TELEVİZYONUN ÇOCUĞUN GELİŞİMİNE ETKİLERİ
Son yıllarda kitle iletişim araçlarının hızla değişen teknolojiden gerekli payı aldığını hepimiz bilmekteyiz. Öyle ki çağımızın en büyük buluşları arasında televizyonun başta geldiğini söyleyebiliriz. Televizyonun evlerde aile iletişimini ve ailede fert eğitimini büyük ölçüde engellediği düşüncesi herhalde yanlış olmayacaktır. Televizyonun toplum üzerindeki ya da birey üzerindeki etkilerini kısa bir makalede değerlendiremeye çalışmak yanlış olacaktır. Ama televizyonun çocukların benlik algılarının oluşumuna ve davranışları üzerine etkisini irdelemek sanırım bizlere daha somut veriler sağlayacaktır.
İsterseniz bu konuda çarpıcı bir örnek verelim; son günlerde televizyon kanallarında şaka programı adı altında şiddet içerikli görüntüler yayınlanıyor. Ağlanacak halimize gülüyoruz dememek içten bile değil. Bu görüntülerin çoğunu küçük yaştaki çocukların düşüşü, başlarını bir yelere vurması gibi aslında hiçte komik olmayan kamera çekimleri oluşturuyor. Sizin bu görüntülere gülmeniz çocuğunuzun da aynı davranışı sergilemesi pekiştireç olacaktır. Çünkü bir çocuk için anne ve babasını güldürmek kendisiyle ilgilenildiği hissini onda uyandırır. Oysa hangimiz gözümüzden sakındığımız çocuklarımızın başına böyle durumlar geldiğinde gülüyoruz.
Şüphesiz televizyonun çocuklara etkisi çocuğun içinde bulunduğu gelişim çağına göre değişmektedir. Bu etki istendik yani olumlu veya olumsuz olarak ikiye ayrılabilir. Çocuğun televizyondan en çok etkilendiği dönem olarak uzmanlar 0-3 yaş arasında hem fikirdirler.
Peki, neden bu yaş dilimi?
Çünkü bu yaş aralığı tam bir kazanım evresidir. Çocuk bu dönemde gerek çevresindekileri model alarak gerek kendi algısal alanı içinde bazı sosyal ve psikomotor beceriler kazanır. Bu becerilerin diğer bir deyişle bu dönemdeki gelişim görevlerinin kazanılmaması veya tamamlanmaması çocuğun tüm yaşamını olumsuz etkileyebileceği gibi diğer bir gelişim çağına geçişini de olumsuz yönde etkileyecektir.
Şimdi isterseniz televizyonun 0-3 yaşındaki çocuklar üzerine etkilerini inceleyelim.
0-3 yaş çocuklar hususunda ailelerin üzerinde durmaları gereken en temel konu çocuğa karşı ana-baba ilgisinin yeterli düzeyde olmasına dikkat edilmesidir. Bu dönemde çocuklara gösterilen ilgi sadece fiziksel ihtiyaçların giderilmesi (çocuğun karnını doyurma, beden temizliğini yapma) olarak algılanmakta bundan öteye gitmemektedir. Bu ilgisizliğin nedenleri arasında ailenin sosyo-ekonomik durumu, eğitim seviyesi, ana-babanın çalışması, ailedeki diğer kardeş çocukların ihtiyaçları gibi birçok neden sayılabilir.
Oysa bu dönemde çocuğun duygusal doyum sağlaması, her bakımdan ihtiyacının karşılanması, aile fertlerinin kendisiyle ilgilendiğini hissetmesi sağlam ve güçlü bir benlik algısı oluşturmasına zemin hazırlar. Özelliklede çocuğun kendini tanımasına, kendini ve ihtiyaçlarını ifade etmesine, ailesiyle sıkı bir bağ kurmasına ve sosyalleşmesine yardımcı olacaktır. Kısacası bu dönemde çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak (yiyecek, giyecek, temizlik, koruma vb), onun dertleri ile ilgilenmek, onun ile birlikte vakit geçirmek, onu öpmek, okşamak, onunla konuşmak, oynamak gibi yapılan girişimler ile çocuğa onun sevildiğini hissettirerek, onun için, psikososyal gelişim için bir teşvik oluşturulmalıdır.
Şimdi de içler acısı bir durumla yüz yüze gelelim. Çocuk duygusal ve sosyal uyarıcıdan mahrum, sevgiden uzak, onun konuşmasına, bakışına, gülümsemesine karşılık vermeyen televizyon karşısında, biraz önce saydığımız sosyalleşme ve bireyselleşme ve kendiliğinden gelişecek olan psikososyal yönlerin hepsi eksik veya yetersiz kalacaktır.
Bu yaş diliminde günlük 1–2 saat ve üzerinde televizyon karşısında kalan çocuklarda sosyal becerilerin ve olumlu benlik algısının gelişmesinde yetersizlikler ve gecikmeler görüldüğü bilinmektedir. Bu tür çocuklarda etrafa karşı ilgisizlik, göz kontağı kurmama, insanlara ve yaşıtlarına ilgisizlik, onlarla duygusal ve sosyal iletişime geçmeme, kendi halinde olmaya çalışma, aşırı derecede cansız nesnelerle ilgilenme, konuşmama, cümle kurmama, iletişim ve etkileşimde problemler, duygusal olarak karşılık verememe gibi birçok belirti görülebilir. Bütün bu nedenlerden dolayı çocuklar için sevgi, duygusal ilgi ve birlikte geçirilecek vakit yerine çocuğun televizyon karşısında kalması son derece sakıncalıdır. Anne-babaların özellikle bu yaş için TV izleme konusunda sınırlamalar ile birlikte durumu denetlemeleri bunun yerine ona yeterli zaman ayrılması, onunla oyun oynanması, ona hikâyeler anlatma, duygusal yakınlık gösterme ve onun sosyalleşmesine zemin hazırlama çocuğun gelişimine katkı sağlayacaktır.
Unutulmamalıdır ki çocukluk çağında görülen her görüntünün, duyulan her sesin, karşılaşılan her iyi ve kötü muamelenin muhakkak ileriki yıllarda bir yansıması olacaktır…
Alaaddin DEBGİCİ
Psikolojik Danışman