Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Tekfircilik ile Mealcilik Aynı Değirmenin Paralel Kanalları

Burhanuddin Aldiyaî Çevrimdışı

Burhanuddin Aldiyaî

Aktif Üye
İslam-tr Yazar
Tekfircilik ile Mealcilik
Aynı Değirmenin Paralel Kanalları

29942

Dinde gevşeklik ne kadar kötü ise, aşırılık da en az o kadar kötüdür. Bununla alakalı ayet ve hadisler çoktur ve birazcık İslami bilgisi olan herkesin malumudur, dolayısıyla ayet ve hadisleri serdetmeye girmeyeceğim. En başta Kur’an bizim için vasat ümmet olmayı öngörür [Bakara 2/143]. Yani dinin yüklediği sorumlulukları yerine getirme konusunda gevşeklik gösterilmemesi, buna mukabil hükümleri sınırından taşırılmamasını emreder. Ayrıca haddini ve hududu bilmek de, en başta Müslüman olmanın temel ahlakıdır. Buradan hareketle; “Kendini bilen Rabbini bilir.” denilmiştir. Bu ibare hadis olarak sabit olmasa da, bunu söyleyen âlimler, konuyla alakalı nasların özet bir ifadesi olarak dile getirmişlerdir.

İşte bu orta yolu şaşırmanın her türlüsü, çok kötü ve çok çirkindir. İslam’ın öngördüğü üzere vasat kalmaya gayret eden mü’minler birbirine benzediği gibi, şu veya bu şekilde vasatı şaşırıp sapıtanlar da başta ahlak olmak üzere birbirilerine benzerler. Günümüzde özellikle sosyal ağlarda bolca karşılaştığımız iki şaşkın damar; mealcilik yani Sünnet-hadis inkârcılığı ile tekfircilik yani kendisi ve en fazla kendi kafasında olan birkaç kişi dışında herkesi kâfir addeden sapkın damarlar, birbirilerini kabul etmeseler de, hem ahlak ve hem de vardıkları sonuç itibariyle aynı yere çıkıyorlar.

Şöyle ki; her iki güruhun da ağzı laşka, adap ve edep açısından sıfırın altında, kendisinden görmediği kişiye hakaret hatta küfür etmekten çekinmez ve kendisi zır cahil olduğu halde karşısındaki insanı bir şey bilmez görür. Belki istisnalar vardır ancak benim karşılaştıklarım genel itibariyle böyledir. Sadece bir tane hadis inkârcısı ile karşılaştım, adap ve edebini bozmadan konuşabilen. Demek ki vasat itidalini kaçırdın mı, ahlak, adap ve edebi de kaçırıyorsun…

Sonra bu iki güruhun ümmete bakışı da neredeyse aynıdır. Sadece dışlama gerekçeleri farklıdır. Mealci zihniyet, Kur’an’ı esas alma iddiasıyla kafasında peygambersiz sübjektif bir dini algı oluşturmuş ve bunun sonucunda Kur’an’ın emriyle dini anlama ve yaşama hususunda Peygamber ﷺ’i esas aldığı için ümmeti dışlar hatta şirkle itham eder. Tekfirci kafa ise, Sünnet ile problem yaşamamaya gayret eder ancak mealci zihniyetle paralel biçimde Kur’an’ı ve Sünneti esas alma iddiasıyla kafasında sazec bir dini format kurmuş, bu formata uymayan herkesi küfür ve şirkle itham eder. Netice itibariyle her iki güruh için de sadece ilkesiz ve temelsiz şablonlarına uyan kendi kafadaşları gerçek (muvahhid) Müslüman oluyor.

Oysa İslam ilim, usul, esas, ölçü, kıstas, metot ve teenni dinidir. Kur’an ve Sünnet’in koyduğu bu temellerden hareketle İslam uleması, kendi içinde birçok alt dala ayrılan İslami ilimleri istimbat ve inkişaf etmiştir.

Diğer taraftan her iki kafa da ilmi usulden uzak, sathi, basit ve tek tipçi bir düzlemde yol alır. Ayrıca özellikle TC.’dekiler, eğer internetteki kirli veri yığını dışında bir şey okumak isterse, genel itibariyle asla orijinalinin gerçeği olmayan tercümelerle yetinmek zorundadır. Netice olarak her iki güruh da hem dini tahribat ve tahrifat, hem de ümmeti bir birlikteliği dinamitleme hususunda aynı değirmenin farklı su kanalları konumundadırlar. Hangisi daha tehlikeli derseniz, kanaatimce mealcilik çok daha tehlikelidir. Çünkü ümmet mefhumunu dinamitlemekle kalmaz, tekfircilikten farklı olarak, ümmetin ilmi mirasını da dinamitlemeye teşebbüs ediyor. Esasen tekfirciliğin de neticesi budur ancak mealcilik gibi açık ve kasıtlı bir teşebbüsü yoktur.

Bu iki ifrat tarafı aşırılığın zıt kutbu olan tefrit gevşekliğini ise, seküler-demokrat bir dini mefkûre tahayyülünde olan veya örfi bir yaşantıyla yetinen kitle temsil ediyor ki maalesef büyük çoğunluk buradadır. Aslında mealci zihniyetin de çok önemli bir kısmı, Sünnet-hadisler hakkındaki aşırılığı dışında, seküler mefkûre-örfi yaşantı ile aynı gevşek duruşu paylaşmaktadır. Günümüzün en bariz ifrat-tefrit uçları olan bu üç çizginin de, tarihi sapkın guruplardan temelleri bulunmaktadır.

Tekfir furyası Harici hatta Haricilerin de içerisinde sapkın kabul edilen Ezarika fırkasının devamıdır. Hadis inkâr furyası, Mutezile içerisinde bile sapkın olan çok aşırı rasyonalist hatta belki daha yerinde bir tabirle adeta akılperest bir çizgi olan Amr b. Ubeyd gibilerinin izinde ilerliyor. Bununla da yetinmiyor, başta oryantalizm olmak üzere ümmetin uleması ile ilmi mirasına yönelik saldırı için nerde bir argüman bulursa onu da ekliyor. Seküler mefkûre-örfi yaşantı ise, tarihte dini laşkalığın ve gevşekliğin adı olan Mürcie’nin uzantısıdır.

Daha fazla uzatmadan meramı anlattığımı umarak şu dua ile noktalayalım; Allah’ım! Hem ifrat ve tefrite kaymaktan, hem de onların şerrinden sana sığınırım.


Burhanüddin Aldiyaî
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt