Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Rum Suresi Ne Zaman Nazil Oldu ?

Komutan Talut Çevrimdışı

Komutan Talut

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum kardeşler. Rum suresinin tefsirini farklı kaynaklardan okurken karşıma aşşağıdaki rivayetler çıktı. Bizim klasik olarak bildiğimiz üzere bu ayetler (1-6) rumların yenildiği haberi mekkeye gelince yani 615 yılında nazil oldu. Taberi Mevdudi Elmalılı ve Seyyid Kutup'ta bu şekilde okudum. Bu hadiseyi Kur'an'ın gaybi mucizeleri arasında sayıyoruz ve Rasulullah'ın nübüvvetini ispatta kullanıyoruz. Ancak aşşağıdaki rivayetler kafamı karıştırdı

Tirmizî, Ebu Said el-Hudrî'den şöyle naklediyor: Bedir Günü olunca Rumlar İranlılara galip geldiler. Bu durum müminlerin hoşuna gitmiş, bunun üzerine "Eliflâm mim. Gulibeti'r-Rum..." ayetleri nazil olmuştu.
(Tefsirul Munir ilgili ayetlerin tefsiri)

Rum suresinin M. 622 yılında nazil olmasından birkaç yıl sonra (M. 627 yılında) Hirakl, Dicle nehri üzerindeki Ninova'da Rumların İranlılara karşı ilk defa kesin zaferini tescil etti. Bu sebeple İranlılar Kostantiniyye kuşatmasından çekildiler. M. 628 yılında da İran Kisrası Perviz oğlu Şîra-veyh'in eliyle öldürüldü.
( Tefsirul Munir ilgili ayetlerin tefsiri)



İbn Cerîr der ki: Bize İbn Vekî'nin... Abdullah İbn Mes'ûd'dan rivayetinde o, şöyle anlatmış: İranlılar Rumlara gâlib idiler. Müşrikler İranlıların Rumlara gâlib gelmesini; müslümanlar ise Rumların İranlılara gâlib gelmesini istiyorlardı. Çünkü Rumlar kitâb ehli olup kendilerinin dinlerine daha yakındılar. «Elif, Lâm, Mîm. Rumlar yenildiler. Yakın bir yerde... Onlar bu yenilgilerinden sonra gâiîb geleceklerdir. Birkaç yıl içinde...» âyeti nazil olduğunda (müşrikler): Ey Ebubekir, senin arkadaşın: Rumlar birkaç yıl içinde İranlıları yenecekler, diyor, dediler. Hz. Ebubekir: Doğru söylemiştir, dedi. Onlar: Var mısın, seninle bahse tutuşalım? dediler. Yedi yıl içinde olmak üzere dört devesine bahse girdiler. Yedi sene geçti ve bir şey olmadı (Rumlar gâlib gelemediler). Müşrikler buna sevinirken müslümanlara ağır geldi. Bu, Hz. Peygamber (s.a.)e anlatıldı da: Sizde birkaç yıl ifâdesi ne anlama gelir? diye sordu. Onlar: Ondan az olan sayılara denilir, dediler. Allah Rasûlü: Git, bahsi artır ve süreyi de iki sene uzat, buyurdu. İki sene geçmemişti, ki atlılar gelip Rumların İranlılara gâlib geldiği haberini verdiler. İnananlar buna sevindiler ve «Allah va'dinden asla caymaz.» kısmına gelinceye kadar «Elif, Lâm, Mîm. Rumlar yenildiler...» âyetleri nazil oldu.

(İbn Kesir Tefsiri ilgili ayetin tefsiri)

Şimdi kardeşler bu koyduğum rivayetlere göre burda gaybi bir mucize yok çünkü ayetler rumler galip gelince nazil olmuş oluyor. Ayrıca bu rivayetler meşhur olan rivayetlerle de tarih olarak çelişiyor ayrıca bunları kabul edersek Ebubekir'in iddiaya girmesi hadisesini nereye koyacağız ?

@Abdulmuizz Fida hocam bu ayetlerin nuzülunun sebebini olaylar ile aktarıp bu rivayetlere cevap verebilir misiniz ? Rivayetler birbirleriyle çelişir gibi vallahi kafam çok karıştı yardım edebilirseniz çok makbule geçer Allah razı olsun.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh kardeşim,

Elif Lâm Mim. 2. Rumlar yenildiler. 3. Yakın bir yerde. Ama onlar, bu yenilgilerinden sonra gâlib geleceklerdir. 4. Birkaç yıl içinde. Eninde sonunda emir Allah'ındır. O gün mûminler de sevineceklerdir. 5. Allah'ın yardımı ile. O, dilediğine yardım eder ve O Azız'dir, Rahim'dir. (Rum suresi)

Meşhur rivayetlere göre bu âyet-i kerimeler, İran kralı (Kisrâ) Şâpûr'un, Şam beldeleri ile ondan sonra gelen Cezîre ve Rum diyarının içlerine kadar olan yerleri ele geçirip Rum Kralı Hirakl'ı zor durumda bırakıp Kostantıniyye'ye (İstanbul) sığınmaya mecbur bıraktığı zaman nazil olmuştur. (ibn Kesîr, Tefsîrui-Kur'âni'l-Azîm, VI.304)

Müfessirler şöyle anlatıyor: Kisrâ (Fars kiralı) Rumlara karşı bir ordu gönderdi. Ordunun başına da Şehrîrân diye bir kumandanını getirdi. Şehrîrân, Rumların üzerine yürüyüp onları bozguna uğrattı, şehirlerini tahrib etti, zeytinliklerini doğradı. Daha sonra Rum Kayseri de Yuhannes adında bir kumandanının komutasında Şehrîrân üzerine bir ordu gönderdi. İki ordu Arab beldelerine Şam'ın en yakın yerleri olan Ezruât ve Busrâ'da karşılaştılar ve İranlılar, Rumları yendiler. Bu haber henüz Mekke-i Mukerreme'de bulunan Peygamber (sa) ve ashabına ulaşınca bu, onlara ağır geldi. Peygamber (sa), kendileri gibi ehl-i kitab olan Rumların, ummî ve mecusî İranlılara yenilmelerinden hoşlanmamıştı. Nitekim İranlıların galib gelmelerine sevinen Mekke muşrikleri, Peygamberin ashabına rastladıklarında: "Siz kitab ehlisiniz, hristiyanlar da ehl-i kitab. Biz ise ümmîleriz. Bizim gibi olan kardeşlerimiz nasıl sizin gibi Ve kardeşleriniz olan Rumları yenilgiye uğratmışsa siz de şayet bizimle savaşacak olursanız elbette biz de sizi yeneriz." dediler de bunun üzerine Allah Tealâ "Elif, Lâm, Mîm, Rumlar yenildiler, yakın bir yerde..." âyet-i kerimelerini indirdi. (Taberî, age. xxi, 3; vahidî, age. sf: 243)

Niyâr ibn Mukerram el-Eslemî'den rivayette o şöyle anlatıyor: "Elif Lâm Mîm. Rumlar yenildiler. Yakın bir yerde. Ama onlar, bu yenilgilerinden sonra galib geleceklerdir. Birkaç yıl içinde. Eninde sonunda emir Allah'ındır. O gün mûminler de sevineceklerdir. Allah'ın yardımı ile." âyetleri nazil olduğunda İranlılar Rumlar'a galib durumdaydılar. Müslümanlar, Rumların galib gelmelerini istiyorlardı. Çünkü onlar da kendileri gibi ehl-i kitab idiler. "O gün mûminler de sevineceklerdir. Allah'ın yardımı ile. O, dilediğine yardım eder ve O Azîz'dir, Rahîm'dir." kavl-i şerifi işte bunun hakkındadır. Kurayş müşrikleri ise İranlıların galip gelmelerini istiyorlardı. Çünkü onlar da kendileri gibi ehl-i kitabdan olmayıp yeniden diriltilmeye de imanları yoktu. İşte bu âyet-i kerimeler nazil olduğunda Ebu Bekr Mekke içinde çıkıp muhtelif yerlerde yüksek sesle bu âyet-i kerimeleri okudu. Kurayş muşriklerinden bazıları Ebu Bekr'e: "Ne dersin, bu hususta bizimle bahse girer misin? Arkadaşın, Rumların İranlılara birkaç sene (Bid'ı sinîn) içinde galib geleceklerini iddia ediyor." dediler. Ebu Bekr de "kabul, bahse girelim." dedi. Bu, bahis tutuşmak haram kılınmazdan önceydi. Bahse tutuştukları mallan ortaya koydular (veya yed-i emine verdiler), sonra da müşrikler, Ebu Bekr'e: "Süreyi kaç yıl koyacaksın? -Bid'ı sinîn, 3'ten dokuza kadar olan sayılar demekti.- İkisinin ortası (3'le 9'un ortası) bir sayı söyle de onu biz de kabul edelim." dediler ve aralarında altı sene süre koydular (Bu altı sene içinde Rumlar galip gelirse Ebu Bekr, değilse müşrikler bahsi kazanmış olacaklardı).

Rumlar galib gelmeden altı sene geçti ve muşrikler, Ebu Bekr'in bahiste koymuş olduğu malı aldılar. Fakat yedinci sene girdiğinde Rumlar, İranlılara galib geldiler (ki galibiyyetleri haberinin müslümanlara gelmesiyle Bedr Gazvesi zaferi aynı günde olmuştur) ve bazı müslümanlar, (âyet-i kerimede bid'ı sinîn buyrulduğu halde) bahiste süreyi altı yıl koyduğu için Ebu Bekr'i ayıpladılar. Ravi der ki: (Ayet-i kerimede müjdelendiği üzere) Rumların galip gelmesi üzerine bir çok kişi müsiüman oldular. (Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, 30/4, hadis no: 3194) Bu rivayete göre âyet-i kerimeler Mekke'de nazil olmuştur ve Kur'ân-ı Kerim'in istikbale matuf ğaybî haberleri cümlesindendir.

*****
Ebu Saîd'den rivayette onun: Bedr günü olduğunda Rumlar, İranlılara galib geldiler. Bu, mûminlerin hoşuna gitti de bunun üzerine "Elif Lâm Mîm, Rumlar gâlib kılındılar..." âyet-i kerimeleri nazil oldu (Tirmizî,Tefsîru’l-Kur'ân, 30/2, hadis no: 3192) dediği de rivayet edilmişse de bu, âyetlerin nazil olduğu değil de hükmünün tecelli ettiği zamana işaret olmalıdır. Değilse Sûre tamamıyla Mekkî'dir, içinde medenî âyetler (biraz önce işaret olunduğu üzere 17. âyeti dışında) olduğu da rivayet olunmamıştır.


*****

_ İlke olarak Mecusî inancı, Mekkeli müşriklerin inancına benziyordu, çünkü Mecusiler de tevhidi inkâr ediyor, iki ilahın varlığına inanıyor ve ateşe tapıyorlardı. İşte bu nedenle Mekkeli müşrikler savaşta onların tarafını tutuyorlardı. Bunların aksine Hıristiyanlar, tek tanrı inançları ne denli tahrif olursa olsun bir tek Allah inancını dinin temeli olarak kabul ediyor, ahirete inanıyor, vahy ve risaleti, hidayetin kaynağı olarak kabul ediyorlardı. Yani, onların dini ilke olarak İslâm'a benziyordu. İşte bu nedenle müslümanlar, doğal olarak onların tarafını tutuyor ve putperestlerin kendilerine hakim olmasını istemiyorlardı. İkincisi, yeni bir peygamberin gelişinden önce, bir önceki peygambere inanlar yeni peygamberin mesajı kendilerine ulaşıncaya ve onu açıktan reddedinceye dek müslüman sayılırlar. (Kasas: 73 Allahın rahmeti ayeti). O sıralarda, Muhammed'e (s.a) peygamberlik geleli henüz beş altı yıl olmuştu ve henüz mesajı Arabistan dışına ulaşmamıştı. Bu nedenle müslümanlar, Hıristiyanlara kâfir gözüyle bakmıyorlar, fakat Yahudileri İsa'nın (a.s) peygamberliğini inkâr ettikleri için kâfir olarak kabul ediyorlardı. Üçüncüsü Kasas: 52-55 ve Maide 82-85'de de değinildiği gibi Hıristiyanlar ta başından beri müslümanlara hoşgörülü davranıyorlar ve içlerinden çoğu hakkın mesajını açık gönüllülükle hemen kabul ediyorlardı. Bundan başka Hıristiyan Habeş Kralının kendisine sığınan müslümanların tarafını tutup, Mekkeli müşriklerin, müslümanları kendilerine teslim etmesi isteklerini geri çevirmesi de, müslümanların Mecusilere karşı Hıristiyanların tarafını tutmasını gerektiriyordu.
 
Komutan Talut Çevrimdışı

Komutan Talut

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh kardeşim,

Elif Lâm Mim. 2. Rumlar yenildiler. 3. Yakın bir yerde. Ama onlar, bu yenilgilerinden sonra gâlib geleceklerdir. 4. Birkaç yıl içinde. Eninde sonunda emir Allah'ındır. O gün mûminler de sevineceklerdir. 5. Allah'ın yardımı ile. O, dilediğine yardım eder ve O Azız'dir, Rahim'dir. (Rum suresi)

Meşhur rivayetlere göre bu âyet-i kerimeler, İran kralı (Kisrâ) Şâpûr'un, Şam beldeleri ile ondan sonra gelen Cezîre ve Rum diyarının içlerine kadar olan yerleri ele geçirip Rum Kralı Hirakl'ı zor durumda bırakıp Kostantıniyye'ye (İstanbul) sığınmaya mecbur bıraktığı zaman nazil olmuştur. (ibn Kesîr, Tefsîrui-Kur'âni'l-Azîm, VI.304)

Müfessirler şöyle anlatıyor: Kisrâ (Fars kiralı) Rumlara karşı bir ordu gönderdi. Ordunun başına da Şehrîrân diye bir kumandanını getirdi. Şehrîrân, Rumların üzerine yürüyüp onları bozguna uğrattı, şehirlerini tahrib etti, zeytinliklerini doğradı. Daha sonra Rum Kayseri de Yuhannes adında bir kumandanının komutasında Şehrîrân üzerine bir ordu gönderdi. İki ordu Arab beldelerine Şam'ın en yakın yerleri olan Ezruât ve Busrâ'da karşılaştılar ve İranlılar, Rumları yendiler. Bu haber henüz Mekke-i Mukerreme'de bulunan Peygamber (sa) ve ashabına ulaşınca bu, onlara ağır geldi. Peygamber (sa), kendileri gibi ehl-i kitab olan Rumların, ummî ve mecusî İranlılara yenilmelerinden hoşlanmamıştı. Nitekim İranlıların galib gelmelerine sevinen Mekke muşrikleri, Peygamberin ashabına rastladıklarında: "Siz kitab ehlisiniz, hristiyanlar da ehl-i kitab. Biz ise ümmîleriz. Bizim gibi olan kardeşlerimiz nasıl sizin gibi Ve kardeşleriniz olan Rumları yenilgiye uğratmışsa siz de şayet bizimle savaşacak olursanız elbette biz de sizi yeneriz." dediler de bunun üzerine Allah Tealâ "Elif, Lâm, Mîm, Rumlar yenildiler, yakın bir yerde..." âyet-i kerimelerini indirdi. (Taberî, age. xxi, 3; vahidî, age. sf: 243)

Niyâr ibn Mukerram el-Eslemî'den rivayette o şöyle anlatıyor: "Elif Lâm Mîm. Rumlar yenildiler. Yakın bir yerde. Ama onlar, bu yenilgilerinden sonra galib geleceklerdir. Birkaç yıl içinde. Eninde sonunda emir Allah'ındır. O gün mûminler de sevineceklerdir. Allah'ın yardımı ile." âyetleri nazil olduğunda İranlılar Rumlar'a galib durumdaydılar. Müslümanlar, Rumların galib gelmelerini istiyorlardı. Çünkü onlar da kendileri gibi ehl-i kitab idiler. "O gün mûminler de sevineceklerdir. Allah'ın yardımı ile. O, dilediğine yardım eder ve O Azîz'dir, Rahîm'dir." kavl-i şerifi işte bunun hakkındadır. Kurayş müşrikleri ise İranlıların galip gelmelerini istiyorlardı. Çünkü onlar da kendileri gibi ehl-i kitabdan olmayıp yeniden diriltilmeye de imanları yoktu. İşte bu âyet-i kerimeler nazil olduğunda Ebu Bekr Mekke içinde çıkıp muhtelif yerlerde yüksek sesle bu âyet-i kerimeleri okudu. Kurayş muşriklerinden bazıları Ebu Bekr'e: "Ne dersin, bu hususta bizimle bahse girer misin? Arkadaşın, Rumların İranlılara birkaç sene (Bid'ı sinîn) içinde galib geleceklerini iddia ediyor." dediler. Ebu Bekr de "kabul, bahse girelim." dedi. Bu, bahis tutuşmak haram kılınmazdan önceydi. Bahse tutuştukları mallan ortaya koydular (veya yed-i emine verdiler), sonra da müşrikler, Ebu Bekr'e: "Süreyi kaç yıl koyacaksın? -Bid'ı sinîn, 3'ten dokuza kadar olan sayılar demekti.- İkisinin ortası (3'le 9'un ortası) bir sayı söyle de onu biz de kabul edelim." dediler ve aralarında altı sene süre koydular (Bu altı sene içinde Rumlar galip gelirse Ebu Bekr, değilse müşrikler bahsi kazanmış olacaklardı).

Rumlar galib gelmeden altı sene geçti ve muşrikler, Ebu Bekr'in bahiste koymuş olduğu malı aldılar. Fakat yedinci sene girdiğinde Rumlar, İranlılara galib geldiler (ki galibiyyetleri haberinin müslümanlara gelmesiyle Bedr Gazvesi zaferi aynı günde olmuştur) ve bazı müslümanlar, (âyet-i kerimede bid'ı sinîn buyrulduğu halde) bahiste süreyi altı yıl koyduğu için Ebu Bekr'i ayıpladılar. Ravi der ki: (Ayet-i kerimede müjdelendiği üzere) Rumların galip gelmesi üzerine bir çok kişi müsiüman oldular. (Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, 30/4, hadis no: 3194) Bu rivayete göre âyet-i kerimeler Mekke'de nazil olmuştur ve Kur'ân-ı Kerim'in istikbale matuf ğaybî haberleri cümlesindendir.

*****
Ebu Saîd'den rivayette onun: Bedr günü olduğunda Rumlar, İranlılara galib geldiler. Bu, mûminlerin hoşuna gitti de bunun üzerine "Elif Lâm Mîm, Rumlar gâlib kılındılar..." âyet-i kerimeleri nazil oldu (Tirmizî,Tefsîru’l-Kur'ân, 30/2, hadis no: 3192) dediği de rivayet edilmişse de bu, âyetlerin nazil olduğu değil de hükmünün tecelli ettiği zamana işaret olmalıdır. Değilse Sûre tamamıyla Mekkî'dir, içinde medenî âyetler (biraz önce işaret olunduğu üzere 17. âyeti dışında) olduğu da rivayet olunmamıştır.


*****

_ İlke olarak Mecusî inancı, Mekkeli müşriklerin inancına benziyordu, çünkü Mecusiler de tevhidi inkâr ediyor, iki ilahın varlığına inanıyor ve ateşe tapıyorlardı. İşte bu nedenle Mekkeli müşrikler savaşta onların tarafını tutuyorlardı. Bunların aksine Hıristiyanlar, tek tanrı inançları ne denli tahrif olursa olsun bir tek Allah inancını dinin temeli olarak kabul ediyor, ahirete inanıyor, vahy ve risaleti, hidayetin kaynağı olarak kabul ediyorlardı. Yani, onların dini ilke olarak İslâm'a benziyordu. İşte bu nedenle müslümanlar, doğal olarak onların tarafını tutuyor ve putperestlerin kendilerine hakim olmasını istemiyorlardı. İkincisi, yeni bir peygamberin gelişinden önce, bir önceki peygambere inanlar yeni peygamberin mesajı kendilerine ulaşıncaya ve onu açıktan reddedinceye dek müslüman sayılırlar. (Kasas: 73 Allahın rahmeti ayeti). O sıralarda, Muhammed'e (s.a) peygamberlik geleli henüz beş altı yıl olmuştu ve henüz mesajı Arabistan dışına ulaşmamıştı. Bu nedenle müslümanlar, Hıristiyanlara kâfir gözüyle bakmıyorlar, fakat Yahudileri İsa'nın (a.s) peygamberliğini inkâr ettikleri için kâfir olarak kabul ediyorlardı. Üçüncüsü Kasas: 52-55 ve Maide 82-85'de de değinildiği gibi Hıristiyanlar ta başından beri müslümanlara hoşgörülü davranıyorlar ve içlerinden çoğu hakkın mesajını açık gönüllülükle hemen kabul ediyorlardı. Bundan başka Hıristiyan Habeş Kralının kendisine sığınan müslümanların tarafını tutup, Mekkeli müşriklerin, müslümanları kendilerine teslim etmesi isteklerini geri çevirmesi de, müslümanların Mecusilere karşı Hıristiyanların tarafını tutmasını gerektiriyordu.
Allah razı olsun Hocam
 
Üst Ana Sayfa Alt