SEHİV SECDESİ NE ZAMAN YAPILIR?
Soru:
3-4 rekatlı namazlarda görülür bu dediğiniz.
3 veya 4. rekatta kıyamda Fatiha okurken Fatiha'yı bitirir bitirmez rukuya varmak farzdır.
Siz, Fatiha'dan sonra hata ile bir zamm-ı sure daha eklediğinizi söylüyorsunuz ki bu da farz-ı geciktirmektir yani tehirdir. Aklınıza geldiği anda sure tamamlanmaya gidilmez bırakılır tekbir ile rukuya varılmalıdır.
Böyle bir durumda sehiv secdesi gerekmektedir.
Sehiv secdesi farzın tehiri , vacibin terki veya tehiri ile gündeme gelir.
Namazlardaki rukûnların hükümlerini öğrenirseniz diğer meselelerde ne yapacağınızı da öğrenmiş olursunuz.
Peygamber'in: "Ben de sizin gibi bir insanım. Sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Unuttuğum zaman bana hatırlatınız."
(Buhârî, "Salât", 31; Muslim, "Mesâcid", 90, 92, 93, 94; Ebû Dâvûd, "Salât", 189, 190; Nesâî, "Sehv", 25, 26; İbn Mâce, "İkâme", 129, 133; İbn Hanbel, I, 379, 420, 424, 438, 448, 455) buyurduğu sabittir.
Allah Rasûlu, bir çok kez yanılmıştır. Yanıldığında kimi zaman selam vermeden önce, kimi zaman da selamdan sonra iki secde yapmıştır.
Buhârî ve Muslim'de Abdullah b. Buhayne'den şöyle rivâyet edilmiştir:
Rasûlullah, öğle namazında iki rekatı kıldıktan sonra arada oturmadan kalktı. Namazını bitirince iki secde yaptı, sonra selam verdi.
(Buhârî, "Sehv", 1; Muslim, "Mesâcid", 86.)
Muttefekun aleyh olan bir başka hadiste, son oturuşta iken selam vermeden önce iki secde yaptığı, her secdede tekbir aldığı rivâyet edilmektedir. (Buhari , Sehv 5)
İmam Ahmed'in naklettiğine göre Rasûl-u Ekram, bir gün namaz kıldı, selam verip ayrıldı. Oysa namazın bir rekatı kalmıştı.
Talha b. Ubeydullah derhal ona yetişti. Geri dönüp mescide girdi ve Bilal'e emredip namaz için kâmet getirtip cemaâte namaz kıldırdı.
(İbn Hanbel, I, 99; Buhari, 488; Muslim, 572/89; Ebu Avane, 2/200-203; Ebu Davud, 1020; Nesei, 1239-1242; İbni Mace, 1211; İbnu’l-Carud, 244; İbni Hibban, 2662; Dârakutni, 1/375; Beyhaki, 3335; Tayalisi, 271)
Bir keresinde öğle namazını beş rekat kıldırdı. Bunun üzerine sebebi soruldu. O da selam verdikten sonra iki secde yaptı. Bu hadis muttefekun aleyhtir. (Buhârî, "Sehv", 2)
Allah Rasûlu, ikindi namazını üç rekat kıldırdı, sonra evine girdi. Cemaat durumu ona hatırlattı. Bunun üzerine dışarı çıktı. Onlara bir rekat kıldırdı sonra selam verdi. Selamdan sonra iki secde yaptı, sonra selam verdi.
SEHİV SECDESİNİN YAPILIŞ ŞEKLİ
Hanefîlere göre, sehiv secdesinin yeri selâmdan sonradır.
Şâfiîlere göre ise durum aksinedir yani selamdan öncedir.
Malikîlere göre, bazen selâmdan önce, bazen selâmdan sonra olur.
Hanbelîlere göre, namaz kılan kişi serbesttir. Sehiv secdesini dilerse selâmdan önce yapar, dilerse selâmdan sonra yapar.
Hanefîlere Göre:
İster namaza bir şey ilâve etmekten olsun, ister bir şeyi eksik yapmaktan ötürü olsun sünnet olan, sehiv secdesinin selâmdan sonra yapılmasıdır. Fakat, bir kimse selâmdan önce sehiv secdesi yaparsa bu da yeterlidir, iadesi gerekmez.
Sehiv secdesinin yapılma şekli ise şöyledir:
Sadece sağına selâm verdikten sonra kişi iki kere secde eder, sonra teşehhudde bulunur (ki bu vacibdir), sonra sehiv oturuşunda Peygamber (a.s.)'e salâvat getirir ve sahih olan görüşe göre, duada bulunur. Çünkü duanın yeri namazın sonudur.
Sehiv secdesinin yerinin selâmdan sonra olduğu konusunda Hanefîlerin dayandıkları delil daha önce geçen Muğîre hadisidir:
"Muğîre namazını tamamlayınca selâm verdi ve sonra iki defa secde etti, sonra yine selâm verdi. Nitekim Rasulullah (a.s.) da böyle yapmıştır."
(Bu hadisi Ahmed ve Tirmizî rivayet etmiş olup, Tirmizî sahih demiştir)
Daha önce geçen îbni Mes'ud hadisi de Hanefî'lerin dayandıkları deliller arasındadır. Hadis şöyledir:
"Peygamber (a.s.) öğle namazını beş rekât olarak kıldırdı.
Kendisine: "Namaza ilâve mi yapıldı ? " diye sorulunca:
"Nedir o? "diye sordu.
Cemaat dedi ki: "Beş rekât kıldırdın."
Bunun üzerine selâm verdikten sonra iki secde ederek namazı tamamladı."
(Bu hadisi Ahmed ve Kutub-i sitte sahibleri rivayet etmiştir. a.g.e., 121)
Sehiv secdesinin yapılış şekli konusunda dayandıkları delil İmran b. Husayn hadisidir:
"Peygamber (a.s.) kendilerine namaz kıldırdı ve namazda sehvedince iki defa secde etti, sonra teşehhudde bulunarak selâm verdi."
(Ebu Dâvud ve Tirmizî. a.g.e.a.y)
İkinci delilleri daha önce geçen Sevban hadisidir, hadis şudur:
"Namazda her yanılma için selamdan sonra iki secde etmek gerekir."
(Bu hadisi Ebu Dâvud (1028) ve İbni Mâce tahriç etmişlerdir. Zeylai, Nasbu'r-Râye, II, 167)
Hanefilerin Sehiv Secdesinin Delilinin Tenkidi :
Namaz içerisindeki her yanılmadan ve unutmadan dolayı selam vermeden önce iki defa secde edilir, sonra tahiyyat yada başka dua okumadan selam ile namaz bitirilir. İmamın yanılmasında, cemaat subhanAllah diyerek uyarabilir. İmam hatasını hemen telafi edemezse namazın sonunda sehv secdesi yapmakla telafi eder ve hatasını anladığını da subhanAllah diyerek cemaate mukabele eder. (Ebu Davud (1037)
Teşehhudu (tahiyyat için oturmayı ve okumayı) unutan kimse dahi, bu yüzden sehv secdesi yaptığında, tahiyyat okumadan selam verir. Buhârî (ter. 817-818) Ebu Davud (1034)
Sehv secdesinden sonra tahiyyat okunur diyenlerin delil kabul ettiği şu hadis zayıftır.
"İmran b. Husayn (r. anh)’dan; Rasulullah (s.a.v.) onlara namaz kıldırdı ve sehvetti (yanıldı). Bunun üzerine iki defa secde yaptı, sonra oturup tahiyyatı okudu, sonra selam verdi."
(Ebu Dâvud (1039) Tirmizi (Salat 173)
Tirmizi bu hadis için hasen-garibtir dedi. Mezkur hadis “şaz”dır.
Şâz olmak demek : Sika (güvenilir) bir ravinin kendisinden daha sika ravilere muhalefet ederek rivayet ettiği ve bunda da tek başına kaldığı (o muhalif hadisi bir başkasının da rivayet etmediği) hadis demektir. Bu durum hadisin sahih kabul edilmesine manidir. Çünkü bir hadisin sahih kabul edilebilmesi, şaz olmamasıyla da ölçülür. Dolayısıyla bu hadis zayıftır, zayıf hadisle amel etmek ise caiz değildir. Çünkü Rasulullah’ın (s.a.v.) söylediği yada yaptığı kesin belli olmayan şeyleri din kabul etmek, elbette ki dini bozmak olacaktır. Ayrıca sehv secdesinden sonra tahiyyat okunacağını bildiren ilgili hadisin de zayıf olduğunu muellif Ebu Davud zikretmiştir . (Ebu Davud (1028)
Rasulullah’ın (s.a.v.) yaptığı sehv secdelerini tafsili olarak anlatan hadisler çoktur. Namazın her ruknünde yanılmalar olabilir, özetle diyebiliriz ki; namazda eksik rekat kılındığı, namaz bittikten sonra anlaşılırsa, bir iş veya konuşmadan sonra bile (Ebu Davud, 1018) bu farz namaz ise yine kamet getirilir.
Eksik olan rekat veya rek’atlar kılınır, sonra selam verilir, iki defa sehv secdesi yapılır ve sonra tahiyyat okunmadan selam verilir.
(Buhârî (ter. 817-818) Ebu Davud (1027)
Namazda iken kaç rekat kıldığını şaşıran kimse, az olan rekatı tercih eder. İki mi kıldım üç mü derse iki kıldığını varsayar ve namazı ona göre tamamlar ve selam vermeden önce sehv secdesi yapar sonra selam verir. (Ebu Davud (1024) Beş rekat kılarsa da yine iki defa sehv secdesi yapması yeterlidir. (Ebu Davud (1019-1022)
Her hangi bir yanılmadan (tekbir, kıraat, ruku, secde, tahiyyat vb. den biri unutulsa) namaz içerisinde hatırlandığında, tahiyyat ve diğer dualar bitirilince selam vermeden önce iki kere secde edilir ve sonra selam verilir. Namazda esneme, öksürme, kaşınma vs. gibi durumlardan dolayı sehv secdesi gerekmez. Farz namazlardaki yanılma ve vehmetme dolayısıyla, sehv secdesi gereken bütün durumlarda, sünnet namazlarda da sehv secdesi gerekir.
Malikîlere Göre:
Malikîlere göre, sehiv secdesinin sünnet olan yeri, eğer sebebi noksanlık yahud hem noksanlık, hem de fazlalık ise selâm vermeden önceki zamandır.
Eğer sebebi sadece fazlalık ise o takdirde yapılma yeri selâmdan sonraki zamandır. Selâmdan sonraki secdeye niyet etmek ise vacibdir. Secdeye varıp kalkarken de tekbir getirmek gerekir. İki secde arasında oturulup teşehhud yapmak da sunnettir.
Hanefilerin aksine, salli-bârik salavatları ile dua okunmaz. Sonra selâm verilir. Selâm vermek vâcibdir.
Dolayısıyla sehiv secdesinin vâcibleri beştir:
Niyet etmek, birinci secdeyi yapmak, ikinci secdeyi yapmak, iki secde arasında oturmak, selâm vermek. Ancak selâm vermek sadece vâcib olup şart değildir. Tekbir ve ondan sonra teşehhud ise sünnettir.
Sehiv secdesini selamdan önce yapması gereken kişi, bunu bile bile tehir ederse, yukarda zikredilenlere binâen namaz mekruh olur, fakat bozulmaz. Sonradan yapması gereken secdeyi önce yaparsa, Malikî mezhebine göre bu yeterlidir, fakat bile bile bunu yapmak tahrimen mekruhtur. Ancak namaz sahihtir. Eğer tehir yahut takdimi bilerek yapmazsa ne mekruh ne de haram olur.
Şâfiîlere Göre:
İmam Şafiî'nin mezheb-i cedidine göre, sehiv secdesinin yapılacağı yer, teşehhud ile selâm arasıdır.
Bir kişi kasten selâm verirse en sahih görüşe göre sehiv secdesi kaçırılmış olur. Eğer yanılarak selâm verir de aradan uzun zaman geçerse yine sehiv secdesi kaçırılmış olur. Eğer aradaki fasıla uzun değilse sehiv secdesi kaçırılmış olmaz, bunun için secde edilir. Bu şekilde namaz kılan kişi eğer secde ederse en sahih görüşe göre namaza geri dönmüş olur.
Cumua namazını kıldıran imam yanılırsa ve bunun için hep beraber secde edilirse, sonradan secde etme zamanını kaçırdıkları ortaya çıkarsa, öğle namazını tamamlarlar ve secde ederler. Bir kimse yanıldığını zannederek secde eder de sonradan yanılmadığı ortaya çıkarsa en sahih görüşe göre sehiv secdesi yapması gerekir.
Sehiv Secdesinin Şekli:
Vâcib ve mendubları bakımından namazın secdeleri gibi iki secdedir. Meselâ, alnını yere koymak, tadil-i erkân, kendini salıvermemek, baş aşağı dönmek (vücudunun aşağı kısmını yükselterek secdeye varmak), iki secde arasında ayaklarını yere sermek, iki secdeden sonra teverruk oturuşu gibi hususlarda aynen diğer secdeler gibidir.
Sehiv secdesi için niyet kalpten yapılmalıdır. Eğer dil ile söylenirse namaz batıl olur.
Bazı Şafiîlerden nakledildiğine göre, iki secdede "Subhâne men lâ yenâmu velâ Yeshû" teşbihi söylenir.
Bazıları da şöyle demişlerdir: Zahir olan görüşe göre secdede okunacak teşbih, aynen namaz secdesinde okunan teşbih gibidir.
Sehiv secdesinin yerinin selâmdan önceki zaman olduğu hususundaki delilleri Muslim ile Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği yukarıda geçen Ebu Saîd el-Hudrî (r.anh) hadisidir.
"Sonra selâmdan önce iki defa secde eder."
