Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

TAKLİTLE İLGİLİ MEZHEP İMAMLARININ GÖRÜŞLERİ

I Çevrimdışı

ibn_teymiyye

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
İmam Malik ise mezhebi taassubu yerme babında aynen şöyle diyor:

'Nebi(s.a.v)den sonra ve onun dışında istisnasız herkesin sözü alınır da terk edilir de.
(İbni Abdu'I-Ber(2/91-eI-Cami)

İmam Şafii hadis âlimleri tarafından benim görüşüme aykırı bir hadis rivayet edilirse ben o görüşten sağlığımda da ölümümden sonra da rucu ederim demiştir. (Fulani (S:104- İkazu'l-Himem)

İmam Ahmed ise sünnete bağlılık ve taklidi yerme hususunda imamların en serti ve ileri gelenlerinden idi. Bunu misallendirmek için İmam Ahmed ile İmam Ebu Davud arasında geçen konuşmayı burada nakletmek istiyorum. Ebu Davud Ahmed'e sorarak: Evzaî'ye Malikten daha fazla mı ittiba ediliyor?' Bunun üzerine İmam Ahmed: 'Beni taklit etme! Maliki, Şafii'yi, Evzaî'yi ve Şafii'yi de taklit etme. Sen de onların aldığı kaynaktan al' demişti. (Fulani (S:l 13-İkazu'l-Hİmem)

Ebu Hanife'nin: 'Ey Yakub!(Ebu Yusuf) benden her duyduğunu yazma. Çünkü ben bu gün bir görüşü benimseyip, yarın onu terk edebilirim; yarın bir görüş benimseyip, öbür gün ise onu terk edebilirim. Demesi buna güzel bir örnektir.

İmam Tahavi'nin: 'Ancak taassup ehli veya kafası çalışmayan kimseler taklitçilik yapar' demesinin sebebi budur. (İbni Abidin (1/32-Resmu'l-Mufti)
Taklit:


1) Kendisiyle hüküm ve fetva haram olan taklit.

2) Yapılması vacip olan taklit.

3) Yapılması vacip olmayıp mubah olan taklit, şeklinde kısımlara ayrılır.

Kendisiyle hüküm ve fetva haram olan taklit, üç nevidir:

Birinci Nevi: Atalarını taklitle yetinerek, Allah'ın indirdiği vahiy den yüz çevirip, ona iltifat etmemektir.

İkinci Nevi: Taklitçinin, amel edilmeye ehil olup olmadığını bilmediği kişinin sözünü taklit etmektir.

Üçüncü Nevi: Taklitçinin, ameli hilafına hüccetin ikamesinden ve aleyhine delilin zahir olmasından sonra yaptığı taklittir.

Bunlardan, üçüncü ile birinci nevi arasındaki fark; birincisi ilim ve hüccete gücü ve imkanı olduktan sonra taklit etmesi, üçüncüsü ise kendine hüccet zahir olduktan sonra taklit etmesidir. Dolayısıyla bu yerilmeye, Allah'a ve Rasulüne asi olmaya birincisinden daha layıktır.

Allah taklidin bu üç nevini de Kitabının bir çok yerinde yermiştir.

'Onlara, Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar: 'Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış İdiyseler?[12]

'Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutla ka oranın ileri gelen zenginleri: 'Babalarımızı bir inanç üzere bulduk, biz de onların izlerine uyarız' derlerdi.[13]

'Onlara, 'Allah'ın indirdiğine ve Rasule (itaate) gelin' denildiği vakit, 'Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter' derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi? [14]

Atalarını taklitle yetinerek Allah'ın indirdiği vahiyden yüz çeviren leri yeren bu gibi ayetler Kur'anda çoktur.

Allah-u teala, bir şeye akıl erdiremeyen ve doğru yolu bulamayan kimseleri taklit edenleri yermiş, doğru yolu bulmuş alimleri taklit edenleri ise yermemiştir; aksine '...Bilmiyorsanız zikir ehli (din alimleri) ne sorun. [15] Ayetiyle zikir ehline sormayı bile emretmiştir. Ehli zikir, ehli ilimdir. Ehli ilime sormak ise onları taklittir. Bu ayet aynı zamanda bilmeyen kişiye taklit etmesi için bir emirdir diyenlere şöyle cevap verilir:

AUah-u teala, indirdiği vahyinden yüz çevirip, atalarını taklit eden leri yermiştir. Taklidin bu kadarı dört imamla beraber bütün selefin haram ve yerilmesinde ittifak ettikleri şeydir.

Fakat, Allah'ın indirdiği vahye tabi olmak için bütün güç ve imkanını kullanmasına rağmen kendisine onun bir kısmı gizli kalan kimse, o meselede kendinden daha alim birini taklit etse bu kişi bu taklitten dolayı yerilmez; övülür ve aynı zamanda ecir alır. Bu husu sun açıklaması taklidin vacip ve mubah kısımlarının izahatında gele cektir inşallah.

Allah-u teala: 'Bilmediğin bir şeyin ardına düşme. [16]buyuruyor. İleride geleceği üzere taklit alimlerin ittifakıyla ilim değildir. Allah-u teala: 'De ki: Rabb'im, ancak kötülükleri, gerek açığını gerek gizlisini; günahı ve haksız yere saldırmayı; hakkında hiç bir delil indirmediği bir şeyi Allah'a ortak koşmayı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemenizi haram etmiştir. [17]

'(Ey insanlar) Rabb'inizden size indirilene uyun ve Ondan başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.[18] buyu rarak vahye ittibayı emrediyor.

Taklitçi, taklit ettiği kişinin sözüne muhalif bir delil açıklansa bu delilin o indirilen vahiy olduğunu dahi bilemez. Dolayısıyla o kişinin vahye muhalif olarak yaptığı taklit, vahyin gayrına ittiba etmek olduğu malumdur. Allah-u teala: 'Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah'a ve Rasulüne götürün. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir. [19] buyurarak ihtilaf ve anlaşmazlığı kendisinin ve Rasulünün gayrına çevirmemizi men etmiştir, bu da taklidi hükümsüz kılar.

Diğer bir ayette ise: Yoksa siz, Allah içinizden cihat eden ve Allah'tan, Rasulünden ve müminlerden başkasını kendisine sırdaş edinmeyenleri bilmeden, bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yap tıklarınızı haber almaktadır.[20]diye buyurmuştur. Hal böyle olunca, bir adamı Allah'ın, Rasulünün ve diğer bütün imamların sözlerine tercih etmek ve o kişiyi bunların hepsinin önüne geçirmek, Allah'ın Kitabını, Rasulünün sünnetini ve ümmetin icmasmı o adamın görüşüne arz etmek, eğer onlar görüşüne uygun olursa onları kabul etmek, onlardan onun görüşüne uymayanları reddetmek ve bunun için hile yönlerini araştırmak en büyük bir cürümdür.

Allah diğer bir yerde: 'Yüzleri ateşin içinde çevrildiği gün: Eyvah biz keşke Allah'a itaat etseydik, Rasule itaat etseydik, der ler.Ve derler ki: Rabb'imiz, biz önderlerimize ve büyüklerimize uyduk da bizi yoldan saptırdılar. [21] buyuruyor. Bu ayetler taklidin hükümsüz oluşunda kesin delildir.

Bu ayetlerde Allah, yoldan çıkmışları yermiştir; fakat hidayete ermiş birinin taklidini Allah'ın yermesi nerededir? Dense şöyle denir: Bu sorunun cevabı sorunun kendi içindedir. Çünkü kul, Allah'ın Rasulullah' a indirdiği vahye tabi olana kadar doğru yolu bulmuş olamaz. Bir kimse, Allah'ın Rasulullah'a indirdiği vahyi bilirse mühtedi olur, taklitçi olmaz. Fakat bir kimse Allah-u tealanın Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) e indirdiği vahyi bilmezse, kendi ikrarı ile bilgisiz ve yolunu bulamamış taklitçidir. Dolayısıyla taklitçi, birini taklit ederken hidayet üzere olduğunu nereden bilecektir? Bu cevap, bu bapta getirilecek her sorunun cevabıdır. Eğer onlar her meselede sadece hidayet ehlini taklit ediyor iseler, taklitlerinde onlarda hidayet üzeredir. Eğer, taklit edilen imamların dinde hidayet üzere olduğunu siz de kabul ediyorsunuz. Buna göre o imamları taklit edenler de kesin hidayet üzeredir. Çünkü taklitçiler onların peşinden gidiyorlar dese, şöyle denir: Onların, imamların peşinden gitmeleri onları taklit etme lerini iptal eder. Çünkü imamların yolu hüccete tabi olma ve taklidi yasaklamaktır. Bunu imamların kendi sözlerinden inşallah naklede ceğiz. Kim, hücceti terk ederek imamların yasakladığı ve onlardan önce Allah ve Rasulünün yasakladığını yaparsa o kimse imamların yolu üzere değildir. Bilakis o kişi, imamlara muhalif kimselerdendir.

Hüccete tabi olan, Rasulullah (saiuıiahu aleyhi ve seiiem) den başka bir şahsı imam edinmeyen, onu Kitap ve sünnet üzerine mihenk etmeyen, Kitap ve sünneti onun görüşüne arz etmeyen kimseler ancak o imamların yolu üzeredir.

İşte bu ifadeyle taklidi 'tabi olma' yerine koyan kimsenin anlayı şının sakatlığı ve taklit de tabi olma gibidir şeklinde insanları vehme düşürmesi -dolayısıyla hakkı batıla karıştırması ortaya çıkmıştır. Aksine taklit ittiba etmeye muhalif bir harekettir.

Allah, Resulü ve ilim ehli taklit etmekle tabi olmanın arasını birbi rinden ayırmıştır. Çünkü tabi olmak, tabi olunan kişinin yoluna gitmek ve onun yerine getirdiği şeylerin benzerini yerine getirmektir.Tabi Olma Ve Taklit Arasındaki Fark


İbni Abdi'1-Ber 'Camiu Beyani'l-İlmi ve Fazlihi[23] isimli kitabında taklidin fesadı, onu yasaklama ve taklitle tabi olma arasındaki fark diye açtığı bapta şöyle diyor: Allah-u teala Kitabının bir çok yerinde taklidi zemmederek şöyle buyurmuştur:

'Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan gayri Rabler edindi ler. [24] Rivayet olunduğuna göre, Huzeyfe ve diğerleri bu ayeti tefsir ederlerken şöyle demişlerdir: 'Onlar, Allah'ı bırakarak haham ve ruhbanlara tapmıyorlardı, fakat onlar kendilerine tabi olanlara bir şeyi helal ve haram ediyorlar, onlara tabi olanlarda haham ve rahiplerini bu helal ve haramlarda taklit ediyorlardı. Adiy b. Hatim diyor ki: Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) e boynumda haç olduğu halde geldi ğimde bana: 'Ya Adiy!... Bu putu boynundan at' dedi yanına yaklaştı ğımda Rasulullah (saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) Tevbe Suresini okuyordu. 'Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan gayrı Rab'Ier edindiler[25] ayetine kadar okumaya devam etti. Ben: Ya Rasulullah, biz onları Rabler edinmedik, dedim. Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem): 'Bilakis, onlar size haram olan bir şeyi helal ediyor, siz de onu helal sayıyordunuz öyle değil mi?' dedi. Evet öyle yapıyorduk dedim. Rasulullah (saiiaiiaim aleyhi ve sellem): 'İşte o (ameliniz) onları Rab edinmek tir ' buyurdu. [26]

Allah-u tealanın: 'Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan gayrı Rabler edindiler.[27] ayetinin tefsirinde Ebu'l-Behteri şöyle demiştir: 'Haham ve rahipleri onlara Allah'ı bırakarak kendilerine tapmalarını emretselerdi onlar, haham ve rahiplere itaat etmezlerdi. Fakat haham ve rahipler, Allah'ın helallerini haram, haramlarını da helal ettiler. Onlar da bu hususlara itaat ettiler. Haham ve rahiplerin bu hareketi rububiyetti.

İmam Veki şöyle dedi: 'Bize Sufyan ve A'meş birlikte Hubeyb b. Sabit'ten o da Ebu'l-Behteri'den rivayet ettiler. Huzeyfe (r) ye Allah'ın 'Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan gayrı Rabler edindiler...' ayeti hakkında onlar haham ve rahiplere tapıyorlar mıydı? Diye sorulduğunda Huzeyfe (rj: 'Hayır, haham ve rahipleri onlara helalleri haram, haramları da helal ediyorlardı. Onlar da bunlara uyarak onları helal ve haram sayıyorlardı, diye karşılık vermiştir. Aliah-u teala: 'İşte böyle senden önce de herhangi beldeye uyarıcı gönderdiysek mutlaka o beldenin varlıklıları: 'Biz babalarımızı bir din üzere bulduk, biz de izlerine uyarız' dediler. Ben size babalarınızı üzerinde, bulduğunuz dinden daha iyisini getirmiş olsam da yine babalarınızın yolunu mu tutacaksınız?.. [28] buyurmuştur. Görüldüğü gibi babalarına uymaları onları hidayeti kabul etmekten engelledi ve şöyle bir mazereti ileri sürdüler. ..Dediler ki: Doğrusu biz sizinle gönderileni -kabul etmiyor- inkar ediyoruz. [29] işte bunlar ve benzerleri için Aİlah-u teala şöyle buyurmuştur: 'İşte kendilerine tabi olunanlar, tabi olanlardan uzak durdular, azabı gördüler ve aralarındaki bağlar kesildi, şöyle dediler: Ah keşke bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da şimdi onların bizden uzak durduğu gibi biz de onlardan uzak dursaydık. Böylece Allah onlara işledikleri bütün fiilleri hasretler (pişmanlık ve üzüntüler kaynağı) olarak gösterecektir ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir. [30]

Müminler onlara benzemesin diye Allah-u teala ehli küfrü kınayıp şöyle buyuruyor:

Babasına ve kavmine demişti ki; Şu karşısında.durup taptı ğınız heykeller nedir? Babalarımızı onlara tapar bulduk da onun için biz de onlara tapıyoruz dediler.[31]Ve dediler ki: Rabb'imiz, biz efendilerimize ve büyüklerimize uyduk da bizi yoldan saptırdı lar. [32]

Kur'anda bunun benzeri baba ve efendilerinin taklidini yeren ayet ler çoktur. Taklidi iptal hususunda alimler bu ayetleri delil getirdiler. Bu ayetlerin müşrikler için gelmiş olması alimlerin taklidi iptal etmek için delil getirmelerine mani olmamıştır. Çünkü teşbih (benzerlik) birinin küfrü diğerinin imanı cihetinden meydana gelmemiştir. Aksine teşbih iki taklitçi arasında taklit edilen kişiyi, hüccetsiz taklit etmeleri cihetinden meydana gelmiştir. Bu mesele şuna benzer; Şayet bir adam, bir kişiyi taklit etse ve o taklit sebebiyle küfre girse, başka bir adam da birini taklit etse ve o sebeple günaha girse ve bir başkası da dünyevi bir meselesinde birini taklit etse, ve bu taklit sebebiyle hata etse, bu taklitçilerin her biri delilsiz olarak onları taklit ettiğinden dolayı kınanır ve ayıplanır.

Çünkü onların hepsi de taklittir, ve kişiler değişse de taklitlerin hepsi birbirine benzemektedir. Allah-u teala: 'Allah bir kavmi doğru yola ilettikten sonra, sakınmaları gereken şeyleri kendilerine açık lamadıkça onları saptıracak değildir. [33] buyurmuştur.

İbni Abdi'1-Ber, devamla şöyle diyor: 'Zikrettiğimiz bütün deliller le taklit batıl olunca, teslim olunması gereken usullere teslim olmak vaciptir. Onlar da Kitap, sünnet ve manası Kitap ve sünnette bulunan icmaî delillerdir. Sonra İbni Kesir b. Abdullah b. Amr b. Avf, babası ve dedesi tariki ile rivayet ettiği hadiste Rasulullah (saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) i şöyle derken işitmiştir: 'Ben ümmetime benden sonra üç amelden başka bir şey için korkmam,' buyuranca sahabeler onlar nelerdir ya Rasulellah? dediler. Rasulullah (saüaiiahu aleyhi ve seiiem): 'Ümmetimin üzerine korktuğum, alimin yanılması, zalimin idareciliği ve ittiba edilen nefsi hevadır, [34] buyurdu. Bu hadisin senedi ile Rasulullah aleyhi ve seiiem) den şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Size sımsıkı sarıldığınız müddetçe asla sapıtmayacağınız iki şey bırakı-yorum. Onlar; Allah 'in Kitabı ve Rasulünün sünnetidir:
 
Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
cezakallahu hayr faydalandım, uplamış olalım başkalarına da faydalı olsun.
 
Üst Ana Sayfa Alt