Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Sövmek Her Durumda Haram mıdır?

S Çevrimdışı

Saladin1

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kafire sövmek mübah mı?

Bize işkence yapan kişiye, deşarj olmak için sövsek haram işlemiş olur muyuz?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Konuya ışık tutması açısından şu rivâyeti bir görelim:

حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ ، حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ ، عَنْ صَالِحٍ ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ ، عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ ، أَنَّ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا زَوْجَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَتْ : ” دَخَلَ رَهْطٌ مِنَ الْيَهُودِ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالُوا : السَّامُ عَلَيْكُمْ ، قَالَتْ عَائِشَةُ : فَفَهِمْتُهَا فَقُلْتُ : وَعَلَيْكُمُ السَّامُ وَاللَّعْنَةُ ، قَالَتْ : فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : ” مَهْلًا يَا عَائِشَةُ ، إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الرِّفْقَ فِي الْأَمْرِ كُلِّهِ ” فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَوَلَمْ تَسْمَعْ مَا قَالُوا ! قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَدْ قُلْتُ : ” وَعَلَيْكُمْ ” .
Bize Abdulaziz ibn Abdullah tahdis etti. Bize İbrahim ibn Sa’d, Salih’den tahdis etti. Salih, İbn Şihab’dan, İbn Şihab, Urve ibn ez-Zubeyr’den, Urve dedi ki;
Nebi sallAllahu aleyhi ve sellem’in zevcesi Aişe radıyAllahu anha dedi ki; “Yahudilerden bir grup Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem‘in huzuruna girdi ve: “es-Sâmu aleyke (ölüm üzerine olsun)” diye selam verdi.
Ben ne dediklerini anlayıb: “Ölüm ve lânet size olsun” dedim.
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem hemen atılarak; “Ey Âişe, ağır ol! Çünkü Allah her işte rıfkla hareket etmeyi sever!” buyurdular.
Ben; “Ey Allah’ın Rasulu, ne söylediklerini işitmedin mi?” dedim.
Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem dedi ki; “Ben de, “Size de!” dedim.
(Sahihu’l-Buhari, Hadis no: 6024)


İbn-i Cerir, İbn-i Yasir'in oğlu Ebu Ubeyde, Muhammed (s.a.v.)'den şöyle rivayet eder:
Muşrikler Ammar İbn-i Yasir'i yakalamış ve istediklerine yakın şeyler söyleyinceye kadar ona sürekli işkence etmişlerdi. Daha sonra kurtulup Peygamberimize -salât ve selâm üzerine olsun- gelen Ammar, durumu O'na anlattığında Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- O'na: "Kalbini nasıl buluyorsun" diye sorar.
O da "imanla dolu" karşılığını verince,
Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- "Eğer onlar tekrar işkence ederlerse sen de tekrar o sözleri söylersin" diye buyurur.

Küfür eylemine ve muşriklerin dediğini yapmaya ilişkin ruhsat böyle durumlar için geçerlidir.

Bazı müslümanlar dilleriyle dahi olsa kâfir olduklarını söylemektense ölümü tercih etmişler de dilleriyle böyle bir sözü söylemeye yanaşmamışlardır. Nitekim Yasir'in annesi Sumeyye ölünceye kadar, iffet yerinden mızrak darbesi yemesine rağmen yine de diliyle dahi olsa küfre dönmemiştir. Yasir'in babası da işkence altında can verirken bu tavrından hiç vazgeçmemişti.

Bilal'e muşrikler akıllarına gelen her türlü işkenceyi yapıyorlardı. Güneşin kızgın sıcaklığı altında büyük kaya parçalarını onun göğsü üzerine koyuyorlar ve Allah'a ortak koşmasını istiyorlardı. O bunca işkenceye rağmen tekliflerini reddediyor ve `Allah birdir' diyordu. Ve yine "Allah'a yemin ederim ki, eğer sizi daha çok öfkelendirecek bir söz bilseydim onu da söylerdim" diye ekliyordu.

Ensar'dan Zeyd'in oğlu Habib de, Museylemetu'l Kezzab tarafından yakalanıp "Sen Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuma şahidlik ediyor musun?" diye sorduğunda,
"Evet" karşılığını vermiş,
Bu sefer Museyleme "Benim Allah'ın elçisi olduğuna şahidlik ediyor musun?" dediğinde ise,
O "Ben duymuyorum" demişti.
Museyleme, O'nun etlerini lime lime koparırken o sonuna kadar bu tavrında diretmişti.

Hafız İbn-i Asâkir, sahabilerden birinin rivayetinden (Allah onlardan radı olsun) Abdullah İbn-i Huzeyfe es Sehmi'nin biyografisinde diyor ki: Bizanslılar Abdullah'ı esir almışlardı, onu krallarına getirdiler.
Kral ona dedi ki: "Hristiyan ol, seni mülküme ortak eder ve kızımla evlendiririm"
Abdullah şu karşılığı verdi: "Eğer sen kendinin sahib olduğun her şeyi versen buna bir de tüm Arablar'ın sahib olduklarını ilave etsen ve Muhammed'in -salât ve selâm üzerine olsun- dininden bir saniyeliğine ayrılmamı istesen ben yine ayrılmam."
Kral: "O zaman seni öldüreceğim" deyince
Abdullah: "Ne yaparsan yap, dedi."
Kral emretti. Abdullah'ı ellerinden ve kollarından bağladılar, okçularını çağırdı, yakından ellerine ve ayaklarına oklar sapladılar.
O bu arada hala Hristiyanlık dinini Abdullah'a aşılıyor, O'da hep reddediyordu.
Sonra emretti O'nu indirdiler. Bir kazan getirilmesini istedi. Bir rivayete göre ise, bakırdan bir saç getirib kızdırdılar. Müslümanlardan bir esiri getirip içine attılar. Abdullah bu müslümana bakıyordu. Kısa bir süre sonra bu müslüman orada, kızgın kapta parlayan kemiklere dönüştü.
Yine Abdullah'a Hristiyan olması teklif edildi.
O yine reddetti.
Kral onun da kazana atılmasını emretti.
Kaldırılıp atılacağı zaman, ağladı.
Kral biraz umutlandı ve kendisini çağırdı,
Abdullah niçin ağladığını şu şekilde izah etti: "Ben Allah yolunda verecek tek bir canım olduğu için ve bu canım da Allah yolunda kısa zamanda bu kazana atılmakla elimden alınacağı için ağladım. İsterdim ki, vücudumdaki kılların sayısınca canım olsaydı ve her biri Allah yolunda işkence çekerek verilse idi."

Başka bir rivayete göre ise;
Ebû Rafi’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “ Ömer döneminde şöyle bir olay vuku bulmuştu:
Ebû Rafi diyor ki: “Ömer b. Hattab (radıyallahu anh) Roma İmparatorluğu ile savaşmak üzere asker gönderdi. Ordunun içinde Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Sahâbelerinden olan Abdullah b. Huzafe es-Sehmi de bulunuyordu. Rumlar bunları esir ettiler ve Abdullah b. Huzafe’yi alıb krallarına götürdüler.
Ona: “Bu Muhammed’in arkadaşlarından biridir.” dediler.
Azgın kral, Abdullah’a: “Hristiyan ol, seni tahtıma ve tacıma ortak ederim” dedi.
Abdullah da ona: “Sen bana bütün sahib olduğun şeyleri ve Arabların sahib oldukları her şeyi versen de Muhammed’in dininden bir göz kırpma anı kadar dahi olsa dönmem” cevabını verdi.
Kral ona: “Öyleyse seni öldüreceğim” dedi.
Abdullah: “Bildiğini yap” dedi.
Kral Abdullah’ın yüksek bir yere bağlanmasını emretti. Okçularına: “Bunun el ve ayaklarının yanlarına oklar atın” dedi.
Durum böyle iken kral, sürekli Abdullah’a tekliflerde bulunuyordu. Abdullah bunları reddetti. Sonra kral, indirilmesini emretti. Abdullah indirildi. Kral bir kazan isteyip içine su doldurttu. Kaynayıncaya kadar altını yaktırdı. Sonra diğer Müslüman esirlerden iki kişiyi istedi. Onlardan birine Hristiyan olmasını teklif etti. Kahraman esir bunu reddetti. Sonra onu sıcak suyun içine koyup yaktı ve Abdullah’ın da o kazana atılmasını emretti. Abdullah getirilirken ağladı.
Krala: “Bu ağlıyor.” denildi.
Kral, Abdullah’ın sızlandığını zannederek: “Geri getirin” dedi.
Tekrar ona Hristiyan olmasını teklif etti.
Abdullah reddetti.
Kral: “O halde niçin ağlıyorsun” dedi.
Abdullah ona şu cevabı verdi: “Beni ağlatan içimden geçirdiğim şu düşüncedir. Ben kendi kendime diyorum ki, sen bedenindeki tüyler sayısınca canının olmasını ve onları Allah yolunda vermeyi istiyordun. Hâlbuki şimdi kazana atılacak ve yok edileceksin.”
Tağut kral Abdullah’a: “Benim başımı öp, seni serbest bırakayım” dedi.
Abdullah “Bütün Müslüman esirleri de serbest bırakır mısın?” diye sorunca;
Kral: “Bütün Müslüman esirleri de serbest bırakacağım” cevabını verdi.
Abdullah diyor ki: “Bu cevabtan sonra kendi kendime şöyle dedim: “Bu bir Allah düşmanı. Benim için o kadar önemli değil. Öpeyim başını da beni ve bütün Müslüman esirleri serbest bıraksın.”
Abdullah krala yaklaşıp başını öptü.
Kral bütün esirleri Abdullah’a teslim etti.
Abdullah esirlerle Ömer’e geldi ve durumu anlattı.
Bunun üzerine Ömer: ‘Abdullah b. Huzafe’nin başını her Müslüman öpmelidir. İlk ben öpüyorum’ dedi ve kalkıp Abdullah’ın başını öptü.”
(Muttakī el-Hindî, Kenzu’l-Ummal, VII, 62; İbn Hacer el-Askalânî, el-İsabe, II, 297; Hayatu’s-Sahâbî, I, 299-300
Bu hadiseyi Hâkim de Mustedrak, C. III, sf: 630-631 adlı kitabında özetle zikretmiştir. Ayrıca bu hadiseyi Beyhaki ve İbn Asakir de nakletmişlerdir.)


...


Müslüman her durumda câhiliyye ehlinden farklıdır, farklı olmak, edebli olmak durumundadır. Bu hem sevinç, hem üzüntü hem gerekirse felâket yâhud işkence durumunda olsun böyle olmalıdır. Zaten bu edebi ve vakârı sebebiyle pek çok muşrik veya câhil etkilenerek muslumana hayran olup kendisine çeki düzen vermiştir.
Kendi nefsi terbiyesini ıslah edememiş özellikle yeni şuurlanmış müslümanlar da bazı ani gelişen durumlar karşısında ağzından argovari yahud sövme tarzında küfür sözler çıktığına şahid olmuşuzdur. Tâbi kişi bu durumu fark edince mahcubiyet yaşamaktadır. Fakat işin şuuruna varmış ve kendini genel olarak yetiştirmiş edebli muslumanların bu tür durumlarda daha bir olgunlukla tavır sergiledikleri ve sergilemeleri gerekmektedir. İşkence altında yahud çok aşırı dayanılmaz bir durum karşısında müslüman kendini, bilincini kaybetmesi veya dayanılmaz acı karşısında istemeden bilinçsizce kötü sözler çıkmasının bir sorumluluğunun olmayacağını düşünüyorum.


İlgili konu:


Küfürbaz Arkadaşlarla İlişkilerim Nasıl Olmalıdır?
Çözüldü - Küfürbaz Arkadaşlarla Ilişkilerim Nasıl Olmalıdır?
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt