Âleykum selam we rahmetullah
1- a) Salih kişinin kabrine gidin ölüden, "duamı duyar ve icabet eder ve yerine getirir" inancıyla istekte bulunmak küfürdür, sahibini kafir yapar.
b) Allah katında hatırı olduğu sanılan kişinin kabrine gidib, Allah yanında kendisinin istekleri için duada aracılık etmesi büyük şirktir.
Kufre delalet ettiği açık olan sözde de dil sürçmesi ihtimalinden korunmak için o sözü söylemeyi kastetmek şart koşulmuştur. Kufru kastetmiş olmak şart değildir.
Kufre delalet edişi ihtimal taşıyan amellerle yapılmak istenen şeyi belirleyebilmede dikkate alınan kasıt, kufur kastı değildir, sadece amelin neye delalet ettiğini ayırt etmede etkili olan kasıttır.
Misalen bir kişi, bir kabrin başında kurban kesse ve bu kurbanı kimin için kestiği bilinmese, O kişiye kastı sorulur. Eğer: “Bu kabirdeki kimseye kestim, benim sıkıntılarımı gidereceğini umit ediyorum” derse bununla kafir olur. Bundan sonra ona: “Bu amelinle küfrü kastettin mi kastetmedin mi?” diye sorulmaz.
Rasulullah (صلى الله عليه وسلم) şöyle der: “Kim bizim işimiz üzere olmayan bir amel işlerse o reddedilmiştir.” (Muslim)
2- Şehid olmuş kişiden, dünyaya gelip yardım etmesini istemek de büyük şirkdir. Fakat O'nu yardıma gönderecek olanın Allah (c.c.) olduğunu bilirse bu yine şirktir.
Şehidlerin, diğer ölülerin durumlarından farklı durumları vardır ki, yeşil renkli kuşların karınlarında kandillere konarlar. Ayrıca Şehidler Bile dünyaya dönmek isteseler artık dönemezler.
23. Mûminler içinde Allah 'a verdiği sözde sadâkat gösteren nice erler var. İşte onlardan kimi adağını ödedi, kimi de bunu bekliyor. Onlar hiçbir şekilde (ahidlerini) değiştirmediler.
İmam Buhârî'nin, Muhammed ibn Saîd el-Huzâî kanalıyla Enes ibn Mâlik'ten rivayetinde o şöyle anlatıyor: Amcam Enes ibnu'n-Nadr Bedr gazvesinde bulunmamış ve bu ona çok ağır gelmişti. "Ey Allah'ın elçisi, muşriklerle savaştığın ilk savaşta bulunmadım. Allah eğer muşriklerle bir savaşta beni bulundurursa Allah benim neler yapacağımı görecektir.'' demişti. Uhud günü müslümanlar açılıp ric'at ettiklerinde ric'at eden müslümanları kastederek "Ey Allah'ım, şunların yaptıklarından dolayı senden özür diliyorum"; muşrikleri kastederek de: "Ey Allah'ım, şunların yaptıklarından da berîyim, uzağım." demiş ve düşmana doğru ilerlemiş. O sırada Sâd ibn Muâz ile karşılaşmış ve ona: "Ey Sâd, nereye? Cenneti, Nadr'ın Rabbına yemin ederim ki uhud önlerinde cennet'in kokusunu alıyorum." demiş, savaşa dalmış ve öldürülünceye kadar savaşmiş. Sâd der ki: Ey Allah'ın elçisi, onun yaptığım ben yapamadım. Enes anlatmaya devam eder: Onu bulduğumuzda gördük ki üzerinde kılıç, mızrak ve ok yarası olarak seksenden fazla yara vardı ve muşrikler onun ölüsüne de işkence yapmışlardı. Onu bulduğumuzda tanınmayacak haldeydi, kızkardeşi Rubeyyi' bintu'n-Nadr onu parmak uçlarından tanıdı. Biz bu âyet-i kerimenin o ve onun gibiler hakkında nazil olduğunu biliyoruz. (Buhârî, Cihâd, 12; Muslim, İmâra, 148; Ahmed ibn Hanbel, Musned, 111,194)
Ebu Davud et-Tayâlisî'nin kendi senediyle Enes ibn Mâlik'ten rivayetinde o şöyle anlatıyor: Dayım Enes ibnu'n-Nadr geldi. -Bana onun adını koymuşlar.- Allah'ın Rasûlü (s.a.v.) ile Bedr'e katılamamıştı ve "Rasûlullâh'm bulunduğu ilk gazvede bulunamadım. Ama Allah'a yemin olsun, bundan sonra Allah bana bir gazve gösterirse muhakkak Allah o gazvede neler yapacağımı görecek!" derdi. Bir sonraki sene Uhud gazvesi olunca o gazvede bulundu ve müslümanlar bozulduğunda Sâd ibn Muâz'ın geri çekildiğini gördü de ona: "Ey Ebu Arar, nereye? Vay o cennetin kokusuna! Onu Uhud önünde buluyorum." deyip vuruşmaya daldı ve şehid edilinceye kadar vuruştu. Ölüler arasında bulunduğunda üzerinde seksenden fazla kılıç, mızrak, ok yarası vardı. Kız kardeşi Nadr kızı Rubeyyi': "Onu ancak parmak uçlarından tanıyabildim. O kadar güzel parmak uçları vardı ki." demiştir. "Mûminler içinde Allah'a verdiği sözde sadâkat gösteren nice erler var. İşte onlardan kimi adağını ödedi..." âyeti nazil olmuş da. Enes demiştir ki: Biz bu âyeti onun hakkında indi olarak biliyoruz.
(Ahmed Abdurrahman el-Bcnnâ. Minhatu'l-Ma'bûd fî Tertibi Musnedi't-Tayâlisî Ebî Dâvûd, 11,22; Buhârî, Cihâd, 12; Muslim, İmâra, 148; Ahmed ibn Hanbel, Musned. 111,201)
3 - Saygı secdesi, İslam'la birlikte nesh olmuştur. Böylece saygı secdesi artık şirktir.
Yusuf 100 : "Anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine oturttu ve hepsi birden Yusuf için secdeye kapandılar. Bunun üzerine Yusuf dedi ki: "İşte bu durum, o rüyamın çıkmasıdır. Gerçekten Rabbim onu hak rüya kıldı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana hakikaten ihsan buyurdu. Doğrusu Rabbim dilediğine lutfunu ihsan eder. Şubhesiz O, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir."
el-Busti, Sahihinde, aşağıdaki hadisi Ebu Vakid'den (r.aleyh) şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:
Muaz b. Cebel (r.anh), Şam'dan dönünce Rasulullah (صلى الله عليه وسلم)'in icin secde etti.
Bunun üzerine Rasulullah (صلى الله عليه وسلم) "Bu nedir ey Muaz?" dedi.
Muaz "Ey Allah'ın Rasulü! Ben Şam'a gittiğimde onları komutanlarına ve din adamlarına secde ediyorlar gördüm. Ben de bunu senin için yapmak istedim" dedi.
Bunun üzerine Rasulullah (صلى الله عليه وسلم) : "Böyle yapma. Şayet ben bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsa idim kadının kocasına secde etmesini emrederdim. Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bir kadın kocasının hakkını ifa etmedikçe Rabb'inin hakkını da ifa etmiş olmaz. Kadın deve sırtında semere binmiş iken kocası nefsini taleb edecek olsa kadın bu isteğe mani olamaz."
(Ebu Davud, Nikah, 39 - 40, Hadis no: 2140; Tirmizi, Râda -süt emzirme, Bab 10, Hadis no: 1159; Sunen-i İbn-i Mace, Bab: Hakku-z Zevc Alel Mir'eh, Hadis No: 1843 ; İbn-i Mace, Ezher b. Mervân an Hammâd b. Zeyd an Eyyûb ani'l-Kâsım es-Şeybânî an Abdullah bin Ebi Evfa'dan (r.aleyh) senedi ile tahric etmiştir; Sindî'ye göre zahiren isnadı sahîh görünmektedir. Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/26)
Bir puta/heykele tazim duruşu şirktir. Put karşısında secdeye giderek alın ve burnunu yere koyarak tazim secdesinde bulunmak ittifakla küfür olup yapanı kafir eder.
Rasulullah , Kabede namaz kılarken, putun karşısına geçip tazimde bulunmamıştır. Allaha ibadet kastıyla Namaz kılmıştır. Ameller niyete göredir hadisi burada gündemdedir.
4- Peygamber olmadığı halde ayete rağmen, "Allah dostu, evliya" bahaneleriyle, gaybi bilgilere sahib olabileceğine, haber verebileceğine, çünkü O'nun Allah'ın velisi olduğundan bilebileceğini söyleyebilmektedirler. Şubhesiz bu söz, iddia şirkdir. Fakat kişiye, ilim sahibi olan bir alimin, delilleriyle bunun küfür olduğunu, isbatlayıb beyyineleri sunduğu, kafasındaki soru işaretlerini ve cehaletini giderdiği halde, ha'la bu şirk inancını kabul ediyorsa tekfir edilir.
Çünkü tasvavuf bünyesindeki güya alim veli zannedilen kişiler, cahil avamın aklını karıştırmakta. İnsanlar da kime inanacağını bilememekte.