Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Sizden Bir Rüya Gören Yok Mu?

Muwahhide Tevhid Çevrimdışı

Muwahhide Tevhid

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Semure Ibnu Cundeb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) sık sık: "Sizden bir rüya gören yok mu?" diye sorardı. Görenler de, O'na Allah'ın dilediği kadar anlatırlardı. Bir sabah bize yine sordu:
" Sizden bir rüya gören yok mu ?"
Kendisine: "- Bizden kimse bir şey görmedi!" dediler. Bunun üzerine:
" Ama ben gördüm" dedi ve anlattı:
"Bu gece bana iki kişi geldi.
Beni alıp haydi yürü! dediler. Yürüdüm. Yatan bir adamın yanına geldik. Yanında biri, elinde bir kaya olduğu halde başucunda duruyordu. Bazan bu kayayı başına indirip onunla başını yarıyordu, taş da sağa sola yuvarlanıp gidiyordu. Adam taşı takip ediyor ve tekrar alıyordu. Ama, başı eskisi gibi iyileşinceye kadar vurmuyordu. İyileştikten sonra tekrar indiriyor, önceki yaptıklarını aynen yeniliyordu. Beni getirenlere:
- Subhanallah! nedir bu? dedim.
Dinlemeyip:
- Yürü! Yürü! dediler.
Yürüdük, sırtüstü uzanmış birinin yanına geldik. Bunun da yanında, elinde demir kancalar bulunan biri duruyordu. Adamın bir yüzüne gelip, çengeli takıp yüzünün yarısını ensesine kadar soyuyordu. Burnu, gözü enseye kadar soyuluyordu. Sonra öbür tarafına geçip, aynı şekilde diğer yüzünün derisini de ensesine kadar soyuyordu. Bu da, yüz derileri iyileşip eskisi gibi sıhhate kavuşuncaya kadar bekliyor, sonra tekrar önce yaptıklarını yapmaya başlıyordu.
Ben burada da:
- Subhanallah, nedir bu? dedim.
Cevap vermeyip:
- Yürü! Yürü! dediler.
Beraberce yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik. İçinden birtakım gürültüler, sesler geliyordu. Gördük ki, içinde bir kısım çıplak kadınlar ve erkekler var. Aşağı taraflarından bir alev yükselip onları yalıyordu. Bu alev onlara ulaşınca çıglık koparıyorlardı. Ben yine dayanamayıp:
- Bunlar kimdir? diye sordum.
Bana cevap vermeyip:
- Yürü! Yürü! dediler.
Beraberce yürüdük. Kan gibi kırmızı bir nehir kenarına geldik. Nehirde yüzen bir adam vardı. Nehir kenarında da yanında bir çok taş bulunan bir adam duruyordu. Adam bir müddet yüzüp kıyıya doğru yanaşınca yanında taşlar bulunan kıyıdaki adam geliyor, öbürü ağzını açıyor bu da ona bir taş atıp kovalıyordu. Adam bir müddet yüzdükten sonra geri dönüp adama doğru yine yaklaşıyordu. Her dünüşünde ağzını açıyor, kıyıdaki de ona bir taş atıyordu. Ben yine dayanamayıp:
- Bu nedir? diye sordum.
Cevap vermeyip yine:
- Yürü! Yürü! dediler.
Beraberce yürüdük. Çok çirkin görünüşlü bir adamın yanına geldik. Böylesi çirkin kimseyi görmemişsindir. Bunun yanında bir ateş vardı. Adam ateşi tutuşturup etrafında dönüyordu. Ben yine:
- Bu nedir? diye sordum.
Cevap vermeyip:
- Yürü! Yürü! dediler.
Beraberce yürüdük.
İri iri ağaçları olan bir bahçeye geldik. İçerisinde her çesit bahar çiçekleri vardı. Bu bahçenin içinde çok uzun boylu bir adam vardı. Semaya yükselen başını neredeyse göremiyordum. Etrafında çok sayıda çoçuklar vardı. Ben yine:
- Bunlar kimdir? dedim.
Cevap vermeyip:
- Yürü! Yürü! dediler.
Beraberce yürüdük. Ulu bir ağacın yanına geldik. Ne bundan daha büyük, ne de daha güzel bir ağaç hiç görmedim. Arkadaşlarım:
- Ağaca çık! dediler.
Beraberce çıkmaya basladık. Altın ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre doğru yükselmeye başladık. Derken şehrin kapısına geldik. Kapıyı çalıp açmalarını istedik. Açtılar ve beraberce girdik. Bizi bir kısım insanlar karşıladı. Bunlar yaratılışca bir yarısı çok güzel, diğer yarısı da çok çirkin kimselerdir. Sanki böylesine güzellik, böylesine çirkinlik görmemişsindir. Arkadaşlarım onlara:
- Gidin şu nehire banın! dediler.
Meğerse orada açıkta bir nehir varmış. Suyu sanki safi süttü, bembeyaz. . . Gidip içine banıp çıktılar. Çirkinlikleri tamamen gitmiş olarak geri geldiler. İki tarafları da en güzel şekli almıstı. Beni dolaştıran arkadaşlarım açıkladılar:
- Bu gördüğün, Adn cennetidir. Şu da metin makamındır. Gözümü çevirip baktım. Bu bir saraydı, tıpkı beyaz bir bulut gibi.
- Beni gezdirin, içine bir gireyim! dedim.
- Şimdilik hayır! Amma mutlaka gireceksin, dediler. Ben:
- Geceden beri acaip şeyler gördüm, neydi bunlar? diye sordum.
- Sana anlatacağız, dediler ve anlattılar:

- Taşla başı yarılan, o ilk gördüğün adam, Kur'an'ı atıp reddeden, farz namazlarda uyuyup kılmayan kimsedir. Ensesine kadar yüzünün derileri, burnu, gözü soyulan adam, evinden çıkıp yalanlar uydurup, etrafa yalan sayan kimsedir. Fırın gibi bir binanın içinde gördüğün kadınlı erkekli çıplak kimseler, zina yapan erkek ve kadınlardır. Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan adam faiz yiyen adamdır. Ateşin yanında durup onu yakan ve etrafında doönen pis manzaralı adam, cehennemin, ateşin bekçisidir. Bahçede gördüğün uzun boylu adam İbrahim (aleyhissalatu vesselam)'di. Onun etrafındaki çocuklar ise, fıtrat üzere (büluğa ermeden) ölen çocuklardır. "
Cemaatten biri hemen atılarak:
"- Ey Allah'ın Rasulü! Müşrik çocukları da mı?" diye sordu.
Rasulullah (aleyhissalatu vesselam):
" Evet, dedi, müşrik çocukları da." ve anlatmaya devam etti:
" Yarısı güzel yarısı çirkin yaratılışlı olan adamlara gelince, bunlar iyi amellerle kötü amelleri birbirine karıştırıp her ikisini de yapan kimselerdir. Allah onlari affetmiştir."

Buhari, Tà'bir 48, Ezan (Sifatu's-Sal t) 156, Teheccut 12, Cenaiz 93, Buyu 2. Cihad 4, Bedul-Halk 6, Enbiya 8, Tefsir, Ber et 15, Edeb 69; Muslim 23, (2275); Tirmizi, Ru'ya 10, (2295).
 
M Çevrimdışı

Muzammil

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Semure Ibnu Cundeb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalatu vesselam) sık sık: "Sizden bir rüya gören yok mu?" diye sorardı. Görenler de, O'na Allah'ın dilediği kadar anlatırlardı. Bir sabah bize yine sordu:
" Sizden bir rüya gören yok mu ?"
Kendisine: "- Bizden kimse bir şey görmedi!" dediler. Bunun üzerine:
" Ama ben gördüm" dedi ve anlattı:
"Bu gece bana iki kişi geldi.
Beni alıp haydi yürü! dediler. Yürüdüm. Yatan bir adamın yanına geldik. Yanında biri, elinde bir kaya olduğu halde başucunda duruyordu. Bazan bu kayayı başına indirip onunla başını yarıyordu, taş da sağa sola yuvarlanıp gidiyordu. Adam taşı takip ediyor ve tekrar alıyordu. Ama, başı eskisi gibi iyileşinceye kadar vurmuyordu. İyileştikten sonra tekrar indiriyor, önceki yaptıklarını aynen yeniliyordu. Beni getirenlere:
- Subhanallah! nedir bu? dedim.
Dinlemeyip:
- Yürü! Yürü! dediler.
Yürüdük, sırtüstü uzanmış birinin yanına geldik. Bunun da yanında, elinde demir kancalar bulunan biri duruyordu. Adamın bir yüzüne gelip, çengeli takıp yüzünün yarısını ensesine kadar soyuyordu. Burnu, gözü enseye kadar soyuluyordu. Sonra öbür tarafına geçip, aynı şekilde diğer yüzünün derisini de ensesine kadar soyuyordu. Bu da, yüz derileri iyileşip eskisi gibi sıhhate kavuşuncaya kadar bekliyor, sonra tekrar önce yaptıklarını yapmaya başlıyordu.
Ben burada da:
- Subhanallah, nedir bu? dedim.
Cevap vermeyip:
- Yürü! Yürü! dediler.
Beraberce yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik. İçinden birtakım gürültüler, sesler geliyordu. Gördük ki, içinde bir kısım çıplak kadınlar ve erkekler var. Aşağı taraflarından bir alev yükselip onları yalıyordu. Bu alev onlara ulaşınca çıglık koparıyorlardı. Ben yine dayanamayıp:
- Bunlar kimdir? diye sordum.
Bana cevap vermeyip:
- Yürü! Yürü! dediler.
Beraberce yürüdük. Kan gibi kırmızı bir nehir kenarına geldik. Nehirde yüzen bir adam vardı. Nehir kenarında da yanında bir çok taş bulunan bir adam duruyordu. Adam bir müddet yüzüp kıyıya doğru yanaşınca yanında taşlar bulunan kıyıdaki adam geliyor, öbürü ağzını açıyor bu da ona bir taş atıp kovalıyordu. Adam bir müddet yüzdükten sonra geri dönüp adama doğru yine yaklaşıyordu. Her dünüşünde ağzını açıyor, kıyıdaki de ona bir taş atıyordu. Ben yine dayanamayıp:
- Bu nedir? diye sordum.
Cevap vermeyip yine:
- Yürü! Yürü! dediler.
Beraberce yürüdük. Çok çirkin görünüşlü bir adamın yanına geldik. Böylesi çirkin kimseyi görmemişsindir. Bunun yanında bir ateş vardı. Adam ateşi tutuşturup etrafında dönüyordu. Ben yine:
- Bu nedir? diye sordum.
Cevap vermeyip:
- Yürü! Yürü! dediler.
Beraberce yürüdük.
İri iri ağaçları olan bir bahçeye geldik. İçerisinde her çesit bahar çiçekleri vardı. Bu bahçenin içinde çok uzun boylu bir adam vardı. Semaya yükselen başını neredeyse göremiyordum. Etrafında çok sayıda çoçuklar vardı. Ben yine:
- Bunlar kimdir? dedim.
Cevap vermeyip:
- Yürü! Yürü! dediler.
Beraberce yürüdük. Ulu bir ağacın yanına geldik. Ne bundan daha büyük, ne de daha güzel bir ağaç hiç görmedim. Arkadaşlarım:
- Ağaca çık! dediler.
Beraberce çıkmaya basladık. Altın ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre doğru yükselmeye başladık. Derken şehrin kapısına geldik. Kapıyı çalıp açmalarını istedik. Açtılar ve beraberce girdik. Bizi bir kısım insanlar karşıladı. Bunlar yaratılışca bir yarısı çok güzel, diğer yarısı da çok çirkin kimselerdir. Sanki böylesine güzellik, böylesine çirkinlik görmemişsindir. Arkadaşlarım onlara:
- Gidin şu nehire banın! dediler.
Meğerse orada açıkta bir nehir varmış. Suyu sanki safi süttü, bembeyaz. . . Gidip içine banıp çıktılar. Çirkinlikleri tamamen gitmiş olarak geri geldiler. İki tarafları da en güzel şekli almıstı. Beni dolaştıran arkadaşlarım açıkladılar:
- Bu gördüğün, Adn cennetidir. Şu da metin makamındır. Gözümü çevirip baktım. Bu bir saraydı, tıpkı beyaz bir bulut gibi.
- Beni gezdirin, içine bir gireyim! dedim.
- Şimdilik hayır! Amma mutlaka gireceksin, dediler. Ben:
- Geceden beri acaip şeyler gördüm, neydi bunlar? diye sordum.
- Sana anlatacağız, dediler ve anlattılar:

- Taşla başı yarılan, o ilk gördüğün adam, Kur'an'ı atıp reddeden, farz namazlarda uyuyup kılmayan kimsedir. Ensesine kadar yüzünün derileri, burnu, gözü soyulan adam, evinden çıkıp yalanlar uydurup, etrafa yalan sayan kimsedir. Fırın gibi bir binanın içinde gördüğün kadınlı erkekli çıplak kimseler, zina yapan erkek ve kadınlardır. Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan adam faiz yiyen adamdır. Ateşin yanında durup onu yakan ve etrafında doönen pis manzaralı adam, cehennemin, ateşin bekçisidir. Bahçede gördüğün uzun boylu adam İbrahim (aleyhissalatu vesselam)'di. Onun etrafındaki çocuklar ise, fıtrat üzere (büluğa ermeden) ölen çocuklardır. "
Cemaatten biri hemen atılarak:
"- Ey Allah'ın Rasulü! Müşrik çocukları da mı?" diye sordu.
Rasulullah (aleyhissalatu vesselam):
" Evet, dedi, müşrik çocukları da." ve anlatmaya devam etti:
" Yarısı güzel yarısı çirkin yaratılışlı olan adamlara gelince, bunlar iyi amellerle kötü amelleri birbirine karıştırıp her ikisini de yapan kimselerdir. Allah onlari affetmiştir."

Buhari, Tà'bir 48, Ezan (Sifatu's-Sal t) 156, Teheccut 12, Cenaiz 93, Buyu 2. Cihad 4, Bedul-Halk 6, Enbiya 8, Tefsir, Ber et 15, Edeb 69; Muslim 23, (2275); Tirmizi, Ru'ya 10, (2295).

Dini Metinler dersimizde arapçasını gördük, sınav sorularından biriydi lakin çevirmenler gerçekten çok hata yapiyor.
Yaklaşık 2-3 ay olacak akaid ve ilmi kitapların türkcesini okumayı biraktım. Ne kadar guvenirsen güven hata payı en mukemmelde bile %52 oluyor tercumesini yaparken.
Ilim isteyen arapca öğrenmeli önce )
 
ruhisukut Çevrimdışı

ruhisukut

Önce tanı sonra bağlan!
İslam-TR Üyesi
Dini Metinler dersimizde arapçasını gördük, sınav sorularından biriydi lakin çevirmenler gerçekten çok hata yapiyor.
Yaklaşık 2-3 ay olacak akaid ve ilmi kitapların türkcesini okumayı biraktım. Ne kadar guvenirsen güven hata payı en mukemmelde bile %52 oluyor tercumesini yaparken.
Ilim isteyen arapca öğrenmeli önce )

Aklıma medrese hocası olan bir ilim ehlinin x yayınevine yolladığı mesaj geldi; hoca ibn Kayyim'in bir kitabını okuyor(türkçe), yayınevine 'Bunun basımını durdurun. Kitap ile çevirinin alakası yok' diye mesaj yolluyor. SubhanAllah. Oysa çeviri yapılan eserlerin arapçaya hakim kişiler tarafından kontrol edilmesi gerekir. Bu basite indirgenecek bir mesele değil. Güvenilir ve tavsiye bir kitap olmazsa kolay kolay okumuyorum.
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Dini Metinler dersimizde arapçasını gördük, sınav sorularından biriydi lakin çevirmenler gerçekten çok hata yapiyor.
Yaklaşık 2-3 ay olacak akaid ve ilmi kitapların türkcesini okumayı biraktım. Ne kadar guvenirsen güven hata payı en mukemmelde bile %52 oluyor tercumesini yaparken.
Ilim isteyen arapca öğrenmeli önce )

Aklıma medrese hocası olan bir ilim ehlinin x yayınevine yolladığı mesaj geldi; hoca ibn Kayyim'in bir kitabını okuyor(türkçe), yayınevine 'Bunun basımını durdurun. Kitap ile çevirinin alakası yok' diye mesaj yolluyor. SubhanAllah. Oysa çeviri yapılan eserlerin arapçaya hakim kişiler tarafından kontrol edilmesi gerekir. Bu basite indirgenecek bir mesele değil. Güvenilir ve tavsiye bir kitap olmazsa kolay kolay okumuyorum.


Isam i kaynaklarina bakin
En az hata onlardan çıkıyor

Alinan kitapların yabancı çevirileri varsa
Ing. Fransizca vs karşılaştırma yapincan da buyuk fark çıkıyor ortaya.

Bizimkiler bazen metinde koskoca bir metnin yarısını uçuruyor.

Bazı proflar
Benden iyi mi bileceksiniz modunda olunca
Çeviri uzmanları, hatalarını yazinca da pek kabul etmiyorlar

Yayin evleri de bir sey diyemiyor.

Bazen arapca da yetmiyor
Yylara gore ciddi farsça etkisi de hakim
Karşılaştırma en iyisi.
Ama dil bilmek lazim akademik ölçüde
 
Üst Ana Sayfa Alt