Nesei'de bulunan daha önce zikredilmiş İbni Buhayne hadisi de Şafıî'lerin dayandıkları delillerdendir:
"Peygamber (a.s.) namazını tamamlayınca iki defa secde etti ve selâm verdi."
Sehiv secdesinin yapılma şekli hakkındaki delilleri ise Zulyedeyn hadisesi ile diğer bazı hadislerde geçtiği üzere Peygamber (a.s.)'in sadece iki secde ile yetinmesidir.
Hanbelîlere Göre: (Keşşâfu'l-Kınâ' 1, 479-481; el-Muğnî, II, 34)
Hanbelîlere göre, selâmdan önce de selâmdan sonra da sehiv secdesini yapmanın câiz olduğu hususunda her hangi bir ihtilâf söz konusu değildir.
Onlara göre ihtilâf, "hangisinin efdal ve evlâ olduğu hususundadır.
En faziletlisi sehiv secdesinin selâm vermeden önce yapılmasıdır. Çünkü sehiv secdesi namazın tamamlanması için yapılmaktadır. Dolayısıyla kendi secdelerinden biri gibidir.
Ancak iki durum bu hükümden mustesnadır:
1- Bir veya bir rekâttan fazla eksik kılınmış ve namazı tamamlanmadan selâm verilmişse o takdirde selâmdan sonra da sehiv secdesi yapılabilir.
Bunun dayandığı delil, İmran b. Husayn hadisi ile Zulyedeyn hadisesini anlatan Ebu Hurayra hadisidir. (Neylu'l-Evtâr, III, 107 -113)
İmran b. Husayn hadisinde şöyle denilmektedir:
"Peygamber (a.s.) bir rekât daha namaz kıldı sonra selam verdi, sonra iki defa secde etti ve tekrar selâm verdi (namazı bitirdi.)"
2- İmam olan kişi namazının her hangi bir işinde şubhelenirse sonra da kanaatine göre hareket ederse, bu konudaki nastan ötürü selâmdan sonra sehiv secdesi yapar. Bunu böyle yapmak mendubtur.
Dayandığı delil; Ali ve îbni Mes'ud'dan (r.anhuma) merfu olarak rivayet edilen şu hadistir:
"Sizden biri namazında şubhelenirse- doğrusunu araştırsın ve namazını ona göre tamamlasın, sonra iki defa secde etsin."
(Buhari, Muslim)
Buhari'de ise "Selâmdan sonra" ifadesi yer almaktadır.
Hanbelîlere göre sehiv secdesini yapmanın şekli:
İster selâmdan önce yapılsın, ister selâmdan sonra yapılsın, secdeye varmak ve secdeden kalkmak için tekbir getirmek, sonra da namazın secdeleri gibi iki secde yapmak gerekir. Eğer sehiv secdesi sonraya bırakılmışsa selâm vermeden önce namaz teşehhudu gibi teşehhudde bulunmak, sonra selâm vermek lâzımdır. Eğer önce yapılacak bir sehiv secdesi ise o takdirde bunun için ayrıca teşehhude gerek yoktur, secdenin peşinden selâm verir ve namazdan çıkar.
Sehiv secdesinde, namazın asıl secdesindeki teşbih okunur. Çünkü bu secde namaz içinde meşru olan bir secdedir, dolayısıyla namazın asıl secdesine benzemektedir.
Bir kimse bile bile vâcib olan sehiv secdesini terk ederse, selâmdan önce yapılması gereken bir şeyi terk ettiği için namazı bâtıl olur. Çünkü bu, diğer vâcibler gibi olan bir vâcibi kasten terk etmektir. Selâmdan sonra yapılması gereken sehiv secdesini terk etmekle namaz bâtıl olmaz. Çünkü bu durumda sehiv secdesi, ibadetin dışında olup ibadetteki eksikliği tamamlamak içindir. İbadetin haricindeki bir şeyi yapmamaktan ötürü namaz bozulmaz. Bu durum hacdaki noksanlıkları tamamlamak için verilmesi gereken kefaretlere benzer.
Bir kimse sehiv secdesini unutsa ve aradan uzun bir zaman geçse, namaz bâtıl olmaz. Çünkü sehiv secdesi selâmdan sonra namazı tamamlayan bir unsurdur. Hacc'daki noksanlıkları tamamlayan işlerde olduğu gibi, bunu yapmamaktan ötürü namaz bâtıl olmaz. Yukarıdaki meselede eğer fasıla uzun ise secde etmek gerekmez, eğer fasıla kısa ise secde eder. (Vehbe Zuhayli ; İslam Fıkhı Ansiklopedisi, cilt 2, Sf: 231)
Soru:
Yesevi;103664' Alıntı:Ben namazlarda bazen şaşırıyorum. Daha doğrusu sadece Fatiha okunacakken peşine bir sure daha okuyorum sonra hemen aklıma geliyor ancak bitirmeden rukuya gitmiyorum. Dikkatli olmaya çalışsamda bazen oluyor ne yapmam lazım rukuya m gideyim yoksa bitireyim mi?
Yukarıda söylediğim namazımı bozar mı?
3-4 rekatlı namazlarda görülür bu dediğiniz.
3 veya 4. rekatta kıyamda Fatiha okurken Fatiha'yı bitirir bitirmez rukuya varmak farzdır.
Siz, Fatiha'dan sonra hata ile bir zamm-ı sure daha eklediğinizi söylüyorsunuz ki bu da farz-ı geciktirmektir yani tehirdir. Aklınıza geldiği anda sure tamamlanmaya gidilmez bırakılır tekbir ile rukuya varılmalıdır.
Böyle bir durumda sehiv secdesi gerekmektedir.
Sehiv secdesi farzın tehiri , vacibin terki veya tehiri ile gündeme gelir.
Namazlardaki rukûnların hükümlerini öğrenirseniz diğer meselelerde ne yapacağınızı da öğrenmiş olursunuz.
Peygamber'in: "Ben de sizin gibi bir insanım. Sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Unuttuğum zaman bana hatırlatınız."
(Buhârî, "Salât", 31; Muslim, "Mesâcid", 90, 92, 93, 94; Ebû Dâvûd, "Salât", 189, 190; Nesâî, "Sehv", 25, 26; İbn Mâce, "İkâme", 129, 133; İbn Hanbel, I, 379, 420, 424, 438, 448, 455) buyurduğu sabittir.
Allah Rasûlu, bir çok kez yanılmıştır. Yanıldığında kimi zaman selam vermeden önce, kimi zaman da selamdan sonra iki secde yapmıştır.
Buhârî ve Muslim'de Abdullah b. Buhayne'den şöyle rivâyet edilmiştir:
Rasûlullah, öğle namazında iki rekatı kıldıktan sonra arada oturmadan kalktı. Namazını bitirince iki secde yaptı, sonra selam verdi.
(Buhârî, "Sehv", 1; Muslim, "Mesâcid", 86.)
Muttefekun aleyh olan bir başka hadiste, son oturuşta iken selam vermeden önce iki secde yaptığı, her secdede tekbir aldığı rivâyet edilmektedir. (Buhari , Sehv 5)
İmam Ahmed'in naklettiğine göre Rasûl-u Ekram, bir gün namaz kıldı, selam verip ayrıldı. Oysa namazın bir rekatı kalmıştı.
Talha b. Ubeydullah derhal ona yetişti. Geri dönüp mescide girdi ve Bilal'e emredip namaz için kâmet getirtip cemaâte namaz kıldırdı.
(İbn Hanbel, I, 99; Buhari, 488; Muslim, 572/89; Ebu Avane, 2/200-203; Ebu Davud, 1020; Nesei, 1239-1242; İbni Mace, 1211; İbnu’l-Carud, 244; İbni Hibban, 2662; Dârakutni, 1/375; Beyhaki, 3335; Tayalisi, 271)
Bir keresinde öğle namazını beş rekat kıldırdı. Bunun üzerine sebebi soruldu. O da selam verdikten sonra iki secde yaptı. Bu hadis muttefekun aleyhtir. (Buhârî, "Sehv", 2)
Allah Rasûlu, ikindi namazını üç rekat kıldırdı, sonra evine girdi. Cemaat durumu ona hatırlattı. Bunun üzerine dışarı çıktı. Onlara bir rekat kıldırdı sonra selam verdi. Selamdan sonra iki secde yaptı, sonra selam verdi.
SEHİV SECDESİNİN YAPILIŞ ŞEKLİ
Hanefîlere göre, sehiv secdesinin yeri selâmdan sonradır.
Şâfiîlere göre ise durum aksinedir yani selamdan öncedir.
Malikîlere göre, bazen selâmdan önce, bazen selâmdan sonra olur.
Hanbelîlere göre, namaz kılan kişi serbesttir. Sehiv secdesini dilerse selâmdan önce yapar, dilerse selâmdan sonra yapar.
Hanefîlere Göre:
İster namaza bir şey ilâve etmekten olsun, ister bir şeyi eksik yapmaktan ötürü olsun sünnet olan, sehiv secdesinin selâmdan sonra yapılmasıdır. Fakat, bir kimse selâmdan önce sehiv secdesi yaparsa bu da yeterlidir, iadesi gerekmez.
Sehiv secdesinin yapılma şekli ise şöyledir:
Sadece sağına selâm verdikten sonra kişi iki kere secde eder, sonra teşehhudde bulunur (ki bu vacibdir), sonra sehiv oturuşunda Peygamber (a.s.)'e salâvat getirir ve sahih olan görüşe göre, duada bulunur. Çünkü duanın yeri namazın sonudur.
Sehiv secdesinin yerinin selâmdan sonra olduğu konusunda Hanefîlerin dayandıkları delil daha önce geçen Muğîre hadisidir:
"Muğîre namazını tamamlayınca selâm verdi ve sonra iki defa secde etti, sonra yine selâm verdi. Nitekim Rasulullah (a.s.) da böyle yapmıştır."
(Bu hadisi Ahmed ve Tirmizî rivayet etmiş olup, Tirmizî sahih demiştir)
Daha önce geçen îbni Mes'ud hadisi de Hanefî'lerin dayandıkları deliller arasındadır. Hadis şöyledir:
"Peygamber (a.s.) öğle namazını beş rekât olarak kıldırdı.
Kendisine: "Namaza ilâve mi yapıldı ? " diye sorulunca:
"Nedir o? "diye sordu.
Cemaat dedi ki: "Beş rekât kıldırdın."
Bunun üzerine selâm verdikten sonra iki secde ederek namazı tamamladı."
(Bu hadisi Ahmed ve Kutub-i sitte sahibleri rivayet etmiştir. a.g.e., 121)
Sehiv secdesinin yapılış şekli konusunda dayandıkları delil İmran b. Husayn hadisidir:
"Peygamber (a.s.) kendilerine namaz kıldırdı ve namazda sehvedince iki defa secde etti, sonra teşehhudde bulunarak selâm verdi."
(Ebu Dâvud ve Tirmizî. a.g.e.a.y)
İkinci delilleri daha önce geçen Sevban hadisidir, hadis şudur:
"Namazda her yanılma için selamdan sonra iki secde etmek gerekir."
(Bu hadisi Ebu Dâvud (1028) ve İbni Mâce tahriç etmişlerdir. Zeylai, Nasbu'r-Râye, II, 167)
Hanefilerin Sehiv Secdesinin Delilinin Tenkidi :
Namaz içerisindeki her yanılmadan ve unutmadan dolayı selam vermeden önce iki defa secde edilir, sonra tahiyyat yada başka dua okumadan selam ile namaz bitirilir. İmamın yanılmasında, cemaat subhanAllah diyerek uyarabilir. İmam hatasını hemen telafi edemezse namazın sonunda sehv secdesi yapmakla telafi eder ve hatasını anladığını da subhanAllah diyerek cemaate mukabele eder. (Ebu Davud (1037)
Teşehhudu (tahiyyat için oturmayı ve okumayı) unutan kimse dahi, bu yüzden sehv secdesi yaptığında, tahiyyat okumadan selam verir. Buhârî (ter. 817-818) Ebu Davud (1034)
Sehv secdesinden sonra tahiyyat okunur diyenlerin delil kabul ettiği şu hadis zayıftır.
"İmran b. Husayn (r. anh)’dan; Rasulullah (s.a.v.) onlara namaz kıldırdı ve sehvetti (yanıldı). Bunun üzerine iki defa secde yaptı, sonra oturup tahiyyatı okudu, sonra selam verdi."
(Ebu Dâvud (1039) Tirmizi (Salat 173)
Tirmizi bu hadis için hasen-garibtir dedi. Mezkur hadis “şaz”dır.
Şâz olmak demek : Sika (güvenilir) bir ravinin kendisinden daha sika ravilere muhalefet ederek rivayet ettiği ve bunda da tek başına kaldığı (o muhalif hadisi bir başkasının da rivayet etmediği) hadis demektir. Bu durum hadisin sahih kabul edilmesine manidir. Çünkü bir hadisin sahih kabul edilebilmesi, şaz olmamasıyla da ölçülür. Dolayısıyla bu hadis zayıftır, zayıf hadisle amel etmek ise caiz değildir. Çünkü Rasulullah’ın (s.a.v.) söylediği yada yaptığı kesin belli olmayan şeyleri din kabul etmek, elbette ki dini bozmak olacaktır. Ayrıca sehv secdesinden sonra tahiyyat okunacağını bildiren ilgili hadisin de zayıf olduğunu muellif Ebu Davud zikretmiştir . (Ebu Davud (1028)
Rasulullah’ın (s.a.v.) yaptığı sehv secdelerini tafsili olarak anlatan hadisler çoktur. Namazın her ruknünde yanılmalar olabilir, özetle diyebiliriz ki; namazda eksik rekat kılındığı, namaz bittikten sonra anlaşılırsa, bir iş veya konuşmadan sonra bile (Ebu Davud, 1018) bu farz namaz ise yine kamet getirilir.
Eksik olan rekat veya rek’atlar kılınır, sonra selam verilir, iki defa sehv secdesi yapılır ve sonra tahiyyat okunmadan selam verilir.
(Buhârî (ter. 817-818) Ebu Davud (1027)
Namazda iken kaç rekat kıldığını şaşıran kimse, az olan rekatı tercih eder. İki mi kıldım üç mü derse iki kıldığını varsayar ve namazı ona göre tamamlar ve selam vermeden önce sehv secdesi yapar sonra selam verir. (Ebu Davud (1024) Beş rekat kılarsa da yine iki defa sehv secdesi yapması yeterlidir. (Ebu Davud (1019-1022)
Her hangi bir yanılmadan (tekbir, kıraat, ruku, secde, tahiyyat vb. den biri unutulsa) namaz içerisinde hatırlandığında, tahiyyat ve diğer dualar bitirilince selam vermeden önce iki kere secde edilir ve sonra selam verilir. Namazda esneme, öksürme, kaşınma vs. gibi durumlardan dolayı sehv secdesi gerekmez. Farz namazlardaki yanılma ve vehmetme dolayısıyla, sehv secdesi gereken bütün durumlarda, sünnet namazlarda da sehv secdesi gerekir.
Malikîlere Göre:
Malikîlere göre, sehiv secdesinin sünnet olan yeri, eğer sebebi noksanlık yahud hem noksanlık, hem de fazlalık ise selâm vermeden önceki zamandır.
Eğer sebebi sadece fazlalık ise o takdirde yapılma yeri selâmdan sonraki zamandır. Selâmdan sonraki secdeye niyet etmek ise vacibdir. Secdeye varıp kalkarken de tekbir getirmek gerekir. İki secde arasında oturulup teşehhud yapmak da sunnettir.
Hanefilerin aksine, salli-bârik salavatları ile dua okunmaz. Sonra selâm verilir. Selâm vermek vâcibdir.
Dolayısıyla sehiv secdesinin vâcibleri beştir:
Niyet etmek, birinci secdeyi yapmak, ikinci secdeyi yapmak, iki secde arasında oturmak, selâm vermek. Ancak selâm vermek sadece vâcib olup şart değildir. Tekbir ve ondan sonra teşehhud ise sünnettir.
Sehiv secdesini selamdan önce yapması gereken kişi, bunu bile bile tehir ederse, yukarda zikredilenlere binâen namaz mekruh olur, fakat bozulmaz. Sonradan yapması gereken secdeyi önce yaparsa, Malikî mezhebine göre bu yeterlidir, fakat bile bile bunu yapmak tahrimen mekruhtur. Ancak namaz sahihtir. Eğer tehir yahut takdimi bilerek yapmazsa ne mekruh ne de haram olur.
Şâfiîlere Göre:
İmam Şafiî'nin mezheb-i cedidine göre, sehiv secdesinin yapılacağı yer, teşehhud ile selâm arasıdır.
Bir kişi kasten selâm verirse en sahih görüşe göre sehiv secdesi kaçırılmış olur. Eğer yanılarak selâm verir de aradan uzun zaman geçerse yine sehiv secdesi kaçırılmış olur. Eğer aradaki fasıla uzun değilse sehiv secdesi kaçırılmış olmaz, bunun için secde edilir. Bu şekilde namaz kılan kişi eğer secde ederse en sahih görüşe göre namaza geri dönmüş olur.
Cumua namazını kıldıran imam yanılırsa ve bunun için hep beraber secde edilirse, sonradan secde etme zamanını kaçırdıkları ortaya çıkarsa, öğle namazını tamamlarlar ve secde ederler. Bir kimse yanıldığını zannederek secde eder de sonradan yanılmadığı ortaya çıkarsa en sahih görüşe göre sehiv secdesi yapması gerekir.
Sehiv Secdesinin Şekli:
Vâcib ve mendubları bakımından namazın secdeleri gibi iki secdedir. Meselâ, alnını yere koymak, tadil-i erkân, kendini salıvermemek, baş aşağı dönmek (vücudunun aşağı kısmını yükselterek secdeye varmak), iki secde arasında ayaklarını yere sermek, iki secdeden sonra teverruk oturuşu gibi hususlarda aynen diğer secdeler gibidir.
Sehiv secdesi için niyet kalpten yapılmalıdır. Eğer dil ile söylenirse namaz batıl olur.
Bazı Şafiîlerden nakledildiğine göre, iki secdede "Subhâne men lâ yenâmu velâ Yeshû" teşbihi söylenir.
Bazıları da şöyle demişlerdir: Zahir olan görüşe göre secdede okunacak teşbih, aynen namaz secdesinde okunan teşbih gibidir.
Sehiv secdesinin yerinin selâmdan önceki zaman olduğu hususundaki delilleri Muslim ile Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği yukarıda geçen Ebu Saîd el-Hudrî (r.anh) hadisidir.
"Sonra selâmdan önce iki defa secde eder."
Nesei'de bulunan daha önce zikredilmiş İbni Buhayne hadisi de Şafıî'lerin dayandıkları delillerdendir:
"Peygamber (a.s.) namazını tamamlayınca iki defa secde etti ve selâm verdi."
Sehiv secdesinin yapılma şekli hakkındaki delilleri ise Zulyedeyn hadisesi ile diğer bazı hadislerde geçtiği üzere Peygamber (a.s.)'in sadece iki secde ile yetinmesidir.
Hanbelîlere Göre: (Keşşâfu'l-Kınâ' 1, 479-481; el-Muğnî, II, 34)
Hanbelîlere göre, selâmdan önce de selâmdan sonra da sehiv secdesini yapmanın câiz olduğu hususunda her hangi bir ihtilâf söz konusu değildir.
Onlara göre ihtilâf, "hangisinin efdal ve evlâ olduğu hususundadır.
En faziletlisi sehiv secdesinin selâm vermeden önce yapılmasıdır. Çünkü sehiv secdesi namazın tamamlanması için yapılmaktadır. Dolayısıyla kendi secdelerinden biri gibidir.
Ancak iki durum bu hükümden mustesnadır:
1- Bir veya bir rekâttan fazla eksik kılınmış ve namazı tamamlanmadan selâm verilmişse o takdirde selâmdan sonra da sehiv secdesi yapılabilir.
Bunun dayandığı delil, İmran b. Husayn hadisi ile Zulyedeyn hadisesini anlatan Ebu Hurayra hadisidir. (Neylu'l-Evtâr, III, 107 -113)
İmran b. Husayn hadisinde şöyle denilmektedir:
"Peygamber (a.s.) bir rekât daha namaz kıldı sonra selam verdi, sonra iki defa secde etti ve tekrar selâm verdi (namazı bitirdi.)"
2- İmam olan kişi namazının her hangi bir işinde şubhelenirse sonra da kanaatine göre hareket ederse, bu konudaki nastan ötürü selâmdan sonra sehiv secdesi yapar. Bunu böyle yapmak mendubtur.
Dayandığı delil; Ali ve îbni Mes'ud'dan (r.anhuma) merfu olarak rivayet edilen şu hadistir:
"Sizden biri namazında şubhelenirse- doğrusunu araştırsın ve namazını ona göre tamamlasın, sonra iki defa secde etsin."
(Buhari, Muslim)
Buhari'de ise "Selâmdan sonra" ifadesi yer almaktadır.
Hanbelîlere göre sehiv secdesini yapmanın şekli:
İster selâmdan önce yapılsın, ister selâmdan sonra yapılsın, secdeye varmak ve secdeden kalkmak için tekbir getirmek, sonra da namazın secdeleri gibi iki secde yapmak gerekir. Eğer sehiv secdesi sonraya bırakılmışsa selâm vermeden önce namaz teşehhudu gibi teşehhudde bulunmak, sonra selâm vermek lâzımdır. Eğer önce yapılacak bir sehiv secdesi ise o takdirde bunun için ayrıca teşehhude gerek yoktur, secdenin peşinden selâm verir ve namazdan çıkar.
Sehiv secdesinde, namazın asıl secdesindeki teşbih okunur. Çünkü bu secde namaz içinde meşru olan bir secdedir, dolayısıyla namazın asıl secdesine benzemektedir.
Bir kimse bile bile vâcib olan sehiv secdesini terk ederse, selâmdan önce yapılması gereken bir şeyi terk ettiği için namazı bâtıl olur. Çünkü bu, diğer vâcibler gibi olan bir vâcibi kasten terk etmektir. Selâmdan sonra yapılması gereken sehiv secdesini terk etmekle namaz bâtıl olmaz. Çünkü bu durumda sehiv secdesi, ibadetin dışında olup ibadetteki eksikliği tamamlamak içindir. İbadetin haricindeki bir şeyi yapmamaktan ötürü namaz bozulmaz. Bu durum hacdaki noksanlıkları tamamlamak için verilmesi gereken kefaretlere benzer.
Bir kimse sehiv secdesini unutsa ve aradan uzun bir zaman geçse, namaz bâtıl olmaz. Çünkü sehiv secdesi selâmdan sonra namazı tamamlayan bir unsurdur. Hacc'daki noksanlıkları tamamlayan işlerde olduğu gibi, bunu yapmamaktan ötürü namaz bâtıl olmaz. Yukarıdaki meselede eğer fasıla uzun ise secde etmek gerekmez, eğer fasıla kısa ise secde eder. (Vehbe Zuhayli ; İslam Fıkhı Ansiklopedisi, cilt 2, Sf: 231)