Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Selahaddin Eyyubi (rh) Kimdir?

Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Es selamu aleykum hocam,

Selahaddin Eyyubi (rh) hakkında bilgi verir misiniz? Fatımi Devletinin veziri olduğu, Fatımilerle birlikte haçlılara karşı savaştığı doğru mudur? O zamanın Ehli Sünnet alimleri Selahaddin Eyyubi'ye nasıl bakıyorlardı?

Allah razı olsun
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullah kardeşim;

SELÂHADDÎN-i EYYÛBÎ : صلاح الدين الأيّوبي

Ebu’l-Muzaffer el-Meliku’n-Nâsır Salâhuddîn Yûsuf b. Necmiddîn Eyyûb b. Şâdî (ö. 589/1193) :
ابو المظفّر الملك الناصر صلاح الدين يوسف ابن ايّوب
Haçlılar’a karşı mucadelesiyle tanınan İslâm kahramanı, Eyyûbîler hânedanının kurucusu ve ilk hükümdarı (1171-1193).

532 (1138) yılında Tikrît’te doğdu. Babası Necmeddin Eyyûb bu sırada Selçuklular’ın Tikrît valisiydi. Musul Atabegi İmâduddin Zengî ile dostluk kurmuş olan Eyyûb, onun isteği üzerine Selâhaddin’in doğduğu yıl aşiretiyle birlikte Tikrît’ten ayrılarak Musul’a gitti ve Zengî’nin hizmetine girdi. Zengî 534’te (1139) Ba‘lebek’i zaptedince Eyyûb’u bu önemli sınır şehrine vali tayin etti. Kardeşi Eseduddin Şîrkûh el-Mansûr ise Zengî’nin kumandanları arasına katıldı. İmâduddin Zengî ölünce oğlu Nûraddin Mahmud, Haleb ve civarının hükümdarı oldu (541/1146), Şîrkûh da onun en yakın kumandanı haline geldi. Necmeddin Eyyûb bu dönemde Dımaşk Atabegliği’ne (Tuğteğinliler) bağlanmak zorunda kaldı. İki kardeş, Nûraddin’in Haçlılar’la mucadelesinde ve onun Dımaşk’ı ele geçirmesinde önemli rol oynadı. Nûraddin, Şîrkûh’u ordu kumandanlığına, Eyyûb’u Dımaşk valiliğine tayin etti. Böyle bir ortam içinde şehzade gibi yetişen ve iyi bir eğitim gören Selâhaddin genç yaşlarında Haçlılar’a karşı yapılan seferlere katıldı ve Dımaşk şahneliğine kadar yükseldi.

Selahaddin Eyyubi'nin Mısır'daki savaşları
800px-Saladin_in_Egypt_Conquest.png

558 (1163) yılında iktidardan uzaklaştırılan Fâtımî Veziri Şâver b. Mucîr’in yardım istemek için Dımaşk’a gelmesi Nûreddin’e Mısır işlerine mudahale yolunu açtı. Bu sırada Mısır’daki Fâtımî Devleti kriz içindeydi. Fâtımî halifeleri nüfuzlarını kaybettiğinden ülke sultan unvanı alan vezirler tarafından yönetiliyor ve iktidar sık sık el değiştiriyordu. Bu yüzden hem Haçlılar hem Nûreddin gözlerini Mısır üzerine dikmişti. Mısır’ı ele geçiren taraf diğer tarafa karşı stratejik bir üstünlük sağlayacaktı. Amcası Şîrkûh’un kumandasında 559 (1164), 562 ve 564 (1169) yıllarında Mısır’a yapılan seferlere katılan Selâhaddin usta bir kumandan ve devlet adamı olarak sivrildi. Daha önceki iki seferinde Şâver’in sözünde durmaması sebebiyle Dımaşk’a dönmek zorunda kalan Şîrkûh 564 yılındaki üçüncü seferinde emrindeki kuvvetlerle Kahire’ye girdi. Fâtımî Halifesi Âdıd-Lidînillâh bu sırada öldürülen Şâver’in yerine Şîrkûh’u vezir tayin etti. Şîrkûh’un ordusunun büyük kısmı Oğuzlar’dan oluşuyordu. Böylece Mısır’da Türk hâkimiyeti devri başlamış oldu. Şîrkûh iki ay sonra ölünce Halife Âdıd, kumandanların baskısıyla onun yerine yeğeni Selâhaddin’i “el-Meliku’n-Nâsır” unvanıyla vezir tayin etti (25 Cemâziyelâhir 564 / 26 Mart 1169). Amcasının ölümünün ardından Nûraddin Mahmud Zengî’nin Mısır’daki ordusunun kumandanı olan Selâhaddin aynı zamanda Fâtımî halifesinin veziri olarak bu iki önemli görevi üstlendi. Selâhaddin, daha sonra Nûraddin Mahmud Zengî’ye danışarak onun nâibi sıfatıyla Mısır’ı ve Mısır’a bağlı yerleri mustakil bir hükümdar gibi yönetmeye başladı.

Selâhaddin Mısır’a hâkim olunca kendisine ve Türkler’e karşı direnen Fâtımî çevreleriyle, onları destekleyen Haçlılar ve Bizanslılar’la mucadeleye girişti. Saray ağası Cevher’in liderliğindeki Fâtımî muhalifleri Selâhaddin’i iktidardan düşürmek için Haçlılar’la temasa geçtiler. Bunu öğrenen Selâhaddin Cevher’i ortadan kaldırdı. Cevher’in öldürülmesi üzerine Fâtımî taraftarları isyan ettiler (Ağustos 1169). Selâhaddin bu isyanı kısa sürede bastırdı. Ardından Haçlılar ve Bizanslılar Dimyat’ı kuşattılarsa da Selâhaddin karşısında başarı elde edemediler. Mısır’a tam anlamıyla hâkim olan Selâhaddin orduyu yeniden teşkilâtlandırdı. Sünnî medreseleri ve yeni kurumlar açtı. Fâtımî bürokrasisini kademeli olarak tasfiye etti. Nihayet Nûreddin Zengî’den gelen emir üzerine 567’de (1171) Fâtımî hilâfetine son verdi.

566 (1170), 567 ve 568 (1173) yıllarında Selâhaddin, Kudûs Haçlı Krallığı’na karşı seferlere çıktı. Eyle’yi (Elath, Ailat) zaptetti, iki defa Kerek bölgesine sefer yaptı. 568’de ağabeyi Turan Şah kumandasında önce Nûbe’ye, ardından Hicaz ve Yemen’e seferler düzenledi. Nûbe seferi geçici bir istilâ oldu, ancak Yemen ve Hicaz seferi kalıcı sonuçlar verdi, bu yerler devletin birer eyaleti haline geldi. Aynı yıl Şerafeddin Karakuş kumandasında Berka’ya sefer yapıldı. Berka ve Trablusgarp seferleri daha sonraki yıllarda devam etti. Libya ile Tunus’un bir kısmı Selâhaddin’e bağlandı. Libya’daki hâkimiyet 609 (1212) yılında Şerafeddin Karakuş’un Veddan’da öldürülmesiyle son buldu.

Nûraddin Mahmud Zengî ölünce (569/ 1174) yerine on bir yaşındaki oğlu el-Meliku’s-Sâlih İsmâil geçti. Selâhaddin, el-Meliku’s-Sâlih’e bağlı kaldı ve onun adına hutbe okuttu, para bastırdı. el-Meliku’s-Sâlih devleti idare edecek yaşta olmadığından devlet işlerini yürütecek bir nâib veya atabege ihtiyaç vardı. Bu işe en lâyık kişi olan Selâhaddin’in Mısır’da bulunmasını fırsat bilen Nûreddin’in kumandanları Haçlı tehlikesine rağmen el-Meliku’s-Sâlih’in atabegliğini ele geçirmek için birbirleriyle mücadeleye giriştiler. Nihayet Musul ve Haleb’teki kumandanların ittifakıyla Musul’dan Halep’e gelen Sâdeddin Gümüştegin, el-Melikü’s-Sâlih’in atabegi oldu ve onu Dımaşk’tan alıb Haleb’e götürdü. Sâdeddin Gümüştegin ve taraftarlarından çekinen Şemseddin b. Mukaddem’in emrindeki kumandanlar Selâhaddin’i Dımaşk’a davet ettiler. Bu sırada Yukarı Mısır’da çıkan Kenzüddevle isyanı ve Normanlar’ın İskenderiye çıkartması ile meşgul olan Selâhaddin, isyanı bastırıb Norman donanmasını yenilgiye uğrattıktan sonra Dımaşk’a gitmek için hazırlık yaptı. 13 Rabîulevvel 570’te (12 Ekim 1174) 700 suvarinin başında Kahire’den Dımaşk’a hareket eden Selâhaddin’in başlıca iki hedefi vardı: Nûreddin’in kurduğu devletin dağılmasını önlemek, Haçlılar’ın elinde olan Kudûs’ü ve diğer toprakları kurtarmak. Selâhaddin Dımaşk’ta taraftarlarınca coşkuyla karşılandı. Busrâ ve Havran kendisine katıldı. Ardından Ba‘lebek, Humus, Hama şehirlerini de hâkimiyeti altına aldı. Haleb-Musul ittifakı Haçlılar’ın ve Haşhaşîler’in (Haşîşiyye) desteğiyle ona karşı direnişe geçti. Selâhaddin, Musul-Haleb kuvvetlerini 570 ve 571’de (1176) yenilgiye uğrattı, Haleb’in etrafındaki bazı kaleleri aldı. Kendisiyle dost geçinmesi şartıyla Haleb ve civarındaki birkaç önemli kaleyi el-Meliku’s-Sâlih İsmâil’e bıraktı. Bu arada sultanlığı Abbâsî halifesi tarafından tanındı, Suriye ve Mısır’daki hâkimiyeti onaylandı.

Selâhaddin, Ağustos 1176’da Haleb-Musul kuvvetleriyle anlaştıktan sonra Haşhaşîler’in merkezi Mısyâf (Masyâf, Mısyâb) Kalesi’ni kuşatıb topraklarını yağmaladı. Haşhaşîler bu olayın ardından onunla iyi geçinmeye söz verdiler ve bir daha Selâhaddin’le Haşhaşîler arasında olay çıkmadı. O da Haçlılar’la uğraşmaya imkân buldu. Bu arada Musul Atabegi II. Seyfeddin Gazi öldü, yerine kardeşi İzzeddin Mes‘ûd b. Mevdûd geçti (576/1180). Ardından Haleb’teki el-Meliku’s-Sâlih de öldü. Selâhaddin, 577 (1181) yılında yapılan andlaşma ile Haleb’i kaydıhayat şartıyla el-Meliku’s-Sâlih’e bırakmıştı. el-Meliku’s-Sâlih ölünce Haleb’in Selâhaddin’in hâkimiyetine girmesi gerekiyordu. el-Meliku’s-Sâlih’in vefatı sırasında Selâhaddin’in Mısır’da bulunmasını fırsat bilen Musul Atabegi İzzeddin Mes‘ûd’un Haleb’in idaresine el koyması iki taraf arasındaki ihtilâfı yeniden alevlendirdi ve Selâhaddin’in Suriye’deki hâkimiyeti tehdit altına girdi. Bunun üzerine Selâhaddin Haziran 1182’de Kahire’den Suriye’ye hareket etti. Haleb yakınına geldiğinde Musul Atabegi İzzeddin Mes‘ûd ile ihtilâfa düşen Harran hâkimi Muzafferüddin Kökböri gelib onu Musul’a karşı sefer yapmaya teşvik etti. Selâhaddin Fırat’ın doğusuna geçti; Urfa, Harran, Rakka, Habur, Râsul‘ayn, Dârâ, Nusaybin gibi el-Cezîre bölgesi şehirlerini ele geçirdi. Musul’u kuşattıysa da şehrin mustahkem olması yüzünden, ayrıca halifenin ricası ile bir süre sonra kuşatmayı kaldırdı. Bu arada Musul’a bağlı önemli bir merkez olan Sincar’ı aldı ve kışı geçirmek üzere Harran’a çekildi. Bu sırada Musullular ve müttefikleri kendisiyle savaşmak için Mardin yakınındaki Harzem’de toplandı, ancak Selâhaddin’in gelmekte olduğunu öğrenen müttefikler dağılmak zorunda kaldı.

el-Cezîre bölgesine geldiği sırada Hısnıkeyfâ Artuklu Emîri Nûraddin Muhammed b. Karaarslan, Selâhaddin’e katılmış ve ondan Âmid’i (Diyarbekir) alıb kendisine vermesini istemiş, Selâhaddin de bu konuda ona söz vermişti. Harzem’e geldiği sırada Abbâsî halifesinin bu konudaki onayı kendisine ulaştı. Halifeden onay aldıktan sonra hemen Âmid üzerine yürüdü ve şehri ele geçirib Nûraddin Muhammed’e verdi (579/1183). Ardından Haleb’e hareket etti. Tell Hâlid ve Ayıntab’ı alarak Haleb’i kuşattı. Şehrin bu sıradaki sahibi II. İmâdüddin Zengî bir süre direndikten sonra onunla anlaşmaya karar verdi. Sincar, Habur, Nusaybin, Serûc şehirleri karşılığında Haleb’i Selâhaddin’e bıraktı ve ona tâbi olmayı kabul etti (17 Safer 579 / 11 Haziran 1183). Sultan, Haleb’i ele geçirmekle muhaliflerini etkisiz hale getirdiği gibi büyük bir stratejik avantaj sağladı ve Kudüs yolu kendisine açılmış oldu. Bu sebeble Haleb’in Selâhaddin’in eline geçmesi Haçlılar’ı telâşlandırdı. İbnü’l-Esîr bu olayın önemine vurgu yapmış, Selâhaddin de bu şehri ele geçirdiğinde duyduğu sevinci başka hiçbir yerde duymadığını ifade etmiştir. 579 (1183-84) yılını iç düzenlemeler ve Haçlılar’la uğraşarak geçiren Selâhaddin 581’de (1185) çıktığı ikinci doğu seferinde Erbil ve Meyyâfârikīn gibi önemli yerleri topraklarına kattı. Musul Atabegleri (Zengîler) onun hâkimiyetini tanıdı.

Selâhaddin bir yandan devleti dağılmaktan kurtarmak, Ortadoğu’da İslâm birliğini sağlamak için uğraşırken bir yandan da Haçlılar’la mücadele etmek zorunda kalmıştı. Onun bu dönemde Haçlılar’a karşı ilk önemli seferi 20 Cemâziyelevvel - 15 Cemâziyelâhir 573 (14 Kasım - 9 Aralık 1177) tarihleri arasında gerçekleştirdiği Gazze-Askalân seferidir. Sultan, Mısır’dan yapılan bu sefer sırasında düşmanın direncinin az olduğunu görünce hemen Remle’ye doğru ilerledi. Bu esnada Kral IV. Baudouin ile Renauld de Châtillon kumandasındaki Kudûs Krallığı güçlerinin âni baskınına uğradı. Başta yeğeni el-Meliku’l-Muzaffer Takıyyuddin Ömer olmak üzere yanındaki askerlerin kahramanca mudafaası sayesinde savaşarak geri çekilebildi. Bu arada Haçlılar, Flandre Kontu Philippe d’Alsace kumandasında Hama’yı kuşattılar. Kuşatma Seyfeddin Ali b. Meştûb tarafından püskürtüldü. Selâhaddin, Ramle yenilgisinin yaralarını iki ay gibi kısa bir zamanda sarıp Kahire’den Dımaşk’a hareket etti. Harim’i kuşatan Haçlılar onun gelmesi üzerine geri çekildiler. Sultan Dımaşk’a geldiğinde şehirde nâib bıraktığı ağabeyi Turan Şah’ın zevk ve eğlence ile meşgul olduğunu görünce onu azletti. Bunun üzerine Turan Şah, ondan Şemseddin b. Mukaddem’in elindeki Ba‘lebek’i kendisine vermesini istedi. Selâhaddin bir süre Ba‘lebek’ten vazgeçmeyen Şemseddin b. Mukaddem’le mucadele etti. Ba‘lebek’ten memnun kalmayan Turan Şah sonunda İskenderiye’ye tayin edildi ve kısa bir süre sonra orada öldü.

