Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Şehid Fehmeddin Hoca

B Çevrimdışı

berae24

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İlminin Bedelini Şehadetle Ödeyen Şehid :

ŞEHİD FEHMEDDİN HOCA

Fehmeddin Hoca, Bitlis Tatvan’da doğdu. Babası kendisi küçükken vefat etti. Daha sonra İstanbul’a geldi. 12 yaşlarında kendisini İslami çalışmaların içerisinde buldu. Bir yandan da rızkını temin etmek için çalışıyordu. Kendisi o yaşlarda ilim okumaya karar vermişti. Bu konuda kendisine yardımcı olabilecek bir ağabeye bu isteğini söylemişti. O da Fehmeddin Hoca’yı bir medreseye yönlendirmişti ama kendisini kabul etmediler. Buna çok üzülmüştü ve kendisini yönlendiren ağabeye durumu anlatınca şu nasihatı almıştı : ‘’ Sen Allah!a tevekkül et, Allah azze ve celle senin yolunu açacaktır. ‘’ Gerçekten Allah onun yolunu açmıştı. Şöyle ki, kendisinin anlattığına göre o gece teheccüde kalkıyor sonra elini açıp rabbine dua ediyor ve hüngür hüngür ağlıyor. Ve ertesi gün ona sebebini bilmediği bir şekilde medreseye gelebileceği söyleniyor. 10 küsür yıllık ilim hayatı da böyle başlıyor.

Fehmeddin Hoca konuştuğu her insan üzerinde mutlaka bir tesir bırakırdı. Onun konuşması, sohbeti farklıydı. Konuştuğunda da herkes ağzından çıkacak kelimeleri kaçırmamak için çok dikkatli bir şekilde onu dinlerdi. Sohbetlerinde hem kendisi hüzünlenir hem de dinleyenleri hüzünlendirirdi. Onunla seyahat etmek de yürümek de bir başkaydı. Zannediyoruz ki böyle olmasının sebebi öğrendiğiyle amel etmeye çalışan bir Müslüman olması ve amel etmediği konularda konuşmamasıydı. O gerek yakında gerek uzakta bulunan Müslümanları ziyaret etmeye çok önem verirdi. Yeni tanıştığı Müslümanlarla sanki uzun zamandır tanışıyormuş gibi muhabbet ederdi, çevresinde bulunan insanların hepsine ilgi göstermeye çalışırdı. Aynı zamanda nasihatleşmeye de çok önem verirdi. Nasihat isteyene mutlaka nasihat eder, ziyaret ettiği müslümanlardan da nasihat isterdi. Bir toplulukla birlikte olduğu zaman her zaman şunu yapmak için gayret ederdi, sırasıyla her kişi ya bir ayet, hadis söyleyecek ya nasihat edecek ya da bir neşid söyleyecekti. Böylece onun bulunduğu meclislerde genellikle boş konuşmalar olmazdı ve kendi ağzından da boş sözler çıkmazdı. Velhasıl müslümanları o kadar etkilemişti ki şehadetinden sonra müslümanlar onunla birlikte geçtiği yollardan geçerken gittiği yerlere giderken bile onu hatırlıyor ve anlatıyordu.

Fehmeddin Hoca bir gün okuduğu bir kıssadan çok etkilenir ve onu çevirmek ister. Çevirdikten sonra da önüne ve arkasına başka yaşanmış kıssalar eklemek ister böylece bir kitapçık haline gelir. Çevirdiği kıssa ‘’Ebu Kudame’’ kıssası olarak bilinen kıssadır. Kitabın ismini de ‘’Şehid oğlu Şehid’’ koyar. Kendisinin ve bu kitabın vesilesiyle nice kişilere Allah Subhanehu ve Teala hidayet etti. Bununla ilgili şunu anlatmak güzel olacaktır Allah’ın izniyle. Bir bacımız bu kitabı okuduktan sonra İslam’a giriyor. Sonradan bu bacımızın annesi de hidayet buluyor, elhamdulillah. Bunun gibi başka örnekler de var. Ama bilmediğimiz, olduğunu zannettiklerimizi ise Allah bilir. Çünkü bir ağabeyin de dediği gibi, o mübarek öyle bir konuşuyordu ki kalbimize işliyordu. Zaten Müslümanlar Fehmeddin Hoca gibi birini tanıyınca akidelerinin ve metodlarının doğruluğuna olan güvenleri de artıyordu.

Uzun uzun cihadı anlattığı ‘’Yoldaki İşaretler’’ dersinde – ki bu ders toplam 4 sürmüştür ve internet ortamında mevcuttur – belirttiği gibi hiçbir zaman cihad ettiğine inanmıyordu, davet yapmakla cihadı karıştırmıyordu. Şeyh Abdullah Azzam’ın şu sözünü söylüyordu : ‘’Malikiler, Hanbeliler, Hanefiler, Şafiiler ittifakla belirtmişlerdir ki, Allah yolunda cihad demek cephede silahın tetiğine basmak demektir.’’ Ailesi onun bu yönünü bildiği için ona şu vaatlerde bulunmuşlardı : ‘’Eğer cihada gitmezsen sana dayalı döşeli bir ev veririz, evlilik masraflarının tümünü karşılayarak seni evlendiririz, zaten hocasın, geçimini kendin sağlarsın.’’ Onun cevabı ise tek bir şeydi, şehadetti.
Sanki şunları haykırıyordu :

Ana ben şehadet isterem
Giderem ellere giderem Afgan’a
Allah için ölüp öldürmek isterim
Ana ben bağrımı açtım düşmana
Resulun yanında Kevser içmek isterem
Bir kutlu şehid nefer olmak isterem
Göğsümden fışkırırken şehid simgesi
Sırat-ı mustakimden kanla geçmek isterem
Dağları kanımla beslemek isterem
Yürürüm her zaman düşman üstüne
Yürürüm kafire yürürüm aşk ile
Can verip kan döküp şehadet isterem

Allah, kendisine Afganistan’da cihad etmeyi nasip etti. Bazı sebeplerden dolayı Türkiye’ye dönmek zorunda kaldı. Davet çalışmalarına bıraktığı yerden devam etti. Bir kardeş cihad hakkında fikrini sorduğunda; ‘’sen hiç aşık oldun mu, eğer olmamışsan ne kadar anlatsamda anlamazsın’’ diyordu. Fehmeddin Hoca aşık olmuştu bir kere. Kalbi Allah yolunda cihad aşkı ile atıyordu. İlk fırsatta tekrar Afganistan’a gitmeyi denedi ama giremeden geri döndü. Hiçbir zaman yılmadı, ümidini kaybetmedi. Etrafındaki bazı kişiler, ‘’senin burada kalıp davet çalışması yapman gerekiyor’’ diyordu. Fehmeddin hoca onlara nebevi hareket metodunu hatırlatıp, davet, hicret ve cihad diyordu. Fehmeddin Hocayı tanıyan herkes onun davet çalışmasını hakkıyla yerine getirdiğine şahitlik yapabilir. Allah yolunda; ilim ve davet için defalarca hicret de yapmıştı. Sıra cihada gelmişti. Çünkü o anlattıklarıyla amel eden bir müslümandı. Herkese anlattığı davet, hicret ve cihad metodunun son kısmını uygulamak istiyordu. Bu sebeple 2012 nin Ocak ayında 3. Kez düştü Afganistan yollarına. Fehmeddin Hoca bir gün, bir kardeşe der ki : ‘’ İnşaallah ben şehid olacağım, annem bana dedi ki, oğlum bundan sonra ben sana karışmayacağım, çünkü babanı rüyamda gördüm bana dedi ki, oğluma karışma o doğru yoldadır. ‘’

Ve mart ayında Afganistan’da ABD’nin insansız hava aracından attığı bombalarla paramparça olarak inşallah şehid oldu. Şehid olduğunda 29 yaşındaydı. O gençliğini, hayatını Allah’ın yolunda hiç düşünmeden harcadı ve Rabbine verdiği SÖZDE durarak O’na kavuştu. Allah bize de onun gibi bir son nasip etsin ve bizi Firdevsinde buluştursun… -amin- …


‘’Dinde esas ibadettir
Cihad bize saadettir
Fesad dolu şu dünyada
Tek yolumuz şehadettir.‘’
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Onunla seyahat etmek de yürümek de bir başkaydı. Zannediyoruz ki böyle olmasının sebebi öğrendiğiyle amel etmeye çalışan bir Müslüman olması ve amel etmediği konularda konuşmamasıydı.

ihlas budur işte Allah şehadetini kabul etsin bizleride şehidlikle onurlandırsın
 
S.Hamza Çevrimdışı

S.Hamza

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Benim Hemşerim ♥
 
ENSAR Çevrimdışı

ENSAR

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ALLAH ŞEHADETE KAVUŞMAYI HEPİMİZE NASİB ETSİN. FEHMEDDİN HOCA GİBİ ŞEHADET AŞIKLARINI BU ÜMMETDEN AYIRMASIN
Mü'minler arasında öyleleri var ki, Allah'a verdikleri sözde dururlar. Kimileri sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimileri de şehitlik beklemektedir. Onlar hiç sözlerini değiştirmediler.
(AHZAB 23)مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا
 
hebbit kerrih Çevrimdışı

hebbit kerrih

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
canım abim. o kadar çok seviyorum ki. kendisini hiç görmedim ama o kadar çok seviyorum ki. hayatımda güzel ve derin izler bırakan güzel insan. şehidül islam inşallah.
 
hebbit kerrih Çevrimdışı

hebbit kerrih

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Şehid (inş) Fehmeddin Dindar rahimehullah/Yarına Ne Hazırladınız ? Nebevi Hayat Dergisi

NE İSTİYORUM…?
Ey akrabalarım ve ey büyüklerim! Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor ki:

“Sizden hiç biriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olamaz.” (Buhari ve Müslim)

Peki, insan kendisi için ne ister? Sadece mal, mülk, makam ve mevki mi? Yoksa hem dünyanın hem de ahiretin güzelliğini mi? Elbette akıllı ve insaflı her insan hem dünyanın hem de ahiretin güzelliğini ister. Allah’ın kendisinden razı olmasını ister. Sırattan geçmeyi ister. Cennete girmeyi ister. Peygamberlere, Salihlere, sıddıklara ve şehidlere komşu olmayı ister. Peki, tüm bu güzel şeyleri sadece kendisi için isteyen insan bencil değil midir? Elbette ki bencildir.
İşte ben sizin kardeşiniz olarak kendim için istediğimi sizin için de istiyor ve bu satırları kaleme alıyorum. Elbette ki bu satırların miktarı az ama değeri çoktur. Ayrıca düşünen ve aklını kullanabilen herkes için yeterli ibretler ve öğütlerle doludur. Allah hepimize halis niyet ve salih amel nasib etsin.

Hiç insan kendisi cennete, akrabaları cehenneme gitsin ister mi? Kendi mizanı ağır, akrabalarının mizanı hafif olsun ister mi? Kendi günahları affedilirken ana-babası ve akrabaları cezalandırılsın ister mi? Elbette hiçbir akıllı insan bunu istemez.
Bunun için ben isterim ki Allah hem benim hem de sizin günahlarınızı bağışlasın. Hem beni hem de sizi cennete koysun. Hem benden hem de sizden razı olsun. İşte bunun için bu kısa mektubu yazıyorum.

NİÇİN YARATILDIK?
Ey büyüklerim ve ey kardeşlerim! Biraz durun. Şu sonu gelmez işlerinize biraz ara verin ve düşünün. Acaba biz dünyaya niye geldik? Bizi buraya kim gönderdi? Gönderen bu zat bizden ne istiyor? Bundan sonra nereye gideceğiz? Buraya sadece yemek, içmek ve ihtiyaçlarımızı gidermek için mi geldik? Eğer böyle ise bizim hayvanlardan ne farkımız kalır? Çünkü onlar da
yiyor, içiyor ve ihtiyaçlarını gideriyor. Bizimle onlar arasında sizce de bir fark olmalı değil mi?

Peki, acaba sadece mal mülk biriktirmek içinmi dünyaya geldik? Ama durun bir dakika! Sizden önce o kadar mal biriktiren, paraları kasalara dolduran dedelerimiz bütün o malı ve mülkü terk edip gitmediler mi? Hatta ve hatta bütün dünyaya malik ve sahip olan Sultan Süleyman (aleyhisselam) ve benzeri nice insanlar bu dünyayı terk edip gitmedi mi? Şair ne de güzel söylemiş:

Dünyasına dünyasına
Aldanma dünyasına
Dünya benim diyenin
Dün gittik dün yasına

Şu evrende tam 400 000 çeşit canlı var ve en üstünü insandır. Yani en şereflisi, en değerlisi ve en kıymetlisi insandır. Peki, hiç düşündünüz mü? Allah bize bu kadar şerefi niye verdi? Bu kadar canlıdan niye üstün tuttu ve bizi onlara efendi kıldı?
Ey insanlar! Şimdi yukarıda sorduğumuz bütün bu sorulara bakın Allah-u Teâlâ nasıl cevap veriyor. Bizi yaratan, dünyaya gönderen, bizi en şerefli varlık yapan Allah bakın ne buyuruyor:
“ Ben insanları ve cinleri yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariat:56)
Yani Allah-u Teâlâ bizi kendisini tanıyalım, ona ibadet edelim, ona kullukta bulunalım, hiçbir şeyi ona ortak koşmayalım, onu her şeyimizden çok sevelim diye yaratmıştır. Zaten bu kadar şerefli ve kıymetli olan insana da bundan başkası yaraşmazdı.
Şunu da kesinlikle bilmeliyiz ki ibadet sadece namaz, oruç, hac ve zekâttan ibaret değildir. Aksine ibadet beşikten mezara bütün hayatımızı içine alan büyük bir mefhum ve muazzam bir olgudur.
Yani hayatı A’dan Z’ye ihata eden ve hiçbir gediğe mahal vermeyen bir olgu.
Allah-u Teâlâ buyuruyor ki: “De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin rabbi olan Allah içindir.”(Enam:162)
Peki bu ne anlama gelir? Yani ben Allah için namaz kılar ve bütün ibadetlerimi onun için yaparım. Onun için yaşar, ticaret yapar, çalışır, kazanır, evlenir, ev alır, çocuk sahibi olur, iş sahibi olur, yerim ve içerim. Nihayet onun için ölürüm. Onun istediği gibi yani.
Söyler misiniz Allah’ın istediği gibi yaşamayan biri onun istediği gibi nasıl ölsün?
Bakın başka bir yerde Allah-u Teâlâ ne buyuruyor:

“Ey insan! seni kerim olan rabbine karşı aldatan nedir? Ki O seni yarattı sana intizamlı bir şekil verdi ve seni tastamam bir surette yarattı.” (İnfitar:6-8)

Evet ey insanlar! Sizi kerim, latif, habir, aziz ve hâkim olan rabbinize karşı ne aldattı? Onun sizi yarattığını, sizi yetiştirip büyüttüğünü unuttunuz mu? Eğer anne-babamızın kalbine şefkat ve merhamet yerleştirmeseydi biz bebekliğimizde ne yapardık? Kimsesiz kaç dakika yaşardık?
Peki, bu nimetlere rağmen bizi aldatan nedir?
Allah’ın affedici olması mı bizi aldatıyor? Yoksa kalbimizin temiz olması mı? Yoksa “ileride düzeliriz, acele etmeye gerek yok” mu diyoruz? Allah için söyleyin bu sözlerin hangisi insafa sığar? Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bu sebeplerden herhangi birine sığınıp bir gün olsun ibadeti terk etti mi? Yoksa sizin kalbiniz –hâşâonun kalbinden daha mı temiz? Ya da birileri size ne zaman öleceğinizi mi söyledi de erteleyip duruyorsunuz? Allah-u Teâlâ buyurdu ki:

“Ey insanlar rabbinizden korkun. Ne babanın evladına, ne de evladın babasına hiçbir yardımda bulunamayacağı günden sakının. Şüphesiz ki, Allah’ın vaadi haktır. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. O aldatıcı( şeytan) Allah’ın affına güvendirerek sakın sizi aldatmasın.” (Lokman, 33)

NEREYE BU GİDİŞ?

Ey ağabeylerim ve kardeşlerim! Dünya gittikçe sona yaklaşıyor. Hayat tükeniyor, edenlerimiz yorulmaya ve yaşlanmaya başladı. Nice sevdiklerimiz dünyayı terk edip gitti. Sürekli bir değişim, devamlı bir gelişim içerisindeyiz. Bakın Allah-u Teâlâ ne buyuruyor:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Herkes yarına ne hazırladığına bir baksın Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşr:18)
Siz yarına ne hazırlıyorsunuz? Biraz daha para, biraz daha servet, biraz daha dünya malı ve daha fazla sıkıntı ve dert mi? Yoksa takva, iman, ihlâs, ibadet ve Salih amel mi?

Ebu Hazim isimli büyük tabiin âlimi (Allah ona rahmet etsin) demiştir ki: “Siz dünyayı imar ettiniz ahireti ise harap ettiniz. Bunun için de imar ettiğiniz yeri terk edip harap ettiğiniz yere gitmek istemiyorsunuz.”
Ne kadar da doğru ve güzel bir söz… Gerçekten insanlar dünyayı sürekli imar ediyor, inşa ediyor ve onarıyor da ahrete yönelik bir çalışma yapmıyor. Ya da çalışma zannettiği
şeyler çok yetersiz ve cılız kalıyor. Böyle olunca da haliyle insan ölmek istemiyor. Öte yandan dünyayı da çok seviyor. Çünkü öldüğünde gideceği yeri kendisi harap etmiş. Allah bize basiret versin. Size peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi vesellem) bir hadisini de hatırlatmak isterim.
Bakın ne buyuruyor Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem):

“Akıllı kimse nefsini hesaba çekip ölümden sonrası için hazırlık yapandır. Ahmak kimse ise nefsini hevasının peşine takıp sonra da Allah’tan temennilerde bulunandır.”(Riyazü’s salihin)
Şimdi bakın bakalım siz hangi durumdasınız? Akıllı mı? Yoksa aciz ve ahmak mı? Şimdi bir işçi düşünün her gün işe saatinde geliyor, bütün görevlerini eksiksiz yerine getiriyor, işine emek veriyor, terliyor, çaba sarf ediyor ve en iyi şekilde çalışıp gününü tamamlıyor. Diğer bir işçi ise ne saatinde geliyor, ne işine gereken özeni gösteriyor ve ne de görevlerini ifa ediyor. Aksine uyukluyor, vaktini boş konuşmalarla geçiriyor ve kendisinden istenilen hemen hemen hiçbir şeyi yapmıyor.

Şimdi siz iş sahibi olsanız ikisine de aynı davranır mısınız? İkisine de aynı maaşı verir misiniz? Yoksa birinci işçiyi mükâfatlandırıp diğerini işten mi atarsınız?
Biz aciz insan olduğumuz halde bu ikisini eşit görmüyorsak Aziz ve Hâkim olan Allah hiç kendisine ibadet edenle etmeyeni, ahirete hazırlananla hazırlanmayanı, kendisine itaat edenle etmeyeni ve nihayet kendisinin yolunda Cihad edenle etmeyeni bir tutar mı?

Hem her istediğinizi yapın, hayatınızı dedikodu ile geçirin, birbirinizin kuyusunu kazın, birbirinizin yüzüne başka, arkasından başka konuşun ve hem de bütün bunlarla beraber sizi yaratan, var eden ve dünyaya gönderen rabbinizin hiçbir dediğini yapmayın. Sonrada kalkıp Allah’tan günahlarınızın bağışlanmasını ve yüce cennetlerini isteyin. Heyhat ki ne heyhat.Ne tuhaf bir davranış ve ne garip bir istek……

SON OLARAK…

Ey akrabalarım ve ey yakınlarım! Artık aklımızı başımıza almanın, kendimizi toparlamanın, kıyamet gününe hazırlanmanın, günahlarımız için af dilemenin, Allah’a itaate yönelmenin, ona kulluk etmenin ve yalnızca ona boyun eğmenin zamanı gelmiş ve geçmek üzeredir.
Tekrar ederek söylüyorum ki bunlardan tek maksadım sizlerin iyiliği, dünya ve ahiret saadetinizdir.
Bana düşen uyarmak ve öğüt vermektir. Kıyamet günü bu satırlar bana da size de şahitlik
edecektir. Ya lehimize ya aleyhimize…
Allah sizin ve bizim niyetlerimizi halis, amellerimizi salih kılsın. Allah size ve bana cennete girmeyi, bundan önce cennete girmeyi hak edecek ameller işlemeyi nasip etsin. Hayatımızı onun şeriatına göre yaşamayı nasip etsin. Onun yüce şeriatını yeryüzüne hâkim kılsın.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi tüm Müslümanların üzerine olsun…

“ Ben insanları ve cinleri yalnız bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zariyat:56)
 
musafir Çevrimdışı

musafir

Üye
İslam-TR Üyesi
selamunaleykum. fehmeddin hocayı daha 1 yıl olmadı tanıyalı.. youtubda rastladım sohbetlerine. Allah bu kulunu çok sevmiş ve ona şehadet ihlas ilim nasip etmiş.. Allah şahidtir ki ben bu abimi görmeden çok sevdim. ve Allah şahidtir ki ben bu abim gibi olmayı arzuladım. Allah'ım bize de öyle bir hayat ve öyle bir ölüm nasip et ki geride kalan mü'min kulların hayırla ansın bizi..
 
Üst Ana Sayfa Alt