Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Recm Ceza Yarısı Nedir? Recm Hakkında Çeşitli Sorulara Cevap?

raaem Çevrimdışı

raaem

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Selamün aleyküm
Hadislerle recm konusu sabittir demişsiniz.
1- Recm in yarısı nasıl oluyor ?
2- Erkekte recm ediliyormu ?
3- Recm bir ayet miydi ?
4- Recm ayetinin bir hayvan tarafından yenmesi hadisi ne kadar doğru/sahihtir ?
5- var sayıyorum recm bir ayetti ve diğer ayeti nesih etti peki neden kurana eklenmedi ?
6- ayeti ayet hadisi hadis nesih etmiyor mu ?
7- Kuranın hükmü ayeti yerine bir hadisi hüküm alarak kuran ayetini reddedilmiş/iptal etmiş olunmuyor mu ?

“Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse onları evlere kapatın. Bu, ölüm canlarını alıncaya, ya da Allah onlara bir yol açıncaya kadar böyle gitsin.

İçinizden bu suçu işleyen çiftlere eziyet edin. Eğer tevbe edip kendilerini düzeltecek olurlarsa bırakın. Allah tevbeleri kabul eder, ikramı boldur.” (Nisa 4/15-16)


'Bu âyetler hem Tevrat’taki recm, yani taşlanarak öldürme cezasını kaldırmıştır.'

Birinci âyette geçen, “...Allah onlara bir yol açıncaya kadar...” ifadesi, cezanın daha da hafifletileceğini gösterir. Hafifletme Nur Suresinin ikinci âyetiyle olmuştur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

الزَّانِيَةُ وَالزَّانِي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا مِئَةَ جَلْدَةٍ وَلَا تَأْخُذْكُمبِهِمَا رَأْفَةٌ فِي دِينِ اللَّهِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَلْيَشْهَدْعَذَابَهُمَا طَائِفَةٌ مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ {2}


“Zina eden kadınla zina eden erkekten her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah’a ve o son güne inanıyorsanız, Allah’ın verdiği cezayı yerine getirirken onlara karşı yumuşamayın. İnananlardan bir takım da onlara yapılan azabı gözleriyle görsün.” (Nur 24/2)

Bu âyet, kadın-erkek, evli - bekâr ayırımı yapmadan zina cezasını 100 değnek olarak hükme bağlamıştır. Bu ceza, Nisa suresinde geçen, ölünceye kadar ev hapsinden ve kendini düzelttiği kanaati doğuncaya kadar eziyet görmekten hafiftir.


6-“Karılarına zina suçu atan ve kendileri dışında şahitleri olmayanlar... Böyle birinin şahitliği, kesinkes doğru söylediğine dair dört defa Allah’ı şahit tutması ile olur.

7-Beşincisinde, eğer yalan söylüyorsa Allah’ın lanetine uğramayı diler.

8-Kadından o azabı (el-azab) giderecek olan şu şekilde dört defa şahitlik etmesidir: Allah şahit, kocası kesinkes yalan söylüyor.

9-Beşincisinde, eğer doğru söylüyorsa Allah’ın gazabına uğramayı diler.” (Nur 24/6-9)

8. âyetteki “o azab = el-azab” ifadesi, dört âyet önceki 100 değnek cezasını gösterir. “el” takısı ahd içindir; başında bulunduğu kelimeye, önceden belirlenmiş bir anlam yükler. Zina konusunda Kur’ân’da belirlenmiş azab 100 değnektir. Arapça bakımından o kelimenin başka bir şeyi göstermesi mümkün değildir. Yukarıdaki kadının evli olduğu da kesindir.


“Ey peygamberin hanımları! İçinizden kim açık bir fahişelik yaparsa onun için o azab (el-azab) ikiye katlanır.” (Ahzab 33/30)

Peygamber hanımlarının evli olduğu açıktır. Onlara verilebilecek bir cezanın katlanabilir cinsten olması gerekir. Ölüm cezasının iki katı olmaz ama 100 değnek ikiye katlanabilir.

Bu âyetlerde geçen el-azab kelimesi de, sadece Nur suresindeki 100 değneği gösterir. Çünkü onlardaki “el” takısı da ahd içindir.


“… ellerinizin altındaki mümin cariyeler… Evlendikleri zaman fahişelik yaparlarsa hür kadınlara verilen o azabın (el-azab) yarısı gerekir...” (Nisa 4/25)

Evli hür kadınların cezası recm olsa, taşlanarak öldürmenin yarısı olmaz. Çünkü bazıları tek taşla ölür, bazıları için çok sayıda taş gerekir. Yarıya bölünebilecek olan, sadece yüz değnektir.

Sonuç olarak zina suçunun tek cezası 100 değnektir. Allah’ın Elçisi şöyle demiştir: İmkan buldukça şüphelerle had cezalarını düşürünr[1] Tirmizi, Hudud, 2..

Böylece Kur’ân, zina cezası konusunda hem Tevrat’ı, hem de İncil’i neshetmiş olmaktadır.


Bir erkek zina itirafında bulunmuştu. Allah’ın Elçisi sopa istedi. Kırık bir sopa getirildi. “Daha iyisi olsun” dedi. Yeni bir sopa getirildi, budakları yontulmamıştı. “Bundan hafif olsun” dedi. Düzgün, yumuşak bir sopa getirildi. Allah’ın Elçisi emretti, sopa vuruldu. Sonra şöyle dedi:

“Ey insanlar! Artık Allah’ın koyduğu sınırlardan kaçınmanızın zamanı geldi. Kim bu pisliklerden bir şey yaparsa Allah’ın örtüsüyle örtünsün[2]. Çünkü bize yüzünü gösterene Allah’ın Kitabını uygularız[3]”.

Burada evli, ya da bekâr olduğuna bakılmaksızın, suçluya 100 değnek vurulması, sonra Allah’ın kitabının uygulandığının söylenmesi, bütün şüpheleri kaldıracak mahiyettedir. Çünkü Allah’ın Kitabı'nda 100 değnek dışında bir ceza yoktur.

Eş-Şeybânî dedi ki; Abdullah b. Ebî Evfâ’ya “Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem recm cezası uyguladı mı?” diye sordum. “Evet” dedi. “Nur suresinden önce mi, sonra mı” dedim. “Bilmiyorum” dedi[4]”.


24:3 Zina eden erkeği zina eden bir kadın veya putperest bir kadından başkası nikahlamaz. Zina eden kadına gelince, onu da zina eden bir erkek veya putperest bir erkekten başkası nikahlamaz. Müminlere bu, haram kılınmıştır.
zinanın sonucu recm ise,recmin sonuda ölüm olduğuna göre o zaman kur’an neden zina eden biriyle bir müslüman evlenmesin,zinakarlar birbirleriyle evlenebilirler der. zina eden öldürülmüyor ki Allah zinakarlara yaşam hakkı tanıyarak onlarla evlenmeyi yasaklatıyor ve zinakarlar birbiri ile evlensin diyor bu durumda ölüyle evlenemeyeceğine ve ölülerde birbiri ile evlenemeyeceğine göre, zinanın hükmü nasıl ölüm oluyor.? 4/40; 42/40 10/26; 6/160

Hz. Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- "Zina eden bir erkek ancak zina eden veya müşrik olan bir kadınla evlenebilir. Onunla evlenme" buyurdu. (Ebu Davud, Nesai ve Tumizi rivayet etmişlerdir.)





“Abdullah İbn-Ömer (ö. 693) radiya’llahu anhuma’dan rivayete

göre (Medine’de) birtakım Yahudiler gelip Resulullah
salla’llahu aleyhi ve sellem’e gelerek içlerinden bir
erkekle bir kadının zina ettiğini hikaye ettiler, (ve
ne hükmedersiniz? dediler). Resulullah sall’allahu
aleyhi ve sellem onlara:
--Siz, Recim -taşlamak- (hükmü) hakkında Tevrât’ta ne
bulursunuz?
diye sordu. Onlar:
--Biz, zina edenleri teşhir ederiz, bunlar bir değnekle de döğülürler. Abdullâh İbn-i Selâm (ö. 664) bunlara:
--Yalan söylüyorsunuz! Tevrât’ta Recim (âyeti) vardır, dedi. Bunun üzerine Tevrât’ı getirdiler. Ve kitabı açtılar. Yahudilerden birisi (Abdullah b. Sureyya, ö. 633)
elini Recim âyeti üzerine koyarak ondan önceki ve sonraki ayetleri okumaya başladı. Abdullâh İbn-i Selâm ona
--Elini kaldır! dedi. O da elini kaldırınca Recim
âyeti
görülüverdi. Yahudiler:
--Ya Muhammed! Abdullah İbn-i Selâm doğru söylemiştir:
Tevrât’ta hakikaten Recim ayeti vardır, dediler. Bunun
üzerine (Resulullah zinanın vukûu hakkında şahid istedi. Dört Yahudi zani ile zaniye aleyhinde vech-i mahsûs ûzere şehadet ettiler) Resulullah da bunların recmolunmalarına hükmetti de recmolundular
(taşlandılar).3
____________________

1. İbn Mace, Mukaddime 10:80; Ebu Davud, Kitabu’l-Akdiyye, s.

27; Buhârî, Tevhid, s. 19; Müslim, Kitabu’l-Hudud, s. 28.

