Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

RESULULLAH (s.a.v)'DEN ALINTILAR

M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İSLAM VE ÎMAN



Hazreti Ömer bin Hattâb radıyallahü anh anlatıyor: Bir gün biz, Peygamber aleyhisselâmın yanında iken birden, elbisesi bembeyaz sakalının kılları ile saçları kapkara, üzerinde yolculuk eseri görünmeyen, hiçbirimizin tanımadığı bir adam geliverdi. Peygamber aleyhisselâmın tâ yanına oturdu. Diz kapaklarını O'nun diz kapaklarına dayadı. Ellerini dizlerine koydu Ve:

— Ey Muhammed, bana islâm'dan haber ver? dedi. Allah'ın Peygamberi:

— islâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed aleyhisselâmın Allah'ın Resulü olduğuna şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan ayında oruç tutman, yol bakımından gücün yettiği takdirde hacc etmenden ibarettir, buyurdu.

Adam:

— Doğru söyledin, dedi.

(Hazreti Ömer) Biz buna hayret ettik. Hem soruyor, hem de Hazreti Peygamberi tasdik ediyor.

Adam devam ederek:

— Bana îman nedir? anlat, dedi. Allah'ın Peygamberi:

— iman, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve bir de hayır ile şer (herşey) in Allah'ın takdiri ile olduğuna inanmandan ibarettir, diye cevap verdi.

Adam:

— Doğru söyledin, dedi ve:

— İhsan nedir? diye sordu.

Allah'ın Peygamberi: .

— İhsan, Allah'ı görür gibi kendisine ibadet etmendir. Çünkü sen O'nu görmesen de, O seni görür, buyurdu. Adam:

— Bana kıyametin zamanından haber ver? dedi. Peygamber aleyhisselâm:

— Bu meselede kendisine sorulan kişi, sorandan daha bilgili değildir, dedi. Adam son olarak:

— O'nun (kıyametin) alâmetlerinden bana haber ver, dedi. Peygamber aleyhisselâm:

— Cariyenin efendisini doğurması; yalın ayaklıları, çıplakları, fakirleri ve koyun çobanlarını yapılarının yüksekliği ile övünür ve yarış eder oldukları halde görmendir, buyurdu.

(Hazreti Ömer) Sonra bu adam gitti ve ben, bir süre Peygamber aleyhisselâmın huzurundan ayrıldım; sonra kendisine vardığımda; Peygamber aleyhisselâm:

— Ey Ömer, soranın kim olduğunu biliyor musun? diye sordu.

— Allah ve Resulü en iyi bilir, dedim. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:

— O, Cebrail'dir; dininizi öğretmek üzere size geldi, buyurdu.

(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Neseî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
PEYGAMBERİN KARDEŞLERİ



Ebû Hüreyre radıyallahü anh şöyle anlatıyor:

Peygamber aleyhisselâm kabristana gelip buyurdu:

— Selâm sizlere ey müminler topluluğunun diyarı! Ve biz de,,—Allah dilerse— muhakkak size ulaşacağız. Kardeşlerimizi görmeyi arzu ediyorum.

— Ey Allah'ın Resulü, biz senin kardeşlerin değil miyiz? dediler. Peygamber aleyhisselâm:

— Siz arkadaşlarımsınız. Kardeşlerimiz ise, henüz gelmemiş olanlardır.

Bunun üzerine:

— Ey Allah'ın Resulü, ümmetinden henüz gelmemiş olan kimseyi nasıl bilir ve tanırsın? diye sordular. Peygamber aleyhisselâm:

— Bilmiyor musun ki, siyah atlar arasında yüzleri ve ayakları beyaz olan bir atın sahibi kendi atını bilmez, tanımaz mı? buyurdu.

— Evet, Allah'ın Resulü tanır, dediler. Peygamber aleyhisselâm:

— Çünkü onlar abdest sebebiyle yüzleri, el ve ayakları bembeyaz, parlak olarak gelirler. Ve ben de onları Havzın kenarında beklerim. Dikkat! Bazı kimseler benim Havzıma yaklaştırılmayacaktır. Haydi geliniz! diye çağıracağım. >

— Onlar senden sonra değiştirdiler, denilecektir.

Ben de:

— Yazık onlara! diyeceğim.

(Müslim, Neseî)
* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ÜÇ KİŞİNİN DAVRANIŞLARI



Ebû Vâkıd el Leysî anlatıyor: Peygamber aleyhisselâm insanlarla birlikte mescitte otururken hemen üç kişi yanına geliverdi. Bunlardan ikisi Peygamber'in huzuruna doğru yürüdü. Birisi ise dönüp gitti. Bu ikisi Peygamber aleyhisselâmın huzuruna gelince, bunlardan biri, cemaat arasında bulduğu boş yere oturdu, ikincisi ise, cemaatın arkasına oturdu. Üçüncüsü de oturmayıp döndü ve gitti. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm mescitten ayrıldıktan sonra:

Bu üç kişiyi size anlatayım mı, dedi. Ve ilâve etti: — Birincisi, Allah'a sığındı. Allah da onu ilim mescidinde oturmakla mükâfatlandırdı, ikincisi, Allah'tan haya etti, Peygamber'in meclisinde bulunanları sıkıştırıp rahatsız etmekten kaçındı. Allah da ,onu cezalandırmaktan kaçındı ve ona, ihsanda bulundu. Üçüncüsüne gelince, o yüz çevirdi. Allah da ondan yüz çevirdi, buyurdu.

(Buharı, Müslim. Tirmizî, Neseî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
KABİR AZABINA İKİ SEBEP



İbni Abbas radıyallahu anh'ın şöyle anlattığı rivayet edildi: Peygamber aleyhisselâm iki kabre rastladı ve şöyle buyurdu: Bu kabirlerdeki iki kişi insanlarca mühimsenmeyen bir suçtan azap görüyorlar. Biri bevlettikten sonra korunmadığı ve dikkatsiz davranıp, pislikten kaçınmadığı için; diğeri de koğuculıık yaparken, insanların arasını bozduğu için azap görüyor. Sonra Peygamber aleyhisselâm yaş bir dal alarak ikiye ayırdı ve birer parçasını bu kabirlere dikti. (Etrafında bulunanlar):

— Ey Allah'ın Resulü, bunu neye böyle yaptın? diye sordular. Peygamber aleyhisselâm da:

— Yaş kaldıkları müddetçe azaplarının azaltılacağını ümid ettiğim için böyle yaptım, buyurdu.

(Buharı, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Neseî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
KIYAMETTE İLK SORGU ÜÇ KİŞİYE



Ebû Hüreyre radıyallahü anh'den anlatılır:

Resûlüllah aleyhisselâm şöyle buyurdu:

Kıyamet gününde üç kişi ilk olarak sorguya çekilir:

Birincisi, cihad esnasında ölen kimsedir ki, Allah'ın huzuruna getirilir ve Allah, kendisine verilmiş olan nimetleri önüne serer. O da, bunlara nail olduğunu itiraf eder.

Bunun üzerine Allah kendisine:

Bu mazhar olduğun nimetler içerisinde ne yaptın? diye sorar.

O da:

Senin yolunda şehîd oluncaya kadar savaştım, cevabını verir.

Allahü Teâlâ:

Yalan söylüyorsun; sen «yiğit» desinler diye savaştın ve sana «yiğit» dediler de, der. Sonra meleklerin kendisini almalarını emreder ve yüz üstü sürüklenerek cehenneme atılır.

İkincisi, ilim tahsil edip başkasına da öğreten ve Kur'ân okuyan kimsedir ki, bu da Allah'ın huzuruna getirilir ve Allah kendisine verilmiş olan nimetleri bir bir sayar ve önüne serer. O da bunları tasdik eder.

Ve Allah kendisine:

Bu eriştiğin nimetler içerisinde ne yaptın? diye sorar.

O da:

İlim tahsil ettim, ilmi başkasına öğrettim ve senin rızan için Kur'ân okudum, diye karşılık verir.

Allah kendisine:

Yalan söylüyorsun, sen ilmi, «alim» desinler diye öğrendin. Kur'ân'ı da «güzel Kur'ân okuyan kişi» desinler diye okudun. Ve sana böyle dediler de, der. Sonra meleklere kendisini almalarını emreder ve yüz üstü sürüklendirilerek cehenneme atılır.

Üçüncüsü de, Allah'ın kendisine bolluk verdiği, malların her çeşidini ihsan ettiği kimsedir ki, Allah'ın huzuruna getirilir ve Allah kendisine verilen nimetleri karşısına çıkarır. O da bütün bunların kendisine verildiğini kabul eder ve Allah sorar:

Şu nail olduğun nimetlerle ne yaptın? der.

O da:

Verilmesini istediğin ne kadar yer varsa, hep o yerlerde ve o yolda dağıttım, diye cevap verir,

Allahü Teâlâ:

Yalan söylüyorsun. Sen bütün bunları kendine «ne cömerd adam!» dedirtmek için yaptın. Ve sana böyle dediler de, der. Sonra meleklere onu almalarını emreder. Ve yüz üstü sürüklendirilerek cehenneme atılır.

(Müslim, Tirmizî, Nesei)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
NİYET - İHLAS VE MEZİYETLERİ



İbni Ömer radıyallahü anh'ten rivayet edilir:

Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:

Üç kişi yolda giderken yağmura tutulup, dağın bir mağarasına sığındılar. Arkasından da sığındıkları mağaranın önüne dağın üzerinden bir kaya düşüverdi ve mağarayı kapattı. Bunun üzerine biribiriyle şöyle konuştular:

Allah için işlediğiniz bir iş varsa, hatırlayın ve onu vesile ederek Allah'a dua edin, belki sizi bu belâdan kurtarır.

Aralarından biri:

— Ey Rabbim! Benim pek yaşlı annem-babam vardı ve bir de küçücük çocuklarım. Onlara ben bakarım. Otlaktan koyunlarımla döndüğümde, koyunları sağar ve yavrularımdan önce anne - babama süt içirir, onları beslerdim. Bir gün geç kaldım, karanlık bastıktan sonra ancak gelebildim ve anne-babamı uyumuş olarak buldum. Yine her zamanki gibi, koyunlarımı sağdım ve çocuklarım açlıktan bağrıştıkları halde, anne - babamdan önce onları beslemeyi, onlara süt içirmeyi münasip bulmadım. Anne-babamı da uyandırmaya kıyamadığım için, sabaha kadar başları ucunda, onları beslemeye hazır vaziyette ayakta bekledim. Eğer bu amelim indinde kabul olunup rızanı kazanmışsa, göğü görecek kadar olsun, önümüzü açıver, Ey Allah'ım, dedi. Allahü Teâlâ da kayayı biraz kaldırmak suretiyle bir miktar açtı ve gökyüzünü gördüler.

İkincisi: Ey Allah'ım! Bir amcam kızı vardı. Onu, bir erkek, kadını nasıl severse öyle aşırı bir sevgi ile seviyordum. Bir gün kendisi ile cinsî münasebette bulunmayı arzu ettim. Kanmadı; yüz dinar getirmedikçe olmaz, dedi. Bu parayı biriktirinceye kadar çalıştım ve gayrî meşru münasebette bulunmak üzere tam önüne geçtiğim sırada, amcam kızı: Ey Allah'ın kulu Allah'tan kork ve ancak Allah'ın hakkı olan şer'î nikah ile mühürü aç, dedi. Bunun üzerine derhal vazgeçip kalktım. Eğer bunu senin rızan için yaptığımı kabul ediyorsan,kapıyı biraz daha aç, dedi. Allahü Teâlâ da kapıyı biraz daha açtı.

Üçüncüsü ise şöyle dedi: Ey Rabbim, ben bir arak (ölçek adı) pirinç karşılığında birini ücretli olarak çalıştırıyordum, işini bitirdiğinde hakkımı ver, dedi. Verdim. Almak istemedi, gitti. Ben de o pirinci ekmeye devam ettim ve ondan elde ettiğim kazanç sonunda çobanları ile birlikte bir inek sürüsü temin edinceye kadar eke durdum. Alacaklı günün birinde geliverdi ve:

— Allah'tan kork! dedi. Ben de kendisine:

— Çobanları ile birlikte duran şu ineklerin yanına git ve onları al, dedim.

— Allah'tan kork! Ve benimle alay etme! dedi.

— Alay etmiyorum, onlar senin, onları al! dedim. Ve aldı. Ey Allah'ım, eğer bunu senin rızan için yaptığımı kabul ediyorsan, kalan kısmı da aç! diye dua etti. Allahü Teâlâ da açtı.

Bir rivayette: Bunun üzerine çıktılar ve yollarına devam ettiler.

(Buharı, Müslim, Neseî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
TEYEMMÜMÜN MEŞRUYETİ



Hazreti Aişe radıyallahü anhâ anlatıyor:

Resûlüllah aleyhisselâmın seferlerinin birinde kendisi ile beraber yola çıktık. Mekke'ye yakın

bir yer olan Beydâ, yahut Mekke ile Medine arasında bir yer olan Zât ile Ceyş'de bulunduğumuz sırada gerdanlığım kaybolmuştu. Gerdanlığımı arayıp bulmak için Allah'ın Resulü ile beraber diğer insanlar da burada durdular. Bu mahalde su olmadığı gibi, halkın da yanında su bulunmuyordu. Bu durum üzerine insanlardan bir kısmı Ebû Bekir radıyallahü anh'e gelerek:

Aişe ne yaptı, görmüyor musun? Peygamber aleyhisselâm ile beraberindeki insanlar da, yanlarında su bulunmadığı halde, su olmayan bir yerde durdurttu, dediler. Bunun üzerine Allah'ın Resulünün başı dizlerimde olarak uyurken Ebû Bekir radıyallahü anh geldi ve:

Peygamber aleyhisselâm ile yanlarında su bulunmayan insanları da susuz bir yerde hapsettin, dedi ve dilediğini söyleyerek beni azarladı; yumruğunu sıkarak arkama vurmaya başladı. Resûlüllah aleyhisselâmın dizimde uyuması sebebiyle yumrukları yiyor, fakat yerimden kımıldayamıyordum. Bu vaziyette Allah'ın Resulü susuz olarak sabaha kadar uyudu. Bu hadise üzerine Allahü Teâlâ «Su bulamazsanız temiz toprak ile teyemmüm ediniz» mealindeki âyeti kerimeyi indirdi. Peygamberin rakiplerinden biri olan Üseyd bin el Hudeyr:

Ey Ebû Bekir ailesi! Bu, sizin bereketinizle olanların ilki değildir, dedi.

Âişe radıyallahü anhâ devam ederek:

Bunun üzerine, üzerinde bulunduğum deveyi kaldırdık ve altında kalmış bulunan gerdanlığı bulduk, dedi.

(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Neseî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
CEHALETİN İLACI SORMAK



Câbir radıyallahü anh anlatıyor:

Arkadaşlarımla beraber sefere çıkmıştık, içimizden birinin başına taş isabet etti ve başını yaralayıp kemiğini kırdı. Sonra aynı adam uykuda ihtilâm olduğu için, arkadaşlarına:

— Teyemmüm edebilir miyim, bu hususta benim için ruhsat buluyor musunuz? diye sordu.

Arkadaşları da:

— Hayır, su mevcut oldukça teyemmüme ruhsat yoktur, diye cevap verdiler. Bunun üzerine o şahıs gusül abdesti aldı ve açık vaziyetteki yaradan içeriye giren suyun tesiri ile vefat etti.

Peygamber aleyhisselâmın huzuruna geldiğimiz zaman, kendisine hadiseyi naklettiler.

Bunun üzerine Resûlüllah aleyhisselâm:

— Adamı öldürmüşler, Allah onları öldürsün, buyurdu.

Ve «Bilmiyorlarsa sorsaydılarya ; cehaletin ilâcı sormaktır, o adama teyemmüm etmek kâfi gelirdi. Yarasına da bir bez parçası koyar, üzerine mesheder ve vücudunun diğer yerlerini de yıkardı» diye ilâve etti.

(Ebû Davud)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
NAMAZIN FAZİLETİ



Talha bin Ubeydullah'dan anlatılıyor:

Necid ahalisinden saçları dağınık, sesinin gürültüsü işitilip ne dediği yanımıza gelinceye kadar anlaşılmayan bir şahıs Resûlüllah aleyhisselâma geldi; baktık ki:

İslâm nedir? diye soruyor adam.

Bunun üzerine Resûlüllah aleyhisselâm:

Bir gün bir gecede beş vakit namazdır, buyurdu.

Adam:

Beşten fazla bir şey yok mu? dedi.

Peygamber aleyhisselâm:

Hayır, nafile kılmak arzu edersen başka, fakat farz olarak sadece beştir, buyurdu. Ve kendisine Ramazan ayı orucunu anlattı:

Adam:

Bundan başka oruç var mı? dedi.

Resulüllah aleyhisselâm:

Nafile olarak tutmak istersen başka, fakat farz olarak yoktur, buyurdu. Ve kendisine zekâtı, anlattı,

Adam:

Söylediğin miktardan fazlası var mı? diye sordu.

Peygamber aleyhisselâm:

Nafile olarak vermek arzu edersen başka, fakat farz olarak, anlattığım kadardır, dedi.

Bundan sonra adam:

Allah'a yemin ederim ki, bundan ne fazla ne de noksan yaparım, diyerek dönüp gitti.

Allah'ın Resulü de:

Doğru söylüyorsa, felaha erişti, buyurdu.

(Buharı, Müslim, Ebû Davud, Neseî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ÜMMETİ MUHAMMED'İN AFFI



Amir bin Sa'd radıyallahü anh babasından naklen anlatıyor:

Peygamber aleyhisselâm ile beraber Medine'ye gitmek üzere Mekke'den yola çıktık ve Azverâ isimli mıntıkaya yaklaştığımızda, Nebiy aleyhisselâm indi ve ellerini kaldırıp bir müddet Allah'a dua ettikten sonra yere kapanıp secde etti. Secdede uzun bir süre durdu, yine ellerini kaldırıp bir müddet Allah'a duada bulunduktan sonra yere kapanarak secdeye vardı; yine Uzun bir süre durduktan sonra tekrar ellerini kaldırarak, bir süre daha Allah'a dua etti ve sonra yere kapanarak secde etti. Bundan sonra da şöyle buyurdu:

Muhakkak ben Rabbime yalvarıp ümmetim için şefaat ettim de Rabbim ümmetimin üçte birinin günahlarını affetti; bunun üzerine, şükürde bulunmak için secdeye kapandım. Sonra başımı kaldırarak ümmetim için Rabbime yalvardım da yine üçte birinin daha günahlarını bağışladı; bunun üzerine, şükretmek için secdeye vardım. Sonra başımı kaldırdım, ümmetim için Rabbime yalvardım da, ümmetimin son üçte birinin de günahlarını bağışladı ve Rabbime secde etmek için yere kapandım.

(Ebû Davud)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
NAMAZDAN SONRA ZİKRİN FAZÎLETİ



Ebû Hüreyre radıyallahü anh'ten rivayet edilerek anlatılıyor:

Muhacirlerin fakirleri Resulüllah aleyhisselâma gelip dediler ki:

«Servet sahibi Müslümanlar derece ve nimetler bakımından bizi geçtiler...» Resulüllah aleyhisselâm da «ne hususta» diye buyurunca; muhacir fakirler:

«Biz namaz kılıyoruz, onlar da kılıyorlar; biz oruç tutuyoruz, onlar da tutuyorlar; fakat onlar sadaka verdikleri halde biz veremiyoruz; onlar köle azad ediyorlar, biz edemiyoruz.» dediler.

Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:

«Size, sizden ilerde bulunanlara yetişebileceğiniz, sizden, geride, sizden aşağıda olanları geçebileceğiniz ve sizin yaptığınız gibi yapanlar müstesna, sizden başka kimsenin daha faziletli olamıyacağı bir şey öğreteyim mi?» buyurdu.

Muhacirlerin fakirleri: _

«Evet, Öğret, ey Allah'ın Resulü» diye cevap verdiler.

Peygamber aleyhisselâm da:

«Her namazın sonunda otuz üç defa Sübhânellah (Allah'ı her türlü noksanlıktan tenzih ederim.) otuz üç defa Elhamdülillah (Hamd Allah'a mahsustur,) otuz ÜQ defa Allahü Ekber (Allah en büyüktür) deyiniz» buyurdu.

Muhacir fakirler, Resulüllah aleyhisselâma gelerek dediler ki:

«Mal ve servet sahibi kardeşlerimiz bizim bu yaptığımızı işitip onlar da aynen böyle yaptılar.»

Bunun üzerine Allah'ın Resulü şöyle buyurdu:

«Bu Allah'ın fazlıdır, dilediğine verir.»

(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
DUALARIN KABUL ZAMANI



Ebû Hüreyre radıyaîlahü anh'den anlatılır:

Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurmuşlardır:

«Güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı Cuma günüdür. Çünkü Adem aleyhisselâm o günde yaratıldı, o günde Cennete konuldu, o günde Cennetten yer yüzüne indirildi. O günde bir saat vardır ki; Allah'tan bir şey isteyerek, kıldığı namazı o saate isabet ettiren her müslim kuluna Allah istediğini verir.»

Ebû Hüreyre radıyallahü anh devam ederek derki:

Sonra Abdullah bin Selâm'a rastgeldim ve kendisine bu Hadîsi anlatınca; Abdullah bin Selâm:

— O saati biliyorum, dedi. Bunun üzerine kendisine:

— Hiç bahillik etme, onu bana haber ver, dedim. O da:

— ikindiden sonra güneş batıncaya kadar olan zamandır, diye söyledi.

Dedim ki: ,

— İkindiden sonra nasıl olabilir? Allah'ın Resulü: Müslim kul namaz kılarken o saate isabet etmez, buyurmuştu. Halbuki ikindiden sonraki vakit namaz kılınmayan bir zamandır.

Bunun üzerine Abdullah bin Selâm şöyle cevap verdi:

— Resûlullah, oturup da namazı bekleyen kimse namazdadır, buyurmamış mı idi?

— Evet, dedim. O da:

— İşte, bu o demektir, dedi.

Ebû Hüreyre ile Abdullah bin Selâm bu saatin güneş batmadan önceki saat olduğunu söylemişlerdir.

(Tirmizî, Ebû Davud, Neseî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
KADINLARA NASİHAT



Câbir radıyallahu anh'ten şöyle anlatılır:

Peygamber aleyhisselâm ile Bayram namazında bulundum da, ezan ve kamet okunmadan, hutbeden önce namaza başladı. Sonra Bilâl radıyallahu anh'e dayanarak hutbe okumak için kalktı. Ve takvayı emrederek Allah'a taat ve ibadete teşvik etti ve insanlara vaz-u nasihatte bulunduktan sonra, Mescidin gerisinde bulunan kadınlara geldi ve onlara da vaz-u nasihat ederek:

— Sadaka veriniz, çünkü çoğunuz cehennem odunusunuz!, deyince, kadınların hayırlılarından yanakları al biri kalktı ve:

— Ey Allah'ın Resulü; neden çoğumuz cehennem odunları oluyoruz, dedi.

Peygamber aleyhisselâm buna cevaben şöyle buyurdu:

— Çünkü, siz çok çok şikâyet eder ve kocanızın nimetlerini örter, görmezsiniz.

Bunun üzerine kadınlar ziynetlerinden küpelerini ve yüzüklerini Bilâl'in elbisesine koyarak sadaka vermeye başladılar.

(Buharı, Müslim, Ebû Davud, Neseî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
CEHENNEMDE KADINLAR



İbni Abbas radıyallahü anh anlatıyor:

Peygamber aleyhisselâm zamanında güneş tutulmuştu. Allah'ın Resulü namaz kılıp uzun uzun kıyamda kaldı.

Bundan sonra Peygamberimiz şöyle buyurdu:

— Muhakkak güneş ile ay Allah'ın âyetlerinden birer âyettir. Hiç bir kimsenin ölümü ve yaşaması için tutulmazlar; şu halde tutulduklarını görünce Allah'ı zikrediniz.

İnsanlar dediler ki:

— Ey Allah'ın Resulü, durduğun yerde bir şey almaya uzanmış olduğunu, sonra da irkilip geri çekildiğini gördük. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:

— Katî olarak Cenneti gördüm de, bir salkım üzüm yakaladım. Koparmaya muvaffak olsaydım, dünya durduğu sürece ondan yiyebilecektiniz. Bana Cehennemde gösterildi. Şu anda gördüğüm manzaradan daha kötü hiç bir manzara görmedim. Cehennemdekilerin çoğunu da kadınlardan gördüm, buyurdu.

— Ey Allah'ın Resulü, ne sebeble onların çoğu kadınlardandır? diye sordular da, Peygamber aleyhisselâm:

— Küfürleri sebebiyle, cevabında bulundu.

— Allah'a mı küfrediyorlar? diye yine sordular. Peygamber aleyhisselâm:

— Kocalarına ve kendilerine yapılan nimete küfrediyorlar; onlardan birine dünyayı versen, yahud ömrü boyunca iyilikte bulunsan, yine senden hoşlarına gitmeyen bir şey görünce, senden hiç bir zaman hayır görmedim, derler, buyurdu.

(Buharî, Müslim, Neseî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ZEKAT VERMEMENİN CEZASI



Ebû Hüreyre radıyallahü anh, Peygamber aleyhisselâmın zekâtını vermeyenler hakkında şöyle buyurduğunu anlatıyor:

Kim Allah kendisine mal vermiş de zekâtını vermemişse, zekâtı verilmemiş olan o malı, kıyamet gününde, iki gözü üzerinde iki siyah nokta bulunan korkunç ve zehirli erkek bir yılan suretine konulur ve bu korkunç yılan kıyamet gününde mal sahibinin boynuna sarılır. Sonra, ağzı ile sahibinin çenelerini iki tarafından yakalar Ve:

— Ben senin malınım, ben senin hazinenim! der.

Peygamber aleyhisselâm bunu anlattıktan sonra Âl-i Imran Sûresi'nden şu âyeti kerimeyi okur:

— Sakın Allah'ın kendilerine ihsan buyurduğu nimetlerden başkasına vermekte bahillik gösteren kimseler bunun kendileri hakkında hayırlı olduğunu zannetmesinler, aksine bu, onlar hakkında bir serdir. Bahillik yaptıkları şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır.

(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Nesei)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ZEKATINI VERMEYENLERLE HARP



Ebû Hüreyre radıyallahü anh anlatıyor:

Resûlullah aleyhisselâm âhireti şereflendirip yerine Ebû Bekir radıyallahü anh halîfe olduktan sonra Arab'tan küfredenler küfre dalınca, Hattab oğlu Ömer radıyallahü anh Ebû Bekir'e bu husustaki kararıyla alâkalı olarak şöyle dedi:

— Nasıl o insanlara savaş ilân edersin ki, Peygamber aleyhisselâm «La ilahe illallah» deyinceye kadar insanlarla harbetmekle emrolundum. Fakat bunu söyleyen kişinin malı da canı da benim nazarımda emniyettedir, Allah hakkı müstesna ki, o kişinin gizli olan niyet ve düşüncesiyle alâkalı hisabı Allah'a aittir, buyurmuştur.

Mü'minlerin Emiri Ebû Bekir radıyallahü anh şöyle cevap verdi:

— Allah'a yemin ederim ki namaz ile zekât arasında farklı davranan kimselerle harbedeceğim. Çünkü zekât mal hakkıdır. Allah'ın Peygamberine verdikleri bir dişi oğlağı bile bana vermekten kaçınırlarsa, bu sebeple kendileri ile savaşacağım.

Bunun üzerine Hazreti Ömer şöyle dedi:

— Allah'a yemin ederim ki, bu kimselerle savaşmak Ebû Bekir'in kalbine Allah'ın ilhamından başka bir şey değil, bunlar üzerine harb ilân etmek haktır.

(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Neseî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
BORÇLUYA KOLAYLIK



Huzeyfe radıyallahü anh, Peygamber aleyhisselâmın şöyle buyurduğunu anlatıyor:

Melekler sizden önce geçen bir şahsın ruhu ile karşılaşmışlardı ve kendisine:

— Hayır olarak bir şey işledin mi? diye sormuşlardı da, adam:

— Hayır, diye cevabta bulunmuştu. Melekler:

— Biraz düşün, dediler. Adam:

— insanlara borç verirdim de, hizmetçilerime, güç vaziyette olanların borçlarını tehir etmelerini, hâli iyi bulunanlardan da mümkün olanı almalarını emrederdim, dedi.

Allahü Teâlâ da:

— Bu kuluma kolaylık gösterin, buyurdu.

(Buharî, Müslim, Tirmizî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
BORÇLUNUN NAMAZI



Câbir radıyallahü anh şöyle anlatır.:

Üzerinde borç bulunduğu halde ölen kimsenin, Allah'ın Resulü cenaze namazını kılmazdı da, bir cenaze getirilince, «Ölen kişinin borcu var mı?» diye sordu.

— Evet, iki dinar borcu var, dediler de, Peygamber aleyhisselâm:

— Arkadaşınızın cenaze namazını kılın! buyurdu ve kendisi kılmak istemedi.

Ebû Katâde «o iki dînar borcu ödemeyi ben üzerime alıyorum» deyince, Allah'ın Resulü de cenaze namazını kıldı.

Allah, Peygamberine fetihler müyesser kılıp bereket meydana gelince, Resulûllah aleyhisselâm, «Ben her mümine kendisinden daha yakınım. Kim ölüp de borç bırakırsa, onun borcunu ödemek benim üzerimedir. Mal bırakanın malı ise mirascılarınındır.» buyurdu.

(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Neseî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ORUCUN FAZİLETİ



Muaz bin Cebel radıyallahü anh şöyle rivayet ediyor:

Peygamber aleyhisselâm ile bir seferde beraber bulunuyordum. Bugün sabahleyin onun yanında idim ve beraber yürüyorduk. Kendisine dedim ki:

— Ey Allah'ın Resulü, bana, cehennemden uzaklaştıran ve cennete koyan bir iş haber ver.

Allah'ın Peygamberi buyurdular ki:

— Bana büyük bir şeyden sordun. Ancak Allah'ın kolaylaştırdığı kimseye o, kolaydır. Şöyle ki: Allah'a ibadette bulunur, ona hiç bir şeyi ortak koşmazsın, namazı devamlı olarak kılar, haccını da eda edersin. Ve ilâve ederek: Sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç, günahlardan koruyucu bir ibadettir. Sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahların ateş azabını söndürür. Kişinin, gecenin tenha vaktinde kıldığı namaz, salih kulların alâmetidir.

Sonra Resulûllah aleyhisselâm: «Çok ibâdet etmekten, (o kimselerin) vücudları yataklardan uzak kalır; korkarak ve ümid ederek Rablerine yalvarırlar, verdiğimiz rızıklardan başkalarına verirler, yaptıklarına karşılık olarak, onlar için gizlenen müjdeyi bilen olmaz.» (Secde Sûresi) mealindeki Âyet-i Kerîmeyi okudu.

Ve bundan sonra:

— Sana işin başını, temel direğini ve zirvesini söyleyeyim mi? buyurdular.

— Söyle ey Allah'ın Resulü, dedim. Buyurdular ki:

— İşin başı islâm, temel direği namaz, zirvesi de cihad'dır. Bundan sonra buyurdular ki:

— Bunların hepsini koruyan şeylerin ne olduğunu haber vereyim mi?

— Haber ver, Ey Allah'ın Resulü, dedim. Bunun üzerine eli ile dilini işaret ederek:

— Bunu, yani dilini koru, buyurdular. Bunun üzerine:

— Konuştuklarımızla mesul tutulur muyuz, ey Allah'ın Resulü? diye sordum.

— Allah, Allah, ey Muaz! Dillerinin ettiğinden başka bir şey insanları cehenneme atar mı? Yani çoğu defa insanı felâkete götüren dili dilinin yaptıklarıdır, buyurdu.

(Tirmizî)

* * *
 
M Çevrimdışı

Muhamed Dolaku

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
FAKİRİN KEFARETİ



Ebû Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:

Bir adam Peygamber aleyhisselâmın huzuruna gelerek şöyle dedi

— Helak oldum, Ey Allah'ın Resulü! Peygamber aleyhisselâm:

— Seni ne helak etti? diye sordular. Adam:

— Ramazanda hanımıma yaklaştım, dedi. Peygamber aleyhisselâm:

— Azad edilecek kölen var mı? diye sordular. Adam, hayır cevabını verince:

— Aralıksız iki ay oruç tutabilir misin? dedi.

Adam, hayır cevabını verdi, oturdu. Bu esnada Allah'ın Resulüne bir zenbil kuru hurma getirmişlerdi. Resulûllah:

— Al şu hurmaları sadaka olarak dağıt, buyurdular. Adam:

— Bizden daha fakir olanlara mı, ey Allah'ın Resulü? Allah'a yemin ederim ki şu iki siyahtaşın arasında (Medine'de) buna, bizden daha fazla muhtaç kimse yoktur, deyince Peygamber aleyhisselâm ön dişleri gözükecek nisbette güldü ve sonra şöyle buyurdu:

— Bunu alıp git, çoluk çocuğunu doyur.

(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmîzî, Neseî)

* * *
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt