Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Recmi İnkâr Eden Kâfir Olur!.

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
A Çevrimdışı

Al Makdisi

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Recm'in Mütevati Oluşu we İnkâr Edenin Küfrü!.

Derleyen; Al Makdisî...

Recm'i Rivayet Eden Sahabeler...

1- Ebu Hureyre radıyAllahu anh;

Ebû Hureyre radıyAllâhu anh anlatıyor: "Bir bedevî, Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü, Allah aşkına, hakkımda Allah'ın kitabıyla hükmet!" diye yemin verdi. Bundan daha fakih olan bir diğeri de: "Evet aramızda Kitabullah'la hükmet, bana da izin ver!" talebinde bulundu. Aleyhissalatu vesselam Efendimiz: "Meramını söyle! (seni dinliyorum)" dedi. Adam: "Oğlum bunun yanında işçi idi. Karısıyla zinâ yaptı. Bana, "Oğlun için recm gerekir" dediler. Ben de hemen oğlum namına yüz koyunla bir cariyeyi fidye verdim. Sonra bir de ilim adamlarına sordum. Bana: "Oğluna yüz deynek ve bir yıl sürgün cezası gerekir; bu adamın karısına da recm cezası icabeder" dediler" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Ruhumu elinde tutan Zât'a yemin olsun ikinizin arasını Kitabullah'a uygun şekilde hükme bağlayacağım: Cariye ve koyunlar sana geri verilecek. Oğluna yüz sopa ve bir yıl sürgün tatbik edilecek" buyurdu. Sonra, Eslemli bir adama seslendi: "Ey Uneys! bu zâtın hanımına git, eğer zinâyı itiraf ederse onu recmet gel!" Uneys, kadına vardı. O suçunu itiraf etti. Resûlulluh (aleyhissalâtu vesselâm) emretti, kadın recmedildi."

|Buhârî, Muhâribîn 30, 32, 34, 38, 46, Vekâlet 13, Şehâdât 8, Sulh 5, Şurût 9, Eymân 3, Ahkâm 39, Haberu'l-Vâhid I, İ'tisâm 2; Muslim, Hudud, 25, (1697, 1698); Muvatta, Hudud 6, (2, 822); Tirmizî, Hudud 8, (1433); Ebû Dâvud, Hudud 25, (445); Nesâî, Kudât 21, (8, 240, 241); İbnu Mâce, Hudud 7, (2549)|

2- 'Umer İbnu'l-Hattab radıyAllahu anh;

İbn Abbâs radıyAllahu anhumâ anlatıyor: "'Umer radıyAllahu anh'ı hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti: "Allah Teâla Muhammed aleyhissalâtu vesselâm'ı hak (din ile) gönderdi ve O'na Kitab'ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm zinâ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: "Biz Kitabullah'da recm cezasını görmüyoruz (deyip inkâra sapabilecek ve) Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalâlete düşebilecektir. Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- sübût bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'da mevcut bir haktır. Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: "'Umer Allah Teâla'nın kitabına ilâvede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah'a) yazardım."

|Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzî 21, İ'tisâm 16; Muslim, Hudud 15 (1691); Muvatta, Hudud 8, 10 (823, 824); Tirmizî, Hudud 7 (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23 (4418)|

3- 'Abdullah İbn 'Umer radıyAllahu anh;

İbn 'Umer radıyAllâhu anhumâ anlatıyor: "Yahudiler, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelip, kendilerinden bir erkekle kadının zinâ yaptığını söylediler. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm onlara: "Recm hakkında Tevrat'ta ne buluyorsunuz?" diye sordu. Onlar: "Teşhir edip rezil ederiz ve dayak atarız" dediler. Abdullah İbn Selam radıyAllâhu anh: "Yalan söylüyorsunuz. Zinânın Tevrat'taki cezası recmdir" dedi. Hemen Tevrat'ı getirip açtılar. İçlerinden (Abdullah İbn Surya adında) biri elini recm âyetinin üzerine koydu. Sonra, âyetten önceki kısımlardan okumaya başlayıp (kapadığı kısmı atlayarak arka kısmını okumaya devam etti. Abdullah İbn Selam radıyAllâhu anh müdahale edip: "Kaldır elini!" dedi. Adam elini çekti, tam orada recm âyeti mevcut idi. Bunun üzerine: "Ey Muhammed, Abdullah doğru söyledi. Tevrat'ta recm âyeti mevcuttur!" dediler. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm derhal o iki zâninin recmedilmesini emretti ve recmedildiler." İbn 'Umer radıyAllâhu anhumâ der ki: "Erkeğin, atılan taşlara karşı korumak için, kadının üzerine eğildiğini gördüm."

|Buhârî, Hudud 37, 24, Cenâiz 61, Menâkıb 26, Tefsir, Âl-i İmran 6, İ'tisâm 16, Tevhid 51; Muslim, Hudud 26, (1699); Muvatta, Hudud 1, (2, 819); Tirmizî, Hudud 10; Ebû Dâvud, Hudud 26 (4446, 4449)|

4- Ubâde İbn Sâmit radıyAllahu anh;

Ubâde İbnu's-Sâmit radıyAllahu anh'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah sallAllahu aleyhi we sellem şöyle buyurmaktadır: “Benden öğrenin! Benden öğrenin! Doğrusu Allah, zina eden o kadınlar için bir yol tayin etmiştir. Evlenmemiş olan evlenmemiş olanla zina ederse bunların her birine yüz değnek ve bir yıl sürgün cezası vardır. Evli veya dul olan da evli yada dul olanla zina ederse bunların her birine de yüz değnek ile recm/taşlama cezası vardır.”

|Muslim, Hudud 12, 13 (1690, 1691, 1692); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4415); Tirmizî, Hudud 8, (1434); Nesâî, Fedailu'l-Kur'an, 5; İbn Mâce, Hudud 7, (2550); Ahmed İbn Hanbel, Musned, 5/313, 317, 318, 320|

5- Bera İbn 'Âzib radıyAllahu anh;

Berâ İbn 'Âzib radıyAllahu anh şöyle demiştir: Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem'e yüzü kömürle karartılmış vaziyette dolaştırılan bir Yahudi getirdiler. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem Yahudilere Allah adı vererek, kitapla*rındaki zina haddinin ne olduğunu sordu. Efendimizi, içlerinden birisine havale ettiler. Bu sefer Rasûlullah o adama yemin vererek, "kitabınızdaki zina haddi nedir?" diye sordu. Adam: Şu karşılığı verdi: "Recmdir. Ama zina bizim eşrafımız arasında yayıldı. Biz eşrafın bırakılıp da, alt ta*bakada olana had uygulanmasını çirkin gördük ve bunu (recm cezasını) aramızdan kaldırdık." Bunun üzerine Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem emretti ve zinâkâr recmedildi. Efendi*miz de: "Ey Allah'ım! Ben senin Kitabından kaldırdıklarını ilk ihya edenim" buyurdu.

|Ebu Davud, Hudud 25, (4447, 4448)|

6- Semure radıyAllahu anh;

Semure radıyAllahu anh şöyle demiştir; "Peygamber sallAllahu aleyhi we sellem, bir Yahudi erkekle bir Yahudi kadını işledikleri zina suçundan dolayı recmetmiştir."

|Tirmizi, Hudud 10 (1437)|

7- Nû'man İbn Beşir radıyAllahu anh;

Nû'man İbn Beşir radıyAllahu anh, karısının cariyesi ile cinsi ilişkide bulu*nan kişi hakkında Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "Eğer karısı, cariyesini kocasına helâl etmişse (onunla cinsî ilişkide bulunmasına izin vermişse) yüz değnek vurulur. Helâl etmemiş (izin vermemiş)se recmederim."

|Ebu Davud, Hudud 27 (4459)|

8- 'Imran İbn Husayn radıyAllahu anh;

'Imrân İbn Husayn radıyAllahu anh şöyle demiştir; Bir kadın, -Ebân'ın hadisinde denildiğine göre- Cüheyneli bir kadın Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem'e gelip, zina ettiğini ve gebe olduğunu söyledi. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem kadının bir velisini çağırdı ve: "Ona iyi davran, çocuğunu do*ğurunca getir" buyurdu. Kadın çocuğunu doğurunca (velisi onu Rasûlullah'a) getirdi. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem emir buyurdu ve elbisesi üzerine bağlandı. Sonra da Efendimizin emri ile recmedildi. Sonra yine emretti ve ashab cenazesini kıldı. 'Umer radıyAllahu anh; Yâ Rasûlullah! O zina etmiş olduğu halde, namazını kılı*yor musun?!..." dedi. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem: "Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, o (kadın) öyle bir tevbe etti ki, eğer tevbesi Medinelilerden yetmiş kişiye taksim edilse yeterdi. Sen bu kadının canını feda etmesinden daha üstününü buldun mu?" buyurdu.

|Ebu Davud, Hudud 24 (4440); Muslim, Hudûd 24; Tirmizi, Hudûd 9; Nesâi, Cenâiz 64; İbn Mâce, Hudûd 9; Dârimî, Hudûd 17; Ahmed İbn Hanbel, IV, 430, 435, 437, 440|

9- 'Abdullah İbn Mes'ud radıyAllahu anh;

'Abdullah İbn Mes'ud radıyAllahu anh şöyle demiştir: Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem şöyle buyurmuştur; "Allah'tan başka ilah olmadığına, benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şehadet eden Müslünıan bir kişinin kanı ancak üç şeyden birisi ile helal olur; Zina eden Seyyib, cana kar*şı can ve dinini terkedip cemaatten ayrılan."

|Ebu Davud, Hudud 1 (4352)|
________________________
Seyyib; sözlükte "Dul" demektir. Bu hadiste sa*hih bir nikahla evlenip bir kerre bile olsa karı koca ilişkisi yaşamış olan erkek veya kadındır. Bu durumdaki erkeğe "muhsan" kadına "muhsana" denir. Bu durumda olan bir erkek veya kadın ister evlilikleri devam etsin ister ayrılmış olsunlar veya taraflardan birisi ölmüş olsun zina ederse res*medilerek öldürülür. Recm cezasının uygulanması için zina eden kişinin o esnada evli bulunması şart değildir. Dul bile olsa recm uygulanır.

10- 'Aişe radıyAllahu anha;

'Aişe radıyAllah anha şöyle demiştir; Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem şöyle buyurmuştur: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet eden Müslüman birisinin ka*nı helal olmaz. Ancak şu üç husustan birisi dolayısıyla olması müstes*na: İhsandan sonra zina eden adam; o recmedilir, Allah'a ve Rasulü'ne karşı savaşa çıkan adam; o, öldürülür veya salbedilir ya da ül*keden sürgün edilir. Bir insanı öldüren; o da öldürdüğü kişiye kar*şılık öldürülür."

|Ebu Davud, Hudud 1 (4353)|
________________________
Önceki hadiste kanı helal olanlar arasında sayılan zinâkâr "Seyyib" kelimesi ile vasfedilmişti. Bu hadise ise; "İhsandan sonra" denilmiştir. İhsan; sözlükte "korumak" "muhafaza altına almak" demektir. Terim ola*rak da erkek veya kadının sahih bir nikahla evlenip karı koca ilişkisinde bulunmaları halinde aldıkları vasıftır. Bu durumda olan bir erkeğe zina*dan korunduğu için "mıhsan" kadına da "muhsana" denilir. İhsandan sonra zina eden kişi rec*medilir. Recm; zina suçuna has bir cezadır. Zinakâr taşlanarak öldürülür.

11- İbn 'Abbas radıyAllahu anhuma;

İbn 'Abbas radıyAllahu anhuma şöyle demiştir: "'Umer radıyAllahu anh'e zina etmiş olan akıl hastası bir kadın getirildi. 'Umer, onun hakkında insanlarla istişarede bulundu ve recmedilmesini emretti. Ali İbn Ebi Talib radıyAllahu anh kadına rastladı ve; Bunun hali ne? dedi. Bu falan oğullarının delisidir. Zina etti, 'Umer de recmedilmesini emretti, dediler. Ali: Onu geri götürünüz, dedi, sonra da 'Umer'e gelip: Ey Mü'minlerin Emiri! (Resulullah sallAllahu aleyhi we sellem'in) "Üç gruptan; iyileşinceye kadar deliden, uyanıncaya kadar uyuyandan ve aklı erinceye (baliğ oluncaya) kadar da çocuktan kalem kaldırılmıştır (diye) buyurduğu*nu bilmiyor musunuz? dedi. 'Umer radıyAllahu anh: Evet biliyorum, (Ali:) "O halde bu kadının durumu nedir, neden recmediliyor? Bir şey yok. Onu salıver", İbn 'Abbas: 'Umer radıyAllahu anh kadını salıverdi ve tekbir getirmeye başladı, dedi."

|Ebu Davud, Hudud 17 (4399)|

12- Vail İbn Hucr radıyAllahu anh;

Alkame İbn Vail babasından, şöyle rivayet etmiştir: Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem devrinde bir kadın namaza gitmek üzere çıkmıştı. Kar*şısına bir adam çıkıp kadının elbisesini başına örttü ve tecavüz etti. Kadın bağırdı ve adam da gitti. O anda yanından geçen başka birisine Kadın: "İşte şu adam bana şöyle şöyle yaptı" dedi. Muhacirlerden bir gruba uğrayıp yine, "Şu adam bana şöyle şöyle yaptı" dedi. O grup gidip kadı*nın kendisine tecavüz ettiğini zannettiği adamı yakaladılar, kadına getir*diler. Kadın: "Evet bu, o" dedi. Bunun üzerine adamı alıp Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem'e götürdüler. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem adamın (recmedilmesini) emredince, kadına tecavüz eden adam ayağa kalktı ve: "Ya Rasûlullah, ona tecavüz eden benim" dedi. Rasûlullah kadına dön*dü ve; "Git seni Allah bağışladı" buyurdu. (Getirilen) adama iyi sözler söy*ledi. Ebû Dâvûd dedi ki; Yani (iyi sözler) tutuklanan adam içindi. Kadına tecavüz eden adam için de: "Onu recmediniz. Şüphesiz o öyle bir tevbe etti ki eğer tüm Medine halkı o tevbeyi etseydi hepsinden kabul olunurdu." Buyurdu.

|Ebu Davud, Hudud 8 (4379); Tirmizi, Hudud 22 (1453)|

13- Ebu Zabyan radıyAllahu anh;

Ebu Zabyan Hennad'ın dediğine göre el-Cenbî şöyle demiştir; "'Umer radıyAllahu anh'e zina etmiş olan bir kadın getirildi. 'Umer de recmedilmesini emretti. Ali radıyAllahu anh (kadına) rastladı, onu alıp serbest bıraktı. Bu, 'Umer'e haber verildi. Ömer radıyAllahu anh Ali'yi bana çağırın, dedi. Ali radıyAllahu anh gelip: Ey Mü'minlerin emiri biliyorsun ki "Rasulullah sallAllahu aleyhi we sellem; "Üç gruptan kalem kaldırıldı; buluğa erinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan ve iyileşinceye kadar bunaktan" buyurdu. Şüphesiz bu ka*dın falan oğullarının bunağıdır. Her halde ona tecavüz eden ona cinnet halinde iken tecavüz etmiş." dedi. 'Umer: "Bilmiyorum" Ali: "Ben de bilmiyorum" dedi."

|Ebu Davud, Hudud 17 (4402)|

14- Semmak radıyAllahu anh;

Semmak radıyAllahu anh'den Zinakarın recmedilmesine dair hadisi Ebu Davud, (4423)'de rivayet etmiştir. Recmedilen kişi Ma'ız İbn Malik'tir. Bu adamın recmedildiğine dair Ebu Davud farklı farklı rivayetler nakletmiştir.

|Bkz: Ebu Davud, Hudud 23 (4419, 4420, 4421, 44225, 4423, 4424, 4425, 4426, 4427, 4428, 4429, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434)|

15- Ebu Sa'id radıyAllahu anh;

-Semmak radıyAllahu anh'den rivayet edilen Ma'ız İbn Malik'in recmedilmesine dair rivayet- Ebu Sa'id radıyAllahu anh'dan da rivayet edilmiştir.

|Bkz: Ebu Davud, Hudud 23 (4431)|

16- Bureyde radıyAllahu anh;

-Semmak radıyAllahu anh'den rivayet edilen Ma'ız İbn Malik'in recmedilmesine dair rivayet- Bureyde radıyAllahu anh'dan da rivayet edilmiştir.

|Bkz: Ebu Davud, Hudud 23 (4433)|

17- Halid İbn Leclac radıyAllahu anh;

Hâlid İbn Leclâc, babası Leclâc'ın şöyle haber verdiğini riva*yet etmiştir: O (Leclâc) çarşıda kendi kendine oturduğu yerde çalışıyordu. Kuca*ğında bir çocuk taşıyan bir kadın geçti. (Leclâc der ki): İnsanlar onunla birlikte koşuştular, ben de yürüdüm. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem'in yanına vardım. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem: "Bunun babası kim?" buyurdu. Kadın sustu (karşılık vermedi). Kadı*nın hizasında duran bir genç; "Onun babası benim, Yâ Rasûlullah!" dedi. Rasûlullah, kadına dönüp; "Yanındaki bu çocuğun babası kim?"buyurdu. Genç yine: "Onun babası benim, Yâ Rasûlullah!" dedi. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem etrafında duran bazılarına baktı. Onlara gencin du*rumunu soruyordu. Onlar "Biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmeyiz" dediler. Bunun üzerine Peygamber sallAllahu aleyhi we sellem gence: "Muhsan mısın?" dedi: Genç: "Evet" dedi. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem onun recmedilmesini emretti. Genci çı*kardık, onun için, bize recm imkânı verecek kadar bir çukur kazdık, son*ra hareketsiz kalıncaya (ölünceye) kadar ona taş attık. Recmedilen genci soran bir adam geldi. Onu alıp, Rasûlullah'a götür*dük ve: "Bu adam o habisi sormaya geldi" dedik. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem: "Şüphesiz o Allah katında misk kokusundan daha güzeldir" bu*yurdu. Bir de gördük ki, o adam gencin babası imiş. Genci; yıkamakta, kefenlemekte ve defnetmekte adama yardım ettik."

|Ebu Davud, Hudud 23 (4435)|

18- Cabir radıyAllahu anh;

Câbir radıyAllahu anh şöyle demiştir; Bir adam, bir kadınla zina etti. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem emretti ve adama celd haddi uygulandı. Sonra Efendimize onun muhsan olduğu haber verildi. Bunun üzerine Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem recmedilmesini emretti.

|Ebu Davud, Hudud 23 (4438)|

19- Abdullah İbn Bureyde radıyAllahu anh;

Abdullah İbn Bureyde, babası (Bureyde)'den şöyle rivayet et*miştir: Bir kadın -yâni Gamid'den- Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem'e gelip: "Ben suç işledim (zina ettim)" dedi. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem: "Dön git" buyurdu. Kadın dönüp gitti, Ertesi gün tekrar geldi ve; "Herhalde sen, Mâız'ı geri çevirdiğin gibi, beni de geri çeviriyorsun, Oysa VAllahi ben gebeyim" dedi. Rasûîullah sallAllahu aleyhi we sellem yine; "dön git" buyurdu. Kadıa ertesi gün tekrar gel*di, Efendimiz bu sefer: "Dön git, onu doğuruncaya kadar (bekle)" buyurdu. Kadın çocuğu doğurunca, Rasûlullah'a gelip; "işte, onu doğurdum"dedi. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem; "git, onu emzir, sütten kesinceye kadar (dur)" bu*yurdu. Kadın (bilâhare) çocuğunu sütten kesmiş, çocuk elinde bir şey yer bir vaziyette geldi. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem çocuğun, müslümanlardan birisine veril*mesini emretti. Efendimizin emri ile kadın için bir çukur kazıldı ve recmedildi. Hâlid de, kadını recmedenlerdendi. Ona bir taş attı, kadının ka*nından bir damla şakağına bulaştı.Bunun üzerine ona kötü söz söyledi.Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem Halide: "Yavaş ol ey Halid! Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, o öyle bir tevbe etti ki, eğer halktan haksız yere top*lanan vergilere el koyan birisi öyle tevbe etse affedilirdi" buyurdu. Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem emretti; kadının namazı kılındı ve defnedildi."

|Ebu Davud, Hudud 24 (4442)|

20- İbn Ebi Bekre radıyAllahu anh;

İmran'm babası Zekeriyya şöyle dedi: Ebû Bekre'den haber veren bir şeyhten işittim; Ebû Bekre babasından şöyle rivayet etmiş: "Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem bir kadını recmet(tir)miş, o kadın için göğsü (hizası*na) kadar çukur kazılmış."

|Ebu Davud, Hudud 24 (4443)|

* Recm'i İnkar Edenlerin Küfrü.!

1- 'Umer İbn Hattâb radıyAllahu anh’den rivâyete göre, şöyle demiştir: "Rasûlullah sallAllahu aleyhi we sellem, recm cezasını uyguladı. Ebû Bekir radıyAllahu anh, recm cezasını uyguladı, ben de recm cezasını uyguladım. Allah’ın kitabına ilave etmiş olmaktan çekinmesem recm cezasını mushafa yazardım. Çünkü ileride bazı insanların recm cezasını Allah’ın kitabında bulamayınca inkar edip küfre düşeceklerinden korkuyorum."

|Hadis Sahihtir, Tirmizi, Hudud 7 (1431)|

2- 'Umer İbn Hattâb radıyAllahu anh’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: "Allah, Muhammed sallAllahu aleyhi we sellem’i hak din ile gönderdi ve kendisine kitap indirdi. İndirdiği kitapta recm ayeti vardı ve bu yüzden kendisi recm yaptı, ondan sonra biz de recm cezasını uyguladık. İnsanların üzerinden uzun zaman geçince içlerinden birilerinin çıkıp şöyle diyeceğinden korkuyorum: “Allah’ın kitabında recm ayetini bulamıyoruz” böylece Allah’ın indirmiş olduğu bir farzı terk ederek sapıtacaklarından korkuyorum. Dikkat edin evli olduğu halde zina eden kimseye delil bulunduğu, gebelik olduğu veya itiraf ettiği takdirde recm haktır ve mutlaka yapılmalıdır."

|Hadis Sahihtir, Tirmizi, Hudud 7 (1432)|
 
Muzzammil Çevrimdışı

Muzzammil

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
'' O, hevâdan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. '' Necm / 3

'' Rasûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikâbı) pek şiddetli olandır. '' Haşr / 7

'' Muhakkak ki sen; büyük bir ahlâk üzerindesin. '' Kalem / 4


Meâlcilerin fikirlerini buraya taşımaktan bıkmadın mı SIZI ?
Ayet ve hadisleri kendi kıt ilimlerimiz ile açıklamaya çalışıp da nefislerimize zulm etmeyelim.Biz belli konuları eksik anlıyoruz, çünkü dînin genelini bilmiyoruz, ama bir ehl-i sunnet âlimi; Kur'ân, hadis, tefsir, siyer ve fıkıh bilmeden âlim olamıyor, bir meseleye bakarken de geniş bakıyor ve ona göre konuşuyor.
Ve bu âlimlerin hayatlarına bir bakalım, belli devreler hep zulm görmüşler, eziyetler çekmişler.
Peki meâlciler ?
Cur'etlerine göre hadisin ve sunnetin ya bir kısmını ya da tamamını iptâle kalkışan bu sapıkların hem fikirlerine hem de hayatlarına bir bak nebevi bir hayata ve metoda ne kadar benziyor ?..

Bunca sahih hadisi inkâr eden, bunları kullûn Geçersiz sayan adamın niyeti ortadadır.Onca büyük imamın, ummetin ittifakı olan böyle meseleleri inkâr eden adam kendi kendi İslâm milletinden dışlamaya kalkmıştır.

Tasavvufçular bile bu konuda onlardan daha samîmi ya !
 
Nasr Çevrimdışı

Nasr

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
"Demek ki dışarıda kalan ayetler varmış" gibi bir algıya sebebiyet vermiş olmuyor musunuz? Bu Allah'a iftira değil midir?

Sapıklık mana itibarıyla kişiye kafir takısından ziyade icma'ya muhalefet etmiş bir ya da bir kaç farklı görüşünden dolayı atfedilen isimdir.
Kaldı ki sizin görüşünüzün sapık olduğunu söyleyen alimlere kızar ya da aklınızın alamadığını ve bu yüzden bana kuran'dan haber verin dediğinizi okurken yine o selef ve bahsi geçen konu hakkın da icma etmiş alimlerin görüşlerine Allah'a iftira değilmidir? Sorusuyla beraber iftira olduğunu dile getirmişsiniz ki bu sizin görüşünüze sapık demelerinden kat ve kat daha fazla ağır bir itham.
Hadis hakkın da araştırmalarınız oldumu bilmiyorum ama genel itibariyle bu ümmetin alimlerinden bizlerin öğrendiği en büyük şey bir delilin önce silsilesine yani sahih mi değil mi oluşuna ki sonrasın da farklı bir delile zıt ise bu hadisin tevile müsait olduğuna işarettir.Ya da aklın kabul edemediği bir yanı var ise mevcut hadisin o hadis de aynen aktarılır şuan bunun hikmetini anlayamıyoruz denir.Bunların hepsi silsilenin yani isnad'ın dinden oluşunun delillerindendir. Yani ret etme gibi bir yola hiç bir asır da gidilmemişken -isnad'ı sahih olan hadislerin- hiç bir alim bunu yapmamışken sizin bu reddetme gibi bir yola başvurmanıza inan şaşırıyorum.

Akıl büyük bir şey değil kabul etmek gerek ve kavrayamadığımız zaman bu yoktur demek daha büyük bir şey demek. Bunları bilip teslim olmak ise en güzeli ve makbulu demek.
Din kendisiyle mücadele edilmesi için değil aksine kendisine teslim olunması için gönderilmiştir.

Eğer hadis hakkın da yeterli bir bilgiye sahip değilseniz nasıl hastalık hakkın da yeterli bir bilgeye sahip olmadan tanımadığınız doktorların direktifleriyle hareket edip yiyip içmenize dikkat ediyorsanız bu konuda da hadis alimlerin sözlerine hiç olmaz ise o kadar itibar edin ve teslim olun.

Halen konu hakkın da ileriye gitmenizden benim çıkardığım sonuç mevcut sizinle muhatap olanların bu konularla alakalı Allah'ın o sizinle muhatap olanlara karşı sizin vesilenizle imanlarını arttırmak isteyişleri olarak düşünüyorum. Çünkü Allah'ın Rasulu(sav) “Sizden birinin benden rivayet edilen hadisleri rahatça oturduğu koltukta dinleyip ,”Rivayeti bırak, bana Kur’an’dan haber ver” dediğini sakın duymayayım. Söylenen o güzel sözü ben söylemişimdir.”
( K.Sitte 16/5991 ) .
Kişi apaçık delillerle Peygamber(sav)'in efendimizin Peygamberliliğine şahit oluyor bu asırda ise sizler vesileci oluyorsunuz. Tıpkı gelecekte ki deccal hadisi gibi ; "Deccâl, Medine'nin dışındaki bazı işlenmedik tarlalara kadar gelecek, o günün en hayırlı insanı çıkıp Deccâl'e, "Şehadet ederim ki sen, bize Rasûlullah'ın sözünü ettiği Deccâl'sin" diyecektir. Deccâl de yanındakilere, "Ne dersiniz, bu adamı öldürsem, sonra diriltsem şüphe eder misiniz?" diye soracak, oradakiler de "hayır" diyecekler. Bunun üzerine Deccâl onu öldürecek, sonra diriltecek. Dirilttiği adam o anda: "Vallâhi senin hakkında hiçbir zaman şimdikinden daha basiretli etli olmamışımdır" şeklinde cevap verecektir. Deccâl onu tekrar öldürmek isteyecek ama buna gücü yetmeyecektir. (Buhârî, Fiten, 27; Müslim, Fiten, 112)
 
I Çevrimdışı

Ibnu Abdillaah

Üye
İslam-TR Üyesi
“Biz, bir ayeti nesh eder veya onu unutturursak, mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir.”[Bakara/106]

“Biz, bir ayetin yerine başka bir ayeti getirdiğimiz zaman –ki Allah neyi indireceğini çok iyi bilendir- ‘sen ancak bir iftiracısın’ dediler. Hayır onların çoğu bilmezler. De ki; onu, Mukaddes Ruh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, Müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi.”[Nahl/101-102]

"Sana (Kur an'ı) okutacağız; sen hiç unutmayacaksın. Allah'ın dilediği bundan müstesnadır. Doğrusu açığı da, gizliyi de bilen O'dur." (A'la/6-7)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Recm Ayeti Hakkında Aklı Karışıklara!

Kur’an-ı kerimin hiçbir kelimesi ya da harfi bile değişikliğe uğramadan bize kadar geldiği konusunda İslam alimleri arasında görüş birliği vardır.
Hatta Kur’an’ın, Sure ve ayetlerinin sayısı ve tertibi dahi, tıpkı elimizdeki Mushaflarda olduğu gibi vahiy ile tespit edilmiştir.
Alimlerin çoğu, değişik hadis rivayetlerini de göz önünde bulundurarak bu görüşü benimsemiş ve son çalışmalar da bunu desteklemiştir.
Ayetlerin Kur’an’daki mevcut tertibindeki sıralamanın, vahiy ile tespit edildiğine dair alimler arasında her hangi bir görüş ayrılığının bulunmadığı da söylenmiştir. (Suyuti, İtkan, I/76-83)

Denilebilir ki, Kur’an ayetlerinin, elimizdeki Mushaflarda olduğu gibi, var olan tertibi/sıralanışı, vahiy ile tespit edildiğine dair, bütün ummetin ittifakı vardır.
Bilindiği gibi, Peygamber (a.s.), her sene Ramadan ayında, o güne kadar inmiş olan Kur’an’ı, Cebrail ile karşılıklı olarak okurdu. Son Ramadan'da, bu karşılıklı okuma, iki defa gerçekleşmiştir. Bakıllani, İbn Enbari gibi bir kısım alimler, Peygamber (a.s.)’in bu okuması, şu anda elimizdeki mevcut tertibe göre olup, ona temel teşkil ettiğini söylemişlerdir. (İbn Hacer, Fethu’l-Bari, IX/42.)

“Şubhesiz ki, Kur’an’ı biz indirdik ve onu koruyana da biz olacağız” (Hicr, 9) mealindeki ayette ifade edildiği üzere, Kur’an’ın korunması doğrudan Allah’ın hıfz ve inayetiyle sağlanmıştır.
Bu gerçeğe rağmen, eski kaynaklarda, bazı ayetlerin Kur’an’a konulmadığını ima eden bir kısım garip rivayetler söz konusu edilmiştir. Bunlardan biri sözde Recm ayetiyle ilgili olanıdır.
Bu konuda iki rivayet şekli vardır.
“İçinizden kimse, Kur'an'ın tümünü elinde tutuğunu söylemesin. Bunu diyen bilir mi Kur'an'ın tümü ne kadardı, nasıldı? Kesin olan o ki, Kur'an'ın çoğu yok olup gitmişti (doğrusu: Kur'an'dan hayli kısmı gitmiştir) şeklindeki ifade hakkında şunları söylemek mümkündür:
- Rivayete göre, Aişe anlatıyor: “Recim ayeti ve büyüklerin on defa süt emmeleri konusunda ayet inmişti. Bu ayet, karyolamın altında bir sahifede yazılıydı. Resulullah (s.a.v.) vefat edince biz onunla meşgul olduk, o sıralarda bir hayvan(keçi) gelip onu yedi”(İbn Mace, Nikah, 36).

Bu rivayeti inceleyelim :
Evvela, Aişe’nin ve İbn Ömer'in bunu söyleyip söylemediğini kesin olarak bilemiyoruz.
İkincisi, Bu konu, nesih meselesinde söz konusudur. Dolayısıyla, Aişe ve İbn Ömer' -şayet söylemişler ise- bununla Kur'an'dan bazı ayetlerin nesh olduğuna işaret etmek istemişlerdir. Yoksa, Kur’an’ın toplanması halinde bunların alınmadığını söylemek, onların akıllarından bile geçmemiştir. Çünkü, herkesin, bildiği, ezberine aldığı, sayfasına yazdığı ayetleri getirmeleri istenmiştir. Bu görevi yerine getirmek, İslam inancına göre, hem Allah’a, hem Rasulune hem de halifeye karşı bir sorumluluğun gereğidir. Durum böyle olunca, Aişe ve İbn Ömer veya herhangi bir sahabi böyle bir olayı bildiği halde, ezberinde bazı ayetler bulunduğu halde bunu ibraz etmemeleri düşünülemez.
Kaldı ki, Kur’an’ı bir araya getirenler, birer hafızdırlar. Özellikle heyet başkanı Zeyd, Peygamber(s.a.v.)’in vahiy katibi, Kur’an hafızı, Ebubekir ve Ömer’in güvenini kazanmış büyük bir insandır. Böyle bir olay olsaydı, en az birkaç kişinin daha bilmesi ve bunu heyete bildirmesi kaçınılmazdı. Zeyd b. Sabit de herkesten önce bunu bilmesi gerekirdi.
Bütün sahabi hafızların ve yazılı mushaf sahiplerinin de içinde bulunduğu bütün sahabe cemaati tarafından ittifakla kabul edilen Mushaf’ın eksik veya fazla olmasını düşünmek elbette makul değildir.
Muhakka ki Kur’anı biz indirdik ve hiç şüphesiz onun koruyucusu da biziz”(Hicr, 9) mealindeki ayete iman eden bir kimsenin başka düşünme şansı da yoktur.
Sahih olan hadis kaynaklarında yer almayan, kutubu sitteden –yalnızca-en zayıf ve hataları en çok olan İbn Mace’de bulunması ayrıca manidardır!
Peygamber (s.a.v.)’e inen bütün ayetler vahiy kâtibleri tarafından yazıyla kaydedildiği gerçeği tartışılmazdır. Buna rağmen, Aişe’den başka kimsenin bilmediği bir ayetin varlığından söz edilebilir mi? Hem Aişe vahiy kâtibleri arasında yer almamıştır.
Aişe, Kur’an’ın Peygamber (s.a.v.)’e indiği gibi sağlam bir şekilde korunduğunu anlatmak için şunları söylemiştir:
“Eğer Peygamber (s.a.v.), Kur’an’dan bir şey gizleseydi ‘Ey Muhammed! Hani bir zaman Allah’ın nimetlendirdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin (hürriyete kavuşturduğun) kimseye: “Eşini yanında tut, Allah’tan kork” diyordun. Fakat Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan da çekinerek içinde saklıyordun(Ahzab, 37) ayetini gizlerdi” (Ahmed b. Hanbel, VI / 266)

Şimdi Aişe, bu konuda açıkça düşüncesini ortaya koyduğu halde, kalkıp tam tersini gösteren bir ifade kullanması düşünülemez.

Kur’an’ın üç dönemde yapılan cemi esnasında Aişe’den bu konularda bir ses çıkmamıştır. Herkesin bildiği kadarıyla, Kur’an ayetlerini getirip ilgili jüriye teslim ettiği halde, Aişe gibi herkesin saygı gösterdiği, Kur’an’ın senasına mahzar alan pervasız bir insanın kaybolduğu söylenen ayetler hakkında bilgi vermemesi düşünülebilir mi? Halbuki onun bu konuda bir şey dediğine dair hiçbir tarihi kayıt yoktur.
Abdurrahman el-Cezeri’nin de ifade ettiği gibi, bütün ummetin ittifakıyla, mutevatir/en sağlam bir yolla bize kadar gelen Kur’an’ın ayetleri, böyle ahad/mutevatir olmayan rivayetlerle ispat edilemez, Kur’an olarak kabul edilemez(Cezeri, el-Fıkhu ala’l-Mezahibi’l-Arbaa, IV/257).

Hem vahiy katipleri hem de hafız olanların içinde bulunduğu Kur’an’ı toplama heyetinde hiç kimsenin böyle bir noksanlığı fark etmemesi mümkün değildir. Böyle bir şey aklın alamayacağı husustur.


Ömer (r.anh)'in Okunması Nesh olunan Recm ayeti hakkındaki sözü

İkinci misal: Muslim’in İbn Abbas’tan yaptığı rivayete göre İbnu Abbâs (r.anhuma) anlatıyor:

"Ömer (r.anh)'i hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti:
"Allah Teâla hazretleri Muhammed (s.a.v.)'i hak (din ile) gönderdi ve O'na Kitab'ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Rasûlullah (s.a.v.) zinâ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıb : "Biz Kitabullah'da recm cezasını görmüyoruz (deyip inkâra sapabilecek ve) Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalâlete düşebilecektir.
Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- subût bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'da mevcut bir haktır. Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: "Ömer Allah Teâla' nın kitabına ilâvede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah'a) yazardım."

(Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzi 21, İ'tisâm 16; Muslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (, 823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418)


İzahı

1- Bu hadis, hadis kaynaklarında farklı vecihlerle rivayet edilmiştir. Muvatta'nın bir rivayeti daha açıktır:

"Ömer (r.anh) haccdan çıkınca Medine'ye geldi. (Orada halka hitaben şunları söyledi: "Ey insanlar! Sizlere bir kısım sünnetler ve farzlar teşrî edildi. Size çok açık bir din bırakıldı. Recm âyeti hususunda kendinizi sakın tehlikeye atmayın. İçinizden biri: "Biz Allah'ın kitabında iki haddi (1) bulamıyoruz" diyebilir. Şurası muhakkak ki Rasûlullah da, biz de (zinâ edenlere) recm uyguladık. Nefsimi elinde tutan Zât-ı Zulcelâl'e yemin ederim, insanlar "Ömer Kitabullah'a (onda olmayan şeyi) ilavede bulundu"demiyecek olsalar, (Kur'ân'ın sonuna, kenarına şerh olarak) şu âyeti elimle yazardım:

اَلشَّيخُوَالشَّيْخَةُإِذَازَنَيَافَارْجُمُوهُمَااَلْبَتَّةَ
"Yaşlı bir erkek ve yaşlı bir kadın zinâ edecek olurlarsa onları mutlaka recmedin."

İmam Mâlik, burada geçen yaşlı erkek ve yaşlı kadın tâbirlerini "dul erkek", "dul kadın" diye açıklar.
Parantez içindeki ziyadeler başka rivayetlerden alınarak dercedilmiştir.

Nesâî'de Ubey İbnu Ka'b'dan kaydedilen rivayette recm âyetinin Ahzâb sûresinde gelmiş olduğu belirtilir.


2- Neshle ilgili konulardan biri de, tilâveti mensuh, hükmü bâki âyetlerin varlığıdır. İşte Recm ayeti bunlardandır.

3- İbnu Hacer: "Ömer (r.anh)'in korktuğu husus vukua gelmiştir. Zîra Haricîlerin büyük çoğunluğu ile bir kısım Mu'tezile, recmi inkar ettiler" der.

4- Recm cezası Peygamber tarafından erkek olan Maiz b. Malik el-Eslemî (r.anh), Peygamber'e gelerek "Beni temizle" dedi.
Peygamber "Yazık sana, çık git, Allah'a tevbe ve istiğfar et" buyurdu.
Maiz, pek uzaklaşmadan geri döndü ve "Ey Allah'ın Rasulu! Beni temizle" dedi.
Peygamber aynı sözlerle üç defa daha geri gönderdi. Dördüncü ikrarında "Seni hangi konuda temizleyeyim?" diye sordu.
Mâiz; "Zinadan" dedi.
Peygamber "Bunda akıl hastalığı var mıdır?" diye sordu. Böyle bir rahatsızlığı olmadığını söylediler. "Şarap içmiş olabilir mi?" diye sordu.
Bir adam kalkıp içki kontrolü yaptı. Onda şarap kokusu tesbit edemedi. Peygamber tekrar "sen zina ettin mi?" diye sordu.
Mâiz "Evet" cevabını verdi. Artık emir buyurdular ve Mâiz recmedildi.
Recimden sonra onun hakkında sahabiler iki kısma ayrıldılar. Bir bölümü Mâiz'in helâk olduğunu, başka bir grub ise onun en faziletli tövbeyi yaptığını söylediler.
Bu farklı yaklaşım üç gün sürdü. Daha sonra yanlarına gelen Rasulullah (s.a.v) "Mâiz b. Mâlik için dua edin" buyurdu.
"Allah Mâiz'e mağfiret eylesin" dediler.
Peygamber şöyle buyurdu: "Mâiz öyle bir tövbe etti ki, bu tövbe bir ummet arasında paylaştırılırsa onlara yeterdi"

(Muslim, Hudud, 22; eş-Şevkânî, Neylul-Evtâr, VII, 95,109; ez-Zeylaî, Nasbu'r-Râye, III, 314 vd.)


Kadın olarak da Mâiz'in recmedilmesinden kısa bir süre sonra Ezd kabilesinin Gâmid kolundan bir kadın geldi ve "Ey Allah'ın elçisi! Beni temizle" dedi.
Peygamber "Yazıklar olsun sana. Çık git, Allah'a tövbe ve istiğfar et" buyurdu.
Kadın dedi: "Beni, Mâiz'i çevirdiğin gibi geri çevirmek istiyorsun" Peygamber, "Sana ne oldu?" diye sordu. Kadın kendisinin zinadan gebe olduğunu söyledi.
Bunun üzerine "Sen mi?" buyurdu.
Kadın "Evet" dedi.
Peygamber "Doğuruncaya kadar git" buyurdu. Kadının bu arada geçimini Ensar'dan bir adam üstlendi.
Daha sonra Peygamber'e gelerek; "Gâmid'li kadın doğurdu" dedi.
Çocuğun bakımını da Ensar'dan birisi üzerine aldı ve kadın recmedildi" (Muslim, Hudud, 22, 23, 24; Ibn Mâc'e, Diyât, 36; Mâlik, Muvatta', Hudud, II)

Başka bir rivâyette, çocuk sütten kesilinceye kadar emzirmesine izin verildiği, recm sırasında Hâlid b. Velîd (r.anh)'ın üzerine kan sıçraması üzerine kadın hakkında kötü sözler söylediğini işiten Peygamber'in şöyle buyurduğu nakledilir:
"Ey Halid! yavaş ol. Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim. Bu kadın öyle bir tövbe etti ki, onu bir baççı (vergi memuru) yapsaydı, şüphesiz mağfiret olunurdu" Sonra kadının hazırlanmasını emrederek cenazesini kılmış ve kadın defnedilmiştir (Muslim, Hudud, 23)

Keza, Yahudilerin murâcaatı üzerine, Peygamber (s.a.v.) zinâ yapan bir Yahudi çiftine de recm tatbik eder.

5- Şarihler, "Ömer (r.anh)'in: "İnsanlar: "Ömer Allah'ın Kitabına ilavede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini Kur'ân' ın sonuna (kenarına şerh olarak) yazardım" demesini, mubalağaya ve recmi tatbik etmeye teşvike hamlederler.
"Zîra, derler, âyetin lafzı neshedilse de mânası bakidir. Ömer gibi, fıkhı, ilmi yüce bir şahsiyetin lafzı neshedilen bir âyeti, Kur'ân-ı Kerim'e yazmaya kalkması düşünülemez."
Bu Kur’an’ın eksik olduğunu değil, Bu ayetin lafzen nesholunduğunu ortaya koyar, O dönemde hafızlar vardı. Onlara ne olmuştu ki keçi yeyince onların da hafızlarından bu ayet silinmiş oluyor?
Peki, bu durumda Aişe niye bu ayetin mutlaka Kur’an’a yazılması gerekir diye bir mucadele vermemiş? Kur’an yazılırken ve tek kitab haline getirildikten sonra da Aişe hayattaydı. Sakat anlayış ve maraz adamların beynini kemiriyor.

Kur'ân-ı Kerim, Ashab'ın huzurunda, bugünkü haliyle ihtilafsız olarak cem'edilmiştir. Recm âyetinin Kur'ân-ı Kerim'e lafzen girmeyeceği hususunda icma vardır. Rasûlullah'a gelen vahiylerden bir kısmının lafzen, bir kısmının hükmen, bir kısmının hem lafzen ve hem de hükmen neshedildiği Ashab'ca bilinen bir husustur. Bu durumu açıklayan rivayetler gelmiş, ulema bunların değerlendirmesini yapmıştır. Daha önceki bahislerde, Rasûlullah'ın her Ramadan ayında, o zamana kadar inmiş olan âyetleri önce Cebrâil (aleyhisselam)'e, sonra da halka okuyarak "arza" yaptığını, Cebrâil'e okuyarak hatası, yanlışı varsa tashih ettirdiğini, halka okumakla da onların hatalarını düzelttiğini, işte bu arzalarda, lafzı neshedilen vahiylerin de Kur'ân-ı Kerim'den çıkarıldığını belirtmiştik. Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ömrünün son Ramadan'ında arzayı iki sefer yapmıştır. Buna arza-i âhire denir.

6- Zinâ eden kadın ve erkek muhsan olduğu takdirde recm edilirler. Zinâ, itiraf veya beyyine ile sâbit olur.

İtiraf : Kişinin zinâ yaptığını kadıya gelip beyan etmesidir.

Beyyine: Şehâdeti makbul dört erkeğin veya sekiz kadının zinâya şahidlik yapmasıdır. Şahidlerin sayısı bu rakamdan aşağı düşerse zinâ suçu sübût bulmaz. Âlimler bu hususlarda ittifak ederler. Ancak itirafın sayısı ve şahidlerin sıfatları gibi bazı teferruatta ihtilâf vaki olmuştur. Sözgelimi Hanefîlerle Hanbelîler itirafın dört ayrı mecliste vaki olmasını şart koşarlar. İmam Mâlik ve Şâfiî'ye göre, kişinin zinâ yaptığını bir kere ikrar etmesi kâfidir, suç subût bulur.

7- Gebelik zinâya delil olur mu?
Bu husus ihtilaflıdır.
Ömer (r.anh)'e göre, gebelik zinâya delildir, recme sebeb olur. İmam Mâlik ve ashâbı da aynı kanaattedirler: "Kocası veya efendisi bilinmeyen bir kadın gebe olur ve zinâya icbar edildiği de bilinmezse, recmi gerekir. Ancak yabancı ise ve çocuğun kocasından veya efendisinden olduğunu söylerse beyanına itibar edilir" demişlerdir.
İmam Âzam, Şâfiî ve ulemânın cumhuruna göre, gebelik mutlak surette zinâya delil olmaz. Bu hususta, kadının kocası veya efendisi olmuş olmamış, kadın yerli veya yabancı olmuş, zinâya mecbur edildiğini söylemiş, söylememiş hüküm aynıdır. Beyyine olmadıkça veya itirafta bulunmadıkça recmedilemez. Zîra şer'î hadler şüphe ile ortadan kalkar ve sâkıt olur.



İSLAM'DA RECM SABİTTİR
https://www.islam-tr.org/konu/islamda-recm-sabittir.10976/
 
A Çevrimdışı

abdullah ebu muslim

Üye
İslam-TR Üyesi
başlıkla amel edecek olursak etrafımızda müslüman bırakmayız. kişisel fikirlerimizi mutlak nass diye sunmayalım.
başlığın en azından soru kipinde yazılması gerekirdi: "olur mu" şeklinde...

(kendi fikrime gelecek olursam: ben de bu konuda kafası karışık olanlardanım)
 
Muzzammil Çevrimdışı

Muzzammil

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
başlıkla amel edecek olursak etrafımızda müslüman bırakmayız. kişisel fikirlerimizi mutlak nass diye sunmayalım.
başlığın en azından soru kipinde yazılması gerekirdi: "olur mu" şeklinde...

(kendi fikrime gelecek olursam: ben de bu konuda kafası karışık olanlardanım)

Hatırlattığınız için Allah râzı olsun.
Başlık, inkâr ettiğinin ne olduğunu bilen ve ne yaptığının farkında olan, aklına ve hevâsına uyup têvilden uzak olup tahrif etmeye çalışanlar, İslâmın içini boşaltmaya mêmur olanlar içindir.
Konunun derinliğinden uzak olup söylediğinin farkında olmayan âvam için değil.
 
I Çevrimdışı

Ibnu Abdillaah

Üye
İslam-TR Üyesi
Recmi inkar eden hüccetin ikamesi ve hüccetin aciklanmasin'dan sonra ancak Kaafir olur wAllahu a'lam.

Zira bu nassa bagli bir hükümdür. Daru-l Islam'da veya Müslümanlarin cogunlukta olup ser'i hükümlerin tatbik edildigi bir yerde olursa inkari sebebi ile Kaafir olur wAllahu a'lam.

Mutlak küfür hükmünü vermekle beraber muayyen sahislarda kisinin haline ve durumuna bakarak hüküm vermek lazim. Recmi inkar eden her muayyen sahis, nerede ve hangi halde olursa olsun Kaafirdir demek kimsenin haddine degildir, wAllahu a'lam. Islama yeni mi girmis, nerde ve kimlerin icinde yasiyor? Bunlara cok dikkat edilmesi lazim.

wAllahu a'lam.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
İSLAM'DA RECM SABİTTİR

bundan ötesi yok SIZI-2

Daha dünya da iken cennetle müjdelenmiş ve aşerei mübeşşerden olan ayrıca ALLAH Resulu (s.a.v) iki yerde yanıldığı halde ALLAH (c.c) Hz.Ömer (r.a) doğrulamıştı...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Kıt beyniyle Çağdaş muctehidliğe soyunmana rağmen, fasid tevilin sebebiyle sapıtmana rağmen tekfir etmiyoruz. Fakat sapıkların , siteye gelib ehl-i sunnetin görüşlerine karşı Furkan 43 gereği yönteme soyunarak reddetmesini, siteden uzaklaştırmakla, kendi mezhebinin kelaynağı olma yolunu açıyoruz!
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt