Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Secde Suresi İniş Sebebi

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
32- SECDE SÛRESİ


Secde Sûresi Mekke'de ve Mü'minûn Sûresinden sonra nazil olmuştur.
Ancak bunda da Medenî âyetler olduğunu söyleyenler de vardır. Meselâ İbn Abbâs'tan Kelbî ve Mücâhid'den "Mü'min olan kimse, fâsık kimse gibi midir? Bunlar eşit olmazlar. İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince: onlar için, yapmış oldukları yapmakta olduklarına karşılık konmak üzere Me'vâ cennetleri vardır. Fâsıklık yapanlara gelince; onların sığınağı, varacağı yer de ateştir. Oradan çıkmak istedikleri her seferinde geri çevrilirler ve onlara: "Yalanlayıp durduğunuz ateşin azabını tadın." denir." (âyet: 18-20) âyetleri olmak üzere 3 âyetinin,
Mukâtil de bunlara ilâve olarak "Onların yanları yataklarından uzaklaşır. Korku ve umut ile Rablerine yalvarırlar. Verdiğimiz rızıklardan da infak ederler. Yaptıklarına karşılık olarak onlara gözlerin aydın olacağı, nelerin gizlenmiş bulunduğunu kimse bilmez." (âyet: 16-17) âyetlerinin de medenî olduğunu söylemişlerdir.[1]

10. Dediler ki: "Toprağa karışıp yok olduktan sonra mı, biz yeniden yaratılacağız? " Evet. onlar Rablerine kavuşmayı inkâr edenlerdir.
Bu âyet-i kerimenin "Toprağa karışıp yok olduktan sonra mı, biz yeniden yaratılacağız" diyen Übeyy ibn Halef hakkında nazil olduğu söylenir.[2]

11. De ki: "Sizin canınızı almakla görevli ölüm meleği canınızı alacak, sonra da Rabbinize döndürüleceksiniz. "
Daha önce (Alu İmrân, 3/185 âyetinin nüzul sebebinde) geçtiği üzere bu âyet-i kerime nazil olunca "Ey Allah'ın elçisi, Adem oğlunun ölümü ile ilgili bu âyet geldi. Peki cinlerin, kuşların hayvanların ölümünün zikri nerede? Onlar nasıl ölürler?" dediler de "Her nefis (canlı) ölümü tadıcıdır ve kıyamet günü ecirleriniz size tastamam verilecektir..." (Alu İmrân, 3/185) âyet-i kerimesi nazil oldu.[3]

15. Ayetlerimize ancak kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapananlar, büyüklük taslamayarak Rablerini hamd ile tesbih edenler iman ederler.
Bu âyet-i kerimenin Hz. Peygamber (sa)'e, namaz için kamet getirildiğinde bazı münafıkların Mescid-i Nebevi'den çıkmaları üzerine nazil olduğu söylenir.[4]

16. Onların yanları yataklarından uzaklaşır. Korku ve umutla Rablerine yakarırlar. Verdiğimiz mallardan da infak ederler.
Enes ibn Mâlik'ten rivayete göre "Onların yanları yataklarından uzaklaşır. Korku ve umutla Rablerine yakarırlar..." âyet-i kerimesi "Ateme" denilen namazı bekleme hakkında nazil olmuştur.[5]
Mâlik ibn Dînâr der ki: Enes ibn Mâlik'e bu âyet kimler hakkında nazil oldu?" diye sordum, şöyle dedi: "Rasûlullah (sa)'ın ashabından bazı kimseler (veya ilk muhacirlerden Hz. Peygamber'in ashabı) akşamdan son yatsıya kadar (tatavvu') namazı kılarlardı. Allah Tealâ işte onlar hakkında bu âyet-i kerimeyi indirdi.[6]
Vâhıdî'nin Ebu İshak el-Mukrî kanalıyla Enes ibn Mâlik'ten rivayetinde o şöyle demiştir: "Onların yanları yataklarından uzaklaşır...." âyet-i kerimesi biz Ansar topluluğu hakkında nazil oldu. Biz, akşam namazını kıldıktan sonra evlerimize dönmez, yatsıyı da Hz. Peygamber (sa)'le birlikte kılardık.[7]
Yine Enes ibn Mâlik'ten gelen bir rivayette o, bu âyet-i kerimenin Ateme namazını kılmak üzere bekleyenler hakkında nazil olduğunu söylemiştir.[8]
el-Hasen ve Mücâhid de "Geceleri namaz kılarak ihya edenler hakkında nazil oldu." demişlerdir. Onların bu sözlerini Muâz bin Cebel'den rivayet edilen şu hadis-i şerif de desteklemektedir. Bu hadiste Muâz bin Cebel şöyle anlatıyor. Tebük Gazvesinde idik. Hava çok sıcaktı ve bir mola yerinde herkes sıcaktan bunalmış halde etrafa yayılmışlardı. Bir anda gördüm ki bana en yakın olan kimse Allah'ın Rasûlü (sa). Hemen fırsatı ganimet bilerek: "Ey Allah'ın elçisi, beni cennete koyacak, ateşten uzaklaştıracak ameli haber versen." dedim. Allah'ın Rasûlü (sa): "Büyük bir şey sordun. Ama bu, Allah'ın kolaylaştırdığı kimseye son derece kolaydır: Allah'a kulluk eder, ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, farz namazları kılarsın, farz olan zekâtı verirsin, Ramazan orucunu tutarsın. Dilersen sana hayır kapılarını da haber vereyim." buyurdu. Benim: "Evet ey Allah'ın elçisi." dememle: "Oruç kalkandır, oruç kalkandır, sadaka günaha keffârettir ve kişinin gecenin ortasında yalnız Allah'ın rızasını dileyerek kalkıp namazla ihya etmesidir." buyurup sonra da ""Onların yanları yataklarından uzaklaşır...." âyet-i kerimesini tilâvet buyurdular.[9]

18. Mü'min olan kimse fâsık kimse gibi midir? Bunlar hiç eşit olmazlar.
Hz. Ali ibn Ebî Tâlib ile el-Velîd ibn Ukbe hakkında nazil olmuştur.
Vahidî'nin Ebu Bekr Ahmed ibn Muhammed el-Isfehânî kanalıyla İbn Abbâs'tan rivayetinde o şöyle demiştir: Bir gün el-Velîd ibn Ukbe ibn Ebî Muayt, Hz. Ali ibn Ebî Tâlib'e: "Benim mızrağım seninkinden daha keskin, benim dilim seninkinden daha geniş ve ben orduyu senden daha çok doldururum." demiş, Hz. Ali de: "Sus, sen bir fâsıksın." demişti. İşte bunun üzerine "Mü'min olan kimse fâsık kimse gibi midir? Bunlar hiç eşit olmazlar." âyet-i kerimesi nazil oldu.[10]
Atâ ibn Yesâr'dan gelen bir rivayette de âyet-i kerimenin Medine-i Münevvere'de bu olay üzerine nazil olduğu ayrıntısına yer verilmiştir.[11]
Keşşaf’tan naklen Alûsî'nin tefsirinde bu olay biraz daha ayrıntılı olarak yer almaktadır. Şöyle ki: Bedir Gazvesi günü Hz. Ali ile el-Velîd ibn Ukbe arasında bir tartışma çıktı da el-Velîd: "Sus, sen henüz bir çocuksun. Ben senden daha genç, senden daha güçlü, dili senden daha geniş, mızrağı senden daha keskin, kalbi senden daha cesur ve orduda boşlukları senden daha iyi dolduran birisiyim, dedi. Hz. Ali de: "Sus, sen bir fâsıksın." diye cevap verdi de bunun üzerine bu âyet-İ kerime nazil oldu.[12]
Buna göre âyet-i kerimenin Medenî olması gerekir ki Sûrenin başında buna işaret edilmişti. Anck el-Velîd ile Hz. Ali arasında Bedir'de böyle bir münakaşanın meydana geldiği hususunda bir takım tereddütler de dile getirilmiştir. Meselâ Celâleddin es-Suyûtî, Şeyh Veliyyu'd-Dîn'den naklen el-Velîd'in Bedir'de henüz küçük bir çocuk olduğunu söyler. Alûsî de belki henüz doğmamış olduğunu nakleder. Ebu Davud'un Sünen’inde el-Velîd ibn Ukbe ibn Ebî Muayt'tan gelen bir rivayette Mekke'nin fethi günü Mekkelilerin Hz. Peygamber (sa)'e çocuklarını (onlara dua etmesi için) getirdikleri, Efendimizin de çocukların başlarını sıvazlayarak onlara dua ettiğini, kendisinin de o gün getirilen çocuklar arasında olduğunu ve başına koku sürülmüş olduğu için Hz. Peygamber (sav)'in onun başını sıvazlamadığını anlatılır.[13] Velîd, eğer Mekke'nin fethinde bir çocuk ise Bedir'e katılması ve Hz. Ali ile böyle bir tartışmaya girmesi uzaktır. Ancak Ebu Davud'daki bu rivayetin Ravilerinden olan Ebu Musa el-Hemedânî meçhul olmakla rivayet hakkında konuşulmuştur. Ayrıca Velîd'in Bedir'de yetişkin bir genç olması neticesini çıkarabileceğimiz başka rivayetlerde vardır. Bu cümleden olarak ez-Zübeyr ve başka Siyer âlimlerinin zikrettiklerine göre Ukbe ibn Ebî Muayt'ın kızı Ümmü Gülsüm. Hz. Peygamber (sa) ile Mekke müşrikleri arasında Hudeybiye'de varılan antlaşma ile sağlanan barış döneminde Medine-i Münevvereye hicret etmek üzere çıktığında kardeşleri Velîd ve İmâra onu geri çevirmek üzere peşine düşmüşlerdi ki Velîd'in, kız kardeşini geri çevirmek üzere peşine düşmesi için yetişkin veya genç olması gerekir. Ekse rivayetler bu yönde olduğuna göre Alfisînin de belirttiği gibi Hz. Ali ile el-Velîd ibn Ukbe arasında Bedir'de veya daha sonra başka bir yerde böyle bir tartışmanın çıkmış olması uzak değildir ve buna göre âyet i kerime Medine-i Münevvere'de nazil olmuştur.[14] Bu Ukbe'nin daha sonra Mustahk oğullarının zekât toplamak üzere Hz. Peygamber tarafından görevlendirilmesi, bu görev sırasında meydana gelen olaylar ve Kur'ân'da kendisinden "Fâsık" olarak bahsedilmesi de Hz. Ali'nin ona ''sus sen bir fâsıksın." demesinin haklılığını akla getirmektedir. Ki bununla ilgili rivayetler inşaAllah ilerde Hucurât Sûresinin 6. âyetinin nüzul sebebinde gelecektir.[15]