Haçlılar, Ramle’deki başarılarından istifadeyle Dımaşk yoluna hâkim bir noktadaki Beytulahzân denilen yerde mustahkem bir kale inşa etmişlerdi. Selâhaddin bu kalenin yapılmasını engellemeye çalışmış, fakat başaramamıştı. Kalenin inşaatı bittiği sıralarda Haçlılar’a karşı akına çıkan yeni Dımaşk valisi ve sultanın yeğeni Ferruhşah, Aynulcer mevkiinde Kudûs Kralı IV. Baudouin ve Onfroi de Toron kumandasında bir Frenk birliğine rastladı. Yapılan şiddetli savaşta Onfroi ağır yaralandı ve ardından öldü, kral canını zor kurtardı. Bu başarıdan sonra Mısır’dan takviye birlikler alarak Beytulahzân Kalesi üzerine bir akın yapmaya karar veren Selâhaddin 8 Zilhicce 574’te (17 Mayıs 1179) Banyas yakınında ordugâh kurdu. Kıtlık sebebiyle zor durumda olan Türkmenler’i yanına çağırıb Ferruhşah’ın himayesinde düşman topraklarına akına gönderdi. Bu akınlardan birinde Ferruhşah, Merciuyûn mevkiinde Kral IV. Baudouin kumandasındaki Haçlı şövalyelerinin saldırısına uğradıysa da Selâhaddin’in yardıma gelmesiyle Haçlılar ağır bir yenilgiye uğratıldı. Ardından sultan Beytulahzân Kalesi’ni kuşattı. 19 Rabîulevvel 575 (24 Ağustos 1179) tarihinde burayı ele geçirdi ve Haçlılar barış istediler.

Kudûs'ün fethinden sonra Eyyubilerin sınırları
Ayyubids1189.png


Selâhaddin’in 578 (1182) ve 581 (1185) yıllarında Musul, Haleb üzerine yaptığı seferler sırasında Haçlılar Suriye topraklarına saldırdılar. 1182 yılı sonlarında Kerek hâkimi Renauld de Châtillon, Eyle Kalesi’ni ele geçirdi, Kızıldeniz’e gemiler göndererek deniz ticaretini ve limanları tehlike altına soktu. Selâhaddin’in Mısır nâibi olan kardeşi el-Meliku’l-Âdil, Kızıldeniz’e Husâmeddin Lûlû’ kumandasında bir filo yollayıb bu tehlikeyi ortadan kaldırdı. 1182’de Beyrut’u kuşatan Selâhaddin 1183’te Beysan seferine çıktı. 1183 ve 1184 yıllarında iki defa Kerek’i kuşattı. Haçlı ordusuyla bir meydan savaşı yapmanın yollarını denedi, ancak buna fırsat bulamadı.

581’de (1185) Musul ile ihtilâfı hallederek ordusunu daha da güçlendiren Selâhaddin aradığı fırsatı 583 (1187) yılında yakalayabildi. Bu arada Kudüs Kralı IV. Baudouin ölmüş, yerine küçük yaştaki oğlu V. Baudouin geçmiş ve Trablus Kontu III. Raimond kral nâibi olmuştu. V. Baudouin’in annesi bir müddet sonra Guy de Lusignan ile evlendi ve Guy kral seçildi. Guy de Lusignan’ın kral olmasına kızan III. Raimond, Selâhaddin ile ittifak yapmanın yollarını aramaya başladı. Bu sırada Kerek-Şevbek bölgesi hâkimi Renauld de Châtillon, topraklarından geçen zengin bir müslüman kervanını aradaki anlaşmaya rağmen yağmalayıb mallarına el koydu, yolcuları esir aldı. Selâhaddin malların ve esirlerin iadesini istedi, ancak hem kral hem Renaud bunu reddettiler. Bunun üzerine sultan 583’te (1187) Kerek’e karşı büyük bir sefere çıkmaya karar verdi. Dımaşk’ın güneyinde Râsulmâ denilen yerde oğlu el-Meliku’l-Efdal’i askerlerin başında bıraktıktan sonra hassa birliğiyle ilerleyib Kerek topraklarını yağmaladı. Bu arada el-Meliku’l-Efdal, çevreden gelen askerlerden oluşturduğu seçkin bir birliği Muzafferuddin Kökböri kumandasında akına gönderdi. Bu birlik Franklar’ın öncü birliğini ağır yenilgiye uğrattı. Selâhaddin bunu öğrenince Taberiye gölünün doğusundaki Aşterâ’ya döndü. Mısır’dan gelen askerlerle el-Meliku’l-Efdal’in yanında toplanan askerler birleşti, böylece 12.000 süvari toplanmış oldu. Ardından Selâhaddin, Hittîn denilen yerde Haçlılar’la yaptığı meydan savaşında büyük bir zafer kazandı (24-25 Rabîulâhir 583 / 3-4 Temmuz 1187). Haçlı ordusu imha edildi, bir kısmı esir alındı. Esirler arasında Kral Guy de Lusignan ve Renauld de Châtillon da vardı..

Selâhaddin bu zaferden sonra hızlı bir fetih hareketine girişti. Filistin’de Akkâ, Taberiye, Askalân, Nablus, Remle, Gazze ahil birçok kaleyi ele geçirdi. Birkaç hafta içinde büyüklü küçüklü elli iki şehir fethedilmiş, sıra Kudûs’e gelmişti. Sultan 20 Eylül 1187’de Kudûs’ü kuşattı. Mi‘rac mûcizesinin yıl dönümü olan 27 Receb 583 (2 Ekim 1187) Cumua günü Kudüs’ü fethetti. Sûr şehri hariç Filistin’deki bütün kaleler bir yıl sonra tamamen Selâhaddin’in eline geçti. Ertesi yıl Trablus Kontluğu ve Antakya Prinkepsliği’ne karşı sefere çıkan Selâhaddin, Trablusşam’a ait birkaç kale ile Antakya Prinkepsliği topraklarının çoğunu ele geçirdi. Diğer yandan Kudûs’ün ve birçok kalenin düşmesi üzerine bütün Batı Avrupa ülkelerinin katıldığı yeni bir Haçlı seferi düzenlendi. Haçlılar 1189’da Akkâ’yı kuşattılar. Selâhaddin ile Haçlılar arasında Akkâ önünde iki yıla yakın süren şiddetli savaşlar yapıldı. Fransa Kralı Philippe Auguste, Alman İmparatoru Barbarossa, İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard orduları ve donanmalarıyla gelib savaşa katıldılar. Akkâ 17 Cemâziyelâhir 587’de (12 Temmuz 1191) Haçlılar’ın eline geçti. Ancak Akkâ ile Yafa arasındaki sahil şeridini de ele geçiren Haçlılar’ın Kudûs’ü almak için yaptıkları teşebbüsler Selâhaddin tarafından başarısızlığa uğratıldı. Nihayet 21 Şâban 588 (1 Eylül 1192) tarihinde iki taraf arasında üç yıl sekiz ay süreli barış andlaşması imzalandı. Bazı tarihçilerin Akkâ ile Yafa arasındaki sahil şeridinin Haçlılar tarafından geri alınmasını Arslan Yürekli Richard’ın Selâhaddin’den daha üstün olmasına bağlaması doğru bir yaklaşım değildir. Richard kahraman bir kişi olmakla birlikte siyasî bakımdan toplayıcı, iyi bir lider değildi; yıllardır cephede olan Selâhaddin ise yorgun ve hastaydı; askerleri de yıpranmıştı. Haçlılar’ın bir dereceye kadar başarılı olmasının asıl sebebi donanma desteği ve dinç kuvvetlerle savaşmalarıydı. Selâhaddin, Muvahhidler’den donanma yardımı istemiş, fakat yardım alamamıştı.

Selâhaddin, Haçlılar’la andlaşma yaptıktan kısa bir süre sonra 27 Safer 589’da (4 Mart 1193) Dımaşk’ta vefat etti. Bu tarihte Mısır, Libya, Yemen, Filistin, Suriye ile Malatya ve Ahlat’a kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ve Hemedan’a kadar Kuzey Irak’ta onun adına hutbe okunuyordu. Yerine büyük oğlu el-Meliku’l-Efdal Ali geçti. Selâhaddin geniş bir alanı kapsayan bir siyasî birlik kuran büyük bir devlet adamıdır. Bu siyasî birlik Eyyûbîler’in ardından Memlükler’le devam etmiş, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Kahire’yi ele geçirmesiyle son bulmuştur. Türkler Selâhaddin devrinde Mısır, Libya, Kuzey Sudan, Hicaz, Yemen gibi yerlere hâkim olmuş, bu hâkimiyet asırlarca devam etmiştir. Selâhaddin kuvvetli bir ordu, iyi çalışan bir devlet teşkilâtı kurmuş, Fâtımî hilâfetini yıkarak bölgedeki ideolojik parçalanmaya son vermiştir. Onun ikinci büyük başarısı Kudûs’ü ve Haçlılar’ın elinde olan birçok yeri kurtarmasıdır. Kudûs’ü geri alması İslâm dünyasının en ünlü kahramanları arasında yer almasını sağlamıştır.

İmar faaliyetleriyle yakından ilgilenen Selâhaddin’in devrinde Filistin, Mısır, Hicaz ve Yemen’de çok sayıda medrese, zâviye, cami, köprü, kale, hamam inşa edilmiştir. Bunların en önemlileri Kahire surları ile kalesi, Nil nehri üzerine yaptırdığı köprüler, Bahru Yûsuf denilen kanallar, Akkâ ve Kudüs’ün tahkimi, Amr b. Âs Camii, Kubbetu’s-sahra ve Mescid-i Aksâ’nın tamiri, Kahire’deki Saîdu's-suadâ (Salâhiyye) Hankahı ve Salâhî Hastahanesi’dir. Bu dönemde İslâm dünyasının her tarafından Eyyûbîler ülkesine akın eden âlimler ve talebeler çok sayıda ilmî eser kaleme almıştır. Onun faaliyetleri kendisinden sonra gelen devlet adamlarına örnek teşkil etmiş, Suriye ve Mısır İslâm dünyasının önemli ilim merkezleri haline gelmiştir. Hicaz bölgesine, özellikle Mekke ve Medine’ye önem veren Selâhaddin “hâdimu’l-Haremeyn” unvanını kullanan ilk hükümdar olmuştur.

Dünya tarihinde haklı bir şöhret kazanan ve örnek bir sultan olarak gösterilen Selâhaddîn-i Eyyûbî, Türk-İslâm tarihinin en tanınmış kahramanlarından biridir. Mehmed Âkif Ersoy onu “Şark’ın en sevgili sultanı”, Fransız tarihçisi Champdor “İslâm’ın en saf kahramanı” diye nitelemiştir. Selâhaddin kaynakların ittifakla belirttiğine göre dindar, merhametli, cömert, güler yüzlü, vakur, sağlam iradeli, mert ve heybetli bir kişiydi. Her konuda Nûraddin Mahmud Zengî’nin takibcisi, onun başlattığı eserlerin tamamlayıcısı olmuş, yeni bir devlet kurduğunu bile iddia etmemiştir. Müslümanlar onun şahsında ideal bir sultan, Haçlılar gerçek bir İslâm kahramanı görmüştür. Doğulu ve Batılı tarihçilerin, yazarların eserlerinde kendisinden övgüyle söz edilmiştir. Sultanlığı döneminde aynı kişilerle çalışmış, onlara değer vermiştir. Bunların başında veziri Kādî el-Fâzıl, kâtibi İmâduddin el-İsfahânî gelir. Emîrlerinden hiçbiriyle bir ihtilâfa düşmemiş, danışmanlarının görüşlerine daima önem vermiştir. Danışmanlarından Usâme b. Munkız onu Hulefâ-yi Râşidîn devrini yeniden canlandıran bir kişi olarak anar.

Tarihçilerin anlattığına göre Selâhaddin zamanını ya ilim ya cihad veya devlet işleriyle geçirirdi. Kur’an’ı ezberlemiş ve iyi bir eğitim görmüştü. Arabca, Türkçe, Farsça ve Kürtçe biliyordu. Amelde Şâfiî, itikadda Eş‘arî idi. Muneccimlere inanmazdı. Bahâeddin İbn Şeddâd tarih bilgisinin kuvvetli, kültürünün geniş olduğunu, meclisinde bulunanların başkasından duymadıkları şeyleri ondan duyduklarını söyler (en-Nevâdiru’s-sulŧâniyye, sf: 34). Selâhaddin verdiği sözü ne pahasına olursa olsun tutar, avfetmeyi severdi. İbn Cubeyr onun, “Af konusunda hata etmek haklı olarak cezalandırmaktan daha çok hoşuma gider” dediğini nakleder. Eman verdiği kişileri kesinlikle cezalandırmamış, Haçlılar onun bu yönünü çok takdir etmiştir. Adaleti İbn Şeddâd ve İbn Cübeyr tarafından özellikle vurgulanmıştır. Aşırı derecede cömert olduğu, öldüğünde özel hazinesinden sadece 1 Mısır dinarıyla 36 veya 47 Nâsırî dirhemi çıktığı kaydedilir. İmâduddin el-İsfahânî, Selâhaddin’in savaşa girdiği zaman kendi atını askerlere verib başkasından at istediğini, herkesin onun atına bindiğini ve onun iyiliğini beklediğini, III. Haçlı Seferi sırasında askerlere 12.000 at dağıttığını söyler (el-Fetĥu’l-ķussî, sf: 656). İbn Şeddâd ise herkes hakkında iyi sözler söylenmesini istediğini ve ahde vefa gösterdiğini belirtir.


***

ÇOCUKLARI

Selahaddin Eyyubi'nin 17 oğlu ve bir kızı olmuştur.
Eyyubilerin tarihçisi İbn Kesir'in eserinde verilen bilgilere göre günümüze gelen çocuklarının isimleri şunlardır.

- Efdal Nuraddin Ebu Hasan Ali
Doğum: 1170 Mısır / Ölüm: Haziran 1225 Eyyubiler Şam Emiri (1193-1196)

- Aziz İmadeddin Ebu´l Feth Osman
Doğum: Ocak 1172 Mısır / Ölüm: Kasım 1198 Eyyubiler Mısır Sultanı (1193-1198)

- Zafir Muzafferaddin Ebu´l Abbas Hızır
Doğum: Nisan 1173 Mısır

- Zahir Gıyaseddin Ebu Mansur Gazi
Doğum: Nisan 1173 Mısır / Ölüm: Ekim 1216 Eyyubiler Haleb Emiri (1193-1216)

- Aziz Fetheddin Ebu Yakub îshak
Doğum: 1174 Dımaşk

- Necmeddin Ebu´l Feth Mesud
Doğum: 1175 Dımaşk

- Ağar Şerafeddin Ebu Yusuf Yakub
Doğum: 1176 Mısır

- Zahir Muciraddin Ebu Suleyman Davud
Doğum: 1177 Mısır

- Muzaffer Kutbeddin Ebu´l Fadl Musa
Doğum: 1177 Mısır

- Eşref Muizzeddin Ebu Abdullah Muhammed
Doğum: 1179 Şam

- Muhsin Zahiraddin Ebu´l Abbas Ahmed
Doğum: 1181 Mısır

- Muazzam Fahraddin Ebu Mansur Turanşah
Doğum: Temmuz 1181 Mısır / Ölüm: 1260

- Galib Nusayraddin Ebu´l Feth Melikşah
Doğum: 1182 Şam

- Rukneddin Ebu Said Eyyûb
Doğum: 1182 Şam

- Mansur Ebu Bekir
Doğum: 1193 Harran

- Nusayraddin Mervan
Doğum: 1193 Şam

- Şadî
Doğum: 1193 Şam

- Munise:
Amcasının oğlu Melik Kamil bin Adil'le evlendi.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt