A
Çevrimdışı
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Şeyhulislam ibni Teymiyye'ye zulüm ve iftira ile atılan ve nisbet edilen bir kitabın nisbetinin doğru olmadığının isbatı
Bu kısa risalemizde ise, Şeyhulislama nisbet edilen iki tane risaleden bahsedeceğiz:
Bir: er-Raddu Ala el-Bekri. Yani: Bekri'ye reddiye risalesi.
İki: er-Raddu Ala el-Bekri'nin talhisi. Bu risale ise bir öncekinin muhtasarıdır. Bunu toparlayan ise Hafız İbni Kesir'dir.
Bizlerde burada bu iki eserin nisbetinin batıl olduğundan genel manada bahsedeceğiz. Sebebide geçenlerde Şeyhulislam Muhammed bin Abdulvehhab'ın eserlerinde vuku bulan bazı tahrifleri geri çevirilmeyecek kadar kuvvetli deliller ile isbat ettikten sonra, birileri her hangi bir delil getirmediği halde o risalemize itirazda bulunmuştu. İtirazında Şeyuhlislamın Bekri'ye reddiyelerindeki bazı sözleri hakkında bana söz etmişti. Benimde bu risalem onun itirazının cevabı ve izahı olacaktır inşallah.
er-Raddu Ala el-Bekri adlı eserin tahrif olunduğunun isbatı
Meşhur olan ve her yerde dolaşan bu risalenin maalesef Şeyhulislam İbni Teymiyye'ye nisbetinde sorun vardır.
Bu eser Darulvatan baskısı ile, Abdullah es-Suheyli adlı muhakkikin tahkiki ile basılmıştır. Tahkik eden kişi gerçekten güzel bir çalışma yapmıştır.
Tahkiki yapan kişi kendiside er-Raddu Ala el-Bekri adlı eser hakkında şu iki meselede itirafta bulunmuştur:
Bir: Bütün nushaların başında eksiklikbulunmaktadır.
İki: Bütün el yazılı nushalar çok sonradan yazılmıştır!( Darulvatan bsk. 99.s.)
Derim ki: Bütün nushaların başında eksiklik olması, her birinin diğerinden nesh ettiğini ve kopyaladığını gösterir. Aslınında mechul olduğunu gösterir. Nasıl ki isbat edeceğimiz gibi inşallah.
Şimdide bu eserin el yazılı nushalarına bakalım:
Birinci nusha: Hicri olarak 1284.yılda yazılmıştır. Yani yaklaşık sadece yüz elli yıl önce!
İkinci nusha: Hicri olarak 1319.yılda yazılmıştır. Yani yaklaşık sadece yüz yıl önce!
Üçüncü nusha: Hicri olarak 1326.yılda yazılmıştır. Yani yaklaşık sadece yüz yıl önce!
Dördüncü nusha: Hicri olarak 1320.yılda yazılmıştır. Yani yaklaşık sadece yüz yıl önce! (Darulvatan bsk. 103.s.)
Derim ki: İşte bu dört nushanın hangi nushalardan nakledildiği hakkında her hangi bir bilgi yoktur. En fazla ilk nushadan nakledildiği tahmin ediliyor.
Kitabı tahkik eden kişi, nedense bazı nushalar bulduğunu, ama bu nushalara itimad etmediğini zikretmiştir. Çünkü içinde çok fazla zikredilmeyen şeyler olduğunu zikreder! (Darulvatan bsk. 103.s.)
İtimad etmediği nushalardan biriside şudur: Hicri olarak 1274.yılda yazılmıştır. Muhakkikin itirafı ile içinde bir çok sayfa zikredilmemiştir!
Derim ki: Bu değerli bilgiden sonra hiç kimse gelipte bu eserin günümüzde Şeyhulislamdan sabit olduğunu iddia edemez.
Şimdide bu eserin neden sabit olmadığını birkaç yönden isbat edelim inşallah:
Bir: Bu nusha günümüzde Şeyhulislamın yazısı ile yoktur. Talebelerinin yazısı ile de yoktur. Talebelerinin talebeleri olanların yazısı ile de hiçbir nusha yoktur. Bunların nushlarından kopya edilende hiçbir nusha yoktur!!!
İki: Bu nushalar sadece birkaç yüz yıldır yazılmıştır.
Üç: Bu son yüz yıllarda yazılan nushaların hangi nushalardan yazıldığı zikredilmemiştir. Şeyhulislamın hattındanmı nakledildi? Yoksa başkalarının nushalarındanmı?
Dört: Bu nushaların hemen hemen hepsi Tağut hükümetlerin kütüphanelerinden çıkmaktadır. Bu kişilerinde bu nushaları değiştirmeleri muhtemeldir.
er-Raddu Ala el-Bekri'nin talhisi
Asıl olarak bu muhtasarıda İmam Hafız İbni Kesir yazmıştır. Hocasının eserinin muhtasarını yazmıştır.
Darulvatan baskısı ile basılan er-Raddu Ala el-Bekri adlı eseri tahkik eden muhakkik Abdullah es-Suheyli, bu eserinin başında büyük çabalarından sonra, İbni Kesir'e nisbet edilen bu eserin nushalarını araştırmış ve adece üç tane el yazılı nushaya ulaşabilmiştir.
Bu üç nusha hakkındaki tafsilat şu şekildedir:
Birinci nusha: Bu nusha Hicri olarak 1330.yılda yazılmıştır.
Peki hangi mutemed nushadan nakledilmiştir?
Bilinmiyor! Bilinen sadece şudur: Demişkuş Şam'da güzel bir el yazılı nushadan nakledilmiştir!
Derim ki: Görüldüğü gibi hangi nushadan naklediği bilinmektedir. Bu durumda bu nushaya itibar edilemez.
Yalnız bu kitabı basan Guraba eleseriyye baskısının muhakkiki Muhammed Acal, bu nushadan söz ederken, bu nushanın Şatti sülalesinin kütüphanesinde bulunduğunu zikreder! Yalnız nasıl bulunduğunu, kimin bulduğunu zikretmez.
Ayrıca ilginç olanı, Şatti sülelesinin kütüphanesinde bulunan bu el yazısının, Hafız İbni Kesir'in tarih kitabından naklediği zikredilmiştir! Hafız İbni Kesir'in tarih eseride el-Bidaye ve en-Nihaye'dir. Bu eserde de Bekri'ye reddiye adlı eserden ismi dışında neredeyse hiç söz edilmemiştir! Bu garip sözde nushanın uydurma olduğuna delalet eden karinelerden birisidir.
Yine unutmayalım ki bu nusha Cidde'de, kral Abdulaziz üniversitesinde bulunmaktadır! Bu nushanın zaten bu kişilerin ellerinde bulunması, herşeyden önce nushada sorun olduğunu gösterir(Talhisu kitabıl istigase gurabauleseriyye bsk. 13.s. ve sonrasına bak).
İkinci nusha: Hicri olarak 1319.yılda kaleme alınmıştır. Hangi nushadan nakledildiği hakkında her hangi bir bilgi göremedim(Darulvatan bsk. 118.s.).
Üçüncü nusha: Bu nushanın ne zaman yazıldığı, kimin yazdığı hakkında muhakkik her hangi bir bilgi vermemiştir. Yalnız bu nusha ise diğer iki nushanın çok daha kısasıdır!( Darulvatan bsk. 119.s.).
Derim ki: İşte bu kitabında hali budur. Bu kitap hakkında da biraz önce zikrettiğimiz dört soruyu sormaktayız.
Bu eser sadece bu günlerde kaleme alınmıştır. Sahibine ulaştırılacak hiçbir senedi bulunmamaktadır.
Bundan sonra hiç kimse gelipte bu eserlerin Şeyhulislamdan sabit olduğunu iddia edip ondan nakil yapamaz. Bu dediğim geçmiş iki eser hakkında geçerlidir.
İşte bu zikrettiklerimiz kitabın genel olarak nisbeti hakkındadır.
Bu nedenle deriz ki: Bizler bu eserlerin içinde hakka, Kuran'a ve Sünnet'e uyan herşeyi alırız. Ama bunlar dışında eğer Kuran'a ve Sünnet'e muhalefet eden şeyleri görürsek almayız.
İşte bu bilgi, Muasır murcielerin bu eserden getirdikleri delillerin aslının olmadığını ortaya koyar.
Eğer birileri bu eserlerin nushya yönünden nisbetinin doğru olduğunu isbat ederse, bundan sonra içindeki Küfür meseleleri hakkında zikredilenlerin doğru olup olmadığı konuşulabilir. Ama başta bu nushaların sıhhatinin isbat edilmesi geremektedir.
Ayrıca bunların hepsi isbat edilese bile, Muasır Tağut hükümetlerin bu nushalar üzerinde oyun oynamadığının isbat imkansız gibi bir şeydir.
Ne kadar ilginç ki, Muasır Murcie Kuran ve Sünnet'te Sahih ve Sabit senedler ile gelen ve açık olan nakilleri çöpe atmışlar. Bundan sonra sabah akşam Şeyhulislamın r.h. ve başkalarının tahrif edilmiş sözlerini nakledip, bu uydurma sözlere dinlerini bina etmişlerdir.
Allah onlara hidayet versin. Bizleride hak yol üzerinde sabit kılsın.
Er-Raddu Ala el-Bekri'nin muhtasarının sonunda, Hulul inancından bahsederken şu geçmektedir: Buda, İbrahim'in milletinden çıkmaktır…
Derim ki: Burada da açıkça bu itikad üzere olanları tekfir etme vardır. Muhaliflerimiz ise bu gibi nakilleri ellerinden geldiğince saklamaya çalışırlar. En doğrusunu Allah c.c. bilir.
Şeyhulislam ibni Teymiyye'ye zulüm ve iftira ile atılan ve nisbet edilen bir kitabın nisbetinin doğru olmadığının isbatı
Bu kısa risalemizde ise, Şeyhulislama nisbet edilen iki tane risaleden bahsedeceğiz:
Bir: er-Raddu Ala el-Bekri. Yani: Bekri'ye reddiye risalesi.
İki: er-Raddu Ala el-Bekri'nin talhisi. Bu risale ise bir öncekinin muhtasarıdır. Bunu toparlayan ise Hafız İbni Kesir'dir.
Bizlerde burada bu iki eserin nisbetinin batıl olduğundan genel manada bahsedeceğiz. Sebebide geçenlerde Şeyhulislam Muhammed bin Abdulvehhab'ın eserlerinde vuku bulan bazı tahrifleri geri çevirilmeyecek kadar kuvvetli deliller ile isbat ettikten sonra, birileri her hangi bir delil getirmediği halde o risalemize itirazda bulunmuştu. İtirazında Şeyuhlislamın Bekri'ye reddiyelerindeki bazı sözleri hakkında bana söz etmişti. Benimde bu risalem onun itirazının cevabı ve izahı olacaktır inşallah.
er-Raddu Ala el-Bekri adlı eserin tahrif olunduğunun isbatı
Meşhur olan ve her yerde dolaşan bu risalenin maalesef Şeyhulislam İbni Teymiyye'ye nisbetinde sorun vardır.
Bu eser Darulvatan baskısı ile, Abdullah es-Suheyli adlı muhakkikin tahkiki ile basılmıştır. Tahkik eden kişi gerçekten güzel bir çalışma yapmıştır.
Tahkiki yapan kişi kendiside er-Raddu Ala el-Bekri adlı eser hakkında şu iki meselede itirafta bulunmuştur:
Bir: Bütün nushaların başında eksiklikbulunmaktadır.
İki: Bütün el yazılı nushalar çok sonradan yazılmıştır!( Darulvatan bsk. 99.s.)
Derim ki: Bütün nushaların başında eksiklik olması, her birinin diğerinden nesh ettiğini ve kopyaladığını gösterir. Aslınında mechul olduğunu gösterir. Nasıl ki isbat edeceğimiz gibi inşallah.
Şimdide bu eserin el yazılı nushalarına bakalım:
Birinci nusha: Hicri olarak 1284.yılda yazılmıştır. Yani yaklaşık sadece yüz elli yıl önce!
İkinci nusha: Hicri olarak 1319.yılda yazılmıştır. Yani yaklaşık sadece yüz yıl önce!
Üçüncü nusha: Hicri olarak 1326.yılda yazılmıştır. Yani yaklaşık sadece yüz yıl önce!
Dördüncü nusha: Hicri olarak 1320.yılda yazılmıştır. Yani yaklaşık sadece yüz yıl önce! (Darulvatan bsk. 103.s.)
Derim ki: İşte bu dört nushanın hangi nushalardan nakledildiği hakkında her hangi bir bilgi yoktur. En fazla ilk nushadan nakledildiği tahmin ediliyor.
Kitabı tahkik eden kişi, nedense bazı nushalar bulduğunu, ama bu nushalara itimad etmediğini zikretmiştir. Çünkü içinde çok fazla zikredilmeyen şeyler olduğunu zikreder! (Darulvatan bsk. 103.s.)
İtimad etmediği nushalardan biriside şudur: Hicri olarak 1274.yılda yazılmıştır. Muhakkikin itirafı ile içinde bir çok sayfa zikredilmemiştir!
Derim ki: Bu değerli bilgiden sonra hiç kimse gelipte bu eserin günümüzde Şeyhulislamdan sabit olduğunu iddia edemez.
Şimdide bu eserin neden sabit olmadığını birkaç yönden isbat edelim inşallah:
Bir: Bu nusha günümüzde Şeyhulislamın yazısı ile yoktur. Talebelerinin yazısı ile de yoktur. Talebelerinin talebeleri olanların yazısı ile de hiçbir nusha yoktur. Bunların nushlarından kopya edilende hiçbir nusha yoktur!!!
İki: Bu nushalar sadece birkaç yüz yıldır yazılmıştır.
Üç: Bu son yüz yıllarda yazılan nushaların hangi nushalardan yazıldığı zikredilmemiştir. Şeyhulislamın hattındanmı nakledildi? Yoksa başkalarının nushalarındanmı?
Dört: Bu nushaların hemen hemen hepsi Tağut hükümetlerin kütüphanelerinden çıkmaktadır. Bu kişilerinde bu nushaları değiştirmeleri muhtemeldir.
er-Raddu Ala el-Bekri'nin talhisi
Asıl olarak bu muhtasarıda İmam Hafız İbni Kesir yazmıştır. Hocasının eserinin muhtasarını yazmıştır.
Darulvatan baskısı ile basılan er-Raddu Ala el-Bekri adlı eseri tahkik eden muhakkik Abdullah es-Suheyli, bu eserinin başında büyük çabalarından sonra, İbni Kesir'e nisbet edilen bu eserin nushalarını araştırmış ve adece üç tane el yazılı nushaya ulaşabilmiştir.
Bu üç nusha hakkındaki tafsilat şu şekildedir:
Birinci nusha: Bu nusha Hicri olarak 1330.yılda yazılmıştır.
Peki hangi mutemed nushadan nakledilmiştir?
Bilinmiyor! Bilinen sadece şudur: Demişkuş Şam'da güzel bir el yazılı nushadan nakledilmiştir!
Derim ki: Görüldüğü gibi hangi nushadan naklediği bilinmektedir. Bu durumda bu nushaya itibar edilemez.
Yalnız bu kitabı basan Guraba eleseriyye baskısının muhakkiki Muhammed Acal, bu nushadan söz ederken, bu nushanın Şatti sülalesinin kütüphanesinde bulunduğunu zikreder! Yalnız nasıl bulunduğunu, kimin bulduğunu zikretmez.
Ayrıca ilginç olanı, Şatti sülelesinin kütüphanesinde bulunan bu el yazısının, Hafız İbni Kesir'in tarih kitabından naklediği zikredilmiştir! Hafız İbni Kesir'in tarih eseride el-Bidaye ve en-Nihaye'dir. Bu eserde de Bekri'ye reddiye adlı eserden ismi dışında neredeyse hiç söz edilmemiştir! Bu garip sözde nushanın uydurma olduğuna delalet eden karinelerden birisidir.
Yine unutmayalım ki bu nusha Cidde'de, kral Abdulaziz üniversitesinde bulunmaktadır! Bu nushanın zaten bu kişilerin ellerinde bulunması, herşeyden önce nushada sorun olduğunu gösterir(Talhisu kitabıl istigase gurabauleseriyye bsk. 13.s. ve sonrasına bak).
İkinci nusha: Hicri olarak 1319.yılda kaleme alınmıştır. Hangi nushadan nakledildiği hakkında her hangi bir bilgi göremedim(Darulvatan bsk. 118.s.).
Üçüncü nusha: Bu nushanın ne zaman yazıldığı, kimin yazdığı hakkında muhakkik her hangi bir bilgi vermemiştir. Yalnız bu nusha ise diğer iki nushanın çok daha kısasıdır!( Darulvatan bsk. 119.s.).
Derim ki: İşte bu kitabında hali budur. Bu kitap hakkında da biraz önce zikrettiğimiz dört soruyu sormaktayız.
Bu eser sadece bu günlerde kaleme alınmıştır. Sahibine ulaştırılacak hiçbir senedi bulunmamaktadır.
Bundan sonra hiç kimse gelipte bu eserlerin Şeyhulislamdan sabit olduğunu iddia edip ondan nakil yapamaz. Bu dediğim geçmiş iki eser hakkında geçerlidir.
İşte bu zikrettiklerimiz kitabın genel olarak nisbeti hakkındadır.
Bu nedenle deriz ki: Bizler bu eserlerin içinde hakka, Kuran'a ve Sünnet'e uyan herşeyi alırız. Ama bunlar dışında eğer Kuran'a ve Sünnet'e muhalefet eden şeyleri görürsek almayız.
İşte bu bilgi, Muasır murcielerin bu eserden getirdikleri delillerin aslının olmadığını ortaya koyar.
Eğer birileri bu eserlerin nushya yönünden nisbetinin doğru olduğunu isbat ederse, bundan sonra içindeki Küfür meseleleri hakkında zikredilenlerin doğru olup olmadığı konuşulabilir. Ama başta bu nushaların sıhhatinin isbat edilmesi geremektedir.
Ayrıca bunların hepsi isbat edilese bile, Muasır Tağut hükümetlerin bu nushalar üzerinde oyun oynamadığının isbat imkansız gibi bir şeydir.
Ne kadar ilginç ki, Muasır Murcie Kuran ve Sünnet'te Sahih ve Sabit senedler ile gelen ve açık olan nakilleri çöpe atmışlar. Bundan sonra sabah akşam Şeyhulislamın r.h. ve başkalarının tahrif edilmiş sözlerini nakledip, bu uydurma sözlere dinlerini bina etmişlerdir.
Allah onlara hidayet versin. Bizleride hak yol üzerinde sabit kılsın.
Er-Raddu Ala el-Bekri'nin muhtasarının sonunda, Hulul inancından bahsederken şu geçmektedir: Buda, İbrahim'in milletinden çıkmaktır…
Derim ki: Burada da açıkça bu itikad üzere olanları tekfir etme vardır. Muhaliflerimiz ise bu gibi nakilleri ellerinden geldiğince saklamaya çalışırlar. En doğrusunu Allah c.c. bilir.