Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Şeyhu'l İslam İbn Teymiyye: Mûtezile - Kaderiyye Eleştirisi

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Şeyhulislam İbn Teymiyye: Mu'tezile - Kaderiyye Eleştirisi



Kaderiyenin, sahabe döneminin sonlarına doğru ortaya çıktığını söyleyen İbn Teymiyye aslında bu grubu ayrı ele almaktadır. (İbn Teymiyye, Mecmû’etu’l-Fetava, 3/126, 8/228, Minhacu’s-Sünne, 1/308 )

Genellikle Mu'tezile ile beraber ele alındığı için bu iki ekolü birlikte ele almak uygun olacaktır. Bununla beraber İbn Teymiyye, Kaderî anlayışı farklı gruplarla ilişkilendirmiş ve bazı ekolleri doğrudan bu isimle anmıştır.
Kader konusundaki tartışmalar, esasında çok derin olup bütün insanlar ve dinler arasında süregelmiştir. Rasulullah hayatta iken bile bazı sahabenin kader hakkında konuştuğunu ve Rasulullah bu kimselere çok sert bir tepki vererek insanları bu tür tartışmalardan men etmiştir. (Tirmizi,Sünen-i Tirmizi, Kitabul kader, bab:1, Sünen-i İbn Mace, kader, bab.10)


Daha sonra Mabed el-Cuhenî(ö.80/699) ve Gaylan ed-Dımışki(ö.126/763) bu konuda ilk tartışmaları başlatan kişiler olmakla beraber, tek başına bir fırka özelliğine olamamışlardır. Zamanla bunların kader anlayışı Mu'tezile tarafından sistemli bir hale getirilmiştir. (Ebu Zehra, mezhepler tarihi, s.137-139; Işık, Kemal, Mu'tezilenin doğuşu ve kelami görüşleri, Ankara-1967, s. 18 )

Kaderiyye, mahlûkat için başka yaratıcılar araması ve Allah’tan ayrı olarak kula yaratıcılık vasfı kazandırması sebebiyle şirk ve ta’tiliçinde görünmektedir. Çünkü ta'til her türlü inkârın temelidir. (İbn Teymiyye, Minhacu’s-Sunne, 3/278 )


Kaderiyye diye nitelendirilmenin, Hasan el-Basrî(d.21/641-ö.110/728)’nin dersi halkasında büyük günahla ilgili yöneltilen soruya verilen cevab ile ilişkili olduğu ve bu yaklaşımın Mu'tezile tarafından paylaşıldığı bilinmektedir. (İbn Teymiyye, Mecmû’etu’l-Fetava, 13/37-38)

Ancak bu ismin Mu'tezile’ye ne zaman verildiği kesin olarak bilinmemektedir. (Fazlur-Rahman, İslâm , sf: 109)

Mu’tezile’ Kur'an’ı dil sistemi içerisinde kendi görüşlerine göre yorumlayıp te'vil etmektedirler. Bunun sebebi de onların Kur'an hakkındaki bilgilerinin az olmasıdır. Resul’ün getirmiş olduğu dini hükümlerden habersiz olup güvenilir ravilerin rivayet ettikleri hâdislere itimad etmemekte, sahabe, tabiin ve imamların görüşlerini önemsememektedirler. İbn Teymiyye, Mu’tezile’nin, sünnet ve icmayı devre dışı bıraktıklarını kaydetmektedir. Onların güvendikleri tek kaynak kendi akıllarıdır. Lügat ilmine çok önem vermekte ve Kur’an’ı sadece kelimelerin lügat anlamlarına bağlı kalarak anlamaya çalışmaktadırlar. Rivayet yoluyla yapılan Kur'an tefsirlerin yerine edebî eserlere, kendi imamlarının yazdıkları kelâm kitaplarına, felsefe ve dil çalışmalarına itibar etmektedirler. Kur'an ve hadis ilimlerine iltifat etmez ve nasslardan yüz çevirmektedirler. Çünkü onlara göre nass, ilim ifade etmemekte, bedihi olan şeyler ilim ifade etmektedir. (İbn Teymiyye, Der’u Tearuzi’l-Akli ve’n-Nakl, 2/16; 7/32; Mecmû’etu’l-Fetava, 7/119,290, Minhacu’s-Sünne, 3/463)

İbn Teymiyye’ye göre, Mu’tezile’nin metodu incelendiğinde, kullandıkları yöntemin nasslara aykırı olan usûlleri içerdiği ve tutarsız akla dayandığı görülecektir. Ortaya koydukları usûl ile ne din düşmanlarının önünün kesebilmişler ne de Ehl-i Sünnete yardımda bulunabilmişlerdir. ‘Usûlu’l-Hamse’ adı altında formüle ettikleri prensipleri tutarsızlıklarla doludur. İlâhî sıfatların inkârına, Allah’ın ahirette müminler tarafından görüleceğinin reddine ve Kur’an’ın yaratılmış olduğu iddiasına tevhid demekte ve kendilerini de ‘tevhid ehli’ olarak tanımlamaktadırlar. Kendilerine ‘muvahhid’ mezheblerine ‘muvahhidler mezhebi’ ilimlerine ‘tevhid ilmi’ demeleri boş bir iddia olup onların tevhidleri ‘telhid/sapma’dır. Çünkü onlar, Allah’ın isim ve sıfatlarında yanlış yola girmiş ve haktan sapmışlardır.
Mu’tezile’nin tevhid anlayışı Rasulullah’ın öğrettiği tevhid olmadığı gibi ashabın da tevhid görüşü değildir. (İbn Teymiyye, Mecmû’etu’l-Fetava, 5/176-177, 359-360; 8/258-259; Minhacü’s-Sünne, 2/100,243)


İbn Teymiyye’ye göre onlar kadimlerin çoğalması endişesiyle Hristiyanların kadimlerin çokluğu anlayışından/teslis kaçınmışlar fakat bu seferde Yahudilere meyl etmeden kendilerini kurtaramamışlardır. (İbn Teymiyye, Mecmû’etu’l-Fetava, 8/259)

Çünkü tecsim ve teşbih endişesinden dolayı Allah’ın sıfatlarını inkâr edib yalnızca Allah’ın isimlerini kabul etmeleri sebebiyle çelişkiye ve bocalamaya düşmüşlerdir. (İbn Teymiyye, Mecmû’etu’l-Fetava, 3/20; 6/45; 5/.359)

Bunun yanı sıra Mu'tezile, âlemde olup biten şeyleri Allah’ın dilemediğini veya alemde Allah’ın dilemediği şeylerin meydana geldiğini ve insanın fiillerini Allah’ın yaratmadığını iddia ederek adalet kavramını ispat için Allah’ın kudretini ve dilemesini inkâr etmekte ve buna da ‘adl’ demekte kendilerini de ‘adalet ehli’ olarak vasıflamaktadırlar. Fasık olan kimselerin ebedi olarak cehennemde kalacağı ve onlara şefaatin fayda vermeyeceği iddialarına va’d ve vaid demektedirler. Onlar, kaderi inkâr etmedeki anlayışlarından dolayı akıllarından kaynaklanan bir acziyettedirler.(İbn Teymiyye, Mecmû’etu’l-Fetava, 3/36, 103-104)

Buna rağmen Mu'tezile mensubları, te'vile çokca yönelmekte ve sırf akla güvenmektedirler. (Yazıcı, Muhammed, İbn Teymiyye’nin Ehl-i Bid’at Fırkalarına Bakışı, sf: 360)

Büyük günah işleyen kimsenin mümin mi kafir mi diye adlandırılacağı hususunda ve yaptıkları dikkate alındığında bu kimselerin âhiratte cennette mi yoksa cehennemde mi olacağı hususunda ki anlayışlarına el-Menzile beyne’l-Menzileteyn demektedirler. Devleti yönetenlere, haksızlıklara anında karşı durmayı ve onlarla mücadele etmeye ise ‘emr-i bi’l-ma’ruf ve’n-nehyi ani’l-munker’ demektedirler.

İbn Teymiyye’ye göre bu usûller, insanların çoğunu hidayete eriştirmemekte ve onların faydalarına, maksatlarına, arayışlarına, yönelişlerine, ihtiyaçlarına uygun da değildirler. Bu usûller, onları doğru yolda olmağa, itidal üzerinde bulunmaya, doğruluğa, isabetli davranışlara ve aşırılıklardan sakındırmaya yöneltmemektedirler. (İbn Teymiyye, Der’u Tearuzi’l-Akli ve’n-Nakl, 7/290; Mecmû’etu’l-Fetava, 13/98-99, 387-388)

Bu görüşler kitab ve sünnetten alındığı iddia edilen ama aslında Allah ve Rasul’unün maksatlarına aykırı olan bid'atlerdir. Bu sözler-iddialar kendilerinde ve imamlarında oluşan şubhelerden kaynaklanmaktadır. (İbn Teymiyye, Mecmû’etu’l-Fetava, 17/352)

İbn Teymiyye, Mu’tezile’nin felsefe etkisinde kaldığını düşünmekte ve bu etkilenmeyi ‘Mehanîsü’l-Felasife’ ifadesiyle nitelendirmektedir. Mu'tezile de Eş'arileri tesiri altına almıştır. Eş'ariler ihtiyari fiillerin Allah ile kaim olmadığınıileri sürerken aslında Mu’tezile’nin etkisinde kalmışlardır.

Bunu, Cuveynî(ö.478/1086) ve onu takip edenler kelâmcılarda görmek mümkündür. İbn Teymiyye bu bağlamda, Eş'ariliği Mu'tezile gibi davranmakla suçlamakta ve bu etkiyi ağır bir ifade olan ‘Mehanîsü’l-Mu'tezile’ ile de dile getirmektedir. (İbn Teymiyye, Mecmû’etu’l-Fetava, 6/359)

İbn Teymiyye, Mu’tezile’den bahsederken onları bulundukları yerler ve görüşleri çerçevesinde gruplandırmaktadır. Bu çerçevede o, ‘Basra Mu'tezilesi’, ‘Bağdat Mu'tezilesi’, ‘Cehmi-Kaderi Mu'tezile’, ‘Sıfatları isbat eden Mu'tezile’ gibi adlandırmalarla bazı değerlendirmelerde bulunmaktadır. (İbn Teymiyye, Der’u Tearuzi’l-Akli ve’n-Nakl, 1/214; 2/179,200,254; 3/371; 4/108)

Ancak müstakil olarak sadece Cahiziyyeden bahsetmekedir. (İbn Teymiyye, Der’u Tearuzi’l-Akli ve’n-Nakl, 7/354)


İbn Teymiyye, Mu'tezile’nin iddiaları bid'at içerse de onların arasında ilim ehli ve dindar kişiler olduğundan dolayı diğer fırkalardan üstün tutmaktadır. Halis kaderiyenin kitab ve sünnete daha yakın olduğunu belirtmektedir. (İbn Teymiyye, Mecmû’etu’l-Fetava, 3/357)

Mu’tezile’nin ehli sünnete dahil olduğunu bile söylemektedir. (İbn Teymiyye, Minhacü’s-Sünne, 6/379)
 
Üst Ana Sayfa Alt