H
Çevrimdışı
Riyâzu’s-Sâlihîn
Her An Allah ile
Beraber Olma Bilinci
(Murâkabe)
O Allah, namaza kalktığında seni ve secde edenler arasında dolaşmanı görüyor.
(Şuarâ, 26/218-219)
...Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir...
(Hadîd, 57/4)
Şüphesiz yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.
(Âl-i İmrân, 3/5)
Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.
(Mü’min, 40/19)
60. Ömer b. Hattâb (ra) anlatıyor:
Bir gün Allah Resûlü’nün yanında otururken yanımıza bir adam çıkageldi;
elbisesi bembeyaz, saçları simsiyahtı, uzak yoldan gelmişe benzemiyordu.
Hiçbirimiz onu tanımıyorduk. Peygamber’in önüne kadar gelip oturdu ve
dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı,
ellerini de uyluklarına koydu ve:
–Ey Muhammed, İslâm’ın ne olduğunu bana söyle, dedi. Resûlullah :
–İslâm, “Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed de Allah’ın Resûlü’dür”, diye
şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman,
gücün yeterse hacca gitmendir, buyurdu. Adam:
–Doğru söylüyorsun, dedi. Hem sorup, hem de tasdik etmesi
tuhafımıza gitti. Ondan sonra:
–İman nedir, diye sordu. Peygamber de :
–İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve
âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmandır,
diye cevap verdi. Adam yine:
–Doğru söylüyorsun, dedi ve:
–İhsan nedir, diye sordu. Peygamber de:
–İhsan, Allah’ı görüyormuşsun gibi ibadet etmendir.
Sen O’nu görmesen de, O seni görüyor, buyurdu. O yine:
–Doğru söylüyorsun, dedi. Sonra:
–Kıyametin vaktini bana söyle, dedi. Peygamber :
–Bu konuda kendisine soru sorulan kişi, sorandan daha bilgili değildir, dedi.
–O hâlde, alâmetlerini söyle, deyince, Resûlullah :
–Annelerin, kendilerine cariye muamelesi yapacak çocuklar doğurması,
yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının yüksek binalar yapmakta
birbirleriyle yarışmalarıdır, dedi. Daha sonra o yabancı kalkıp gitti.
Ben bir müddet kaldım, sonra Peygamber :
–Ey Ömer, soruları soran kişinin kim olduğunu biliyor musun, dedi.
–Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dedim. Resûlullah da:
–O, Cebrail’di, size dininizi öğretmek için gelmişti, buyurdu.
(M93 Müslim, Îmân, 1)
61. Ebû Zer Cündüb b. Cünâde ve Ebû Abdurrahmân Muâz b. Cebel’den (ra)
rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:
Nerede olursan ol, Allah’tan kork; kötülük yaparsan, peşinden hemen iyilik
yap ki, kötülüğü silip götürsün; insanlara karşı güzel ahlâkla davran.
(T1987 Tirmizî, Birr, 55)
62. İbn Abbâs (ra) anlatıyor:
Bir gün Peygamber’in arkasında bulunuyordum. Bana şöyle söyledi:
“Delikanlı, sana birkaç cümle öğreteyim: Allah’ın emirlerini ve nehiylerini
gözet ki, Allah da seni gözetsin. Evet, Allah’ı gözet ki, O’nu yanında bulasın.
Bir isteğin varsa Allah’tan iste, yardım dileyeceksen Allah’tan dile ve bil ki
bütün insanlar sana bir fayda sağlamak için çalışsalar, ancak Allah’ın senin
için yazdığı şeyi sağlayabilirler. Eğer bütün insanlar, sana zarar vermeye
kalkışsalar, ancak Allah’ın yazmış olduğu zararı verebilirler. Kalemler
kaldırılmış, yazgı tamamlanmıştır.”
(T2516 Tirmizî, Kıyâmet, 59)
Tirmizî’nin dışında nakledilen bir rivayet şöyledir:
“Allah’ın emir ve nehiylerini gözet ki, O’nu yanında bulasın; rahat
zamanlarında (iyilik ve hayır yaparak) Allah’ı hatırla ki, O da seni zor
zamanda kollasın. Bil ki başına gelmesi takdir edilmeyen bir şeye düçar
olacak değilsin. Başına gelmesi takdir edilen şeyden de kurtulacak değilsin.
Unutma ki, sabreden kazanır. Sıkıntıya katlanan kurtulur, zorluğa göğüs
geren kolaylığa erer.”
(Beyhakî, Şuabü’l-îmân, XII, 354, hadis no:9529)
63. Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir:
Siz birtakım işler yapıyor ve onları kıldan ince görüyor, hiçe sayıyorsunuz.
Hâlbuki Resûlullah zamanında, biz onları, insanı helâk eden büyük
günahlardan sayıyorduk.
(B6492 Buhârî, Rikâk, 32)
64. Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre
Peygamber şöyle demiştir:
Allah Teâlâ gücenir. Allah’ın gücenmesi, kulunun O’nun haram kıldığı şeyleri
yapmasından dolayıdır.
(B5223 Buhârî, Nikâh, 108; M6995 Müslim, Tevbe, 36)
65. Ebû Hüreyre (ra), Peygamber’den şöyle dediğini işittiğini nakletmiştir:
İsrailoğullarında biri alacalı, diğeri kel ve öbürü kör olan üç kişi vardır. Allah
Teâlâ, bu insanları sınamak ister. Onlara bir melek gönderir. Melek, alacalıya
gelir, “En çok ne istersin?” diye sorar. Alacalı “Güzel bir renk ve güzel bir
cilt, beni insanlara iğrenç gösteren şeyin giderilmesini isterim.” der. Melek
hemen onu sıvazlar, iğrenç hâl kendisinden gider ve rengi güzelleşir. Melek
ona, “En sevdiğin mal nedir?” diye sorar. Alacalı adam, “Deve yahut inek”
cevabını verir. (Bunun hangisini söylediği hakkında ravinin şüphesi vardır.)
Ona on aylık bir gebe dişi deve verilir ve melek, “Allah, bunları senin için
bereketli kılsın.” der.
Sonra kel olan adamın yanına gider ve “En çok ne istersin?” diye sorar.
O da “Güzel bir saçım olmasını ve insanları iğrendiren bu hâlin benden
giderilmesini isterim” der. Melek hemen onu da sıvazlar, iğrenç görüntü
gider ve güzel saçları çıkar. Sonra melek ona, “En sevdiğin mal nedir?” diye
sorar. “İnek” der. Ona gebe bir inek verilir. Melek, “Allah, bunu senin için
bereketli kılsın.” der.
Sonra kör olan kişinin yanına gelir ve “En çok ne istersin?” diye sorar. Kör,
“Cenâb-ı Hakk’ın gözlerimi geri vermesini ve insanları görebilmeyi.” der.
Bunun üzerine melek onun da gözlerini sıvazlar, Allah Teâlâ yeniden
görmesini sağlar. Melek, “En sevdiğin mal nedir?” der. (Adam,) “Koyun.” der.
Bunun üzerine kendisine gebe bir koyun verilir. Hayvanlardan deve ile inek
yavrular, koyun kuzular. Bu üç kimseden her birinin bir vadiyi dolduracak
kadar develeri, inekleri ve koyunları olur.
Melek alacalının önceki hâline bürünerek tekrar yanına gelir ve “Fakir bir
adamım, yola devam etme imkânım kalmadı, bugün ulaşmak istediğim
yere, önce Allah’ın sonra senin yardımın sayesinde varabilirim. Rengini
ve cildini güzelleştiren zâtın hakkı için senden bana bir deve vermeni
istiyorum; ta ki onunla yolculuğumu tamamlayabileyim.” der. (Daha önce
alaca hastalığına yakalanan) adam, “Verilmesi lazım gelen haklar çoktur!”
karşılığını verir. Bunun üzerine melek, “Ben seni tanır gibi oluyorum, sen
alacalı biriydin, insanlar senden iğrenirlerdi, fakirdin, Allah sana mal verdi,
öyle değil mi?” der. Alacalı adam, “Bu mal bana dededen, babadan miras
olarak intikal etti.” der. Melek, “Eğer yalan söylüyorsan Allah seni önceki
hâline döndürsün” der.
Melek daha sonra kelin kılığına girerek onun yanına gelir, ona da ötekine
söylediği gibi söyler. Adam ala tenli gibi cevap verir. Melek buna da “Eğer
yalan söylüyorsan, Allah seni evvelki hâline çevirsin.” der.
Sonra körün kılık ve kıyafetine girerek onun yanına gelir ve “Yolcu ve fakir
bir adamım, yola devam etme imkânım kalmadı. Bugün önce Allah’ın,
sonra senin yardımın sayesinde gideceğim yere varabileceğim. Sana tekrar
görmeyi bahşeden Allah hakkı için senden bir koyun istiyorum; ta ki onunla
yolculuğumu devam ettirebileyim.” der. Bunun üzerine daha evvel kör olan
kişi, “Ben kördüm, Allah görmemi sağladı. İstediğini al, istediklerini bırak.
Allah’a yemin ederim ki Allah için hiçbir şeyi senden esirgemeyeceğim.” der.
Melek, “Malın senin olsun, bu sizin için bir imtihandı. Allah, senden razı oldu
ve arkadaşlarına gazap etti.” der.
(M7431 Müslim, Zühd, 10; B3464 Buhârî, Enbiyâ, 51)
66. Ebû Ya’lâ Şeddâd b. Evs’ten (ra) rivayet edildiğine göre
Peygamber şöyle demiştir:
Akıllı insan, kendini sorgulayan ve ölüm ötesi için çalışandır. Âciz insan ise,
nefsini çirkin arzularına uyduran ve Allah’tan olmayacak şeyler umandır.
(T2459 Tirmizî, Kıyâmet, 25)
67. Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre
Resûlullah şöyle buyurmuştur:
Kendisini ilgilendirmeyen ve faydası olmayan (mâlâyâni) şeyleri terk etmesi,
kişinin iyi Müslüman oluşundandır.
(T2317 Tirmizî, Zühd, 11)
68. Hz. Ömer’den (ra) rivayet edildiğine göre Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Kişiye, eşini niçin dövdüğü sorulmaz.*
(D2147 Ebû Dâvûd, Nikâh, 41, 42)
* Rivayet, bu hâliyle yanlış anlaşılmaya müsaittir: “Allah tarafından hesabı sorulmaz.” şeklinde anlaşılmamalıdır.
Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde (I. 20) aynı isnad ile nakledilen rivayette: “Adama, eşini neden dövdüğünü
sorma!” şeklindedir. Burada Hz. Peygamber zamanındaki özel bir olaya işaret edilmektedir. Eşler arası gerilim
aile sırrı olarak kaldıkça başkalarının müdahalesi söz konusu olamaz. Ancak adli mercilere intikal ederse yahut
aleniyet kesbederse başta yakınlar olmak üzere aralarının düzeltilmesi için girişimde bulunmak insani, dinî
ve ahlaki bir vazife olur. Peygamberimiz, kadınlara karşı şiddet kullanmayı yasaklamıştır. Nitekim Medine’de
bir grup hanım eşlerinin kendilerine şiddet uyguladıklarını söyleyerek Hz. Peygamber’den yardım istemişler,
bunun üzerine Peygamber (sav) bunun çok çirkin bir tutum olduğunu belirtmiş ve insanları bu kabil davranışlardan şiddetle menetmiştir
@hutbetussahra:
Bu bölümden çıkarmış olduğum dersler:
-İslam: ALLAH'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in ALLAH'ın Rasûl'ü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve yol bulabilirsen Kâbe'yi haccetmendir. (No. 60)
-İman: ALLAH'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve hayır ve şer olarak kadere inanmaktır. (No. 60)
-İhsan: ALLAH'ı görüyormuş gibi O'na kulluk yapmandır. Sen O'nu görmesende O seni görür. (No. 60)
-Kötülüğün arkasından iyilik yapmak kötülüğü siler. (No. 61)
-ALLAH'ı gözet ki O da seni gözetsin. (No. 62)
-Asla nimetleri kendinden sayma ve hepsinin şükrünü eda et. (No. 65)
-Kendini ilgilendirmeyen şeyi terk etmek Müslümanlığının güzelliğindendir. (No. 67)
-Bir kimseye hanımını niye dövdüğü sorulmaz. (No. 68)
Her An Allah ile
Beraber Olma Bilinci
(Murâkabe)
O Allah, namaza kalktığında seni ve secde edenler arasında dolaşmanı görüyor.
(Şuarâ, 26/218-219)
...Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir...
(Hadîd, 57/4)
Şüphesiz yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.
(Âl-i İmrân, 3/5)
Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.
(Mü’min, 40/19)
60. Ömer b. Hattâb (ra) anlatıyor:
Bir gün Allah Resûlü’nün yanında otururken yanımıza bir adam çıkageldi;
elbisesi bembeyaz, saçları simsiyahtı, uzak yoldan gelmişe benzemiyordu.
Hiçbirimiz onu tanımıyorduk. Peygamber’in önüne kadar gelip oturdu ve
dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı,
ellerini de uyluklarına koydu ve:
–Ey Muhammed, İslâm’ın ne olduğunu bana söyle, dedi. Resûlullah :
–İslâm, “Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed de Allah’ın Resûlü’dür”, diye
şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman,
gücün yeterse hacca gitmendir, buyurdu. Adam:
–Doğru söylüyorsun, dedi. Hem sorup, hem de tasdik etmesi
tuhafımıza gitti. Ondan sonra:
–İman nedir, diye sordu. Peygamber de :
–İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve
âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmandır,
diye cevap verdi. Adam yine:
–Doğru söylüyorsun, dedi ve:
–İhsan nedir, diye sordu. Peygamber de:
–İhsan, Allah’ı görüyormuşsun gibi ibadet etmendir.
Sen O’nu görmesen de, O seni görüyor, buyurdu. O yine:
–Doğru söylüyorsun, dedi. Sonra:
–Kıyametin vaktini bana söyle, dedi. Peygamber :
–Bu konuda kendisine soru sorulan kişi, sorandan daha bilgili değildir, dedi.
–O hâlde, alâmetlerini söyle, deyince, Resûlullah :
–Annelerin, kendilerine cariye muamelesi yapacak çocuklar doğurması,
yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının yüksek binalar yapmakta
birbirleriyle yarışmalarıdır, dedi. Daha sonra o yabancı kalkıp gitti.
Ben bir müddet kaldım, sonra Peygamber :
–Ey Ömer, soruları soran kişinin kim olduğunu biliyor musun, dedi.
–Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dedim. Resûlullah da:
–O, Cebrail’di, size dininizi öğretmek için gelmişti, buyurdu.
(M93 Müslim, Îmân, 1)
61. Ebû Zer Cündüb b. Cünâde ve Ebû Abdurrahmân Muâz b. Cebel’den (ra)
rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:
Nerede olursan ol, Allah’tan kork; kötülük yaparsan, peşinden hemen iyilik
yap ki, kötülüğü silip götürsün; insanlara karşı güzel ahlâkla davran.
(T1987 Tirmizî, Birr, 55)
62. İbn Abbâs (ra) anlatıyor:
Bir gün Peygamber’in arkasında bulunuyordum. Bana şöyle söyledi:
“Delikanlı, sana birkaç cümle öğreteyim: Allah’ın emirlerini ve nehiylerini
gözet ki, Allah da seni gözetsin. Evet, Allah’ı gözet ki, O’nu yanında bulasın.
Bir isteğin varsa Allah’tan iste, yardım dileyeceksen Allah’tan dile ve bil ki
bütün insanlar sana bir fayda sağlamak için çalışsalar, ancak Allah’ın senin
için yazdığı şeyi sağlayabilirler. Eğer bütün insanlar, sana zarar vermeye
kalkışsalar, ancak Allah’ın yazmış olduğu zararı verebilirler. Kalemler
kaldırılmış, yazgı tamamlanmıştır.”
(T2516 Tirmizî, Kıyâmet, 59)
Tirmizî’nin dışında nakledilen bir rivayet şöyledir:
“Allah’ın emir ve nehiylerini gözet ki, O’nu yanında bulasın; rahat
zamanlarında (iyilik ve hayır yaparak) Allah’ı hatırla ki, O da seni zor
zamanda kollasın. Bil ki başına gelmesi takdir edilmeyen bir şeye düçar
olacak değilsin. Başına gelmesi takdir edilen şeyden de kurtulacak değilsin.
Unutma ki, sabreden kazanır. Sıkıntıya katlanan kurtulur, zorluğa göğüs
geren kolaylığa erer.”
(Beyhakî, Şuabü’l-îmân, XII, 354, hadis no:9529)
63. Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir:
Siz birtakım işler yapıyor ve onları kıldan ince görüyor, hiçe sayıyorsunuz.
Hâlbuki Resûlullah zamanında, biz onları, insanı helâk eden büyük
günahlardan sayıyorduk.
(B6492 Buhârî, Rikâk, 32)
64. Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre
Peygamber şöyle demiştir:
Allah Teâlâ gücenir. Allah’ın gücenmesi, kulunun O’nun haram kıldığı şeyleri
yapmasından dolayıdır.
(B5223 Buhârî, Nikâh, 108; M6995 Müslim, Tevbe, 36)
65. Ebû Hüreyre (ra), Peygamber’den şöyle dediğini işittiğini nakletmiştir:
İsrailoğullarında biri alacalı, diğeri kel ve öbürü kör olan üç kişi vardır. Allah
Teâlâ, bu insanları sınamak ister. Onlara bir melek gönderir. Melek, alacalıya
gelir, “En çok ne istersin?” diye sorar. Alacalı “Güzel bir renk ve güzel bir
cilt, beni insanlara iğrenç gösteren şeyin giderilmesini isterim.” der. Melek
hemen onu sıvazlar, iğrenç hâl kendisinden gider ve rengi güzelleşir. Melek
ona, “En sevdiğin mal nedir?” diye sorar. Alacalı adam, “Deve yahut inek”
cevabını verir. (Bunun hangisini söylediği hakkında ravinin şüphesi vardır.)
Ona on aylık bir gebe dişi deve verilir ve melek, “Allah, bunları senin için
bereketli kılsın.” der.
Sonra kel olan adamın yanına gider ve “En çok ne istersin?” diye sorar.
O da “Güzel bir saçım olmasını ve insanları iğrendiren bu hâlin benden
giderilmesini isterim” der. Melek hemen onu da sıvazlar, iğrenç görüntü
gider ve güzel saçları çıkar. Sonra melek ona, “En sevdiğin mal nedir?” diye
sorar. “İnek” der. Ona gebe bir inek verilir. Melek, “Allah, bunu senin için
bereketli kılsın.” der.
Sonra kör olan kişinin yanına gelir ve “En çok ne istersin?” diye sorar. Kör,
“Cenâb-ı Hakk’ın gözlerimi geri vermesini ve insanları görebilmeyi.” der.
Bunun üzerine melek onun da gözlerini sıvazlar, Allah Teâlâ yeniden
görmesini sağlar. Melek, “En sevdiğin mal nedir?” der. (Adam,) “Koyun.” der.
Bunun üzerine kendisine gebe bir koyun verilir. Hayvanlardan deve ile inek
yavrular, koyun kuzular. Bu üç kimseden her birinin bir vadiyi dolduracak
kadar develeri, inekleri ve koyunları olur.
Melek alacalının önceki hâline bürünerek tekrar yanına gelir ve “Fakir bir
adamım, yola devam etme imkânım kalmadı, bugün ulaşmak istediğim
yere, önce Allah’ın sonra senin yardımın sayesinde varabilirim. Rengini
ve cildini güzelleştiren zâtın hakkı için senden bana bir deve vermeni
istiyorum; ta ki onunla yolculuğumu tamamlayabileyim.” der. (Daha önce
alaca hastalığına yakalanan) adam, “Verilmesi lazım gelen haklar çoktur!”
karşılığını verir. Bunun üzerine melek, “Ben seni tanır gibi oluyorum, sen
alacalı biriydin, insanlar senden iğrenirlerdi, fakirdin, Allah sana mal verdi,
öyle değil mi?” der. Alacalı adam, “Bu mal bana dededen, babadan miras
olarak intikal etti.” der. Melek, “Eğer yalan söylüyorsan Allah seni önceki
hâline döndürsün” der.