Adam, Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrât, 1997. s. 44.

2. Senih, Hâdislerin Işığında Hâdişeler, s. 119

burada gördüğümüz recim ayeti dediğimiz yahudilerin ayeti olduğu

Taşlayarak öldürün onu. Çünkü Mısır'dan, köle olduğunuz ülkeden sizi çıkaran Tanrınız RAB'den sizi saptırmaya çalıştı.(Yasa'nın Tekrarı 13:10)

kızı baba evinin kapısına çıkaracaklar. Kent halkı taşlayarak kızı öldürecek. Babasının evindeyken fuhuş yapmakla İsrail'de iğrençlik yapmıştır. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldıracaksınız.(Yasa'nın Tekrarı 22:24)


Kur’ân’da zina suçunun sadece dayak cezası olduğu halde, günümüzde şeriat hükümlerine göre yönetilen İslâm devletlerinde zina için Kur’ân’da bulunan dayak cezası değil mütevatir (herkesin bildiği) sünnete(!) dayanılarak, Tevrât’ın recm cezası (taşlanarak öldürülme) uygulanmaktadır Burada peygamberin sünneti denilen , Kur’ân’a değil, Tevrât’a dayandırılmaktadır, uygulanmaktadır.4

4. Sezgin, Kur’ân’ın Tasdik Ayetlerinin Yorumu, s. 39.

 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Selamün aleyküm
Hadislerle recm konusu sabittir demişsiniz.
1- Recm in yarısı nasıl oluyor ?
2- Erkekte recm ediliyormu ?

Aleykum selam we rahmetullah;

Hadislerle recm konusu sabittir demedik, İslam'da Recm konusu sabittir! dedik ve sadece başlığı okumak yerine altını da okusaydın bu iddianın cevabını orada sayfalarca görecektin.
Buraya tekrar ekliyorum:



Haricilerin delilleri şunlardır:

1- Recm, şubhesiz cezaların en ağırıdır. Şayet meşru olsaydı Kur'an-ı kerimde zikredilmesi gerekirdi. Kur'anda zikredilmemesi onun gayri meşru bir ceza olduğuna delalet eder.

2- Cariyenin haddi hür kadının haddinin yarısıdır:
«Onlar evlendikten sonra bir fuhuş irtikab ettiler mi o vakit üzerlerine hür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı.» (Nisa: 25).
Recm ise ikiye bölünemediğinden hür bir kadına uygulanması da sahih olamaz.

3- «Zina eden kadınla zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun.» âyetinin hükmü umumilik ifade eder.
Hiçbir delil olmaksızın bundan evlilere recm cezası ve başka bazı hükümler çıkarmak Kur'anın zahirine muhaliftir.

Haricilerin delilleri, yalnızca kendilerinin Rasulullah (s.a.v.)'ın en muhim görevinin açıklama olduğunu bilmediklerine, Kur'anın esrarına vakıf sınadıklarına ve son derece cahil olduklarına delalet eder.

Sünnet ve cemaat ehli haricilerin delillerini çok kesin delillerle red ederek İslama İftira atanları dilsiz hale getirmiştir.

Şimdi sünnet ehlinin delillerini özetleyerek nakledelim:

1- Recmin Kur'an-ı kerimde zikredilmeyişi onun gayri meşru olduğuna delalet etmez. Çünkü birçok şer'i hüküm Kur'an-ı kerimde zikredilmemiştir. Bunları kendisine uymamız farz olan Rasulullah (s.a.v.) açıklamıştır. Nitekim Allahu teala, «Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasak ettiyse ondan da sakının.» (Hasr: 7) buyurmaktadır.
Bu âyetten biliniyor ki. Rasulullah (s.a.v.) bize Allah (cc)'ın emirlerini tebliğ edicidir. Onun her getirdiği de mutlaka herşeyi hakkıyla bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan Allahu tealanın yüce vahyi iledir. Zira Allahu teaala. «Kendi hevasından söylemez O. O, kendisine (Allahtan) ilka edilegelen bir vahiydin başkası değildir.» (Necm: 3-4) buyurmaktadır, öyleyse Rasulullah (s.a.v.)'in uyguladığı recm cezası nasıl olurda gayri meşru olur?
Onun yaptıkları ve söyledikleri yukarıdaki âyetlerde de ifade edildiği gibi kendi hevasından değil, Allah (cc)'ın ilka ettiği vahiy iledir. Vahiy ile olan bir şeyse meşrûdur.

Hariciler, Rasulullah (s.a.v.)'ın en muhim vazifesinin beyan olduğunu bilmiyor olmalılar. Allahu taala, «(Habibim) biz sana da Kur'anı indirdik. Taki insanlara kendilerine ne İndirildiğini açıkça anlatasın ve takı onlar da iyice fikirlerini kullansınlar.» (Nahl: 44) âyetinde Rasulullah(s.a.v.)'ın en muhim vazifelerinden birinin beyan (açıklama) olduğunu ifade etmiştir.
Ubâde bin Sâmid (r.anh)'den rivayet edilen «Hükümleri benden alınız. Allah zina edenlere bir nizam vâzetti: Zina eden bekarlara yüz sopa ve bir sene sürgün, zina eden evlilere ise yüz sopa ve recm.» hadisi âyetin de bildirdiği gibi Rasulullah (s.a.v.)'ın muhim görevi olan bir beyanı, açıklamasıdır, öyleyse bu hadis zina eden evlilerin recmedilmesi hükmüne kesin bir nastır.
Zaten Rasulullah (s.a.v.)da kendisinin her açıkladığının otururken emir ve yasaklarımız kendilerine bildirilince, «Biz onu bilmeyiz. Çünkü biz Kur'anda bulduğumuz hükmü alır, bulamadığımızı almayız.» diyecekdir.
Haberiniz olsun. Kur'anla birlikte bana Kur'anın ihtiva ettiği hükümler kadar hüküm verilmiştir.»
(Kutub-i Sitte)
Bu âyet ve hadisler açıkça gösteriyor ki, Rasulullah (s.a.v.)'ın yaptığı ve söylediği herşey yine Allah (cc)'ın vazettiği tesriindendir. Bu hükümlere uymak da kesin olarak farzdır.

2- «Onlar (cariyeler) evlendikten sonra bir fuhuş irtikab ettllermi o vakit üzerlerim kür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı.» (Nisa: 25) âyeti, haricilerin «recm meşru değildir» iddialarına delil olamaz.
Âyet, buradaki cezanın recm değil sopa olduğuna delalet eder. Zira âyette bir yarılama vardır ve şubhesiz Allah (cc) recmin ikiye bölünmeyeceğini bilir. Bir insanı yarı öldürmek mümkün değildir. Öyleyse aklı selim sahibleri âyetteki cezanın recm değil, sopa olduğunu anlarlar.
Âyetteki «hür kadınlar» tabiri evli kadınları değil bekarları ifade etmektedir.

Hür ve bekar bir kadına zina ettiği takdirde yüz sopa cezası verilirken evli bir cariyeye zina cezası olarak elli sopa verilir. Cariyelere uygulanan lezonın hürlere nisbetle hafif oluşundaki hikmet, zinanın hür kadında daha çirkin olmasıdır. Hür kadın her zaman evinde olduğu için fuhşa yol açan fitneden daha uzak ve emniyettedir. Cariye ise her zaman dışarıda bulunduğu için, fuhşa sebeb olan kötülüklerden korunması çok güç ve hür olması» için fitneye mukavemet gücü daha zayıftır. Bundan dolayı Allahu teala cariyelere merhamet ederek cezalarını hafifletmiştir.

3- Haricilerin iddialarına göre âyetteki «Zina eden kadınla zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun.» hükmü umumu ifade eder.
Bu hükmü yalnız bekarlara tahsis ederek evlileri istisna etmek Kur'ana muhalefettir. Bu iddia cahilce bir iddiadır. Çünkü Kur'andaki birçok hüküm umumu ifade ettiği halde Rasulullah (s.a.v.)'ın sünneti bu hükümlerden bazılarını istisna etmiştir.
Mesela. «Erkek hırsızla kadın hırsızın —o irtikab «ettiklerine bir karşılık ve ceza ve Allahtan (insanlara) ibret verici bir ukubet olmak üzere— ellerini kesin.» (Maide: 38) âyetinin hükmü bütün hırsızfarı içine alan bir umumilik ifade eder.
Hatta çalınan şey çok küçük de asa hüküm değişmez. Haricilerin iddialarına göre çalınan şey bir iğne bile olsa hırsızın ellerinin kesilmesi lazım gelir. Halbuki Rasulullah (s.a.v.), umumilik ifade eden bu hükmü, çalınan malın en az bir altın liranın dörtte bir veya on dirhem gümüş veya karşılığı değerinde olması gerektiğini açıklamıştır. Bundan daha az değerdeki malın çalınması halini Rasulullah (s.a.v.) bu âyetin hükmünden istisna ederek bunun cezasını hakimin içtihadına bırakmıştır.
Yine, Allahu taala «...Sizi emziren (süt) analarınız, süt hemşirelerine ..(le evlenmeniz) size haram edildi.» (Nisa: 23) âyetinde yalnız süt anne ile süt kızkardeşln haram olduğunu beyan etmektedir. Rasulullah (s.a.v.) da neseb bakımından insana haram olan yakınların süt münasebeti ile meydana gelen benzerleriyle evlenmenin de haram olduğunu, yani süt haanın, süt teyzenin, süt kızının vb.nin de haram olduğunu bildirmiştir.
Eğer haricilerin iddiaları doğru olsaydı bunlarla evlenmenin haram kılınışı Kur'ana muhalif olurdu.
Kur'an iki kız kardeşin bir erkekle aynı anda evlenmelerini yasaklarken bir kızla halasının veya teyzesinin aynı zamanda bir erkekle evlenmesini de Rasulullah (s.a.v.) haram kılmıştır. Eğer haricilerin iddiaları doğru olsaydı bunların haram kılınışı da Kur'ana muhalif olurdu.

Görülüyor ki haricilerin bu iddiaları açık cehaletin ifadesidir. Akıllı bir müslümanın böyle bir iddiada bulunması mümkün değildir.

Alusî, Ruhu'l-Meanî isimli tefsirinde şöyle der:
«Sahabe, tabiin ve ümmetin alimleri evli bir zaninin cezasının recm olduğunda icma etmişlerdir. Haricilerin bunu inkar etmeleri batıldır. Haricilerin sahabelerin icmaının delil olduğunu inkar etmeleri de bir cehl-i murekkebtir. Eğer onlar Rasulullah (s.a.v.)'ın zani ve zaniyeleri recm ettiğini inkar ederlerse —ki onlar haber-i vahidi delil kabul etmezler— bu iddiaları mevzunun dışında kalır. Zira Rasulullah (s.a.v.)'ın recmi uyguladığı mana itibariyle mütevatir olan hadislerle tesbit edilmiştir.
Hariciler de diğer sünnet ehli müslümanlar gibi mana bakımından mutevatir olan hadislerle amel etmenin, lafız itibariyle mutevatir olan hadisler gibi vacib olduğunu kabul etmişlerdir. Sahabe ve müslümanlardan ayrılmaları onları cehalet karanlıklarına düşürmüştür.
Onun için hariciler Halife Ömer bin Abdulaziz (rh.)'e, recm uyguladığında, «Bunu neden yaptırıyorsun, çünkü Kur'anda recm yoktur.» dediler.
Ömer bin Abdulaziz (rh.) onlara, «Peki siz namazın rekat sayıları ile zekatın nisab ölçülerini nereden çıkarıyorsunuz?» diye sordu.
Hariciler. «Rasulullah (s.a.v.)'ın fiili hadislerinden öğreniyoruz.» dediler.
Bunun üzerine Halife, «Recm de Rasulullah (s.a.v.)'in fiili hadisleriyle sabittir.» diyerek onları susturdu.»
(Ebu Davud Alusi. age, C. 18, S. 70) (Ahkam Tefsiri)

Köle veya cariye zina ederse ve bu da -ikrar veya delille- sabit olursa, hadd tatbik edilir.
Köle ve cariyeye uygulanacak hadd cezası, elli değnek ve altı ay sürgündür. Köle ve cariyenin evli olub olmaması bu hükmü değiştirmez.
Bunun delili şu ayet-i kerimedir:


(Cariyeler) evlendikten sonra fuhuş (zina) yaparlarsa, o takdirde hür kadınlar (bu işi yaptıklarında) üzerlerine lazım olan azâbın (cezanın) yarısı cariyelere lazım gelir. (Nisa/25)

Bu hususta erkek köle de cariyeye kıyas edilmiştir; zira her ikisinin de ortak noktası köleliktir.

İslam'da Recm Sabittir

https://www.islam-tr.org/konu/islamda-recm-sabittir.10976/
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
3- Recm bir ayet miydi ?
4- Recm ayetinin bir hayvan tarafından yenmesi hadisi ne kadar doğru/sahihtir ?
5- var sayıyorum recm bir ayetti ve diğer ayeti nesih etti peki neden kurana eklenmedi ?
C 3- Recm Kur'an-ı Kerimde daha evvel nuzul olmuş ve yazılmış halde Kur'an-ı Kerimden bir hukum ve ayet iken; ehl-i sunnete göre tilaveti Kur'an-ı Kerimden nesh olmuş, hukmu ise baki kalmıştır. İlgili nesh olan ayet :
اَلشَّيخُوَالشَّيْخَةُإِذَازَنَيَافَارْجُمُوهُمَااَلْبَتَّةَ
"Yaşlı bir erkek ve yaşlı bir kadın zinâ edecek olurlarsa, onları mutlaka recmedin."
C 4 - 5- Bir üstteki zikrettiğimiz tilaveti nesh olduğu için Kur'an-ı Kerime eklenmemiş nesh olan recm ayetini keçi yemiştir. Nesh olmasaydı keçi yediği halde hafızların katkılarıyla yine de yazılacaktı. Hatta Ömer (r.anh), nesh olmasına rağmen insanlar zinaya dikkat edip sakınmaları ve remin tatbikine önem vermeleri için Kur'an-ı Kerimin kenarına şerh olarak metni nesh olan bu ayeti yazarak muslumanların hatırlamasına, sakınmasına niyetlenmiştir fakat insanlar "Ömer Kur'an-ı Kerime ilave bulunuyor derler" diye zan edebilirler endişesiyle bunu yapmamıştır!
Recm Ayeti Hakkında Aklı Karışıklara!
Kur’an-ı kerimin hiçbir kelimesi ya da harfi bile değişikliğe uğramadan bize kadar geldiği konusunda İslam alimleri arasında görüş birliği vardır.
Hatta Kur’an’ın, Sure ve ayetlerinin sayısı ve tertibi dahi, tıpkı elimizdeki Mushaflarda olduğu gibi vahiy ile tespit edilmiştir.
Alimlerin çoğu, değişik hadis rivayetlerini de göz önünde bulundurarak bu görüşü benimsemiş ve son çalışmalar da bunu desteklemiştir.
Ayetlerin Kur’an’daki mevcud tertibindeki sıralamanın, vahiy ile tesbit edildiğine dair alimler arasında her hangi bir görüş ayrılığının bulunmadığı da söylenmiştir. (Suyuti, İtkan, I/76-83)
Denilebilir ki, Kur’an ayetlerinin, elimizdeki Mushaflarda olduğu gibi, var olan tertibi/sıralanışı, vahiy ile tesbit edildiğine dair, bütün ummetin ittifakı vardır.
Bilindiği gibi, Peygamber (a.s.), her sene Ramadan ayında, o güne kadar inmiş olan Kur’an’ı, Cebrail ile karşılıklı olarak okurdu. Son Ramadan'da, bu karşılıklı okuma, iki defa gerçekleşmiştir. Bakıllani, İbn Enbari gibi bir kısım alimler, Peygamber (a.s.)’in bu okuması, şu anda elimizdeki mevcut tertibe göre olub, ona temel teşkil ettiğini söylemişlerdir. (İbn Hacer, Fethu’l-Bari, IX/42.)
Şubhesiz ki, Kur’an’ı biz indirdik ve onu koruyana da biz olacağız” (Hicr, 9) mealindeki ayette ifade edildiği üzere, Kur’an’ın korunması doğrudan Allah’ın hıfz ve inayetiyle sağlanmıştır.
Bu gerçeğe rağmen, eski kaynaklarda, bazı ayetlerin Kur’an’a konulmadığını ima eden bir kısım garib rivayetler söz konusu edilmiştir. Bunlardan biri sözde Recim ayetiyle ilgili olanıdır.
Bu konuda iki rivayet şekli vardır.
İçinizden kimse, Kur'an'ın tümünü elinde tutuğunu söylemesin. Bunu diyen bilir mi Kur'an'ın tümü ne kadardı, nasıldı? Kesin olan o ki, Kur'an'ın çoğu yok olup gitmişti (doğrusu: Kur'an'dan hayli kısmı gitmiştir) şeklindeki ifade hakkında şunları söylemek mümkündür:
- Rivayete göre, Aişe (r.anha) anlatıyor:
“Recim ayeti ve büyüklerin on defa süt emmeleri konusunda ayet inmişti. Bu ayet, karyolamın altında bir sahifede yazılıydı. Rasulullah (s.a.v.) vefat edince biz onunla meşgul olduk, o sıralarda bir hayvan (keçi) gelip onu yedi
(İbn Mace, Nikah, 36).
Bu rivayeti inceleyelim :
Evvela, Aişe (r.anha)’nin ve İbn Ömer (r.anhuma)'nın bunu söyleyip söylemediğini kesin olarak bilemiyoruz.
İkincisi, Bu konu, nesih meselesinde söz konusudur. Dolayısıyla, Aişe ve İbn Ömer' -şayet söylemişler ise- bununla Kur'an'dan bazı ayetlerin nesh olduğuna işaret etmek istemişlerdir. Yoksa, Kur’an’ın toplanması halinde bunların alınmadığını söylemek, onların akıllarından bile geçmemiştir. Çünkü, herkesin, bildiği, ezberine aldığı, sayfasına yazdığı ayetleri getirmeleri istenmiştir. Bu görevi yerine getirmek, İslam inancına göre, hem Allah’a, hem Rasulune hem de halifeye karşı bir sorumluluğun gereğidir. Durum böyle olunca, Aişe ve İbn Ömer veya herhangi bir sahabi böyle bir olayı bildiği halde, ezberinde bazı ayetler bulunduğu halde bunu ibraz etmemeleri düşünülemez.
Kaldı ki, Kur’an’ı bir araya getirenler, birer hafızdırlar. Özellikle heyet başkanı Zeyd, Peygamber (s.a.v.)’in vahiy katibi, Kur’an hafızı, Ebubekir ve Ömer’in güvenini kazanmış büyük bir insandır. Böyle bir olay olsaydı, en az birkaç kişinin daha bilmesi ve bunu heyete bildirmesi kaçınılmazdı. Zeyd b. Sabit de herkesten önce bunu bilmesi gerekirdi.
Bütün sahabi hafızların ve yazılı mushaf sahiplerinin de içinde bulunduğu bütün sahabe cemaati tarafından ittifakla kabul edilen Mushaf’ın eksik veya fazla olmasını düşünmek elbette makul değildir.
Muhakkak ki Kur’anı biz indirdik ve hiç şubhesiz onun koruyucusu da biziz” (Hicr, 9) mealindeki ayete iman eden bir kimsenin başka düşünme şansı da yoktur.
Sahih olan hadis kaynaklarında yer almayan, kutubu sitteden –yalnızca-en zayıf ve hataları en çok olan İbn Mace’de bulunması ayrıca manidardır!
Peygamber (s.a.v.)’e inen bütün ayetler vahiy katibleri tarafından yazıyla kaydedildiği gerçeği tartışılmazdır. Buna rağmen, Aişe’den başka kimsenin bilmediği bir ayetin varlığından söz edilebilir mi? Hem Aişe vahiy katibleri arasında yer almamıştır.
Aişe, Kur’an’ın Peygamber (s.a.v.)’e indiği gibi sağlam bir şekilde korunduğunu anlatmak için şunları söylemiştir:
Eğer Peygamber (s.a.v.), Kur’an’dan bir şey gizleseydiEy Muhammed! Hani bir zaman Allah’ın nimetlendirdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin (hürriyete kavuşturduğun) kimseye: “Eşini yanında tut, Allah’tan kork” diyordun. Fakat Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan da çekinerek içinde saklıyordun’(Ahzab, 37) ayetini gizlerdi
(Ahmed b. Hanbel, VI / 266).
Şimdi Aişe, bu konuda açıkça düşüncesini ortaya koyduğu halde, kalkıp tam tersini gösteren bir ifade kullanması düşünülemez.
Kur’an’ın üç dönemde yapılan cemi esnasında Aişe’den bu konularda bir ses çıkmamıştır. Herkesin bildiği kadarıyla, Kur’an ayetlerini getirip ilgili jüriye teslim ettiği halde, Aişe gibi herkesin saygı gösterdiği, Kur’an’ın senasına mahzar alan pervasız bir insanın kaybolduğu söylenen ayetler hakkında bilgi vermemesi düşünülebilir mi? Halbuki onun bu konuda bir şey dediğine dair hiçbir tarihi kayıt yoktur.
Abdurrahman el-Cezeri’nin de ifade ettiği gibi, bütün ummetin ittifakıyla, mutevatir/en sağlam bir yolla bize kadar gelen Kur’an’ın ayetleri, böyle ahad/mutevatir olmayan rivayetlerle isbat edilemez, Kur’an olarak kabul edilemez. (Cezeri, el-Fıkhu ala’l-Mezahibi’l-Arbaa, IV/257).
Hem vahiy kâtibleri hem de hafız olanların içinde bulunduğu Kur’an’ı toplama heyetinde hiç kimsenin böyle bir noksanlığı fark etmemesi mümkün değildir. Böyle bir şey aklın alamayacağı husustur
Ömer (r.anh)'in Okunması Nesh olunan Recm ayeti hakkındaki sözü
İkinci misal: Muslim’in İbn Abbas’tan yaptığı rivayete göre; İbnu Abbâs (r.anhuma) anlatıyor:
"Ömer (r.anh)'i hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti:
"Allah Teâla hazretleri Muhammed (s.a.v.)'i hak (din ile) gönderdi ve O'na Kitab'ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Rasûlullah (s.a.v.) zinâ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: "Biz Kitabullah'da recm cezasını görmüyoruz (deyip inkâra sapabilecek ve) Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalâlete düşebilecektir.
Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- subût bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'da mevcud bir haktır. Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: "Ömer Allah Teâla' nın kitabına ilâvede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah'a) yazardım."
(Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzi 21, İ'tisâm 16; Muslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (, 823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418)
Şarihler, "Ömer (r.anh)'in: "İnsanlar: "Ömer Allah'ın Kitabına ilavede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini Kur'ân' ın sonuna (kenara şerh olarak) yazardım" demesini, mubalağaya ve recmi tatbik etmeye teşvike hamlederler.
"Zîra, derler, âyetin lafzı neshedilse de mânası bakidir. Ömer gibi, fıkhı, ilmi yüce bir şahsiyetin lafzı nesh edilen bir âyeti, Kur'ân-ı Kerim'e yazmaya kalkması düşünülemez."
Kur'ân-ı Kerim, Ashab'ın huzurunda, bugünkü haliyle ihtilafsız olarak cem'edilmiştir. Recm âyetinin Kur'ân-ı Kerim'e lafzen girmeyeceği hususunda icma vardır. Rasûlullah'a gelen vahiylerden bir kısmının lafzen, bir kısmının hükmen, bir kısmının hem lafzen ve hem de hükmen nesh edildiği Ashab'ca bilinen bir husustur. Bu durumu açıklayan rivayetler gelmiş, ulema bunların değerlendirmesini yapmıştır. Daha önceki bahislerde, Rasûlullah'ın her Ramadan ayında, o zamana kadar inmiş olan âyetleri önce Cebrâil (aleyhisselam)'e, sonra da halka okuyarak "arza" yaptığını, Cebrâil'e okuyarak hatası, yanlışı varsa tashih ettirdiğini, halka okumakla da onların hatalarını düzelttiğini, işte bu arzalarda, lafzı neshedilen vahiylerin de Kur'ân-ı Kerim'den çıkarıldığını belirtmiştik. Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ömrünün son Ramadan'ında arzayı iki sefer yapmıştır. Buna arza-i âhire denir.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
6- ayeti ayet hadisi hadis nesih etmiyor mu ?
7- Kuranın hükmü ayeti yerine bir hadisi hüküm alarak kuran ayetini reddedilmiş/iptal etmiş olunmuyor mu ?

