Ö
Çevrimdışı
Türkiye Hükümeti El Kaide ve Taliban Hareketlerini desteklediği iddia edilen yüzlerce kişinin mal varlıklarına el koydu. Özgür-Der Hükümete sert çıktı
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, bugün yayınladığı basın açıklamasıyla Meclis’in Şubat 2013 tarihinde kabul ettiği terörizmin finansmanını önlenmesine dair kanunun işleyişine değindi. Bakanlar Kurulu’nun El-Kaide ve Taliban bağlantısı gerekçesiyle yüzlerce kişinin mal varlığına el koyma kararı aldığını hatırlatan Kaya bu kanun ile küresel güçlere muhalif bütün oluşumların hedefe konulduğunu belirtti.
TERÖRİST SIFATINI HAK EDENLER
DİRENENLER DEĞİL, KÜRESEL EGEMENLERDİR!
Yeryüzü genelinde büyük zulümlere, haksızlıklara yol açan uluslar arası sistem bir yandan da baskı ve dayatma yoluyla mevcut zalimane işleyişi meşrulaştırma ve yaygınlaştırma çabalarını sürdürüyor. Dünyayı mazlum halklar için bir cehenneme çevirenler, sivil, savunmasız insanları kitleler halinde katledenler, ülkeleri işgal edenler zorbalıklarına karşı çıkanlara ise gayet pişkince “terörist” yaftası yapıştırabiliyor ve herkesten de bu adaletsiz, haksız tanımlamalarını aynen kabul etmelerini talep edebiliyorlar. İşte 13 Şubat 2013 tarihinde Meclisten geçirilen “Terörizmin Finansmanını Önleme Kanunu”nun bu işleyişin açık bir tezahürü, uluslar arası baskılarla Türkiye’ye kabul ettirilmiş bir dayatma olduğu bugün daha net bir biçimde anlaşılmaktadır!
Bu kanuna dayalı olarak Bakanlar Kurulu El-Kaide ve Taliban örgütleriyle bağlantılı olduğu iddia edilen 349 gerçek ve 67 tüzel kişinin mal varlıklarına el koyma kararı almıştır. Muhtemelen bu tür kararların arkasının geleceği, küresel sistemin efendileriyle çelişen, çatışan tüm odakların aşama aşama hedef alınacakları tahmin edilebilmektedir. ABD, Rusya, AB gibi küresel güçlerin kendileri için tehlike unsuru olarak gördükleri, düşmanlaştırdıkları her tür muhalif odağın mümkün olan her araçla baskı altına alınması beklenen bir durumdur.
BM Güvenlik Konseyi, OECD vb. uluslararası kuruluşların belirledikleri çerçevede alınan bu kararın ne Türkiye’nin, ne de dünyanın mazlum halklarının maslahatlarıyla bir alakasının bulunmadığı, tümüyle emperyalist odakların çıkar ve taleplerini karşılamaya yönelik olduğu tartışmasızdır.
Ne ilginçtir ki, birilerine “terörist” yaftası yapıştırma hakkı ve salahiyeti dünyayı kasıp kavuranların, yağmalayanların inhisarındadır. Bu yönüyle Afganistan’ı işgal eden ABD’nin yaptığı terörizm sayılmamakta ama işgale karşı direnen Taliban ise terörist olarak yaftalanmaktadır. Aynı şekilde Irak’ı kan gölüne çeviren ABD, Mali’yi işgal eden Fransa, Çeçenistan’ı işgal eden Rusya terörist olmamakta ama işgale direnen el-Kaide için terörist sıfatı layık görülebilmektedir.
Bu mantığın nasıl devam ettirildiği açıktır. Siyonist işgalciler saygın birer devlet adamı muamelesi görmekteyken, “küresel efendiler” nezdinde Hamas terörist örgüt sayılmaktadır. Somali’nin işgal edilmesine karşı çıkan eş-Şebab örgütünün terörist olup olmadığına işgalci Kenya ve destekçileri karar vermektedirler. Bu zalimane mantık öylesine çarpıcıdır ki, Suriye’de kanlı Baas diktatörlüğüne karşı mücadele eden direnişçiler terörist ilan edilirken; küresel haramiler, uçaklarla, füzelerle şehirleri vuran, 100 bin kişinin katili Esed için terörist sıfatını kullanmaktan imtina etmektedirler.
Kuran-ı Kerim yeryüzünü ifsad eden bu zalimlerin ikiyüzlülüğünü çok açık biçimde bizlere bildirmekte; kendilerine yeryüzünde fesad çıkarmayın denildiğinde “biz ancak ıslah edicileriz” diyen bu zalimlerin “bozguncuların ta kendileri” olduklarını vurgulamaktadır.
Ve ne yazık ki, dünyayı işgalleriyle, katliamlarıyla, zulümleriyle yaşanmaz kılan bu zalimlerin propagandalarıyla, yönlendirmeleri ve dayatmalarıyla hareket edilmektedir. Bu tür dayatmaların Türkiye’yi mazlum halklar nezdinde tutarsız, işgalcilerin zulmüne karşı direnen güçler nezdinde adaletsiz konuma sürükleme riski belirgindir. Oysa saygınlık, onur ve kardeşlik ancak zalimane baskı ve dayatmalara karşı haktan, adaletten yana tutum alışlarla elde edilir ve korunur. Açıkça haksızlık, tutarsızlık, çifte standart içerdiği görülen Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararı bu işleyişin bir yansıması olarak değerlendiriyor ve kınıyoruz.
Rıdvan Kaya
Özgür-Der Genel Başkanı
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, bugün yayınladığı basın açıklamasıyla Meclis’in Şubat 2013 tarihinde kabul ettiği terörizmin finansmanını önlenmesine dair kanunun işleyişine değindi. Bakanlar Kurulu’nun El-Kaide ve Taliban bağlantısı gerekçesiyle yüzlerce kişinin mal varlığına el koyma kararı aldığını hatırlatan Kaya bu kanun ile küresel güçlere muhalif bütün oluşumların hedefe konulduğunu belirtti.
TERÖRİST SIFATINI HAK EDENLER
DİRENENLER DEĞİL, KÜRESEL EGEMENLERDİR!
Yeryüzü genelinde büyük zulümlere, haksızlıklara yol açan uluslar arası sistem bir yandan da baskı ve dayatma yoluyla mevcut zalimane işleyişi meşrulaştırma ve yaygınlaştırma çabalarını sürdürüyor. Dünyayı mazlum halklar için bir cehenneme çevirenler, sivil, savunmasız insanları kitleler halinde katledenler, ülkeleri işgal edenler zorbalıklarına karşı çıkanlara ise gayet pişkince “terörist” yaftası yapıştırabiliyor ve herkesten de bu adaletsiz, haksız tanımlamalarını aynen kabul etmelerini talep edebiliyorlar. İşte 13 Şubat 2013 tarihinde Meclisten geçirilen “Terörizmin Finansmanını Önleme Kanunu”nun bu işleyişin açık bir tezahürü, uluslar arası baskılarla Türkiye’ye kabul ettirilmiş bir dayatma olduğu bugün daha net bir biçimde anlaşılmaktadır!
Bu kanuna dayalı olarak Bakanlar Kurulu El-Kaide ve Taliban örgütleriyle bağlantılı olduğu iddia edilen 349 gerçek ve 67 tüzel kişinin mal varlıklarına el koyma kararı almıştır. Muhtemelen bu tür kararların arkasının geleceği, küresel sistemin efendileriyle çelişen, çatışan tüm odakların aşama aşama hedef alınacakları tahmin edilebilmektedir. ABD, Rusya, AB gibi küresel güçlerin kendileri için tehlike unsuru olarak gördükleri, düşmanlaştırdıkları her tür muhalif odağın mümkün olan her araçla baskı altına alınması beklenen bir durumdur.
BM Güvenlik Konseyi, OECD vb. uluslararası kuruluşların belirledikleri çerçevede alınan bu kararın ne Türkiye’nin, ne de dünyanın mazlum halklarının maslahatlarıyla bir alakasının bulunmadığı, tümüyle emperyalist odakların çıkar ve taleplerini karşılamaya yönelik olduğu tartışmasızdır.
Ne ilginçtir ki, birilerine “terörist” yaftası yapıştırma hakkı ve salahiyeti dünyayı kasıp kavuranların, yağmalayanların inhisarındadır. Bu yönüyle Afganistan’ı işgal eden ABD’nin yaptığı terörizm sayılmamakta ama işgale karşı direnen Taliban ise terörist olarak yaftalanmaktadır. Aynı şekilde Irak’ı kan gölüne çeviren ABD, Mali’yi işgal eden Fransa, Çeçenistan’ı işgal eden Rusya terörist olmamakta ama işgale direnen el-Kaide için terörist sıfatı layık görülebilmektedir.
Bu mantığın nasıl devam ettirildiği açıktır. Siyonist işgalciler saygın birer devlet adamı muamelesi görmekteyken, “küresel efendiler” nezdinde Hamas terörist örgüt sayılmaktadır. Somali’nin işgal edilmesine karşı çıkan eş-Şebab örgütünün terörist olup olmadığına işgalci Kenya ve destekçileri karar vermektedirler. Bu zalimane mantık öylesine çarpıcıdır ki, Suriye’de kanlı Baas diktatörlüğüne karşı mücadele eden direnişçiler terörist ilan edilirken; küresel haramiler, uçaklarla, füzelerle şehirleri vuran, 100 bin kişinin katili Esed için terörist sıfatını kullanmaktan imtina etmektedirler.
Kuran-ı Kerim yeryüzünü ifsad eden bu zalimlerin ikiyüzlülüğünü çok açık biçimde bizlere bildirmekte; kendilerine yeryüzünde fesad çıkarmayın denildiğinde “biz ancak ıslah edicileriz” diyen bu zalimlerin “bozguncuların ta kendileri” olduklarını vurgulamaktadır.
Ve ne yazık ki, dünyayı işgalleriyle, katliamlarıyla, zulümleriyle yaşanmaz kılan bu zalimlerin propagandalarıyla, yönlendirmeleri ve dayatmalarıyla hareket edilmektedir. Bu tür dayatmaların Türkiye’yi mazlum halklar nezdinde tutarsız, işgalcilerin zulmüne karşı direnen güçler nezdinde adaletsiz konuma sürükleme riski belirgindir. Oysa saygınlık, onur ve kardeşlik ancak zalimane baskı ve dayatmalara karşı haktan, adaletten yana tutum alışlarla elde edilir ve korunur. Açıkça haksızlık, tutarsızlık, çifte standart içerdiği görülen Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararı bu işleyişin bir yansıması olarak değerlendiriyor ve kınıyoruz.
Rıdvan Kaya
Özgür-Der Genel Başkanı