Bismillah…
Bir amelin küfür, yapanın da kafir olduğunu söylemek; genel mutlak bir hükümdür. Bu sözden o ameli yapan herkesin şart ve engeller gözetilmeden istisnasız muayyen olarak kafir olduğunu anlamak nasıl ki cehalet ise, aynı şekilde hiç kimsenin kafir olmayacağını ve tekfir şartların hiç kimse üzerinde tahakkuk etmeyeceğini anlamak da aynı şekilde cehalettir.
Ebu Muhammed Makdisi, Cerablus’ta tağutlarla işbirliği yapanların amelinin küfür olduğunu söylemesini nasıl ki birilerinin, onun, işbirliği yapanların alayını muayyen olarak tekfir ettiğini anlaması hataysa, aynı şekilde bugün yaptığı açıklamalardan başka birilerinin; sanki onun, o şahıslardan hiçbirinin aslen hiç tekfir edilmeyeceklerini anlaması da hatadır.
Dolayısıyla bugün yaptığı açıklamaları;
“Makdisi işbirliği yapanları tekfir ettiği iftirasına cevap verdi”
diye başlık atarak sanki ilk sözünün aslen mutlak tekfiri bile içermeyen hükümsüz bir söz olduğunu ima edip paylaşanlar; aslında ilkinde mutlak tekfir yaptığı zaman bunu ayni tekfir olarak anlayanların hatasının birebir misline düşmüşlerdir.
Makdisi’nin dediği şudur; “Amel küfürdür ama, bundan o ameli yapanları istisnasız tekfir edeceğim anlamına gelmez.” Düzeltme kısmı sadece; “hükmün ayni olarak tüm katılımcılar hakkında şartlar ve engeller gözetilmeden tahakkuk edeceği zannı” hakkındadır.
Mutlak hükümler meselenin şeri hükmünü beyan etmek, yapanları korkutmak ve sakındırmak için muhakkak gereklidir.
Bizzat kendisi twitin devamında bunu açıkça şu sözleri ile ifade ediyor:
الزجر عن تعدي حدودالإسلام،والتشديدوالترهيب من تقحّم المكفرات
ديدن سلفنا وطريقةالعلماءالراسخين
“İslamın hudutlarını çiğnemekten alıkoymak için; küfre düşürücü amellere bulaşma konusunda sert davranıp korkutmak daima selefimizin ve rasih alimlerin yolu ve adeti olmuştur.”
Yani aslolan amelin batlığını beyan etmektir. Ta ki kimse o amele bulaşmasın.
Önce fiil hakkında mutlak hüküm verilir. Faile gelince bu; şartlar oluşmadan ve engeller kalkmadan her bir birey için derhal sabit olmaz.
Ancak ne var ki; Fiil hakkında hüküm verilince bu, söz konusu hükmün mutlak olarak failler hakkında da sabit olmasını gerektirir. Bu durumda nasıl ki Makdisi “bu amel riddettir dediğinde, failler de mürted olur” şeklinde anlaşılır. Problem olan bunu, ayni tekfir olarak herbir birey için lazımi kaçınılmaz bir hüküm olarak sanmakta hasıl olmaktadır.
Aynı şey oy kullanma hakkında da geçerli değil mi? Oy vermek küfür, oy verenler de kafir olur derken, oy veren herkesin muayyen olarak kafir olduğunu söylememizi gerektirir mi?
Bizzat Makdisi oy veren herkesin ayni olarak kafir olmasının gerekmediğini, bunun ancak şartların tahakkuk etmesi ve engellerin kalmasından sonra mümkün olacağını söylemiyor mu?
Düşünün ki birileri, Makdisi’nin oy vermeye küfür, oy verenlere de kafir demesinden;
“Makdisi oy veren herkesi istisnasız şartlar tahakkuk etmeden ayni olarak tekfir ediyor”,
şeklinde anlasa, buna itiraz olarak da Makdisi, sadece şeri hükmü ıtlak ettiğini, bundan muayyen olarak herkesin kafir olacağının lazım gelmeyeceğini söyleyerek genel hataya işaret etse; bir başkasının da buna mukabil olarak bu düzeltme maksatlı sözünü;
“Makdisi oy verenleri tekfir ettiği iftirasına cevap verdi” şeklinde anlayıp başlık atsa nasıl değerlendirirsiniz?
Hakikatte bu iki kesim, hata yapma konusunda aslında iki zıt kutubu temsil etmiş oluyorlar.
Hata yapma konusunda müttefikler ama hatanın vechi hakkında ihtilaf etmiş oluyorlar, başka hiçbir farkları yoktur. Biri ifrata kaçmıştı diğeri tefrite.
Makdisi’nin, şeri genel hükmün muayyen şahıs ve gruplar üzerinde tahakkukunun şartlara bağlı olduğunu söylemesinden o işi yapanların -ayni olarak değil dikkat edin- mutlak olarak tekfir edilmeyeceklerini anlamak da aynı şekilde ona yapılan bir iftira değil midir?
Peki Makdisi’nin oy meselesindeki düzeltme maksatlı sözünden; “Makdisi oy verenleri tekfir ettiği iftiralarına cevap verdi” tarzında bir sonuç çıkartılabilir mi?
Bir alim “bu amel küfürdür, irtidattır” dediğinde bu sözü ile o ameli yapanları her ne kadar muayyen olarak tekfir ettiği anlaşılmasa da, muhakkak mutlak olarak tekfir ettiği hükmü çıkar.
Muayyen olarak demiyorum, dikkat edin mutlak olarak diyorum. Genel şeri hükümler “Bu amel küfürdür yapanlar da kafirdir” tarzında ıtlak edilir. Tıpkı Kuran’ın mahluk olduğu sözünün yaygın olduğu dönemlerdeki mutlak tekfirler gibi.
Bu yüzden onun Cerablus hakkındaki fetvasını ben, “Katılımcıları tekfir ediyor” şeklinde verdim. Bana itimad eden kardeşler de bunu bu şekilde paylaştılar. Sorumluluk bende olduğundan açıklama da bana düşüyor.
Devam edicek olursak; Makdisi’nin bugünkü açıklamaları İSTİSNASIZ ayni tekfir ettiğini anlayanların hatalarını düzeltmeye yönelikti, yoksa mutlak tekfir yaptığına değil.
Bu açıdan bu arkadaşlar başlığı;
“Makdisi işbirliği yapanları tekfir ettiği iftirasına cevap verdi” tarzında değil,
“Makdisi İşbirliği yapanları İSTİSNASIZ tekfir ettiği iftirasına cevap verdi”
şeklinde yapsalardı ancak doğru olurdu.
Çünkü Makdisi’nin Cerablus operasyonuna katılanlardan tağutların her dediğini emireri gibi tereddütsüz yerine getirenlerin tağutun yardımcısı olduklarını, dolayısıyla bu gibilerinin hükmünün onlar gibi olduğunu söyleyerek tekfir ettikleri var.
Aynı twit altında tekfir edileceklerle edilmeyecekleri kategorilere ayırarak şöyle devam ediyor;
ففي هؤلاء من هو فعلا نصير لطاغوت خارجي أينما يوجهه يتوجه؛ فحكمه حكم أنصارالطواغيت
“Bunların arasında bulunanlardan kimileri fiili olarak dış tağutların yardımcılığını yapar. Tağut onu nereye sevketse itaat ederek itirazsız oraya gider. Böylelerinin hükmü tağutların dostlarının hükmü gibidir.”
Tağutların destekçilerinin hükmünün ne olduğunu konusunda Makdisi’nin ne düşündüğünü, onun eserlerini okuyanlar bilir.
Bu ifadede durumu böyle olanları tekfir etmiyor mu?
O halde “Makdisi İşbirliği yapanları tekfir ettiği iftirasına cevap verdi” sözü bizzat Makdisi’ye iftira değilde nedir?
Devamen;
وفيهم متأول يتلقى دعما ويدعي أنه لايلتزم بتوجيه الداعم
“Onlardan kimi tevil yaparak destek veren tağutların arzularına hizmet etmediğini iddia ederek destek alır.”
Yine devamında;
وفيهم من يقاتل لدفع صائل عن نفسه وأهله ويستدل بكلام علماءبجواز الإستعانةعلى باغٍ دفعا لظلمه،
وإبطالنا لهذا لايعني تكفير من خالفنا فيه
“Onlardan kimi de var ki; ailesine ve nefsine yapılan saldırı durumlarında zulmü defetmek için haddi aşanlara karşı kafirden de olsa destek alınabileceğine dair alimlerin fetvalarına tutunur.
Bizim bu durumları reddetmemiz bu konuda bize karşı gelenleri tekfir ettiğimiz anlamına gelmez.”
Görüldüğü gibi Makdisi, hükümleri vakıaya tatbik konusunda tafsilat olduğunu, kiminin kafir, kiminin de tevilci olabileceğini ifade etmiştir.
Durumu ilk birinci şıktaki gibi olanların hükmünün kafir, diğer iki şıktaki gibi olanların ise tevilci olabileceklerini belirtmiştir.
Şimdi bu ifadeler nerede, meseleyi sanki hiçbirini tekfir etmiyormuş gibi lanse edenlerin; “Makdisi işbirliği yapanları tekfir ettiği iftirasına cevap verdi” sözleri nerede?
Ben yine sözümün arkasındayım. Makdisi Cerablus’ta tağutlarla işbirliği yapanları tekfir ediyor sözümün; “oy verenleri tekfir ediyor” sözümüzden hakikatte hiçbir farkı yoktur.
Aksini söyleyenlerin, “Makdisi oy verenleri de tekfir etmiyor” şeklinde bir sözü söylemeleri lazım gelir. Söyleyeceklerim bu kadar.
Yazan: @ebusalep
Ümmet-i İslam
Bir amelin küfür, yapanın da kafir olduğunu söylemek; genel mutlak bir hükümdür. Bu sözden o ameli yapan herkesin şart ve engeller gözetilmeden istisnasız muayyen olarak kafir olduğunu anlamak nasıl ki cehalet ise, aynı şekilde hiç kimsenin kafir olmayacağını ve tekfir şartların hiç kimse üzerinde tahakkuk etmeyeceğini anlamak da aynı şekilde cehalettir.
Ebu Muhammed Makdisi, Cerablus’ta tağutlarla işbirliği yapanların amelinin küfür olduğunu söylemesini nasıl ki birilerinin, onun, işbirliği yapanların alayını muayyen olarak tekfir ettiğini anlaması hataysa, aynı şekilde bugün yaptığı açıklamalardan başka birilerinin; sanki onun, o şahıslardan hiçbirinin aslen hiç tekfir edilmeyeceklerini anlaması da hatadır.
Dolayısıyla bugün yaptığı açıklamaları;
“Makdisi işbirliği yapanları tekfir ettiği iftirasına cevap verdi”
diye başlık atarak sanki ilk sözünün aslen mutlak tekfiri bile içermeyen hükümsüz bir söz olduğunu ima edip paylaşanlar; aslında ilkinde mutlak tekfir yaptığı zaman bunu ayni tekfir olarak anlayanların hatasının birebir misline düşmüşlerdir.
Makdisi’nin dediği şudur; “Amel küfürdür ama, bundan o ameli yapanları istisnasız tekfir edeceğim anlamına gelmez.” Düzeltme kısmı sadece; “hükmün ayni olarak tüm katılımcılar hakkında şartlar ve engeller gözetilmeden tahakkuk edeceği zannı” hakkındadır.
Mutlak hükümler meselenin şeri hükmünü beyan etmek, yapanları korkutmak ve sakındırmak için muhakkak gereklidir.
