Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Şükür Secdesinde Kıble Şartı Var mı?

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullah;

Ebû Bekre (r.anh)'den rivayete göre;
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَنَّهُ كَانَ إِذَا جَاءَهُ أَمْرُ سُرُورٍ أَوْ بُشِّرَ بِهِ خَرَّ سَاجِدًا شَاكِرًا لِلَّهِ
رواه أبو داود
(2774) وصححه الألباني في ” صحيح أبي داود
"Peygamber (s.a.v.) sevindirici bir haber aldığı zaman veya kendisine bir müjde verildiği vakit secdeye kapanırdı."
(Ebu Davud, Cihad, 162; Tirmizi, Siyer 24)


Şükür secdesi; Kıbleye dönerek tekbir alıp secdeye varılır, secdede iken tesbihatta bulunduktan sonra Allah’a hamd ve şükür ettikten sonra yine tekbir alarak ayağa kalkılır. (İbn Âbidîn, Reddu’l-muhtâr, Dâru’l-Fikr, ts. , II, 128)

Şükür secdesinde tahâratin şart olup olmadığı hususunda ulema ihtilaf etmiştir. Bazıları, namaza kıyas ederek şükür secdesi için de tahâratin şart olduğunu söylerken, bazıları da şart olmadığını söylemişlerdir.
Şükür secdesi yapılış itibariyle tıpkı tilâvet secdesi gibidir. Abdestli iken şükür secdesine niyet edilir, eller kaldırılmadan “Allahu Ekber” diyerek tekbir alınır, secdeye varılır, mümkün olduğu kadar uzun secde edilir, sonra da selâm verilir.

Şükür secdesinde kıblenin şart olup olmadığı konusunda kât'i bir nas olmamakla beraber, Kıbleyi bilenin kıbleye doğru secde etmesi uygundur. Kıblenin harici başka yönlere de yapılabilir diyen bir âlim - görüş bilmiyoruz. Fakat şükür secdesini namaz gibi değerlendirecek olursak, namaz için şart koşulan, abdest, necasetten tahârat ve kıbleye yönelmek gibi şartlar şükür secdesi için de geçerli olacaktır. Şayet şükür secdesi isminden de anlaşıldığı namaz gibi değil de sadece secde olarak değerlendirecek olursak namazdaki şartlar onun için geçerli olmaz. Çünkü şükür secdesi için, namaz kılınması için abdest ve kıble şartı bildiren nas yoktur. Ayrıca namaz için “başlangıcı tekbir bitimi ise selamdır” rivâyeti şükür secdesi için zikredilmemiştir.


"
Allah'ındır doğu da batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın vechi orasıdır. Hiç şubhesiz Allah Vâsi'dir, Âlîm'dır." (Bakara 115)

Katade ve İbn-i Zeyd'den nakledilen diğer bir görüşe göre ise bu âyetin nuzul sebebi, Müslümanların Kâbeye doğru namaz kılmalarının farz kılınmasından önce her tarata yönelerek namaz kılabileceklerinin beyan edilmesidir. Yani Allah teala mûminlere, her tarafa yönelerek namaz kılabileceklerini bu âyetle serbest kılmıştır. Zira doğu da onundur batı da. Fakat daha sonra Rasulullah'ın ve mûminlerin Kâbeye yönelmelerini emreden âyet inince bu âyet-i kerime nesh edilmiştir.

Said b. Cubeyr'in, Abdullah b. Ömer'den naklettiğine göre âyetin nuzul sebebi, Rasulullah'ın, nafile namazlarını yolculuk esnasında dilediği yöne durarak kılabileceğini zikretmesidir. Ve farz namazlarını, düşmanla çarpışma anında, şiddetli korku esnasında ve düşmanın üzerine yürüme anında, dilediği tarafa yönelerek kılabileceğini zikretmesidir. Bu hususta Said b. Cubeyr diyor ki: "Abdullah b. Ömer, bineği ne tarafa doğru yönelirse oraya doğru namaz kılardı. Ve Rasulullah'ın böyle yaptığını anlatırdı, -ve derdi ki: "Her nereye yönelirseniz Allah'ın rıdası oradadır." âyeti, yolculuk yaparken nafile namazlarını, bineğinin üzerinde dilediğin yöne doğru durarak kılman için nazil olmuştur. Zira Rasulullah, Mekke'den dönerken nafile namazlarım bineğinin üzerinde Medine'ye doğru yönelik bir şekilde ima ile kılardı.

Âmir b. Rebîa'ya göre ise bu âyetin nuzul sebebi şu olaydır. Âmir diyorki:
"Bir sefer sırasında çok karanlık bir gecede Rasulullah ile beraberdik. Kıblenin ne tarafta olduğunu bilemedik, namazı kıldık. Her birimiz olduğu yerde, bulunduğu tarafa doğru kıldı. Sabah olunca hadiseyi Rasulullah (s.a.v.)'e anlattık. İşte bunun üzerine bu âyet nazil oldu. Ve herkesin kıldığı namazın sahih olduğu anlaşıldı."

(Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an sure 2, h;ıh: 2, Hadis No: 2957)

Katâde'ye göre ise bu âyetin nüzul sebebi, Habeş Kralı Necaşi'dir. Zira Rasulullah'ın sahabileri, kıbleye yönelerek namaz kılmayan Necaşi'nin cenaze namazının kılınması hususunda tereddüt etmişler, bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuş ve doğunun da batının da Allah'a ait olduğunu, Necaşinin, Allah'ın rıdası için doğuya yönelerek namaz kılmasının, onun mu'min olmasına mani olmadığını beyan etmiştir. Bu hususta Katade diyor ki: "Rasulullah buyurdu ki: "Kardeşiniz Necaşi öldü onun cenaze namazını kılın."
Sahabiler: "Biz, Müslüman olmayan bir adamın cenaze namazını nasıl kılalım?" dediler.
Bunun üzerine: "
Kitab ehlinden, Allah'a boyun eğerek, Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene iman edenler vardır. Onlar, Allah'ın âyetlerini az bir değere değişmezler. İşte onların, Rabb'leri katında mukâfaatları vardır. Şubhesiz ki Allah, hesabı süratli olandır." (Âl-i İmran 199) âyeti nazil oldu.
Sahabiler: "O, kıbleye doğru namaz kılmıyordu." dediler.
Bunun üzerine, Aziz ve Celil olan Allah: "
Doğu da batı da Allah'ındır. Her nereye yönelirseniz Allah'ın rıdası oradadır..." âyetini indirdi.

Taberi diyor ki: "Bu hususta doğru olan görüş, âyette bir kısaltma olduğu görüşüdür. Şöyle ki: Bütün yaratıklar Allah'ın mülkü olduğu halde özellikle doğunun ve batının Allah'ın mülkü olduğu zikredilmiştir. İşte burada bir kısaltma söz konusudur. Yani âyetin ifade ettiği mânâ şöyledir: "Allah, doğunun da batının da ve ikisinin'arasında bulunan yaratıklann da sahibidir."
Buna göre âyet şöyle açıklanır: Allah her şeyin mâlikidir. Onları dilediği şekilde kendisine kulluk ettirir. Onlar hakkında dilediği hükmü verir. Onlara düşen görev ise Allah'a mutlak itaat etmektir. O halde ey mûminler, yüzünüzü bana doğru yöneltin. Zira yüzünüzü nereye çevirirseniz ben orada bulunurum.

Taberi sözlerine devamla diyor ki: "Bu âyet nâsihtir, yahut mensuhtur, ya da her ikisi de değildir." diyen görüşlere gelince bu görüşlere verilecek doğru cevab şudur:
Âyet umumi mahiyette ise de özel bir anlam taşımaktadır. Bu âyet nasih veya mensuh değildir. Çünkü âyetin, her nereye yönelirseniz Allah'ın yüzü (rıdası) oradadır." bölümünün, şu mânâlardan birini ifade etmiş olması muhtemeldir:

a- Yolculukta yürürken nafile namazlarında ve düşmanla çarpışırken nafile ve farz namazlarınızda nereye yönelirseniz Allah'ın rıdası oradadır. "Nitekim Abdullah b. Ömer ve İbrahim en Nehai, âyeti bu şekilde izah etmişlerdir.

b- Yeryüzünün neresinde bulunur ve bulunduğunuz yerden yüzünüzü kıbleye yöneltirseniz Allah'ın kıblesi oradır. Zira yeryüzünün her yerinde Kâbeye yönelmeniz mümkündür. "Mucâhid ve Dahhak ta âyeti bu şekilde izah etmişlerdir.

c- Dualarınızda yüzünüzü nereye çevirirseniz Allanın rıdası oradadır. O, duanızı kabul eder."

Madem ki âyetin bu mânâların hepsine uygun olması muhtemeldir. O halde herhangi bir kesin delile dayanmaksızın âyetin nâsih veya mensuh okluğuna dair tahmin yürütmeye kimsenin hakkı yoktur, zira her nâsihin bir mensuhu ve her mensuhun da bir nasihi bulunmalıdır.

Âyetin nâsih olduğu ve Kudûs'e yönelerek namaz kılmayı neshettiği iddia edilemez. Zira bu âyetin mânâsının: "Namazınızda yüzünüzü nereye yöneltirseniz işte kıbleniz orasıdır" şeklinde olduğuna dair kesin bir delil olmadığı gibi bu âyetin, Rasulullah'ın ve sahabilerinin Kudûs'e yönelerek namaz kılmalarından sonra indiğine ve Kâbeye yönelmelerini emrettiğine dair de bir delil yoktur. Zira Rasulullah'ın sahabilerinden ve tabiilerin imamlarından ilim ehli olanlardan bazıları, âyetin bu mânâda indiğini reddetmişler ve âyetten neyin kastedildiği hakkında ihtilaf etmişlerdir. Bu hususta Rasulullah'tan kesin bir hadis te yoktur. O halde âyete "Kudûse yönelmeyi nesneden âyet" demek doğru değildir.

Bu âyetin, mensuh okluğuna dair de herhangi bir delil yoktur. Zira daha önce de izah edildiği gibi, âyete çeşitli şekillerde mânâ vernıek mümkündür. Bu itibarla kıbleye yönelmeyi emreden âyetin bunu neshettiğini söylemek isabetli değildir. Zira âyete: "
Nerede olursanız olun yüzünüzü Mescid-i Haram tarafına çevirin." (Bakara 114) âyetine ters düşmeyecek şekilde mânâ vermek mümkündür. Mesela, bunun mânâsının "Duada yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin Allah'ın rıdası oradadır. O, duanızı kabul eder şeklinde olması muhtemeldir. Keza bunun mânâsının "Yolculukta yürürken nafile namazlarınızda düşmanla çarpışırken de nafile ve farz namazlarınızda yüzünüzü nereye çevirirseniz Allah'ın rıdası oradadır." şeklinde olması da muhtemeldir. O halde bu âyete "Mensuh" demek doğru değildir.


29859

Anadolu'da hasat sonrası şükür secdesi, 1952
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt