I
Çevrimdışı
RÜZGARA SÖVMEK
Ubey b. Ka'b'ın (r.a.) rivayet ettiği hadiste Rasululla h (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Rüzgara sövmeyin. Size zarar verdiğini gördüğünüz zaman şöyle deyin: "Allah'ım! Bu rüzgarı bize hayırlı kıl, sebep olacağı hayırlardan ve aldığı emirlerin hayırlı olanından bize nasib et. Allah'ım! Bu rüzgarın sebep olacağı zararlard an ve aldığı emirlerin zararlı olanından Sana sığınırız. Sen bizi bunlardan uzak tut." (Tirmizi Fiten: 65, İbn Mace Edeb: 29, Ahmed 2/250, 268, 409, 437, 518, 5/123, Buhari Edebü'l-Müfred: 719)
Rüzgar Allah'ın yaratmasıyla, icadıyla ve ona emir vermesiyl e eser. Rüzgarı yaratan ve ona emir veren Allah'tır. Bu itibarla rüzgara dil uzatmak, onun failine dil uzatmak demektir. Fail de her şeyden münezzeh olan Allah'tır. Nitekim bu husus "Zamana Sövmek" vb. konularda geçmişti. Bu tür davranışları ancak dinini bilmeyen cahiller, Allah'ın kulları için şeriat olarak gönderdiğini gereğince anlamayan kimseler sergilerl er. Rasululla h (s.a.v.) iman ehlini, cahilleri n söyleyegeldikleri şekilde söylemekten menetmiş ve rüzgar estiği zaman ne söylemeleri gerektiğini kendileri ne bildirmiştir.
Rasululla h (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Hoşlanmadığınız bir şey gördüğünüzde, şöyle deyin: "Allah'ım! Bu rüzgarın hayrını ve onda var olan hayrı ve Senin kendisine emrettiğin hayrı senden isteriz." (Tirmizi, Fiten: 65)
Yani rüzgardan hoşlanmadığınız bir durumla karşı karşıya kaldığınızda, tevhid ile Rabbinize dönün ve şöyle deyin:
"Allah'ım! Bu rüzgarın hayrını ve ondaki hayrı ve senin kendisine emrettiğin hayrı senden isteriz. Yine bu rüzgardan, ondaki şerden ve kendisine emrettiğin şerden sana sığınırız." (Buhari, Bediü'l-Halk: 5, Tefsir: Ahkaf 2, Edep: 68, Müslim, İstiska: 14, Tirmizi, De'avat: 50)
İşte bunda Allah için kulluk vardır, O'na ve Rasulüne itaat vardır. Dolayısıyla bundaki şerri savmak ve ondan kurtulmak vardır. Bunun fazlını ve nimetini görmek vardır. İşte tevhid ve iman ehlinin hali budur. Oysa fasıkların, isyankarl arın hali böyle değildir. Çünkü bunlar tevhidin tadını tatmaktan yoksundur lar. Fakat gerçek manada iman budur.
Ubey b. Ka'b'ın (r.a.) rivayet ettiği hadiste Rasululla h (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Rüzgara sövmeyin. Size zarar verdiğini gördüğünüz zaman şöyle deyin: "Allah'ım! Bu rüzgarı bize hayırlı kıl, sebep olacağı hayırlardan ve aldığı emirlerin hayırlı olanından bize nasib et. Allah'ım! Bu rüzgarın sebep olacağı zararlard an ve aldığı emirlerin zararlı olanından Sana sığınırız. Sen bizi bunlardan uzak tut." (Tirmizi Fiten: 65, İbn Mace Edeb: 29, Ahmed 2/250, 268, 409, 437, 518, 5/123, Buhari Edebü'l-Müfred: 719)
Rüzgar Allah'ın yaratmasıyla, icadıyla ve ona emir vermesiyl e eser. Rüzgarı yaratan ve ona emir veren Allah'tır. Bu itibarla rüzgara dil uzatmak, onun failine dil uzatmak demektir. Fail de her şeyden münezzeh olan Allah'tır. Nitekim bu husus "Zamana Sövmek" vb. konularda geçmişti. Bu tür davranışları ancak dinini bilmeyen cahiller, Allah'ın kulları için şeriat olarak gönderdiğini gereğince anlamayan kimseler sergilerl er. Rasululla h (s.a.v.) iman ehlini, cahilleri n söyleyegeldikleri şekilde söylemekten menetmiş ve rüzgar estiği zaman ne söylemeleri gerektiğini kendileri ne bildirmiştir.
Rasululla h (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Hoşlanmadığınız bir şey gördüğünüzde, şöyle deyin: "Allah'ım! Bu rüzgarın hayrını ve onda var olan hayrı ve Senin kendisine emrettiğin hayrı senden isteriz." (Tirmizi, Fiten: 65)
Yani rüzgardan hoşlanmadığınız bir durumla karşı karşıya kaldığınızda, tevhid ile Rabbinize dönün ve şöyle deyin:
"Allah'ım! Bu rüzgarın hayrını ve ondaki hayrı ve senin kendisine emrettiğin hayrı senden isteriz. Yine bu rüzgardan, ondaki şerden ve kendisine emrettiğin şerden sana sığınırız." (Buhari, Bediü'l-Halk: 5, Tefsir: Ahkaf 2, Edep: 68, Müslim, İstiska: 14, Tirmizi, De'avat: 50)
İşte bunda Allah için kulluk vardır, O'na ve Rasulüne itaat vardır. Dolayısıyla bundaki şerri savmak ve ondan kurtulmak vardır. Bunun fazlını ve nimetini görmek vardır. İşte tevhid ve iman ehlinin hali budur. Oysa fasıkların, isyankarl arın hali böyle değildir. Çünkü bunlar tevhidin tadını tatmaktan yoksundur lar. Fakat gerçek manada iman budur.