SİLAHI TERK EDENLERE
Hamd Salihlerin velisi olan Allah’adır. Güzel akıbet muttakileredir. Düşmanlık ise ancak zalimleredir. Nebimiz Muhammed’e, ailesine ve tüm ashabına salât ve selam olsun.
Allah azze ve celle şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler, sizi acı bir azaptan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi? Allah'a ve O'nun Resulü'ne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. O da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleştirir. İşte 'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur. Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih. Müminleri müjdele. Ey iman edenler, Allah'ın yardımcıları olun: Meryem oğlu İsa'nın havarilere: "Allah'a (yönelirken) benim yardımcılarım kimlerdir?" demesi gibi. Havariler de demişlerdi ki: "Allah'ın yardımcıları bizleriz." Böylece İsrail oğullarından bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da inkâr etmişti. Sonunda Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler.”
Cihadda geçmişi olan ve geçirdiği günlerinde ayakları Allah yolunda tozlanan herkese…
Çatışmalara dalan, şehitleri gömen, yaralarınızla ve kanlarınızla izzet ve şeref yurdunu sulayan sizlere… Ey Allah düşmanlarını korkutan ve Allah için korkanlar, sizlere…
İzzetin manasını silah taşımakta ve hazırlıkta anlayan ve cennetin kokusunu cihad topraklarında bilen sizlere…
Dünyanın ne kadar çekici ve tatlı olduğunu ancak Allah katında bir sineğin kanadı kadar bile değeri olmadığını ve Allah katındakilerinin ebrarlar için daha hayırlı olduğunu idrak eden sizlere…
İzzet ve şeref yolunda bizleri bir araya getiren kardeşlik hakkına vefa olarak ve Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) bizlere emrettiği nasihat etmeyi yerine getirmek için bu sözlerimi sizlere yöneltiyorum.
O şöyle buyurmuştur: “Din nasihattir.” Bizler: ‘Kim için ey Allah’ın resulü?’ diye sorunca “Allah için, kitabı için, resulü için, Müslümanların imamları ve avamı içindir” buyurdu.
Ey Mücahid…
Cihad sahasına bedeninden önce kalbinle uçup gittiğin günü hatırla. Seni hareket geçiren ne idi? O anda seni, ailenden ve sevdiklerinden ayrılmana sevk eden ne idi? Evinden ve arkadaşlarından uzaklaşmana? Bolluk, lüks ve rahat yaşam yurdunu terk edip garip, korkunun, açlığın kol gezdiği, malların, nefislerin ve meyvelerin durmaksızın eksildiği yurtta karar bulmana ne sevk etmişti seni? Ölüme giderken neler umuyordun. Evet, insanların çoğunun kaçtığı ölüme giderken…
Şöyle diyeceğini zannediyorum: Bu, Allah’a olan şevk ve cennetleri talep etmekti.
Şeyle söyleyeceğini zannediyorum: Ahirette rahat bir yaşam ve hakiki emniyeti yaşayabilmek için Allah yolunda ezalara tahammül ettim. Allah’ın sevabını umup rızasını arayarak öldürülme yerimi bulmaya çıktım. Tağutun hükmetmesinden ve zorbalık ve zulümle boynumuza sarılması üzerine dinin sancağını yükseltmek ve âlemlerin rabbinin şeriatını hakim kılmak için cihada çıktım. Erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan olan mustazaflara yardım için cihada çıktım.
Yetimlerin gözyaşlarını silmek, dulların dertlerini hafifletmek ve Müslümanların dertlerine ve hüzünlerine ortak olmak için cihad yurduna çıktım. Kafirlerin, zorbalık ve kibirleriyle -Allah’ın onlara izzeti yazmasından sonra- Müslümanları zelil kıldıklarını, onlara hükmettiklerini ve alçalttıklarını görünce yaşam benim için huzurlu olamadı.
Şöyle diyeceğini zannediyorum: Allah’ın kitabını ve Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetini okudum ve onlarda izzet, şeref ve otoritenin müminlerin sıfatları olduğunu ve bunların sahiplerinin Müslümanlar olduğunu gördüm. “İzzet, Allah’ın, resulünün ve müminlerindir.”
Allah’ın kitabında ve resulünün sünnetinde şunu buldum; Müslümanlar ne zaman Allah’ın şeriatından ve cihaddan yüz çevirirlerse o oranda Allah onlara zillet, alçaklık ve sıkıntı getirecektir. “Îne ile alışveriş yaptığınızda, ineklerin kuyruklarını tuttuğunuzda, ziraate razı olduğunuzda ve cihadı terk ettiğinizde Allah size öyle bir zillet musallat eder ki dininize dönmediğiniz sürece onu üzerinizden kaldırmaz.”
Ve onlar ne zaman dünyaya meyleder ve savaşı kerih görürlerse çerçöp olurlar. “Bilakis siz o gün çoksunuz. Lakin sizler selin getirmiş olduğu çerçöp gibisiniz. Ve Allah düşmanlarınızın kalplerinden sizin korkunuzu alacak ve sizin kalplerinize vehn salacaktır.” Dediler ki: Vehn nedir?” Allah resulü: “Dünyayı sevmek ve ölümü kerih görmektir” buyurdu.
Kitap ve sünnette şunu gördüm ki; ne zaman kuvvet ve galibiyet kafirlerde olursa onlar asla müminleri ve dinlerini bırakmayacaklardır. Onlar, Allahu teala’nın şu buyruğundaki gibidirler: “Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler.” Bu durumda çözüm Allah yolunda savaştır. Artık sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın. Mü'minleri hazırlayıp-teşvik et. Umulur ki Allah, kafirlerin ağır-baskılarını geri püskürtür. Allah, 'kahredici baskısıyla' daha zorlu, acı sonuçlandırmasıyla da daha zorludur.”
Şöyle diyeceğini zannediyorum: Allah subhanehu’nun şu buyruğunu işittiğim gün yola çıktım: “Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” Ve Allah’ın kendi yolunda cihad edenlere hazırladığı fazileti ve büyük ecri bildiğim gün. “Allah yolunda geçirilen bir akşam yürüyüşü veya bir sabah yürüyüşü, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.” Şehadetin fazileti ise, bu büyük dereceye şevkimden ve tutkumdan gözümden uykularımı kaçırdı. Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. Allah'ın kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiç bir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir. Onlar, Allah'tan bir nimeti, bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah'ın mü'minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler.”
Ey mücahid…
Burada sana şefkat eden birisinin nasihatini etmekte ve seni seven birisinin hatırlatmasını yapmaktayım. Ey aslan, inine geri dön, başını dik tut, Allah’ın sana bahşettiği izzet yolunda yürü ve bu nimet senden geri alınmadan silahını yüklen.
Şunu iyi bilmelisin ki ey kardeşim, insanlar arasında sana lütufta bulunarak cihad için seni seçen Allah, seni yüzüstü bırakmaya da kadirdir. “Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir?
Öyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.” İyi bil ki, sen ancak Allah’ın tevfiki ve kolaylaştırması ile mücahid oldun. Sana fazlını daha da artırması için onun nimetine şükret. “Rabbiniz şöyle buyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, benim azabım pek şiddetlidir."
Mücahid askerlerden ve onun ihlâslı ordusu arasında olmandan sonra Allah’ın seni oturanlarla birlikte görmesinden kork.
Hamd Salihlerin velisi olan Allah’adır. Güzel akıbet muttakileredir. Düşmanlık ise ancak zalimleredir. Nebimiz Muhammed’e, ailesine ve tüm ashabına salât ve selam olsun.
Allah azze ve celle şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler, sizi acı bir azaptan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi? Allah'a ve O'nun Resulü'ne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. O da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleştirir. İşte 'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur. Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih. Müminleri müjdele. Ey iman edenler, Allah'ın yardımcıları olun: Meryem oğlu İsa'nın havarilere: "Allah'a (yönelirken) benim yardımcılarım kimlerdir?" demesi gibi. Havariler de demişlerdi ki: "Allah'ın yardımcıları bizleriz." Böylece İsrail oğullarından bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da inkâr etmişti. Sonunda Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler.”
Cihadda geçmişi olan ve geçirdiği günlerinde ayakları Allah yolunda tozlanan herkese…
Çatışmalara dalan, şehitleri gömen, yaralarınızla ve kanlarınızla izzet ve şeref yurdunu sulayan sizlere… Ey Allah düşmanlarını korkutan ve Allah için korkanlar, sizlere…
İzzetin manasını silah taşımakta ve hazırlıkta anlayan ve cennetin kokusunu cihad topraklarında bilen sizlere…
Dünyanın ne kadar çekici ve tatlı olduğunu ancak Allah katında bir sineğin kanadı kadar bile değeri olmadığını ve Allah katındakilerinin ebrarlar için daha hayırlı olduğunu idrak eden sizlere…
İzzet ve şeref yolunda bizleri bir araya getiren kardeşlik hakkına vefa olarak ve Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) bizlere emrettiği nasihat etmeyi yerine getirmek için bu sözlerimi sizlere yöneltiyorum.
O şöyle buyurmuştur: “Din nasihattir.” Bizler: ‘Kim için ey Allah’ın resulü?’ diye sorunca “Allah için, kitabı için, resulü için, Müslümanların imamları ve avamı içindir” buyurdu.
Ey Mücahid…
Cihad sahasına bedeninden önce kalbinle uçup gittiğin günü hatırla. Seni hareket geçiren ne idi? O anda seni, ailenden ve sevdiklerinden ayrılmana sevk eden ne idi? Evinden ve arkadaşlarından uzaklaşmana? Bolluk, lüks ve rahat yaşam yurdunu terk edip garip, korkunun, açlığın kol gezdiği, malların, nefislerin ve meyvelerin durmaksızın eksildiği yurtta karar bulmana ne sevk etmişti seni? Ölüme giderken neler umuyordun. Evet, insanların çoğunun kaçtığı ölüme giderken…
Şöyle diyeceğini zannediyorum: Bu, Allah’a olan şevk ve cennetleri talep etmekti.
Şeyle söyleyeceğini zannediyorum: Ahirette rahat bir yaşam ve hakiki emniyeti yaşayabilmek için Allah yolunda ezalara tahammül ettim. Allah’ın sevabını umup rızasını arayarak öldürülme yerimi bulmaya çıktım. Tağutun hükmetmesinden ve zorbalık ve zulümle boynumuza sarılması üzerine dinin sancağını yükseltmek ve âlemlerin rabbinin şeriatını hakim kılmak için cihada çıktım. Erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan olan mustazaflara yardım için cihada çıktım.
Yetimlerin gözyaşlarını silmek, dulların dertlerini hafifletmek ve Müslümanların dertlerine ve hüzünlerine ortak olmak için cihad yurduna çıktım. Kafirlerin, zorbalık ve kibirleriyle -Allah’ın onlara izzeti yazmasından sonra- Müslümanları zelil kıldıklarını, onlara hükmettiklerini ve alçalttıklarını görünce yaşam benim için huzurlu olamadı.
Şöyle diyeceğini zannediyorum: Allah’ın kitabını ve Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetini okudum ve onlarda izzet, şeref ve otoritenin müminlerin sıfatları olduğunu ve bunların sahiplerinin Müslümanlar olduğunu gördüm. “İzzet, Allah’ın, resulünün ve müminlerindir.”
Allah’ın kitabında ve resulünün sünnetinde şunu buldum; Müslümanlar ne zaman Allah’ın şeriatından ve cihaddan yüz çevirirlerse o oranda Allah onlara zillet, alçaklık ve sıkıntı getirecektir. “Îne ile alışveriş yaptığınızda, ineklerin kuyruklarını tuttuğunuzda, ziraate razı olduğunuzda ve cihadı terk ettiğinizde Allah size öyle bir zillet musallat eder ki dininize dönmediğiniz sürece onu üzerinizden kaldırmaz.”
Ve onlar ne zaman dünyaya meyleder ve savaşı kerih görürlerse çerçöp olurlar. “Bilakis siz o gün çoksunuz. Lakin sizler selin getirmiş olduğu çerçöp gibisiniz. Ve Allah düşmanlarınızın kalplerinden sizin korkunuzu alacak ve sizin kalplerinize vehn salacaktır.” Dediler ki: Vehn nedir?” Allah resulü: “Dünyayı sevmek ve ölümü kerih görmektir” buyurdu.
Kitap ve sünnette şunu gördüm ki; ne zaman kuvvet ve galibiyet kafirlerde olursa onlar asla müminleri ve dinlerini bırakmayacaklardır. Onlar, Allahu teala’nın şu buyruğundaki gibidirler: “Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler.” Bu durumda çözüm Allah yolunda savaştır. Artık sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın. Mü'minleri hazırlayıp-teşvik et. Umulur ki Allah, kafirlerin ağır-baskılarını geri püskürtür. Allah, 'kahredici baskısıyla' daha zorlu, acı sonuçlandırmasıyla da daha zorludur.”
Şöyle diyeceğini zannediyorum: Allah subhanehu’nun şu buyruğunu işittiğim gün yola çıktım: “Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” Ve Allah’ın kendi yolunda cihad edenlere hazırladığı fazileti ve büyük ecri bildiğim gün. “Allah yolunda geçirilen bir akşam yürüyüşü veya bir sabah yürüyüşü, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.” Şehadetin fazileti ise, bu büyük dereceye şevkimden ve tutkumdan gözümden uykularımı kaçırdı. Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. Allah'ın kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiç bir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir. Onlar, Allah'tan bir nimeti, bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah'ın mü'minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler.”
Ey mücahid…
Burada sana şefkat eden birisinin nasihatini etmekte ve seni seven birisinin hatırlatmasını yapmaktayım. Ey aslan, inine geri dön, başını dik tut, Allah’ın sana bahşettiği izzet yolunda yürü ve bu nimet senden geri alınmadan silahını yüklen.
Şunu iyi bilmelisin ki ey kardeşim, insanlar arasında sana lütufta bulunarak cihad için seni seçen Allah, seni yüzüstü bırakmaya da kadirdir. “Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir?
Öyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.” İyi bil ki, sen ancak Allah’ın tevfiki ve kolaylaştırması ile mücahid oldun. Sana fazlını daha da artırması için onun nimetine şükret. “Rabbiniz şöyle buyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, benim azabım pek şiddetlidir."
Mücahid askerlerden ve onun ihlâslı ordusu arasında olmandan sonra Allah’ın seni oturanlarla birlikte görmesinden kork.