Formun Üstü
Şam’da Cihad İçin Kuşanmış Tüm Sadık Mücahidlere Özel Nasihat ve Vasiyetler -tam metin-
Bismillahirrahmanirrahim
Elhamdulillahi es-salatu ves-selamu ala Rasulillah
Ey (doğrunun peşinde koşan) sadık kardeşim! Ey ehlini terk edip, beldesinden hicret eden ve türlü zorluklara dalan… Kendini tehlikelerle karşı karşıya kalma pahasına Daru’l İslam’ı, devletini ve hilafetini arzuluyorsun. Seni türlü zorluklarla karşı karşıya kalmanı gerektirecek tehlikelere dalma riskini almana sebep olan şey; küfür diyarının ateşinin ve fitnesinin seni yakması, tağutların zulmü ve kanunlarının karanlığıdır. Ve sen buralara, Allah-u Teala’ya yapılan ibadetlerin en sevimlisini gerçekleştirmek için geldin.
***
Es-selamu Aleykum ve rahmetulllah
Allah-u Teala’dan, gizli ve açık tüm fitnelerin ulaşmasını engelleyerek bizi ve seni muhafaza etmesini dilerim.
Ey doğrunun peşinde koşan kardeşim, biliyor musun neden özellikle bu risaleyi sana ayırdım?
Çünkü Allah-u Teala hakiki cihad ehlini, günümüzde birçok cihad davetçilerinde olmayan değerli bir sıfatla vasıflandırmıştır. O vasıf ise kuşkusuz sıdk, yani doğruluktur. Savaştan geri kalanların haberlerini anlattığı ve çok çetin geçen gazve ile ilgili sözünün bitiminde şöyle der:
(يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقِينَ)
”Ey iman edenler, daima sadıklarla beraber olun.” (Tevbe-119)
Hakiki mücahit mü’minler hakkında ise şöyle der:
(إنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ)
”Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah a ve rasulüne iman etmişler, imanlarında hiç bir şüpheye düşmemişler, ve Allah yolunda canları ve malları ile de cihat etmişlerdir.”(Hucurat-19)
Bir başka ayette:
(وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا)
”Onlar ki sıkıntıda, zorlukta ve savaşın kızıştığı anda sabrederler. İşte sadık olanlar onlardır.” (Bakara-177)
Allah’a ve Rasulüne yardım edenleri vasfederken de şöyle der:
(أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ)
”İşte gerçek sadıklar onlardır.”(Hucurat-8)
Bu sebeple, birbirine geçmiş karanlıkların ve kör fitnelerin olduğu bu ortamda hiç kimseyi muhatap almadan risalemi sadece sadıklara, yani sadece sana ayırdım. Çünkü iyiliğe ulaştırması umulan hidayet sadece sıdk iledir.
Tıpkı Rasulullah(sav)’in bir hadisinde söylediği gibi:
(عليكم بالصِّدق، فإنَّ الصِّدق يهدي إلى البرِّ، وإنَّ البرَّ يهدي إلى الجنَّة، وما يزال الرَّجل يصدق، ويتحرَّى الصِّدق حتى يُكْتَب عند الله صدِّيقًا. وإيَّاكم والكذب، فإنَّ الكذب يهدي إلى الفُجُور، وإنَّ الفُجُور يهدي إلى النَّار، وما يزال الرَّجل يكذب، ويتحرَّى الكذب حتى يُكْتَب عند الله كذَّابًا)
”Size sıdka(doğruluğa) yapışmanızı emrediyorum. Nitekim sıdk(doğruluk), sadece hayra götürür. İyilik ise cennete götürür. Kişi doğru konuşur ve doğruluğu aramaya devam eder de ta ki Allah katında doğrulardan (sıddıklardan) yazılır.
Yalandan da kaçınmanızı emrediyorum. Yalan günaha, günah ise ateşe götürür. Kişi yalan konuşur ve yalanın peşine takılır da ta ki Allah katında yalancılardan yazılır.”
Bu yüzden içinde bir takım nasihat ve vasiyetlerin olduğu bu risalemi biat ettiğin ya da katıldığın grubun hangisi olduğuna bakmadan özel olarak sana ayırdım. Çünkü fitnelerin baskın çıktığı ve belaların yayıldığı bu gibi ortamlarda, Müslümanlara ve cihad ehli mücahitlere nasihat etmekten ”kendisine karşı sadırı ve lekeleme yapılır” korkusuyla sukut edip kaçınan dilsiz şeytan olmuş olur.