C 6 - Alimler Kur’an’ın Kur'an’la sünnetin sünnette ve mutevatir bir haberin yalnız mutevatir bir haberle neshedilebileceği üzerinde ittifak etmişlerdir.

Diğer taraftan Kuran'ın sünnet (hadis) ile, mutevatir bir haberin ahâ-di bir haberle neshedilmesi konusunda alimler, ihtilaf etmişlerdir.
İmam Şafi (rahimehullah)'ye göre âyeti, yalnız âyet nesheder. Âyetin hadiste neshedilmesi (caiz) değildir.
Alimlerin Cumhuruna göre bir âyet diğer bir âyetle neshedildiği gibi sahih bir hadisle de neshedilir. Çünkü âyet ve hadisin ihtiva ettiği hükümler yine Allah (c.c.)'ındır..


Hadis, Ayeti Nesh Eder mi?

https://www.islam-tr.org/konu/hadis-ayeti-nesh-eder-mi.35888/

Kur'an-ı Kerim'de Nesh ve Metnin Kaldırılıp, Hukmun Kalması
https://www.islam-tr.org/konu/kuran-i-kerimde-nesh-ve-metnin-kaldirilip-hukmun-kalmasi.22747/

Kur'an, Sünnet
(Hadis)'le Nesh Olunur Mu? : "OLUR!"
https://www.islam-tr.org/konu/hadis-sunnet.11790/

C 7 - Recm hükmü devam ediyor, sadece tilaveti Kur'an-ı Kerim'den nesh olmuştur. Nitekim Şafii mezhebinde aynı durum süt kardeşliği için emilmesi gereken süt miktarının 5 defa olduğu ayetin metni de nesh olmuş fakat hükmü bâkidir.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ahd-e Vefa'ya ihanet ve Nan körlük Bu Olsa gerek

Gece yarısı (Sabah 1'de) açmış olduğu ve aslen yasak olmasına rağmen bir konu başlığı altında 7 adet sorusuna; sabah 1,30 dan 4'e kadar cevab yazmama rağmen bana özelden yolladığı mesajdaki hakaretlerini, sizlerin takdirine sunuyorum:


kim olduğunuz bile belirsiz, '' Hadislerle recm konusu sabittir demedik, İslam'da Recm konusu sabittir! dedik ve sadece başlığı okumak yerine altını da okusaydın bu iddianın cevabını orada sayfaalrca görecektin.
'' bu tavrınızı kendinize yakıştırmanıza şaşırdım.Ben sadece başlığı okumadım tümünü okudum. cümlem eksik olmus hadislerle islamda recm konusu sabittir diyorsunuz. size soru sormak vakit kaybı, uslubünüz ötekileyici küçükdüşürmeye çalışan islamın ahlakından ahlaklanmamışsınız yeterince dilerim nasiplenirsiniz ali imran 159. selam.
 
Üst Ana Sayfa Alt