Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale SORU YOKSA SORUN VARDIR.

F Çevrimdışı

fe eyne tezhebun

Üye
İslam-TR Üyesi
SORU YOKSA SORUN VARDIR.

Tekrar tekrar okuyordu İbrahim’in kıssasını. Daha küçüktü İbrahim, çok küçüktü. Önce anneciğine sordu:
-Benim Rabbim kim?
-Baban, dedi annesi.
Oysa tatmin olmamıştı bu cevaptan. Sonra güneş takıldı gözüne rabbini bulduğunu sanıyordu. Ancak karanlığa yenilince güneş, anladı ve dedi ki; “karanlığa yenilen benim rabbim olamaz.” Sonra ay takıldı gözüne. “İşte benim rabbim bu” dedi. Ama sabaha çıkınca onun da yenildiğini gördü. Üzüldü ama çok geçmeden anladı ki, ne batan, ne karanlığa ne aydınlığa yenilen bir ilahtı rabbi. O Allah’tı. Anladı İbrahim iman etti ve teslim oldu.

İbrahim küçüktü.
Küçük bir çocuğu bu denli arayışa sürükleyen neydi?
İbrahim’i İbrahim yapan sorularıydı elbette.
İçinde yaşadığı kâinatın muazzam nizamı İbrahim’i etkilemiş olacaktı ki İbrahim düşünsel devrimini yapıp kâinatın sahibini aramaya koyulmuştu.
Kitabını kapatıp tekrar düşünmeye koyuldu.

-“Sorular ne büyük bir nimet ya rabbi” dedi.
Oysa sevmiyordu daha önce soruları. Sorumluluk getiriyordu veya yanlış cevaplandığında ağır bedeller ödetiyordu insana. Bu yüzden bu zamana kadar sevememişti soruları.

Bu zamana kadar soruları kendine sevdirmeyen kimlerdi? Elbette İbrahim’in putlarını kırdığı adamların varisleri idi. Önlerine modernlik ve çağdaşlık adına her türlü imkânı koyuyorlardı. Karşılığında onlardan sorularını alıyorlardı. Soruları alınıp, biçilmiş cevaplar önlerine koyuluyordu. Kendi kimlikleri, bakış açıları olamamıştı bu yüzden. Hep sorularının hırsızları tarafından kişiliklerinin de yontulduğunu anladı.

İbrahim’i İbrahim yapan soruları idi. İbrahim Nemrut’un baş belası idi. Şimdi ise Nemrut’un varisleri İbrahimler çıkmasın diye soruları çalıyordu.

İnsanlığın içine düştüğü durum; Ahlaki çöküntü vs…
“Bundan mı kaynaklanıyor acaba?” dedi.
“Elbette” başka neden kaynaklansın ki... Sorusuzluk eşittir sorumsuzluk değil miydi?
Sorumsuzluk da insanlığın en büyük belası değil miydi?

Sorulara sahip olmak kolay… Soruların içinde yaşıyoruz. Bu müthiş düzen kimin eseri? Neye karşılık buradayım. Neden nefes alıyoruz. Niçin yaşıyoruz? Hayat anlamsız olabilir mi? Evet, önce düşünsel devrim yani tefekkür… Tefekkür soruları getiriyor. Sorular akıllı ve samimi bir şekilde cevaplanınca hayatın bir imtihan olduğunu anlıyordu. İmtihan şuuru beraberinde hidayeti getiriyor. Hidayet zaten insanın içindeki cevher, önemli olan yüreğinin dehlizlerinde o cevheri yakalayabilmek. Zaten piyangodan değil gayret ile gelirdi hidayet.

Daha iyi anlıyordu artık. Hayat bir imtihandı. İmtihan varsa soru vardı. Soru yoksa imtihan yine vardı. Çünki imtihan hakikatti. O zaman geriye tek seçenek vardı. SORU YOKSA SORUN VARDI.
 
Üst Ana Sayfa Alt