Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Tebliğcinin Usül ve Adabı

essada Çevrimdışı

essada

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
TEBLİĞCİNİN USUL
VE ADABI

1- İhlas: Tebliğci, herşeyden önce ihlaslı olmaya çalışır. Yani, bu hizmeti sırf Allah rızası için,Allah’ın emri olduğu için yapar;
2- Tebliğ işine en yakın akrabasından veya en yakın komşusundan başlar;
3- Bunlar arasında tebliğe daha müsait olanlar için öncelik tanır;
4-Tebliğ için evden çıkmadan önce, abdest alır, iki rekat namaz kılar, arkasında da şöyle bir dua eder:
,,Ya Rabb’i! Senin emrini tebliğ etmek üzere filanın evine gideceğim. Ya Rabb’i! Bana kavl-i leyyin ile anlatmayı, ona da güzel kabul ile kabul etmeyi nasib eyle! Ya Rabb’i! Tebliğ etmek benden, tesirini yaratmak ve hidayet ihsan etmek Senden!Ya Rabb’i! Bunları benim şerrimden, beni de bunların şerrinden koru! Ya Rabb’i! Beni bunların hakkında, bunları da benim hakkımda hayra ve hidayete vesile kıl! Ya Rabb’i!..”
Bu duayı yaptıktan sonra üç sefer Ayet’el-Kürsü’yü okur, üç sefer de ,,Allahümme Salli”yi okur. Ve sanki, Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından vazifelendirilmiş olduğunu düşünerek, tebliğat yapacağı yere gider.
Kapıyı çalarken müsade ister. Kabul gördüğü takdirde içeri girer. ,,Selamün Aleyküm” der. Gösterilen yere oturur. Hal ve hatır sorduktan sonra, ,,Euzü ve Besmele” ile Fatiha suresini okur.
Bundan sonra söze başlar ve ,,Elhamdülillah hepimiz müslümanız, hepimiz mü’miniz! Mü’minler birbirilerinin kardeşleridir ve mü’min mü’minin aynasıdır. Kur’an ve Peygamber böyle diyor. Bizler kardeşiz, din kardeşiyiz. Birbirimizin eksiğini, kusur ve hatasını gördüğümüz zaman, söylememiz ve hatırlatmamız kardeş olmanın gereğidir. Buna binaen ben bildiklerimi size söylerim, siz de bildiklerinizi bana söylersiniz. Birbirimizin eksiği de tamamlanmış olur.
Ben şimdi size geldim. Önce kendimi tanıtayım: Ben herhangi bir partinin adamı değilim; herhangi art düşünceli bir cemiyete bağlı da değilim. Ben müslümanım ve müslümanlardan biriyim. Bana inanır ve bana güvenebilirsiniz. Sizden ecir ve ücret de istemem. Sırf dinimizin senelerdir ihmal edilen, hatta terk edilen, hor görülen bir meselesini kısaca size anlatmak, tebliğatını yapmak üzere geldim. Kabul etmek veya etmemek size aittir. Bana düşen, Allah rızası için size söylemektir. Tartışmaya girmem ve giremem. Karar vermede acele etmeyin; söylediklerimi çok iyi düşünür, kararınızı ondan sonra verirsiniz...”

Tebliğ nâme:
“Söyliyeceğim ve tebliğatını yapacağım tek bir meseledir. 0 da devlet meselesidir, İslam’ın devletidir, İslam’ın siyasetidir. Belki diyeceksiniz ki, ,,İslam’ın siyaseti veya İslam’ın devleti var mı ki?!.”
Evet muhterem kardeşim! Vardır! İslam’ın devleti de vardır, İslam’ın siyaseti de vardır. Hem de en güzeliyle! Hatta İslam’ın her meselesinde siyaset vardır. Siyaset demek, insan idare etmek ve insanı yönetmek, demektir; İnsan idare etme sanatıdır. İslam’a göre, devletle din iç içedir, ruhla beden gibi birbirine bağlıdır. Birini diğerinden ayırırsanız, ikisi de işe yaramaz hale gelir. Din devletin temelidir. Devlet de dinin bekçisidir. Temelsiz bina olur mu? Olmaz! Yoksa bina çöker. Bekçisi olmayan eşya da zayi olur gider. Değil mi?!.
Dini devletten, devleti dinden ayırırsanız ne olur? Din devletsiz olur, devlet de dinsiz olur.
Dinimizde namaz ve oruç gibi ibadetler ne ise, devlet de odur. Namaz ve orucundan kişi kıyamet gününde nasıl sorulacaksa, devletinden de sorulacaktır...
Her müslümanın İslam devletine sahip çıkması, devleti yoksa kurulmasına çalışması farzdır.
Şurası da çok iyi bilinmelidir ki: ,,Dünyada iki çeşit devlet vardır. Bunlardan biri İslam devleti, diğeri de İslam olmayan devlettir, yani küfür ve kâfir devletidir. Bir devletin anayasası Kur’an ise, o devlet İslam devletidir. Anayasası Kur’an değilse, küfür ve kâfir devlettir.
Çünkü, kanun koyma yetkisi, ancak Allah’a aittir; Allah’ın hakkıdır. Buna ,,Hakimiyet” denir.
,,Hakimiyet kayıtsız ve şartsız Allah’ındır. Bu hâkimiyyet hakkını millete veya herhangi bir kişiye veya kişilere vermek şirktir, putperestliktir. İnsanlar, dünyaya kanun yapmak için gelmemişlerdir. Allah’ın gönderdiği ve indirdiği kanunlara uymak ve onları uygulamak için gelmişlerdir.
Esasen, insanın kanun yapmaya ne gücü yeter, ne de ilmi kafi gelir. Müslümanın anayasası Kur’an’dır, şeriat’tır. Şeriat demek, Kur’an’ın iki kapağı arasındaki Allah’ın hükümleri, emir ve yasaklarının tümü demektir. Her müslüman şeriat’çıdır ve şeriat’a bağlıdır ve bağlı olmalıdır.
Müslümanın evinde ve ailesinde, mektep ve mahkemesinde, basın ve yayınında, meclisinde ve devletinde söz sahibi sadece Kur’an’dır ve Kur’an olmalıdır.
Müslüman; Kur’an’dan başka anayasa, şeriat’tan başka kanun tanımaz.
İslam’ın devlet, Kur’an’ın anayasa olması için her müslüman çalışacaktır ve tebliğ edecek ve duyuracaktır. Bunu yapması farzdır; otuz üç farzdan biridir. Yani mârufu emretmekten ibarettir.
Bu yolda ölürse şehid olur, zafere ulaşırsa gazi olur. Çünkü, bu bir cihad’dır. Cihad’ın karşılığında cennet vardır; Allah’ın cemâlini müşahede vardır.
Tebliğ görevimi ben burada bitirmiş oluyorum. Gayret ve tebliğ bizden, tevfik ve hidayet Cenab-ı Hak’tandır!
Esselamü Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekâtühü!..

Cemallettin Kaplan r.a.
 
Üst Ana Sayfa Alt