Melek daha sonra kelin kılığına girerek onun yanına gelir, ona da ötekine
söylediği gibi söyler. Adam ala tenli gibi cevap verir. Melek buna da “Eğer
yalan söylüyorsan, Allah seni evvelki hâline çevirsin.” der.
Sonra körün kılık ve kıyafetine girerek onun yanına gelir ve “Yolcu ve fakir
bir adamım, yola devam etme imkânım kalmadı. Bugün önce Allah’ın,
sonra senin yardımın sayesinde gideceğim yere varabileceğim. Sana tekrar
görmeyi bahşeden Allah hakkı için senden bir koyun istiyorum; ta ki onunla
yolculuğumu devam ettirebileyim.” der. Bunun üzerine daha evvel kör olan
kişi, “Ben kördüm, Allah görmemi sağladı. İstediğini al, istediklerini bırak.
Allah’a yemin ederim ki Allah için hiçbir şeyi senden esirgemeyeceğim.” der.
Melek, “Malın senin olsun, bu sizin için bir imtihandı. Allah, senden razı oldu
ve arkadaşlarına gazap etti.” der.
(M7431 Müslim, Zühd, 10; B3464 Buhârî, Enbiyâ, 51)
66. Ebû Ya’lâ Şeddâd b. Evs’ten (ra) rivayet edildiğine göre
Peygamber şöyle demiştir:
Akıllı insan, kendini sorgulayan ve ölüm ötesi için çalışandır. Âciz insan ise,
nefsini çirkin arzularına uyduran ve Allah’tan olmayacak şeyler umandır.
(T2459 Tirmizî, Kıyâmet, 25)
67. Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre
Resûlullah şöyle buyurmuştur:
Kendisini ilgilendirmeyen ve faydası olmayan (mâlâyâni) şeyleri terk etmesi,
kişinin iyi Müslüman oluşundandır.
(T2317 Tirmizî, Zühd, 11)
68. Hz. Ömer’den (ra) rivayet edildiğine göre Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Kişiye, eşini niçin dövdüğü sorulmaz.*
(D2147 Ebû Dâvûd, Nikâh, 41, 42)
* Rivayet, bu hâliyle yanlış anlaşılmaya müsaittir: “Allah tarafından hesabı sorulmaz.” şeklinde anlaşılmamalıdır.
Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde (I. 20) aynı isnad ile nakledilen rivayette: “Adama, eşini neden dövdüğünü
sorma!” şeklindedir. Burada Hz. Peygamber zamanındaki özel bir olaya işaret edilmektedir. Eşler arası gerilim
aile sırrı olarak kaldıkça başkalarının müdahalesi söz konusu olamaz. Ancak adli mercilere intikal ederse yahut
aleniyet kesbederse başta yakınlar olmak üzere aralarının düzeltilmesi için girişimde bulunmak insani, dinî
ve ahlaki bir vazife olur. Peygamberimiz, kadınlara karşı şiddet kullanmayı yasaklamıştır. Nitekim Medine’de
bir grup hanım eşlerinin kendilerine şiddet uyguladıklarını söyleyerek Hz. Peygamber’den yardım istemişler,
bunun üzerine Peygamber (sav) bunun çok çirkin bir tutum olduğunu belirtmiş ve insanları bu kabil davranışlardan şiddetle menetmiştir
@hutbetussahra:
Bu bölümden çıkarmış olduğum dersler:
-İslam: ALLAH'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in ALLAH'ın Rasûl'ü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve yol bulabilirsen Kâbe'yi haccetmendir. (No. 60)
-İman: ALLAH'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve hayır ve şer olarak kadere inanmaktır. (No. 60)
-İhsan: ALLAH'ı görüyormuş gibi O'na kulluk yapmandır. Sen O'nu görmesende O seni görür. (No. 60)
-Kötülüğün arkasından iyilik yapmak kötülüğü siler. (No. 61)
-ALLAH'ı gözet ki O da seni gözetsin. (No. 62)
-Asla nimetleri kendinden sayma ve hepsinin şükrünü eda et. (No. 65)
-Kendini ilgilendirmeyen şeyi terk etmek Müslümanlığının güzelliğindendir. (No. 67)
-Bir kimseye hanımını niye dövdüğü sorulmaz. (No. 68)