İnsanoglu hem yoksunluga hem de yogun bir yoksulluk düçar oluyor sürekli. Kiskirtilmis mülkiyet anlayisi, hirs, ekonomik tahakküm, geçim sikintisi yavas yavas her kesimden insani daha fazla savuruyor. Büyük ölçekli bir çözülüs ve degerler yitimi esliginde, anlayis ve kisilik bozulmalari da daha bir öne çikiyor. Özenti, baskalarina benzeme ve varsilligi odaga alarak güçlenmeye çalisma anlayisi, ilkelligi ve erdemliligi de bularlastiriyor gitgide.
Sömürü, kirlenme ve yozlasma sadece belirli alanlarla sinirli degil. Egemen sirk ve cahiliyye; zulmü, düskünlügü ve alçakligi hayatin her alanina yaymakta. Egitim alanindaki ilkel baski ve dayatmalar, devletin ta göbegine kadar isleyen çetelesme, mafyalasma ve yolsuzluklardan bagimsiz degil. Medyanin, kitle iletisim araçlarinin da katkisiyla toplumsal bütün katmanlara zerkedilen, ahlaksizlik, kanaralasma ve yüzsüzlük; ülkeyi açik bir cezaevine dönüstürme gayretleriyle eszamanli/esgüdümlü bir sekilde ivme ve derinlik kazaniyor. ”Ekin” ve ”nesil” karsilikli ve nedensel bir döngü esliginde bozuluyor, yipraniyor, anlam ve deger kaybina ugruyor. Çöküsler, çirkinlik ve çirkeflikler; halkalarindan bosalan zincirler gibi çogullasma, yayginlasma istidadi gösteriyor. Maddeye ve menfaate endeksli bir mahiyet arz ediyor her sey. Sapkinliklar seküler mazeretlere belenerek içsellesiyor, normallesiyor, kendini dayatiyor.
Iste bütün bunlar karsisinda, Islami direnis ve mücadele de çok yönlü ve kapsamli olmali, toplumsal hayatin her ünitesini kusatma istegi duyabilmelidir. Ifsad edici bir tarzda yerlesmeye, genel kabul görmeye baslayan bu gidisata mukabil, vahiy eksenli sahih bir yaklasim, kolektif örneklikler esliginde ikame edilmeye çalisilmalidir.
Insanoglunun dünyadaki sinavinin önemli bir bölümünü, dünyevilesme tehlikesini içerecek sekilde mala, dünya metaina olan yaklasimi olusturmaktadir. ” Ekonomik ifsad” Kur’an’da birçok toplumun/toplulugun sapkin bir davranis, yasayis tarzi olarak çok canli tasvir, delil ve örneklendirmelerle ortaya konmaktadir. Yeryüzü nimetlerine ölçüsüzce ram olma, kisiyi ve dolayisiyla toplumu düsüklüge, dengesizlige, sosyal uçurum ve düsmanliklara, sapmaya yönlendirdigi gibi, temel/belirleyici bir ölçüt olarak alindiginda kompleks ve korkuyu da içten içe beslemekte, ulvi degerleri de budamaktadir. Ölümden korkma, dünyaya baglanma, risksiz/çilesiz bir hayati önceleme, mücadeleden kaçma, büyüklük taslama gibi marazlar hep bu baglamda tezahür etmektedir.
Suayb (a) kissasi ticarete, ekonomiye bakistaki sakatlik, ölçü ve tartida hile, büyüklenme ve istigna, adil olanlari/uyaricilari bu yüzden tehdit etme, dünyaya düskünlük gibi konularda kapsamli bir perspektif olusturma ve ögüt verme açisindan öne çikmaktadir.
”Medyen halkina da kardesleri Suayb’i gönderdik. Dedi ki: ‘Ey kavmim, Allah’a ibadet edin, O’ndan baska ilahiniz yoktur. Ölçüyü ve tartiyi eksik tutmayin; gerçekten sizi bir ‘bolluk ve refah’ içinde görüyorum. Dogrusu sizi çepeçevre kusatacak olan bir günün azabindan korkuyorum.”
Yaraticiya gerçek anlamda kulluk etmekten uzaklasanlar, sürekli, yaratilanlara kulluk etme tehlikesiyle karsi karsiya kalmaktadirlar. Bu tehlike elbette, yolbaslarini tutarak zorla insanlari soyanlari, hirsizlari, deveyi hamuduyla yutan zorbalari ilgilendirdigi kadar, onlara baskaldirmak yerine onlar gibi olmaya çalisanlari da içermektedir.
Allah'a inandigini ve O’na ibadet ettigini söyledigi halde, yaninda çalistirdigi isçiyi açliktan öldürerek otuz yil sonra yiyecegi tatlinin hesabini yapanlari görüyoruz yasadigimiz toplumda . günde belki bes vakit maun suresini okudugu halde, kiblesini dolara, marka, altina hatta faize ve haksiz kazanca çeverinlerin arasindayiz. Ölçüyü ve tartiyi denk tutmak, genis anlamiyla, kini, kaç kisinin aklina geliyor? “Bankalarin mabed, paranin mabud” oldugu bir zaman diliminde yasiyoruz. Ve sokaklarimiz, caddelerimiz her geçen gün dilencilerin, zavalli insanlarin çogalmasina taniklik ediyor. Çöp bidonlarini yalayanlari görüyoruz, üç kurusa muhtaç olanlari, hatta kendini ya da çocuklarini satanlari... Taslari yemenin bile yasak oldugu söylenmiyor mu?
”Dediler ki: Ey Suayb, atalarimizin taptigi seyleri birakmamizi ya da mallarimiz konusunda diledigimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazin mi emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumusak huylu, akli basindasin.”
Kimin namazi Suayb’inki kadar büyük bir imkan, direnis ve arinma manzumesi içermektedir? Zulmü ve sömürüyü yogunlastiranlarin, infaktan kaçanlarin, yardimda ve gözetmede öncülük etmek yerine yetimi/öksüzü itip kakanlarin hiç küçümsenmeyecek bir kismi su “namazlarindan gafil olanlar” degil midir? Haydi siyaset ve ekonomi alanindaki çeteleri, çikar gruplarini, uluslararasi sömürü sirketlerini geçelim; ”ekonomizm” birçok insan için yeni ve kaçinilmaz, dayanilmaz bir “din” olmaya baslamis degil midir?
” Ey Suayb, dediler, senin söylediklerinin çogunu biz kavrayip anlamiyoruz. Dogrusu biz seni içimizde zayif biri görüyoruz. Eger yakin çevren olmasaydi, gerçekten seni tasa tutarak öldürürdük. Sen bize karsi güçlü ve üstün degilsin”.
Kimin kalbi titriyor?
Kim Allah'a hesap vermeyi, büyük patronlara, agalara, pasalara hesap vermekten daha fazla düsünüyor? Bu özenti, bu didisme, bu onursuzluga yuvarlanma, kagittan ya da yuvarlak putlara tapinma neden? Bir elbise almak için elli tane magaza gezenleri, tesettür defilelerini hiç kaçirmayanlari, teravih namazi kilarak daha fazla pirim toplamak için ”jet gibi imam” arayanlari, sözde mücahidligi gerektiginde kimseye birakmayanlari, satafatli iftar sofralarinda kus sütünü bile eksik etmeyenleri, sadece ”bekçi, muhasip ve memur” olan bir Allah'a inananlari; insanlarin döktügü gözyasindan bile bir rant, çikar umanlari, basörtüsü direnislerinde, hayir için yarista, adanmislikta ne kadar görebiliyoruz? Allah mi daha sevimli gerçekten; yoksa esler, evler, kesada ugramasindan korkulan ticaret mi?
Suayb kim sahi? Ve Ebuzerler, Ebubekirler nerede? Ve soysuz Karunlar kiminle dolasiyor?
Sahi, kimler tasliyor Suayb’i?..
[Alıntı]
Sömürü, kirlenme ve yozlasma sadece belirli alanlarla sinirli degil. Egemen sirk ve cahiliyye; zulmü, düskünlügü ve alçakligi hayatin her alanina yaymakta. Egitim alanindaki ilkel baski ve dayatmalar, devletin ta göbegine kadar isleyen çetelesme, mafyalasma ve yolsuzluklardan bagimsiz degil. Medyanin, kitle iletisim araçlarinin da katkisiyla toplumsal bütün katmanlara zerkedilen, ahlaksizlik, kanaralasma ve yüzsüzlük; ülkeyi açik bir cezaevine dönüstürme gayretleriyle eszamanli/esgüdümlü bir sekilde ivme ve derinlik kazaniyor. ”Ekin” ve ”nesil” karsilikli ve nedensel bir döngü esliginde bozuluyor, yipraniyor, anlam ve deger kaybina ugruyor. Çöküsler, çirkinlik ve çirkeflikler; halkalarindan bosalan zincirler gibi çogullasma, yayginlasma istidadi gösteriyor. Maddeye ve menfaate endeksli bir mahiyet arz ediyor her sey. Sapkinliklar seküler mazeretlere belenerek içsellesiyor, normallesiyor, kendini dayatiyor.
Iste bütün bunlar karsisinda, Islami direnis ve mücadele de çok yönlü ve kapsamli olmali, toplumsal hayatin her ünitesini kusatma istegi duyabilmelidir. Ifsad edici bir tarzda yerlesmeye, genel kabul görmeye baslayan bu gidisata mukabil, vahiy eksenli sahih bir yaklasim, kolektif örneklikler esliginde ikame edilmeye çalisilmalidir.
Insanoglunun dünyadaki sinavinin önemli bir bölümünü, dünyevilesme tehlikesini içerecek sekilde mala, dünya metaina olan yaklasimi olusturmaktadir. ” Ekonomik ifsad” Kur’an’da birçok toplumun/toplulugun sapkin bir davranis, yasayis tarzi olarak çok canli tasvir, delil ve örneklendirmelerle ortaya konmaktadir. Yeryüzü nimetlerine ölçüsüzce ram olma, kisiyi ve dolayisiyla toplumu düsüklüge, dengesizlige, sosyal uçurum ve düsmanliklara, sapmaya yönlendirdigi gibi, temel/belirleyici bir ölçüt olarak alindiginda kompleks ve korkuyu da içten içe beslemekte, ulvi degerleri de budamaktadir. Ölümden korkma, dünyaya baglanma, risksiz/çilesiz bir hayati önceleme, mücadeleden kaçma, büyüklük taslama gibi marazlar hep bu baglamda tezahür etmektedir.
Suayb (a) kissasi ticarete, ekonomiye bakistaki sakatlik, ölçü ve tartida hile, büyüklenme ve istigna, adil olanlari/uyaricilari bu yüzden tehdit etme, dünyaya düskünlük gibi konularda kapsamli bir perspektif olusturma ve ögüt verme açisindan öne çikmaktadir.
”Medyen halkina da kardesleri Suayb’i gönderdik. Dedi ki: ‘Ey kavmim, Allah’a ibadet edin, O’ndan baska ilahiniz yoktur. Ölçüyü ve tartiyi eksik tutmayin; gerçekten sizi bir ‘bolluk ve refah’ içinde görüyorum. Dogrusu sizi çepeçevre kusatacak olan bir günün azabindan korkuyorum.”
Yaraticiya gerçek anlamda kulluk etmekten uzaklasanlar, sürekli, yaratilanlara kulluk etme tehlikesiyle karsi karsiya kalmaktadirlar. Bu tehlike elbette, yolbaslarini tutarak zorla insanlari soyanlari, hirsizlari, deveyi hamuduyla yutan zorbalari ilgilendirdigi kadar, onlara baskaldirmak yerine onlar gibi olmaya çalisanlari da içermektedir.
Allah'a inandigini ve O’na ibadet ettigini söyledigi halde, yaninda çalistirdigi isçiyi açliktan öldürerek otuz yil sonra yiyecegi tatlinin hesabini yapanlari görüyoruz yasadigimiz toplumda . günde belki bes vakit maun suresini okudugu halde, kiblesini dolara, marka, altina hatta faize ve haksiz kazanca çeverinlerin arasindayiz. Ölçüyü ve tartiyi denk tutmak, genis anlamiyla, kini, kaç kisinin aklina geliyor? “Bankalarin mabed, paranin mabud” oldugu bir zaman diliminde yasiyoruz. Ve sokaklarimiz, caddelerimiz her geçen gün dilencilerin, zavalli insanlarin çogalmasina taniklik ediyor. Çöp bidonlarini yalayanlari görüyoruz, üç kurusa muhtaç olanlari, hatta kendini ya da çocuklarini satanlari... Taslari yemenin bile yasak oldugu söylenmiyor mu?
”Dediler ki: Ey Suayb, atalarimizin taptigi seyleri birakmamizi ya da mallarimiz konusunda diledigimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazin mi emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumusak huylu, akli basindasin.”
Kimin namazi Suayb’inki kadar büyük bir imkan, direnis ve arinma manzumesi içermektedir? Zulmü ve sömürüyü yogunlastiranlarin, infaktan kaçanlarin, yardimda ve gözetmede öncülük etmek yerine yetimi/öksüzü itip kakanlarin hiç küçümsenmeyecek bir kismi su “namazlarindan gafil olanlar” degil midir? Haydi siyaset ve ekonomi alanindaki çeteleri, çikar gruplarini, uluslararasi sömürü sirketlerini geçelim; ”ekonomizm” birçok insan için yeni ve kaçinilmaz, dayanilmaz bir “din” olmaya baslamis degil midir?
” Ey Suayb, dediler, senin söylediklerinin çogunu biz kavrayip anlamiyoruz. Dogrusu biz seni içimizde zayif biri görüyoruz. Eger yakin çevren olmasaydi, gerçekten seni tasa tutarak öldürürdük. Sen bize karsi güçlü ve üstün degilsin”.
Kimin kalbi titriyor?
Kim Allah'a hesap vermeyi, büyük patronlara, agalara, pasalara hesap vermekten daha fazla düsünüyor? Bu özenti, bu didisme, bu onursuzluga yuvarlanma, kagittan ya da yuvarlak putlara tapinma neden? Bir elbise almak için elli tane magaza gezenleri, tesettür defilelerini hiç kaçirmayanlari, teravih namazi kilarak daha fazla pirim toplamak için ”jet gibi imam” arayanlari, sözde mücahidligi gerektiginde kimseye birakmayanlari, satafatli iftar sofralarinda kus sütünü bile eksik etmeyenleri, sadece ”bekçi, muhasip ve memur” olan bir Allah'a inananlari; insanlarin döktügü gözyasindan bile bir rant, çikar umanlari, basörtüsü direnislerinde, hayir için yarista, adanmislikta ne kadar görebiliyoruz? Allah mi daha sevimli gerçekten; yoksa esler, evler, kesada ugramasindan korkulan ticaret mi?
Suayb kim sahi? Ve Ebuzerler, Ebubekirler nerede? Ve soysuz Karunlar kiminle dolasiyor?
Sahi, kimler tasliyor Suayb’i?..
[Alıntı]