Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Secdeye Giderken Önce Eller mi Yoksa Dizler mi Yere Konulur?

kskaya Çevrimdışı

kskaya

Üye
İslam-TR Üyesi
namaz kılarken secdeye giderken ellerimi dizlerimden önce yere koyuyorum acaba bu yanlışmı bu konuda delilleriyle bir cevap verebilirmisiniz
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Nasıl Secdeye Gidilir?


1056- Ebu Davud, Vail bin Hucr (r.a)'dan şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (a.s) secde ettiğinde dizlerini ellerinden önce (yere) koyardı. Kalktığında ellerini dizlerinden önce kaldırırdı."
Ebu Davud'un bir başka rivayetine göre de şöyle söylemiştir:
"
Secde ettiğinde, dizleri ellerinden önce yere değerdi. Secdeye vardığında, alnını ellerinin arasına koyardı ve koltuklarını açardı."

(Ebu Davud (1/196-197) Kitabu's-Salat, 117-Namaza başlama babı)

Ebu Davud şöyle söylemiştir:
"Asım bin Kelib'in babasından rivayet etmiş olduğu hadis de böyledir. Bunun ravilerinden birinin rivayet etmiş olduğu bir hadiste de şöyle denmektedir:
"
Kalktığında dizlerinin üstüne kalkar ve uyluklarının üzerine dayanırdı."

Tirmizi şöyle söylemiştir:
"Bu hadis hasen, garibdir. İlim adamlarının çoğunluğuna göre bununla amel edilmektedir. Bu itibarla onların görüşlerine göre kişi (secdeye giderken) dizlerini ellerinden önce yere koyar. Kalkarken de ellerini dizlerinden önce kaldırır. Senedinde (ravileri arasında) Şerik bin Abdullah Neha'i Kadı vardır. Bu kişi saduktur (doğru sözlüdür, hadis rivayetinde sikadan sonra gelen derece) ancak zaman zaman hata ediyordu. Bununla birlikte hadisin kuvvetlenmesini sağlayan şahidleri bulunmaktadır."

(Şerhu's-Sunne (3/133) Cami'ul-Usul (5/378)

Ebu Süleyman Hattabi şöyle söylemiştir:
"Vail'in hadisi bundan daha sağlamdır. -Bu sözüyle aşağıda gelecek olan ve Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edilen hadisi kasdetmektedir-. Bazı ilim adamları bunun neshedilmiş olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu konuda zayıf bir rivayet nakledilmiştir."


Beğavi şöyle söylemiştir: (Ebu Davud (1/222) Kitabu's-Salat, 140-Kişinin (namazda secdeye giderken) ellerini dizlerinden Önce nasıl koyacağı babı. Tirmizi (2156) Ebvabu's-Salat, 189-Secdeye giderken ellerden önce dizleri koymak hakkında gelen rivayetler babı. Nesai (2/206-207) 12-Kitabu't-Tatbik, 38-Kisinin secdeye giderken yere ilk ulaşacak organının hangisi olduğu babı. İbni Mace (11286) 5-Kitabu İkameti's-Salati ve's-Sunnetifihâ, 19-Secde babı.)
"İlim adamları bu konuda -yani elleri ve dizleri koyma ve kaldırmadaki öncelik konusunda- ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluğu dizlerin ellerden önce konacağı görüşünü tercih etmişlerdir."
Ellerin önce konacağını söyleyenler Ebu Hurayra (r.anh)'nin hadisini esas almışlardır.

(Said Havva, El Esas Fi’s Sunne, Hadislerle İbadet Ansiklopedisi, Hikmet Neşriyat: Cilt 2 – Bölüm: 5 sayfa /524-524)

Bir Açıklama

Kişinin secdeye giderken önce dizlerini, sonra ellerini, sonra da yüzünü yere koyması; secdeden kalkarken de önce yüzünü, sonra ellerini, sonra da dizlerini kaldırması Şafilere, Hanbelilere ve Hanefilere göre sünnet olan uygulamadır.
Malikiler ise secdeye varırken ellerini dizlerinden önce koyarlar ve kalkarken de ellerine dayanırlar. Yukarıda geçen nass (hadis) üç mezhebin dayandığı delildir.
Birinci uygulama rahat hareket etmeye daha uygun olan tarzdır.
İkinci uygulama ise bazı özel durumları olan kişilerin konumlarına uygun düşer.
Bu konudaki hüküm ise geniştir. Çünkü görüş ayrılığı hangisinin sünnet olduğu konusundadır.


1057- Ebu Davud, Ebu Hurayra (r.anh)'den şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"
Biriniz secde ettiğinde devenin çökmesi gibi çökmesin. Ellerini dizlerinden önce koysun."
Bir başka rivayete göre ise şöyle söylemiştir:
"
Biriniz öne doğru gidip namazında devenin çökmesi gibi çöküyor."

"
Ellerini dizlerinden önce koysun" ibaresinde emir sigasının kullanılması problem oluşturmaktadır. Çünkü deve çökerken ön ayaklarını arka ayaklarından önce koymaktadır. Böyleyken nasıl önce deve gibi çökmekten nehyedilir de sonra öncelikle ellerin yere konması emredilir.
En doğrusunu Allah bilir de, bundan dolayı Cami'u'1-Usul müellifi cümleyi "koyar" ibaresiyle vermiştir.
Bu durumda yukarıdaki hadisin anlamı şöyle olur:
"
Biriniz secde ettiğinde devenin çökmesi gibi çökmesin.

(Ebu Davud (1/222) Kitabu's-Salat, 140-Kişinin (namazda secdeye giderken) ellerini dizlerinden önce nasıl koyacağı babı. Nesai (21207) 12-Kitabu't-Tatbik, 38-Kişinin secdeye giderken yere ilk ulaşacak organının hangisi olduğu babı İsnadı hasendir.)
O ellerini dizlerinden yani ön ayaklarını arka ayaklarından önce koyar. Ancak bazılarının "devenin dizleri ellerindedir (yani ön ayaklanndadır)" demeleri de problemi çözmemektedir. Çünkü onların dedikleri gibi olsaydı devenin çökmesi hakkında kullanılan "bereke" fiili kullanılarak:
"Devenin çökmesi gibi çöksün. Şubhesiz o yere ilk önce ellerini (yani ön ayaklarını) koyar" denirdi.

Tirmizi'nin haşiyesinde şöyle denmektedir:
"Bu hadisin baş tarafının son tarafına ters olduğu açıktır. Çünkü biri dizlerinden önce ellerini yere koyunca devenin çöküşü gibi çökmüş olur. Bazılarının buradaki tersliği gidermek için söyledikleri, insanın dizlerinin ayaklarında, dört ayaklıların dizlerinin ise ellerinde (ön ayaklarında) olduğu sözünü Kamus müellifi Seferu's-Se'ade'de reddetmiş ve şöyle söylemiştir:
"Bu, tamamen yanlış bir iddiadır ve dil konusundaki Önderlerin açıklamalarına terstir."

İbni Kayyim de şöyle söylemiştir:
"Ebu Hurayra (r.anh)'den rivayet edilen hadisi Buhari, Tirmizi ve Dârakutni illetli (zayıf, senedi sağlam olmayan) bulmuşlardır." (eli'la (3/26-27)Şerhu's-Sunne (2/134-135) Cami'ul Usul(51378))

Önce ellerin konmasının gerektiğini ileri sürenler tarafından şu hadis delil gösterilmektedir:

1058-Dârakutni, Abdullah bin Ömer (r.anhuma)'den rivayet etmiştir:
(Hakim (11226) Muslim'in şartına göre Hakim bunun sahih olduğunu söylemiş, Zehebi de onun görüşüne muvafakat etmiştir.
Beyhaki (21100) Kitabu's-Salat, Kişinin namazda ellerini dizlerinden önce koyacağını söyleyenler babı. Beyhaki bunu Abdulaziz bin Muhammed Deraverdi'nin Abdullah bin Ömer (r.a.)'den, onun da Nafi'den rivayeti tankıyla nakletmiştir. Ancak Beyhaki bunun illetli olduğunu ileri sürmüş ve şöyle söylemiştir: "Abdulaziz böyle söylemiştir ve onu vehimli olarak görmüyorum," Yani onun merfu olarak böyle söylediğine dikkat çekmiş ve sonra: "Sağlam olanı bizim seçtiğimiz şeklidir" demiştir. Daha sonra da bunu Eyyub'un Nafi'den, onun da Abdullah bin Ömer (r.a.)'den rivayeti tarıkıyla vermiştir. Bu rivayete göre Abdullah bin Ömer (r.a.) şöyle söylemiştir: "Biriniz secde ettiğinde ellerini kaldırsın. (Secdeden) kalktığında toplasın."
Hafız İbni Hacer ise şöyle söylemiştir: "Dikkatle inceleyen biri bunun merfu olmayıp mevkuf olduğunu söyler. Birinci rivayet secdeye giderken elleri dizlerden önce yere koymakla, ikincisi ise genel olarak elleri yere koymakla ilgilidir." (Bkz. İrvau'l-Galil 2177)


"O (yani Abdullah bin Ömer) (r.anhuma) dizlerinden önce ellerini yere koyardı ve şöyle söylerdi:
"
Rasulullah (a.s) böyle yapardı."
Bunu Tahavi, Şerhu'l-Me'ani'de rivayet etmiştir.

(Said Havva, El Esas Fi’s Sunne, Hadislerle İbadet Ansiklopedisi, Hikmet Neşriyat: Cilt 2 – Bölüm 5 sayfa /526-528)
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Eller Üzerine Secdeye Kapanmak

Hz. Peygamber (s.a.v.) secde yaparken dizlerinden önce ellerini yere koyardı.” (İbn Huzeyme (1/76/1) Dârekutnî, Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır. Buna ters düşen hadisler sahih değildir. İmam Malik de bu görüştedir. İmam Ahmed’den de buna yakın bir görüş nakledilmiştir. İbnu’l-Cevzî’nin “et-Tahkîk” adlı kitabında da (2/108) böyle geçmektedir. İmam Mervezî de “el-Mesâil” adlı kitabında (1/147/1) sahih bir senedle İmam Evzaî’nin şöyle dediğini nakleder: “Öyle insanlar gördüm ki, namazda dizlerinden önce ellerini yere koyarlardı.”)

Bu şekilde yapılmasını emretmiş ve şöyle buyurmuştur:
Biriniz secde ettiği zaman deve gibi çökmesin. Yere dizlerinden önce ellerini koysun.”
(Ebû Davud, “el-Fevâid” adlı kitabında (varak, 108/1) Temmâm ve “es-Sunenu’s-suğrâ” ve “es-Sunenu’l-kubrâ” adlı kitaplarında (47/1 - Mekke Kral Abdulaziz Üniversitesi’ndeki fotokopisinden) Nesâî, sahih senedle rivâyet etmiştir. Abdulhak, “el-Ahkâm’ul-kubrâ” adlı kitabında (54/1) hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Yine o, “et-Teheccud” adlı kitabında da (56/1) şöyle demektedir: “Bu, bir önceki hadisten sened bakımından daha iyidir.” O “bir önceki hadis” sözüyle buna aykırı olan Vâil hadisini kasdetmiştir. Hatta bu hadis, sağlam olan bu hadise ve bundan önceki sahih hadislere ters düşmesinin yanı sıra sened bakımından da sahih değildir. Bu zayıflık, hadisin mânasında da söz konusudur. Nitekim bunu “ed-Daîfe”de (929) ve “İrvâu’l-ğa­lîl”de (357) açıkladım.
Devenin muhalafeti şöyledir: O çökerken, ellerinden önce dizlerini yere koyar. Devenin ön ayakları onun elleri mesabesindedir. Lisanu’l-Arab vdğ. sözlüklerde bu şekilde açıklanmıştır. Tahâvî de “Muşkilu’l-âsâr” ve “Şerhu Meâni’l-âsâr” adlı kitaplarında böyle demektedir. İmam Kasım es-Serakustî de aynı açıklamayı yapmıştır. İmam es-Serakustî, “Garîbu’l-hadîs” (2/70/1-2) adlı kitabında sahih senedle Ebû Hüreyre’nin şöyle dediğini nakleder: “Kimse serkeş devenin çöküşü gibi oturmasın.” Ardından bu sözünü şöyle açıklar:
“Bu oturuş, secdede meydana gelmektedir. Namaz kılan kimse, serkeş devenin çöküşü gibi bir anda kendini yere atmasın. Bilakis sakin bir hareketle önce ellerini, sonra dizlerini yere koysun. Bu konuda Hz. Peygamber’den konuyu açıklığa kavuşturan bir hadis rivâyet edilmiştir.” Ardından yularıda geçen hadisi nakleder. Ancak İbn Kayyim bu açıklama için tuhaf bir değerlendirmede bulunmuş, şöyle demiştir:
“Bu, aklın almayacağı bir sözdür. Dilbilimciler bunu bu şekilde bilmemektedirler.”
Biraz önce işaret ettiğimiz ve başka kaynaklarda ona karşıt cevaplar bulunmaktadır; oraya bakılabilir. Tuveycirî’ye yazdığım karşıt cevapta konuyu ayrıntılı biçimde ele aldım. Bu cevap yakın zamanda yayınlanacaktır.
[Nesaî, İftitah 128 (1091), c.1-2, s.621-622; Ebû Dâvud, Salât 136, 137 (840), c.3, s.315; Darimî, Salat 74 (1327), c.3, s.133. İbn kayyim'in açıklaması için bkz. “Zadu'l-mead”, c.1, s.262-267. Mutercim]

Hz. Peygamber (s.a.v.) yine şöyle buyurmuştur:

Eller de yüz gibi secde ederler. Biriniz yüzünü secdeye koyduğu zaman ellerini de koysun. Yüzünü secdeden kaldırdığında ellerini de kaldırsın.
(İbn Huzeyme (1/79/2), Ahmed ve Serrâc. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır. Hadis, “el-İrvâ”da (313) tahriç edilmiştir.)

Hz. Peygamber (s.a.v.) secdede avuçları üzerine dayanır, [ellerini açar,] (Ebû Davud, Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır) parmaklarını birleştirir, (İbn Huzeyme, Beyhakî. Hâkim sahih demiş, Zehebî de ona muvafakat etmiştir) onları kıbleye doğru çevirirdi. ( Beyhakî, sahih senedle rivâyet etmiştir. İbn Ebû Şeybe (1/82/2) ve Serrâc’ın rivâyetinde “parmakların kıbleye doğru tutulması” başka bir rivâyet kanalından gelmektedir. [Buhârî, Sıfatu's-salat 50, 64 (95), c.2, s.804, 816; Ebû Dâvud, Salât 115, 116 (732), c.3, s.125-126. Mutercim] )


Hz. Peygamber (s.a.v.) secdedeyken ellerini omuzlarının”,(Ebû Davud, Tirmizî. İbnu’l-Mulakkin (27/2) hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Hadis, “el-İrvâ”da (309) tahriç edilmiştir. [Tirmizî, Salât 200 (269), c.1, s.200; Ebû Dâvud, Salât 115, 116 (734), c.3, s.129. Mutercim]) bazen de “kulaklarının hizasında tutardı.” (Ebû Davud ve Nesâî, sahih senedle rivâyet etmiştir.
[Nesaî, İftitah 11 (889), c.1-2, s.531; Ebû Dâvud, Salât 115, 116 (736), c.3, s.133. Mutercim] ) Burnunu ve alnını yere koyardı. (Ebû Davud, Tirmizî. İbnu’l-Mulakkin (27/2) hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Hadis, “el-İrvâ”da (309) tahriç edilmiştir. [Tirmizî, Salât 200 (269), c.1, s.200; Ebû Dâvud, Salât 115-116, 152-153, 161-162 (734, 894, 911), c.3, s.129, 409, 432-433. Mutercim] )


Namazını düzgün kılmayan kişiye şöyle demiştir:
Secde ettiğin zaman, secdeni sağlam bir şekilde yap.” (Ebû Davud ve Ahmed, sahih senedle rivâyet etmiştir. [Ebû Dâvud, Salât 143, 144 (859), c.3, s.355. Mutercim] )


Bir başka rivayette ise şu şekilde gelmiştir:
“Secde ettiğin zaman yüzünü ve ellerini yere öyle koy ki, bütün kemiklerin yerine yerleşip rahat etsin.” (İbn Huzeyme (1/10/1) hasen senedle rivâyet etmiştir)


Diğer bir rivayette Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur: “Alnını yere koyduğu gibi burnunu da yere koymayanın namazı kabul edilmez.” (Dârekutnî, Taberânî (3/140/1) ve “Ahbaru Asbahan” adlı kitabında Ebû Nuaym rivâyet etmiştir)

Hz. Peygamber (s.a.v.) dizlerini ve ayak parmaklarını da yere sağlamca koyar”, (Beyhakî, sahih senedle rivâyet etmiştir. İbn Ebû Şeybe (1/82/2) ve Serrâc’ın rivâyetinde “parmakların kıbleye doğru tutulması” başka bir rivâyet kanalından gelmektedir. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır.) [ayaklarının ön tarafını ve] ayak parmaklarını kıbleye doğru çevirir”, ( Buhârî, Ebû Davud. Ziyade, İbn Raheveyh’in “el-Musned”inde geçmektedir (4/129/2). İbn Sa’d da (4/157) Abdullah b. Ömer’den: “Onun namaz kılarken her tarafının kıbleye doğru dönmesinden hoş­landığını, hatta baş parmağını bile kıbleye doğru çevirdiğini” nakleder. [Buhârî, Sıfatu's-salat 50, 64 (95), c.2, s.804, 816; Ebû Dâvud, Salât 115,116 (732), c.3, s.126. Mutercim] ) “topuklarını birleştirir” (Tahâvî, İbn Huzeyme (no: 654) ve Hâkim. Hâkim, hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır) ve “ayaklarını dik tutardı.” (Beyhakî sahih senedle rivâyet etmiştir) “Ashabına da bu şekilde yapmalarını emrederdi.” (Tirmizî, Serrâc. Hâkim, hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır. [Tirmizî, Salat 205 (276), c.1, s.204. Mutercim]) Ayak parmaklarını da öne doğru kırardı. (Ebû Davud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce. Tirmizî hadisin sahih olduğunu da söylemiştir.

[Nesaî, İftitah 138 (1101), c.1-2, s.626; İbn Mâce, İkametü's-salât 72 (1061), c.3, s.372; Ebû Dâvud, Salât 115, 116 (730), c.3, s.119-120; )

İşte Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yedi organ bunlardır: İki el, iki diz, iki ayak, alın ve burun.
Hz. Peygamber (s.a.v.) alın ve burnu secdede tek organ olarak kabul eder ve şöyle derdi:
Ben yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum (bir diğer rivayette: secde etmekle emrolunduk): Alın -eliyle burnuna da işaret etmiştir-, iki el (bir diğer rivayette: iki avuç), iki diz ve ayak parmakları. Elbise ve saçımızı toplamamaklada (Bundan maksat, rükû ve secdeye giderken elbise ve saçın eller ile toplanılmasıdır. “en-Nihâye”.
Ben diyorum ki: Bu yasak, sadece namaz durumuna özgü değildir. Âlimlerin çoğunluğunun kabul ettiği görüşe göre; namazdan önce saç ve elbisesini toplayıp, sonra namaza başlayan kimse de bu yasağın kapsamına girer. Biraz sonra geleceği üzere, Hz. Peygamber’in saçını toplamış bir hâlde namaz kılmayı yasaklaması bu görüşü kuvvetlendirmektedir.) emrolunduk.” ( Buhârî, Muslim. Hadis, “el-İrvâ”da (310) tahriç edilmiştir.
[Buhârî, Sıfatü's-salat 56, 57 (83, 84), c.2, s.808-809; Muslim, Salat 227-231 (490), c.3, s.1476-1477. Mutercim])

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Kul secde ettiği zaman onunla beraber yedi organ da secde eder: Yüzü, avuçları, dizleri ve ayakları.” (Muslim, Ebû Avâne ve İbn Hibbân. [Muslim, Salat (491), c.3, s.1477. Mutercim] )

Saçları arkadan toplanarak topuz yapılmış bir hâlde namaz kılan kimse (Muslim, Ebû Avâne ve İbn Hibbân. [Muslim, Salat 232 (492), c.3, s.1480. Mutercim] ) hakkında şöyle buyurmuştur:
Bu adam, elleri arkadan bağlanmış olarak namaz kılan kimseye benzemektedir.” (İbnu’l-Esir hadisin yorumunda şöyle demiştir: “Hadisin mânası şudur: Saçları salınmış olarak namaz kıldığında, secde ettiği zaman saçları da yere düşecek ve bu sebeple kişiye onlarla secde etme sevabı verilecektir. Fakat saçlarını topladığında böyle olmayacağı için bunlar secde etmemiş olur. Bu açıdan saçlarını toplayarak namaz kılan kimse, elleri arkadan bağlı bir hâlde namaz kılan kişiye benzetilmiştir. Çünkü secde ettiği zaman elleri yere değmemektedir.”
Ben diyorum ki: Anlaşıldığı üzere, bu hüküm sadece erkeklere özgü olup, kadınları içermemektedir. Şevkânî, Kadı Ebû Bekr İbnu’l-Arabî’den böyle nakletmiştir. [Muslim, Salat 232 (492), c.3, s.1480. Mutercim] )


Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle de buyurmuştur:
Orası şeytanın oturma yeridir.” (Ebû Davud, Tirmizî. Tirmizî, hadisin hasen olduğunu; İbn Hibbân ve İbn Huzeyme ise hadisin sahih olduğunu söylemiştir. “Sahîhu Ebî Davud” (653).) Hz. Peygamber (s.a.v.) bu sözüyle saçlarının büküm yerini kastediyordu.


Hz. Peygamber (s.a.v.) secdede kollarını yere yapıştırmaz, (Buhârî, Ebû Davud. [Buhârî, Sıfatu's-salat 60, (89) c.2, s.811, 812; Muslim, Salat 233- 234 (493-494), c.3, s.1481-1482; Ebû Dâvud, Salât 153, 154 (897, 901), c.3, s.412, 415. Mutercim] )aksine onları yerden kaldırır, arkasından bakıldığında koltuk altlarının beyazlığı görünecek şekilde kollarını böğürlerinden uzak tutardı.” (Buhârî, Muslim. Bkz. Hadis, “el-İrvâ”da (359) tahriç edilmiştir. [Buhârî, Sıfatu's-salat 49 (75), c.2, s.803; Muslim, Salat 235-239 (495-497), c.3, s.1483, 1484. Mutercim] )Kollarını o derece kaldırırdı ki, bir kuzu kollarının altından geçmek istese, geçebilirdi.” (Muslim, Ebû Avâne ve İbn Hibbân. [Muslim, Salat 237 (496), c.3, s.1484. Mutercim] )
Bazen kollarını o kadar fazla açar, bunda o derece ileri giderdi ki, kimi sahâbîler şöyle derdi:
Secdeye vardığında kollarını böğürlerinden uzak tutmak için çektiği sıkıntıdan dolayı Rasûlullah’a (s.a.v.) acırdık.(Ebû Davud ve İbn Mâce hasen senedle rivâyet etmiştir. [Ebû Dâvud, Salât 153-154 (900), c.3, s.414-415; İbn Mâce, İkametü's-salât 20 (886), c.3, s.132. Mutercim] )

Hz. Peygamber (s.a.v.) bu şekilde yapılmasını emretmiş ve şöyle demiştir:
Secde ettiğin zaman iki avucunu yere koy ve dirseklerini kaldır.” (Muslim, Ebû Avâne. [Muslim, Salat 234 (497), c.3, s.1482. Mutercim] )

Yine şöyle buyurmuştur:
Secdeyi tadil-i erkân üzere yapınız. Hiçbiriniz kollarını köpeğin yayması(bir diğer rivayette: yaydığı) gibi yaymasın.” (Buhârî, Muslim, Ebû Davud ve Ahmed.
[Buhârî, Sıfatu's-salat 60 (89), c.2, s.812; Muslim, Salat 233 (493), c.3, s.1481; Ebû Dâvud, Salât 153, 154 (897, 901), c.3, s.412, 415. Mutercim])

Başka bir rivayette ise şöyle gelmiştir:
Hiçbiriniz kollarını, köpeğin yere yayması gibi yere yaymasın.” (Ahmed, Tirmizî. Tirmizî hadisin sahih olduğunu söylemiştir. [Tirmizî, Salat 204 (274, 275), c.1, s.203. Mutercim])


Hz. Peygamber (s.a.v.) yine şöyle buyurmuştur:
Kollarını sırtlan gibi yere yayma, avuçlarına dayan, kollarını böğürlerinden uzaklaştır. Böyle yaptığın zaman her organın seninle birlikte secde eder.” (İbn Huzeyme (1/80/2), “el-Muhtâra” adlı kitabında el-Makdisî ve Hâkim rivâyet etmiştir. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır.)






Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî ; HADİSLERLE HZ. PEYGAMBER’İN NAMAZ KILMA ŞEKLİ , BEKA YAYINLARI


prdimg.php




-------------------------------



SECDEYE GİDERKEN ELLERİN DİZLERDEN ÖNCE KONULACAĞI BABI

101) Ebu Hureyre (R.A.)'dan, şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)buyurdu ki:
"Sizden biriniz secde ettiği vakit, devenin çöktüğü gibi çökmesin. Önce ellerini, sonra dizlerini koysun."
(Bu hadisi Ahmed (2/381) Ebu Davud (840) Nesei (2/207)Darimi (1327) Dare Kutni (1/345) Tahavi (1/245) Beyhaki (2/99) ve Buhari Tarihinde (1/139) sahih bir senedle rivayetetmişlerdir.)


102) İbnu Umer R.A. dan şöyle dedi:
Rasulullah (s.a.v.) secde ettiği vakit ellerini dizlerinden önce koyardı.
(Bu hadisi Buhari Ta'likan (803) Ibnu Huzeyme (627) Dari Kutni (1/344) Tahavi (1/254) ve Hakim sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.)



DİZLERİ ELLERDEN ÖNCE KOYMA HADİSİNİN ZAYIF OLDUĞU BABI

103) Vail İbnu Hucr (R.A.)'dan, şöyle dedi:
Rasûlullah (s.a.v.) secdeye gittiği vakit, dizlerini ellerinden önce koyardı. (Secdeden kıyama) kalktığı zamanda ellerini dizlerinden önce kaldırırdı.
(Bu hadisi Ebu Davud (838) Tirmizi (268) ve İbnu Mace (882) zayıf bir senedle rivayet etmişlerdir.)


Ebu İsa (Tirmizi) bu hadis hasen garib'dir. "Şerik"den bu hadisi başka birinin rivayet ettiğini bilmiyoruz dedi.
Dare Kutni'de Sunenin'de "Şerik" rivayetinde teferrüd ettiği zaman onun rivayeti zayıfdır dedi.


Yukarıda görüldüğü gibi Vail'in hadisi seneden zayıfdır. Ma'lum olduğu gibi zayıf hadis'le amel etmek caiz değildir. Sahih olan Ebu Hureyre ve İbnu Umer hadîsidir.

(Muhammed ebu Said el Yarbuzi; Kitap ve sünneti ihya Yayınları : Kuran ve Sünnete Göre Namaz)
(Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş ; Kuran ve sünnet ışığında sahih İlmihal, S. 123 )
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Secdede Mutmain Olmak:

Namaz kılan kimsenin secdesinde mutmain olması vaciptir. Cumhura göre mutmain olmak farz, Hanefilere göre ise vaciptir.
Bunun da dayandığı delil namazını yanlış bir şekilde kılan bedevi ile ilgili hadisteki şu ifadedir:
"Sonra secde et, ta ki, secdede mutmain oluncaya kadar."

Nitekim Şafiîlere göre, kişinin başının ağırlığının secde yerine ulaşması da vaciptir. Bunun dayandığı delil daha önce geçen haberdir: "Secde ettiğin zaman alnını yere yerleştir."
Bunun manası şudur: Secdede öyle yüklenmelidir ki alnının altında pamuk yahut ot bulunsa bunlar kesif olmalı ve elleriyle hacimleri anlaşılmalıdır.

Yukarıdaki bilgilerden ortaya çıktığına göre secdenin sahih olması için mutmain olmak, Şafiîlerce alnın açık olması şarttır. Cumhura göre bu (alnın açık olması) şart değildir. Secdenin alın üzerinde yapılması ittifakla şarttır.
Hanefîlere göre alına iki ayak ilâve edilir. Şafifler ile Hanbelîlere göre ise iki el, iki ayak ve iki diz ilâve edilir. Hanbelîlere göre ise burun da ilâve edilir.
Secdenin sıhhatinin şartlarından biri de, namaz kılanın alnının yerleşeceği bir şey üzerine secde edilmesidir.

Tenekkus: Namaz kılan kimsenin aşağı uzuvlarının yukarıya çıkması, yukarısının alçalmasıdır. Ancak bir izdiham zamanında bir kimse başka birinin sırtı üzerine secde edebilir.
Nitekim Şafîîler ile Hanefiler de bu meseleyi böyle açıklamışlardır.
Şafiîlere göre secdenin şartlarından biri de secdeyi kastetmiş olmasıdır. Bir kimse yüzü koyun yere düşse, doğrulmak için geri dönmesi, yani secde kastı olmadığı için yeniden secde etmesi gerekir.

Cumhura göre secdenin şekli konusunda sünnet olan, namaz kılan kişinin iki dizini yer üzerine Önce koyması, sonra ellerini koyması, sonra alnını ve burnunu koymasıdır.
Secdeden kişi önce alnını, sonra ellerini, sonra dizlerini kaldırır.
Bunun dayandığı delil Vail b. Hucr'un hadisidir:
"Rasulullah (a.s.)'ı secde ederken gördüm. Secde ettiği zaman iki dizini ellerinden önce yere kor, kalktığı zaman ellerini dizlerinden önce kaldırırdı."

(Bu hadisi Ahmed dışında beş hadis imamı rivayet etmiştir. Neylu'l-Evtâr, II, 253)
Hattabi'ye göre, bu hadis Maliki mezhebinde gelecek olan Ebu Hureyre hadisinden daha sahihtir. Çünkü mezkur tertibin aksi sünnete muhalif olmasına rağmen yeterlidir. Ancak özürlü olursa o takdirde bu müstesnadır.

Malikî'lere göre, secdede iki eli iki dizden önce yere koymak mendubtur.
Bunun gibi ayağa kalkarken iki eli iki dizden sonra yerden kaldırmak gerekir; bu, mendubtur.
Çünkü Ebu Hureyre hadisinde şöyle denilmektedir:
"Sizden biri secde ettiği zaman, deve çöküşü gibi çökmesin, iki elini önce, iki dizini sonra koysun."
(Bu hadisi Ahmed, Ebu Dâvud, Neseî ve Tiimizî rivayet etmişlerdir. Daha önce de zikrettiğimiz üzere, Hattabî şöyle demiştir: Vail b. Hucr hadisi bu hadisten daha doğrudur. Tirmizî hadisi gariptir, Ebu'z-Zinad yolu ile bu yoldan başka bir yol ile bilmemekteyiz demiştir. Neylu'l-Evtâr, II, 255)
îbni Seyyidinnas şöyle demiştir :
Ellerin dizlerden önce yere konmasından bahseden hadis daha doğrudur.
îmam Nevevî ise orta yolu takip ederek şöyle demiştir: Benim için iki mezhepten birini tercih etme durumu ortaya çıkmamaktadır.

(Prof. Dr. Vehbe Zuhayli ,İslam Fıkhı Ans. c:1, Secdede Mutmain Olmak, Sayfa 523 -524)

312320_2.jpg
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
6— Secde Edişi:


(Rukûdan kalktıktan) sonra ellerini kaldırmadan tekttir alır, secdeye giderdi. (Buharî'nin (10/85) rivayetine göre İbn Ömer diyor ki: Hz. Peygamber'i (s.a.) izledim; namaza başlangıç tekbiri aldı, ellerini omuzlan hizasına gelecek şekilde kaldırdı. Rükû için tekbir aldığında da böyle yaptı. "Semiallahu limen hamideh" dediğinde de aynı şeyi yaptı ve "Rabbena ve leke'1-hamd" dedi. Bunu (yani ellerini kaldırma işlemini) ne secdeye giderken, ne de secdeden başını kaldırırken yaptı.)
Bu esnada ellerini kaldırdığı da nakledilmiştir.
(Ebu Davud, 723; Ahmed, 4/317. Bu hadiste şöyle deniyor: "Hz. Peygamber (s.a.) sonra secde etti, yüzünü etleri arasına koydu. Başını secdeden kaldırınca yine ellerini kaldırdı." Senedi sahihtir. Müellif (r.h.) Bedâiu'i-Fevâid (4/89) adlı eserinde diye ki: Esrem anlatıyor: İmam Ahmed'e elleri kaldırma konusu sorulunca: "Her iniş, kalkışta" cevabını verdi. Ebu Abdillah'm (Ahmed b. Hanbel) namazda her İniş, kalkışta ellerini kaldırdığını gördüm.)
Bu ikinci rivâyeti, Ebu Muhammed İbn Hazm (r.h.) gibi bazı hafız muhaddisler sahih saymışlardır ki, bu bir vehimdir. Bu rivayet asla sahih değildir. İbn Hazm'ı yanıltan, râvinin: '"Hz. Peygamber (s.a.) her kalkıp eğildikçe tekbir alırdı" diye başlayan ve: "Her kalkıp eğildikçe ellerini kaldırırdı" diye devam eden sözü olmuştur. Râvinin kendisi sika olsa da sözünün bu son kısmı yanlıştır.
İbn Hazm, râvinin yanılma ve vehmetme sebebinin farkına varmadığından rivayetin sahih olduğunu söylemiştir. Yine de en iyi bilen Allah'tır.
Hz. Peygamber (s.a.) secdeye giderken önce dizlerini sonra ellerini, daha sonra da alnını ve burnunu yere koyardı. Sahih rivayet işte bu rivayet olup Şerîk-Asım b. Kuleyb-babası Kuleyb senediyle Vâil b. Hucr'un şöyle dediği nakledilir:
"Allah Rasûlu'nü (s.a.) gözetledim; secde ederken dizlerini ellerinden önce yere koydu. Secdeden kalkarken de ellerini dizlerinden önce yerden kaldırdı. " ( Ebu Davud, 838; Tirmizî, 268;,Nesâî, 2/207; İbn Mâce, 882; İbn Hibbân, 487. Se-nedde geçen Şerîk, sadûk ise de çok hata yapan biridir. Hemmâm, Şerîk'e, Âsim yoluyla (Âsim'ın) babasından mürsel olarak rivayette bulunarak mütâbaat etmiştir. Dârakutnî, Hâkim (1/226) ve Beyhakî Enes'den rivayet eder ki: "Hz. Peygamber (s.a.) sonra tekbir alarak yere indi, dizleri ellerinden önce yere dokundu." Beyhakî: "Bu hadisi meçhul bir râvi olan el-Alâ b. İsmail el-Attâr tek başına rivayet etmiştir." diyor. Tirmizî ise Şerîk'in rivayet ettiği hadis hakkında diyor ki: Bu hadis hasen-garibtir. Şerîk'den başkasının rivayet ettiğini bilmiyoruz. Çoğunluk ilim adamının ameli bu hadis üzeredir, namaz kılan adam dizlerini ellerinden önce yere kor, görüşündedirler.) Bunun aksini yaptığı nakledilmemiştir.(54)


Ebu Hureyre'nin Hz. Peygamber'den (s,a.) naklettiği: "Herhangi biriniz secde edeceği zaman deve gibi çökmesin; ellerini dizlerinden Önce yere koysun" hadisinde (Ebu Davud, 840; Nesâî, 2/207; Ahmed, Müsned, 2/381. İsnadı sahihtir. Âlimler elleri ya da dizleri önce koyma konusunda fazlaca görüş ayrılığına düşmüşlerdir.
Evzâî ve Mâlik elleri dizlerden önce yere koymanın müstehab olduğunu savunmuşlardır. Muğnî sahibi İbn Kudâme'nin (1/514) kaydettiğine göre İmam Ahmed'den gelen bir rivayet de bu yoldadır. Pekçok muhaddis de bu görüşü paylaşmaktadırlar. îbn Ömer'in yapıp Hz. Peygamber'in (s.a.) de aynısını yaptığım haber verdiği sabitleş-mistir. Buharî, Sahth'inde (10/128) diyor ki: Nâfi: "İbn Ömer ellerini dizlerinden önce yere kordu" demiştir. İbn Huzeyme (627), Hâkim (1/226) ve Beyhakî (2/100), Buharî'nin ta'lîkan verdiği bu rivayeti muttasıl senedle ve sahih bir isnadla rivayet etmişlerdir. Şafiî ise secde ederken önce dizlerin, sonra ellerin konmasını müstehab saymaktadır. Tirmizî ve el-Hattâbî: "Âlimlerin çoğunluğu bu görüştedir" diyorlar. Kadı Ebu't-Tayyib, fakîhlerin umumunun bu görüşte olduğunu aktarır, İbnü'I-Münzir ise Hz. Ömer, en-Nehaî, Müslim b. Yesâr, Süfyân es-Sevrî, Ahmed, tshâk ve re'yci-lerin (Ebu Hanîfe ve arkadaşları) bu görüşte olduğunu kaydettikten sonra "Benim görüşüm de budur" der.
Allâme Ahmed Şâkir (r.h.), Tirmizî'ye yazdığı ta'lîkında (2/58,59) diyor ki: İki hadisin İlletlerinin gösteriminde âlimlerin söyledikleri sözlerden anlaşılan o ki; bu Ebu Hureyre hadisi, sahîh bir hadisdir. Vâil hadisinden daha sahihtir ve aynı zamanda kavlî (= söz ile ifade edilmiş) bir hadis olup — usulcülerce en tercihe şayan görüşe göre— kavlî hadis fiilî hadise tercih edilir. Bk. Fethu'l-Bâri, 2/241; Tuhfetu'i-Ahvezî, 2/134, 140; Sübülü's-Selâm, 1/263, 265; Tirmizî, 2/58, 59 (Ahmed Şâkir tahkiklisi olan); Nevevî, Şerhu'l-Mühezzeb, 3/393,395.) —Allah en iyi bilir yarâvilerden biri vehmetmiş (yanılmıştır). Çünkü hadisin başı sonuyla çelişmektedir. Zira ellerini dizlerinden önce yere koyduğunda deve gibi çökmüş olur. Çünkü deve önce ellerini ( = ön ayaklarını) yere kor. Bu görüşü savunanlar durumu bildiklerinden: "Devenin dizleri (arka) ayaklarında değil, ön ayaklarındadır. Deve yere çökerken Önce dizlerini yere kor. İşte hadiste yasaklanan fiil budur" demişlerdir.
Bu söz pek çok yönden sakattır:


1- Deve yere çökerken önce önayaklarını yere kor; arka ayaklan dik kalır. Kalkacağı zaman önce arka ayaklarını kaldırır; bu esnada ön ayakları yerde kalır. İşte Hz. Peygamber'in (s.a.) yasakladığı ve aksini yaptığı şey budur.
Uzuvlarını yakınlık derecelerine göre —yere en yakın olan ilk dokunacak şekilde— yere indirirdi. Yerden kalkarken de yine en üstteki uzvu ilk kaldırmak suretiyle diğerlerini de sırasıyla kaldırırdı. Yere önce dizlerini, sonra ellerini daha sonra da alnını kordu. Kalkacağı zaman da önce başını, sonra ellerini, daha sonra da dizlerini kaldırırdı. Bu durum deve iniş ve kalkışının aksinedir.
Hz. Peygamber (s.a.) namazda hayvanlara benzemeyi yasaklamıştır. Böylece deve gibi çökmekten, tilki gibi sağa-sola bakmaktan, canavar gibi kollan yere sermekten köpek gibi kaba etleri yere dayayıp bacakları dikmekten, karga gibi gagalamaktan (yani secdeleri alelacele yapmaktan) (Ebu Davud (862), İbn Mâce (1429), Nesâî (2/214), Dârimî (1/303) ve Ahmed'in (3/428, 444) rivayetlerine göre "Allah Rasûlü (s.a.) karga gibi gagalamaktan, canavar gibi kollan yere yaymaktan ve bir kimsenin mescidde deve gibi yer tutmasından men etti." Hadisin senedinde yalnızca bir zayıf râvî vardır. Bu hadise şâhid bir hadisi Ahmed (5/447), Ebu Seleme'den rivayet ediyor. Ancak bu da zayıftır. Münzirî'nin isnadını sahîh saydığı ve Ahmed'in (2/265,311) rivayet ettiği bir hadisde Ebu Hureyre diyor ki: "Dostum (Hz. Peygamber) bana üç şeyi tavsiye etti ve beni üç şeyden yasakladı. Beni horoz gibi gagalamaktan, köpek gibi kaba etleri yere dayayıp bacakları dikmekten ve tilki gibi sağa-soia bakmaktan yasakladı,..".Buharî (2/249), Muslim (493),

Ebu Davud (897) ve Tirmizî (276) Enes'in şöyle dediğini rivayet ederler: Allah Rasûlu (s.a.): "Secdede itidal üzere olun. Herhangi biriniz kollarını köpek gibi yere yaymasın. " buyurdu.) ve selâm verirken elleri kötü huylu atlann diretirken kuyruklannı kaldırdıkları gibi kaldırmaktan menetmiştir. (Muslim, 430; Nesâî, 3/5.)
Şu halde namaz kılan kişinin hareketleri, hayvanların hareketlerine aykırı demektir.

2- "Devenin dizleri ön ayaklarındadır" demeleri ise makul bir söz değildir. Hem lügat bilginleri de böyle bir tanım yapmamaktadırlar. (Aksine bir çok lügat bilgini bu şekilde tarif etmiştir. Lîsanu'l-Arab'da "r-k-b" maddesinde: "Devenin dizi elinde (ön ayağında)dir... her dört ayaklı hayvanın dizleri ön ayaklanndadır." denilmektedir. Tahâvî'nin Şerhu Meâni'l-Âsar adlı eserinde (1/254) hadisi tesbit, tashih ve ondan imkânsızlığı gidermek sadedinde deniyor ki: Devenin dizleri —aynı şekilde diğer dört ayaklı hayvanlarınki de— ön ayaklarındadır. İnsanoğulununki böyle değildir. Bu yüzden: "Devenin ön ayaklarındaki dizleri üzerine çöktüğü gibi namaz kılan kişi ayaklarındaki dizleri üzerine çökmesin. Önce kendilerinde diz bulunmayan ellerini, sonra dizlerini yere koysun. Böylece bu konuda devenin yaptığının aksini yapmış olur" buyurmuştur.
İmam Kasım b. Sabit es-Serakustî, Garîbu'I-Hadîs adlı eserinde (2/70) Ebu Hureyre'den sahih bir senedle "Hiç kimse serseri deve gibi çökmesin" hadisini rivayet eder ve der ki: "Bu secdededir. Demek istiyor ki, önce dizlerini yere koyan huysuz, serseri deve gibi kendini yere atmasın. Sakince iniş yapsın, önce ellerini sonra dizlerini yere koysun. Bu konuda açıklayıcı bir merfû hadis rivayet edilmiştir." Sonra İmâm bu hadisi kaydediyor)
' Diz yalnızca arka ayaklardadır. Devenin ön ayaklarındakilere diz adı verilmesi tağlîb (galib kılma) yoluyladır.



3- Onların dedikleri gibi olsaydı, Hz. Peygamber (s.a.): "Deve gibi çoksun" buyururdu. Çünkü devenin yere ilk gelen kısmı elleridir.
Problemin iç yüzü şudur: Kim devenin çöküş şeklini düşünür ve Hz. Peygamber'-in (s.a.) de deve gibi çökmeyi yasakladığını bilirse Vâil b. Hucr hadisinin doğru olduğunu da bilir. Allah en iyi bilendir.
Bana öyle geliyordu ki Ebu Hureyre'nin naklettiği hadis, daha önce de söylediğimiz gibi, metni ve aslı râvilerinden biri tarafından tersine çevrilmiş (maklûb) bir hadistir. Her halde aslı: "Dizlerini ellerinden önce yere koysun" şeklindedir. Böyle râvileri tarafından tersine çevrilen bir kaç hadisi örnek olarak zikredecek olursak:


a) Râvilerden biri İbn Ömer'den nakledilen:
"Bilâl gece ezan okur. Siz, İbn Ummi Mektûm ezan okuyuncaya kadar yeyin, için." hadisini tersine çevirip: "İbn Ummi Mektûm gece ezan okur. Siz, Bilâl ezan okuyuncaya kadar yeyin, için" şeklinde nakletmiştik (Hafız İbn Hacer, Fethu'i-Bârî (2/58) adlı eserinde diyor ki: İbn Abdilber ve bir)


b) Bazıları da "Cehennemlikler ahirette cehenneme atıldıkça, cehennem: Daha yok mu? diye soracak... Cennete gelince, Allah onun için yeniden bir halk yaratır, onları cennete yerleştirir." (Buharı, 65/1; Muslim, 2846 (36). Maklûb rivayet de Buharî'dedir. Ebu'I-Hasen el-Kâbisî diyor ki: Burada bilinen, "Allah cennet için yeniden bir halk yaratır. Cehenneme gelince, Allah ayağını onun için basar..." şeklinde olmasıdır. Bu (maklûb hadis) dışında hiçbir hadisde "Allah cehennem için yeniden bir halk yaratır" dendiğini bilmiyorum.) hadisini "Cehenneme gelince; Allah, onun için yeniden bir halk yaratır, onları, cehenneme yerleştirir." şeklinde rivayet etmişlerdir.
Nitekim konumuz olan hadisi Ebu Bekir İbn Ebî Şeybe'nin aynen bu şekilde rivayet ettiğini gördüm:
İbn Ebî Şeybe, Muhammed b. Fudayl-Abdullah b. Saîd-dedesi-Ebu Hureyre senediyle Hz. Peygamber'in (s.a.) şöyle buyurduklarını nakleder:
"Herhangi biriniz secdeye gideceğinde ellerinden önce dizlerini yere koymakla secdeye başlasın. Erkek deve gibi çökmesin." (Hadis zayıftır. İkinci rivayeti Beyhakî, Sünen'inde (2/100) rivayet etmiştir ki, o da zayıftır.)
Esrem de bu hadisi, Sünen'inde Hz. Ebu Bekir'den aynı şekilde nakleder.


•Ebu Hureyre yoluyla Hz. Peygamber'den (s.a.) bunu doğrulayıcı ve Vâil b. Hucr hadisine muvafık bir hadis nakledilmiştir.
İbn Ebî Davud, Yusuf b. Adiy-Muhammed b. Fudayl-Abdullah b. Saîd-Dedesi-Ebu Hureyre senediyle rivayet eder ki Hz. Peygamber (s.a.) ellerinden önce dizlerini yere koyarak secdeye başlardı.
İbn Huzeyme, Sahih'inde Mus'ab b.Sa'd'ın, babası (Sa'd b.Ebî Vak-kâs)'dan şu sözleri duyduğunu nakleder:
Elleri dizlerden önce yere koyardık. Bize dizleri ellerden önce yere koyma emredildi (İbn Huzeyme, Sahîh, 628; Beyhakî, 2/100. Hadis zayıftır. Hafız İbn Hacer, Fethu'l-BârFde (2/241) diyor ki: İbn Huzeyme, Ebu Hureyre hadisinin bu Sa'd hadisi ile mensüh olduğunu iddia etmiştir. Hadîs sahih olsa tartışmayı keserdi. Ancak İbrahim b. İsmail b. Yahya b. Seleme b. KüheyPin, babasından, yalnız başına rivayet ettiği hadislerdendir. Hem o, hem de babası zayıf râvidirler)'
Buna göre Ebu grup âlim hadisin maklûb olduğunu ve'bölümdeki (Bilâl gece ezan okur...) hadisinin doğruluğunu iddia etmişlerdir. Hadisin, İbn Huzeyme'nin Sahih'inde iki ayrı senedle Hz. Âişe'den nakledildiğini ve bazı lafızlarında hata edilmiş olması ihtimalini azaltan şu sözleri görünceye kadar ben de bu görüşe meylederdim: "Amr'ın ezan okuması sizi aldatmasın; çünkü onun gözü kördür. Bilâl ezan okuyunca hiç kimse birşey yemesin."
Hureyre hadisi sağlam ulaştırılmış olsa bile mensuh demektir. Nitekim el-Muğnl sahibi (İbn Kudâme) ve bazı müelliflerin düşünceleri de bu yoldadır. Ancak bu hadisin iki illeti var:


1- Naklettiği hadisler delil teşkil etmeyecek biri olan Yahya b. Seleme b. Küheyl tarafından nakledilmiştir. Onun hakkında en-Nesâî: "Metruk", İbn Hıbbân: "Cidden münkeru'l-hadistir. Naklettiği hadis delil olmaz" ve İbn Maîn "Hiçtir" demiştir.

2- Mus'ab b. Sa'd'ın babasından naklettiği sağlam yolla ulaştırılmış rivayet tatbîk (Tatbîk: Rukû ederken iki avucu birbirine yapıştırıp iki dizin arasına koymak) olayıdır; Sa'd'ın sözü de: "Biz böyle yapardık; ellerimizi dizler üzerine koymamız emredildi", şeklindedir.
el'Muğnî sahibinin Ebu Saîd'den naklettiği: "Elleri dizlerden önce yere koyardık. Bize dizleri ellerden önce yere koyma emredildi." sözü ise —doğrusunu en iyi Allah bilir ya— isimde bir yanılgıdır; Ebu Saîd değil, Sa'd olacaktır. Yukarıda geçtiği üzere metinde de yanılgı var; hadis konumuz hakkında değil, tatbik hakkındadır. En iyi bilen Allah'tır.
Yukarıda geçen Ebu Hureyre hadisini Buharı, Tirmizî, ve Dârakutnî illetli saymışlardır. Buharî "Muhammed b. Abdullah b. Hasan'a mütabaat edilmez. Ebu'z-Zinâd'dan işitip işitmediğini de bilmiyorum." demiş. Tirmizî ise: "Hadîs garibdir. Hadisin Ebu'z-Zinâd'dan bu yol dışında başka bir yoldan nakledildiğini bilmiyoruz." demiştir.
Dârakutnî de diyor ki: "Tek başına bu hadisi Abdulaziz ed-Derâverdî, Muhammed b. Abdullah b. Hasan el-Alevî yoluyla Ebu'z-Zinâd'dan nakletmiştir." Oysa en-Nesâî, Kuteybe - Abdulah b. Nâfi' - Muhammed b. Abdullah b. Hasan el-Alevî - Ebu'z-Zinâd - el-A'rac - Ebu Hureyre senediyle Hz. Peygamber'in (s.a.): "Biriniz namazına kastediyor, deve gibi çöküyor!" buyurduğunu başka ilâve getirmeden nakletmiştir. (Tirmizî, 269; Ebu Davud, 841; Nesâî, 2/207. isnadı ceyyiddir)
Ebu Bekir b. Ebu Davud ise: "Bu sünneti yalnızca Medineliler nakletmiştir .Onlar da bu sünnetin iki senedine sahipler: Birisi, bu sened, diğeri de Ubeydullah-Nâfi'-îbn Ömer-Hz. Peygamber (s.a.) senedi."
Ben derim ki: (İkinci) hadisle, Esbağ b. Ferec-ed-Derâverdî-UbeyduIlah-Nâfi' senediyle nakledilen:
"îbn Ömer ellerini dizlerinden önce yere kor ve Hz. Peygamber'in (s.a.) de böyle yaptığım söylerdi." hadisini kastediyor.
Yine bu hadisi Hâkim, Mustedrek'inde Mihrez b. Seleme yoluyla ed-Derâverdî'den nakledip: "Muslim'in şartlarını taşıyor" demiştir. (Hâkim, Mustedrek, 1/226; Beyhakî, Sünen, 2/100; İbn Huzeyme, Sahih, 627. İsnadı sahihtir. Hâkim sahih olduğunu söylemiş, Zehebî de ona katılmıştır)

Hâkim, Hafs b. Gıyâs-Âsim el-Ahvel senediyle Enes'in şöyle dediğini nakleder: "Allah Rasûlu'nü(s.a.) tekbir alıp secdeye inerken gördüm; dizleri ellerinden önce yere değdi!" Hakim: "Bu hadis Buhârî ve Muslim'in şartlarını taşıyor. Hiçbir illetini bilmiyorum" diyor. (Hâkim, 1/226. Seneddeki el-Alâ b. ismail meçhuldür. Hafız Ibn Hacer, Lisanu'l-Mîzan'da. onun biyografisini anlatırken diyor ki: Bu hadisi Dârakutnî (1/345) rivayet etti. el-Alâ bu hadisin rivayetinde yalnız kalmıştır. Hafs b. Gıyâs'ın oğlu Ömer, ona muhalif rivayette bulunmuştur. Ömer ise babasının rivayetlerini en sağlam bilen insandır. Ömer, babası Hafs b. Gıyâs-el-A'meş-lbrahim-Alkame vs. kanalıyla Hz. Ömer'in davranışı olarak (mevkuf) rivayet ederler. Mahfuz olan da budur)
Ben derim ki: Abdurrahman b. Ebu Hatim "Bu hadisi babama sordum. Bu hadis munkerdir, dedi" diyor. Ebu Hâtim'in hadisi münker sayması —Allah daha iyi bilir ya— Hafs b. Gıyâs'dan el-Alâ b. İsmail el-Attâr'in nakletmiş olmasından kaynaklanıyor. Çünkü bu el-Alâ adlı zat Kutub-i Sitte'de adı geçmeyen meçhul bir zattır. Görüldüğü üzere her iki tarafın da (delil gösterdikleri) merfû hadisler bunlar.
Sahabeden nakledilen eserlere gelince; Abdurrezzak, İbnu'l-Munzir... vs.'nin naklettiklerine göre Ömer İbnu'l-Hattâb (r.a.) dizlerini ellerinden önce yere kordu. (Abdurrezzak, Musannef, 2955.)
İbn Mes'ûd'un (r.a.)'da böyle yaptığı nakledilmiştir. Tahâvî, Fehd-Ömer b. Hafs-babası Hafs-el-A'meş-İbrahim (en-Nehâî) yoluyla Abdullah'ın (İbn Mes'ûd) öğrencileri olan Alkame ve el-Esved'in: "Öğrendiğimize göre Hz. Ömer, rukûdan sonra, devenin çöktüğü gibi dizleri üzerine çöker; dizlerini ellerinden önce yere kordu" dediklerini naklettikten sonra el-Haccâc b.Ertât yoluyla İbrahim en-Nehâi'nin: "Nakledildiğine göre, Abdullah b. Mes'ûd'un dizleri, yere ellerinden önce dokunurdu." sözünü serdetmiştir. Ayrıca (Tahâvî), Ebu Merzûk-Vehb-Şu'be-Muğîre yoluyla şunu nakleder:
Muğîre diyor ki: "İbrahim'e, secde edeceği zaman ellerini dizlerinden önce yere koyan adamın durumunu sordum. Bunu ahmak ya da deliden başka kim yapar! dedi".
İbnu'l-Munzir diyor ki:
Bu konuda ilim adamları görüş ayrılığına düştüler;


1- Dizlerini ellerinden önce yere kor diyenlerden bazıları şunlardır: Ömer Îbnu'l-Hattâb (r.a.), en-Nehaî, Muslim b. Yesâr, es-Sevrî, eş-Şâfiî, Ahmed, İshak, Ebu Hanîfe ve arkadaşları ile Kûfeli fakihler.

2- Bir grup ellerini dizlerinden Önce yere kor demişlerdir... Mâlik bu görüştedir. el-Evzâî: "Ulaştığımız insanlar ellerini dizlerinden önce koyarlardı" diyor. İbn Ebî Davud ise: "Bu görüş hadis ehlinin görüşüdür." diyor.
Ben derim ki: Ebu Hureyre hadisi Beyhakî tarafından başka bir lafızla şu şekilde rivayet edilmiştir: "Herhangi biriniz secde edeceği zaman deve gibi çökmesin, ellerini dizlerinin üzerine koysun." (Beyhakî, es-Sunenu'l-Kübrâ, 2/100)
Beyhakî: "Bu hadis sağlam yolla rivayet edilmiş (mahfuz) ise secdeye inerken ellerin dizlerden önce yere konacağına delil olur" diyor.
Vâil b. Hucr hadisi, şu yönlerden tercihe şayandır: (Yukarıda geçen dipnotlara müracaat edildiğinde görülür ki, tercihe şayan olan müellifin görüşünün aksidir; Ebu Hureyre hadisi sahîh senedü olması bakımından Vâil hadisine tercih edilir. Bu hadisde muztariblik bulunduğu iddiası ise tztırâb bulunan bütün rivayetlerin zayıf olmasından dolayı ortadan kalkar.)


1- el-Hattâbî gibi bazı âlimlerin söyledikleri üzere Vâil hadisi, Ebu Hureyre hadisinden daha sağlamdır.

2- Yukarıda da geçtiği üzere Ebu Hureyre hadisi ,metni muztarib bir hadistir. Kimileri "Ellerini dizlerinden önce yere koysun" şeklinde rivayet ederken kimileri tam tersini rivayet etmiş; kimileri ise, "Ellerini dizlerinin üzerine koysun" şeklinde rivayet ederken kimileri de tamamen bu cümleyi kaldırmıştır.

3- Yukarıda geçtiği üzere Buharı, Dârakutnî, v.s. muhaddisier Ebu Hureyre hadisini illetli saymışlardır.

4- Ebu Hureyre hadisinin sabit olduğu kabul edilse bile, bir grup ilim adamı hadisin nesholunduğunu savunmuştur. îbnu'I-Munzir diyor ki: "Bazı arkadaşlarımız elleri dizlerden önce yere koymanın nesholunduğunu sanmaktadırlar." Nitekim bu husus yukarıda geçmişti.

5- Ebu Hureyre hadisinin aksine, Vâil hadisi Hz. Peygamber'in (s.a.) namazda iken deve gibi çökme yasağına paralellik arzetmektedir.

6- Ömer İbnu'l-Hattâb, oğlu (Abdullah b.Ömer) ve Abdullah b. Mes'ud gibi sahabeden nakledilenlere de uygundur. Kendisinden gelen rivayet farklılığına rağmen yine de Hz. Ömer'i (r.a.) istisna edersek hiçbir sahabeden Ebu Hureyre hadisine muvafık bir rivayet gelmemiştir.

7- Yukarıda geçtiği üzere İbn Ömer, Enes gibi sahabîlerden naklolunan şahid hadisler de mevcuttur. Ebu Hureyre hadisi için tek bir şâhid hadis yoktur. Her iki hadis birbirine karşı koyacak derecede olsa bile şa-hidlerinden dolayı Vâil b. Hucr hadisi yine öne alınır. Oysa yukarıda geçtiği üzere Vâil hadisi daha güçlüdür!

8- Çoğunluğun görüşü de Vâil hadisi üzerinde birleşmektedir. Diğer görüş yalnız el-Evzâî ve Mâlik'ten naklolunmuştur.
İbn Ebî Davud'un: "Bu görüş hadis ehlinin görüşüdür." demesine gelince, İbn Ebî Davud bu sözüyle onların .bir kısmını kasdetmiştir. Yoksa Ahmed, Şafiî ve İshâk(hadis ehlinden oldukları halde) o görüşün muhalifidirler.


9- Vâil hadisinde, Hz. Peygamber'in (s.a.) fiilini anlatmak için serdedilmiş hikâyesi olan bir olay geçmektedir. Bu yüzden sağlam naklolunmuş olması akla daha uygundur. Çünkü hadiste hikâye olunan bir olay bulunması onun sağlam naklolunduğunu gösterir.

10- Bu konuda naklolunan bütün fiiller başkaları tarafından'da sahih ve sağlam olarak naklolunmuştur. Bunlar bilinen sahih fiillerdir. Bu fiil de onlardan biridir. Buna da o fiillerin hükmü verilir. Çelişik olan ise buna karşı koyamaz. Şu halde Vâil hadisinin tercihe şayan olduğu belirginlik kazanmıştır. En iyi bilen Allahtır.
Hz. Peygamber (s.a.) alnı ve burnu üzerine secde ederdi. Sarığının kıvrımına secde etmezdi. Sarığının kıvrımı üzerine secde ettiğine dair ne bir sahih, ne bir hasen hadis sabit olmuştur. Ancak Abdurrezzak, Musannefinde Ebu Hureyre'nin: "Allah Rasûlu (s.a.) sarığının kıvrımı üzerine secde ederdi" dediğini nakletmektedir. (Abdurrezzak, Musannef, 1564.)
Bu hadis, metruk bir râvi olan Abdullah b. Muharrar tarafından rivayet edilmiştir. Ayrıca bu hadisi Ebu Ahmed ez-Zubeyrî, Hz. Câbir'den nakletmiştir. Ancak bu hadisi ikisi de metruk râvi olan Amr b.Şemir - Cabir el-Ca'fî yoluyla Hz. Câbir'den nakletmiştir. Ebu Davud'un Merâsîî adlı eserinde anlattığına göre Allah Rasûlu (s.a.) mescidde namaz kılmakta olan ve alnının üzerine sarık sardığı için şakağına secde eden bir adam gördü. Bunun üzerine Allah Rasûlu (s.a.) adamın alnını açtı.
Allah Rasûlu (s.a.) çoğunlukla yere (toprağa) secde ederdi. Suya, çamura, hurma yaprağından örülmüş küçük örtüye, yine hurma yaprağından örülmüş hasıra ve tabaklanmış post üzerine secde ederdi.
Secde ettiğinde alnını ve burnunu yere iyice yerleştirir, ellerini yanlarından o kadar dışarı çıkarır, uzaklaştırırdı ki, koltuklarının aklığı gözükür, hatta bir kuzu altlarından geçmek istese geçebilirdi.
Ellerini, omuzları ve kulakları hizasında yere kordu. Muslim, Sahih'-inde Berâ'dan naklen Hz. Peygamber'in (s.a.) şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Secde ettiğinde avuç içlerini yere koy; dirseklerini yukarı kaldır." (Muslim, 194; Ahmed, 4/283, 294.)
Secdede bütün uzuvları düzgün (itidal halinde) durur, ayak parmaklarının uçlarını kıbleye yöneltirdi.
Avuçlarını ve parmaklarını yere yayar; parmak aralarını ne ayırır, ne de sıkardı. İbn Hıbbân'ın Sahih'inde ise rükû ettiğinde parmaklarını ayırdığı, secde ettiğinde parmaklarını bitiştirdiği rivayet edilmektedir. (İbn Hibbân, Mevârid, 488; İbn Huzeyme, Sahîh, 594; Hâkim, Müstearek, 1/727. Hâkim hadisi sahih saymış, Zehebî de ona katılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.) namazını iyi kılmayan birine böyle yapmasını emrederek: "Rukû ettiğinde avuçlarını dizlerin üzerine koy. Sonra parmak aralarını aç" buyurmuştur. Bu hadisi İbn Huzeyme ve (bn Hibbân rivayet etmişlerdir.)
Secde esnasında şu dualardan birini okurdu: Subhâne Rabbiye'l-A'lâ
1- "En yüce olan Rabbimi tenzih ederim." (Muslim, 772; Tinnizî, 262; Ebu Davud, 871; Nesâî, 2/224; İbn Mâce, 888; Ahmed, 5/382, 384, 389, 394, 397, 398, 400. Bu konuda ayrıca Tirmİzî (261) ve Ebu Davud'da (886) Abdullah b. Mes'üd'dan hadis rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber'in (s.a.) bu sözü rükûda söylemeyi emrettiğini ise Ahmed, Ebu Davud (869) ve İbn Mâce (878), Ukbe b. Âmir'den nakletmişlerdir.) Bu duayı okumayı emretmiştir.


2- "Rabbimiz olan Allah'ım! Sana hamdederek Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim. Allah'ım! Beni bağışla."

3- "O Allah, her türlü noksanlıktan münezzeh Subbûh, Kuddûs' lerinin sahibi, meleklerin ve Ruh'un sahibidir,"

4- "Allah'ım! Sana hamdederek Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim. Senden başka ilah yoktur." (Muslim, 485; Nesâî, 2/223; Ahmed, 6/15)

5- "Allah'ım! Gazabından hoşnutluğuna, azabından affına! sığınırım. Senden yine Sana sığınırım. Sana övgüler sıraîayamam. Sen kendini övdüğün gibisin." (Muslim, 486; Ebu Davud, 879; Nesâî, 2/222; Ahmed, 6/58, 201.)

6- "Allah'ım! Sana secde ettim, Sana inandım. Sana teslim oldum. Yüzüm secde etti, kendisini yaratan, şekillendiren, göz-kulak veren Allah'a. En güzel yaratıcı olan Allah'ın şanı ne yücedir."

7- "Allah'ım! Bütün günahlarımı, ufağını - büyüğünü, ilkini sonunu, açığını-gizlisini bağışla!" (Muslim, 483; Ebu Davud, 878.)

8- "Allah'ım! Günahımı, bilgisizliğimi, isimdeki savurganlığımı ve benden daha iyi bildiğin kusurlarımı bağışla.
Allah'ım! Benim tarafımdan olan ciddi-şaka, hatah-kasıtlı bütün kusurlarımı bağışla.
Allah'ım! Gelmiş-geçmiş, gizli-açık yaptığım günahlarımı bağışla! Sen benim İlahımsın. Senden başka ilah yoktur." (Buhari, 80/60; Muslim, 2719. Ancak bu dua yer ve zamanla kayıtsız gelmiş, hadisde söyleneceği yer belirtilmemiştir. Son bölümü, Hz. Peygamber'in (s.a.) tahiyyât ile selâm arasında okuduğu Muslim'de (771), Hz.Ali'den rivayet edilmiş, yine Muslim'de (769) aynı bölüm İbn Abbas'dan yer tayin edilmeksizin nakledilmiştir.)


9- "Allah'ım! Kalbimde bir nur, kulağımda bir nur gözümde bir nur, sağımda bir nur, solumda bir nur, önümde bir nur, arkamda bir nur, üstümde bir nur, altımda bir nur var et! Benim için bir nur yarat." (Muslim, 736 (187).)
Secdede dua etmeye çalışmayı emretmiş ve: "Bu şekil duanız kabule lâyıktır" buyurmuştur.' (Muslim, 479; Ebu Davud, 876; Nesâî, 2/217, 218; Ahmed, 1/219.)
Burada secdede iken çok dua etmek mi, yoksa dua edecek bir kimse herhangi bir yerde dua edeceği zaman secdede etsin diye mi emrolunmaktadır?
İkisi arasında fark vardır. Hadisin yorumlanabileceği en güzel anlam şudur:
Dua iki türlüdür: 1- Övgü duası, 2- İstek duası.
Hz. Peygamber (s.a.) secdede iken her iki tür duadan çokça okurdu.
Secdede okunmasını emrettiği dua her ikisini de kapsar.
Duanın kabulü de iki türlüdür:
1- İsteklinin isteği verilmek usretiyle duanın kabulü,
2- Övgü söyleyene sevab bahşedilmek suretiyle duasının kabulü. "Bana dua ettiğinde, dua edenin, duasını kabul ederim." âyeti (Bakara: 2/187.) her iki türden biriyle tefsir edilmiştir. Doğrusu bu âyet her ikisini de kapsar.


(İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/207-219.)
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Sünnet-i seniyye rukûdan sonra itidal miktarının ne kadar olduğuna delâlet etmektedir. Berâ b. Âzib Radıyallahu anh dedi ki:
"Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte
kıldığımız namazı dikkatlice takib ettim. Onun kıyamını, rükûya varışını, rükûsundan sonra kalkışını, secdesini, iki secde arasındaki oturuşunu, sonra bir daha secde yapışını, selâm vermeden önceki oturuşunu ve namazından ayrılışını nerdeyse birbirine yakın buldum."
(Muslim, I, 343, H. no: 471)

Sonra eğer imkânı varsa dizlerini ellerinden önce koyacak şekilde tekbir getirip, secdeye varır. Eğer dizlerini önce koymakta zorlanırsa, önce ellerini koyar. Ayak ve el parmaklarını kıbleye doğru tutar. El parmaklarını birbirine bitişik tutar. Secdesini yedi azası üzerine yapar.
Bunlar burun ile birlikte alın, iki eller, iki diz ve ayakların parmaklarının içleridir. Bu sırada "subhâne rabbiye'l-a'lâ" der ve bunu üç veya daha fazla tekrarlar.
Bundan başka "subhanekellahumme Rabbenâ ve bi hamdike Allahummağfirlî" demesi de mustehabtır.

Ayrıca" subbûhun, kuddusun, Rabbu'l-melaiketi ve'r-ruh"der ve çokça dua eder.
Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

"Rukûa gelince, orada aziz ve celil olan Rabbi tazim ediniz, secdelerde ise çokça dua ediniz, orada duanızın kabul edilmesi umulur." (Muslim, I, 343, H. no: 479)
Rabbinden dünya ve âhiret hayırlarından ister. Namaz farz ya da nafile olsun farketmez.


Daha sonra secdeye gider. Pazularını yanlarından, karnını baldırlarından, baldırlarını bacaklarından uzak tutar. Kollarını yerden kaldırır.

Enes Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Sucûd halinde mutedil olunuz. Sizden herhangi biriniz köpeğin yayması gibi kollarını yere koymasın.”
(Buhârî, I, 200; Muslim, I, 355, H. no: 493)

Namaz kılan (secdede iken) ellerini yerde, omuzların hizasında tutabilir. Dilerse onları daha öne götürerek, alnının yahutta kulak diplerinin hizasında da tutabilir. Bütün bu hususlarda
sünnetten rivâyet gelmiş bulunmaktadır.
Secdeye varmak yüce Allah'a ibadetin ve O'nun önünde zilletle eğilmenin en mükemmel hallerindendir. İnsan vücudundaki en şerefli azası olan alnını, onun en aşağıda bulunan ve en alttaki azası olan ayağının hizasında yüce Allah'a ibadet etmek ve O'na yakınlaşmak için koyar.
İşte bundan dolayı insan secde halinde iken yüce Allah'a en yakındır. Yüce Allah: "Secde et
ve yaklaş!" (el-Alak, 96/19) diye buyurmaktadır. Bundan dolayı azalarımızın secdeye
varmasından önce kalblerimizin secde edebilmesi gerekir. Taki insan Allah için bu zillet ve tevazuunda secdenin tadını ve lezzetini idrâk edebilsin.


Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan rivâyete göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
"Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secdede olduğu haldir. Bu sebeple secdede çokça dua ediniz." (Muslim, I, 350, H. no: 482)

Sonra tekbir getirerek başını kaldırır. Sol ayağını yayarak üzerinde oturur. Ayağın üst kısmı yere, iç kısmı yukarıya doğru gelir. Sağ ayağını diker, ellerini parmak uçları dizlerinin
yanında olacak şekilde uyluklarına koyar. Yahutta sağ elini sağ dizi üzerine koyar, sol eliyle ise sol dizini kavrar. Bu iki şekil Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'den rivâyet edilmiş

olup, her ikisi de sahihtir.
Bu esnada: "Allahum mağfir lî, verhamnî ve âfinî, vehdinî,

verzuknî: Allah'ım bana mağfiret buyur, merhamet eyle, afiyet ver, hidayete ilet, bana rızık ihsan et!" der. (Ebu Davud, I, 531, H. no: 850; el-Albâni, Sahihu Sunen-i Ebi Davud, I, 160, H. no: 756'da sahih olduğunu belirtmektedir.)

Bu oturuşunda da bütün azaları yerli yerince oturur.
Daha sonra tekbir getirerek ikinci secdesini yapar. Birinci secdede yaptığı gibi hareket eder.

Sonra tekbir getirerek başını kaldırır, hafifçe oturur. Buna "istirahat oturuşu (celsetu'listiraha)" denilir ve bu oturuş müstehabtır. Terkedecek olursa bir beis yoktur. Fakat bu
oturuşta herhangi bir zikir ve dua bulunmamaktadır.
Daha sonra ikinci rekat için mümkün olursa dizlerine dayanarak kalkar. Bu zor gelirse (elleriyle) yere dayanır. Sonra Fatiha'yı ve Fatiha'dan sonra Kur'ân-ı Kerim'den kolayına
geleni okur. Arkasından ilk rekatte yaptıklarını yapar. İkinci rekat için iftitah tekbiri de, istiftah duası (başlama duası) da yapmaz, eûzu de çekmez. Çünkü namaz başından sonuna
kadar tek bir ibadettir. Birinci rekâtte eûzu çekmek yeterlidir. Eğer birincisinde unutmuşsa, ikinci rekâtte eûzu çeker.
Bundan dolayı her iki rekâtte Fatiha'dan sonra okuyacağı şeylerde sıraya muhalefet mekrûhtur. Çünkü namazdaki kıraat birdir. Her rekâtte eûzu çekmek caizdir fakat yeni bir

niyet getirmez.
Şâyet namaz iki rekâtli ise yani sabah, cuma ve bayram namazı gibi iki rekât olarak kılınıyor ise, ikinci secdeden başını kaldırdıktan sonra sağ ayağını dikip, sol ayağını yatırarak oturur.
Sağ elini şehadet parmağı dışında diğer bütün parmaklarını kapatarak sağ uyluğu üzerinde koyar. Şehadet parmağı ile tevhide işaret eder. Şâyet elinin serçe parmağı ile yüzük parmağını kapatır, baş parmağı ile orta parmağını halka yaparak, şehadet parmağıyla işaret ederse bu da güzeldir.
Çünkü her iki şekil de Nebi Sallallahu aleyhi vesellem'den sabit olmuştur. Efdal olan ise kimi zaman bunu, kimi zaman ötekisini yapmaktır. Sol elini sol baldırı üzerine parmakları

açık ve bitişik uzunlamasına yerleştirir.
Sol eli ile diz kapağını tutar, sağ elini az önce parmaklar ile ilgili yapılan iki açıklama şeklinden birisi ile dizi üzerinde koyar. Çünkü sünnet bu şekilde de varid olmuştur.


Daha sonra bu oturuşta teşehhud duasını okur ki o da şudur:
Bütün yüce övgüler, dualar, güzellikler Allah'ındır. Ey Peygamber selam sana! Allah'ın rahmeti ve bereketleri de (üzerine olsun). Selam bizlere ve Allah'ın salih kullarına. Şehadet ederim ki Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Rasûludür. (Muslim, I, 302, H. no: 402)
Allah'ım, İbrahim'e ve İbrahim'in âline salât (rahmet) eylediğin gibi, Muhammed'e ve Muhammed'in âline (ümmetine) da salât (rahmet) eyle! Çünkü sen her hamde layık olansın, şanı pek yüce olansın. Allah'ım İbrahim'e ve İbrahim'in âline (ona iman edenlere) bereketler ihsan eylediğin gibi, Muhammed'e ve Muhammed'in âline (ümmetine) de

bereketler ihsan eyle. Şüphesiz ki sen her hamde layık olansın. Şanı pek yüce olansın." (Muslim, I, 305, H. no: 406)
Dört husustan Allah'a sığınması sünnettir. Bunun için şöyle der:
"Allah'ım ben sana, cehennem azabından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden ve Mesih Deccal'in fitnesinden sığınırım." Sonra dünya ve âhiret hayırlarından dilediği şekilde
dua eder. Annesine, babasına ve onların dışındaki diğer müslümanlara dua etmesinde bir sakınca yoktur. Kıldığı namaz farz ya da nafile olsun farketmez. Arkasından sağına ve soluna "es-selamu aleykum ve rahmetullah... es-selamu aleykum ve rahmetullah" diyerek selam verir. Bunları diliyle söylerken, kalbiyle de düşünür.
Dua esnasında teşehhud getirirken şehadet parmağı ile işaret eder. Dua ettikçe hareket ettirir. Bununla dua edilen yüce Allah'ın yüceliğine işaret eder. Buna göre "et-tahiyyatu lillahi ve’ssalavatu ve’t-Tayyibât" derken işaret etmez. "es-Selamu aleyke eyyuhe'n-nebiyyu" derken işaret eder. "es-Selamu aleyna ve ala ibadillah’is-salihin” derken işaret eder. “Eşhehu enla ilahe illallah”ı okurken işaret etmez. Allahumme salli ala Muhammed..." okurken işaret eder. "Allahumme barik ala Muhammedin..." okurken işaret eder. "eûzu billahi min azabi
cehennem" okurken işaret eder. "Ve min azabi'l-kabr" okurken işaret eder. "Ve min fitneti'lmahya ve'l-memat" okurken işaret eder. "Ve min fitneti'l-Mesihi'd-Deccal" derken işaret eder.
Teşehhuüde dair birden çok şekli gösteren sahih hadisler vârid olmuştur. Bundan dolayı bizim sünnete uyarak, sünneti canlandırmak ve kalbin huzuru için kimi zaman bunu, kimi zaman ötekisini yapmamız gerekir.
Şâyet namaz -akşam gibi- üç rekâtli yahut -öğle, ikindi ve yatsı gibi- dört rekâtli ise teşehhudün birinci bölümünü okur. Bu da az önce kaydettiğimiz "eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasûluhu" bölümüne kadardır. Bazı ilim adamlarına göre o bununla birlikte Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'e salât da getirir.
Daha sonra dizlerine dayanarak ayağa kalkar, ellerini omuzlarının hizasına yahut kulak diplerine kadar kaldırarak "Allahu ekber" der. Sonra ellerini az önce geçtiği üzere göğsünün üzerine koyar. Sadece Fatiha'yı okur.

Öğle namazının üç ve dördüncü rekâtinde bazı hallerde
Fatiha'dan fazla bir şey okursa mahzuru yoktur. Çünkü Nebi Sallallahu aleyhi vesellem'den gelen rivâyetler arasında buna delâlet eden ifadeler sabit olmuştur.

Ebu Said Radıyallahu anh'ın rivâyet ettiği hadisten204[204] bu anlaşılmaktadır. Daha sonra akşamın üçüncü rekâtinden, öğle, ikindi ve yatsının da dördüncü rekâtinden sonra -az önce iki rekâtli namazda eçtiği üzere- teşehhude bulunur. Sonra "es-selamu aleykum ve rahmetullah" diyerek sağına, yine "es-selamu aleykum ve rahmetullah" diyerek soluna selam verir.

( TÜM DETAYLARIYLA NAMAZ Prof. Dr. Abdullah b. Muhammed et-Tayyar Çeviren M. Beşir ERYARSOY GURABA YAYINLARI)
 
kskaya Çevrimdışı

kskaya

Üye
İslam-TR Üyesi
abdullah akhi bende baya bir zaman oldu tam hatırlamıyorum gurabanın kitaplarında ve başka kaynaklardada görmüştüm öyle amel ediyordum isimlerini hatırlayamıyorum calışmaların icin ALLAH swt ecrini artırsın bu hadisler bize bir kaynak olabilir 101) Ebu Hureyre (R.A.)'dan, şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)buyurdu ki:
"Sizden biriniz secde ettiği vakit, devenin çöktüğü gibi çökmesin. Önce ellerini, sonra dizlerini koysun."
(Bu hadisi Ahmed (2/381) Ebu Davud (840) Nesei (2/207)Darimi (1327) Dare Kutni (1/345) Tahavi (1/245) Beyhaki (2/99) ve Buhari Tarihinde (1/139) sahih bir senedle rivayetetmişlerdir.)

102) İbnu Umer R.A. dan şöyle dedi:
Rasulullah (s.a.v.) secde ettiği vakit ellerini dizlerinden önce koyardı.
(Bu hadisi Buhari Ta'likan (803) Ibnu Huzeyme (627) Dari Kutni (1/344) Tahavi (1/254) ve Hakim sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.)
abdullah akhi baya zamandır bu şekil kılıyorum doğrusunu ALLAH swt bilir sonuc olarak akhi bu hadisleri kaynak görebilirmiyiz



 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
abdullah akhi bende baya bir zaman oldu tam hatırlamıyorum gurabanın kitaplarında ve başka kaynaklardada görmüştüm öyle amel ediyordum isimlerini hatırlayamıyorum calışmaların icin ALLAH swt ecrini artırsın bu hadisler bize bir kaynak olabilir 101) Ebu Hureyre (R.A.)'dan, şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)buyurdu ki:
"Sizden biriniz secde ettiği vakit, devenin çöktüğü gibi çökmesin. Önce ellerini, sonra dizlerini koysun."
(Bu hadisi Ahmed (2/381) Ebu Davud (840) Nesei (2/207)Darimi (1327) Dare Kutni (1/345) Tahavi (1/245) Beyhaki (2/99) ve Buhari Tarihinde (1/139) sahih bir senedle rivayetetmişlerdir.)

102) İbnu Umer R.A. dan şöyle dedi:
Rasulullah (s.a.v.) secde ettiği vakit ellerini dizlerinden önce koyardı.
(Bu hadisi Buhari Ta'likan (803) Ibnu Huzeyme (627) Dari Kutni (1/344) Tahavi (1/254) ve Hakim sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.)
abdullah akhi baya zamandır bu şekil kılıyorum doğrusunu ALLAH swt bilir sonuc olarak akhi bu hadisleri kaynak görebilirmiyiz

Ben senin bu hadisle amel ettiğini anlamıştım , zaten başka sebeb olamazdı.
Sen iki şekilden birini zaten yapıyorum dediğin için, yaptığının delilini iyi bilip yazabilecekmisin diye latife yaptımdı.

Bu konuda ben, önce dizlerimi sonra ellerimi koymaktayım.
Deve gibi çökmek hakkında Şeyhu'l-islam İbn Kayyım (r.a.) izahatı beni tatmin etmektedir.
Yani senin önce ellerini koymaya sevk eden hadise göre ben de amel etmekteyim . İbn Kayyım'ın izah ettiği bu hadise göre önce elleri koymak hadise muhatap olmak yani deve gibi çökmek manasındadır. Sebeplerini de yazısında izah etmiş. Ayrıca Malikiler haricinde 3 Mezheb muctehidleri de , delillere bakarak önce dizlerin koyulmasına fetva vermişlerdir.

Ben de bu konuda küçük bir şey söylemek isterim:

Secde halinde kolların dirseklerden açılması, ve ellerin dizlerden 2-3 karış ileri konulması ile düzgün secdeye gidilmiş olabilmektedir.
Namaz kılan kişi için ayaktayken eğilip böyle ileri açık şekilde uzanabilmek oldukça güç durumu arzediyor . Ben pek çok kardeşimi secdeye gittikten sonra yerde emekler gibi görmekteyim. Ya da ellerini dizlerin hemen yakınına koyarak secdeye varmaktadır. Bu durumda da ellerin-göğsün altından oğlak geçmesi hadisine riayet edilmemiş olunuyor. Bir de bu şekilde dizi koymadan eli koyabilmenin yaşlı ve şişman musallilerin çok zorlanabileceğini düşünüyorum.
Alimlerin uygun yorumlarıyla hadislerin iki çeşidiyle de amel edil(ebil)mesinde şahsen ben rahatım . Yeter ki delilini bilerek amel edilsin.
Rabbim ibadetlerimizde ihlas, huşu ve sünnete uygunluk versin. (amiin)
 
N Çevrimdışı

nureddin_79

Üye
İslam-TR Üyesi
101) Ebu Hureyre (R.A.)'dan, şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)buyurdu ki:
"Sizden biriniz secde ettiği vakit, devenin çöktüğü gibi çökmesin. Önce ellerini, sonra dizlerini koysun."
(Bu hadisi Ahmed (2/381) Ebu Davud (840) Nesei (2/207)Darimi (1327) Dare Kutni (1/345) Tahavi (1/245) Beyhaki (2/99) ve Buhari Tarihinde (1/139) sahih bir senedle rivayetetmişlerdir.)


Ben şahsen ellerimi önce yere koyuyorum, ve kimin dediğini hatırlamıyorum ama çok güzel bir açıklamaydı demiştiki ''Devenin elleri yok, deve dizlerinin üstüne çöker'' - ve Resulullah (sav) bundan men ediyor ''devenin çöktüğü gibi çökmesin ''.

Allah ilmimizi ve imanımızı arttırsın. Selamun aleykum.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
1056- Ebu Davud, Vail bin Hucr (r.a)'dan şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (a.s) secde ettiğinde dizlerini ellerinden önce (yere) koyardı. Kalktığında ellerini dizlerinden önce kaldırırdı."
Ebu Davud'un bir başka rivayetine göre de şöyle söylemiştir:
"Secde ettiğinde, dizleri ellerinden önce yere değerdi. Secdeye vardığında, alnını ellerinin arasına koyardı ve koltuklarını açardı."
(Ebu Davud (1/196-197) Kitabu's-Salat, 117-Namaza başlama babı )

Ebu Davud şöyle söylemiştir:
"Asım bin Kelib'in babasından rivayet etmiş olduğu hadis de böyledir. Bunun ravilerinden birinin rivayet etmiş olduğu bir hadiste de şöyle denmektedir:
"Kalktığında dizlerinin üstüne kalkar ve uyluklarının üzerine dayanırdı."

Tirmizi şöyle söylemiştir:
"Bu hadis hasen, garibdir. İlim adamlarının çoğunluğuna göre bununla amel edilmektedir. Bu itibarla onların görüşlerine göre kişi (secdeye giderken) dizlerini ellerinden önce yere koyar. Kalkarken de ellerini dizlerinden önce kaldırır. Senedinde (ravileri arasında) Şerik bin Abdullah Neha'i Kadı vardır. Bu kişi saduktur (doğru sözlüdür, hadis rivayetinde sikadan sonra gelen derece) ancak zaman zaman hata ediyordu. Bununla birlikte hadisin kuvvetlenmesini sağlayan şahitleri bulunmaktadır."
(Şerhu's-Sunne (3/133) Cami'ul-Usul (5/378)

ahi ALLAH razı olsun bende bu hadise göre amel ediyorum.
RABBİM sünnete ve kendi rızasına uygun bir şekilde amellerimizi kabul buyursun amin.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
İbn kayyım el cevziyye de ; deve gibi çökmekten elleri üzerine çökmeyi anlayıp dizleri üzerine çökmek gerekir demektedir. Bu sebeble bu gibi tali meselelerde birbirimizi sapıklıkla ithama varmayalım. Bu konuda alimlerin sözleri ve delillerini sunalım yeter inşeallah.
 
M Çevrimdışı

Mutedeyyin

Guest
sanırım secdeye varırken önce elin konması ile önce dizlerin konması için delil var ben önce eller konuyor diye öğrenmiştim buna mukabil önce dizlerini koyan biri olarak bunu değiştirmeye çalıştım başaramadım önce elleri koyamıyorum
 
R Çevrimdışı

Rabia_45

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Eger Mezhep imamlarin goruslerine bakilirsa anlarsiniz, ilk once eller mi yoksa dizler mi konulur.. Hepsininde delilleri vardir.
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Araştırılması gereken Rasulullahın yaşadığı dönemde devenin ön ayaklarına el mi deniyordu yoksa ayakmı alimler arasındaki ikhtilaf bu husuta ...kalbinize hangii siniyorsa onunla amel edin benim içime sinen amel noktasında genelde selefin görüşü olan önce ellerle gidilmesi... hambeli bir doktora bu konuyu sormuştum hastalarının çoğu dizlerinde kireçlenme şikayeti ile geliyorlarmış bunu sebebi önce dizlerle gidilmesidir dedi....Allahu alem ( en doğrusunu Allah subhanehu wa teala bilir )
 
M Çevrimdışı

minhac

Üye
İslam-TR Üyesi
....ardından "elleriyle yere dayanarak ikinci rekâta kalkardı." buharide namazın sıfatları bölümünde geçiyor bu hadis.
Albani hocada hadislerle namaz kitabında önce ellerin koyulmasını kalkarkende ellere dayanarak kalkılması gerektiğini hadislerle açıklıyor.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İbni Kayyım'ın dediği gibi Önce Dizler gider secdeye


İbnki Kayyımın bu konudaki içtihadında Vâil hadisinin, Ebû Hureyre hadisinden daha sağlam olduğunu birçok yönüyle kanıtlayarak kuvvetli görmes, namazlarında secdeye giderken ve secceden kalkarken Hanefi mezhebin içithadıyla uyum içinde olan kendi görüşüyle namaz kıldığını göstermektedir .Derki; ”Hz. Peygamber (s.a.v) rükû’dan sonra bir müddet doğrulup bu dualardan birini okuduktan sonra ellerini kaldırmadan tekbir alır secdeye giderdi. Secdeye giderken önce dizlerini sonra ellerini, daha sonra da alnını ve burnunu yere yayardı. Bu, sahih rivâyet olup Şerîk-Asım b. Küleyb-babası Küleyb senediyle Vâil b. Hucr’un şöyle dediği nakledilmektedir: “Allah Resûlü’nü secde yaparken ellerinden önce dizini yere koyduğunu ve secdeden kalkarken de dizlerinden önce ellerini kaldırdığını gördüm (Tirmizî, “Salât”, 84; Ebû Dâvûd, “Salât”, 137; Nesâî, “Tatbîk”, 38, 93; Dârimî, “Salât”, 74. )İbn Kayyım, Zadü’l-Me’âd, I, 56-59.Cantaş Yay.s.261/262) )

Tirmizî ise, bu hadisi Şüreyk’ten başka bir kimsenin rivayet etmediğini ifade ettikten sonra; “Dârekutnî, el-Hâkim ve el-Beyhakî’nin, Âsim el-Ahvel vasıtasıyla Enes’den rivayet ettikleri; “Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)i tekbir alıp secdeye giderken ellerin*den önce dizlerinin yere indiğini gördüm” mealindeki hadisle Dârimî’nin ri*vayet ettiği[Dârimî, salât 74] aynı mealdeki hadisin bu hadisi kuvvetlendirdiğini ve bu hadisin Hâkim’e göre Buhârî ve Müslim’in şartlarına uygun olduğunu” söylemiştir.[el-Menhel, V, 275-276.]

Zadü’l-Me’âd’ın terceme ve tahkikini yapan Albani'nin talebesi Muzaffer Can’ın sayfa 391 ‘de 3 nolu dipnottaki anekdotunu hiç dakunmadan verelim ;

”Çağımızda şam diyarının yetişdirdiği keskin zekalı yorulmak bilmeyen ,elinin emeği ile geçinip(saat tamiri)kimseye minnet borcu olmayan kendisinden iki üç yüz meselede istifade ettiğim Şeyh Muhammed Nasırüddin ELBANİ’de devrimizin tipik bir İbni Hazmıdır.

Acele ile verdiği hükümler dünyadaki dostlarıyla arasını açarken acele tenkid ettiği hadis ricalide her halde ötede bir şey sorar.Birgün 1973′te Medine-i Münevverede bir meselede kendisine ufak bir itiraz belirtince derhal kükreyerek selefiliyelikten ayrılmamamı emretti.

Ben bu nasıl olacak selef geçeli bin sene oluyor ? bu kadar yıl ben nasıl selef, olurum dedim. O da sahih hadis bizim mezhebimizdir(doğrunun en doğrusu)tezini söyledi.

Mesele namazda secdeye giderken eller mi diz mi önce konur?meselesine geliyordu.Bende pekibunun zıddını savunan İbni kayyım,Ebu Hanife ,Tahavi var deyince ,celallenip ”donuk kafalı olma,kör taklidi yapma” dedi.

Dedim ki üstadım iyide ben daha yeni hadis talebesiyim ,hadisin sahihini hasenini ayırabilecek bilgim yok.Sizede bu mevzuda itirazım yok.Ancakben senin söylediğin usuldeki usulsüzlüğü kavrayamadığım deyince ”Ne o dedi ”

Bende ,şimdi ortada bir hadis var,bir senin yorumun,bir İbni Kayyım ve diğerlerinin bende kimin haklı olduğunu temyiz edemiyorum dedim. Üstad,sen ne açıklamışsam onu oku ve tatbik et emrini verince bende işte o zaman ben selefi değil Albanici olmammı.Bu nasıl iş üstadım 1300 yıl evvelki alimin yorumuna uymak kör taklid ki onlar gerçekten seleftir.1300 yıl sonra size uymak sizi körce takid selefilik mi? deyip sustum.Daha sonra bana sen zeki bir gençsin ,tenkid nazariyen gayet iyiiyi oku diyerek dua ettiler.”( İbn Kayyım, Zadü’l-Me’âd,c. I,s. 391dip no3.)

 
Üst Ana Sayfa Alt