Bizzat kendisi twitin devamında bunu açıkça şu sözleri ile ifade ediyor:
الزجر عن تعدي حدودالإسلام،والتشديدوالترهيب من تقحّم المكفرات
ديدن سلفنا وطريقةالعلماءالراسخين
“İslamın hudutlarını çiğnemekten alıkoymak için; küfre düşürücü amellere bulaşma konusunda sert davranıp korkutmak daima selefimizin ve rasih alimlerin yolu ve adeti olmuştur.”
Yani aslolan amelin batlığını beyan etmektir. Ta ki kimse o amele bulaşmasın.
Önce fiil hakkında mutlak hüküm verilir. Faile gelince bu; şartlar oluşmadan ve engeller kalkmadan her bir birey için derhal sabit olmaz.
Ancak ne var ki; Fiil hakkında hüküm verilince bu, söz konusu hükmün mutlak olarak failler hakkında da sabit olmasını gerektirir. Bu durumda nasıl ki Makdisi “bu amel riddettir dediğinde, failler de mürted olur” şeklinde anlaşılır. Problem olan bunu, ayni tekfir olarak herbir birey için lazımi kaçınılmaz bir hüküm olarak sanmakta hasıl olmaktadır.
Aynı şey oy kullanma hakkında da geçerli değil mi? Oy vermek küfür, oy verenler de kafir olur derken, oy veren herkesin muayyen olarak kafir olduğunu söylememizi gerektirir mi?
Bizzat Makdisi oy veren herkesin ayni olarak kafir olmasının gerekmediğini, bunun ancak şartların tahakkuk etmesi ve engellerin kalmasından sonra mümkün olacağını söylemiyor mu?
Düşünün ki birileri, Makdisi’nin oy vermeye küfür, oy verenlere de kafir demesinden;
“Makdisi oy veren herkesi istisnasız şartlar tahakkuk etmeden ayni olarak tekfir ediyor”,
şeklinde anlasa, buna itiraz olarak da Makdisi, sadece şeri hükmü ıtlak ettiğini, bundan muayyen olarak herkesin kafir olacağının lazım gelmeyeceğini söyleyerek genel hataya işaret etse; bir başkasının da buna mukabil olarak bu düzeltme maksatlı sözünü;
“Makdisi oy verenleri tekfir ettiği iftirasına cevap verdi” şeklinde anlayıp başlık atsa nasıl değerlendirirsiniz?
Hakikatte bu iki kesim, hata yapma konusunda aslında iki zıt kutubu temsil etmiş oluyorlar.
Hata yapma konusunda müttefikler ama hatanın vechi hakkında ihtilaf etmiş oluyorlar, başka hiçbir farkları yoktur. Biri ifrata kaçmıştı diğeri tefrite.
Makdisi’nin, şeri genel hükmün muayyen şahıs ve gruplar üzerinde tahakkukunun şartlara bağlı olduğunu söylemesinden o işi yapanların -ayni olarak değil dikkat edin- mutlak olarak tekfir edilmeyeceklerini anlamak da aynı şekilde ona yapılan bir iftira değil midir?
Peki Makdisi’nin oy meselesindeki düzeltme maksatlı sözünden; “Makdisi oy verenleri tekfir ettiği iftiralarına cevap verdi” tarzında bir sonuç çıkartılabilir mi?
Bir alim “bu amel küfürdür, irtidattır” dediğinde bu sözü ile o ameli yapanları her ne kadar muayyen olarak tekfir ettiği anlaşılmasa da, muhakkak mutlak olarak tekfir ettiği hükmü çıkar.
Muayyen olarak demiyorum, dikkat edin mutlak olarak diyorum. Genel şeri hükümler “Bu amel küfürdür yapanlar da kafirdir” tarzında ıtlak edilir. Tıpkı Kuran’ın mahluk olduğu sözünün yaygın olduğu dönemlerdeki mutlak tekfirler gibi.
Bu yüzden onun Cerablus hakkındaki fetvasını ben, “Katılımcıları tekfir ediyor” şeklinde verdim. Bana itimad eden kardeşler de bunu bu şekilde paylaştılar. Sorumluluk bende olduğundan açıklama da bana düşüyor.
Devam edicek olursak; Makdisi’nin bugünkü açıklamaları İSTİSNASIZ ayni tekfir ettiğini anlayanların hatalarını düzeltmeye yönelikti, yoksa mutlak tekfir yaptığına değil.
Bu açıdan bu arkadaşlar başlığı;
“Makdisi işbirliği yapanları tekfir ettiği iftirasına cevap verdi” tarzında değil,
“Makdisi İşbirliği yapanları İSTİSNASIZ tekfir ettiği iftirasına cevap verdi”
şeklinde yapsalardı ancak doğru olurdu.
Çünkü Makdisi’nin Cerablus operasyonuna katılanlardan tağutların her dediğini emireri gibi tereddütsüz yerine getirenlerin tağutun yardımcısı olduklarını, dolayısıyla bu gibilerinin hükmünün onlar gibi olduğunu söyleyerek tekfir ettikleri var.
Aynı twit altında tekfir edileceklerle edilmeyecekleri kategorilere ayırarak şöyle devam ediyor;
ففي هؤلاء من هو فعلا نصير لطاغوت خارجي أينما يوجهه يتوجه؛ فحكمه حكم أنصارالطواغيت
“Bunların arasında bulunanlardan kimileri fiili olarak dış tağutların yardımcılığını yapar. Tağut onu nereye sevketse itaat ederek itirazsız oraya gider. Böylelerinin hükmü tağutların dostlarının hükmü gibidir.”
Tağutların destekçilerinin hükmünün ne olduğunu konusunda Makdisi’nin ne düşündüğünü, onun eserlerini okuyanlar bilir.
Bu ifadede durumu böyle olanları tekfir etmiyor mu?
O halde “Makdisi İşbirliği yapanları tekfir ettiği iftirasına cevap verdi” sözü bizzat Makdisi’ye iftira değilde nedir?
Devamen;
وفيهم متأول يتلقى دعما ويدعي أنه لايلتزم بتوجيه الداعم
“Onlardan kimi tevil yaparak destek veren tağutların arzularına hizmet etmediğini iddia ederek destek alır.”
Yine devamında;
وفيهم من يقاتل لدفع صائل عن نفسه وأهله ويستدل بكلام علماءبجواز الإستعانةعلى باغٍ دفعا لظلمه،
وإبطالنا لهذا لايعني تكفير من خالفنا فيه
“Onlardan kimi de var ki; ailesine ve nefsine yapılan saldırı durumlarında zulmü defetmek için haddi aşanlara karşı kafirden de olsa destek alınabileceğine dair alimlerin fetvalarına tutunur.
Bizim bu durumları reddetmemiz bu konuda bize karşı gelenleri tekfir ettiğimiz anlamına gelmez.”
Görüldüğü gibi Makdisi, hükümleri vakıaya tatbik konusunda tafsilat olduğunu, kiminin kafir, kiminin de tevilci olabileceğini ifade etmiştir.
Durumu ilk birinci şıktaki gibi olanların hükmünün kafir, diğer iki şıktaki gibi olanların ise tevilci olabileceklerini belirtmiştir.
Şimdi bu ifadeler nerede, meseleyi sanki hiçbirini tekfir etmiyormuş gibi lanse edenlerin; “Makdisi işbirliği yapanları tekfir ettiği iftirasına cevap verdi” sözleri nerede?
Ben yine sözümün arkasındayım. Makdisi Cerablus’ta tağutlarla işbirliği yapanları tekfir ediyor sözümün; “oy verenleri tekfir ediyor” sözümüzden hakikatte hiçbir farkı yoktur.
Aksini söyleyenlerin, “Makdisi oy verenleri de tekfir etmiyor” şeklinde bir sözü söylemeleri lazım gelir. Söyleyeceklerim bu kadar.
Yazan: @ebusalep
Ümmet-i İslam