28. Ve derler ki: "Eğer doğru söylüyorsanız bu fetih ne zamandır? "
29. De ki: "Fetih günü o kâfirlere imanları fayda vermeyecek ve onlara bakılmayacak.
30. Bırak onları ve bekle: Zaten onlar da beklemektedirler.
İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in Katâde'den rivayetlerine göre sahabe-i kiram, müşriklere: "Nasıl olsa bir gün gelecek, ki o gün yakındır, biz rahata erip sizden intikamımızı alacağız." demişler, müşrikler de onlarla alay ederek: "Ne zaman bu fetih?!" demişler ve bunun üzerine bu âyet-i kerimeler nazil olmuş.[16]




[1] Kurtubî. age. XIV,57; Alûsî, age. XXI. 115.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/705.
[2] Alûsî, age.XXI. i 24.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/705.
[3] İbnu'l-Cevzî, Zâdu'l-Mesîr, 1,517.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/705.
[4] Taberî, age. XXI,63.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/ 706.
[5] Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Secde, 32/1, hadis no: 3196.
[6] Vahidî, age. s. 247; Alûsî, age. XXI,131.
[7] Vahidî, age. s. 247.
[8] Taberî. age. XXI,63-64.
[9] Vahidî, age. s. 247-248.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/706-707.
[10] Vahidî, age. s. 248.
[11] Taberi, age. XXI,68.
[12] Zemahşerî, el-Keşşâf, 111,245-246; Alûsî, age. XXI,135-136.
[13] Ebu Davud, Tereccûl, 8, hadis no: 4181.
[14] Geniş bilgi için bak: Alûsi. Rûhıı'l-Maânî. XXI. 136.
[15] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/707-708.
[16] Alûsî, age. XXI, 140.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/708.
 
Üst Ana Sayfa Alt