Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Şehid Abdullah Azam Cihad Dersleri

  • Konbuyu başlatan Ebu & Dücane
  • Başlangıç tarihi
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Misafir
Kâfirleri Toplu Halde Öldürme Durumları

İslâm ümmetinin toplu halde seferberlik ilan etmesi cihad etmenin farz-ı ayın olmasının özel halleri vardır. Bu haller dışında normal olarak cihad etmek farz-ı kifayedir. Nitekim sahebelerin,tabiinlerin ve tabei tabiinlerin döneminde cihad farz-ı kifaye hükmünde devam etmiştir. Hz Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali (r.an-hum) dönemlerinde büyük fetihler cihadla gerçekleşmiştir. Muaviye (ra) zamanında da durum böyledir. Çünkü yeni ülkeleri feth etmek için cihad etmek farz-ı ayn değil farz-ı kifayedir. Cihadın farz-ı kifaye olduğu durumlarda halifenin yılda bir veya iki defa kâfirlerin üzerine ordu göndermesi yeterlidir. Halife veya müslüman yönetici kâfirlerin ülkelerinde savaşmak üzere yılda bir veya iki kere ordu gönderecek olursa cihad etme yükümlülüğü diğer müslümanlardan düşmüş olur. Şayet göndermeyecek olur ise hepsi sorumlu olur. Âlimler farz-ı kifaye olan cihadda halifenin yılda bir kere düşmanlarla savaşmak üzere ordu göndermesinin yeterli olduğu görüşünü cizyenin yılda bir kere alınmasına bağlamışlardır. Madem ki idaremiz altında yaşayan kâfirlerden yılda bir kere cizye almak yeterlidir, o halde idaremize boyun eğmeyen kâfirlere karşı da yılda bir kere savaş açmak yeterlidir, kanaatine varmışlardır. Fakat farz-ı ayn olan cihadın daha önce de belirtildiği gibi özel durumları vardır:Bu durumlardan ilki müslüman topraklarından bir karışın dahi kâfirler tarafından işgal edilmesi durumudur. Bütün İslâm ümmeti müslüman topraklarından bir karışın kâfirler tarafından işgal edilmesi halinde bütün müslümanların cihad etmelerinin farz olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. İşgal edilen topraklar çöl olsun, ova olsun, dağ olsun, vadi olsun fark eden bir şey yoktur.Mesela; komünistlerin Afganistan'da devrim yapıp iktidarları ellerine geçirmeleri ile öncelikle Afganlıların, şayet bunların gücü yetmez ise diğer bütün müslümanların bu komünistlere karşı savaşmaları farz-ı ayn olmuştur. Okuduğum hadis, tefsir ve fıkıh kitaplarının tümünde bu yüküm aynen böyledir. Cihadın farz-ı ayn olması halinde hanım beyinden, köle efendisinden, borçlu alacaklısından ve çocuk babasından izin almaksızın böyle bir cihada katılmak mecburiyetindedir. Şayet kâfirlerin saldırıya geçtikleri ülke halkı onları geri püskürtmeye güç yetiremezlerse bu defa cihad farzı onlara yakın olan ülkelerin halkına intikal eder. Bunların da gücü yetmez ise daha yakında olanlara, onların da gücü yetmez ise bütün müslümanlara saldırgan kâfirleri İslâm topraklarından çıkarmak farz-ı ayn olur.
Mesela; Afganlılar komünist Rusları topraklarından çıkarmaya güç yetiremezler ise Pakistanlılar ve İranlılar da bundan sorumlu olurlar. Şayet bunlar da güç yetiremezler veya gevşek davranırlar yahut oturup kalırlarsa bu defa onların çevresinde bulunan Arap ülkelerine yani Suud'a, Arap Emirlikleri'ne cihad etmeleri farz olur. Bunların da gücü yetmez veya ihmalkâr davranırlarsa onların yakınında bulunan Mısır, Ürdün, Suriye hatta Endonezya'lıların cihad etmeleri farz olur. Ve bu farz böylece genişleyerek bütün dünyadaki müslümanları yükümlü kılar. Nitekim Hanefi fakihlerinden İbn Abidin ve diğer mezheb fakihleri bu görüşü zikretmişlerdir. Cihadın farz-ı ayn olması halinde namaz, oruç ve diğer farzlar gibi terk edilmesi asla caiz değildir. Böyle bir cihada karşı insanlar az olsun, çok olsun, lakayıt davranamazlar, cihadı terk edip rahat oturamazlar. Ben herhangi bir âlimin böyle bir durumda cihadın farz olmadığını söylediğini okuduğum hiçbir kitapta göremedim. Bilakis eski ve yeni bütün din âlimleri böyle bir durumda cihadın farz-ı ayn olduğunu zikretmişlerdir. Hatta böyle bir durumda çocuğun anne ve babasından, kadının kocasından izin almasını şart koşan bir âlim dahi görmedim. Sadece henüz ergenlik çağına ermemiş küçük çocuğun cihada giderken mahremlerinden biri ile gitmesinin gerektiğini, yine kadının kendisini himaye edeceği bir mahremi ile gitmesinin şart olduğunu beyan eden görüşlere rastladım. Buna göre kadının kocası onun cihada çıkmasına engel olamaz. Yeter ki kadının kendisi ile beraber gidecek kardeşi, babası, amcası veya dayısı bulunsun. Yani mühim olan savaşta kadını ve ırzını koruyacak birilerinin bulunmasıdır. Çünkü kadın ataların da dediği gibi: "Kütük üzerindeki ete benzer. Yanında mahremi bulunmazsa diğer insanlar ona göz diker." Küçük çocuk da kadınlar gibi muhafazaya muhtaçtır. Bu nedenle henüz ergenlik çağına ermeyen, yüzünde tüy bitmeyen çocuklar da mahremleri ile birlikte cihada çıkarlar.
Günümüzde cihadın bütün İslâm ümmeti için farz-ı ayn haline dönüşmesi bugün başlamamıştır. Bu tâ Endülüs'ün 1492 miladi senesinde hristiyanların eline geçtiği günden beri tüm İslâm ümmetinin üzerine farzdır. Buhara, Semerkant, Kafkasya, Endülüs, Filistin ve diğer işgal altındaki İslâm beldeleri kurtuluncaya kadar cihad tüm müslümanların üzerine farz-ı ayndır. Bu topraklar geri alınmadıkça müslümanlar vebal altındadır. Tüm İslâm beldeleri kâfirlerin pisliklerinden temizleninceye kadar her müslümana cihad farz-ı ayndır.
Örneğin Afganistan'da cihad etmektesin. Ve inşallah Afganistan'ı kurtardığımız zaman da cihad farzı senin üzerinden kalkmaz. Çünkü cihad, namaz, oruç gibi hayat boyu sürecek olan bir ibadettir. Nasıl ki; "bu hafta namaz kıldım, gelecek hafta istirahat edeyim, namaz kılmayayım demen'"'.caiz değil ise, aynı şekilde; "ben Afganistan'da cihad ettim, biraz da istirahat edeyim" demen veya, "bu yıl cihad ettim gelecek yıl da istirahat edeyim" demen caiz değildir. Bununla birlikte kişinin dinlenmesi ve yorulan kalbinin istirahat etmesi meşrudur. Nitekim bir sözde; "zaman zaman kalbinizi (kafanızı) dinlendirin" denilmiştir.
Örneğin bekarsan senede iki ay ailenin yanına gitmen, istirahat etmen, anneni babam ziyaret etmen, sıla-ı rahim yapman, ziyaretinle onları sevindirmen, çokça pepsi kola ve fanta içmen, bulamadığın kebabları yemen ve tekrar dinlenmiş, canlı ve zinde olarak cihada dönmende bir sakınca yoktur.
Eğer evli isen her beş ayda bir ay veya bir buçuk ay süre ile ailenin yanına gitmende bir mahzur yoktur. Yani beş ay cihadda bulunup iki ay ailenin yanında kalmanda bir beis yoktur. Ailenin senin üzerindeki haklarını -evli isen- yerine getirmen ayrıca cihad-dan da geri kalmaman şarttır. Buna mukabil sırf yeminini yerine getirmek için gelip cihada katılman, sonra da dönüp memleketine gitmen, bir yaz tatilinden öbür yaz tatiline kadar orada durman, sonra da âyet-i kerimede buyurulduğu gibi; ortaklarına ayırdıkları paydan Allah'a bir şey vermezler. Allah'a ait paydan ise ortaklarına verilebilir, şeklindeki bir tavır takınman elbetteki sana yakışmaz. Bu hususta yüce Mevla şöyle buyuruyor: "Allah'ın yarattığı ekin ve hayvanlardan O'na pay ayırırlar.Kendi tutarsız zamana göre;<<bu Allah'ındır,şuda ortak koştuklarımızındır>> dediler.Ortakları için ayırdıkları Allah için verilmezdi.Fakat Allah için ayırdıkları ortakları için verilirdi.Bu hükümleri ne kötüdür."(En'am,136) Zaten yaz tatili üç ay.Onun yarısını bulunduğun yerde geçirirsin, bir ayda akrabalarınla, çoluk çocuğunla beraber olmaya,memleketin çeşitli şehirlerini akrabalarla veya uçaklarla ziyaret etmeye ayırırsın.Peki geriye ne kalır, bir hafta veya iki hafta.En çok bir ay.Sadece bir ayını kafirler tarafından hunharca boğazlanan gariban Afganistanlılara ayırırsın.Bu hakka revamıdır?(!)
İslâmabad'a veya Lahor'a İslâmî konferanslar için birçok âlimler gelmektedir.Lüks otellerde üç, dört veya beş gün kalarak konuşmalar yapmaktalar ve bu konuşmaları ile güya İslâm'a fayda vermekteler!Daha sonrada arap devletlerine; "faizle muamelede bulunmayınız" diye tavsiyelerde bulunmaktadırlar! Sonrada dönüp gitmektedirler. Bir defasında konferans için gelen âlimlerin yanına gittim ve onlara dedim ki;
- "İnşallah düşüncenizde Peşaveri de ziyaret etmek vardır!" Onlarda;
- "Vallahi uçak biletimiz okeylendi.Yani üniversiteye dönmemiz gerekiyor,derslere geç kalmaktayız" cevabını verdiler.Hepsi üniversite hocaları! Bunun üzerine ben:
- " Vallahi sizler günaha girmektesiniz" dedim. Âlimlerde;
- " Günahamı girmekteyiz?" dediler. Ben;
- " Evet günaha girmektesiniz.Sizler yeryüzünün en önelmiş meselelerinin cereyan ettiği yeri ziyaret etmeyi düşünmediğiniz için günaha girmektesiniz.Peygamber efendimiz bir hadis-i Şerifinde şöyle buyurmuştur:<<Kim Müslümanların işine ihtimam göstermezse, o Müslümanlardan değildir.>> buyurmaktadır" dedim. Konferansa gelenler;
- "Vallahi bizlere, Terbiladem Barajını topluca ziyaret etmemizi programlanmış" dediler Ben de;
- "Arkasında su bulunan topraktan yapılmış bir barajı mı ziyaret etmek istiyorsunuz?! Bunun yerine gelin arkasında komünizm tufanı bulunan ve insanlar tarafından yapılıp İslâm alemini koruyan insan barajını görün. Öyle bir baraj ki yıkılması halinde bütün İslâm alemini kızıl tufan basacaktır."
Yine birileri geliyor Pencap Üniversitesi'nde master yapıyor. Bu masteri arap devletlerinin çoğu tarafından tanınmayan bir master. Bir buçuk ay Lahor'da kalıyor ki master yaptığına dair belge alsın. Son gecesinde Peşaver'i ziyaret etmek hatırına geliyor. Buraya gelir gelmez ilk önce benimle bağlantı kuruyorlar. "Biz filan günde Peşaver'i ziyaret etmek istiyoruz. Yazılı imtihan ile sözlü imtihan arasında üç gün tatilimiz var. Abdurrasul Sayyaf ve Rabbani ile görüşmek için bize randevu al" diyorlar. Sanki Rabbani'nin, Hikmetyar'ın ve Sayyaf'in hiçbir işi yokmuş, onun o günde geleceğini bekliyorlarmış. Gelip onlarla bir gece oturup Afganistan problemini ve yeryüzündeki en büyük müşkileyi çözeceklermiş. Hem de birkaç saat içinde (!) Peşaver'den geçerayak (!)
Ey Allah'ım sen bizi affet.
Bu tür insanlara dedim ki: Şayet Afganistan meselesi, onların bir iktisat şirketi olmuş olsa idi her üç yılda bir gün mü gelirlerdi yoksa her yıl en az on gün mü gelirlerdi?
Vallahi bu mesele bir anonim şirketi olmuş olsa idi ve bu şirkette onların paylan bulunsaydı değil ki yılda bir gün veya iki gün, bütün yılı burda geçirirlerdi. Çünkü onların burada payları vardı, ondan para gelecekti.
Dinleyenlerden birisi:
- "Muhterem hocam. Bir insanın memleketinde kalmasını icap ettiren özel durumu olur da malı ile cihad eder ve imkan bulduğunda da gelir bizzat cihada katılırsa siz bu adamı nasıl görürsünüz?"diye sordu.
Şeyh Abdullah Azzam şu cevabı verdi: Yeryüzünden İslâm tamamen silinmek istendiği bir dönemde bu meselelerden daha önemli hiçbir özel durum olamaz. İslâm ümmetinden her gün yüzlercesinin, bazı günlerde binlercesinin boğazlandığı, zulümlere maruz kaldığı bir ortamda, bundan daha şiddetli ve önemli özel durum veya şart olamaz. Şimdi sen evinde oturacaksın, bu şer güçlerine karşı savaşanlara yediklerinin kırıntılarını tasadduk edeceksin ve böylece malınla cihad etmiş olacaksın. Bu hiç olur mu? Ben çok iyi biliyorum ki Afganistan'a verilen sadakalar birilerinin ilkokula gönderdiği küçük kızcağızının masrafına bile ulaşmamaktadır. Şimdi sen küçük kızının yıllık elbise masrafını, yeyip içmesini hesaplayacak olsan ve bu kadarını Afganistan cihadına yardım olarak göndersen çokça mal göndermiş olursun. Fakat maalesef durum böyle değil.Ben müslümanlara Arap Yarımadası'nda, Mina'da hac yaparken, İslâm alemi rabıtasındaki konferansta dedim ki; "Sizler Afgan cihadına mal yardımı için haftada bir gün ayırın, o günün adına da "Pepsi kola içmeme" günü verin. Evlerinizde içtiğiniz pepsi kolaların bir gününün parasını buraya gönderin. Çünkü Suudi Arabistan'ın nüfusu yedi milyondur. Her gün, her insan en az bir kutu pepsi kola veya fanta vb. şeyler içmektedir. Bir kutunun fiyatı en az bir riyaldir. Şayet sizler haftada bir gün meşrubat içmeyecek olsanız, bunun anlamı Afganistan'a haftada 7 milyon riyal, ayda ise 28 milyar riyal göndermiş olacaksınız. Yani yaklaşık 30 milyon riyal göndereceksiniz. Bu para 8 milyon dolar eder. 150 milyon rupi değerindedir. Vallahi 8 milyon dolar Afganistan sınırlarında cihadı desteklemek için yeterli bir meblağdır. Bunun hepsi sadece pepsi kola gününde artırılacak paradır. Şimdi müslümanlar haftada bir gün kendilerini meşrubattan mahrum edip ona verecekleri parayı Afganistan'a gönderiyorlar mı? Hayır. Kendilerini bu zevkten asla mahrum etmiyorlar ve Afganistan'a böyle bir meblağ göndermiyorlar. Suud'un bir günlük pepsi kola masrafı bu kadarsa haftanın tüm günlerinin masrafı 56 milyon dolar etmektedir. Bu meblağ ise değil ki Afganistan'ı kurtarmak Rusya'yı bile mağlup etmek için yeterli bir meblağdır."Bazen müslümanlar kendilerini aldatarak derler ki; "biz malımızla cihad ediyoruz." Halbuki böyle söyleyenler mallarıyla da cihad etmemektedir.
Kardeşlerim! Cihadın tüm müslümanlara farz-ı ayn olduğu bu gibi hallerde mallara ilişkin şer'i hüküm nedir? Bu gibi hallerde mallara ilişkin şer'i hüküm; hiçbir kimsenin bir dirhem veya bir riyal dahi biriktirmesi caiz olmamasıdır. İslâmî cihadın mala ihtiyacı bulunduğu sürece kişi ne kadar büyük tacir olursa olsun bir riyal dahi bankada biriktirmesi caiz olmaz. Milyarlarca geliri olsa dahi cihadın buna ihtiyacı bulunduğu sürece bundan hiçbir şeyi biriktiremez.Sevgili kardeşlerim! Sizlere, mallarınızla, canlarınızla cihad-da bulunmanız farz-ı ayndır. Cihadın buna ihtiyacı bulunduğu hallerde hiçbir surette maddi birikimlerde bulunmak caiz olmaz.
Şeyhu'l-İslâm İbn Teymiye'ye sorarlar:
"Aç bir topluluk bulunmaktadır. Eğer onları kendi hallerine terk edersek açlıktan ölecekler. Cihadın da mallarımıza ihtiyacı var. Eğer mallarımızı cihad için kullanırsak o topluluk açlıktan ölecek. Ne yapmamız gerekir?" Bu soruya İbn Teymiye şöyle cevap verir:
"Mallarınızı cihad için veriniz. Onlar açlıktan ölsünler, çünkü İslâm, cihadda, kâfirler müslümanları bize karşı kendilerine kalkan edinirlerse İslam ümmetinin tehlikeye düşeceğinden korkulursa kalkan edilen müslümanları öldürmemizi bize mubah kılmıştır."
Buna göre kâfirler müslümanların esirlerini getirip ordularının önüne dikseler ve bize doğru ilerlemeye başlasalar bizim kâfirlerle savaşmamız için müslüman kardeşlerimizi dahi kurşuna dizmemiz caizdir. Bu bir zarurettir. Dolayısı ile haram olan mubah kılınmıştır. Aç olan bu insanlar, Allah'ın bizzat öldürmesi ile ölmüşlerdir. Halbuki bize karşı kalkan olarak kullanılan müslümanlar bizim elimizle öldürülmüş olurlar. Elbetteki müslümanların bizim elimizle öldürülmesi, Allah'ın onları aç bırakarak öldürmesinden daha vahimdir. Bizim elimizle öldürülmelerine ruhsat verildiğine göre aç kalarak ölmelerine ruhsat olduğu muhakkaktır.
Bu nedenle günümüzde hiçbir kimsenin cihaddan geri kalması caiz değildir. Bu cihad ister Afganistan'da olsun, ister Filistin'de olsun, veya cihadın yapılabileceği hangi bölgede olursa olsun hüküm budur. Savaşmak... Cihad etmek...
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Omrumuzden askerlik icin gidenzamani , cebimizden vergi olarak alinan paralari dusundurdu bana.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt