Neler yeni

Said Nursi- Risale-i Nur- Nur Cemaati- Fethullah Gülen

Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
selamun aleyküm,

başlığa bakınca "hepsini karıştırıp çorba etmişim" gibi bir an düşündüm,fakat sonra tekrar düşündüm aslında birbirinden pek de ayrılıkları yok.

başlıktaki 4 unsur da temelde aynı düşüncelere sahiptirler ve bu düşünceler hataya sürüklüyor onları.

said nursinin hayatını bir nurcudan dinlediğinizde büyük çileler çekmiş önemli bir islam alimi olarak tanırsınız.laik devlet politikası onu sürgünlerle hayatını yaşayan biri yapmıştır,bu doğru.ancak zihniyeti ile amerikancı,muharref dinlere diyalog kurmaya yakın bir çizgi çizdiğinden benimsenecek bir yanı yoktur.

risalelerdeki şirk,küfür,bidat ve çelişkiler ortaya koymakla bitmez.bazı örnekleri sunacağım ben,gerekirse zamanla daha fazlasını da paylaşırız:[more...]

said nursi-risale i nur

Varan 1- "Bundan on iki sene evvel işittim ki, en dehşetli ve muannid bir zındık, Kur’ân’a karşı sû-i kastını, tercümesiyle yapmaya başlamış. Ve demiş ki: "Kur’ân tercüme edilsin, tâ ne mal olduğu bilinsin." Yani, lüzumsuz tekrarâtı herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye dehşetli bir plân çevirmiş.
Fakat Risâle-i Nur’un cerh edilmez hüccetleri katî ispat etmiş ki, Kur’ân’ın hakîki tercümesi kàbil değil. Ve lisân-ı nahvî olan lisân-ı Arabî yerinde Kur’ân’ın meziyetlerini ve nüktelerini başka lisân muhâfaza edemez. Ve herbir harfi on adetten bine kadar sevap veren kelimât-ı Kur’âniyenin mu’cizâne ve cemiyetli tâbirlerinin yerinde beşerin âdi ve cüz’î tercümeleri tutamaz, onun yerinde câmilerde okunmaz, diye Risâle-i Nur her tarafta intişârıyla o dehşetli plânı akîm bıraktı.
Fakat, o zındıktan ders alan münâfıklar, yine şeytan hesâbına Kur’ân güneşini üflemekle söndürmeye, ahmak çocuklar gibi, ahmakàne ve dîvânecesine çalışmaları sebebiyle, bana gàyet sıkı ve sıkıcı ve sıkıntılı bir hâlette bu Onuncu Mesele yazdırıldı tahmin ediyorum. Başkalar ile görüşemediğim için hakîkat-i hâli bilmiyorum"

Risale-i Nur Külliyatı Sözler 11. Şua sayfa 425
Risale-i Nur Külliyatı » Şualar 11 Şua Onuncu mesele » Sayfa: 227

Varan 2-"İşte, ey nefsim gibi bedbahtlık neticesinde bir kısım ömrünü nursuz felsefî ve ecnebî fünununa sarf eden ihtiyar kardeşlerim! Kur’ân’ın lisanındaki mütemadiyen Lâ ilâhe illâ Hû ferman-ı kudsiyesinden ne kadar kuvvetli ve ne kadar hakikatli ve hiçbir cihette sarsılmaz ve zedelenmez ve tagayyür etmez kudsî bir rükn-ü imanîyi anlayınız ki, nasıl bütün mânevî zulümatı dağıtır ve mânevî yaraları tedavi eder!
Bu uzun macerayı, ihtiyarlığımın rica kapıları içinde derci, adeta ihtiyarımla olmadı. İstemiyordum, belki usandıracak diye çekiniyordum. Fakat bana yazdırıldı diyebilirim. Her neyse, sadede dönüyorum."

Risale-i Nur Külliyatı » Lem'alar » Altıncı lema Sayfa: 242



ve "yazdırıldı" furyasına karşı allah'ın kelamına bakalım:

“Vay o kimselere ki, kendi elleriyle kitap yazarlar, sonra "bu Allah katındandır" derler. Hedefleri, onun karşılığında bir şeyler almaktır. Vay o ellerinin yazdığından dolayı onlara! Vay o kazandıklarından dolayı onlara!.” (Bakara 79).



Varan 3-"Risale-i Nur şakirtlerine işaret eden Hazret-i Ali'nin (r.a.) bir keramet-i gaybiyesidir.

Cay-ı dikkat: Şu acip lem'anın ehemmiyeti üç noktadan geliyor.

Birincisi ve en mühimi: Gizli kalmış gaybî mühim bir mucize-i Ahmediyeyi (a.s.m.) beyan eder ki, cevamiu'l-kelim nev'inden iki cümleden ibaret bir hadis-i şerifi iki sayfa kadar hakaik-i tarihiyeyi ve iki devlet-i azime-i İslâmiyenin hatimelerini ifade ediyor.

İkincisi: Keramet-i evliya hak olduğuna kat'i bir burhan gösteren Hazret-i Ali'nin (r.a.), latin harfinin kabulünü tam tarihiyle ve tarz-ı tatbikini iki kelimeyle göstermesidir.

Üçüncüsü: Risale-i Nur şakirtlerine ve naşirlerine karşı Hazret-i Ali'nin (r.a.) irşadkârane ve teveccühkârane bakması ve işaret etmesidir. (...)

Hazret-i Cebrail'in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevide getirip Hz. Ali'ye Sekine namıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş. Hz. Ali diyor: "Ben Cebrail'in şahsını yalnız alâimü's-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum" diyerek bu İsm-i Âzamdan bahs ile bazı hadisatı zikirden sonra tahdis-i nimet suretinde diyor ki:
"Evvel-i dünyadan kıyamete kadar ulum-u esrar-ı mühimme bize meşhud derecesinde inkişaf etmiş, kim ne isterse sorsun, sözümüze şüphe edenler zelil olur." "

( Sikke-i Tasdik-i Gaybi, On Sekizinci Lem'a, Kaynaklı-İndeksli Risale-i Nur Külliyatı, Bediuzzaman Said Nursi, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1995, c. 2 s. 2078-2079)

reddiye:Cebrail aleyhisselam Ali radiyellahu anh’a bir kitap getirdiyse, onun da peygamber olması gerekir. Eğer o kitapta dünyanın başlangıcından kıyamete kadar var olacak ilimler ve önemli sırlar çok açık ve net bir şekilde bildirilmişse Ali radiyellahu anh’ın Peygamberimizden üstün olması gerekir. Çünkü Peygamberimize böyle bir bilgi bildirilmemiştir. Tamamen asılsız olan böyle bir iftiraya inanan, Muhammed sallALLAHu aleyhi ve sellemin son peygamber olduğunu, Kur’an’ın da son kitap olduğunu kabul etmemiş olur. Burada böyle bir iftiraya yer verilmesinin sebebi, son paragrafta belirtildiği gibi Risale-i Nur şakirtlerini kutsallaştırma arzusudur.



Varan 4-said nursi ebced ve cifr metodlarıyla kendini kuran'a sokmuştur aklınca.ebced ve cifr yahudilerin battığı,gayb bilgisi almak için kullandıkları metoddur ve şirktir!

(…) “Acaba Risale-i Nur’u, Kur’an kabul eder mi? Ona ne nazarla bakıyor?” denildi. O acib sual karşısında bulundum. Ben de, Kur’an’dan istimdat eyledim. Birden otuzüç âyetin sarîhinin teferruatı nev’indeki tabakattan “mâna-yı işârî” tabakasından ve mâna-yı işârî külliyetinde dahil bir ferdi, Risale-i Nur olduğunu ve duhulüne ve medar-ı imtiyazına birer kuvvetli karîne bulunmasını bir saat zarfında hissettim; ve bir kısmını mücmelen gördüm. Kanaatımda hiçbir şek ve şüphe ve vehim ve vesvese kalmadı; ve ben de, ehl-i îmanın îmanını Risale-i Nur ile takviye etmek niyetiyle o kat’î kanaatımı yazdım ve has kardeşlerime mahrem tutulmak şartiyle verdim. (…)” Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, 67-68

“(…) Seyranîdir. Bu zat, Husrev gibi Nur’a müştak ve dirayetli bir talebemdi. Esrâr-ı Kur’aniyenin bir anahtarı ve ilm-i cifrin mühim bir miftahı olan tevâfukata dair Isparta’daki talebelerin fikirlerini istimzac ettim. Ondan başkaları, kemal-i şevk ile iştirak ettiler. O zat başka bir fikirde ve başka bir merakta bulunduğu için, iştirak etmemekle beraber, beni de kat’î bildiğim hakikattan vaz geçirmek istedi. Cidden bana dokunmuş bir mektup yazdı. “Eyvah! dedim, bu talebemi kaybettim!” Çendan fikrini tenvir etmek istedim. Başka bir mana daha karıştı. Bir şefkat tokadını yedi. Bir seneye karib bir halvethânede (yani hapiste) bekledi.” Lem’alar, Onuncu Lem’a

( Seyranî denen bu zatın hapiste yatmasının hikmetini tevafuka, ilm-i cifre karşı olmasında ve Said Nursî’yi bunlardan vazgeçirmek istemesinde bulan bu zihniyete şu soruyu sormadan edemeyeceğiz: Siz bu adamcağızdan daha uzun süre hapislerde yattınız. Birisi de çıkıp size derse ki: “Sen bunca hapsi, kendi hevana ve hevesine göre Kur’an-ı Kerim’i tefsir edip, o yüce Kitabı emellerine alet ettiğin için yattın. Kaç defa bu tokadı yedin, hâlâ akıllanmıyorsun!” Ne cevap vereceksiniz?..)

“(… su da bulamadıysanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin.” (Maide/6) ayetinde geçen “toprak” (ﺪﻳﻌﺻ )ın Said Nursî olduğu iddia edilmiş, aynen şöyle denilmiştir:

(…) Sad ve sin, birbirine tam kardeş olması ve bir kelimede birbirinin yerine geçmesi münasebetiyle bu âyetteki “sa‘îden” kelimesindeki sad, sin okunsa Risale-i Nur’un tercümanını göstermesi” Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, 112 ve Birinci Şua 31.ayette

Ayet; açıkça abdestten, gusülden, teyemmümden bahsetmekte iken Nur Risaleleri’ne göre; ayetteki “eğer hasta iseniz” anlamına gelen “ve in küntüm merzâ” cümlesi çarpıtılarak “dalâlet ehli tarafından artırılan manevî hastalıkların büyük bir kısmı, Nur Risaleleri’nin Kur’anî ilaçlarıyla giderilebilir” anlamı verilmiş “Bir sapık fırka, üzüntü ile beraber, -şayet dünyanın iki yüz sene daha ömrü varsa- faaliyetlerine devam edecektir” diye de tahrif sürdürülmüştür.

“Allah, göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun bir örneği, içinde ışık bulunan bir kandil yuvası gibidir. Işık bir cam içindedir; cam ise, doğuya da batıya da ait olmayan mübarek, ateş değmese bile yağı neredeyse ışık verecek olan bir zeytin ağacından yakılan, sanki inci bir yıldız gibidir. Nur üzerine nurdur. …” (Nûr,35)

“Hem işaret eder ki; Resâil-in-Nur müellifi dahi ateşsiz yanar, tahsil için külfet ve ders meşakkatine muhtaç olmadan kendi kendine nurlanır, âlim olur. Evet bu cümlenin bu mu’cizane üç işarâtı elektrik ve Resâil-in-Nur hakkında hak olduğu gibi, müellif hakkında dahi ayn-ı hakikattır. … Hem, nasılki bu cümlenin mânevî münasebet cihetinde kuvvetli ve letâfetli işareti var; öyle de cifrî ve ebcedî tevafukiyle hem elektriğin zaman-ı zuhurunun kurbiyetini, hem Resâil-in-Nur’un meydana çıkması, hem de müellifinin velâdetini remzen haber veriyor.” Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, 74-78’de Nur suresi 35.ayet

Said Nursî, hiç utanıp sıkılmadan bu hezeyan, kuruntu ve zırvalarının, bir de hakikatin ta kendisi olduğunu söylüyor. Bu ve buna benzer yorumların ayetin siyakıyla uygun olup olmadıkları bir yana, görüldüğü gibi, Kur’anî ifadeler, içinde geçtikleri siyaklarından kopartılmaları durumunda çok çeşitli ve bazen de çok tehlikeli hatalar ortaya çıkabilmektedir.

“Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur’an)den şüphe içindeyseniz, haydi onun (surelerinden biri) gibi bir sure getirin; (bunun için) Allah’tan başka şahitlerinizi de (yardıma) çağırın; eğer doğru kimseler iseniz.” (Bakara,23) ayetinin ebcedî tefsiri

“Fe’tû bisûratin min mislihi” (ebced hesabı ile) 1880′dir. Son asırların tağut dalâletinin doğumu olup, onun temsil ettiği ruh-u dalâlete hazret-i Kur’ân’ın ve ondan nebean eden Risale-i Nur meydan okumasını gösterir.” Tılsımlar Mecmûası, 193

Nur Risaleleri’ndeki ebced hesabına göre “tağut” Mustafa Kemal kabul edilirken aynı yolun (Ebced-Cifr metodunun) farklı yolcularınca Mustafa Kemal’in “Mehdî” ilân edildiğini görüyoruz.

Bu da bizlere; uygulanmasıyla aynı kişinin hem yerin dibine batırıldığı hem de göklere çıkarıldığı bir yöntemin ne kadar geçersiz olduğunu ve bu yöntemle Kur’ana yaklaşmanın ne kadar sapıklık olduğunu gösterir.



İbn Mesud'tan (r.anh) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Nice ebced harfleri öğretenler (veya nice Ebu Cad'ın yıldızlarla ilgili harflerini öğretenler)var ki, Kıyamet gününde bunların ALLAH katında bir nasipleri yoktur."
(Taberani, 11/14, Elbani, Daifu'l-Camia: 418)

Ondan da Hamd b. Zencuye şu lafızla rivayet etmiştir:
"Nice yıldızlara bakanlar ve ebced (Ebu Cad'ın) harflerini öğrenenler var ki, onlar için ALLAH katında bir nasib yoktur."
(Taberani, 11/14, Elbani, Daifu'l-Camia: 418)



said nursi izinden gidenler inşallah yukarıdaki delillerden sonra bu yolda devam etmezler,

"bunca fitnenin yayıldığı zamanda,said nursinin yaptığı iyi işleri görmeyip ona saldırmanız niye" diyecekseniz,doğru kimden gelirse gelsin doğrudur.ve yanlış kim yaparsa yapsın yanlıştır,bir kafirin doğru söylediği konuda müslüman yanlış söylüyorsa kafirin söylediği doğruyu yaparak kafire uyulmuş olmaz.



------

fethullah gülen ve nur cemaati

şimdi gelelim fethullah'ın ve onun kurduğu cemaatin(büyük bir toplum teşkilatlanmasıdır,bir çeşit derin devlet dersek hata etmeyiz) hatalarına,sapıklıklarına değinelim.

-fethullah gülen tesettürü "teferruat"a indirdi fetvasıyla,tıpkı "la ilahe illallah yeterlidir,muhammed(sav)e iman şart değildir" deyip yahudi ve hıristiyanlarla diyalog yolunu açması gibi.

-gavurun bile "kuran varken diyalog olmaz" demesine rağmen tutup onlarla ilişkileri iyileştirmeye çalıştılar.hala da abd'den bel'amlığını sürdürür,güya orada tebliğ yapıyormuş.dünyada oturtulmaya çalışılan "kardeş insanlık tek din" mantığının tebliğini yapıyor feto,başka bir şey değil.

-Hıristiyan papazları, yahudi hahamları ile hoşgörü toplantıları yaparak; “Keşke her köşeye bir hoşgörü vakfı kursak da herkes hoşgörü soluklasa.” dedi.
Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözünü çürüttük:
“Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar, sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır.” (Mâide: 51)
bu ayet gayet açık,daha çokça ayet vardır kafirlerle ilişkimizin nasıl olacağı hakkında,bunları reddetmek kolay farklı din mensubu olunca...

-her sene afrikadan,orta asya türk devletlerinden,güneydoğu asya ülkelerinden gençleri-çocukları toplayıp şarkı söyletiyorlar,genç kızları süsleyip püsleyip "hizmet" ayağına teşhir ediyorlar.kendi kültür emperyalizmini kurabildikleri ülkelerin çocukları için "bayram" tertip edebiliyorlar;peki filistinde,suriyede,ırakta zulüm gören çocukları unutmayı nasıl beceriyorlar? hoş,o diyarlarda o mücadeleyi görmüş olan çocuk türkçe "festivali" ile değil,zalimle yapılan savaşın kazanılmasıyla mutlu olacaktır(inşallah).





buraya kadar yazılanlar bu zihniyetin dini konulardaki islama uymayan noktalarıydı,bir de günümüzde oynadıkları oyunları düşünelim;

-türkiye devletinde siyasi kısmını akp'nin üstlendiği ılımlı islami demokrat türkiye'nin sivil toplum kısmını cemaat üstleniyor.toplumda en ufak yerlerde bağları var,türk polis teşkilatına son yıllarda hızla cemaatin adamı yerleştirildi.ve de birçok sınav skandalı ile birlikte(şu ygs olayını kastetmiyorum sadece,türkiyenin her yerinde yapılan polislik sınavlarında bir sürü fitne yapıyorlar).

-dersanelerindeki abiler-ablalar düzeni ile "dinini öğrensin,daha fazla kötülüğe bulaşmasın" diye kendi dersanelerine gelen çocukları zehirliyorlar.işin garibi bu abi-ablalar kendi hayatlarında kendi istedikleri kişi ile bile evlenemiyorlar,çokça örneğini duyduk bunların.

....

..

.



daha çokça örnek çıkar,ben aklımdaki her şeyi yazmadım buraya,ayrıca benim aklımda olmayan da bir sürü şeyler var bu zihniyetin mantıksızlıklarından.

allah bizleri korusun bunlardan,bu yola bulaşmışlara hidayet nasip etsin.



not:risalelerden aktardığım şeyleri islam-tr.org forumundan kopyaladım,risalelere baktığınızda da bir hata olmadığını göreceksiniz(iftira etmiyoz yani)

selametle.

karadamlalar

said nursi-risale i nur-nur cemaati-fethullah gülen | Kara Damlalar
 
M Çevrimdışı

mustafa_mardin

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
said-nursi-nin-y%25C3%25BCz%25C3%25BCnde-nur-olmamas%25C4%25B1-sorunsal%25C4%25B1_245045.jpg


Said Nursi diyor ki: "Müslümanlık-Hıristiyanlık ittifakını bozmaya çalışanlara karşı üç zümre, Nurcular, Hıristiyan ruhaniler ve misyonerler uyanık olmalıdır." (Emirdağ Lahikası, I, s.1712; Tarihçe-i Hayat, s.434)


Said Nursi diyorki: "Birinci Dünya Savaşı'nda, bizimle savaşmış da olsa, bir Hıristiyan ölmüşse ŞEHİT sayılır, ahirette mükâfatı vardır." (Kastamonu Lahikası, 45)


 
Üst