M
Çevrimdışı
Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, bizler bir ateş çukurunun kenarında iken,bize imanı nasip etmiş ve bizi kardeş kılmış olan Rabbe sonsuz kere hamdolsun. Yegane önderimiz Hz.Muhammed’e, Âline .Ashabına, tabiine, Etbai tabiine ve bütün Müslümanların üzerine sala-ı selam olsun.
Sahabenin kardeşlik anlayışını yazmak…
Kardeşin, kardeş kanı döktüğü tam da bu zamanda…
Müslümların yüzlerce fırkaya ayrıldığı tam da bu zamanda…
Sahabeyi anlamaya çalıştıkça, günümüzün kardeşlik anlayışıyla karşılaştırdığımızda, kendimizden utanmamak içten bile değil.
Halbuki Rabbimiz, hayat rehberimiz olan Kur’an-ı Kerim’de “ Müminler ancak kardeştirler.” (Hucurat, 49/10) buyurmuyormuydu?
Bildiğiniz üzere Rasulullah (s.a.v.), Medine’ye hicretten yaklaşık beş ay sonra Medineli yardımsever Ensar ile, hicret eden Mekkeli müslümanları bir araya topladı. 45’i Muhacirden, 45’i de Ensar’dan olmak üzere 90 kişiyi kardeş ilan etmiştir. bu kardeşlik müessesi maddî-manevî yardımlaşma ve birbirlerine varis olma esasına dayanıyordu. Böylelikle, Muhacirlerin yurtlarından ayrılmalarından dolayı duydukları keder ve üzüntüyü giderme, onları Medinelilerle ısındırma, güç ve destek kazandırma amacını taşıyordu.
Ebu Bekri’s Sıddîk -radıyallahu anh- Hârice ibni Zeyd ile
Ömer ibnü’l Hattab “ Utban ibni Mâlik ile
Osman ibni Affân “ Evs ibni Sâbit ile
Ebû Ubeyde ibni Cerrah “ Sa’d ibni Muaz ile
Abdurrahman ibni Avf “ Sa’d ibni Rebî ile
Zübeyr ibnu’l Avvâm “ Seleme ibni Selâme ile
Talha bin Ubeydullah “ Ka’b ibni Mâlik ile
Ca’fer-i Tayyar “ Muaz ibni Cebel ile
Saîd ibni Zeyd “ Übeyy ibni Ka’b ile
Mus’ab ibni Umeyr “ Ebû Eyyube’l Ensârî ile
Ebû Huzeyfe bin Utbe “ Abbâd ibni Bişr ile
Ammâr ibni Yâsir “ Huzeyfe ibni Yeman
Ebû Zerr-i Ğıfârî “ Münzir ibni Amr ile
Hâtıb ibni Ebî Beltea “ Uveym ibni Sâide ile
Selmân-ı Fârisî “ Ebu’d Derdâ-i Uveymir ile
Bilâl-i Habeşî “ Ebû Ruveyhâ Abdullah ile
kardeş oldular. Radıyallahu tealâ anhum ecmain…
Sahabe bizim için en güzel örnekti. Onlar da beşer idi. Elbette onlar da hata yapmış ve birbirlerini üzdüğü zamanlar olmuştu. Ama sonrasında hatasını en güzel bir şekilde telafi etme yolunu seçmişlerdi.
Örneğin, Ashab-ı Kiramın önde gelenlerinden Ebu Zer ile Bilal-i Habeşi arasında bir tartışma yaşandı. Tartışmanın etkisiyle Ebu Zer kendine hakim olamadı ve Bilal'e "Ey siyahın oğlu" deyiverdi. Bu söz renginden dolayı hor görülen Bilal'i derinden yaraladı. Yara gün geçtikçe büyüdü ve Bilal bu yaraya dayanamadıü Efendimiz (s.a.V.)'e geldi ve şikayetini söyledi. Efendimiz (s.a.v.) son derece rahatsız oldu ve hemen Ebu Zer'i çağırttı. Ebu Zer geldiğinde
Peygamberimiz (S.a.V.): "Ya Ebu Zer! Sende hala cahiliye kalıntıları görüyorum. Kişi hiç anasından dolayı kınanır mı?' diye sordu. Ebu Zer (r.a.) yapmış olduğu hatanın bu kadar derin yaralar açacağını düşünememişti. içine pişmanlık ateşi düştü. Ne yapıp edip Bilal'in gönlünü almalıydı. Sabahın seher vaktinde Bilall'in evine vardı. Yüzünü Bilal'in eşiğine koyarak uzandı. Az sonra Bilal kapısını açtığında Ebu Zer'i yüzü eşik üzerinde olarak gördü.
Bilal-i Habeşi:
- Bu ne haldir ya Ebu Zer! Lütfen hemen kalk!
Ebu Zer:
- Ya Bilal kesinlikle kalkmayacağım. Ancak o siyah ayağını yüzüme sürersen o zaman kalkarım diye karşılık verdi.
Bilal:
- Ya Ebu Zer, sen ne diyorsun! Lütfen kalkar mısın?(1)
Ebu Zer:
- Asla! Ancak ayağını sürersen!
Bilal anladı ki Ebu Zer kalkmayacak. Çaresiz kaldı ve ayağını hafifçe Ebu Zer'in yüzüne sürdü bunu yaparken de gözyaşları dökülüyordu. Bilal ayağını sürer sürmez Ebu Zer de kalktı ağlayarak kucaklaştılar kardeşlik havasını derin derin teneffüs ettiler.
Ya! Rabbi, bizleri de hatasını kabul eden, kardeşinden gereği gibi özür dileyebilen kullarından eyle .AMİN.
Günümüz Müslümanları da, arayı bozmaya çalışan fitne güruhlarını iyi tanıyıp kardeşi kardeşe düşüren şer odaklarına dikkat ederek bir an önce kardeş olduğunun farkına varmalıdır.
Birbiriyle paylaşımcı bir ruha sahip olan sahabe,Kardeşi aç iken tok yatamayan sahabe, kardeşinde yok iken, kendisindeki varlığı kendisini rahatsız eden sahabe, bizim örneğimiz idi kardeşlerim.
Sahabe-i Kiram , kardeşini, kendi nefsine tercih ediyordu.
Bu yolda işin hasenesini yapmak vardı ama, işin Ahsen-u Amele'sini yapmaya çalışıyorlardı.
Kabil kompleksi ile yapmak vardı ama, Habil psikolojisi ile yapmaya çalışıyorlardı.
Yermük Savaşı’nda, Haris bin Hişam, İkrime bin Ebî Cehil ve Süheyl bin Amr (r.anhüm) akşam üzeri ağır yaralar alarak yere düştüler. Haris bin Hişam içmek için su istedi. Askerlerden biri ona su götürdü. İkrime'nin kendisine baktığını görünce:
“Bu suyu kardeşim İkrime'ye götür” dedi. İkrime suyu alırken, Süheyl’in kendine baktığını gördü, suyu içmeyerek:
“Bu suyu götür, Süheyl kardeşime ver” dedi. Fakat su, Süheyl’e yetişmeden Süheyl ruhunu teslim etti. Bunun üzerine suyu taşıyan kişi İkrime’ye koştu. Fakat İkrime de şehit olmuştu. Hemen Haris’in yanına koştu. Haris de son nefesini vermişti.
İşte sahabe dostluğu ve kardeşliği… En muhtaç olduğu anda bile kardeşini kendi nefsine tercih etme timsali…
Ya! Rabbi, bize de sahabenin kardeşliğini nasibet. Bu şuura engel olan sebepleri ortadan kaldır. AMİN
Sahabenin kardeşlik anlayışını yazmak…
Kardeşin, kardeş kanı döktüğü tam da bu zamanda…
Müslümların yüzlerce fırkaya ayrıldığı tam da bu zamanda…
Sahabeyi anlamaya çalıştıkça, günümüzün kardeşlik anlayışıyla karşılaştırdığımızda, kendimizden utanmamak içten bile değil.
Halbuki Rabbimiz, hayat rehberimiz olan Kur’an-ı Kerim’de “ Müminler ancak kardeştirler.” (Hucurat, 49/10) buyurmuyormuydu?
Bildiğiniz üzere Rasulullah (s.a.v.), Medine’ye hicretten yaklaşık beş ay sonra Medineli yardımsever Ensar ile, hicret eden Mekkeli müslümanları bir araya topladı. 45’i Muhacirden, 45’i de Ensar’dan olmak üzere 90 kişiyi kardeş ilan etmiştir. bu kardeşlik müessesi maddî-manevî yardımlaşma ve birbirlerine varis olma esasına dayanıyordu. Böylelikle, Muhacirlerin yurtlarından ayrılmalarından dolayı duydukları keder ve üzüntüyü giderme, onları Medinelilerle ısındırma, güç ve destek kazandırma amacını taşıyordu.
Ebu Bekri’s Sıddîk -radıyallahu anh- Hârice ibni Zeyd ile
Ömer ibnü’l Hattab “ Utban ibni Mâlik ile
Osman ibni Affân “ Evs ibni Sâbit ile
Ebû Ubeyde ibni Cerrah “ Sa’d ibni Muaz ile
Abdurrahman ibni Avf “ Sa’d ibni Rebî ile
Zübeyr ibnu’l Avvâm “ Seleme ibni Selâme ile
Talha bin Ubeydullah “ Ka’b ibni Mâlik ile
Ca’fer-i Tayyar “ Muaz ibni Cebel ile
Saîd ibni Zeyd “ Übeyy ibni Ka’b ile
Mus’ab ibni Umeyr “ Ebû Eyyube’l Ensârî ile
Ebû Huzeyfe bin Utbe “ Abbâd ibni Bişr ile
Ammâr ibni Yâsir “ Huzeyfe ibni Yeman
Ebû Zerr-i Ğıfârî “ Münzir ibni Amr ile
Hâtıb ibni Ebî Beltea “ Uveym ibni Sâide ile
Selmân-ı Fârisî “ Ebu’d Derdâ-i Uveymir ile
Bilâl-i Habeşî “ Ebû Ruveyhâ Abdullah ile
kardeş oldular. Radıyallahu tealâ anhum ecmain…
Sahabe bizim için en güzel örnekti. Onlar da beşer idi. Elbette onlar da hata yapmış ve birbirlerini üzdüğü zamanlar olmuştu. Ama sonrasında hatasını en güzel bir şekilde telafi etme yolunu seçmişlerdi.
Örneğin, Ashab-ı Kiramın önde gelenlerinden Ebu Zer ile Bilal-i Habeşi arasında bir tartışma yaşandı. Tartışmanın etkisiyle Ebu Zer kendine hakim olamadı ve Bilal'e "Ey siyahın oğlu" deyiverdi. Bu söz renginden dolayı hor görülen Bilal'i derinden yaraladı. Yara gün geçtikçe büyüdü ve Bilal bu yaraya dayanamadıü Efendimiz (s.a.V.)'e geldi ve şikayetini söyledi. Efendimiz (s.a.v.) son derece rahatsız oldu ve hemen Ebu Zer'i çağırttı. Ebu Zer geldiğinde
Peygamberimiz (S.a.V.): "Ya Ebu Zer! Sende hala cahiliye kalıntıları görüyorum. Kişi hiç anasından dolayı kınanır mı?' diye sordu. Ebu Zer (r.a.) yapmış olduğu hatanın bu kadar derin yaralar açacağını düşünememişti. içine pişmanlık ateşi düştü. Ne yapıp edip Bilal'in gönlünü almalıydı. Sabahın seher vaktinde Bilall'in evine vardı. Yüzünü Bilal'in eşiğine koyarak uzandı. Az sonra Bilal kapısını açtığında Ebu Zer'i yüzü eşik üzerinde olarak gördü.
Bilal-i Habeşi:
- Bu ne haldir ya Ebu Zer! Lütfen hemen kalk!
Ebu Zer:
- Ya Bilal kesinlikle kalkmayacağım. Ancak o siyah ayağını yüzüme sürersen o zaman kalkarım diye karşılık verdi.
Bilal:
- Ya Ebu Zer, sen ne diyorsun! Lütfen kalkar mısın?(1)
Ebu Zer:
- Asla! Ancak ayağını sürersen!
Bilal anladı ki Ebu Zer kalkmayacak. Çaresiz kaldı ve ayağını hafifçe Ebu Zer'in yüzüne sürdü bunu yaparken de gözyaşları dökülüyordu. Bilal ayağını sürer sürmez Ebu Zer de kalktı ağlayarak kucaklaştılar kardeşlik havasını derin derin teneffüs ettiler.
Ya! Rabbi, bizleri de hatasını kabul eden, kardeşinden gereği gibi özür dileyebilen kullarından eyle .AMİN.
Günümüz Müslümanları da, arayı bozmaya çalışan fitne güruhlarını iyi tanıyıp kardeşi kardeşe düşüren şer odaklarına dikkat ederek bir an önce kardeş olduğunun farkına varmalıdır.
Birbiriyle paylaşımcı bir ruha sahip olan sahabe,Kardeşi aç iken tok yatamayan sahabe, kardeşinde yok iken, kendisindeki varlığı kendisini rahatsız eden sahabe, bizim örneğimiz idi kardeşlerim.
Sahabe-i Kiram , kardeşini, kendi nefsine tercih ediyordu.
Bu yolda işin hasenesini yapmak vardı ama, işin Ahsen-u Amele'sini yapmaya çalışıyorlardı.
Kabil kompleksi ile yapmak vardı ama, Habil psikolojisi ile yapmaya çalışıyorlardı.
Yermük Savaşı’nda, Haris bin Hişam, İkrime bin Ebî Cehil ve Süheyl bin Amr (r.anhüm) akşam üzeri ağır yaralar alarak yere düştüler. Haris bin Hişam içmek için su istedi. Askerlerden biri ona su götürdü. İkrime'nin kendisine baktığını görünce:
“Bu suyu kardeşim İkrime'ye götür” dedi. İkrime suyu alırken, Süheyl’in kendine baktığını gördü, suyu içmeyerek:
“Bu suyu götür, Süheyl kardeşime ver” dedi. Fakat su, Süheyl’e yetişmeden Süheyl ruhunu teslim etti. Bunun üzerine suyu taşıyan kişi İkrime’ye koştu. Fakat İkrime de şehit olmuştu. Hemen Haris’in yanına koştu. Haris de son nefesini vermişti.
İşte sahabe dostluğu ve kardeşliği… En muhtaç olduğu anda bile kardeşini kendi nefsine tercih etme timsali…
Ya! Rabbi, bize de sahabenin kardeşliğini nasibet. Bu şuura engel olan sebepleri ortadan kaldır. AMİN