Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Sabır Ile Ilgili Hadisler

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Ebû Mâlik Hâris ibn Âsım el Eş’arî (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuşlardır:

“Temizlik yani her türlü günah ve pisliklerden arınmak; imanın yarısıdır. Elhamdülillah demek mizanı doldurur, Subhanallah ve Elhamdülillah sözleri ise yerler ve gökler arasını doldurur, namaz bir nurdur, sadaka bir burhan, sabır aydınlıktır. Kur’ân senin ya lehinde ya da aleyhinde delildir. Herkes sabahleyin işine gücüne çıkar kendisini satar ya kazanır ya da kaybeder (yani kişi Allaha emirlerini yerine getirmekle nefsini Allaha satarak kazanır , yada kendi nefsinin sefasına uyup Allahın emirlerini çiğneyip kendisini şeytana satarak kaybeder).” (Müslim, tahâra 1)

Ebû Saîd Sa’d ibn Sinân el Hudrî (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre ensardan bir kısmı Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’ den bir şeyler istediler O da verdi, tekrar istediler yine verdi, sonunda yanındaki mal bitti. Elindeki olan herşeyi verdikten sonra onlara şöyle dedi: “Yanımda mal olsaydı sizden esirgemezdim, kim istemekten çekinir iffetli davranırsa Allah onun iffetini artırır, kim tokgözlü olmak isterse Allah onu başkalarına muhtaç olmaktan kurtarır, kim sabretmeye gayret ederse Allah ona sabır verir, hiçbir kimseye sabırdan daha geniş ve hayırlı birşey verilmemiştir.” (Buhârî, Zekat 50; Müslim, Zekat 126)

Ebû Yahyâ Suheyb ibn Sinân (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Mü’minin durumuna gerçekten hayret edilir. Zira her durumu onun için hayır sebebidir, bu özellik sadece mü’minlerde bulunur. Çünkü sevinecek olsa şükreder bu onun için hayırdır, başına bir bela gelse sabreder bu da onun için bir hayırdır.” (Müslim, Zühd 64)

Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in azatlısı, dostu ve dostunun oğlu olan Ebû Zeyd Üsâme ibn Zeyd ibn Hârise (Allah Onlardan razı olsun)’den nakledildiğine göre şöyle söyledi: Kızı Zeynep Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e: Oğlum ölmek üzeredir bize kadar lütfen geliniz diye haber gönderdi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’de selam gönderdi ve: “Veren de alan da Allah’tır, O’nun katında herşeyin belli bir vakti vardır, sabretsin ecrini Allah’tan beklesin.” buyurdular. Bunun üzerine kızı Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’e and veriyorum mutlaka gelsin diye tekrar haber gönderdi. Bu sefer Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) yanında Sa’d ibn Ubâde, Muâz ibn Cebel, Übeyy ibn Ka’b, Zeyd ibn Sâbit ve başka bazı sahabilerle beraber kalkıp kızına gitti. Çocuğu Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e verdiler. Onu kucağına aldı canı çıkmak üzere çırpınıp duruyordu. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in gözlerinden yaşlar boşandı. Durumu gören Sa’d ibn Ubâde bu ne haldir ya Rasûlallah? diye sordu. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Bu Allah’ın kullarının kalbine koyduğu acıma duygusudur” buyurdu.

Diğer bir rivayette: “Bu Allah’ın öyle bir rahmetidir ki; onu kullarından dilediğinin kalbine yerleştirir. Zaten Allah kullarından merhametli olanlara rahmet eder.” buyurdular. (Buhârî, Cenâiz 33; Müslim, Cenâiz 9).

Enes ibn Mâlik (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bir mezarın başında bağırarak ağlamakta olan bir kadının yanından geçmişti ve ona: “Allah’tan kork ve sabret” buyurdu. Kadın: Geç git, çünkü benim başıma gelen senin başına gelmemiştir dedi. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’i tanıyamamıştı. Kendisine O’nun Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) olduğunu söylediler. Bunu duyar duymaz Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in kapısına geldi, kapıda kapıcılar bulunmadığını gördü ve: Ben sizi tanıyamamıştım dedi. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Asıl sabır felaketin ilk anında olanıdır” buyurdular.

Müslimin rivayet ettiği başka bir rivayette
: Ölen çocuğun üzerine ağlıyordu. (Buhârî, Cenâiz 32; Müslim, Cenâiz 14)

Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Allah: 'Mü’min kulumun dünyada sevdiği dostunu aldığım zaman, o kimse sabredip mükafatını benden beklerse karşılığı cennettir.' buyurdu." (Buhârî, Rikak 6)

Aişe (Allah Ondan razı olsun)’dan rivayet edildiğine göre: Aişe anamız Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e tâûn hastalığından sormuştu da O da şöyle cevap vermişti: “Tâûn hastalığı; Allah’ın dilediği kimseleri bu hastalıkla cezalandırdığı bir azap şekliydi. Allah onu mü’minlere rahmet kıldı. Bu sebeble tâûna yakalanan bir kul sabredip mükafatını Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde başına Allah’ın yazdığından başka hiç birşey gelmeyeceğini bilerek oturup dışarı çıkmazsa kendisine şehid sevabı verilir.” (Buhârî, tıbb 31)

Enes ibn Mâlik (Allah Ondan razı olsun) Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in şöyle buyurduğunu işittim demiştir: “Allah’ü teâlâ buyuruyor ki: Kulumu gözlerinden mahrum ederek imtihan ettiğim zaman sabrederse, gözlerinin karşılığı ona cenneti veririm.” (Buhârî, Merda 7)

Atâ ibn Ebî Rebâh (Allah Ondan razı olsun)’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Abdullah ibn Abbas (Allah Onlardan razı olsun) bana: Sana cennetlik bir kadını göstereyim mi? dedi. Ben de evet göster dedim. İbn Abbas (Allah Ondan razı olsun) şöyle dedi: İşte şu siyah kadındır ki, bu kadın Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e geldi ve: Beni sara hastalığı yakalıyor ve üstüm başım açılıyor, iyileşmem için Allah’a dua ediniz dedi. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Eğer sabredeyim dersen sana cennet vardır, ama yine de sen istersen sana şifa vermesi için Allah’a dua ederim” buyurdu. Bunun üzerine kadın: O halde ben hastalığıma sabrederim. Ancak sara tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için dua ediniz dedi. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) ona dua etti de sara nöbeti geldiğinde bir daha üstü başı açılmadı. (Buhârî, Merda 6; Müslim, Birr 54)

Ebû Abdurrahman Abdullah ibn Mes’ûd (Allah Ondan razı olsun) şöyle der: Şimdi ben Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in yüzüne bakıp görür gibiyim. O, peygamberlerden bir peygamberi hikaye ediyordu ki; kavmi tarafından dövülüp yüzü kanlar içerisinde bırakılmış, fakat o, yüzündeki hem kanı silmeye çalışıyor, hemde: Ey Rabbim! Kavmimi yaptıklarından bağışla çünkü onlar onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar” diyordu. (Buhârî, Enbiyâ 54)

Ebû Saîd ve Ebû Hureyre (Allah Onlardan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Herhangi bir müslümanın başına gelen yorgunluk, hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan ayağına batan dikene kadar her şeyi Allah müslümanın hata ve günahlarının bağışlanmasına sebeb kılar.” (Buhârî, Merda 1; Müslim, Birr 49)

Abdullah ibn Mes’ûd (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in huzuruna vardım, şiddetli sıtmaya yakalanmıştı. Ey Allah’ın Rasûl’ü sıtma nöbetinden dolayı çok şiddetli zahmet çekiyorsun dedim. “Evet sizden iki kişinin çekebileceği kadar ızdırap çekiyorum” buyurdu. Bundan dolayı size iki kat ecir var mıdır? dedim. “Evet öyledir. Bir müslümanın vücuduna batan bir dikenden en ağırına kadar hiç bir musibet yoktur ki; Allah bu sebeble onun kusurlarını örtmüş ve günahlarını bağışlamış olmasın. Ağacın yapraklarının döküldüğü gibi o müslümanın günahları da öylece dökülür.” (Buhârî, Merda 13 Müslim, Birr 45)

Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Allah hayırını dilediği bir kimseyi günahlarını bağışlamak ve derecesini yükseltmek için sıkıntıya sokar” (Buhârî, Merda 1)

Enes ibn Mâlik (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Başına gelen bir musibetten dolayı hiçbir kimse ölmeyi istemesin. Mutlaka böyle bir şey temenni etmek zorunda kalırsa; Allah’ım benim için yaşamak hayırlıysa beni yaşat, ölmek hayırlıysa beni öldür desin.” (Buhârî, Merda 19; Müslim, Zikir 10)

Ebû Abdullah Habbâb ibn Eret (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Hırkasını yastık ederek dayamış Kâbe’nin gölgesinde istirahat ederken, biz Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e müşriklerden çektiğimiz sıkıntılardan dolayı şikayette bulunduk. Bizler için Allah’tan yardım dilemeyecek misiniz, bizim için dua etmeyecek misiniz? dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de şöyle buyurdular: “Önceki toplumlardan bir mü’min yakalanır, yerde bir çukur kazılır ve onu çukura gömerler, sonra bir testere getirilir ve başından aşağı testereyle ikiye ayrılır, vücudu demir taraklarla etinin altındaki kemiği ve siniri taranırdı. Fakat bütün bu yapılanlar onu dininden döndüremezdi. Yemin ederim ki Allah mutlaka bu dini yeryüzüne hakim kılacaktır. Öylesine hakim kılacak ki, tek başına bir atlı San’adan Hadramevt’e kadar selametle gidecek, Allah’tan ve koyunlarına zarar verecek kurttan başka hiç bir şeyden korkmayacaktır. Ne var ki siz acele ediyorsunuz.” Buhârî’nin başka bir rivayetinde: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) hırkasına bürünmüştü, bizler de müşriklerden çok işkence görüyorduk şeklindedir. (Buhârî, Menâkıb 25)

Abdullah ibn Mes’ûd (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Huneyn savaşından gelen ganimetleri taksim ederken Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bazı kimselere diğerlerinden fazla hisse vermişti. Akra’ ibn Hâbis’e yüz deve, Uyeyne ibn Hısn’a da bir o kadar, bazı arapların ileri gelenlerine de taksimde farklı hediyeler vererek onları bölüşmede üstün tuttu. Bunun üzerine bir kişi: Vallahi bu paylaştırmada ne adalet ne de Allah rızası gözetilmiştir dedi. Ben de: Vallahi bunu Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e söyleyeceğim dedim. Yanına gidip adamın söylediklerini haber verdim. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in rengi kıpkırmızı kesildi, sonra da şöyle cevap verdi. “Allah ve Rasûlü adalet yapmazsa kim yapar” sonra şöyle buyurdu: “Allah Musa (a.s.)’a rahmet etsin. O bundan daha ağır sözlerle eziyete uğradı da sabretti” buyurdu. Ben de kendi kendime vallahi bundan sonra O’na hiçbir haberi iletmiyeceğim dedim. (Buhârî, Edeb 53)

Enes ibn Mâlik (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Allah iyiliğini istediği kulun cezasını dünyada verir, fenalığını istediği kulun cezasını da kıyamet günü günahını yüklenip gelsin diye dünyada vermez.” Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) devamla buyurdu ki: “Mükafatın büyüklüğü bela ve musibetin büyüklüğüne göredir. Allah sevdiği topluluğu belaya uğratır. Kim başına gelen bela ve musibetlere razı olursa Allah ondan hoşnut olur. Bir kimse başına gelen bela ve musibetleri öfke ile karşılarsa o da Allah’ın gazabına uğrar.” (Tirmîzî, Zühd 57)

Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Güçlü kimse insanları güreşte yenen kimse değil, öfkelendiği zaman kendine hâkim olan kimsedir.” (Buhârî, Edeb 102; Müslim, Birr 106)

Süleyman ibn Surâd (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Günün birinde Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) ile oturuyorduk. İki kişi birbirine sövüp duruyordu. Bunlardan birinin yüzü kıpkırmızı olmuş ve şah damarları şişmişti. Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle demişti: “Ben bir söz biliyorum, eğer bu kişi Rahmetten kovulmuş, taşlanmış şeytandan Allah’a sığınırım derse üzerindeki bu kızgınlık hali geçer. Bunun üzerine Ashab bu adama Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): ”Şeytandan Allaha sığınsın” buyurdu, dediler. (Buhârî, Bed’ül Halk 11; Müslim, Birr 109)

Muâz ibn Enes (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Gereğini yapmaya gücü yettiği halde öfkesini yenen kimseyi Allah kıyamet günü herkesin gözü önünde çağırır, huriler arasında dilediğini seçmekte serbest bırakır.” (Ebû Davûd, Edeb 3; tirmîzî, Birr 74)

Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre bir adam Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e gelerek bana öğüt ver dedi. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) da: “Kızma” buyurdu. Adam isteğini bir kaç sefer tekrarladı. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) de her defasında “Kızma” buyurdu. (Buhârî, Edeb 76)

Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Erkek olsun kadın olsun her mü’min kimsenin kendisine, çocuğuna ve malına devamlı olarak bela ve musibet iner. Kişi bütün bunlara sabredip tahammül gösterirse günahsız olarak Allah’a kavuşur.” (Tirmîzî, Zühd 57)

Abdullah ibn Mes’ûd (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Şüphesiz benden sonra adam kayırmalar ve hoşunuza gitmeyen bazı şeyler meydana gelecektir” buyurdu. Ashab: Ey Allah’ın Rasûl’ü o zaman nasıl davranmamızı tavsiye edersin dediler. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Üzerinizdeki hakkı görevi yerine getirir, kendi haklarınızın yerine getirilmesini Allah’tan dilersiniz” buyurdu. (Buhârî, Fiten 2; Müslim, İmâra 45)

Ebû Yahyâ Useyd ibn Hudayr (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Ensardan biri: Ey Allah’ın Rasûl’ü falan kimseyi (zekat memuru veya bir beldeye vali) tayin ettiğiniz gibi beni de tayin etmez misiniz? dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Şüphesiz sizler (benden sonra dünya işlerinizde) başkalarının size tercih edildiği adam kayırma olaylarıyla karşılaşacaksınız, bunlara sabredin ki havuz başında benimle buluşasınız.” (Buhârî, Fiten 2; Müslim, İmâra 48)

Ebû İbrahim Abdullah ibn Ebû Evfâ (Allah Onlardan razı olsun)’den rivayete göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) düşmanla karşılaştığı savaş günlerinden birinde güneş tepe noktasından batıya meyledinceye kadar bekledi sonra kalktı ve: “Ey insanlar düşmanla karşılaşmayı arzu etmeyin. Allah’tan afiyet dileyiniz, fakat düşmanla karşılaşınca da sabrediniz ve biliniz ki; cennet kılıçların gölgesi altındadır.” buyurdu ve şöyle devam etti: “Ey kitabı indiren, bulutları gökyüzünde gezdiren, İslâm’a karşı olan düşman ordularını darmadağın eden Allah’ım şu düşmanları perişan eyle ve onlara karşı bize yardım et.” (Buhârî, Cihad 112; Müslim, Cihad 20).
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt