i (r.a.) zemmediyorlar.)
Hatta haricîler bile her ikisinin halifeliğini kabul ediyor ve onlardan iyilikle bahsediyorlar. Mervânîler dahi Ali'nin (r.a.) (hâşâ!) zâlim olduğunu ve halifeliğe hakkı olmadığını söylemelerine rağmen, akrabaları olmadıkları halde Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer'in (r.a.) halifeliklerini kabul ediyorlar.
Bütün bu ihtilaflardan sonra Ali'yi (r.a.) sevenler de sevmeyenler de Onu iyilikle andılar da diğer üç halifeyi anmadılar denilebilir mi?
Üstelik bütün bu halifeleri tenzih edenler hem daha çok hem de daha faziletlidirler. Ali (r.a.)'den (hâşâ!) küfür, zulüm ve isyan ile bahsedenler ise mahdut bir kaç guruptur. Onlar da râfizîlerden daha bilgili ve onlara nazaran daha dindardır. Rafizîler onlara karşı aciz kalırlar. Râfizîlerin onları ilzam edecek bir delil getirmeleri de mümkün değildir. Savaşta dahi rafizîler haricilere galip gelemediler.
(Hakem olayından sonra) Ali'ye (r.a.) küfür ve zulüm nisbet edenlerden hiç bir gurubun İslâmdan irtidat ettiği bilinmemektedir. Ama diğer üç halifeyi zemmedenler böyle değildir. Onlardan aşırı gidenler irtidat etmiş sayılırlar. Ali'nin (r.a.) ulûhiyetini iddia eden Nusayrîler, nusayrilerden de daha berbat olan mulhid İsmailîler ve Peygamberliğini iddia edenler gibi. Bütün bunlar kâfir ve mürteddirler. Allah ve Resulüne olan küfürleri, İslâm dinini bilen herkes için gizlenemiyecek kadar açıktır.
Bir beşer hakkında ulûhiyet iddia edenler veya Rasûlullah'tan sonra bir peygamberin varlığına inananlar, bütün bu söz ve benzeri sözlerin sahipleri, İslamı az da olsa bilen kimsenin yanında kafirlikleri çok açıktır.
(Hayret edilecek şey râfizîlerin ona peygamber ismi verip vermemeleri değildir. Esas hayreti gerektiren şey Ali (r.a.)”yi peygamber sıfatlarıyla nitelendirmeleridir. Onların indinde “Buhari” mesabesinde olan El-Küleynî'nin “El-Kâfi” adlı eserinin konu başlıklarında bu durum şöyle müşahade edilmektedir:
“İmamlar, Allah (c.c.)'ın halifeleri ve ilminin hazineleridir, imamlar yeryüzünün direkleridir, imamlar, dilleri ayrı olmalarına rağmen bütün kitapları bilirler. İmamlardan başkası Kur'an-ı Kerimi toplamamıştır. İmamlar peygamberlere ve meleklere verilen bütün ilimleri bilirler. İmamlar ne zaman öleceklerini bildikleri gibi ölüm onların isteklerine bağlıdır. İmamlar olmuş ve olacak şeyleri bilip, Onardan hiçbir şey gizli değildir. Allah peygamberine ne bildirdiyse onu Ali (r.a.)ye bildirmesini emretmiş ve ilimde ortak olduklarını söylemiştir. İmamlar insanların gizlediklerini, leh ve aleyhlerindeki şeyleri dilerlerse açıklayabilirler. Bir imam ondan önce geçen imamın hallerini bilir. İmam, kendisinden sonra imam olacak kimseyi bilir. İmamlar hakim olduklarında Davud (a.s.) ve Ali'nin hükmüyle hüküm verirler. İmamlar yaptıklarından sorulamazlar. Ancak, imamlardan çıkan emir ve yasaklar haktır. Arzın tümü imamın hükmü altındadır.” Bütün bu konular itimad ettikleri kitaplarının başlıklarındandır. Râfizîlerin aşırılığa gitmeden önceki itikadları böyle idi. Aşırılıktan sonraki itikadlarının bu şekilde olması artık mezheblerinin gerekliliğinden oldu. “Tuhfetül İsnâ Aşeriyye” adlı eserde itikad ettikleri sapıklıklardan bazılarının kısacası şöyledir:
Ali (r.a.) peygamberlerden üstündür. (S. 100).
İmamlar peygamberlerden âlim oldukları için makamca onlardan üstündürler. (S. 102),
Ali (r.a.) gelmiş ve geleceklerin hayırlısı olduğuna dair uydurdukları hadisler (S 103),
İmamiyyeye göre Ali'ye (r.a.) vahiy gelirdi. Fakat yalnız sesi işitiyordu. (S. 114)
Ama Ali'yi (r.a.) tekfir edip, Ona lanet eden hariciler ile Muaviye (r.a.) taraftarlarından ve Mervanoğullarından Ona lanet okuyup Onunla savaşanlar bu statüde sayılmazlar.
Bunlar İslâmı ve hükümlerini kabul ederek namaz kılıyor, zekat veriyor, ramazan orucunu tutuyor, Haccediyor ve Allah (c.c.)'ın haram kıldığını da haram kılıyorlar. Onlarda açık bir küfür alâmeti de yoktur. Aksine onlarda açıkça görülen İslâm şiarı ve onu üstün tutma duygusu vardır. İslâmı bilen herkesçe bu böyle bilinmektedir. Bütün bunlara rağmen sevenler ve sevmeyenler, ilk üç halifeyi değil de ancak Ali'yi (r.a.) tenzih etmişler, iddiası nasıl doğru olabilir?
Ali'ye (r.a.) buğzedip Osman'ın (r.a.) halifeliğini kabul edenlerle, Osman'a (r.a.) buğzedip Ali'yi (r.a.) sevenler ayrı ayrı düşünülecek olursa haricîlerin bütün bunlardan bazı yönlerde daha iyi oldukları görülecektir.
Ehl-i Sünnet Ali'yi (r.a.), halifeliği esnasında kısmî de olsa tek başına bırakmışlarsa onların Ali'ye (r.a.) buğzeden harici, emevî ve Mervanîlere karşı koyacak bir güce sahip olmayışlarındandır. Çünkü bu guruplar kalabalık idiler. Bilindiği gibi Ali'yi (r.a.) zemmedenlerin en kötüleri de hâricilerdir. Onlar Ali'yi (r.a.) (hâşâ!) tekfir ediyor, mürtedliğini iddia ediyor ve Allah (c.c.)'a yaklaşabilmek için kanını helal görüyorlardı.
Hatta şâirlerinden biri olan İmran b. Hittan şöyle diyor:
- Öyle temiz birisinden bir darbe indi ki, (Ali'ye (r.a.))
- Ki O, Onunla ancak Allah (c.c.)'ın rızasını istedi.
- Öyle bir günde hatırlıyacağım ki Onu, biliyorum.
- Allah indinde tam mükâfatını alacaktır.
Ehl-i Sünnetten bir şâir de bu harici şâir'e şöyle cevap veriyor:
- Öyle bedbaht birisinden bir darbe indi ki (Ali'ye (r.a.))
- Ki O, onunla Allah rızasını kaybetti.
- Öyle bir günde hatırlıyacağım ki, Ona lanet edeceğim.
- İmran b. Hittane de lanet okuyacağım.
İşte hariciler de bunlardır...
Bunlar sahabe ve Tabiîn zamanında yaşıyor ve onlarla münakaşa ederek gerektiğinde savaşıyorlardı. Ashab-ı kiram onların öldürülebileceği hususunda ittifak etmelerine rağmen, onları tekfir etmiyorlardı. Ali (r.a.) de onları tekfir etmemiştir.
Ama Ali'ye (r.a.) olan bağlılıklarında aşırı gidenlerin küfürleri hususunda sahabe ve diğer müslümanlar ittifak etmişlerdir. Hatta Ali (r.a.) bizzat onları tekfir etmiş ve ateşle yakmıştır. Fakat müslümanlardan birini öldürmedikleri ve mallarını gasbetmedikleri müddetçe Ali (r.a.) haricîlerle savaşmamıştır.
Ali (r.a.) hakkında aşırı gidenlerin mürted olduklarına Ali (r.a.) ve sahabe hüküm vermelerine rağmen haricîler için böyle bir hüküm vermemişlerdir.
Bundan da anlaşılıyor ki;
Ebubekir (r.a.), Ömer ve Osman'ı (r.a.) terkedip Ali'yi (r.a.) imam kabul ettiklerini iddia edenlerde bulunan kötülük ve küfür - Ali (r.a.) ve ashabın icmaı ile - Ali'ye (r.a.) düşmanlık edip küfür isnad eden kimselerde bulunan kötülük ve küfürden daha çoktur.
Yine Ebubekir (r.a.) ve Ömer'e buğzedenlerin -Ali (r.a.) ve sahabe indinde- Ali'ye (r.a.) buğzedenlerden kötü oldukları anlaşılmış oldu.
Âbâ hadîsine gelince;
Tirmizî bunu sahih görmüştür. Müslim de Aişe (r.a.)'den rivayet edilen hadisten tahric etmiştir. O da şudur:
Aişe (r.a.) buyuruyor ki:
“Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) güneşin doğumuna yakın bir zamanda, üstünde siyah kıldan yapılmış süslü bir peştimal olduğu halde çıka geldi. Hemen o esnada Hasan ve Hüseyin de geldiler. Onları peştimalın altına aldı. Sonra Fâtıma geldi. Onu da peştimalın altına aldı. Sonra Ali geldi Onu da peştimalın altına aldı. Sonra “Allah sizden sırf günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Azhab: 33-33) ayetini okudu.
“Aslında bu hadisin övgüsüne Fatıma, Hasan ve Hüseyinde (r.a.) katılmışlardır. Onun için yalnız Ali'nin (r.a.) özelliklerinden sayılmaz. Bilindiği gibi kadın imam olamaz.
Binaenaleyh bu hadisin fazileti yalnız imamlar hakkında değil aksine başkaları da buna müşterektir. Eğer delilin mazmumunda Allah (c.c.)'ın ehli beytin günahını giderip onları tertemiz çıkarması varsa, Ebubekir es-Sıddık (r.a.) hakkında da Allah (c.c.):
“Uzaklaştırılacaktır ondan (cehennemden) takva sahibi olan, malını (hayra) veren, (Gösteriş yapmıyarak) temizlenen.” (Leyl: 92/17-18) buyurmuştur.
O esnada Ali (r.a.) takva övgüsüne girmemişti. Çünkü o zaman onun malı yoktu. Ama hayberi fethedip mal sahibi olunca o da ayetin şümulüne girmiştir.
 
E Çevrimdışı

elcevzi

Üye
İslam-TR Üyesi
bu yazı şeyhul islam ibn teymiyye-allahın rahmeti üzerine olsun- ona aittir.bazı sapıklar şeyhin dili tutuldu demişti.bu sadece onun yazılarından biridir.ya dinde fitne çıkarmak isteyen münafık ya da sapık cahiller görüşlerinden inat edebilirler.buyursunlar...vel akibetu lil muttekin..
 
Üst Ana Sayfa Alt