Bu nasihatları sana yapmamın hareket noktası dindeki kardeşliğimiz olmakla beraber, İslam’a ve cihadın kendisine olan düşkünlüğüm ve omuzlarımda yüklendiğim ilmi emanettir.
Sen ve emsallerin, benim de kendisine açık bir şekilde davet ettiğim bir menhec üzerine yetiştiniz. En meşhurları benim kitaplarım olan bir çok kitabı okudunuz. Bu konuları hiç kimsenin inkar edemeyeceği açıklıkta işleyen, benim kitaplarımın da aralarında olduğu bir çok kitabı hala okumaktasınız. Bundan dolayı Allah’ın emanetine ihanet etmeyeceğim.
( يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ)
”Ey iman edenler Allah’a, Rasulüne ve bile bile emanetlerinize ihanet etmeyin.”(Enfal-27)
Değerli kardeşim! Cihad sahasına girdiğin zaman bir takım aşırılar tarafından ele geçirilmen takdir edildiğinde, sakın Müslümanın kanının akıtılmasının haram oluşundan gaflete düşme! Tüm müslümanların, hatta asilerin bile.
Nitekim Allah Rasulü, veda haccındaki hutbesinde hiç bir Müslümanın arasını ayırmadan, imani seviyeleri ve bağlı oldukları tabakalarını ayırmadan hepsinin kanının haram oluşuna vurgu yapmıştır.
(فَإِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ حَرَامٌ عَلَيْكُمْ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا، فِي شَهْرِكُمْ هَذَا، فِي بَلَدِكُمْ هَذَا)
”Mallarınız ve kanlarınız, tıpkı bu gününüz, bu ayınız ve şu içinde bulunduğunuz beldenizin haram oluşu (kutsallığı) gibi dokunulmazdır.”
Hatırla ki, yardım etmek ve onu hayata hakim kılma amacı ile uğrunda asker olduğun Allah’ın kitabındaki en şiddetli tehdit; bilerek bir Müslümanın katledilmesi konusunda gelen tehdittir.
Allah-u Teala şöyle der:
((وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِداً فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظِيما
”Kim bir mümini kasıtlı olarak öldürürse onun cezası ebedi kalmak üzere cehennemdir. Hem Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisa-93)
”Sünnetten delile ise Rasulullah’ın şu sözüdür:
(لَوْ أَنَّ أَهْلَ السَّمَاءِ وَأَهْلَ الأَرْضِ اشْتَرَكُوا فِي دَمِ مُؤْمِنٍ؛ لأَكَبَّهُمُ اللَّهُ فِي النَّار)
Şayet gök ve yer halkı bir müminin kanını heder etmekte ortak olsalar, Allah-u Teala alayını yüzüstü ateşe atar.”
Vallahi ben senin için, Müslümanların arasındaki savaşın yakıtı olmandan endişe duyuyorum. Sakın ha! Hilafet ve devlet veya cihad ve istişhad isimlerini kullanarak hiç bir delil ve beyyine olmaksızın “sahvecilerle savaşma” iddiası ile masumların ve Müslümanların boyunlarını vurursun da, böylelikle Allah muhafaza cehennemin yakıtı olursun. Halbuki evinden dilinde cenneti mırıldanarak ve ateşten kurtuluşa koşarak çıkmıştın.
O halde ağır ve çetin bir hesaba çekilmeden önce attığın her adımın hesabını iyi yap! Malın ve evlatların fayda verdiği değil, sadece Allah’a selim bir kalple gelmenin fayda verdiği gün gelmezden evvel işlediğin her ameli şeriatın terazisinde tart. Attığın her kurşunu nereye attığını bil.
Sen, semasında mermilerin saçıldığı bir düğün gecesi eğlencesinde değilsin. Bilakis Müslüman ile kafirin, iyi ile kötünün karıştığı bir sahadasın. Orada şeriata yardım etmeye ve onu hakim kılmaya çalışan sadece sen, ailen ve cemaatin değilsiniz.
Sahih-i Müslim’de Ebu Hureyre(r.a.), Nebi(sav)’nin şöyle dediğini nakleder:
(… وَمَنْ قَاتَلَ تَحْتَ رَايَةٍ عِمِّيَّةٍ يَغْضَبُ لِعَصَبَةٍ، أَوْ يَدْعُو إِلَى عَصَبَةٍ، أَوْ يَنْصُرُ عَصَبَةً، فَقُتِلَ، فَقِتْلَةٌ جَاهِلِيَّةٌ، وَمَنْ خَرَجَ عَلَى أُمَّتِي، يَضْرِبُ بَرَّهَا وَفَاجِرَهَا، وَلَا يَتَحَاشَى مِنْ مُؤْمِنِهَا، وَلَا يَفِي لِذِي عَهْدٍ عَهْدَهُ، فَلَيْسَ مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُ)
”Kim bir dalalet sancağının altında bir kavme düşmanlık eder veya bir kavme davet eder veya bir kavme destekçi olarak öldürülürse, onun ölümü cahiliye ölümü olmuş olur. Ve kim de ümmetime karşı ayaklanır, iyisinden kötüsüne herkesi vurur, mümininden çekinmez ve ahit sahibine de ahdini ifa etmez ise ne o bendendir ne de ben ondanım.”
Birilerinin sana söylediği insanların kan ve mallarını helal saymanı gerektirecek sahveciler, selülcüler ve mürtedler gibi vasıfları hemen kabul edip inanmaktan sakın.
Bilakis daima araştır ve sakın tereddüt içindeki bir taklitçi olma. Dinin için uyanık ol, sakın gururlanma ve her bağıranı dinleme. Çünkü yalan, birbirleri ile çekişen bir çok grupların arasında ölçüsüz ve tartısız bir şekilde saçtıkları revaçtaki bulunmaz bir ticari mal gibidir.
Taraf olan hakla batılı ayırt edemez. Taassub gribi; anlayış, tat ve hatta koku duyularını ifsad eder. Ehlinin, içinde Müslümanların kafasını kesmekten övünç duyarak yayınladıkları video kesitlerini taklit etmekten sakın.
Hatırla ki, günahı açıktan yapmak; ya Rab Teala’nın bakması umursanmadığı için hayanın azlığındandır ya da onun gördüğüne ve hesaba çekeceğine küfrederek yakinen inanmama sebebi iledir.
Yine sahih olan şu hadisi hatırla:
مَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا فَاغْتَبَطَ بِقَتْلِهِ, لَمْ يَقْبَلِ اللَّهُ مِنْهُ صَرْفًا ولا عدلا))
”Kim bir mümini öldürür de onun ölümü ile sevinç duyarsa Allah-u Teala onun hiç bir fidyesini ve çabasını kabul etmez.”
Abdullah ibni Mes’ud ise Nebi (sav)’den şöyle rivayet etmiştir:
(يَجِيءُ الرَّجُلُ آخِذًا بِيَدِ الرَّجُلِ فَيَقُولُ يَا رَبِّ هَذَا قَتَلَنِي فَيَقُولُ اللَّهُ لَهُ لِمَ قَتَلْتَهُ فَيَقُولُ قَتَلْتُهُ لِتَكُونَ الْعِزَّةُ لَكَ فَيَقُولُ فَإِنَّهَا لِي وَيَجِيءُ الرَّجُلُ آخِذًا بِيَدِ الرَّجُلِ فَيَقُولُ إِنَّ هَذَا قَتَلَنِي فَيَقُولُ اللَّهُ لَهُ لِمَ قَتَلْتَهُ فَيَقُولُ لِتَكُونَ الْعِزَّةُ لِفُلَانٍ فَيَقُولُ إِنَّهَا لَيْسَتْ لِفُلَانٍ فَيَبُوءُ بِإِثْمِهِ)
”Kıyamet günü bir adam bir başka birisinin elini tutarak gelir. Der ki; ”Ey Rabbim, bu adam beni öldürmüştü.” Allah-u Teala da öldürene: ”Neden onu öldürdün?” der. O da: ”Onu, izzet sadece sana ait olsun diye öldürdüm.” der. Allah teala ise: ”O (izzet) zaten benimdir.” der.
Sonra bir başka biri daha birinin elini tutarak gelir ve Allah-u Teala’ya: ”Bu adam beni öldürmüştü” der. Allah teala aynı şekilde ona: ”Neden onu öldürdün?” der. O da: ”İzzet falancaya ait olsun diye…” der. Allah(c.c.) da: ”O (izzet) kesinlikle falancaya ait değildir.” der. Böylelikle işlediği suçtan ötürü günahını ikrar ederek yüklenir.”
Öğüt alasın diye söylüyorum, şunu bil ki; bu hayatta öldüreceğin kişi kıyamet günü karşına davacı bir hasım olarak çıkacak. Ya onun öldürülüşünün Allah için olduğunu ispatlamak için geçerli bir hüccet getirirsin, aksi halde bunun heva, dünyalık, batıla ve taassuba destek için yaptığın ortaya çıkarak helak olursun.
Şunu bil ki; kan dökmenin hesabı, kıyamet günü kişinin karşılaşacağı en büyük çıkmazlardan biridir.
Hadis-i şerifte de şöyle buyrulmuştur:
(أَوَّلُ مَا يُقْضَى بَيْنَ النَّاسِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ، في الدِّمَاءِ)
”Kıyamet günü insanlar arasında duruşması ilk yapılacak şey, kan hakkında olacaktır.”
O halde duruşma için Allah’a vardığın gün, beraberinde ne ile huzurda bulunacağını iyice düşün.
Nebi(sav) yine şöyle der:
(لا يزال الرجل في فسحة من دينه ما لم يصب دما حراما )
”Kişi; haram bir kana bulaşmadığı müddetçe dini hakkında daima güvende ve rahatta olur.”
O halde (ey doğruyu arayan kişi) bu rahatlığa ve güvenliğe yapış, ve sakın onu zayi ederek kaybetme.
Aynı şekilde insanların malları konusunda da haksız tasarruflarda bulunmamak için dikkatli ol. Sakın, haklarına ve mallarına el koymayı helalleştirmek için tekfir edip Müslümanların mallarına dokunma.
Sen Allah yolunda cihada çıkmıştın, unutma! O halde hakkın olmayarak ganimetten almamaya, zorla Müslümanlardan bir dirhem veya bir dinarına el koymamaya da dikkat et.
Aksi halde Allah için geldiğin amelini mal, hırsızlık, zorla alıp Müslümanların mallarını hacz etme işine dönüştürmüş olursun.
Allah-u Teala şöyle buyurur:
(يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا إِذَا ضَرَبْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَتَبَيَّنُوا وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ أَلْقَى إِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِنًا تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللَّهِ مَغَانِمُ كَثِيرَةٌ كَذَلِكَ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلُ فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُوا إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا)
”Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: “Sen mü’min değilsin” demeyin. Asıl çok ganimet, Allah katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.”(Nisa-94)
İmam Buhari de Havle El-Ensariye( r.anha)’ nın şöyle dediğini nakleder:
(سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ : ” إِنَّ رِجَالًا يَتَخَوَّضُونَ فِي مَالِ اللَّهِ بِغَيْرِ حَقٍّ، فَلَهُمُ النَّارُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ)
”Ben Nebi(sav)’i şöyle derken işittim: Bir takım insanlar, Allah’ın malı hakkında haksızca tasarruflarda bulunuyorlar. İşte bunu yapanlar için kıyamet günü ateş vardır.”
Ebu Hureyre (r.a.)’den ise Nebi (s.a.v)’in şöyle dediği nakledilir:
(مَنْ كَانَتْ عِنْدَهُ مَظْلِمَةٌ لِأَخِيهِ فَلْيَتَحَلَّلْهُ مِنْهَا، فَإِنَّهُ لَيْسَ ثَمَّ دِينَارٌ وَلَا دِرْهَمٌ، مِنْ قَبْلِ أَنْ يُؤْخَذَ لِأَخِيهِ مِنْ حَسَنَاتِهِ، فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ حَسَنَاتٌ، أُخِذَ مِنْ سَيِّئَاتِ أَخِيهِ فَطُرِحَتْ عَلَيْهِ)
”Kimin yanında kardeşinden haksızca almış olduğu bir hak varsa, hasenatından alınıp ona verilerek ödeşmeden evvel derhal o konuda helalleşsin. Kuşkusuz orada ne dinar var ne de dirhem. Eğer alınacak hasenatı yok ise bu durumda, hakkı alınan mazlum kardeşinin kötülükleri alınarak onun üzerine atılır.” (Buhari)
Sahih-i Muslim’de Ebu Umame (r.a.)’den Nebi(sav)’ in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
(من اقتطع حق امرئ مسلم بيمينه فقد أوجب الله له النار وحرم عليه الجنة فقال له رجل وإن كان شيئا يسيرا يا رسول الله قال وإن قضيبا من أراك)
”Kim bir Müslümanın hakkından kendisine bir şey ayırırsa, Allah-u Teala ona ateşi vacip, cenneti ise haram kılar. Bunun üzerine bir adam; ”Çok küçük bir miktar olsa da mı Ey Allah’ın Rasulü?” dedi. Rasulullah ise cevaben; ”Misvak ağacından bir dal bile olsa” dedi.”
Sakın ola, saçma teviller ve çürük iddialar ile insanların mallarına karşı haddi aşıp haklarını hacz etmeyesin!!
Velev ki asi olsa bile, Müslümanın kanı ve malı hakkında asıl olan hüküm masum ve dokunulmaz olduklarıdır. Müslümanı, malını almayı helal saymak için en düşük şüphelerle tekfir etmekten çekinmeyenlere aldanma sakın!
Allah-u Teala’nın ”Araştırın” vasiyetini ve ”Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır” sözünü daima aklında tut. Ve yine hatırla ki; sen bu topraklara genişliği gökler ve yer olan cenneti elde etmek için çıkmıştın. O halde bu hedefini geçici dünya menfaati için zayi etme!
Allah Rasulü’nün şu sözünü de hatırla:
(الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ، وَالْمُؤْمِنُ مَنْ أَمِنَهُ النَّاسُ عَلَى دِمَائِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ ” متفق عليه)
”Müslüman, diğer Müslümanların dilinden ve ne yapacağından güven duydukları kimsedir. Mü’min ise: Tüm insanların kanları ve malları hakkında kendisinden güven duydukları kimsedir.”
Ey sadık kardeşim! Kuşkusuz burada sahip olduğumuz şey sadece tek bir ruhtur. O halde biat ettiğin kişiye körü körüne itaat ederek ruhunla kumar oynama! O kişi, akıtmış olduğun kandan hesaba çekildiğin gün, Allah’tan gelecek bir cezaya karşı sana hiç bir fayda veremeyecek. Ve sen onu o gün sadece ”nefsim! nefsim!” diye bağırırken göreceksin.
Allah-u Teala şöyle buyurur:
(الْأَخِلَّاء يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَ)
”O gün; takvada yardımlaşanlar hariç, tüm dostlar birbirlerine düşman olacaklardır.”(Zuhruf-67)
Bil ki; bugün bir çok hamaset sahibi kimselerin şehadet eylemi diye isimlendirdiği ameliyelerin çoğu muhakkik alimlerin çizdikleri sınırdan taşmış ve şer’i deliller ile çizilen yolundan sapmıştır.
Bilakis bu ameliyeler, Allah’ın kanunlarına tecavüz ederek cehenneme doğru yol almış ve masumların kanlarını yalar hale gelmiştir.
Senin sadece bir tane ruhun var, o halde onu nerede harcayacağını bil. Ve o ruh; bedenden çıkıp gittikten sonra, kendini başka daha isabetli bir yerde patlatmak için seçim yapasın diye dünyaya asla dönemeyecek. Orası hiç bir kaçışın olmadığı bir yerdir. Ne bir fırsat vardır, ne bir haz ne de kaçış…
Senden, mücahitlerin merkezlerinde, Müslümanların bulunduğu mekanlarda, onların toplandığı yerlerde ve pazarlarının kurulduğu yerlerde kendini patlatmayı istediklerinde sakın kabul etmeyesin! Çünkü böyle bir durumda yaptığın ne cihad olur ne de istişhad… Bilakis böyle bir şey düşmanlık ve cürüm olur.
Bil ki; güvenilir mücahit alimlerimiz, bu tür ameliyelere sadece zaruret halinde cevaz vermişlerdi; ki bu da, külli anlamda kesin ve hakiki bir zararı def etmenin başka türlü bir imkanı bulunmadığı zamanlardır. Böyle bir durumda bu zarar uzaklaştırılmadığı zaman İslam’a ve Müslümanlara daha büyük zararı olur.
(Durum bu iken) O halde nasıl olur da zaruri olsun veya olmasın her durumda saatli bir bomba ile kendini patlatmayı caiz görürsün?! Ya da masum mümin ve Müslüman ruhların yaşamlarına son verir, mücahitlerin istasyonlarını patlatırsın?
Bu ve benzeri konularda kör taklitten sakın! Ve sahiheynde gelen şu hadisi hatırla:
(إنما الطاعة في المعروف)
”İtaat sadece iyilikte olur.”
İmam Ahmed’in müsnedinde ise şöyle bir hadis var:
(لا طاعة لمخلوق في معصية الله عز وجل)
”Allah’a isyanda yaratılanlara itaat olmaz.”
Bocalama içinde olan bir mukallit değil, aziz bir mücahit olduğunu hatırla. Varmak istediğin ve düşlediğin hedefi iyi belle. Eğer Allah’ı ve ahiret yurdunu arzuluyorsan sakın (senin amelin üzerine) elini ovuşturanlar ve batıla dalanlar seni kandırmasınlar.
( تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَ فَسَادًا وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ )
”İşte ahiret yurdu. Biz onu, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak ve büyüklük taslamak istemeyenlere tahsis ederiz. Mutlu son ise kuşkusuz takva sahiplerinindir.”(Kasas-83)
Çok değerli kardeşim. Hepimiz hilafet, şeriat ile hükmeden bir devlet, bu devleti ikame etmek ve sancağını yüceltmek amacı ile yapılıcak cihadı arzulamaktayız. Fakat (bu arzulama) iddiaları, (fitnenin ortaya çıktığı) bu sahalarda yalancıyı doğrudan ayırt eden delillere muhtaçtır.
Bu, şeriatın hükmünün hevaya ters düştüğü zamanlarda daha net ortaya çıkar. Böyle bir zamanda her kim şeriatın hükmünden yüz çevirirse, velev ki yüzlerce kişi onun hakkında güzel konuşsunlar, binlerce kişi alkış tutsunlar veya tebaları onunla gurur duysunlar; kesinlikle böyle bir kimse sadıklardan olamaz.
Kuşkusuz sen tevhid üzere yetiştin, onu ikame etmek için davetlerde bulunup cihad ettin. O halde kesinlikle Allah’ın razı olduğu vech ile şeriata muhakemeden yüz çevirenlere müsamahalı da davranmamalısın; veya her ne kadar parlasa,yaldızlı sözler söylerse söylesin onunla gurur da duymamalısın. Önce (uygulamayı iddia ettikleri) şeriatı kendi nefislerine tatbik etsinler!
Yüce Allah şöyle buyurur:
(وَإِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِنْهُمْ مُعْرِضُونَ (*) وَإِنْ يَكُنْ لَهُمُ الْحَقُّ يَأْتُوا إِلَيْهِ مُذْعِنِينَ (*) أَفِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ أَمِ ارْتَابُوا أَمْ يَخَافُونَ أَنْ يَحِيفَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَرَسُولُهُ بَلْ أُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ (*) إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ)
”Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Rasulüne çağrıldıklarında içlerinden bir grubun hemencecik yüz çevirdiklerini görürsün. Eğer hak kendilerinin olsaydı boyun eğerek muhakemeye gelirlerdi zaten.
Onların kalplerinde hastalık mı var? Şüphe mi ediyorlar yoksa Allah ve Rasulünün onlara haksızlık etmelerinden mi çekiniyorlar? Hayır! Bilakis bunlar zalimdirler (O yüzden muhakemeye gelmiyorlar).
Müminlere gelince; onlar, Allah’a ve Rasulüne aralarında hükmetmesi için çağrıldıklarında sözleri, ” işittik ve itaat ettik” olur. İşte kurtuluşa erenler bunlardır.’ (Mü’minun- 48-51)
Ey sadık kardeşim! Eğer olur da ayakların seni, bazı riddet hükümetleri ile ittifak içinde olan, onlara hizmet edip programları çevçevesinde yürüyen, onların cahiliye sancağını daglalandırıp emirlerini uygulamak için işaret bekleyen ve gayri şer’i bilakis şirk hedefleri için çabalayan gruplara katılmaya doğru yöneltirse derhal geri dön ve bu doğrultuda bir adım bile daha öne atma.!!
Çünkü beldende ailen ile oturman, bu tür sancakların altında ve böyle grupların içinde kurşun sıkmandan veya onların hedeflerine hizmet eden bir tek adım bile olsa atmandan daha hayırlıdır.
Eğer evinden ayrılman Allah için, cihadın da onun yolundaysa o halde bu, böyle yaparak değil sadece dinin tümü Allah’ın olması ve onun kelimelerinin yüce olması için olursa olur.
Allah-u Teala der ki:
(وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ)
”Onlarla fitne kalmayıncaya ve yeryüzünde dinin tümü Allah ın oluncaya kadar savaşın.”(Enfal-39)
Buhari’de Said İbn Cubeyr’den şöyle dediği nakledilir:
(خرج علينا ابن عمر فرجونا أن يحدثنا حديثا حسنا . قال : فبادرنا إليه رجل، فقال : يا أبا عبد الرحمن، حدثنا عن القتال في الفتنة، والله يقول : وقاتلوهم حتى لا تكون فتنة . فقال : هل تدري ما الفتنة ؟ ثكلتك أمك، إنما كان محمد يقاتل المشركين، وكان الدخول في دينهم فتنة، وليس بقتالكم على الملك)
Bir gün Ömer(r.a.) çıkageldi. Bize güzel bir söz söylemesi için umut içinde olduk. Aniden başka biri bizden daha hızlı davranarak ona; ”Ey Ebu Abdurrahman, bize kıtal ve fitnelerden söz et. (Çünkü) Allah teala ”onlarla fitne kalmayıncaya kadar savaşın” diye buyurmaktadır.” dedi.
Bunun üzerine o da: ”Sen fitnenin ne olduğunu biliyormusun? Annesi düşüresice! Muhammed(sav) müşriklerle savaşıyordu ve fitne; onların dinine girmek oluyordu. Yoksa sizin mülk (hükümranlık) üzere savaşınız değil.” diye cevapladı.
Ebu Musa (r.a.)’dan şöyle nakledilir:
(سئل رسول الله صلى الله عليه وسلم عن الرجل : ” يقاتل شجاعة، ويقاتل حمية ويقاتل رياء . أي ذلك في سبيل الله ؟ فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم : من قاتل لتكون كلمة الله هي العليا، فهو في سبيل الله)
”Allah Rasulüne ”(Cesaret sahibi denilsin diye) cesurca, asabiyet için ve riya için savaşan kişi(ler)den hangisinin Allah yolunda olduğu hakkında soru soruldu. Bunun üzerine Rasulullah: ”Her kim sadece Allah’ın kelimeleri yüce olsun diye savaşırsa işte o Allah yolunda olmuş olur” diye cevapladı.”
Gözlerini sancağa dik, amacın hakkında derince düşün ve yalakalık yapıp birilerine şirin görünmekten de sakın!
Aynı zamanda; yakınlarını yaralamaktan, düşmana düşmanı üzerine şahitlikten, kuralsız kaidesiz ve düşüncesizce haksız ithamlar yaymaktan ve insanları sarih deliller olmaksızın küfür ve riddet ile suçlamaktan kaçın!
Kardeşleri hakkında hüsnü zan beslediği için veya falan cemaata güvendiği için onların hata yapmalarını imkansız görüp kör bir taklit ile insanları tekfir edip katledene karşı da dikkatli ol!
Şunu bil ki; artık içinde bulunduğunuz sahada maalesef heva ile amel etme çoğalmış, düşmanlıklar ve ayrılıklar yayılmış, Allah’ın hududları aşılmış ve tüm kutsallar çiğnenerek tertemiz kanlar haksız yere akıtılmıştır.
Herkes kendi nefsini kurtarmak için gerekçeler sunacak. Allah teala ona sözlerinden ve amellerinde sorucak. Sakın sen de dövünerek, ”bilmiyorum ya Rabbi, bir takım insanların söyledikleri şeyler doğrultusunda öldürdüm” diyerek cevap verenlerden olma!”
O zaman da sana; ”Bilakis sen bilmiş, okumuş ve doğruyu yanlıştan ayırt etmiştin. O halde üzerinde yetiştiğin ve kaynağından beslendiğin şu asil nebevi menhecten (kendini kurtarmak) için delil ara bakalım!” denir.
Dinin en büyük ve en tehlikeli konusu olan tekfir ve üzerine terettüp eden kan ve malı helal kılma, boyunları vurma ve bedenleri yakıp parçalama konusunda taklitçilikle hayatını sonlardırmaktan sakın!
Sahih’te geçen hadise göre:
(لزوال الدنيا أهون على الله من قتل رجل مسلم)
”Dünyanın yok olması Allah’a bir müslümanın katledilmesinden daha hafiftir.” diye buyrulmuştur.
İbn-i Ömer(r.a.)’den nakledildiğine göre o şöyle demiştir:
( إن من ورطات الأمور التي لا مخرج منها لمن أوقع نفسه فيها سفك الدم الحرام بغير حله)
Kişinin yakasını kurtaramadığı çıkmazlardan birisi, helal olmaksızın döktüğü kan hakkındadır.
Sakın bu kapılardan birinden bile geçme! Ve eğer bir gün bunlardan birini işleme hatasına düşersen, derhal uzaklaşarak tevbe et! Dirhem ve dinarın değil, bilakis iyilik ve kötülüğün geçerli olacağı gün gelmezden evvel haklarını sahiplerine iade et!
Masiyet üzere ısrar edip daha büyük bir masiyet işlemekten sakın!
Bundan tevbe et ve pişmanlık ve tevbenin fayda etmeyeceği gün gelmezden evvel bu amellerden uzaklaş! Ya da hakikatlerın ortaya çıktığı ve iş işten geçtiği gün geldiğinde sahadan ayrılmaya karar verirsin ancak senin bu tevben alimlerin de dediği gibi iflas edenin tevbesi gibi faydasız olur!
Ey sadık kardeşim! Şüphe yok ki bir çok sancağın sapkınlığı ve batıllığına rağmen günümüz Suriyesinde tıpkı senin gibi diğer grupların çatısı altında bulunan başkaları da var.
Bununla beraber ben sana ”kesinlikle bugün Biladu’ş Şam’da cihad yoktur” diyemem. Bundan Allah’a sığınırım. Aynı şekilde ”meydanda bugün temiz bir sancak yoktur” da diyemem. Asla!
Kuşkusuz Allah’ın vaadi gelinceye kadar kendilerini yardımsız bırakanların bu hareketlerinin kendilerine zarar veremeyeceği bir taife cihad işinde devam edecektir. Sadık (doğru) ve masduk ( doğrulanmış) Rasül’ün bildirdiği gibi…
Allah-u Teala şöyle buyurur:
(قُلْ هَٰذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ ۚ عَلَىٰ بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي ۖ وَسُبْحَانَ اللَّهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ)
”İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana tabi olanlar basiretle buna çağırırız. Allah tüm yakışmayan sıfatlardan münezzehtir ve ben asla müşriklerden de değilim.”(Yusuf-108)
Fakat ben sana gittiğin yolu iyice bellemeni söylüyorum. Allah-u Teala’dan Müslümanların dini, cihadı ve kanları konusunda kork! Allah’ın emrini yerine getiren, ne ifrata ne de tefrite meyletmeyen taifeyi araştır.
İyici öğren, araştır, delillendir ve yüzüstü giden kör bir taklitçi olarak öldürmek, kesmek,mallarını gasp etmek ve Allah’ın dinine batılı karıştırmak sureti ile Müslümanların cihadını ifsad etme!
Yine bırak Müslümanlardan kerih duyanları, Allah’ın hükmünün yeryüzüne yerleşmesini istemeyen grupları dost edinip onlara asker bile olma!
Ve son olarak; Allah-u Teala’ya seni, düşmanlarına karşı şeriatın koruyucusu ve askeri yapması ve tertemiz pak sancağı yüceltmen konusunda hakka iletmesi için yalvara yakara dua et! Zira öyle bir zamandayız ki; dinin hedef haline getirilmiş, onu bozmak, ondan saptırmak ve batılı karıştırmak için bir çokları cahil uşaklarından müteşekkil düşmanlar, birbirlerini bu dinin aleyhine çağırmaktadırlar.
Allah-u Teala şöyle buyurur:
(وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَإِنَّ اللَّهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَ)
”Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah, ihsan edenlerle beraberdir.” (Ankebut-69)
Kudsi bir hadiste geçtiği üzere Allah-u Teala şöyle buyurur:
(ياعبادي كلكم ضال إلا من هديته فاستهدوني أهدكم)
”Ey kullarım benim hidayete erdirdiğim dışında hepiniz dalalettesiniz. O halde benden hidayet dileyin ki ben de sizi hidayete erdireğim.”
Ebu Muhammed el Makdisi/Şevval-1435
Tercüme: Ebu’l Hasan Mehmed
Ümmet-i İslam / Özel Haber