Y
Çevrimdışı
Suriye’de Nusayri Zulmüne Hayır Diyemeyenler, Ümmeti Bir Akide Savaşına Doğru Sürüklüyorlar
Nusayri küfr rejimi Suriye'de her gün yeni bir şehri kuşatıyor ve her gün katliamlarına yenilerini ekliyor. Çocukları dahi acımasızca yok ederken, ümmetin Allah’a ve kitabına hiyanet eden liderleri; Suriye’deki soy kırımı hâlâ seyretmekten bıkmadılar ve hâlâ akan Müslüman kanına bir çare bulamadılar.
Liderler başta olmak üzere, haysiyetini yitirmiş bir ümmet görüntüsü sergilediğimizi kimse inkâr edemez. Batıl bir Din; Suriye’de İslam karşı savaşırken, Ümmetin Arap cenahını teşkil eden hain liderler ve kukla rejimler, Nusayrilerin katliamını daha da yaygınlaştırmaları için sessiz kalışlarıyla onlara güç katıyorlar.
Sorunu sadece rejim değişikliği görenler veya uyduruk emperyalizm masallarıyla bu ümmetin gençlerinin zihinlerini iğfal eden ve asıl sorunu gözlerimizden saklayan kana bulanmış kalemler; Suriye’deki Ehl-i Sünnet düşmanı ve Deccal’in ordusu olan Nusayri ordusunu İran’ın desteklemesini bir türlü anlayamıyorlar.(!?) İşi, uluslararası veya iki devlet arasında anlaşmalara bağlı kalma ve ya iki devlet arasındaki misaka vefa göstererek hareket etmek şeklinde gösterenler; her gün vücudları paramparça olan çocuklara bakarken yürekleri sızlamayanlardır.
Suriye’deki savaş, aslında temelde akide savaşına dayanmaktadır. Bunun mezheplerarası bir savaş görmek veya oraya doğru gittiğini söylemek büyük bir yanlış olacaktır.
Çünkü sahih Din ile batıl akideler ve Deccal'ın ordusu arasındaki savaşa “mezhep savaşı” denmez.
Suriye’deki Nusayri ordusu Deccal’in ordusudur ve Müslümanları katlemekten zevk alıyor. Ve hala kokuşmuş mel’un terör hikâyeleri ve teraneleriyle insanlar aldatmaya ve her gün daha çok insan katlediyor ve özelikle de çocukları ve silahsız insanları hedef alıyor.
Suriye rejimi yıkımıyla ve döktüğü kanla, İsrail karşısında direnemeyecek olan bir Suriye bırakıyor. Suriye rejimi, Batılı şirketlere daha çok iş çıkarmak için Suriye’de şehirleri yok ediyor ve Suriye ekonomisini sıfıra doğru hızla götürüyor.
Bu kadar kanın hangi emperyalizm için veya hangi emperyalizm karşıtı olarak döküldüğünü anlamak mümkün mü? Bu rejim köyleri yakıyor, kadınlara tecavüz ediyor ve rastgele her yeri yangın yerine çeviriyor ve Napalm bombaları kullanıyor.
Öldüremediklerinin evlerine girip evlerini yakıyorlar. Soruyorum, vicdanı olan bütün Müslümanlara; Suriye ve İran rejimi hangi emperyalizme düşmanlarmış?
Kâfir bir rejimi her ne pahasına olursa olsun destekleyen İran mı İslam Cumhuriyeti mi İslam üzere, yoksa namuslarını ve ırzlarını korumak için ölüm makinelerine karşı çıplak göğüsleri ve bedenleriyle duramadıkları için silaha sarılmak ve silahlarının çoğunu da rejimini ordusundan elde ede insanlar mı?
Kendimize birçok soru sormanın zamanı geldi. Bu, ümmetin geleceğini şekillendirecek olan uyanışın ve akidemize dönüş için zaruri hale gelmiştir.
İran’ı İslam Ümmetinin yarısı olduğunu söyleyen gafiller, acaba bu yarının mezhebini yaymak için mi savaştığını yoksa İsrail ve ABD’ye karşı mı savaştığın hala görmemektedir. Moritanya’dan Senegal’e, Sudan’dan Filipinlere ve Orta Afrika’ya ve Yemen’e kadar, akide savaşlarının tohumlarını eken İran’a neden ABD bu ülkelerde bir savaş ilan etmiyor? Neden İran’ın Komor adalarını ele geçirme projeleri hakkında sessiz? ABD, İran’a savaş mı açacakmış öyleyse hâlâ neden açmıyor? İran, - defalarca kendi kendisi yalanlamasına rağmen- İsrail’i tarihten ve Coğrafya’dan silmek istediğini söylüyor ..
İran’ın Bahreyn’i bahane ederek, Suriye’de kan dökülmesine yardım ediyor silahıyla ve askeriyle kanımızı akıtıyor.
Gafiller, hainler ve münafıklar da bu akide savaşına karşı uyanık olmayı “mezhep savaşı “ diye niteleyerek zalim ile mazlumu aynı kefeye koymaya çalışıyorlar.
Suriye’de süren savaş, İran’ın İslam âlemini iğfal savaşından başka bir şey değildir.
AKP Hükümeti gözüne kül serpenlerin yüzünden hadiseleri derinliğine inceleyememiş ve işi uluslar arası boyutlara taşıyarak çözeceğini zannediyor.
Suriye’de Türkiye’nin isteği çözüm, İslamı saf dışı eden bir çözüm olmaktan uzak değildir. Çünkü Siyonist İsrail, bugüne kadar Suriye’nin ardına sığınarak bölgede barışı (!) reddetti. Suriye ise, İsraili bahane ederek toprakları için savaşmayı kırık yıldır erteliyordu. Suriye’nin İran’la birlikte bir İsrail karşı bir savaş hazırlığı yaptığı iddiasının büyük bir yalan olduğunu yalan tecavüzle iğrenç bir bütün insanlığa göstermiştir.
İran için İsrail olmazsa olmaz bir zarurettir. İsrail olmadan İran var olamaz. İran olmadan da İsrail.. Mezhep savaşlarının üzerinin örtülmesi için İsrail’e hep ihtiyaç olacaktır.
Akide savaşını İran böyle gizliyor. İsrail ise, batının desteğini ardına almak ve daha çok para hortumlamak için İran’a muhtaç.
İran’ın ABD ve emperyalizm karşı bir savaşı sürdüğünü söyleyenler, tarihi, akidevî ve cihadî hiçbir projeleri olmayan tufeyliler ve aylaklardan başka bir şey değillerdir.
Suriye’de ümmetin kadınlarına yapılanlar bizim özgürlüğümüz ve İsrailsin kahrolması için değildir. Suriye ordusu İsrail’i işgal etseydi, aynı tecavüzleri yapamazdı. Bizim namuslarımız ve ırzlarımız acaba İran’ın ve Nusayrilerin gözünde neden bu kadar ucuz?
Vallahi bu tecavüzler bir tek şeyi gösteriyor; Müslümanların imanının Nusayri kafirlerinin şirklerinden,dalaletlerinden ve silahlarından daha güçlü olduğunu.. Onların imandan ve insanlıktan nasibi olmayan İblisin ordusundan daha şerefli olduklarını ve onların silahlarının bu insanları asla yollarından döndürmeyeceğini ve İran’ın dahi komandolarını göndermesine, Hizbullah’ın savaşa bizzat iştirak etmesine rağmen; kefenlerini giyip şehadet için bu imansız ahlaksız orduların karşısına çıkanlar, ölümü severek meydana çıktıklarını çok iyi biliyorlar.
Doğal şartlarda Suriye’de halkın bugün kesinlikle teslim olması ve beyaz bayrak çekmesi gerekiyordu.
ABD ve İsrail de bunu çok iyi biliyor.
Ölüme bu kadar aşkla koşma ve ölümü bu kadar sevmenin, demokrasi ve laiklik dışında bir birikimin eseri olduğuna onlarda biliyor diğerleri de görüyor.
O halde hala neden bu insanlar ırzlarına bu kadar hakaret edilmesine rağmen, azimlerinden dönmüyorlar? Bu direniş, belki başta bu akideye sahip değildi. Fakat direniş kendi akidesini ve kendi fıkhını ve kendi stratejisini geliştiriyor ve yeni bir çözümü silahla da olsa gündeme getiriyor. İşte 83 ülke bu alternatifi öldürmek ve yeni bir anlayışın ve dirilen akidenin Suriye’de İslam’ın sancağını eline almasını ve onu Kudüs’ün ufuklarına dikmesini istemiyor.
Suriye’nin İslam a dönmesi başta İran’ın yayılmacı takiyye perdesi ardına gizlenmiş olan siyasetinin gerçek yüzünü gösterecek ve İran’ın neden bugüne kadar Suriye ile birlikte ne Kudüs için ve ne de Colan için savaşamadığını ortaya koyacaktır.
Suriye, İran projesini çökertecek olan tek ülke ve tek güçtür. Bunun için de İran İslam ve Müslümanlar için bir yüz karası olacak Nusayri tecavüzlerini alkışlamakta ve silahıyla bu tecavüzlerin daha yaygınlaşmasına yardımcı olmaktadır.
Bu kadar söz aslında fazla bile ben Müslüman’ın ve Allah’ın Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashabının seviyorum ve Kur’an ve Sünnet’in akidesine sahip olduğunu söyleyen Müslümanlara hiçbir bir nasihatta bulunmayacağım.
Suriye’de olanlar; bizim için nasihatların en büyüğü. Suriye’deki iğrenç Nusayri tecavüzleri; bize nasıl bir yol izlememiz gerektiğini söylüyor, bu bize batıl yollarda yeniden bir ictihad etmeye gerek bırakmıyor.
Mehmet Emin Akın - 02.04.2012 Pazartesi, 21:33
Nusayri küfr rejimi Suriye'de her gün yeni bir şehri kuşatıyor ve her gün katliamlarına yenilerini ekliyor. Çocukları dahi acımasızca yok ederken, ümmetin Allah’a ve kitabına hiyanet eden liderleri; Suriye’deki soy kırımı hâlâ seyretmekten bıkmadılar ve hâlâ akan Müslüman kanına bir çare bulamadılar.
Liderler başta olmak üzere, haysiyetini yitirmiş bir ümmet görüntüsü sergilediğimizi kimse inkâr edemez. Batıl bir Din; Suriye’de İslam karşı savaşırken, Ümmetin Arap cenahını teşkil eden hain liderler ve kukla rejimler, Nusayrilerin katliamını daha da yaygınlaştırmaları için sessiz kalışlarıyla onlara güç katıyorlar.
Sorunu sadece rejim değişikliği görenler veya uyduruk emperyalizm masallarıyla bu ümmetin gençlerinin zihinlerini iğfal eden ve asıl sorunu gözlerimizden saklayan kana bulanmış kalemler; Suriye’deki Ehl-i Sünnet düşmanı ve Deccal’in ordusu olan Nusayri ordusunu İran’ın desteklemesini bir türlü anlayamıyorlar.(!?) İşi, uluslararası veya iki devlet arasında anlaşmalara bağlı kalma ve ya iki devlet arasındaki misaka vefa göstererek hareket etmek şeklinde gösterenler; her gün vücudları paramparça olan çocuklara bakarken yürekleri sızlamayanlardır.
Suriye’deki savaş, aslında temelde akide savaşına dayanmaktadır. Bunun mezheplerarası bir savaş görmek veya oraya doğru gittiğini söylemek büyük bir yanlış olacaktır.
Çünkü sahih Din ile batıl akideler ve Deccal'ın ordusu arasındaki savaşa “mezhep savaşı” denmez.
Suriye’deki Nusayri ordusu Deccal’in ordusudur ve Müslümanları katlemekten zevk alıyor. Ve hala kokuşmuş mel’un terör hikâyeleri ve teraneleriyle insanlar aldatmaya ve her gün daha çok insan katlediyor ve özelikle de çocukları ve silahsız insanları hedef alıyor.
Suriye rejimi yıkımıyla ve döktüğü kanla, İsrail karşısında direnemeyecek olan bir Suriye bırakıyor. Suriye rejimi, Batılı şirketlere daha çok iş çıkarmak için Suriye’de şehirleri yok ediyor ve Suriye ekonomisini sıfıra doğru hızla götürüyor.
Bu kadar kanın hangi emperyalizm için veya hangi emperyalizm karşıtı olarak döküldüğünü anlamak mümkün mü? Bu rejim köyleri yakıyor, kadınlara tecavüz ediyor ve rastgele her yeri yangın yerine çeviriyor ve Napalm bombaları kullanıyor.
Öldüremediklerinin evlerine girip evlerini yakıyorlar. Soruyorum, vicdanı olan bütün Müslümanlara; Suriye ve İran rejimi hangi emperyalizme düşmanlarmış?
Kâfir bir rejimi her ne pahasına olursa olsun destekleyen İran mı İslam Cumhuriyeti mi İslam üzere, yoksa namuslarını ve ırzlarını korumak için ölüm makinelerine karşı çıplak göğüsleri ve bedenleriyle duramadıkları için silaha sarılmak ve silahlarının çoğunu da rejimini ordusundan elde ede insanlar mı?
Kendimize birçok soru sormanın zamanı geldi. Bu, ümmetin geleceğini şekillendirecek olan uyanışın ve akidemize dönüş için zaruri hale gelmiştir.
İran’ı İslam Ümmetinin yarısı olduğunu söyleyen gafiller, acaba bu yarının mezhebini yaymak için mi savaştığını yoksa İsrail ve ABD’ye karşı mı savaştığın hala görmemektedir. Moritanya’dan Senegal’e, Sudan’dan Filipinlere ve Orta Afrika’ya ve Yemen’e kadar, akide savaşlarının tohumlarını eken İran’a neden ABD bu ülkelerde bir savaş ilan etmiyor? Neden İran’ın Komor adalarını ele geçirme projeleri hakkında sessiz? ABD, İran’a savaş mı açacakmış öyleyse hâlâ neden açmıyor? İran, - defalarca kendi kendisi yalanlamasına rağmen- İsrail’i tarihten ve Coğrafya’dan silmek istediğini söylüyor ..
İran’ın Bahreyn’i bahane ederek, Suriye’de kan dökülmesine yardım ediyor silahıyla ve askeriyle kanımızı akıtıyor.
Gafiller, hainler ve münafıklar da bu akide savaşına karşı uyanık olmayı “mezhep savaşı “ diye niteleyerek zalim ile mazlumu aynı kefeye koymaya çalışıyorlar.
Suriye’de süren savaş, İran’ın İslam âlemini iğfal savaşından başka bir şey değildir.
AKP Hükümeti gözüne kül serpenlerin yüzünden hadiseleri derinliğine inceleyememiş ve işi uluslar arası boyutlara taşıyarak çözeceğini zannediyor.
Suriye’de Türkiye’nin isteği çözüm, İslamı saf dışı eden bir çözüm olmaktan uzak değildir. Çünkü Siyonist İsrail, bugüne kadar Suriye’nin ardına sığınarak bölgede barışı (!) reddetti. Suriye ise, İsraili bahane ederek toprakları için savaşmayı kırık yıldır erteliyordu. Suriye’nin İran’la birlikte bir İsrail karşı bir savaş hazırlığı yaptığı iddiasının büyük bir yalan olduğunu yalan tecavüzle iğrenç bir bütün insanlığa göstermiştir.
İran için İsrail olmazsa olmaz bir zarurettir. İsrail olmadan İran var olamaz. İran olmadan da İsrail.. Mezhep savaşlarının üzerinin örtülmesi için İsrail’e hep ihtiyaç olacaktır.
Akide savaşını İran böyle gizliyor. İsrail ise, batının desteğini ardına almak ve daha çok para hortumlamak için İran’a muhtaç.
İran’ın ABD ve emperyalizm karşı bir savaşı sürdüğünü söyleyenler, tarihi, akidevî ve cihadî hiçbir projeleri olmayan tufeyliler ve aylaklardan başka bir şey değillerdir.
Suriye’de ümmetin kadınlarına yapılanlar bizim özgürlüğümüz ve İsrailsin kahrolması için değildir. Suriye ordusu İsrail’i işgal etseydi, aynı tecavüzleri yapamazdı. Bizim namuslarımız ve ırzlarımız acaba İran’ın ve Nusayrilerin gözünde neden bu kadar ucuz?
Vallahi bu tecavüzler bir tek şeyi gösteriyor; Müslümanların imanının Nusayri kafirlerinin şirklerinden,dalaletlerinden ve silahlarından daha güçlü olduğunu.. Onların imandan ve insanlıktan nasibi olmayan İblisin ordusundan daha şerefli olduklarını ve onların silahlarının bu insanları asla yollarından döndürmeyeceğini ve İran’ın dahi komandolarını göndermesine, Hizbullah’ın savaşa bizzat iştirak etmesine rağmen; kefenlerini giyip şehadet için bu imansız ahlaksız orduların karşısına çıkanlar, ölümü severek meydana çıktıklarını çok iyi biliyorlar.
Doğal şartlarda Suriye’de halkın bugün kesinlikle teslim olması ve beyaz bayrak çekmesi gerekiyordu.
ABD ve İsrail de bunu çok iyi biliyor.
Ölüme bu kadar aşkla koşma ve ölümü bu kadar sevmenin, demokrasi ve laiklik dışında bir birikimin eseri olduğuna onlarda biliyor diğerleri de görüyor.
O halde hala neden bu insanlar ırzlarına bu kadar hakaret edilmesine rağmen, azimlerinden dönmüyorlar? Bu direniş, belki başta bu akideye sahip değildi. Fakat direniş kendi akidesini ve kendi fıkhını ve kendi stratejisini geliştiriyor ve yeni bir çözümü silahla da olsa gündeme getiriyor. İşte 83 ülke bu alternatifi öldürmek ve yeni bir anlayışın ve dirilen akidenin Suriye’de İslam’ın sancağını eline almasını ve onu Kudüs’ün ufuklarına dikmesini istemiyor.
Suriye’nin İslam a dönmesi başta İran’ın yayılmacı takiyye perdesi ardına gizlenmiş olan siyasetinin gerçek yüzünü gösterecek ve İran’ın neden bugüne kadar Suriye ile birlikte ne Kudüs için ve ne de Colan için savaşamadığını ortaya koyacaktır.
Suriye, İran projesini çökertecek olan tek ülke ve tek güçtür. Bunun için de İran İslam ve Müslümanlar için bir yüz karası olacak Nusayri tecavüzlerini alkışlamakta ve silahıyla bu tecavüzlerin daha yaygınlaşmasına yardımcı olmaktadır.
Bu kadar söz aslında fazla bile ben Müslüman’ın ve Allah’ın Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashabının seviyorum ve Kur’an ve Sünnet’in akidesine sahip olduğunu söyleyen Müslümanlara hiçbir bir nasihatta bulunmayacağım.
Suriye’de olanlar; bizim için nasihatların en büyüğü. Suriye’deki iğrenç Nusayri tecavüzleri; bize nasıl bir yol izlememiz gerektiğini söylüyor, bu bize batıl yollarda yeniden bir ictihad etmeye gerek bırakmıyor.
Mehmet Emin Akın - 02.04.2012 Pazartesi, 21:33