Çevrimdışı
Ehli Kitap Yahudilerin dini sitelerinde, Zeburun dijital bir nüshasını buldum. Burada 4:150 مز kısmında Zeburun şu ifadeleri geçiyor;
‘’(Allah) oynayıp raks edere ve deflere vurarak tesbih edin
(Allahı) sesinizle ve çalgı aletleriyle teşbih edin.’’
Nakşibendilerde ibadet esnasında bu pek görülmez (Kıbrisiler tam manasıyla bir istisna… Bunlar zikir esnasında break-dance yapan tiplerden) Genellikle kadirilerde ve Rufailerde cehri zikir yapan tarikat taifelerinde gözükür. Başlarını sağa-sola sallarlar. Kol kola girip dönerler. Gövdelerini öne ve arkaya getirip götürürler veyahut Mevlevi gibi sema ederler. Bunların hepsi birer raks çeşidididir.
Bunların yapmış olduğu bu işlerin hepsi bidattır. Peygamber ﷺ ve ashabı hiçbirşekilde tarikatçılara has bir şekilde raks eyleyerek def vurarak Allah’ı asla zikretmemişlerdir.
Demek oluyor ki tarikatçılar bu tarz zikri icra etme noktasında Rasulullah’a değil gene Yahudiliğe temayül etmişler. Son olarak Osmanlıdan tevarüs eden şu fetvayı aktaralım; Şeyhülislam Ebu’s-Suud Efendiye soruyorlar;
‘’Soru: Sufi olan Zeyd zikir yaparken ayakta dönüp, dönmeyi ibadet sayarsa, nikahı sahih, kestiği helal olur mu?
Cevap: Dönmeyi ibadet sayarsa mürtettir, asla müslüman veya zimmi bir kadınla evlenemez, kestiğide leştir. Ama ibadet saymayıp, mubah olduğuna itikad ederse mürted değildir. İtaatten çıkmış bir fasıktır. Nikahı bozulmaz ve kestiği de yenir.’’
HANEFİ MEZHEBİNDE SUFİLERİN RAKSINA DAİR FETVALAR
Ne kadar gariptir ki fıkıhta hanefilikle övünen malum Çarşamba cemaati her ne kadar hanefi fıkhının kitaplarını okusalar dahi, içindekilere ittiba edip fetvasını hakkaniyetle vermek hususunda sıkıntı yaşıyorlar. Kendileri ehli tarik olduğu için raks eyleyen, semazen gibi dönüveren sofilere seslerini çıkaramıyorlar. Hatta vahhabi dedikleri müslümanlar üzülsün diye onların yaptıklarını alakasız delillerle savunur oldular. O zaman gerçekleri biz haykıralım;
Haşiyetu’t-Tahtavi ala Merakı’l-Felah
''Raks, alkışlama, bağırma, ve çalgı aletlerine vurma gibi tasavvufçu olduklarını söyleyen kimselerin icra ettiği bu ameller icma ile haramdır.
Nesefinin Şerhu’l-Kenz Adlı Eserinden
‘’(Hadiste geçen mana) günümüz tarikatçılarının ismini verdiği raksın, güzel ses dinlemenin haramlığına açıkça işaret etmektedir. Zira bunlarda ahiret azabını gerektiren fısk mevcuttur.’’
Tatarhaniyye
''Hassaf’tan; Raks ve sema’ caiz midir? el-Cevab; Caiz değildir, Zahire adlı eserde büyük günah olduğu yazılıdır. Mübah diyen meşayıhın fetvası iradesiz rakseyleyenlere yöneliktir’’
سَبِّحُوهُ بِدُفّ وَرَقْصٍ. سَبِّحُوهُ بِأَوْتَارٍ وَمِزْمَارٍ
‘’(Allah) oynayıp raks edere ve deflere vurarak tesbih edin
(Allahı) sesinizle ve çalgı aletleriyle teşbih edin.’’
Nakşibendilerde ibadet esnasında bu pek görülmez (Kıbrisiler tam manasıyla bir istisna… Bunlar zikir esnasında break-dance yapan tiplerden) Genellikle kadirilerde ve Rufailerde cehri zikir yapan tarikat taifelerinde gözükür. Başlarını sağa-sola sallarlar. Kol kola girip dönerler. Gövdelerini öne ve arkaya getirip götürürler veyahut Mevlevi gibi sema ederler. Bunların hepsi birer raks çeşidididir.
Bunların yapmış olduğu bu işlerin hepsi bidattır. Peygamber ﷺ ve ashabı hiçbirşekilde tarikatçılara has bir şekilde raks eyleyerek def vurarak Allah’ı asla zikretmemişlerdir.
Demek oluyor ki tarikatçılar bu tarz zikri icra etme noktasında Rasulullah’a değil gene Yahudiliğe temayül etmişler. Son olarak Osmanlıdan tevarüs eden şu fetvayı aktaralım; Şeyhülislam Ebu’s-Suud Efendiye soruyorlar;
‘’Soru: Sufi olan Zeyd zikir yaparken ayakta dönüp, dönmeyi ibadet sayarsa, nikahı sahih, kestiği helal olur mu?
Cevap: Dönmeyi ibadet sayarsa mürtettir, asla müslüman veya zimmi bir kadınla evlenemez, kestiğide leştir. Ama ibadet saymayıp, mubah olduğuna itikad ederse mürted değildir. İtaatten çıkmış bir fasıktır. Nikahı bozulmaz ve kestiği de yenir.’’
HANEFİ MEZHEBİNDE SUFİLERİN RAKSINA DAİR FETVALAR
Ne kadar gariptir ki fıkıhta hanefilikle övünen malum Çarşamba cemaati her ne kadar hanefi fıkhının kitaplarını okusalar dahi, içindekilere ittiba edip fetvasını hakkaniyetle vermek hususunda sıkıntı yaşıyorlar. Kendileri ehli tarik olduğu için raks eyleyen, semazen gibi dönüveren sofilere seslerini çıkaramıyorlar. Hatta vahhabi dedikleri müslümanlar üzülsün diye onların yaptıklarını alakasız delillerle savunur oldular. O zaman gerçekleri biz haykıralım;
Haşiyetu’t-Tahtavi ala Merakı’l-Felah
وأما الرقص والتصفيق والصريخ وضرب الأوتار والصنج والبوق الذي يفعله بعض من يدعي التصوف فإنه حرام بالإجماع
''Raks, alkışlama, bağırma, ve çalgı aletlerine vurma gibi tasavvufçu olduklarını söyleyen kimselerin icra ettiği bu ameller icma ile haramdır.
Nesefinin Şerhu’l-Kenz Adlı Eserinden
وهذا نصٌّ صريحٌ في تحريم الرقص الذي يسمّيه المتصوفة الوقت وسماع الطيب ، وإنّما هو سماعٌ فيه أنواعُ الفسق وأنواعُ العذاب في الآخرة
‘’(Hadiste geçen mana) günümüz tarikatçılarının ismini verdiği raksın, güzel ses dinlemenin haramlığına açıkça işaret etmektedir. Zira bunlarda ahiret azabını gerektiren fısk mevcuttur.’’
Tatarhaniyye
عن الخصاف : هل يجوز الرقص والسماع ؟ الجواب : لا يجوز ، وذَكَرَ في " الذخيرة " أنّه كبيرة ، ومَنْ أباحه منَ المشايخ فذلك للذي حركاته كحركات المرتعش
''Hassaf’tan; Raks ve sema’ caiz midir? el-Cevab; Caiz değildir, Zahire adlı eserde büyük günah olduğu yazılıdır. Mübah diyen meşayıhın fetvası iradesiz rakseyleyenlere yöneliktir’’
