Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Süfyan es-Sevri ve Harun Reşid Kıssası | Mutlaka Oku!

Mustafa bin Yılmaz Çevrimdışı

Mustafa bin Yılmaz

''Selef,selef ve selef...''
İslam-TR Üyesi
بسم الله الرحمن الرحيم


Imam Ibn Bulyan, Gazzali ve diğer âlimler şöyle demektedirler: "Harun Reşid halife olunca Sufyan es-Sevri dışında bütün âlimler kendisini ziyaret etmiştir. Harun Reşid ile Sufyan Sevri arasında eskiye dayanan bir arkadaşlık bulunmaktaydı. Bu sebeple, onun gelmemesi Halife Harun Reşid'in zoruna gitmiştir. Bunun üzerine Harun Reşid, Sufyan es-Sevri'ye mektup yazarak şöyle demiştir:

"Bismillahirrahmanirrahim. Mü'minlerin Emiri Abdullah Harun'dan Allah için kardeşi olan Sufyan b. Said es-Sevri'ye; ey kardeşim! Biliyorsun ki, Allah mü'minleri kardeş kılmıştır. Ben de seni Allah için kardeş edindim. Bu kardeşliğimizin bağını hiçbir zaman kesmedim ve dostluğumuzu da bitirmedim. Ben sana karşı kalbimde en güzel muhabbeti ve sevgiyi barındırmaktayım. Allah'ın beni bağlamış olduğu bu zincir (hilafet) olmasaydı mutlaka seni görmeye gelirdim. Kalbimde sana olan sevgiden dolayı emekleyerek dahi olsa bunu yapardım.
Kardeşlerimden ve kardeşlerinden hiçbir kimse yok ki bana verilen bu görevden dolayı beni ziyaret etmemiş ve kutlamamış olsun. Ben de onlar için beytü'l malın kapılarını sonuna kadar açtım ve onlara onları mutlu edecek ve beni de sevindirecek hediyeler takdim ettim. Ve senin de gelip ziyaret etmeni bekledim. Sana yazdığım bu mektupta seni görmeyi ne kadar çok arzuladığımı belirtirim. Ey Ebû Abdullah! Mü'minin ziyaretinin ne kadar faziletli bir iş olduğunu bilmektesin. Mektubum sana ulaştığında çabukça beni görmeye gelesin."
Sonra bu mektubu Abbad et-Talikani'ye vererek Süfyan es-Sevri'ye ulaştırmasını ve onun Halife Harun Reşid için ne kadar değerli ve önemli bir kimse olduğunu da bildirmesini emretmiştir.


Abbad şöyle demiştir: "Kufe'ye doğru yola çıktım. Süfyan'ı, kendi mescidinde buldum. Beni uzaktan gördü ve ayağa kalkarak şöyle dedi 'Kovulmuş şeytanın şerrinden; işiten ve bilen Allah'a sığınırım. Ve kapımı çalanın ancak hayır için çalmasını dileyerek yine sana sığınırım."''
Abbad şu şekilde anlatmaya devam etmektedir: "Mescidin önü ne varınca atımdan indim. Sufyan es-Sevri, namaz vakti olmamasına rağmen kalkıp namaz kılmaya başladı. Huzuruna girerek ona selam verdim. Orada oturanlardan hiçbir kimse dönüp de bana bakmadı. Ben de ayakta beklemeye devam ettim. Hiçbir kimse de oturmam için bana yer göstermedi. Onların heybetinden korkarak mektubu, Sufyan es-Sevri'ye doğru attım. Namazda olduğu halde sanki mihrabında yılan varmışcasına titredi ve mektuptan uzaklaştı. Daha sonra rükü ve secdesini de tamamlayarak selam verdi ve ellerini cübbesinin kollarına sokarak onunla mektubu aldı ve çevirip baktı. Sonra da mektubu arkasında bulunanlara atarak, 'içinizden biri bunu okusun, nitekim ben zalim bir kimsenin elinin değdiği bir şeye dokunmaktan Allah'a sığınırım' dedi."
Abbad şöyle anlatmaya devam etti: "Bazıları elini uzatarak mektubu aldı. Mektubu eline alan kişi de yılan görmüşçesine titriyordu. Mektup kendisine okununca Süfyan es-Sevri şaşılacak bir şekilde tebessüm etmeye başladı. Mektup bittiğinde ise şöyle dedi: 'Bu zalimin mektubunun arkasına şunları yazın' bazı kimseler şöyle dediler: 'Ey Ebû Abdullah! Şüphesiz o, halifedir. Mektubun cevabını temiz bir kağıda yazsan daha iyi olmaz mı?" O şöyle dedi: 'Hayır! Zalimin mektubuna verilecek cevabı, onun mektubunun arkasına yazınız. Mektubun kağıdını helalinden kazandıysa ne åla. Fakat haramdan kazandıysa cezasını elbette çekecektir. Öyle ki bir zalimin elinin değdiği kağıt parçası dahi yanımızda kalmasın. Şayet yanımızda kalırsa, dinimizi ifsad eder. Kendisine, 'Ne yazalım?' diye sorulunca şöyle yazın diyerek cevap verdi:


"Bismillahirrahmanirrahim, Allah'ın ölü kulu Süfyan'dan, imanın ve Kur'an'ı okumanın lezzeti kendisinden alınmış, geçici emellerin verdiği gurur ile başı dönmüş olan Harun Reşid'e... Bu mektubu, seninle her türlü alakayı kestiğimi ve dostluğu terk ettiğimi beyan etmek için yazıyorum. Çünkü sen mektubunda, Müslümanların hazinesine tecavüz ederek onların mallarını haksız yere dağıttığını açıkça dile getiriyorsun. Bu hakka girdiğin yetmiyormuş gibi yazdığın bu mektupla da beni bu kötü işine şahit tutuyorsun. Binaenaleyh, ben ve benimle beraber bu mektubu dinleyen kardeşlerim, yarın ilahi huzurda senin aleyhinde şahitlik edeceğiz. Ey Harun! Müslümanların rızası olmaksızın onların hazinelerine nasıl dokunursun? Peki, senin bu ameline razı olan bulunmakta mıdır?!.. Senin bu kötü hükmünden ve amellerinden; mücahidler, gaziler, âlimler, yetimler, bütün iyi insanlar ve halk razı olmuşlar mıdır?
Ey Harun! Bil ki sen, hükmü adil olanın huzuruna çıkarılacaksın. Bu mesele için kendini hazırla! Şüphesiz sen, bunlardan dolayı muhakkak sorguya çekileceksin. Bu sebeple cevabın hazır olsa senin için iyi olur. Nefsin hususunda Allah'tan kork! Şüphesiz ilim, zühd ve Kur'an okumanın ve hayırlı insanlarla sohbet etmenin lezzeti senden alınmıştır. Nefsin için zalim olmaya ve zalimlerin imamı olmaya razı oldun.
Ey Harun! Makam koltuğuna oturdun ve ipekler giydin. Kendi kapın dışındaki tüm perdeleri söküp attın. Böylece âlemlerin rabbi olan Allah'ın gizlenmesi gibi kendini gizledin. Sonra kendin ve ayıpların dışında zalim bir ordu edindin. Ordun; insanlara zulmeden ve adaletli davranmayan, kendileri içki içen ancak kendilerinin dışında içki içene had uygulayan, kendileri zina eden ancak kendileri dışında zina eden had uygulayan, kendileri hırsızlık yapıp kendileri dışında hırsızlık yapanların elini kesip öldüren ve katilleri de öldürenlerden oluşmaktadır. Ancak bunu insanlara uygulamadan önce sana ve kendilerine uygulamaları gerekmez miydi? Ey Harun! Bir gün Allah (c.c) tarafında bir çağırıcı;
"Zalimleri ve onların yardımcılarını toplayın!" diye seslendiği zaman ve sen de, Allah'ın huzuruna ellerin boynuna
bağlı bir şekilde çıktığında bu bağı yalnızca senin adaletin ve insafın çözecektir. Aksi halde sen kendini, etrafında bulunanlan ve imamlar cehenneme sürükleyen olacaksın.
Ey Harun! Ben senin boğazına yapışmış bir kimse gibiyim. Nitekim olaylar böyle gelişmiştir. Senin iyiliklerin başkalarının mizanında, başkalarının kötülükleri ise senin mizanındadır. Bu bela üstüne bela, zulüm üzerine zulümdür. Ey Harun! Gütmekte olduğun sürün (halkın) hususunda Allah'tan kork. Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve sellem) üm
metini koru!
Bil ki, bu iş (hilafet) sana geldiği gibi senden de alınıp başkalarına verilecektir. Aynı şekilde dünya, kendi ehline daima bu muamelede bulunmaktadır. Buradan azığını en güzel şekilde alanlar faydalanmış ancak zarara uğrayan da dünya ve ahirette zarara uğramıştır. Sakın ola bundan sonra bana yazmayasın! Şayet yazarsan bil ki cevap vermeyeceğim. Selam ile...!"
Mektubu katlamadan ve mühürlemeden öylece elçiye atmıştır. Elçi şöyle anlatmaktadır; "Mektubu aldım ve Kufe pazarına yöneldim. Bu öğüt kalbime öyle bir düştü ki, Kufe halkına dönerek şöyle seslendim; 'Ey kufe halkı! Kim Allah'a firar etmiş bir kimseyi satın almak ister?" Bunun üzerine dinar ve dirhemlerle bana doğru yöneldiler. Ben de; 'Benim paraya ihtiyacım yok bana yünden bir cübbe ve bir elbise gerekmektedir' dedim ve mü'minlerin emirinin huzurunda giymiş olduğum elbiseyi çıkardım. Atımı da terk ettim ve Harun Reşid'in kapısına yürüyerek, çıplak ayaklarım ile vardım. Kapının önünde bulunanlar benim bu halimle alay ettiler. Halifenin huzuruna girmeme izin verilince içeri girdim. Halife beni bu hal üzere görünce ayağa kalktı tekrar oturdu ve elini yüzüne vurmaya başlayarak ve kendisine eyvahlar okuyarak şöyle dedi:
'Elçi dahi bundan kendisine pay çıkardı ancak
mektubu gönderen zarar etti!'



Dünya benim neyime? Nitekim mülk çabukça zail olmaktadır. Sonra bana verilen mektubu kendisine aynı şekilde geri iade ettim. Mektubu aldı ve okumaya başladı. Hıçkırmakta ve gözyaşları yanağından süzülmekteydi. Meclisindeki bazı kişiler şöyle dediler: 'Ey mü'minlerin emiri! Sufyan size hadsiz bir şekilde davrandı. Dilerseniz ona bir ordu gönderip ayaklarına demirler vurarak onu zindana attırabilirsiniz. Bu da başkaları için ibret olacaktır.'
Halife Harun şöyle demiştir: 'Ey dünyanın köleleri! Sufyan'ı birakın, ona karışmayın. Gururlanan, sizin gururlandırdığınız kişidir. Şaki (mutsuz) ise sizin huzurunda bulunduğunuz kişidir.
Şüphesiz Sufyan, tek başına bir ümmettir.""
Harun Reşid, Süfyan'ın bu mektubunu ölene kadar yanında taşımış ve her namazdan sonra da çıkarıp okumuş ve gözleri yaş ile dolmuştur.

"(Mecmuatü er-Resailü'l Minberiyye)"
 
Son düzenleme:
Üst Ana Sayfa Alt