Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haber Suriye Günlükleri – “cihad Beldeleri Ve Kadının Yeri”

Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam kendisinden sonra peygamber olmayan Muhammed’in (s.a.v) üzerine olsun.

Nasihat babında daha öncede böyle bir konuyu ele almıştık. Maalesef ki yaşanılan süreçler ve şahid olduğumuz durumlar tekrar tekrar aynı hatalara düşüldüğünü gösteriyor.!

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum yazacağımız olumsuz durumlar sizi Cihad beldelerinden soğutmak amaçlı değil. Sadece siz bayan kardeşlerimizi orada nelerin beklediği konusunda uyarmak ve hazırlığınızı da ona göre yapmanız için ufak bir nasihattir.

Yazılarımızı eleştirecek olanların Cihad noktasında samimiyetsiz olduklarını düşündüğümü de şimdiden belirtmek istiyorum. Bir konuyu eleştirmeniz için o konuda ehil olmanız lazım. Gördüğüm o ki cihada gitmediği öyle bir ortamda bulunmadığı halde bu kişilerin eleştirileri uyandırmaya çalıştığımız kitleden uzaklaşma korkusudur!

Sosyal medyada iyiden iyiye artan hayalperest kızlarımızın sayısının fazlalığı ve onları kendi emelleri doğrultusunda bir nevi tuzaklarına çekmeye çalışan cihada kara bir leke gibi yapışanların bu fırsatı her hâlükârda değerlendirmesi. Hemen hemen herkes bu durumlara şahid oluyordur. Sosyal medyada tanıştığı kişinin gerçek manada bir cihad eri olduğunu sanıp evini barkını ailesini terk eden ve akabinde bir bayanın yaşamayı asla istemeyeceği durumlarla karşılaşan kızlarımızın feryatları.

“Mü’min, bir delikten iki defa ısırılmamalıdır.” Bu Hadisi iyi anlamak gerekiyor. Başkalarının yaşadığı acı tecrübelerden ders çıkarmak akil insanın özelliğidir. O öyle oldu diye bende öyle olacak değilim gibi söylemler, nefsinizin size oynadığı bir oyundan ibarettir.

“Ey îmân edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük gazaba sebep olur.” Saff Suresi/2-3

Kur’an’a ve Sünnete uygun olmayan hayallerin sonu hüsrandır.!

Bir kız kardeşimiz mesaj atıp ”abla sizinle görüşmek istiyorum” dedi. Ve bir saat kadar konuştuk. İlmi ve askeri eğitim alma düşüncesiyle tüm şartlarını zorlayıp Suriye’ye gittiğinden ve orada yaşadığı hayal kırıklıklarından bahsetti. Eğitim almak bir yana evden dahi dışarı çıkacak uygun bir ortam bulamadığından ve kaldığı süreç içerisinde mahreminin olmayışı ile ciddi manada yaşadığı sıkıntıları bir bir anlattı. Mahremsiz olarak cihad beldelerinde kalmanın zorluklarından sıkça bahsetmiştik. Fakat görünen o ki herkes bunu kendisi tecrübe ederek öğrenmek istiyor. Bizler üzerimize düşen nasihati yapmakla mükellefiz. Uyulup uyulmaması ise bayan kardeşlerimizin bileceği iştir.

İlmi eğitim mevzusu: Bir başka konu ise, yine sıklıkla sorulan bir soru aynı zamanda: “Burada ilmi eğitim alınabileceği yönünde çıkan aslı olmayan haberler”. Bir medrese ya da Üniversite düzeyinde bir okulda İslami ilim alınabiliyor gibi söylemlerin de bir gerçekliliği yok. Şöyle düşünün, hal-i hazırda cihadın devam ettiği ve sıcak savaş bölgesi olan bir yerde ilk vurulma hedefleri arasında sizce böylesi bir eğitim yuvası da olmaz mı? Savaş bölgesinde her an her şey değişkenlik arz ediyorken, dengeler bozulup yerler terk ediliyorken böyle bir eğitimi nerede ve nasıl verecekler, hiç düşündünüz mü?

Askeri eğitim mevzusu: Size hangi Mücahid silahlı eğitim verecek nasıl ve ne şartlarda bu eğitimi alabilirsiniz hiç düşündünüz mü? Gerekçe her ne olursa olsun hiç bir mücahid, bayanlarla muhatap olacak bir fitne ortamına girmeyi kabul etmez. Bizim öyle mücahid kardeşlerimiz var ki bir bayanla yüz yüze konuşmak bir yana mesaj yoluyla dahi önemli bir konuyu konuşmaktan haya eder.!

Hâl böyleyken size o hayalini kurduğunuz ”Askeri eğitimi” sadece mahreminiz olan biri (eşiniz, babanız, kardeşiniz) verebilir ki o da ancak uygun bir ortamda bir kaç el atış yapıp, en azından elinizi silaha alıştırıp, olası bir tehlikede yalnız kaldığınızda aşinalığınız olan tetiğe basabilmeniz için. Onun haricinde ”kalk, yat, sürün, koş, tırman” gibi bir eğitim şu anlık hayalden ibarettir. Saff suresi 2’de “Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” diye soruyor Allah! Ve akabinde ise şöyle ikaz ediyor. “Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük gazaba sebep olur.” Yolda uzun mesafe yürümekten acziyet gösteren ”nayif” kızlarımızın yaklaşık ağırlığı 4-5 kilo olan bir silahla kaç saat eğitim yapabileceklerini merak etmeden de kendimi alamıyorum!

İhtiyacın hasıl olmasından dolayı daha önce Suriye Günlükleri 4 ve 5’de kaleme aldığımız nasihatleri ve karşılaşacağınız sıkıntıları bu bölümde tekrardan yayınlıyoruz.

Bismillah!

Cihad beldesinde sıradan bir gün.

Birinci Bölüm;

1) Su Sorunu: Burada şebeke suyu olmadığı için, her evin kendisine ait su depoları var. Ve bu depoları satın aldığınız tankerler içerisindeki su ile doldurduğunuz müddetçe evde suyunuz olur.

2) Elektrik sıkıntısı. Bazen bir kaç ay hiç elektrik olmaz. Elbette çaresi bulundu, her mahallede büyük jeneratörler var ve bu jeneratörlerden elektrik satın alıyoruz. Satın aldığımız ampere göre para ödüyoruz. Ve günün sadece 7 saati jeneratör çalışıyor, yani 7/24 elektrik yok. Herkesin tercih ettiği 2 amperdir ki, aynı anda buzdolabını, fırını, çamaşır makinasını çalıştırmak mümkün değil elbette. Önceliğimize göre neyi kullanacaksak o anda sadece onun fişi takılır diğerleri ise kapatılır. Bu sebeple de nizami elektrik geldiğinde çocuksu bir sevinç olur tüm bayanlarda. Çünkü o anda elektrikle yapabileceği her işini yapar. Buzdolabı çalışırken fırına istediği bir kek ya da böreğini koyup pişirirken, çamaşırlarını da makinada yıkayabilir.

3) Gezmeyi çok seviyorsanız ki, birçok kadın gezmekten alışverişe gitmekten çok hoşlanır, bunu da burada yapamazsınız. En fazla şöyle olur ki, çok yakında oturan bir arkadaşınıza ziyarete gidebilir ya da uzakta olan bir arkadaşınızı ziyarete eşiniz götürür. Alışveriş ise bulunduğunuz yerde bir pazar kuruluyor ise yine eşinizin refakatiyle gidebilirsiniz. Onun haricinde “Ben bir çarşı pazar dolaşıp geleyim.” deme lüksünüz yok!

4) Uzun süreli olmasa da tek kalabilmelisiniz. Bu çok önemli çünkü ribata ya da ameliyeye giden eşinizin oralarda daha rahat olması ve aklının sizde kalmaması lazım. Bu konuda eşinize sıkıntı oluşturmanızdansa kendi memleketinizde kalmanız daha yerinde bir karar olacaktır. Bu da sorun mu diyenler olabilir, bir mücahidin eşiyle kalırım da diyebilirsiniz. Fakat uzun vadede bu ciddi sıkıntılar oluşturup kardeşlik hukukunuzu da zedeleyebilir.

5) Yoğun çatışma ve bombardıman seslerine de alışmalısınız. İlk başlarda biraz korkutucu oluyor evet, sonrasında cihadın tabiatında zaten bunlar var diyerek normalleştiriyorsunuz gözünüzde. Elbette bu duruma alışamayanlar korkanlar da oluyor ki bu çok da yanlış değil. Zira cihad kadına farz olmadığı için fıtratına da bazı şeyler aykırı olabiliyor, daha nayif olduğu için bu durumu kaldıramayabiliyor.

6) Her canınız sıkıldığında ya da ailenizi özlediğinizde “Ben bir Türkiye’ye gideyim ailemi ziyaret edeyim.” deme lüksünüz de yok! Bu durumu da kabullenmeyi bilmeniz lazım. Bazen öyle bir haber alıyorsunuz ki o anda memleketinizde olmak istiyorsunuz. Fakat sınırda yaşanılan sıkıntılar nedeni ile gidemiyorsunuz çoğu zaman…

Evet, listeyi daha da uzatabilirim fakat bu kadarının şimdilik yeterli olacağını düşünüyorum. Aslında Mücahidlerin karşılaştıkları zorluklar ve yaşadıkları acı tecrübelerin karşısında biz bayanların yaşadıklarına zor demek abes oluyor. Fakat maalesef bunları yazmam da gerekiyor. Çünkü bir heves ve heyecan ile buraya gelen ve burada mücahid olan eşine ciddi sıkıntılar yaşatanlara da şahid oluyoruz. Daha öncede dediğimiz gibi zor yola kolay insanlarla çıkılmaz. Zoru kabul etmek, imtihanlara göğüs germek, sabretmek gerek. Rabbim ayaklarımızı sabit kılsın…

Zeyneb İslam

Cihad Beldeleri ve Kadının Cihadı.

İkinci Bölüm;

Âişe radîyallâhu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre, o, şöyle demiştir: “Ey Allâh’ın Rasûlü! Kadınlara cihâd var mı? Dedim. Şöyle buyurdular: Evet, içinde kıtâl olmayan cihâd; hac ve umre var.” (hadisin açıklamasına yazının sonunda yer verilmiştir) [1]
Bu bölümde sıkça karşılaştığımız sorulara yer vererek akıllarda oluşan soruları ve sorunları gidermeyi istiyorum. Gayret bizden takdir Allah’tan !

Son 3 sene içerisinde sanal ortamlarda cihad sevdalısı genç kızların nasıl kandırıldıklarına şahid olduk hatta işi o kadar ilerletenler oldu ki bekar genç kızları değil evli bayanları dahi tuzaklarına düşürmeyi maalesef ki başardılar!

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, cihadın ve mücahidin özünde olması geren ilk kural; mahremiyet ve emniyettir. Hiç bir samimi Mücahid sanal ortamda bayanlarla konuşarak, onlara ”ben mücahidim, cihad ediyorum, sen de gel” diyerek, hem emniyetini hem de mahremiyetini hiçe saymaz. Ayrıca böyle bir riyaya da bulaşmaz!

Her eline silah alan Mücahid olamadığı gibi her cihad toprağına gelen bayan da mücahide olamaz. Bir mücahidin asli görevi sanal ortamlarda vakit geçirip gayr-ı meşru planlar dâhilinde riya ile karışık muhabbetler etmek değil, var olan ameliye ya da ribat bölgelerinde safını almaktır.

Bazıları eleştirebilir de ”Neden teşvik edici yazmıyorsunuz?” diye. Fakat bu öyle bir yükümlülük ki ben böyle bir yükün altına girmekten Allah’a sığınırım.

Görüştüğü kişinin samimi bir mücahid olduğunu zannederek evden kaçan bir çok kızdan bir daha haber dahi alınamamış yada ”ne olur beni kurtarın” mesajları alınmışken, ”cihad topraklarına ne olursa olsun gidin” tarzında bir yazı asla kaleme almayacağım.

IŞİD fitnesinin başından itibaren bu olaylar sıklıkla yaşanmış ve hatta birçoğu basına da yansımış, dikkatli olunması gerektiği defalarca dile getirilmişti. Geldiğimiz son durumda ise maalesef ki bu nasihatlerin çok fazla kişi tarafından da dikkate alınmadığını görüyorum.

‘’Şayet ciddi bir görüşme yapıyorsanız:

Size talip olan bir mücahid için yine mücahidler arasında tanınan bilinen kişilerden kefillik isteyin. Zira bu sizin hayalini kurduğunuz, evliliğiniz ve mutluluğunuz için ciddi önem arz ediyor. Önce istişare sonra istihare kuralına da mutlaka riayet edin.’’

Kandırılmaya çalışılan bir genç kızdan aldığım bir bilgiyi de paylaşmak istiyorum.

Kendisine silahlı eğitim yani muasker eğitimi verileceğini ve ameliyelere katılacağı vaad edilmiş. Bunu bana sorduğunda kesinlikle böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylediğimde ”ama bayanlardan oluşan bir ordu varmış bende onlarla eğitim alıp operasyona katılabilirmişim” dedi. SubhanAllah! Cihad topraklarını bilen ve bir çok olaya da şahid olan bir kişi olarak tekrar ve tekrar diyorum ki, burada kadının yapabileceği tek bir şey var; o da eşinin günlük hayatındaki meşakkati gidermektir. Onun haricinde elimize silah alıp ribata yada ameliyeye gitmiyoruz.

Ben eşimin kanasını ve jöbesini bile yerden kaldırıp duvara asarken ”Allah’ım mücahidlerin yükünü hafiflet” diye dua ediyorum. Eminim birçok kişi de ne demek istediğimi anladı.

***

Kendisine böyle vaadler de bulunulan genç kızlarımızın şunları da düşünmesini istiyorum.

1:Bana kim eğitim verecek?

2:Ribat ya da ameliye bölgelerine kim beni götürüp getirecek?

3:Olası bir yaralanmada beni kim kucağına alıp hastaneye götürecek?

4:Bütün bunlar karşısında ben edebimi ve hicabımı nasıl muhafaza edeceğim?

5:Bir bayan olarak esir alınırsam başıma neler gelecek?

Evet şimdi madde madde bakalım duruma.

1:Muasker eğitimi verecek işin ehli bir bayan yok. Eğer olasaydı emin olun bende muasker eğitimi alırdım !

2:Mahreminiz olmayan birileri ile nasıl yolculuk edeceksiniz, hangi mazeretle bunu yapacaksınız? ”cihad ediyordum mazeretim de bu” derseniz ki, cihad size farz olmadığına göre böyle bir mazeret de olamaz.

3:Yaralanma ya da şehadet durumunda mahreminiz olmayan birine kendinizi nasıl taşıtmayı düşünebilirsiniz? ”Bir bayan yardım eder” diyorsanız eğer, bir kadının gücü ve ağırlık kaldırmadaki performansı ile bir erkeğin gücü karşılaştırılamaz bile.

4:Kaçmanız ya da bir yerlerden atlamanız, koşmanız gerektiğinde üzerinizdeki hicabınızın buna ne kadar müsaade edeceğini, hiç düşündünüz mü?

5:Evet bir bayanın esir alınması ile bir erkeğin esir alınması bir olamaz. Bir bayan olarak esir alındığınız takdirde kaç mücahidin hakkına gireceksiniz? Sizin serbest bırakılmanız karşısında mücahidler nelerden taviz vermek ya da vazgeçmek zorunda kalacak? Ola ki tüm bunlar oldu serbest kaldınız, esaret altındayken yaşadığınız kirlenmişliği, tecavüzü ve işkenceyi ne kadar hazmedeceksiniz?

Dışarıdan bakıldığında bol aksiyonlu, adrenalini yüksek gözüken cihad meydanlarının, içinde barındırdığı zorluklardan sadece bir kaçı bu.

Allah Rasulu (sav) kadının cihadı için “kabul olunmuş bir hac” buyuruyor. Evet cihada denk hiç bir amel yok fakat bu erkekler için geçerli, bayanları ise Allah rahmet edip böylesi zor bir amelden muaf tutmuş. Gücümüz nisbetinde işlere talip olup Allah’ın üzerimize farz kılmadığı cihad gibi bir ameli ise mücahidlere bırakmalıyız. Bizim yapacağımız, onların arkasından dua edip sabırla eve dönmelerini beklemek ve onun ecrine onun bulunduğu yerde sabırla bekleyerek ortak olmaktır.

Vesselâm.!

Twitter: @Ahde_Vefa__

Zeynep İslam

www.gencmuvahhide.com



Dipnotlar;

[1] ‘’Hadîsin aslı Sahîh-i Buhârî’de (1520, 2875) geçmektedir. Ancak umre ziyadesi onda bulunmamaktadır.


Hadîsin Vürut Sebebi:

Sahîh-i Buhârî’deki rivâyette (2875) Âişe radîyallâhu anhâ cihâda gitmek için izin istediğinde Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem, hadîste geçtiği üzere cevâb vermiştir.

Hadîsten Çıkan Hükümler ve Fâideler:

  1. Bilen bir kimseye sormak, ilim elde etme yollarının en başındadır. Bir bilene sormak kendi başına okuyup öğrenmekten öncedir. Nitekim Allâh Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır:
“Eğer bilmiyorsanız ilim sâhiblerine sorun.” [en-Nahl: 16/43]
Sormaktan başka bir ilim elde etme yolu bulunmadığında soru sormanın hükmü, sorulan şeyin hükmüne göre değişir. Yani sorulan şeyin hükmü farz ise ona dair olan şeylerin sorulması da farzdır. Müstehab ise müstehabtır.

  1. Hadîste hac ve umreye cihâd adı verilmiştir. Zîrâ hac ve umre de cihâd gibi kişinin sevdiklerinden ayrı düşmesini, rahat ve emniyeti bırakarak Allâh yolunda sefere çıkmayı gerektirmektedir.
  2. Kadınların cihâdı hac ve umredir
  3. Kadınların tesettür mükellefiyetlikleri, güçlerinin ve tahammüllerinin zayıflığı cihâdın onlara farz olmamasının hikmetlerinden bazılarıdır.
  4. Hadîste kadınların cihâdının hac ve umre olduğu söylenmiş fakat cihâda çıkmaları yasaklanmamıştır. Bu sebeble kadınların cihâda katılmaları haram değildir. Nitekim Ümmü Atiyye el-Ensârî radîyallâhu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre, o, şöyle demiştir:
“Ben Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber yedi kez gaza ettim. Ben onların eşyaları başında bekler, yemeklerini yapar, yaralıları tedavi eder ve hastalara bakardım.” Hadîsi İmâm Müslüm (1812) rivâyet etmiştir.

Ancak kadınlar sefer mesafesine mahremleri olmadan yolculuk edemeyeceklerinden dolayı yanlarında mutlaka mahremlerinin olması gereklidir.

  1. Kadınlar gazaya çıktıklarında eşyaları beklemek, yemek yapmak, bakım ve tedavi gibi işleri yapmak üzere geri hizmette görevlendirilirler. Onların bakım ve tedavilerine zarûret derecesinde ihtiyaç olmadığı sürece mahremleri olmayan erkeklere bu hizmeti vermeleri caiz değildir.’
 
Ümmü Yasir Çevrimdışı

Ümmü Yasir

İşlerimizin hepsini düzelt Allah’ım...
İslam-TR Üyesi
Suriye Günlükleri 12 – “Zor yola, kolay insanlarla çıkılmaz.!”

‘Türkiye’ye Gidiş ve Tekrar Şam Topraklarına Dönüş”

Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam kendisinden sonra peygamber olmayan Muhammed’in (s.a.v) üzerine olsun.

“Allah, bize yeter, O ne güzel vekildir. Ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır.” duası ile yolculuğuma ilk adımı atmıştım. Zira eskisine nazaran yollar sıkıntılı ve tehlikeliydi.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Maalesef ki yolculuk esnasında yaşadığım bir çok detayı yazamıyor, kaleme alamıyorum. Sadece genel hatlarıyla Türkiye’ye gidişim ve akabinde tekrar dönüşümü kaleme almaya çalışacağım inşaAllah.

Daha önceki yolculuklarımda kısa mesafe yürüyüş ve hendeklerden geçmek gibi ufak tefek sıkıntılar yaşamışken bu gidişimde geçmek zorunda olduğum iki dağ vardı karşımda. Düz bir yolda 3-4 saat yürümek, bu iki dağı aşmaktan daha kolaydı emin olun. Çıkması ayrı inmesi ayrı bir dert iken birde yakalanma korkusunu yaşıyorsunuz aynı anda.

Yola çıkacağımız günden bir iki gün öncesinde sınırda yaşanan bir olay ile güvenlik tedbirleri ve devriyeler artmış ve vur emri verilmişti askere.

Yaşanılan olay ise şöyle; Rütbeli bir Türk askerinin sınırda yakaladığı bir kıza tecavüz etmesi sonucu kızcağızın babasının da bu olay karşısında kızına bu zulmü yapan askerden intikam alması!

Sınırda buna benzer çok zulümler olmuş ve olmaya da devam ediyor maalesef. Bu olayları anlattığımız zamanlarda karşımızdaki kişiler hep şu savunmayı yapıyorlardı. ”Bizim şerefli Türk askerimiz öyle bir adilik yapmaz. Onlar peygamber ocağının askerleri. Askerimize iftira atılıyor ve sizde buna alet oluyorsunuz” diyorlardı. Ne gariptir ki bu sözü söyleyen insancıklar 15 Temmuz ve sonrasında Şerefli dedikleri askerlerine en ağır hakaretleri edip linç girişiminde bulundu. Bize de geçmişte söyledikleri sözleri hatırlatıp gördünüz mü savunduğunuz askerinizi, demek düştü.

Zulüm başka milletten birine olunca üstünü örtme çabasında olanlar, zulüm kendilerini bulunca en ağır intikamı alma planları yapar oldu…

Tüm yaşanılan sürece rağmen;

Allah’a hamdolsun ki yaşamaktan, başıma gelmesinden korktuğum bir çok olaydan Rabbim muhafaza etti ve sağ salim evime ulaşabildim. Bu arada yalnız değildim elbette, yanımda iki mücahid kardeş ve onların eşleri de olmak üzere 5 kişiydik (birde iki küçük bebek)
”Beraber yolculuk yaptığım İki kardeş olan Ebu Safiye ve Huzeyfe’den Allah razı olsun. Rabbim tekrardan Şam topraklarına gelmeyi ve fiili cihadı onlara nasip etsin. Amin.”

Yakın zamanda yolculuk planı olan kardeşlerim için ufak bir hatırlatma yapmak istiyorum. Yanınıza fazla yük almamaya gayret edin. Sadece kendi taşıyabileceğiniz kadar şahsi eşyanızı alın. Ben o kadar dikkat etmeme her koyduğum parçada çantamın ağırlığını kontrol etmeme rağmen henüz yolculuğumun birinci saatinde çantamın ağırlığı ikiye,üçe katlanmıştı ve taşımakta ciddi sıkıntı çekmiştim. Yanımda beraber yolculuk ettiğim kardeşlerinde mecburen yanlarında götürmek zorunda oldukları eşyaları bi hayli fazla idi. Kardeşler de bu noktada ciddi sıkıntı çekmişlerdi. Her şeye rağmen elhamdulillah ki yorgunluktan başka bir sıkıntı çekmedik. Rabbimize şükürler olsun.

Ve Türkiye’deyim

Türkiye’de geçirdiğim 4 ayda hâlâ Suriye’de olup bitenden bi-haber olan insanların ”orada kardeş kardeşi vuruyormuş öylemi, öyle ise sizin orada ne işiniz var. bırakın yesinler birbirlerini” gibi olayın aslından ve cihad ruhundan uzak bir çok söylemle karşılaştım. Ne yazık ki Suriye cihadının 5. senesi olmasına rağmen Türkiye’de hala olay net anlaşılamamış. Yada böyle anlaşılabilmesi için çalışan guruh işini iyi yapmış ki bu insanlar hal-i hazırda böyle konuşabiliyor. Elimden geldiği kadar muhatab olduğum sorulara cevaplar vermeye, Suriye üzerinden bölgede oynanan oyunları anlatmaya gayret ettim. Fakat biz ne anlatırsak anlatalım herkes anlamak istediği kadarını anladı.!

İç sıkıntılar ve Şam topraklarına özlemle Türkiye’de 4 ay kadar kaldım. Tekrar döneceğimi aileme söylediğimde bu sefer tepkiyle karşılandım. ”Burada herşeye sahipsin. Ye, iç, gez, ne işin var orada zaten zar zor gelebildin” gibi dünyalık bir kaç kelam etmişlerdi. Bende bu sözlere karşılık böyle yaşamak istemediğimi. Bu yaşamın fıtratıma aykırı olduğunu, böylesi amaçsız hedefsiz bir yaşamın beni içten içe bitirip, mutsuz ettiğini söyledim. Sizin hayatınız size, benim hayatım bana diyerek şu ayeti söyledim. ”Ben Rabb’ime gidiyorum, O beni doğru yola iletecek. Saffat / 99”

Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti, (sizin için) onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır. Al-i İmran / 157

Bir Ramazan boyunca her iftar ve sahurda ”Ya Rabbi yollarımı aç. katından bana yardım edici bir kuvvet ver ve beni tekrar Şam topraklarına ulaştır” duasını göz yaşları içerisinde Rabbime sundum. Her gün yol için haber bekliyor dualarıma dualar katıyordum. Türkiye’de kalmaktan tekrardan Şam topraklarına gelememekten korkuyor bunun için Rabbime sığınıyordum.

Elhamdulillah ki beklediğim haber gelmişti. Bir aile ile beraber yola çıkacaktım. Kim olduklarını onlarla karşılaşıncaya kadar bilmiyordum. Bilmediğim içinde hep şu duayı yapıyordum. Ya Rabbi, beraber yolculuk yapacağım kardeşleri bana, beni de onlara hayırlı kıl. Rahmetinle yolculuğumuzu kolaylaştır.

Elhamdulillah Allah dualarıma icabet etti ve birlikte yolculuk yapacağım kardeşin bir çoğunuzun da bildiği Alkame kardeş ve muhterem eşi olduğunu öğrendim.

Alkame kardeşi bilmeyenler için ondan bahsetmek istiyorum.

Geçen sene Kafr-hamra’da pazar yerinin vurulması olayında bir bacağını kaybetmiş, bu kutlu davada gazi ünvanını almış genç bir Mücahid kardeşimiz.

“Müslümanın aldığı her yara Allah yolundadır. Sonra kıyamet gününde bu yara, vurulduğu günkü kılığında olacak, kan fışkıracaktır. Renk kan rengi, koku misk kokusudur.” Müslim / 1876

Alkame, bu olaydan sonra protez tedavisi için eşi ile beraber Türkiye’ye dönmüş. Fakat uzun vadede Türkiye’de yaşamayı istemeyen bu Mücahid kardeşimiz tekrardan dönebilmek için yollar aramaya başlamış. Elhmadulillah ki Alkame kardeşinde benimde o çok istediğimiz yol haberinin gelmesi ile birlikte yolculuğumuza ilk adımımızı atmıştık.

Çok rahat bir yolculuk geçirdik herşey planladığımız gibi gelişti diyemeyeceğim. Hepimiz bir imtihandan geçmiştik bu zor yolda. Hikmeti ne idi, göremediğimiz resmin bütününde neler saklıydı bilmiyorum. Fakat imtihan zordu ve bunun bir imtihan olduğunun bilincinde olarak sonuna kadar Allah’ın izni ile sabrettik hepimizde.

Üç gün savaştan kaçmış Suriye’li bir ailenin yanında kaldık. Allah onlardan razı olsun. Öyle bir aile idi ki onlar, bizim vatanımızda bize ensarlık yapmışlardı. Rolleri değişmiştik, onlar ensar olmuştu biz muhacir. Mütebessim bir ifade ile kaldığımız son dakikaya kadar bize hürmet edip hizmet etmişlerdi. Çok düşündüm bu aileye acaba biz hakkıyla ensar olabilmiş miydik? Kaldığımız süre boyunca Ensar nasıl olunur dersini verdiler bize.

Aynı evde Doğu Türkistan’dan binbir zahmetle gelmiş iki aile daha vardı yol bekleyen. Dillerini bilmediğimiz için çok diyaloğumuz olamadı maalesef. Sadece içlerinden yaşlı olan teyzemizin Suriye’de yaşayan kızının yanına gidebilmek için yola çıktığını öğrenmiştik. Teyze bir gün telefonda konuşuyordu. Öyle çok ağlıyordu ki konuşurken. Anlayabildiğim kadarı ile yaşadıkları sıkıntılardan ve ne zaman yola çıkacaklarını bilmeyişinden dolayı bir hüzün yaşıyor ve bunu Suriye’de yaşayan kızına gözyaşları içinde anlatıyordu. Telefonu kapatıp uzanmıştı. Dediğimi anlamayacak biliyorum diyerek dua etmiştim. Ey Teyze Allah yollarını açsın, Korkularından emin kılsın, seni o çok istediğin kızının yanına Şam topraklarına sağ salim ulaştırsın dedim. Teyze bir anda yerinden doğrulup Amin Ya Rabb demişti. Lisan aynı değildi fakat dualar aynı olunca, Allah anlaşılır kılmıştı sözleri.

Biz üç günün sonunda yola çıkarken Türkistanlı olan kardeşlerimiz hâlâ oradaydı. Akibetlerini bilmiyorum maalesef. Gıyaben Rabbimizden Türkistanlı kardeşlerimizi de sağ salim Şam topraklarına ulaştırmasını niyaz etmiştik. Rabbim dualarımıza icabet buyursun…

(Burada şunu hatırlatmadan geçmek istemiyorum. İşgalci İsrail’in Batı Şeria’da inşaa ettiği duvar için ”Utanç Duvarı” diyenler, Gazze’yi görüp Suriye’ye kör olanlar! Türkiye sınırında inşaa edilen ”Utanç Duvarı”nı ne zaman göreceksiniz? Dört metreye yakın duvarlar ve onlarında üzerinde jiletli tel örgüler. Hangi düşmandan korunmak için inşaa edildi bu duvarlar? Zulümden kaçıp Türkiye’ye sığınmak isteyen kadınlar, çocuklar ve zavallı erkekler için mi? kimden neyden koruyor o duvar? Türkiye için asıl potansiyel tehlike arz eden yerlerde inşaa edilmeyen ve fakat çoğunluğu Türkmen kardeşlerimizin, Türkiye tabiri ile ılımlı muhaliflerin kontrolünde olan bölgelere ”Utanç Duvarı”nı kimler hangi emirle inşaa etti?)

İlk denememizde kaçakçıların bir nevi tuzağı ile neredeyse ateş altında kalacaktık ki son anda yanımıza gelen bir kişi bizi uyardı! Askerde vur emri var. Hemen hemen hergün birileri vuruluyor burada, siz nereye gidiyorsunuz deyip bizi durdurmuştu. Tekrar denemek istediğimizde Asker anons geçip yaklaşmayın aksi takdirde ateş açılacaktır demişti. Bir an ümitsizliğe kapılmıştım, orada o kadar çok ağlamıştım ki yanımda olan kardeşlerimin de üzülmesine sebep olmuştum. Elimde değildi tutamıyordum kendimi. İçimi korku kaplamıştı, artık Şam kapıları kapandı ve ben burada kaldım duygusu içten içe hüzne boğmuştu beni.
Ve ikinci deneme. Artık yoldayız Elhamdulillah!

Yolculuğumuz da Alkame kardeşin durumundan dolayı çok fazla yürüme planı yoktu. Fakat dediğim gibi planlarımız doğrultusunda bir yolculuğumuz olamadı. Alkame kardeşimiz herşeye rağmen yolun tüm zorluklarına göğüs germiş ve pes etmeden yola devam edebilmişti. Henüz 22 yaşında gençliğinin baharında bir Mücahiddi Alkame. Ve bir bacağı ile dağları aşmayı göze almıştı. Yeterki sonucunda Şam topraklarına kavuşabilsin.

Zeyneb İslam

”Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. Bununla beraber kim Allah’a ve peygamberine itâat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır.” Fetih / 17

kimse Alkame kardeş için acıyıp vah vah çekmesin. Alkame, acınacak bir halde değil, gıpta edilecek bir durumda. Öyleki bana artık Cihad farz değil deyip yerinde oturmayı değil, bu durumda olsam bile yapabileceğim mutlaka bir iş vardır diyerek dünya rahatını arkasına atıp,bu kutlu davada tekrar safını alabilmek için çıkmıştı bu yola.!

Sağlam olduğu halde yerinde oturup kalanların aksine, Alkame kardeşim ve onun durumunda olan mücahid kardeşlerimiz fiili cihadda saflarını almış ve bu dava için “daha ne yapabilirim”in kaygısını yaşamışlardı.

”Müminlerden özür sahibi olmaksızın oturanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, oturanlardan üstün kıldı. Allah onların hepsine de cenneti vaad etmiştir. Bununla beraber Allah mücahitlere, oturanların üzerinde büyük bir ecir vermiştir.” Nisa / 95

”Siz ey tüm uzuvları yerinde olduğu halde Cİhadın hiç bir safhasında yer edinmeyenler! Sahi sizin neyiniz eksik? Hayatınızda bu kutlu davaya katılmaya engel olan nedir? Neyi ve neleri terk edemiyorsunuz? Ve sen Cihada maddi yardım ediyorum diye kasıla kasıla dolaşıp adını böyle duyurmaya çalışıp ameline riya karıştıran! Ateşten koruması için, Riya bulaşmış ameline mi güveniyorsun?”

Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Bakara / 216

Ne kadar yürüdük inanın bilmiyorum. Bol engebeli, inişli çıkışlı yollardan binbir zahmetle yürüyorduk izzet ve şerefin olduğu Şam topraklarına. Bu arada Alkame kardeşin henüz bir buçuk aylık oğlu Ömer, Allah’ın Rahmetiyle yolcuğulun hiç bir evresinde kıymetli annesine hiçbir zorluk yaşatmamış ve en sıkıntılı olduğumuz zamanlarda derin bir uykuda dalarak Anne ve babasına bir sıkıntı yaşatmamıştı.

Şüphesiz ki iman edenlere, Allah yolunda hicret edip, cihad edenlere gelince, işte onlar, Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Bakara / 218

Eksta yaşadığımız bir başka sıkıntıyı da Allah’ın yardımı ile atlattıktan sonra Türkmen dağına ulaşmıştık Elhamdulillah… Akşam karanlığında ancak ulaşabilmiştik. Türkmen dağında durmayıp yolumuza devam etmek istiyorduk. Başka bir noktada ise bizi karşılamak için bekleyenler vardı. Onların beklediği yere gitmek için tekrar yola koyulduk. Fakat henüz 10-15 dakika kadar gitmiştik ki yolda hacizde bekleyen Türkmen kardeşler uçağın az önce yakın bir yeri vurduğunu farların kesinlikle kapalı olması gerektiğini hatırlattı. Yol çok sağlıklı olmadığı için geri dönmeye ve geceyi Türkmen mücahidlerin çadırlarında geçirip sabah namazıyla yola çıkmaya karar verdik. Türkiye’de geçirdiğim 4 ayın akabinde Türkmen dağı bi hayli hareketli gelmişti bana. Tam uyumak için hazırlık yaptığımız anda başlayan yoğun bombardımanla içimizi korku kaplamıştı. Her defasında kopan ağaç dallarının ebatı büyüyor ve çadırın üzerine düşüyordu. Hicabımızı giyip öyle yatmaya karar verdik. Gece ne yaşayacağımızı bilmeden teslim olup Alemlerin Rabbine sabahı bekledik.

Elhamdulillah şimdi artık Şam topraklarındayız. Kaldığımız yerden buradaki yaşantımıza devam ediyoruz. Allah ne kadar ömür verdi bilmiyoruz. Sadece dua edebiliyor ve diyoruz ki; Rabbim razı olduğun bir halde iken ölümlerin en güzelini bize nasip et.! Rableri onlara şu karşılığı verdi: “Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler… Onların günahlarını elbette örteceğim ve Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları altından ırmaklar akan cennetlere de koyacağım. En güzel mükafat Allah katındadır. Al-i İmran / 195

Alkame kardeşim ve çok kıymetli eşi Eslem, yolculuğumuz boyunca çantamı sırtında taşıyan Fehmeddin kardeşim ve muhterem zevcesi, Allah hepinizden Razı olsun. Razı olduğu davada ayaklarınızı sabit kılsın. Ömrünüzü bereketli kılsın. Ve ömrünüzün sonunda o çok istediğiniz Şehadeti size nasip etsin Vesselâm.

Zeyneb İslam @Ahde_Vefa__
Suriye / İdlip

Genç Muvahhide
 
Üst Ana Sayfa Alt