Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Regaip Kandili

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم


Regaip Kandili


Bu yıkımlardan biri, belirli bir günde işlenmesi benimsene n böyle bir asılsız amel, beraberin de o amele bağlı belirli bir inanç ve görüş tarzı da getirmekt edir. Meselâ Recep ayının ilk cuma günü oruç tutmak ve o gece cahiller arasında “Regaib Namazı” adı verilen bir namaz kılma adetini ele alalım. Bu sonradan çıkarılmış adeti benimseyi p uygulayan kimsenin kafasında mutlaka şu inanç ve kanaatler yer edecektir:

Söz konusu cuma günü oruç tutmak, sözgelimi bir önceki veya bir sonraki cuma günü oruç tutmaktan daha kuvvetli ve öncelikli bir müstahabdır. O cumanın gecesi de öbür cuma gecelerin den daha üstün olduğu gibi o gece kılınacak olan nafile namaz özel olarak öbür cuma geceleri kılınacak nafile namazlard an ve genel olarak diğer bütün gecelerde kılınacak olan nafileler den daha faziletli ve daha çok sevap kazandırıcıdır. Çünkü eğer adamın zihnine böyle bir inanç yerleşmeseydi bu güne ve geceye özellik tanıma isteği içinde uyanmazdı. Çünkü sebepsiz yere tercih, olacak şey değildir.

Şeriat böyle hükümlerde bu bağıntıyı (manayı) onaylamış ve onun etkili olduğunu belirtmiştir. Bu bağıntı, “etkili uygunluk (munasebet-i müessire)” niteliği taşıyan illetlerd endir.

Açıklarsak, “birarada” olma faktörü ile birlikte bunun “uygunluk” niteliği, “yakın uygunluk” kavramını ileri süren fıkıh alimlerin e göre bizi hükmün illetine götürür. Bu görüşte olan fıkıhçılar, gerek bizim arkadaşlarımız arasında ve gerekse başka mezhepler de çoktur. Fakat sadece “etkililik” faktörüne dayananla r, “uygunluk” niteliği ile yetinmeye rek, illet olan vasfın elimizdek ine benzer hükümde etkili olduğuna dair şer'i delil ararlar. Bu görüşü savunanla rda gerek arkadaşlarımız arasında ve gerekse başka kesimlerd e çoktur.

Bu iki gurup, nass'a dayalı bir hükümde etkili olan bir bağıntının benzer bir hükümde de etkili olduğunu görünce o bağıntıyı nass'a dayalı hükmün illeti kabul ederler.

Bu konuda yine hem bizim bazı arkadaşlarımız tarafından ve hem de başkaları tarafından savunulan bir üçüncü görüş daha vardır. Bu görüşe göre nass'a (Kur'an'a ve hadise) dayalı bir hükme, sadece şeriat tarafından illet olduğu belirlene n vasıflar illet sayılabilir ve benzeri hükümlerin o vasıfla illetlenm iş olması ile yetinilme z.

Bu üçüncü görüşe dayalı olarak ortaya çıkan farklı mezhepler i şöyle özetleyebiliriz:

Bizler şeriat koyucunun bir hüküm ortaya koyup delilini de belirttiğini gördüğümüz zaman-meselâ şeriat koyucu “kedi, pis değildir. Çünkü o evlerimiz de, sizin aranızda dolaşan hayvanlar dandır” dediği zaman- buradan belirtile n illet'e -uygunluk yönü bilinsin, bilinmesi n-nass'la belirtile n veya işaret yolu ile belirlene n illet denir ve her üç görüşe göre bunun gereği ile amel edilir. Fakat “Buna Kıyas denir mi, denmez mi?” meselesin de bu guruplar arasında görüş farklılığı vardır.

Bu hükmün halk arası konuşmalardaki benzeri şudur. Eğer bir efendi kölesine “Falancayı evime alma, çünkü o bid'atçıdır” veya “siyah derilidir” dese bundan o adamın “Bid'atçileri” veya “siyah derililer i” evine almadığı anlaşılır ve bu söz “sakın evime bid'atçı” veya “siyah derili alma” sözü ile aynı anlama gelir.

Bazan da şeriat koyucu bir hüküm verir ve o hükmün illetini belirtmez, fakat benzerini n illetini belirtir. Meselâ bir yanda bir babanın küçük yaştaki bakire kızını iznini almaksızın evlendire bileceğini caiz görürken, aynı zamanda böyle bir kızın yaşı küçük olduğu gerekçesi ile malını denetim altında tutmasını geçerli sayıyor. Bu durumda acaba bu babanın kızını evlendirm e yetkisine sahip görülmesini, malını denetleye bilme yetkisind e olduğu gibi, yaşının küçüklüğüne mi bağlayacağız, yoksa bu evlendirm e yetkisini n başka bir illet'e (gerekçeye), meselâ kızın bakire oluşuna mı dayandığını düşüneceğiz?

İşte bu hükümde söz konusu olan illete “etkili uygunluk (munasebet-i müessire)” denir. Yani şeriat koyucu bu illetin nass'a dayalı hükümde etkili olduğunu belirtmiş, fakat bu hükmün benzerind e etkili olduğunu belirtmem iş, o konuda hiç bir şey söylememiştir.

Yukarıdaki görüşlerden ilk ikisi, bu şekildeki illeti geçerli sayarlar. Aslında bu illeti, (gerekçeyi) Kıyas yolu ile belirleme ktir. Çünkü bu illet belirleme tarzı şu demektir:

“Falanca nitelik (vasıf) nasıl ki, şurada şu hükme etkili olduysa burada bu hüküm üzerinde de etkili olur.”

Fakat yukarıdaki görüşlerin üçüncüsünü savunanla ra göre, bu şekilde illet belirleye bilmek için özel bir delil gereklidi r. Çünkü biribirin e benzer, ayni türden hükümlerin farklı illetleri (gerekçeleri) olabilir.

Peygamber Efendimiz in (salât ve selâm üzerine olsun) satılan bir malı almaya kalkışmayı ve satışı üzerine anlaşılan bir malın müşterisine, benzeri bir mal satmaya kalkışmayı yasaklaya n hükümleri bu kategoriy e girer ve bu hükümlerin illeti (gerekçesi) müslümanların arasını bozma tehlikesi olarak kabul edilir. Böyle düşünülürken yine Peygamber imizin şu benzer hükümde belirttiği gerekçeye dayanılır:

“Bir kadınla o kadının teyzesini veya halasını aynı anda nikâhınız altına almayınız. Çünkü böyle yaparsanız akrabalık bağlarınızı kesersini z.” (Müslim, Sahih, c. 2, s. 1029, H. No: 1408, (37) Ebu Hüreyreden.)

Daha önceki babanın küçük kızını evlendire bilmesi örneğinde benzer hükmün illetini açıkça geçerli tutamadığımız halde, burada bu hadiste belirtile n illeti benzer bir hüküm olan alış-verişe müdahale yasağında da açıkça illet olarak görebiliyoruz. Çünkü alış-veriş müdahalesini yasaklaya n hükümde başka uygun bir illet görünmüyor.

Halk arasında geçen konuşmalarda her hangi bir hükmün illetinin benzeri bir hükümde geçerli olup olamayacağı meselesin in en bariz delili şudur:

Diyelim ki, adamın biri kölesine “Falanca fakire sadaka verme, çünkü o bid'atçıdır” demiş olsun. Arkasından da başka bir bid'atçı fakir kendisind en sadaka isteyince yine adamına “Bu fakire de sadaka verme, çünkü eğer verirsen az önceki fakir kendisine düşman olur” demiş olsun. Acaba ikinci hükümdeki illetin bid'atçılık olduğunu mu kabul edeceğiz, yoksa “iki fakir arasında düşmanlık çıkması” faktörünün de illet olabileceğini düşünerek kararsız mı kalacağız?

Bir de şöyle bir durumla karşılaşabiliriz. Şeriat koyucu her hangi bir hüküm vermiştir. Biz bu hüküm içinde illet olmaya elverişli bir nitelik tespit ettik. Fakat şeriat koyucu bu illeti ne bu hüküm için belirlemiş ve nede başka bir yerde benzer hükümler için bu illeti söz konusu etmiştir. Böyle bir niteliğe “Münasıb-ı garib (illet olmaya elverişli, fakat garip nitelikli denir.)” Çünkü bu illetin şeriatte bir benzeri olmadığı gibi, şeriat koyucunun ne sözü ve ne de işareti (iması) buna delâlet etmektedi r.

Böyle bir durumda yukarıdaki üç görüşün ilki, söz konusu niteliği illet kabul eder, fakat diğer iki görüşe göre bu nitelik illet sayılamaz. Bu durumda şeriat koyucu tarafından verilen hükmün illetini, ondan kaynaklan an hiç bir delile dayanmaksızın biz kendi aklımızla belirliyo ruz. Bir önceki durumda şeriat koyucunun kendi sözüne kıyas ederek illet tespiti yapmıştık. İlk durumda ise hükmün illeti, kendi sözü ile belirtili yordu.

Ayrıca belirli bir hükmün illeti, bu metodların dışında, deneme (sebr) ve başka irdeleme yolları ile de belirlenm eye çalışılabilir.

Belli-başlı illet (gerekçe) belirleme metodları hakkında yapmış olduğumuz bu açıklama eğer anlaşıldı ise hemen söyleyelim ki, bizim elimizdek i meselede (her hangi bir güne özel şekilde saygı gösterme meselesin de) dayandığımız illet (gerekçe), belirli bir hükümde şeriat koyucu tarafından açıkça belirtilm iş ve başka bir hükümde de etkili görülmüş (incelenen durumların ikincisi) bir illetdir.

 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt