Ahmed Bavadi
"Bismillahirrahmanirrahim,
Şeriatın düzeninin kurulmasının, özgürlük çağrısı yapan devrimlerin rahminden doğacağını düşünenler hatalıdır. Ve yine bu devrimlerin müminlerin yöntemi için bir alternatif veya sağlam menhec için bir yol olduğuna inananlar da hatalıdır. Hakkın bayrakları, onun insanları tarafından taşınmadığında; bu bayraklar heva ve hevesinin etkisi altında kalan, idrakten yoksun rehberler haline gelirler. Birçok kanıt aksini ispatladığı halde, kim batılın hakkı savunabileceğini söyleyebilir? Hakkın bayraklarının, hakka karşıt olan, batılın bu çeteleri tarafından yükseltileceğini kim iddia edebilir? Bu devrimler, güvenliklerini ve imanlarını elde edebilmek için bayraklarını Allah'ın dinine adamak zorundadırlar.
Allah'ın Şeriatı, güzel bir hayat tarzı ve emniyetli bir yaşam için yeterlidir.
"Erkek olsun, kadın olsun bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz." (Nahl 97)
"Buna göre, iman edip salih ameller işleyen kimseler için mağfiret ve bol rızık vardır." (Hac 50)
Bir kimsenin şahsına zulmedilebilir, malına el konulabilir, ailesi aşağılanabilir, şeref ve itibarı yok edilebilir. Fakat bunlar o kimseye; kendisine eziyet eden kimsenin diğer insanlar üzerinde bir hükümdar vekili olarak, onlar için kendi heva ve hevesi doğrultusunda rejimler ve anayasalar oluşturmasına sevinme hakkı vermez. Zulümden kurtulduktan sonra Allah'a şükreden kimse, Rabbinin Şeriatı'nın kurulması emrine razı olmalıdır. Allah'ın yardımıyla bu durumlar değişebilir; fakat onlar partici bayrakları yükselttikleri, demokrasi çağrıları yaptıkları ve özgürlüklere bağımlı oldukları sürece asla ilahi bir programa kavuşamazlar!
Eğer devrim Allah'ın dini ve şeriatı için olmazsa; bir somun ekmek için yapılan bu devrimlerle İslam devleti kurulmaz. Hiç kimse işsizlik sebebiyle olan bir devrimin içki dükkanlarını ve gece kulüplerini kapatacağını düşünmesin. (Bu devrimler) Kadınları dışarıya makyajlı ve tesettürsüz olarak çıkmaktan ve çıplak bedenlerini havuzlarda ve plajlarda sergilemelerinden korumaz. Şarkı, dans, fuhuş ve ahlaksızlık ağları bu devrimler tarafından kapatılmayacak. Özgürlük ve demokrasi, insanların dini ve tabiatı ve cihada alternatif bir yol haline geldiğinde; bu devrimler, bu günahlar için hızlandırıcı ve teşvik edici olacaktır. İnsanlar işsizlik ve bir somun ekmek için isyan edip despotik rejimleri devirdiğinde; bu devrimler, Allah'ın Şeriatı yerine başka sistemlerle daha iyi anlaşabilen gruplar tarafından yönlendirilir. Böylece başladığımız yere geri dönmüş oluruz. Eğer devrim böyleleri tarafından yapılırsa, şüphesiz devlet Büveyhoğulları devleti gibi olur; biz de onlarla uğraşmak için yeni bir Selçuklu devletine ihtiyaç duyarız.
Şunu bilmeli ve anlamalıyız ki: Mısır ve Tunus'ta olanlar, Allah'ın mazlum ve yenilmiş kullarını zalimlere karşı destekleme sözü dolayısıyladır. Merhametli Rabbimiz, zulmeden kişi müslüman dahi olsa, mazlum kafire bile yardım eder. Peki ya zulme uğrayan Müslüman olursa? Bu ders, adaletsizliklerinden ve zulümlerinden vazgeçsinler diye adaletsiz kimseler için bir uyarı ve nasihattir. Allah'ın lütfuna şükretsinler diye mazlumlar için de bir yardımdır. Anlamak zorunda olduğumuz mesele şudur: Dinin ve Allah'ın Şeriatı'nın rehberliği olmaksızın kurulan iğrenç bir meşrutiyet düzenine, dine ve onun mensuplarına yardımı ihmal etmeye çağırırken; dünyada güçlenmesi için kimseye yardımda bulunamayız.
Eğer isterseniz Rabbinizin kitabını okuyun:
"Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıktır." (Nur 55)
"Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar." (Muhammed 7)
Bu devrimler ve onun taraftarları Filistin'i kurtarmayacak; cihadın ve mucahidlerin yerini alarak, Afganistan, Irak ve Somali'den işgalcileri ve komplocuları kovmayacak. Onların sancakları; bir lokma ekmek ve işsizliği yok etmek, dünyevi arzuların içinde boğulmak, hevesini takip etmek ve Allah yolunda cihadla arasındaki mesafeyi korumaktır.
"Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır." (Hac 40)
Tarihin çehresini değiştiren olaylar, değişimlerin dönüm noktası olan dakikalar ve dönüşümler nadiren tekrarlanır. Mısır ve Tunus'ta olanlar ve diğer yerlerde meydana gelebilecek olanlar olağanüstüdür ve Allah'ın bu zaman diliminde o ülkelere ve halklarına yardımıyla yayılmıştır. Eğer Allah'ın onlara lütfu olmasaydı; onbinlerce insan ölür, hatta nüfusun yarısı yok edilir; fakat yöneticilerin tahtı sallanmayabilirdi. İsterseniz diğer İslami ülkelere ve buralardaki zulme, otoriteye ve tiranlığa bir bakın! Onlar da ancak uzun bir zaman periyodundan sonra tekrarlanan –veya hiç tekrarlanmayan- büyük tarihi olaylara çok yakın durumdalar. Fakat bu olaylar insanların kontrolü dışında gerçekleşmektedir.
Bakın ne zamandan beri ne kadar çok deprem oldu, fakat uzun zamandan beri henüz sadece bir tane tsunami oldu. Ve yine bakın ne kadar çok bombalama oldu, fakat sadece bir tane 11 Eylül'ümüz var.
Bedir Savaşı tarihin çehresini değiştirdi ve hakla batıl arasında bir dönüm noktası oldu. Savaş ölçüleri değiştirdi ve batılın ve zorbalığın güçlerini afallattı. Bütün mesele burada bitti mi? Ya da kibirli kalplere korku salıp, kırık kalplilere yardım getirirken, görüşleri, fikirleri, inançları değiştiren bir etki mi oldu? Yanlış ve sahte tarafın insanlarını içine çeken ateşi tutuşturan kıvılcım ve aynı zamanda doğruyu savunan insanlarını saran karanlığı aydınlatan, böylece Allah'ın desteğiyle sağlam ve emin adımlarla ilerlemelerine vesile olan bir meşale olarak mı hizmet etti?
Bedir'de kalabalıkları hezimete uğratan, onlardan daha zayıf olanları da dize getirmeye kadirdir. Amerikan kulelerini, sanki küçük binalarmış gibi yere indiren, Zeynel Abidin'i ve Hüsnü'yü uzaklaştıran, onlardan daha güçlü ve daha zalim olanları da uzaklaştırmakta aciz olacak değildir.
Ama Allah, insanların gözleri önünde onların prestijini düşürdü ve mevkilerini alçalttı ki böylece insanoğlu Allah'ın hakkının gücünü görebilsin, rezilliğin ve utancın tozunu üzerlerinden atsınlar ve Allah, yanlış yolun insanlarını utandırıp küçük düşürürken, hakkın tarafındakileri bu olayları kendi avantajlarına kullanabilmeleri için güçlendirdi ki O'nun dini ve O'na bağlı olan insanlara yardım için çalışsınlar.
Bu olaylar, durmamız ve onlar üzerinde yolumuza devam etmemiz ya da benzer olayları beklememiz için bize izin vermiyor. Aksine bu olaylardan ve onların sonuçlarından sağlam ve doğru bir yöntemle istifade etmek, sağlam ve güzel yollarla yeterli sonuçları elde etmek zorundayız.
Alimler ve davetçiler, bu olayları kullanmak, Ümmet'e mevcut durumu İslam'a ve Müslümanlara hizmet etmek için bir yol olarak kullanmalarını tavsiye etmek ve bu devrimlerde İslam'ın sancağını yükseltme mecburiyetleri konusunda onları uyarmak zorundadır. Vaizlerin vaazları sadece fıkhi kurallar hakkında veya ihtilaflarla dolu olmamalıdır; çünkü bu devrimler adaletsizlik ve zulmün devasa birikiminin ürünüdür. Bu halklar Şeriat kurallarını beklemiyorlar; çünkü onların üzerindeki hakimiyetini koruyan, onları aç, korumasız, zayıf ve geri kalmış bırakanların zulüm ve adaletsizlikleri yüzünden plansız bir şekilde, kendiliğinden hareket ediyorlar.
İslam tarihçisi Mahmud Şakir ed-Dımeşki, emirlerin, askerlerin ve komutanların ülkeler ve müminler üzerinde hakimiyet sürdükleri ikinci Abbasi Devleti ve onu takip eden diğer devletler zamanındaki buhranlardan bahsederken der ki:
"Askeri idarenin kötülüğü ve tehlikesi insanlar arasındaki ilişkilerde yayılıyordu. Çünkü askerler tek grup olduklarında, biri silahlı olan iki rakip grup arasındaki anlaşmazlıklar arttığında; artık akıllar sessizleşmeye mecbur kalır, özgürlük yok olur, adaletsizlik ortaya çıkar, düşünce baskılanır ve insanlar aşağılanır. Halk, gücü elinde bulunduranlardan nefret eder ve devlet görevlileriyle vatandaşlar arasında bir ayrışma meydana gelir. Fakat toplum bunu açığa vuramaz ve gizlilik içinde sürdürür. Despotlar mevkilerini suistimal etme peşinde koştukları; -yağmaladıkları, çaldıkları, ordu ve takipçileri tarafından zulmen alınanlar şöyle dursun- kendilerini taklit eden ordu vasıtasıyla direk veya dolaylı olarak yapabildikleri kadarıyla mal biriktirdikleri zaman ülke sosyal ve ekonomik olarak geri kalır. Üretim düşer; çünkü toplum, çalma, zulüm ve despotizme hedef olmadığı zamanki kadar (üretimi) umursamaz. Savaşamadığı için halkın manevi gücü düşer; ki kimin adı için savaşacaklar? Onları kim savaşa götürecek? Ne için savaşacaklar?" (İslam Tarihi 6/15)
Alimlere ve davetçilere düşen vazife, bu konuyla ilgili fıkhi bir hüküm çıkarmak yerine –ki bu zaten yapıldı-, yanlışları düzeltmek ve onları (ümmeti) Şeriat'ın menfaatlerine hizmet etmeye uygun bir yola yönlendirmektir. Bu meseleleri; İslam için komplolar kuran, bu devrimleri kendi hedefleri ve entrikaları için kullanmak üzere sömüren ve çalan batıl taraftarlarının ellerine terk edemezler. Hakkı anlatmak, Kur'an ve Sünnet sancağını yükseltmek ve insanlara seslerini duyurmak zorundadırlar. Böylece onlar (ümmet) için bir somun ekmek, Allah'ın dininden ve Rablerinin Şeriatı'ndan daha büyük öneme sahip olmaz ve bunların yerine hiçbir alternatifi kabul etmezler.
Bu devrimlerin gidişatı bu yöne çevrilmek zorundadır. Zaman değerlendirilmeli ve halkların bu şansını –ne olduğu çok önemli değil- desteklemek ve yardım etmek için yapılan çağrılara icabet edilmelidir......
Müslüman din adamlarımız ve alimlerimiz, ümmetin davasına ve Allah'ın dinine yardım konusunda konuşurken, komplimanlar yapmamalı ve hürmetkar olmamalı. Ümmetin liderleri, ümmete rehber olan ışık ve sağlam kaleleri kendileri iken, yanlışa düşmemeliler. Şairin dediği hal gibi olmaktan kaçınmalıdırlar:
"Ben yalnızca Gaziye'denim. Eğer onlar sapıtırsa,
Ben de sapıtırım. Eğer onlar hak yola tabi olursa, ben de tabi olurum."
Ümmetin cihaddan başka bir alternatifi yoktur. Cihad, Kıyamet gününe kadar devam edecektir."
Taliban'ın aylık es-Sumud dergisinin 62. sayısından çevrilmiştir. Press Medya