Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Tahmin Etmek Günah mı ?

فرقان Çevrimdışı

فرقان

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü

Matematikte veya günlük hayatta bir şeyi tahmin etmenin hükmü nedir ?
mesela kardeşini insan çok iyi tanıdığı için sen böyle yapmıssındır sen kesin sigara içmişsindir v.b tahminler bulunması caiz midir ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aleykum selam we rahmetullahi we berakatuh ;

Ey iman edenler! Şayet Allah’dan ittika ederseniz, o size furkân (hem zahir, hem batında hak olanı olmayandan, iyiyi kötüden, temizi habisten ayırt edici bir marifet ve nur) verir.” (Enfâl, 29)

Bazı meseleler veya iş / meslekler ile ilgili uzun süreli tecrubeler, deneme yanılmalar, hesablamalar veya gözlemlemeler gibi uğraşılar neticesinde o konuya ait bir kısım tecrûbi isabetli bilgiler - kanaatler - kriterlere sahib olunabilir. Nitekim Medine hurmalıklarının aşılanması meselesinde Rasulullah (s.a.v.)'in görüşünün isabetsiz, çiftçilerin uygulamalarının ise isabetli oldukları ve meselenin sonunda Rasulullah (s.a.v.)'in ifadesi de bunu göstermektedir.

Talha b. Ubeydullah, "Rasûlullah'la birlikte hurmalıklarının başında bulunan bir kavme uğradım." diyor.
Rasulullah (s.a.v.), Medine’de iken ziraatçilerin yabani hurmaları, iyi cins hurmalarla aşıladığını görmüş ve ne yaptıklarını sormuştu.
Öteden beri bunu yapıyorduk.” dediler.
Peygamber de: “Umarım ki siz bunu yapmasanız daha iyi olur.” buyurdu.
Onlar da aşılama yapmayı terk ettiler. Bu yüzden hurmalar o yıl olgunlaşmadan döküldü ve eksik oldu.
Durum Allah Rasûlune intikal ettirilince O şöyle buyurdu: “Ben ancak bir beşerim, size, dininize âit bir şey emredersem bunu uygulayın, size şahsî görüşüme dayanarak bir şey söylersem ben ancak bir beşerim.”
Bir başka rivâyette “...Siz, dünya işini daha iyi bilirsiniz.” buyurdular.
(Muslim, Fedâil, Bab 38, Hadis no: 139, 140, 141 - 2362-; Ahmed İbn Hanbel, Musned, 1: 162; İbn Mace, "Ruhûn", bab 15, Hadis no: 2470, 2471)


Konuyla ilgili ahzab savaşının fikir babası olan Selman-ı Fârisi (r.anh)'ın tecrubesinden istifade edilerek, Medine kuşatmasına karşı hendek kazılması ile zafer kazanılmıştır.

Güncel meselelerden hava tahmini, anne karnındaki ceninin cinsiyeti gibi meselelere değinecek olursak; bu tür sadece Allah (c.c.)'nun bileceği meseleler bilinebilirlik meydana geldikten sonra çeşitli alet ve gözlemlemelere dayanarak tecrubeler sonucunda isabetli görüşler ve tahlillerde bulunabilir. Burada tahminin İslama uygun olabilmesi için tahminde bulunanın bu işi gücü ve kudretini Allah'a dayandırarak yanılabilme ihtimalini de göz önünde bulundurarak "inşeAllah, bizim beklentimiz bu doğrultudadır" vb. diyerek tahminlerini açıklamalıdır.



Yolda yürürken bir kadına bakan bir adam Osman (r.anh)'ın yanına girince;
Osman (r.anh): "Biriniz içeri giriyor ve iki gözünde zina eseri gözüküyor" der.
Bunun üzerine adam: "Rasûlullah'dan sonra bir vahiy mi geliyor yoksa" diye sorar.
Osman: "Hayır, ancak mu'minin feraseti vardır" der.
(Nebhânî, Huccetu'l-lahi ‚ale'l-Alemîn, sf: 862)


Hadis-i şerifte Ebû Saîd el Hudrî (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Mûmin kimsenin anlayış ve keskin zekasından sakınınız. Çünkü O, Allah’ın nuruyla gerçekleri görür" dedi ve "İşte bunda, ibretle izleyenler için, elbette deliller vardır." (Hıcr sûresi 75.) ayetini okudu:

Şubhesiz bütün bunlarda, işaretlerden anlam çıkarmasını bilen kimseler için, çıkarılacak nice dersler vardır.” (Tirmizî, Tefsiru'l Kur'an, Bab 16, Hadis no: 3127; Suyûtî, Câmiu’s Sağir, 1, 24; Kuzâî, Şihâbu'I-Ahbâr, Sf: 136, Hadis no: 430; Beyhakî, Kitabu'z-Zuhd, Sf: 231, Hadis no: 810; Aclunî, Keşfu'l-Hafa, C. 1, Sf: 41, Hadis no: 80. Tirmizi gârib hadis demiştir.)


Sabit b. Enes b. Malik'in şöyle dediğini nakleder:
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Şubhesiz, aziz ve celil olan Allah'ın, insanları tevessum ile (feraset ile) tanıyan kulları vardır."
(el-Tirmizî el-Hakim, Nevâdiru'l-Usûl, II, 222)

İlim adamları derler ki: "Tevessum (basiret sahibi olmak)" kelimesi "vesm"den tefe'ul vezninde olup kendisi vasıtası ile varılmak istenen başka bir sonuca delil görülen alamet demektir. O bakımdan, bir kimsede hayrın alametleri görüldüğü vakit, Onda hayrın alâmetlerini gördüm" denilir. Nitekim Abdullah b. Revâha'nın Peygamber (s.a.v.)'a hitaben söylediği şu beyit de bu kabildendir:
"Ben sende hayır alâmetlerini aradım ve ben onu (hayrı) buluyorum Allah da bilir ki ben basireti sağlam birisiyim."


Rasulullah (s.a.v.)'in aktardığı bir kudsi hadis-i şerifte Allah Teâlâ buyurdu ki:
إِنَّ اللهَ قَالَ: مَنْ عَادَى لِي وَلِيًّا فَقَدْ آذَنْتُهُ بِالْـحَرْبِ، وَمَا تَقَرَّبَ إِلَيَّ عَبْدِي بِشَيْءٍ أَحَبَّ إِلَيَّ مِـمَّـا افْتَرَضْتُ عَلَيْهِ، وَمَا يَزَالُ عَبْدِي يَتَقَرَّبُ إِلَيَّ بِالنَّوَافِلِ حَتَّى أُحِبَّهُ، فَإِذَا أَحْبَبْتُهُ كُنْتُ سَمْعَهُ الَّذِي يَسْمَعُ بِهِ، وَبَصَرَهُ الَّذِي يُبْصِرُ بِهِ، وَيَدَهُ الَّتِي يَبْطِشُ بِهَا، وَرِجْلَهُ الَّتِي يَمْشِي بِهَا، وَإِنْ سَأَلَنِي لَأُعْطِيَنَّهُ وَلَئِنِ اسْتَعَاذَنِي لَأُعِيذَنَّهُ، وَمَا تَرَدَّدْتُ عَنْ شَيْءٍ أَنَا فَاعِلُهُ تَرَدُّدِي عَنْ نَفْسِ الْـمُؤْمِنِ يَكْرَهُ الْـمَوْتَ وَأَنَا أَكْرَهُ مَسَاءَتَهُ
[رواه البخاري]
Kulumun, farz kıldığım şeylerle bana yaklaşmasından iyisi yoktur. Kulum bana nafilelerle de yaklaşmaya devam eder. Öyle olur ki artık onu severim. Onu sevdim mi işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli ve yürüdüğü ayağı olurum. Benden isterse kesinkes veririm. Bana bir sığınsın, onu muhakkak korurum.
(Buhari, Rikâk, 38)

Ebû Hurayra (r.anh) şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah şöyle buyurdu: Her kim beni tanıyan ve ihlâs ile bana ibâdet eden bir kuluma düşmanlık ederse, ben de ona harb i'lân ederim. Kulum bana, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili olan birşeyle yaklaşamaz. Kulum bana nafile ibâdetlerle de yaklaşmaya devam eder. Nihayet ben onu severim. Ben kulumu sevince de artık onun işitir kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı mesabesinde olurum (ve bu organlarıyla meydana gelmesini arzu ettiği bütün dileklerini veririm). Diliyle de her ne isterse muhakkak onları da kendisine ihsan ederim. Bana sığınmak isteyince de muhakkak kulumu sığındırır, korurum. Ben yapmasını dilediğim hiçbirşey hakkında, mu'minin ölümü karşısındaki tereddüdüm gibi tereddüt etmedim. Fakat bunda kulum ölümden hoşlanmıyordu, ben de kuluma acı gelen şeyi sevmiyordum "
(Buhari, Rikâk, bab 38, Hadis no: 89)
 
Üst Ana Sayfa Alt